Kraliyet ailesinin en sevilen ismi Prenses Diana bugüne dek birçok filme ve diziye konu oldu. Son günlerde gündemimizde olan Spencer vesilesiyle, Prenses Diana’yı ve hayatını konu alan yapımları hatırlıyoruz.
Bu listedeki en yeni giriş, Kristen Stewart'ın oynadığı biyografik film Spencer. Film, Diana'nın Prens Charles ile evliliğini bitirmeye karar verdiği Sandringham'daki bir Noel tatilinde geçiyor. Tamamen onun bakış açısına ve kendisi ve çocukları için doğru seçimi yapıp yapmadığına dair iç karışıklığına odaklanan film, Kristen Stewart’a Oscar heykelini getirecek mi bekleyip göreceğiz.
Andrew Morton'un ölümünden önce prensesle işbirliği içinde yazılan Diana: Gerçek Hikayesi — In Her Own Words adlı kitabına dayanan bu mini dizi, Diana'nın genç bir kız olarak çocukluğundan halka açık bir simge olarak geçirdiği yıllara kadar tüm hayatına odaklanıyor. Zamanında eleştirmenlerce beğenilen mini dizi aynı zamanda Diana'nın yeme bozukluğu ve intihar düşünceleriyle olan deneyimine de değiniyor.
Prenses Diana ile ilgili çoğu filmin aksine, bu film Diana'nın yaşadığı dönemde gösterime girdi. Binicilik hocası Kaptan James Hewitt ile olan ilişkisini merkeze alan film, ölmekte olan evliliğinde ne kadar tuzağa düştüğünü ve sonunda aşkı nasıl bulduğunu vurgulamaya çalışıyor.
Kate Snell'in tarihli Diana: Her Last Love kitabından uyarlanan film, boşanması ve Doktor Hasnet Khan ile olan özel aşk ilişkisi de dahil olmak üzere, Prenses Diana'nın hayatının son iki yılını takip ediyor. Film Diana’nın ölümüyle sona eriyor, ancak o kazayı göstermemeyi tercih ediyor. Diana rolünde izlediğimiz Naomi Watts, ’te Oscar kazanmıştı.
Corrin, ilk kez 'de Netflix'te yayınlanan The Crown'un 4. sezonunda Prenses Diana olarak çıkış yapmıştı. Bu sezon, Diana'yı Prens Charles ile olan ilişkisinin ilk günlerinde nişanlanmalarından nihai ayrılmalarına kadar takip ederek ele aldı. Beşinci sezonda ise Elizabeth Debicki’yi aynı rolde izleyeceğiz.
BBC'nin Kültür Editörü Katie Razzall, belgesel serisini değerlendirdi.
Uyarı: Spoiler içerir.
***
Merakla takip edildi ve büyük bir beklenti içine girildi - peki Harry ve Meghan’ın Netflix’teki belgeselleri iyi miydi?
Fragmanları izlediyseniz ve Netflix'in yoğun bir şekilde tanıtımı yapılan yeni belgesel serisi 'Harry & Meghan'ın olay yaratacağını düşündüyseniz, hayal kırıklığına uğramaya hazır olun.
Nazikçe söylemek gerekirse, bu ağır ağır ilerleyen bir belgesel serisi.
Üç bölümden oluşan birinci kısım, Perşembe günü yayına girdi.
Bir hafta daha beklememizi gerektiren ikinci kısım, fragmanlarda oldukça meraklandırıcı bir şekilde gönderme yapılan ayrıntılara değinecek: Çift hakkındaki hikayeleri kim sızdırdı ve kim uydurdu? “Diğer insanların amaçlarını gerçekleştirmek için Meghan'a karşı savaş açan” kimdi? Kim "kirli oyun" oynuyordu?
Neredeyse 3 saatin üzerindeki ilk üç bölümde öğrendiklerimiz Harry'nin deyişiyle "büyük aşk hikayelerinin" yeni ve özel ayrıntılarıydı.
Görüntüyü yumuşatan lensle yapılan çekimler, arka planda çalan Nina Simone, çok sayıda özel fotoğraf, hatta video ve görünüşe göre Meghan’ın nişanlanırken bir arkadaşı ile yaptığı ve “Aman Tanrım, sanırım oluyor” dediği telefon görüşmesi.
İlk kısım boyunca uzun uzadıya medyanın ısrarlı takibi de tartışılıyor. Harry, "bu sömürü ve yolsuzluk düzenini ortaya çıkarmanın" görevi olduğunu söylüyor.
Daha vahim olanı, bölümler İngiltere'nin, özellikle Kraliyet Ailesi ve medyada , ırkçılıkla ilgili yaygın bir sorun olduğu hissine yol açıyor.
Tarihçi ve TV sunucusu David Olusoga, birçok beyaz olmayan İngilizin (ve diğerlerinin) Meghan'ın Kraliyet Ailesi'ne katılmasıyla birlikte hissettiği iyimserliği anlatıyor. "Belki de pek çok kez ötelenen zor konuşmaları yapma umudu yeşermişti”. Daha sonra alt yazı şöyle geçti - Bu gerçekleşmeyecekti.
Fakat bu üç bölüm belirli bireyleri hedef almaktan ziyade daha yüzeyseldi.
Netflix, ‘Harry & Meghan'ı "benzeri görülmemiş ve derinlemesine bir belgesel serisi" olarak ilan etti.
Fakat program, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, ağırlıklı olarak tek taraflı ve seçiciydi.
Bir noktada Meghan, çiftin nişanlandıklarında basına verdikleri röportajı ve fotoğraf çekimini “planlı bir reality şov" olarak tanımlıyor.
Çiftin şirketiyle ortaklaşa üretilen Netflix'in ‘Harry & Meghan'ı bu mu?
İlginç bir şekilde, Kraliyet görevlerinden uzaklaşırken, Mart 'de video günlük kaydetmeye başladılar. Bu, Netflix anlaşmasının duyurulmasından aylar önceydi.
Bu, birbirlerine aşık olan ve sistemlere, protokollere ve ırkçılığa karşı ayaklanırken her şeylerini feda etmek zorunda kalan bir çift hakkında kurnazca yazılmış bir anlatı.
Serinin başında, Kraliyet Ailesi’nin program hakkında herhangi bir yorum yapmayı reddettiği bildirildi. Haber ajansı PA’nın bildirdiğine göre, hem Kensington Sarayı hem de Buckingham Sarayı, bilmedikleri bir adresten, bir yapım şirketinden geldiğini iddia eden bir e-posta aldıklarını teyit ettiler. Habere göre, bu e-postanın gerçek olup olmadığını Harry ve Meghan’ın sahip olduğu Archewell Productions ve Netflix ile doğrulamaya çalıştılar, ancak bir yanıt alamadılar.
Bir kaynak PA'ya, e-postanın dizinin tamamından bahsetmediğini söyledi.
Kısacası seri, çifti desteklemek için dikkatlice örülmüş.
Netflix, hikayeyi takip etmemiz için bizi yönlendiren modern televizyon dilinde usta. Çift, sosyal medyada bir araya geldi - belki de Kraliyet Ailesi’nin bunu yapan ilk üyeleri onlar ve bu da kesinlikle Instagram için harika bir reklam.
İlk mesajları, teknoloji çağımızda televizyon kanalları tarafından çok sık kullanılan bir cihazda ekranda belirerek bizimle paylaşılıyor.
Harry ile yapılan röportajlar, eşinin, annesi Prenses Diana'nın gerçek varisi olarak gösterilmesine temel hazırlıyor. Harry, Meghan'ın "aynı empatiye, aynı sıcaklığa" sahip olduğunu söylüyor. Harry, tarihin tekerrür edebileceğine dair korkularını anlatırken, belgeseller düzenli olarak Diana'nın arşiv görüntülerini gösteriyor.
Seride, bizi izlemeye devam ettirmek için yarıda kesilen anlatılar var.
Harry, annesinin kaybıyla "fazla destek, yardım veya rehberlik olmadan" başa çıkmaya çalıştığını anlatıyor ve Afrika'daki "ikinci ailesi” olarak tanımladığı arkadaşlarından bahsediyor, onların kendisini "tam anlamıyla büyüttüğünü” söylüyor.
Babası neredeydi? Sormadan edemiyoruz.
Daha fazlasını öğrenecek miyiz?
Kraliyet Ailesi’nin erkeklerinin aşk yerine "kalıba uyan" kadınlarla nasıl evlenme eğiliminde olduğundan bahsediyor. Ağabeyinin yaptığının bu olduğunu mu ima ediyor? İkinci kısım bu soruyu yanıtlıyor mu?
Meghan; Kate ve William ile ilk görüşmesinde karşılarına nasıl çıplak ayakla çıktığından ve gayri-resmi davrandığından bahsediyor. Kendisini sarılmayı seven biri olarak tanımlıyor ancak bunun “Bazı İngilizler için rahatsız edeci olabileceğini” söylüyor.
Çiftler arasındaki ilişkilerin bozulmasıyla ilgili tüm haberlerden sonra, bu sözleri daha ileri bir şekilde yorumlamamız mı gerekiyor?
Bu fragmanlar açıkçası, zaman zaman tekrarlanan bir anlatıya yardımcı oluyor.
Program, öncelikle Amerikalı izleyici kitlesi için yapılmış gibi görünüyor. Ve Harry’nin, ABD’nin batı kıyısının dilini benimsediği de anlaşılıyor.
İlişkilerinin haberi basında çıkmadan hemen önce, dışarıda gizlice eğlenebilmek için gece nasıl dışarı çıktıklarından bahsediyor.
“Deneyim" ve “bir amaç uğruna yapılan işler" gibi bir şeyler duyuyoruz.
Ancak, Dimbleby'de Prens Charles, Newsnight'da Prens Andrew, Panorama'da Prenses Diana’nınkiler gibi dudak uçuklatan ifşaatlara benzer şeyler bekliyorsanız, bu, öyle değildi.
Bu yeni Netflix şovu, Oprah Winfrey röportajındaki Meghan ve Harry bile değildi.
Bu, çiftin kendi gerçeklerini söyleme çabasının son örneğiydi.
O olay yaratan röportajda Oprah’a, Kraliyet Ailesi'nin bir üyesinin doğmak üzere olan oğullarının teninin ne renk olabileceğine dair ifadeleriyle açık bir şekilde ırkçılık yaptığına işaret ettiler.
Üç bölüm boyunca bununla ilgili hiçbir şey duymuyoruz. Bu sözleri kimin sarf ettiği hâlâ bir muamma.
Fakat Harry, "bilinçsiz önyargıyı" anlamak için kendi yolculuğundan bahsediyor. Ayrıca geçmişte ırkçılıkla suçlandığı durumlara da değiniyor ve 'te bir partide Nazi üniforması giydikten sonra ne kadar "utandığını" anlatıyor.
Belgesel serisi onu, ırkçılık hakkında sürekli kendi kendini analiz eden ve keşif içerisinde biri olarak gösteriyor.
İngiltere'nin köle ticareti tarihinden ve Kraliyet Ailesi'nin “yüz kızartıcı sırlarından” bahsetme işini katkıda bulunan diğer kişiler yapıyor.
Ama sonunda, bu belgesel serisi herhangi birinin fikrini değiştirmeye yetecek mi?
Bu seri ve Ocak ayında Harry'nin kitabının yayımlanmasının ardından çiftin "gerçeği" tamamen ortaya çıkacak. Bu onlar için yeterli olacak mı?
Kraliyet görevlerinden ayrılmalarıyla İngiltere’nin kendisi ve ailesine yönelik polis korumasını kesmesine dair yasal mücadelesi sürerken, gelirleri azalabilir.
Hâlâ Kraliyet kurumları ve medyayla savaşmak isteyebilirler, ancak asıl savaşlarının süregelen bir ilgi olduğu ortaya çıkabilir.
Kristen Stewart’ın Prenses Diana olarak karşımıza çıkacağı Spencer için geri sayım başlamışken Lady Dinin hayatından kesitlere yer veren 7 yapımı sizler için derledik. Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali‘nde yapan Pablo Larraín imzalı film 19 Kasımda sinema salonlarında izleyiciyle buluşacak.
Senaryosunu Oscar adaylığı bulunan Steven Knightın kaleme aldığı Spencer, ’ların başında, Diana’nın Prens Charles ile olan evliliğinin artık yürümediğine karar verdiği hafta sonuna odaklanıyor. Diana, Noel kutlaması için Norfolk’taki sarayda geçirdiği bu kritik hafta sonunun ardından bir gün kendini kraliçe yapabilecek yoldan uzaklaşmaya karar veriyor.
Filmin oyuncu kadrosunda Stewart’ın yanı sıra Timothy Spall, Sally Hawkins ve Sean Harris gibi isimler yer alıyor. Prens Charles’ı ise Poldar dizisinden tanıdığımız Jack Farthing canlandırıyor.
Spencer için heyecanlı bekleyişimiz sürerken daha önce Lady Diana üzerine çekilmiş 7 farklı yapıma göz atalım.
Martin Sastre tarafından yönetilen yapımı kısa film izleyiciye sürreal bir anlatı sunuyor. Lady Diananın aslında ölmediğinin ve Uruguayın Montevideo eteklerinde gizli bir hayat yaşadığının öğrenildiği bir günü konu ediniyor. Film, ilk gösteriminden sonra Diananın Uruguayda yaşadığına dair asparagas haberlere yol açmıştı.
Joe DiPietro ve David Bryan tarafından yazılan Diana: The Musical, pandemi nedeniyle Broadway sezonunu hızlı bir şekilde kapatmak zorunda kalmıştı. Bu yılın başlarında ise, müzikalin film versiyonu Netflixte yayınlanmıştı. Ayrıca müzikal, Diananın duygu dünyasını yansıtmayarak yüzeysel kaldığı gerekçesiyle oldukça eleştirilmişti.
Oliver Hirschbiegel imzalı, başrolünde Naomi Wattsı izlediğimiz yapımı Diana; Lady Di ve onun Dodi Fayed’den önceki Pakistanlı sevgilisi kalp cerrahı Hasnat Khan ile olan ilişkisine odaklanıyor. Kimilerine göre Dr. Hasnat Khan, Lady Diananın hayatının aşkıydı ve iki yıl süren bu ilişkiden sonra derin bir aşk acısı yaşamaya başladı.
Mike Bartlettin aynı adlı oyununa dayanan Kral Charles III, Kraliçe II. Elizabethin ölümünün sonrasında geçiyor ve Tim Pigott-Smith tarafından canlandırılan Charlesın, annesinin ölümünün ardından krallığa geçiş sürecini konu alıyor. Ayrıca filmde, Katie Braybeni Diananın hayaleti olarak görüyoruz.
Netflix tarafından hazırlanan belgesel, Prenses Diana’nın hikâyesine farklı bir bakış sunuyor. Rebecca Gitlitz tarafından yönetilen The Story of Diana arşiv görüntülerine ve Lady Diyi kişisel olarak tanıyan insanlarla yapılan röportajlara yer veriyor.
Henry Singerın yönettiği belgesel, Galler Prensesi Diananın ölümünden yedi gün sonrasına göz atıyor. Yer verdiği röportajlarla, Lady Dinin ölümünün dünya genelindeki etkisine bir bakış sunuyor. Ayrıca belgeselde, Prince William ve Prince Harryyi görmek mümkün.
Kraliçe II. Elizabeth’in tahttaki yıllarına ve Britanya monarşisini ayakta tutmak için yaptıklarına odaklanan Netflixin sevilen dizisi The Crownın 4. sezonunda, Lady Diyi genç bir kızken görüyoruz. Dizi, Emma Corrin tarafından canlandırılan Diananın iç dünyasına bir ayna tutarak yaşadığı mücadeleyi gözler önüne seriyor.