diş eti iltihabı lenf bezi şişmesi / Lenf bezlerinden ne zaman korkmalıyız? - Sağlık Haberleri

Diş Eti Iltihabı Lenf Bezi Şişmesi

diş eti iltihabı lenf bezi şişmesi

İnatçı yüksek ateş, bir türlü iyileşmeyen enfeksiyonlar, cilt ve organlarda olan kanamalar, nedensiz kilo kayıpları, kemik ile eklem ağrıları, artan yorgunluk, gün içinde 3-4 saat uyuma isteği … Pek çok hastalık belirtisi olan bu şikayetler, löseminin de en çok önemsenmesi gereken işaretleri arasında yer almaktadır. Nedeni tam olarak bilinmese de özellikle radyasyon ve benzen gibi kimyasallara maruziyet ile seracılığın yoğunlukta olduğu tarım bölgelerinde sıklıkla kullanılan tarım ilaçları lösemi riskini artırır. Kan kanserleri arasında en bilinen tür olan lösemi, hedefe yönelik akıllı ilaçların yanı sıra hastaya özel kök hücre nakil seçenekleri sayesinde başarıyla tedavi edilmektedir. Medstar Antalya Hastanesi Hematoloji ve Kemik İliği Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. İhsan Karadoğan, lösemi hastalığı ve tedavi seçenekleri hakkında bilgi verdi.

Lösemi her yaşın hastalığı…

Lösemiler, hastalığın ilerleme hızına göre akut veya kronik olarak ikiye ayrılır. Akut lösemiler hem çocukluk çağında hem de erişkinde izlenirken, kronik lösemiler daha çok erişkin çağda görülür. Akut lösemiler son derece agresif ve hızla ilerleyebilir. Vakit kaybetmeden tanı konulup tedaviye başlanmazsa, günler veya haftalar içinde hastanın yaşamını kaybetmesine yol açabilir. Kronik lösemilerin ise seyirleri oldukça yavaş, yıllar içinde ilerleme göstermektedir. Hastalık uzun süre sessiz kalabilir.

Akut lösemide hızla tedaviye başlamak önemli

Akut lösemiler, kan kanserleri içerisinde % 15-20 oranında görülür. Akut lösemiler kemik iliğinde bulunan ve kan hücrelerinin üretiminden sorumlu olan bazı kan yapıcı kök hücrelerin kanserleşerek kontrolsüz ve hızla çoğalması sonucu oluşur. Bu kanser hücreleri çok kısa bir sürede başta kemik iliği olmak üzere tüm vücuda hızla yayılır. Akut lösemiler, akut miyeloblastik lösemi (AML) ve akut lenfoblastik lösemi (ALL) olarak iki ana gruba ayrılır. Bu iki grubun da kendi içerisinde birçok alt tipi bulunur. Sonuçta hepsi de çok hızlı ilerleyen tümör tipleridir ve uygun tedaviler yapılmadığında, haftalar hatta günler içerisinde hastanın yaşamını tehlikeye sokabilir. Bu nedenle çok kısa sürede tanı koyabilmek, alt tiplendirmeyi yapabilmek ve hızla tedaviye başlamak hasta yaşamı açısından büyük önem taşır.

Erişkinlerde en sık AML görülür

Erişkinlerde AML çok daha sık görülmektedir. AML hastalarında kan hücrelerinin yapım yeri olan kemik iliğinin kanser hücreleri tarafınca hızla işgal edilmesi normal sağlıklı kan hücrelerin yapımı azaltır. Bağışıklık sisteminin temel taşlarından olan lökosit adı verilen beyaz kan hücreleri yapılamadığından hastalarda sık enfeksiyon ya da ağır enfeksiyon tablosu görülür. Kanın pıhtılaşmasından sorumlu olan trombosit adı verilen kan hücreleri de yapılamadığı için cilt kanamaları, mide bağırsak sisteminden olan kanamalar veya hayati organlarda olan daha ciddi seyirli kanamalar görülür. Hastalar kansızlık şikayeti ya da herhangi bir organı ilgilendiren bozukluk şeklinde de ortaya çıkabilir.   

15 yaş altındaki çocuklarda sıklıkla ALL görülür

Akut lösemi en sık görülen çocukluk çağı kanseridir. ALL 15 yaş altındaki çocuklardaki lösemiler içinde % 80 oranındadır. Erişkinlerde olduğu gibi enfeksiyon, kanama ve kansızlık en sık görülen belirti ve bulgulardır. Lenf bezlerinde, dalak ve karaciğerde büyüme ALL hastalarında daha fazla izlenir.

Basit bir kan sayımı akut lösemi tanısı için yeterli 

Akut lösemi tanısını koymak çok da zor değildir. Çünkü hastaneye başvuran bir hastaya yapılan basit bir tam kan sayımı, hastanın akut lösemi olup olmadığının işaretini verebilmektedir. Tam kan sayımında; normal kan hücre sayılarının azalması ve “blast” adını verilen kanser hücrelerinin sayısında artış olduğu saptanarak, lösemi tanısı rahatlıkla konulabilir. Hastalığın başlangıcı kemik iliği olduğu için kemik iliğinden alınan biyopsi ile de kanser hücreleri tarafından kemik iliğinin tutulduğu görülebilir. Tanıda zor olan kısım ise löseminin hangi tip olduğunun belirlenmesidir. Bunun için günümüzde geliştirilmiş birçok yöntem bulunmaktadır. “İmmun fenotipik” bir takım özel boyamalar ile o hücrelerin hangi kökenden kaynaklandığı saptanabilir. Yapılan çeşitli sitogenetik ve moleküler testler ile o anormal hücrelerin genetik yapısı değerlendirilmektedir. Bu şekilde farklı tiplerdeki akut lösemileri birbirinden ayırabilir. Löseminin alt türünün doğru belirlenmesi tedavi yaklaşımını belirlemek açısından çok önemlidir. Her alt tip için farklı tedavi seçenekleri söz konusudur. Akut lösemi tanısı konulup alt tipi belirlendikten sonra hastaların diğer kanser tiplerinde olduğu gibi risk durumları da saptanmaya çalışılır. Ancak ne yazık ki yetişkinlerde akut lösemi tanısı konulduğunda, hastaların % 70-80’ninden fazlasının yüksek risk grubuna girdiği bilinmektedir. Bu şu anlama gelir; bu hastalarda standart tedaviler ile hastalık kontrol altına alınsa bile çok kısa sürede tekrarlayabilir.

Kronik lösemi yavaş seyirli, sonuçları daha iyi…

Kronik lösemiler, akut lösemilere göre daha yavaş ilerleyen ve daha iyi sonuç veren türlerdir. Olgun görünümlü olan ancak bu hücrelerin yapması gereken görevleri yerine getiremeyen hücrelerin anormal çoğalması ile ortaya çıkmaktadır. Kronik lösemilerin, kronik lenfositik lösemi (KLL) ve kronik myelositer lösemi (KML) olmak üzere iki temel alt grubu bulunmaktadır.

Her üç lösemiden biri KLL

KLL vücudu enfeksiyonlara karşı koruyucu özelliği bulunan olgunlaşmış normal lenfositlere benzeyen ancak onların işlevlerini yerine getiremeyen yapıya sahip lösemik hücrelerin, kemik iliğinde çok miktarda üretimi ile ortaya çıkar. Kanser hücreleri kemik iliği, kan ve lenf nodlarına yerleşir. Bu nedenle de lenf düğümleri şişer, dalak büyür. Tüm lösemilerin %30’unu oluşturan KLL en çok 60-70 yaş arasında izlenir. Otuz yaşın altında ortaya çıkma riski son derece azdır. Bu hastalık çok yavaş ilerlediği için hastalar tanı konulmadan uzun yıllar yaşayabilirler. Tanı konulduktan sonra da bazı hastalara hastalık problem yaratmadığı sürece tedavi başlamak gerekmeyebilir ve bu hastalar ilaçsız yıllarca normal yaşamlarına devam edebilir.    

KML ileri yaş hastalığı

Kronik löseminin diğer alt grubunu oluşturan kronik myeloid lösemi (KML) ise granülositik seriye ait beyaz kan hücrelerinin aşırı üretimi ile ortaya çıkmaktadır. Yavaş seyirli olan bu hastalıkta yıllar içinde kanda lökosit sayıları artar ve dalak giderek büyür. Tanı bu hastalığa özel olan genetik bir değişikliğin özel yöntemlerle gösterilmesi ile konulur. Geçmiş yıllarda kemoterapi ve kemik iliği nakli ile oldukça zor tedavi edilen bu hastalık 2000 li yılların başında kullanıma giren akıllı ilaçlar sayesinde son derece basitleşmiştir ve hastalar normale yakın yaşam süreleri kolaylıkla sürdürebilmektedir.  

Bu kişilerde daha sık görülüyor;

  • Lösemi erkeklerde daha sık görülür
  • Özellikle beyaz ırkta, siyah ve sarı ırka göre daha fazla ortaya çıkar
  • Yetişkinlerde lösemi tanısı sıklığı, çocukların 10 katından fazladır ve yaş ilerledikçe risk de artar
  • Çocukluk çağında ise 4 yaşın altında daha sıktır
  • Bazı lösemilerde kısmen de olsa ailesel yatkınlık olabilir
  • Özellikle Down sendromu gibi genetik hastalıklarda akut lösemi türlerinin daha sık görüldüğü bilinmektedir
  • KML oluşumunda radyasyon ve benzen gibi kimyasallara maruz kalmaktan da söz edilebilir
  • Başka bir kanser için kemoterapi tedavisi görmüş olmak, sigara kullanmak ve bazı kan hastalıklarının varlığı da lösemi nedenleri arasında gösterilmektedir.

Diş Apsesi Nedir?

Diş apsesi, iltihabın toplandığı dişin iç kısmında bulunan bakteriyel bir enfeksiyondur ve bu durumdan muzdarip kişilerin orta ila şiddetli ağrılar çekmesine neden olabilir. Çürük, uzun süre boyunca tedavi edilmediğinde diş apsesi oluşabilir veya dişteki bir çatlak veya kırılma, bakterinin dişin pulpa (dişin en iç kısmındaki yumuşak doku) bölgesi içinde kendi yolunu bulmasına ve iltihap oluşturmasına neden olur.

Bakteri içeride kendi yolunu yaptığında diş köküne doğru yayılacak ve hem iltihaba hem de şişkinliğe neden olacaktır. İltihap oluştuğunda bakteri, şişkinliğin bulunduğu kökün ucunda dar bir alan içerisinde (apse olarak bilinir) irine baskı yapacaktır.

Diş Apsesi Belirtileri

Diş apsesinin belirtileri şunları kapsar :

  • Dişlerde sürekli zonklama ve şiddetli olarak kendini gösteren ağrılar
  • Sıcaklığa karşı aşırı hassasiyett oluşması
  • Normal çiğneme ve ısırma hareketi sırasındaki ağrı
  • Ateş
  • Yüz ve yanaklarda şişme
  • Çene altındaki veya boyundaki lenf bezlerinin hassaslaşmaya veya şişmeye başlaması
  • Apsenin patladığı anlamına gelen, ağrının kesilmesini takiben ağız içinde kötü tat veren sıvı

Diğer Risk Faktörleri

Aşağıdaki faktörler diş apsesi riskinizi artırabilir:

  • Kötü Ağız Alışkanlıkları — Her gün (tercihen iki kez veya daha fazla) dişlerinizi fırçalamaz veya diş ipi ile temizlemezseniz, diş eti hastalığı, diş apsesi ve diş çürüğü gibi başka ağız ve diş komplikasyonları riskiniz önemli oranda artacaktır.
  • Aşırı Şekerli Besinler — Fazla şeker vücudunuz ve bilhassa dişleriniz için zararlıdır. Asitli içecekler, şekerlemeler ve fazla şeker içeren diğer yiyecekler hızlı bir şekilde enfeksiyona veya diş apsesine dönüşebilecek diş çürüklerine neden olabilir.
  • Diğer Sağlık Sorunları — Diyabet veya başka türden bir otoimmün rahatsızlığınız mı var? Şayet varsa, bunlar elbette diş apsesine yakalanma ihtimalinizi artırabilir. Bu yüzden kişisel diş bakımı ve düzenli ağız kontrolü kaçınılmazdır.

Ne Zaman Diş Hekiminize Başvurmalısınız?

Yukarıda yer alan belirtilerden herhangi birisini yaşıyorsanız, özellikle yüzünüzde şişlik oluşmaya veya ateşiniz çıkmaya başladıysa hemen diş hekiminize başvurmanız gerekir. Şayet diş hekiminiz sizi hemen göremeyecek durumda ise, bu belirtiler enfeksiyonun muhtemelen çenenize ve çevreleyen dokuya yayıldığına işaret ettiği için bir acil servis bölümüne gitmeniz gerekir.

Hem ağrıdan hem de durumdan kendinizi kurtarmanın tek yolu düzgün bir diş tedavisi görmektir. Apse patlarsa, ağrıda bir azalma hissedebilirsiniz, ancak yine de bir uzman yardımı almanız gerekecektir. Enfeksiyon çenenizin diğer bölümlerine ve baş ve boyun bölgenize doğru yayılabilir ve en kötü senaryoda ise hayatınızı tehlikeye atabilecek, vücudunuzun tamamına yayılan bir enfeksiyon olan sepsise (kan zehirlenmesi) yol açabilir.

Muayene ve Tanı

Düzenli kontrollerin haricinde diş hekiminiz dişinizin apseli olduğunu doğrulamak için bir takım özel testler gerçekleştirebilir:

  • Dişe Hafifçe Vurma — Apseli bir diş genellikle dokunmaya veya basınca oldukça duyarlıdır, dolayısıyla ağrı düzeyinizi tespit etmek amacıyla diş hekiminiz bunların ikisini de dişiniz üzerinde deneyebilir.
  • Röntgen — Röntgen veya görüntüleme testi (bilgisayarlı tomografi gibi) apsenin tespit edilmesine yardımcı olabilir, dolayısıyla emin olmak amacıyla diş hekiminiz bunların bazılarını çektirmenizi isteyebilir.
  • Laboratuvar Testleri — İlk basamak olarak antibiyotikler enfeksiyonla mücadele etmeye yardımcı olmuyorsa, diş hekiminiz buna ne tür bakterinin neden olduğunu keşfetmek amacıyla enfeksiyondan bir numune alabilir. Bu ileriye yönelik daha etkin bir tedavi planı saptamasına yardımcı olacaktır.

Diş Apsesi Tedavileri

Diş apsesi tedavisi, apsenin içinin boşaltılması ve enfeksiyonlu bölgenin temizlenmesinden oluşur. Dişin kendisi kök kanal tedavisi ile kurtarılabilir, fakat bazı durumlarda dişin çekilmesi gerekebilir. Diş apsesini tedavi etmeden bırakmak ciddi, hatta hayatı tehlikeye atan komplikasyonlara yol açabilir. Diş hekiminiz ve çene cerrahınız size aşağıdakileri önerebilir:

  • Kök Kanal İşlemi — Mümkünse, diş hekiminiz kök kanal tedavisi yaparak dişinizi kurtarmaya çalışacaktır. Diş temizlenir ve dışarısı dezenfekte edilir, içi frezle delinir ve iç kısmı boşaltılıp temizlendikten sonra yapısal bütünlüğü sağlamak (ve gelecekteki enfeksiyonlardan dişi korumak) amacıyla güvenli bir yapıştırıcı siman ile doldurulur. Bakımı sağlandığında, restore edilen dişi ömür boyu kullanabilirsiniz.

  • Zarar Görmüş Dişi Çekme — Dişi çekmek son çaredir, fakat diş kurtarılamıyorsa, geri kalan ağız sağlığınızı korumak amacıyla diş hekiminiz bu seçeneğe karar verecektir. Diş çekildiğinde, başka enfeksiyon oluşmaması için apse tamamen boşaltılacak ve temizlenecektir.

  • Antibiyotikler — Eğer enfeksiyon apseli bölgenin etrafıyla sınırlanmışsa antibiyotiğe ihtiyaç duymayabilirsiniz. Fakat enfeksiyon daha fazla yayılmışsa ve özellikle zayıf bir bağışıklık sistemine sahipseniz, diş hekiminiz enfeksiyonu yavaşlatmak veya hafifletmek için antibiyotik yazacaktır.

Apseli bölge iyileşirken, diş hekiminiz ağzınızı tuzlu ılık su ile düzenli olarak çalkalamanızı ve karşılaşabileceğiniz rahatsızlıkları hafifletmek amacıyla gerektiğinde reçetesiz satılan ağrı kesici ilaçlar almanızı önerebilir.

Diş Apsesini Önleme

Dişlerinize düzenli şekilde bakarak, sağlıklı yiyecekler yiyerek ve düzenli kontroller yaptırarak diş apsesini oluşmadan önce önleyebilirsiniz. İşte mutlu ve sağlıklı bir ağza sahip olmanızı sağlayacak birkaç genel kural.

  • Florürlü su için.
  • Günde iki kez (veya her öğünden sonra) dişlerinizi fırçalarken florürlü bir diş macunu kullanın.
  • Fırçanızın kılları yıpranınca diş fırçanızı değiştirin veya genel bir kural olarak üç ayda bir fırçanızı değiştirin.
  • Her gün diş ipi veya diş arayüzü temizleyicisi ile dişlerinizi temizleyin.
  • Öğünlerden sonra, artık yemek parçacıklarından kurtulmak amacıyla antimikrobiyal veya florür içeren ağız bakım suyu kullanın.
  • Dengeli beslenin ve şekersiz besinler yiyin.
  • Diş hekiminize düzenli olarak diş muayenesi ve temizliği yaptırın.

Ağız bakım rutini ile ilgili sorularınızın olması durumunda veya diş apsesinin erken döneminde olduğunuzu hissettiğinizde muayene için diş hekiminizle iletişime geçin. Bu ziyaretlerde diş hekiminiz sorularınızı yanıtlayacak ve diş apsesi için tedaviye ihtiyacınızın olup olmadığına karar verecektir.

AŞAĞIDAKİ AÇIKLAMALARI OKUMADAN BU ALANA GÖNDERİ YAPMAYINIZ :

  • Soru-Cevap yazma: Başka bir ziyaretçinin alanına cevap şeklinde yeni bir soru yazmayınız. Kendi sağlık sorunlarınızla ilgili soru sormak için BURAYA TIKLAYINIZ. Kendi sorularınız ile ilgili konularda yeni bir soru başlığı oluşturmayınız, var olan soru başlığınıza cevap olarak eklemeler yapabilirsiniz.
  • Gerekli bilgiler: Şikayetlerinizin neler olduğunu, bunların özelliklerini, ne kadar süredir var olduğunu, başka sağlık sorunlarınız olup olmadığını, daha önce hekime başvurduysanız neler yapıldığını detaylı açıklamalı ve somut bir soru sormalısınız. "Niçin oluyor?, niçin geçmiyor?" gibi yanıtı belirsiz sorular sormayınız. Bu bir forum ortamı da değildir, şikayet ve sohbet amaçlı, durum bildirir mesajlar göndermeyiniz.
  • Şu isteklere yanıt veremiyoruz: BT, MR, ultrasonografi gibi görüntüleme raporlarının yorumlanması, şikayetlerden veya fotoğraflardan teşhis tahmini, tedavi ve ilaç adı önerilmesi, başka hekimlerin önerdiği tedaviler hakkında görüş istenmesi, tıbbi işlemlerin maliyeti, uzmanlık alanı dışındaki konular.
  • Kişisel bilgiler: Adınız ve soyadınız, dosya ekleyerek gönderdiğiniz fotoğraflar ve belgeler sorduğunuz soru ile birlikte görünür olacaktır. Bunu arzu etmiyorsanız kimliğinizi ortaya koyar nitelikte içerik kullanmamanız veya kimlik bilgilerinizi gizlemeniz önerilir.
  • Soruların yanıtlanma süresi birkaç günü bulabilir. Acil sağlık sorunlarınız için 112 Acil Çağrı Merkezi'ni arayınız.

Hocam merhabalar. Yaşım 23 ve çenemin altında iki tarafta da olmak üzere çok uzun zamandır (yaklaşık 1 yıl) geçmeyen fındık boyutlarından biraz büyük lenf nodları var. Bunlar tam olarak çene kemiğimin altındalar ve normal bir şekilde ele gelmiyorlar ve dışarıdan da belli olmuyorlar. Ancak boynumu aşağıya doğru eğdiğim zaman ele geliyorlar. Maalesef kolay bir şekilde ele gelmiyorlar ve gittiğim doktorlarda bunları bulamıyorlar ve ultrasonla çene altıma bakıldığında da ne hikmetse ultrasona bakan doktor onları görmüyor yada bulamıyor. En son gittiğim doktorlardan biri çene altımı yokladıktan sonra oradaki lenf nodlarının daha önceleri geçirdiğim enfeksiyon sebebiyle büyüdüklerini ve enfeksiyon geçtikten sonra normal boyutlarına inmeyerek bu boyutlarda kaldıklarını söyledi. Önemli bir şey değil dedi. Bu sebepten ben de çok fazla üzerinde durmadım. Ancak daha sonraları ağzımın içinde çeşitli yaralar çıktı. Bu yaralar oluştuğunda ise çene altımda şiş olan lenf nodlarının yanında yeni lenf nodlarının daha şiştiğini hissettim ve biraz sızlıyorlardı. Dokununca da ağrı oluyordu. Araştırdığımda ağızdaki yaralardan diş sıkıntılarından vb. lenf nodlarının şişebileceğini ve bunların genelde ağrılı olduğu yazıyordu. Bunları okuyunca yine çok fazla üzerinde durmadım. Kısa bir süre sonra ağzımdaki yaralar geçti fakat sonradan büyüyen o lenf nodları eski haline inmedi ve bazen hala sızlama yapıyor. Sizce bu normal mi, yoksa doktora görünmeli miyim? İnternette sonradan oluşan lenf nodlarının sıkıntılı olabileceği yazıyor ve bu beni korkuttu açıkçası (kanser vb.). Aynı şekilde ağzımda bazı çürük dişlerim var, özellikle de sızlayan lenf nodunun yakınında. Lenf nodunun sızlamasının sebebi bu diş olabilir mi sizce? Aynı zamanda 20lik dişlerimde sıkıntılıymış ve ara ara ağrı yapıyorlardı. Yaklaşık 1 yıldır şiş olan çene altımdaki lenf nodlarının sebebi bu olabilir mi sizce? İşin garip kısmı bu şiş lenf nodları çenemde iki tarafta da şişiyor yani asimetrik gibi şişiyorlar. Cevabınız için şimdiden teşekkürler ve iyi günler diliyorum.

Bahsettiğiniz lenf bezi büyümelerinin nedeni çoğunlukla diş ve diş eti sorunlarıdır. Öncelikle bu sorunlarınızı çözüme ulaştırmanız gerekir. Lenf bezlerini büyüten neden düzeldikten sonra lenf bezleri de zaman içinde yavaş yavaş küçülürler.

Kanserler lenf bezlerinde sayıca artışa ve sürekli büyümeye neden olurlar. Muayenelerinizde bu yönde bir bulgu bulunmadığına göre şu anda böyle bir endişeye gerek yok gibi. Ancak, diş ve diş eti sorunlarının uzun süre tedavisiz bırakılması ağız içinde kanser gelişimine neden olabilir. En kısa sürede tedavinizi yaptırmalısınız.

Geçmiş olsun dilerim.
Prof. Dr. İrfan Yorulmaz

Değerli yanıtınız için çok teşekkür ediyorum. Danıştığım bir doktor büyümüş lenf nodlarının yanında yeni lenf nodları çıkması – büyümesi kötü olabilir demişti. Açıkçası ben de biraz o yüzden endişelendim. Bu bahsettiğim lenf nodları yaklaşık bir yıldır var ama yanlarında yeni lenf nodlarının çıkması beni korkuttu. Peki bu yeni çıkan lenf nodları da tıpkı 1 yıldır şiş olanlar gibi enfeksiyon sırasında büyümüş olup, sonra da eski haline dönmeyebilir mi? Dediğim gibi bu yeni lenf nodları ağzımda yara olduğunda oluşmuştu, zamanla ağzımdaki yaralar geçti ama o lenf nodları şişik kaldı. Büyüme falan yok ama bazen hafif bir yanma, ağrı oluyor.

Ağız içindeki sorun devam ediyorsa lenf bezleri küçülmezler. Kaynak olan sorun düzeldikten sonra da aylar içinde yavaş yavaş küçülürler,  bazen de tamamen kaybolmayabilirler.

Değerli cevabınız için tekrar teşekkür ediyor ve izninizle son bir hususu daha sizinle paylaşmak istiyorum. Açıkçası beyaz tenliyim ve bazen vücudumda, özellikle de kollarımda iğne ucu değdirilmiş büyüklükte küçük kırmızı noktalar çıkıyor. Bunu doktora sorduğumda adeta benimle dalga geçerek “bu tarz şeyleri neden kafana takıyorsun, işsiz misin ?” gibisinden aşağılayıcı cümleler sarf etti. Sizce bu kırmızı noktaların oluşma sebebi nedir? Lenfoma veya başka bir hastalık ile ile ilişkilendirilebilir mi? Tekrardan teşekkürler.

Deri hastalıkları (dermatoloji) uzmanına görünmelisiniz.

Merhaba lenf nodlariniz ne durumda şuan yaşamış olduğunuz sorunu yaşıyorum bilgi verebilir misiniz rica etsem

  • Rabia cevapladı 8 ay önce
  • son düzenleme 8 ay önce

6 sonuç gösteriliyor

Cevabınız

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir