kaynağı değiştir]
Atatürk İlkeleri Nelerdir?
Atatürk ilkeleri toplamda 6 tanedir. Bu 6 ilkenin açıklaması çok önemlidir.
Cumhuriyetçilik
Milliyetçilik
Halkçılık
Devletçilik
Laiklik
İnkılâpçılık
Atatürk ilkeleri arasında her ilkenin çok önemli olduğu görülmektedir. Zaten bu ilkeler birbirini tamamlayan ilkeler olarak ayrılmaz bir bütündür.
Atatürk İlkelerinin Özellikleri ve Amaçları Nelerdir?
1. Cumhuriyetçilik
Cumhuriyetçilik ilkesi, Atatürk ilkeleri arasında en önemli konumda yer almaktadır. Çünkü Atatürk ilkeleri Cumhuriyetçilik ilkesine dayanmaktadır. Yeni Türkiye Devleti kurulduktan sonra Cumhuriyetçilik ilkesi temel bir dayanak olmuştur. Bundan dolayı Cumhuriyetçilik ilkesine dayanan esaslar her zaman değerlidir ve değiştirilmesi teklif bile edilmez.
- Bu ilkeye göre tüm vatandaşlar kanuna göre eşittir.
- Toplumsal ayrıcalık yapılamaz.
- Bu ilkeye göre kadınlara siyasal haklar verilmiştir.
2. Milliyetçilik
Bu ilkenin temeli Milli Mücadeleye dayanmaktadır. Kendisini Türk olarak gören herkes bu ilkeye göre Türk'tür. Milliyetçilik ilkesi ırkçılığa karşıdır. Çünkü kimse kimseden üstün değildir. Milliyetçilik ilkesine göre Türk milliyetçiliği ilelebet yaşayacaktır.
3. Halkçılık
Halkçılık ilkesi Cumhuriyetçilik ve Milliyetçilik ilkesinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Buna göre mili egemenlik esastır.
- Kanun önünde herkes eşittir.
- Devlet tüm işlerini halkın yararına göre yapmaktadır.
- Devlet, halkın ekonomik seviyesini düşünerek rahat olmaları için çalışmalar yapar.
4. Devletçilik
Devletçilik ilkesi, ülkenin gelişmesi için yapılan çalışmaları kapsamaktadır. Ülkenin refah seviyesine kavuşması için yapılacak olan yöntemler devletçilik ilkesi ile ilgilidir. Yapılan ekonomik kalkınma programları da devletçilik ilkesi ile ortaya çıkmıştır.
5. Laiklik
Laiklik ilkesinin neticesinde din ve devlet işleri bir birinden ayrılmaktadır. Bu ilkenin temeli hukukun kurallarını dine dayandırmaz. Bunun yerine hukukun kuralları akla ve bilime dayandırılmıştır. Devlet din yerine akıl ve bilim ışığında yönetilir.
6. İnkılâpçılık
İnkılapçılık ilkesi, oldukça önemli bir ilkedir. Çünkü bu ilkenin olması ile ülke daha çağdaş bir hale gelmektedir. İnkılapçılık ilkesinin en önemli amacı çağa ayak uydurmaktır. Çağın gerisinde kalmamak için yeniliklere ayak uydurmak lazımdır.
- İnkılapçılık ilkesi bütün Atatürk inkılaplarını kapsamaktadır.
- Sürekli yenilik ve ilerleme amaç edinmiştir.
İnsanların daha iyi yaşaması için Atatürk ilkelerine ihtiyaç vardır. Bu ilkeler akla ve bilime dayanan ilkeler olarak dikkat çekmektedir.
Belirli bir toprak üzerinde ülkü birliği etrafında birleşen insanların, bağımsız olarak bir yönetim altında örgütlenmeleri ile oluşan varlığa devlet denir. Devletçilik ise ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda devletin sorumluluk üstlenmesidir.
Atatürk’ün devletçilik ilkesi, Türkiye’nin en kısa zamanda kalkınmasını, özellikle ekonomik alanda özel teşebbüsün yapamayacağı büyük yatırımları devletin yapmasını öngörür. Özel sektörü yok saymaz, hatta güçlendirmeye çalışır. Bu uygulama günümüzde karma ekonomi olarak adlandırılmaktadır.
Devletçiliğin uygulanmasında etkili olan nedenler şunlardır:
Devletçilik İlkesinin Özellikleri
Devletçilik İlkesinin Uygulanmasının Türk Toplumuna sağladığı Yararlar
Devletçilik İlkesini Güçlendiren İnkılap ve Uygulamalar
DEVLETÇİLİK
Ekonomik etkinliğin toplum ve devlet hayatındaki önemi daha önce anlatılmıştı. Ekonomik hayatın temelinin üretim olduğu da belirtilmişti.
XX. yüzyılda dünya devletleri daha mutlu yaşamak imkânlarına kavuşmak için üretimi artırma gereğini duydular. Bunun için de başlıca üç yöntemin uygulanmasını öngördüler. Bunları kısaca gözden geçirelim:
Liberal Ekonomi: Bu tür ekonomilerde üretim için gerekli olan sermaye, üretim etkinliği ve üretilen malların dağıtımı tümüyle bireylere bırakılmıştır. Liberal ekonomi görüşüne göre, ekonomik hayatın kendiliğinden işleyen yasaları vardır: Üretim, mallara olan isteğe bağlıdır, istek ise, üretimin az veya çok olmasını sağlar. Devlet bu kuralları yönlendirmeye karışmamalıdır. Devletin görevi yurdu savunmak, eğitim İşlerini düzenlemek, adalet dağıtmak gibi alanlarda kalmalıdır. Devlet ekonomik hayata katılırsa az önce belirtilen denge bozulur. Gerekirse devlet, ancak büyük bunalımları gidermek için ekonomik hayata girmeli, bunalım geçince de gene çekilmelidir. Büyük ekonomik güce sahip olan kapitalist ülkeler, liberal görüşü uygulayarak bugüne kadar gelmişlerdir.
Sosyalist Ekonomi: Bu tür görüşü uygulayan ülkelerde hem sermaye, hem üretim doğrudan doğruya devletçe sağlanır. Kişilerin üretim araçlarına sahip olmaları yasaktır. Devlet tüm sermayenin sahibidir. Bütün ekonomik hayat, devletin öngördüğü biçimde düzenlenir. Malların dağıtımını da devlet yapar. Bazı ülkeler temelde bu görüşü benimsemişlerdir.
Ilımlı Ekonomik Sistemler: Dünyanın hızla değişen şartları hem liberalizmin, hem de Sosyalizmin katıksız bir biçimde işleyemeyeceğini göstermiştir. Bu bakımdan liberal rejimlerin bazılarında, devlet ekonomik hayata artan ölçüde girerken, sosyalist sistemde de yumuşamalar göze çarpmaktadır. Böylece her iki guruptan bazı ülkeler rejimlerinin temelini bozmadan önemli sistem değişikliklerine girmektedirler.
Devletçilik: Atatürk ilkelerinin arasında bulunan devletçilik, bir ekonomi siyasetidir. Yukarıda anlatılan rejimlere benzemez. Milli özelliklerimize uyan, gerekli kalkınmayı sağlayacak bir model olan devletçiliğin hangi şartlar altında nasıl doğduğu belirtilmişti. Bunun için burada devletçiliği kısaca değerlendireceğiz.
Devletçilik, temel anlamıyla devletin ekonomik hayatın içine girmesidir. Ama bu yapılırken sosyalist model benimsenemez. Elinde sermayesi olan vatandaşlar, birkaç alan dışında, diledikleri biçimde üretime katılabilirler. Devlet bunlara engel olmadığı gibi üstelik gereken tedbirleri alarak işlerini kolaylaştırır, kişileri üretim ve ticaret işine özendirir.
Ancak bilindiği gibi, hızla sanayileşme cumhuriyetin ilk hedeflerindendi. Büyük temel sanayi kuruluşları yapmak için özel ellerde sermaye yoktu. Bu yüzden devletçilik doğdu. Devlet pek çok sanayi işletmesini kendisi kurdu, çalıştırdı ve geliştirdi. Bir yandan da uyguladığı para ve kredi politikası ile özel kişileri başıboş bırakmadı. Böylece devlet ile vatandaş, üretim işini birlikte düzenlediler. Bu işbirliği sonucu Türkiye örnek bir ülke durumuna gelmişti. Son araştırmalar, Türkiye'nin 1930 yılına kadar uyguladığı devletçilik siyaseti ile en hızlı kalkınan üç ülke arasına girdiğini göstermektedir. 1029 yılında, 100 olan Türkiye ve dünya sanayi üretim indeksi, 1939'da Türkiye'de 196'ya erişmiştir. Dünya ortalaması İse 119'dur. Bu gelişme tablosunda Türkiye'nin yeri, Rusya ve Japonya'dan sonra gelmektedir. Böylece 1927'de 1000 olan milli gelirimiz, hızlı nüfus artışına rağmen, 1939'da 1625'e yükselmiştir.
Sermayesi olmayan, dışarıdan yardım almayan, kaynakları sınırlı, teknolojisi geri Türkiye'nin 1939 yılına kadar sağladığı bu gelişme Atatürk'ün akılcı ve milliyetçi görüşlerinin bir eseridir. O, özel girişimleri desteklerken, devleti de ekonomik hayata katmış, her iki alan birbirlerini tamamlamışlardır.
İkinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine bu gelişme durdu. Savaş sonrasında ise devletçilik ilkesi yeniden ve amaca uygun biçimde işletilip ihtiyaçlara göre düzenlenmedi, politika aracı yapıldı. Bu yüzden özel alanla devlet alanı arasındaki denge bozuldu ve ekonomik hayata bir karga
şa geldi.
Atatürk'ün baş ilkelerinden devletçilik, Türkiye'yi ekonomik bakından kalkındıracaktır, yeter ki gerektiği gibi uygulanabilsin.
Geri