din dersi oyunları bay bilmiş / seafoodplus.info: Bay Bilmis Oyunu

Din Dersi Oyunları Bay Bilmiş

din dersi oyunları bay bilmiş

Okullarda ÇEDES projesi: Değerler eğitimini neden öğretmenler değil, din görevlileri veriyor?

camide namaz kılan çocuklar

Kaynak, seafoodplus.info

Haber bilgisi
  • Yazan, Fundanur Öztürk
  • Unvan, BBC Türkçe
  • Bildirdiği yer Ankara

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesi kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocaları, MEB okullarındaki öğrencilere "değerler eğitimi" veriyor.

ÇEDES kapsamında toplamda kaç okula manevi danışman atandığı henüz net değil, fakat İzmir’deki her üç okuldan birine “manevi danışman” atandığı belirtiliyor.

“İzmir’de imam giren okul sayısı günden güne artmaktadır” diyen Eğitim-İş, ÇEDES kapsamında İzmir’deki okula imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi gönderileceğini kaydetti.

Hafta sonu 17 şehirde Eğitim-Sen’in düzenlediği ÇEDES protestoları gerçekleşti, Eğitim-İş ise 15 Haziran için çağrı yaptı. Veliler ve eğitimcilerin katıldığı eylemlerin hafta boyu sürmesi bekleniyor.

Projenin detayları ne?

ÇEDES protokolüne göre projenin amacı, öğrencileri “bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre” yetiştirmek.

Proje, din görevlilerinin öğrencilere “Değerler Eğitimi” vermesinin önünü açıyor.

Bu kapsamda okul içinde ve dışında öğrencilerle çeşitli faaliyetler yürütülmesini hedefleyen proje hem MEB’e hem Diyanet’e hem de Gençlik ve Spor Bakanlığı’na belli sorumluluklar yüklüyor.

Örneğin okullarda, değerler eğitimi verilmek üzere “değerler kulübü” kurulması ve katılımcı öğrencilerin “temsilci öğretmenler” tarafından belirlenmesi öngörülüyor.

Projenin merkezleri arasında Diyanet gençlik merkezleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı gençlik merkezleri ve MEB’e bağlı resmî okullar yer alıyor.

Ayrıca proje kapsamındaki etkinlikler, “İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin onay vermesi” halinde protokol taraflarınca sağlanan okul dışı mekanlarda da gerçekleştirilebiliyor.

Protokolde “ÇEDES Uygulama Mekânları” diye tarif edilen bu mekanların hangi mekanlar olacağı yönünde ise herhangi bir tarif ya da kısıt bulunmuyor.

Diyanet Gençlik Merkezleri’nde yürütülecek faaliyetlerde görev alacak personeller ve gönüllü öğrenciler, il ve ilçe müftülüklerince belirleniyor.

Buna göre müftülükler, Diyanet Gençlik Merkezleri’nde yürütülecek “değerler” temalı etkinliklere en az iki kız, iki erkek olmak üzere gönüllü lise ve üniversite öğrencileri seçecek.

Gazeteci Mustafa Mert Bildircin, “Protokolün 9’uncu maddesi, cemaat örgütlenmelerinde karşımıza çıkan, 'Abi ve abla modelini' anımsatıyor. Maddeye göre, gönüllü öğrenciler, 'Proje uygulama mekanlarında' öğrencilere rol modellik yapabilecek. Yine bu mekanların nereler olduğu da belirtilmiyor” diyor.

Ayrıca, Diyanet’in belirlediği görevlilerin veliler ile ayda bir kez bir araya gelmesi amaçlanıyor.

Din görevlileri çocuklara eğitim vermek için yetkin mi?

yılında imzalanan ÇEDES protokolünde yalnızca ortaokullar ve imam hatip okulları proje kapsamındayken, yılında imzalanan ek protokolde proje, erken yaştaki ilkokul öğrencileri dahil tüm öğrencileri kapsayacak şekilde genişletildi.

19 Nisan’da Karaman Ermenek’teki Hurşit Akpınar İlkokulu öğrencileri, ÇEDES projesi kapsamında camiye götürüldü, etkinlik Ermenek Müftülüğü'nün resmî web sitesinde şöyle paylaşıldı:

“Değerler Kulübü Velileri İftar Buluşması’nda camide iftar öncesi toplanan öğrenciler, cami oyunları ve bilgi yarışması ile doyasıya keyifli vakit geçirdi. Akşam namazının kılınmasının ardından öğrenci ve aileleriyle birlikte cami avlusunda iftar yapıldı. İftar sonrasında camide oyunlarına devam eden öğrencilerin programı Teravih namazı ile son buldu.”

Etkinliği ilkokuldaki Değerler Kulübü ve ÇEDES Temsilcisi öğretmenin organize ettiği, ilçe müftüsü ve vaizin de etkinliğe katıldığı kaydedildi.

ÇEDES’e yapılan itirazların başında, pedagojik formasyonu bulunmayan din görevlilerinin çocuklara yetkinlikleri dışında “değerler eğitimi” vermesi geliyor.

Çocuklar ve gençler üzerinde yapılan çeşitli araştırmalar, erken yaşta verilen dini eğitimin çocukların hayal güçlerini baskıladığını; bağımsız ve eleştirel düşünebilme becerilerini engelleyici nitelikte olduğunu ortaya koyuyor.

Ayrıca 7 yaş altındaki çocuklara verilecek eğitimin soyut kavramlar üzerinden değil, somut uygulamalar ve interaktif yöntemlerle işlenmesi gerektiği belirtiliyor. Din görevlilerinin ise bunu sağlayabilecek bir pedagojik formasyonu bulunmuyor.

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, din görevlilerinin okullarda ya da okul dışı etkinliklerde değerler eğitimi vermesinin son derece tehlikeli olduğunu söylüyor:

“Pedagojik eğitimi olmayan, çocuklara nasıl yaklaşacağını bilmeyen kişiler güya değerler eğitimi veriyor. Uygulamada görüyoruz ki finali cami ile bitiyor, muhakkak dini içerikli ahlaki söylemler geliştiriliyor.

“Cennet, cehennem, günah, sevap… Bunlar pedagojik eğitim almamış kişiler tarafından işlenebilecek konular değil. Kaldı ki değerler bir bütündür ve bu eğitimi pedagojik eğitim almış öğretmenler verir.”

'Öğretmenler camiye gidip matematik anlatıyor mu?'

eğitim öğretim yılında; resmî okullarda bin , özel okullarda bin öğretmen görev yaptı. Yaklaşık 1 milyon öğretmen de halen atanmayı bekliyor.

Değerler eğitimi konusunda neden pedagojik formasyonlu öğretmen kaynağı yerine alternatif yolların tercih edildiği sorusu ise pek çok veli ve eğitimcinin aklını kurcalıyor.

Her okulda bir rehber öğretmen bulunduğunu hatırlatan Özbay, mevcut öğretmenlerin zaten değerler eğitimi verdiğini, ek ihtiyaç varsa bile bunun atanmayı bekleyen öğretmenlerle karşılanması gerektiğini söylüyor:

“Dışarıda atanmayı bekleyen öğretmenler varken neden imamı kullanıyorsun? Biz öğretmenler camiye gidip matematik anlatıyor muyuz? İmamın yeri camidir, okullar da öğretmenlerin iş yeridir.

“Herkes kendi işini yapsın. MEB eğitim görevini sürekli ya derneklere ve vakıflara ya da Diyanet’e devrediyor.”

Proje gönüllülük esasına dayanıyor

BBC Türkçe’nin sendikalardan edindiği bilgiye göre, bu projenin okullarda ne kadar yaygınlaştığı henüz net değil.

Özbay, ÇEDES projesi İzmir’le gündeme gelse de her yerde il/ilçe müdürlükleri tarafından okullara yazı gittiğini söylüyor.

Bu resmî yazının ardından okul müdürleri projeden sorumlu öğretmenleri belirliyor, öğrenci ve velilere yönelik tanıtım ve bilgilendirme çalışmaları yapıyor.

Protokolde, öğrencilerin ÇEDES kapsamındaki tüm çalışmalara “gönüllülük esasına göre” katılım sağlayacağı belirtiliyor.

“Gönüllülük esasına dayandığı söylense de kamu otoritesinin bir dayatmasıdır” diyen Özbay, velisinden rıza belgesi alınmayan hiçbir öğrencinin ÇEDES etkinliklerine götürülemeyeceğini belirtiyor:

“Hiç kimse sizin rızanız olmadan çocuğunuzu bir imama, bir müftüye emanet edemez, dersten alamaz. Aksi halde suç işlemiş olur. Bütün velileri çocuklarımıza ve eğitime sahip çıkmaya davet ediyorum.”

Eğitim Bir Sen: 'Son derece normal'

BBC Türkçe’ye konuşan Eğitim Bir Sen Genel Başkan Yardımcısı Talat Yavuz ise ÇEDES kapsamındaki faaliyetlerin gönüllülük esasına dayandığını ve “özgürlükler kapsamında” değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor.

Çocuklar için Kur-an kursları ve yaz etkinliklerinin bir ihtiyaç olduğunu ve ailelerin bunu talep ettiğini söyleyen Yavuz, “Bu etkinliklerin okullarda ve Diyanet personeli tarafından yapılmasının son derece normal olduğunu düşünüyorum” diyor:

“Konusuna göre müzelerde, camilerde, bilim merkezinde ya da fuarda etkinlikler yapılabilir. Eğitim verecek kişilerin niteliği ya da eğitimin yapılacağı yer, konuya ve amaca uygun planlanabilir. Burada tedirgin olacak herhangi bir durum yok. Özgürlükler kapsamında değerlendirmek lazım.

“Proje kapsamında özellikle yaz tatillerinde okullarda yapılmak istenen etkinliklerin yerinde olduğunu düşünüyorum. Bir ailenin çocuğuna din eğitimi aldırmak istediğinde rahatça aldırabilmesi gerektiğini düşünüyorum - ki bu en temel insan haklarındandır.”

Peki, öteden beri isteyen ailelerin çocuklarını yaz tatillerinde gönderdiği Kur-an kursları bu ihtiyacı karşılamıyor muydu?

Yavuz, teknoloji çağıyla birlikte okullardaki değerler eğitimi ihtiyacının arttığını söyleyerek, “Bugünkü çocuklarımız içinde olduğu problemleri düşündüğünüzde, bunun bir ihtiyaç olduğunu görüyoruz” diyor:

“Teknolojinin bu kadar yaygın olduğu dönemde, Batı toplumlarındaki okullarda yaşananların Türkiye’de de olma riski var. Milli, manevi değerleri çocuklarımızla buluşturmamız gerekiyor. Orta okul öğrencilerimizde bile intihar vakalarına rastlıyoruz.”

Kaynak, Öğrenci Veli Derneği

'Cemaatlerin çocuklarla bir araya gelmesini istemiyoruz'

Türkiye’nin çeşitli kentlerinde ÇEDES’e karşı sokağa çıkan veliler, çocuklarının değerler eğitimini öğretmenlerden almasını talep ediyor.

Veli-Der Genel Başkanı Ömer Yılmaz, laiklik ilkesine aykırı bu uygulamayı kabul etmediklerini dile getiriyor ve “Yasaların uygulanmasını talep ediyoruz” diyor.

Geçmişte MEB ve bazı vakıflar arasında imzalanan benzer protokollerin yargı kararıyla iptal edildiğini söyleyen Yılmaz’a göre, ÇEDES projesinde belirtilen “sosyal aktiviteler” dini eğitimlerin kılıfı niteliği taşıyor:

“Pedagojiden uzak insanların çocukların dünyasında büyük hayal kırıklıkları yaratacağını düşünüyoruz. Biliyoruz ki bu okul dışı etkinlikleri genellikle cemaat mensupları yürütecek. Bu tür yapıların okullarda çocuklarla bir araya gelmesini istemiyoruz.

“İmamları okullara devşirerek, öğretmenlere haksızlık yapılmasını kabul etmiyoruz. Biz çocuklarımızı okullarda öğretmenlere emanet ediyoruz. Tüm gerekli eğitimleri öğretmenlerden alabileceklerine inanıyoruz.”

Kaynak, Öğrenci Veli Derneği

ÇEDES yargıya taşındı

Eğitim-Sen ve Eğitim-İş, ÇEDES protokolünün iptali ve yürütmenin durdurulması istemli dava açtı.

Eğitim-İş, ÇEDES’in hem bir kanunla belirlenen bir uygulama olmaması, hem de laik ve bilimsel eğitimle tezat olması bakımından Anayasa’nın Maddesine aykırı olduğunu savunuyor.

Yine Anayasa’nın Maddesi gereği, bir alandaki kamu hizmetinin o alandaki kamu idaresi ve memurlarınca görülebileceğinin altı çiziliyor.

Eğitim-İş, “Anayasaya göre eğitim işi, ÇEDES’te yapıldığı üzere o işin uzmanı olan öğretmenlerden alınıp imamlara verilemez” diyor.

BBC Türkçe’yekonuşan BirGün Muhabiri Mustafa Mert Bildircin, “Din görevlilerinin okullarda görevlendirilmesinin önünü açan ÇEDES, belki de bugüne kadar MEB’in imzaladığı tüm iş birliği anlaşmalarının çatısı, ‘öğrencilerin Diyanet’e teslimi’ niteliğini taşıyor” diyor:

“Eğitimin devlet eliyle yürütülmesi gerektiğine ve üçüncü kişilere devredilemeyeceğine vurgu yapan yargı kararlarını görmezden gelen MEB, yıllardır çok sayıda dini vakıf ve dernekle masaya oturuyor, iş birliği anlaşmaları imzalıyor.”

“Yargının emsal kararlar itibarıyla ‘Eğitimin üçüncü kişi ve kurumlara devredilemeyeceği’ vurgusuyla protokolü iptal etmesi sürpriz olmayacaktır.”

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ise ÇEDES ile ilgili sorularımıza haber yayımlanana dek yanıt vermedi.

kaynağı değiştir]

Ana maddeler: Azerbaycan coğrafyası ve Azerbaycan'daki millî parklar

kaynağı değiştir]

Safavilerin ardından, bölge yine Türk kökenli olan Afşar Hanedanlığı'nın yönetimine girdi. Nadir Şah’ın ölümünün ardından ise bölgede kendi yönetimini sağlayan sayısız hanedan ortaya çıktı.[53][54] Bu hanedanların yöneticileri İran Şahının tebası konumundaydı.[55] Hanedanlar aynı zamanda, Orta Asya ve Batı arasındaki ticaret yollarının kontrolünü de ellerinde bulunduruyordu.[56] Bölge ilerleyen tarihlerde Kürt kökenli olan Zendler ve yine Türk kökenli Kaçarlar tarafından yönetildi.[57] yüzyılın sonlarına doğru, Rusya güneydeki komşuları (aynı zamanda rakip devletleri) olan Osmanlı ve İran’a karşı daha saldırgan bir jeopolitik duruş sergilemeye başladı[58] ve büyük kısmı İran’ın elinde bulunan kafkasyayı ele geçirmeye çalıştı.[59] yılında, Ruslar Ganja kasabasını işgal ederek İranlıları buradan çıkardı. Bu adım ve yılları arasında sürecek Rus-Pers savaşının da fitilini ateşledi. Askeri anlamda büyük bir güce sahip olan Ruslar bu savaştan galip çıktı.[60] Savaş sonrasında imzalanan Gülistan antlaşması gereği Kaçarlar; Gürcistan ve Dağıstan ile pek çok hakanlığı bırakmak zorunda kaldılar.[61]

İlerleyen yıllarda, Ruslar Gülistan Antaşması'nı ihlal ederek İran’a ait Erivan Hanlığı'nı da ele geçirdi[61][62] ve&#;iki ülke arasında yeniden savaş başladı. Bu savaş&#; ve yılları arasında sürdü. Savaşın sonunda imzalanan Türkmençay Antlaşması gereğince Kaçarlar; Erivan, Nahcivan ve Talış Hanlıkları üzerindeki üzerindeki egemenliklerini yitirdiler.[61] Böylece bugünkü Azerbaycan topraklarından, İran kontrolü altında olan son kısım da yitirildi. Kafkasya topraklarının İran’dan Rusya kontrolüne geçmesiyle beraber bu iki egemenlik arasındaki sınırı Aras Nehri oluşturdu. Bu durum SSCB’nin çözülüşüne kadar devam etti.[63]

Kaçarlar, yüzyılın başında bugünkü Azerbaycan topraklarını da içeren Kafkasya&#;bölgesini Rusya’ya bırakmak zorunda kaldı.

Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti[değiştir

Osmanlı Padişahları Sıralaması: Osmanlı Devleti'nin Padişah Listesi, D&#;nemlere Padişah Sıralaması ve Soy Ağacı

Haberin Devamı

Fatih Sultan Mehmed, okumayı çok severdi. Farsça ve Arapça’ya çevrilmiş olan felsefî eserler okurdu. yılında Batlamyos Haritası’nı yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları Arap harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı. Bilime büyük önem veren Fatih Sultan Mehmed, yabancı ülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul’a getirtti. Nitekim astronomi bilgini Ali Kuşçu, kendi döneminde İstanbul’a geldi. Ünlü ressam Bellini’yi de İstanbul’a davet ederek kendi resmini yaptırdı.

Fatih Sultan Mehmed, yılına kadar hükümdarlık yaptı ve bizzat yirmi beş sefere katıldı. Azim ve irade sahibiydi. Temkinli ve verdiği kararları kesinlikle uygulayan bir kişiliği vardı. Devlet yönetiminde oldukça sertti. Savaşlarda çok cesur olur, bozgunu önlemek için ileri atılarak askerleri savaşa teşvik ederdi.

20 yaşında Osmanlı padişahı olan Sultan İkinci Mehmed, İstanbul’u fethedip yıllık Doğu Roma İmparatorluğu’nu ortadan kaldırarak ‘Fatih’ unvanını aldı. Hz. Muhammed’in Hadis-i Şerifinde müjdelediği İstanbul’un fethini gerçekleştiren büyük komutan olmayı da başaran Fatih Sultan Mehmed, yüksek yeteneği ve dehasıyla dost ve düşmanlarına gücünü kabul ettirmiş bir Türk hükümdarıydı. Ortaçağ’ı kapatıp, Yeniçağ’ı açan cihan hükümdarı Fatih Sultan Mehmed, nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs günü, Maltepe’de vefat etti ve Fatih Camii’nin yanındaki Fatih Türbesi’ne defnedildi. O’nun Roma’yı fethedeceği düşüncesiyle zehirlendiği de kaynaklarda yer almaktadır.

II. Bayezid ( – )

Sultan İkinci Bayezid, 3 Aralık ’de, Dimetoka’da doğdu. Babası Fatih Sultan Mehmed, annesi Mükrime Hatun adında bir Türk kızıdır. Uzun boylu, geniş göğüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Yüzü yuvarlak ve gözleri elâydı. Cesur ve atılgandı.

Aynı zamanda çok hâlim-selim, dindar, hoşgörülü bir padişahtı. Babası Fatih Sultan Mehmed ilme ilgi duyduğu için, oğlu Şehzade Bayezid’e iyi bir eğitim verdi. Ona devrin en meşhur âlimlerinden ders okutturdu, bütün İslâm ilimlerini en iyi şekilde öğrenmesini sağladı.

Sultan İkinci Bayezid, yedi yaşında iken, Hadim Ali Paşa nezaretinde Amasya valiliğine tayin edildi. Amasya, Selçuklular devrinden beri önemli bir ilim ve kültür merkeziydi. Padişah olacak şehzadelerin yetişmesi için, bu vilayette bütün imkânlar vardı.

Sultan İkinci Bayezid, dindar bir kimse olduğu için kendisine Bayezid-i Velî denildi. Sultan İkinci Bayezid, şairleri saraya toplar, onlarla sohbet ederdi. Merhametli bir padişah olan Sultan İkinci Bayezid, sık sık fakirlere sadaka dağıtırdı.

Arapça ve Farsça’yı gayet iyi biliyordu. Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrendi. İslâm ilimlerinin yanı sıra, matematik ve felsefe tahsili de yaptı. 24 Nisan ’de padişahlıktan ayrılmak zorunda kalan Sultan İkinci Bayezid, bir ay kadar daha yaşadı ve 26 Mayıs ’de vefat etti.

Yavuz Sultan Selim ( – )

Yavuz Sultan Selim, 10 Ekim ’de doğdu. Babası Sultan İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun’dur. Gülbahar Hatun, Dulkadiroğulları Beyliği’ndendir. Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli, Omuzlarının arası geniş, yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü, uzun bıyıklı ve yiğit bir padişahtı. Sert tabiatlı ve cesurdu. İyi bir eğitim gördü.

Babası Sultan İkinci Bayezid, padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini öğrenmesi için, Şehzade Selim’i Trabzon Sancağına vali olarak tayin etti.

Şehzade Selim, Trabzon’da devlet işlerinin yanında, ilimle uğraşır ve büyük âlim Mevlâna Abdülhalim Efendi’nin derslerini takip ederdi. Trabzon’u çok güzel idare eden Şehzade Selim bu arada komşu devletlerle de ilgilendi.

Valiliği sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütayis Seferinde Kars, Erzurum ve Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi Müslüman oldular.

Çok güzel ata biner, devrin en meşhur silahşörlerini alt edecek kadar iyi kılıç kullanırdı. Güreşmekte, ok atmada ve yay çekmede ustaydı. Savaştan hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti. Mütevazi bir kişiliği olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı.

Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi. Babasından devraldığı tatminkâr hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, şöyle vasiyet etti:

“Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Hümayûn benim mührümle mühürlensin“.

Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz’un mührüyle mühürlendi.

Yavuz Sultan Selim, ataları hep sakal uzattıkları halde sakalını keserdi. Bunun sebebini soranlara “Sakalımı ele vermemek için kesiyorum” dediği rivayet edilir. 22 Eylül ’de, “Aslan Pençesi” denilen bir çıban yüzünden henüz elli yaşında iken vefat etti.

Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu. Kanûnî Sultan Süleyman, Fatih Camii’nde babasının cenaze namazını kıldıktan sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi. Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim’i, sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirdiler.

Kanunî Sultan Süleyman ( – )

Kanûnî Sultan Süleyman, 27 Nisan Pazartesi günü, Trabzon’da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun’dur. Hafsa Hatun Türk ya da Çerkezdir. Kanûnî Sultan Süleyman, yuvarlak yüzlü, elâ gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı.

Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hakimiyetinin doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun’dan (Yavuz Sultan Selim’in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul’a, dedesi Sultan İkinci Bayezid’in yanına gönderildi; Şehzade Süleyman, burada Kara Kızoğlu Hayreddin Hızır Efendi’den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu. On beş yaşına kadar babası Yavuz Sultan Selim’in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar gereği sancak istemesi üzerine, önce Şarkî Karahisar’a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da Kefe sancak beyliğine tayin edildi ().

Yavuz Sultan Selim’in, de tahta geçmesi üzerine İstanbul’a çağırılan Şehzade Süleyman, babasının kardeşleriyle mücadeleleri sırasında İstanbul’da kalarak babasına vekâlet etti. Bu sırada Saruhan sancakbeyliğinde de bulundu. Babası Yavuz Sultan Selim’in ölümü üzerine, 30 Eylül ’de, yirmi beş yaşındayken Osmanlı tahtına geçti. Kendisinden başka erkek kardeşi olmadığı için tahta geçişi kolay ve çatışmasız oldu. Çok ciddi ve kendinden emin bir padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman, azim ve irade sahibiydi. Yapacağı işlerde hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden asla geri dönmezdi. İş başına getireceği adamlara, kabiliyet derecelerine göre görev verirdi. Sigetvar kuşatmasını idare ederken, 7 Eylül yılında yetmiş bir yaşında vefat etti.

Kendisine “Kanûnî” denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman, adaleti seven bir padişahtı. Mısır’dan gelen vergiyi haddinden fazla bulup, yaptırdığı araştırma sonunda halkın zulme uğradığını düşünmesi ve Mısır Valisini değiştirmesi bunun açık kanıtıdır.

Kanûnî Sultan Süleyman, tahta çıktığı sırada Osmanlı Devleti dünyanın en zengin ve en güçlü devleti konumundaydı. Babasının ölümü ve kendisinin padişah olması, “Arslan öldü, yerine kuzu geçti” diye düşünen Avrupalıları sevindiriyordu. Ancak Avrupalılar, çok geçmeden hayal kırıklığına uğradılar.

II. Selim ( – )

Sultan İkinci Selim, 28 Mayıs ’de, İstanbul’da doğdu. Babası Kanûnî Sultan Süleyman, annesi Hürrem Sultan’dır.

Hürrem Sultan, Slav kökenlidir. Sultan İkinci Selim, orta boylu, açık alınlı, mavi gözlü, ince kaslı ve sarışındı. Şehzadeliğinde mükemmel bir tahsil ve terbiye ile yetiştirildi. Devlet idaresini iyice öğrenmek için de Anadolu’nun çeşitli yerlerinde sancakbeyliği yaptı. Bu sırada tahsiline devam ederek, ilim ve tecrübesini arttırdı.

Sarı Selim olarak da anılan İkinci Selim, Kütahya sancakbeyi iken babası Cihan Padişahı Kanûnî Sultan Süleyman’ın ölüm haberi üzerine İstanbul’a gelerek 30 Eylül günü kırk iki yaşında tahta geçti. Sarı Selim, daha önceki Osmanlı sultanlarına göre silik ve zayıf bir hükümdar olarak tanınır.

Babasının saltanatı sırasında diğer kardeşleri Şehzade Bayezid ve Şehzade Mustafa’nın bertaraf edilmesiyle kolayca tahta geçen Sultan İkinci Selim, adını aldığı dedesi Yavuz Sultan Selim ve Babası Kanûnî’ye göre oldukça silik bir idare sergilemiştir. Devrin büyük devlet adamları sayesinde Osmanlı Devleti ihtişamını sürdürmüş, Sokullu Mehmed Paşa gibi dirayetli ve tecrübeli vezirler hükûmeti ayakta tutmuşlardır. Sultan İkinci Selim’in kendisi hiç sefere çıkmamış ve liyakatlı olmayan Ali Paşa’nın Kaptan-ı Deryalığında İnebahtı faciası yaşanmıştır. Sekiz yıl padişahlık yaptıktan sonra 15 Aralık günü vefat etti. Ayasofya’ya defnedildi. Sultan İkinci Selim İstanbul’da ölen ilk Osmanlı padişahıdır.

Sultan İkinci Selim’in tahta çıktığı ilk yıllarda, bazı siyasî çekişmeler yaşandı. Sokullu Mehmed Paşa bu çekişmelerden galip olarak ayrıldı ve on beş yıl sadrazamlık yaptı. Sadrazamlık yaptığı bu dönemde devlet yönetimine ağırlığını koydu.

Sultan İkinci Selim, babası Kanûnî Sultan Süleyman’dan km2 olarak devraldığı devlet topraklarını, oğlu Sultan Üçüncü Murad’a km2 olarak bırakmıştır.

Duraklama Dönemi Osmanlı Padişahları ( – )

III. Murad ( – )

Sultan Üçüncü Murad, 4 Temmuz günü, Manisa’nın Bozdağ Yaylası’nda dünyaya geldi. Babası, Sultan İkinci Selim, annesi Afife Nur Banu Sultan’dır. Annesi Venedikli’dir. Sultan Üçüncü Murad orta boylu, değirmi yüzlü, kumral sakallı, elâ gözlü ve beyaz tenli bir padişahtı. Çok cömertti ve insanlara yardım etmeyi çok severdi.

Merhametli bir kişiliğe sahip olan Sultan Üçüncü Murad, Arapça ve Farsça’yı çok iyi derecede öğrenmişti. Babasının yılında, Manisa sancak beyliğinden Karaman valiliğine tayin edilmesi üzerine, dedesi Kanûnî Sultan Süleyman tarafından Alaşehir sancak beyliğine tayin edildi. Babası Sultan İkinci Selim, padişah olduktan sonra da tekrar Manisa sancak beyliğine atandı.

Şehzadeliği sırasında bulunduğu Manisa’da devrin en değerli ulemâsından dersler aldı. Osmanlı Padişahları içinde en âlim padişahlardan birisidir. Babası Sultan İkinci Selim’in vefatı üzerine Manisa’dan İstanbul’a gelerek, 22 Aralık tarihinde tahta geçti. Ancak o da babası Sultan İkinci Selim gibi devlet işlerine fazla müdahil olmadı. Bürokrasi ve hükûmet daha ziyade Sokullu Mehmed Paşa tarafından idare edildi. Bunda Sokullu’nun tecrübe ve dirayeti ile Sultan Üçüncü Murad’ın idare tarzı büyük rol oynamıştır.

Sultan Üçüncü Murad, saltanatı boyunca İstanbul’dan hiç çıkmadı ve saraydaki kadınların etkisinde kaldı. Daha sonraki yıllarda Osmanlı Devleti’nin bir devrini etkileyecek olan kadınlar saltanatı onun devrinde başladı. 29 yaşında çıktığı tahtta yirmi yıl kalan Sultan Üçüncü Murad 16 Ocak tarihinde felç geçirdi ve vefat etti. Ayasofya Camii’nin avlusuna defnedildi.

Sokullu Mehmed Paşa’nın ağırlığını hissettirdiği III. Murad döneminde, Osmanlı toprakları en geniş sınırlarına ulaştı. Babası İkinci Selim’den devraldığı km2 ülke toprağını, km2’ye çıkardı. İngilizlerle de dostâne ilişkiler geliştirildi.

İlk İngiliz daimî elçisi onun zamanında gönderildi. Papa’nın Katolik Avrupa’da kurabileceği haçlı ittifakına karşı Protestan İngiltere ile ilişkiler geliştirildi. Daha sonra bu ittifaka, Hollanda da dahil edildi. Devlet işlerini Sokullu’ya devreden Sultan Üçüncü Murad zamanında sarayda kadınlar devlet işlerine çokça karışmaya başladılar bu durum, Sokullu’nun ölümünden sonra daha da artarak devam etti.

III. Mehmed ( – )

Sultan Üçüncü Mehmed, 26 Mayıs ’da, Manisa’da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Murad, annesi Safiye Sultan’dır. İsmini, Fatih Sultan Mehmed’e benzemesi için, büyük dedesi Kanûnî Sultan Süleyman koydu. Orta boylu, kumral saçlı ve güzel yüzlüydü. İyi bir ilim tahsili yaptı ve Tâcü’t-Tevârih yazarı Hoca Sadeddin Efendi’den dersler aldı. Sultan Üçüncü Mehmed, ’te Manisa sancak beyliğine tayin edildi. yılının Ocak ayına kadar görev yaptığı Manisa’dan, Babasının ölüm haberi üzerine hareket ederek, 27 Ocak tarihinde geldiği İstanbul’da, Osmanlı tahtına geçti.

Sultan Üçüncü Mehmed, annesini çok sever, sayar ve dinlerdi. Bundan yararlanan annesi Safiye Sultan, Osmanlı sarayında hâkimiyet kurdu. Bazı konularda Padişahı zorlayıp istediğini yaptırıyor, bu da devlet işlerinde karışıklıklara sebep oluyordu. Dindar olup, tasavvufa da son derece meraklıydı. Hz. Muhammed’in ismi anılınca, saygısından derhal ayağa kalkardı. Üçüncü Mehmed devri, duraklama dönemine rastlar. Sultan Üçüncü Mehmed, kolayca üzüntüye kapılır, yemekten, içmekten kesilirdi. Celâlî isyanları ve İran savaşlarının çok uzun sürmesi onu büyük üzüntü içinde bıraktı. İçkiyi sıkı bir şekilde yasaklayıp, bütün gizli meyhaneleri kapattırdı.

I. Ahmed ( – )

Sultan Birinci Ahmed, 18 Nisan günü, Manisa’da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mehmed, annesi Handan Sultan’dır. İyi bir tahsil gördü. Arapça ve Farsça’yı mükemmel derecede öğrenmişti. Ok atmak, kılıç kullanmak, ata binmek gibi savaş ve askerlik alanlarında çok usta olan Sultan Birinci Ahmed, ava ve cirit oyununa çok düşkündü. Çok sade giyinirdi. Babası Sultan Üçüncü Mehmed’in vefati üzerine 21 Aralık ’te, Eyüb Sultan’da kılıç kuşanarak tahta geçti.

Sultan Birinci Ahmed, Kanûnî Sultan Süleyman’dan sonraki padişahlar içinde devlet işleriyle yoğun şekilde uğraşan ilk padişahtı. Çocuk denecek yaşlarda bile mükemmel kararlar alırdı. Daima ilim ve irfan sahibi büyük kişilerle birlikte olur ve onlara akıl danışırdı.

Sultan Birinci Ahmed’in hayatında on dört sayısının önemli bir yeri vardır. Çünkü, on dört yaşında Padişah olmuş, on dört yıl saltanat sürmüş ve Osmanlı padişahlarının on dördüncüsüdür. Dindar bir padişah olan Sultan Birinci Ahmed’in seafoodplus.infoed’e olan bağlılığı o kadar ilerledi ki, onun ayak izlerinin resmi içine bir şiir yazmış ve o şiiri kavuğunda ölünceye kadar taşımıştı.

I. Mustafa ( – / – )

Sultan Birinci Mustafa, yılında, Manisa’da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mehmed, annesi Handan Sultan’dır. Sultan Birinci Mustafa güzel yüzlü, seyrek sakallı, sarı benizli ve iri gözlü bir padişahtı. İki defa padişahlık yaptı. Sinirli bir yapıya sahipti.

Sultan Birinci Mustafa, ağabeyi Sultan Birinci Ahmed’in padişahlığı süresince, on dört yıl sarayın bir odasında hapis hayatı yaşadı. O devirde bu gerekli görülüyordu. Aksi halde şehzadeler devlet yönetimine karışıyor, hatta padişahı devirmek için harekete bile geçebiliyor ve devlet birliği tehlikeye düşüyordu. Buna meydan vermemek için şehzadeler “izale” olunur veya bir odaya kapatılırdı. Sultan Birinci Ahmed, tahta geçtiğinde kardeşini öldürtmemiş, ancak sarayda mahpus tutmuştur. Kafes hayatı denilen bu süre sonunda Sultan Birinci Mustafa, Osmanlı hanedanının en büyük erkek evlâdı olması dolayısıyla tahta çıkarılmış fakat kısa sürede dengesiz hareketleri görüldüğünden ulemâ, asker ve devlet erkânının ittifakı ile hal (tahttan indirme) edilmiştir. Sultan Genç Osman’ın tahttan indirilip katlinden sonra bir kez daha cülûs etmişse de bir buçuk yıl sonra aklî dengesizliği nedeniyle tekrar tahttan indirilmesi icab etmiştir.

Sultan Birinci Mustafa ile birlikte kardeş katli nadiren görülmüş, artık şehzadeler sarayda kafes ardında tahta geçecekleri günü beklemeye başlamışlardır. Tabii vâlide sultanlar, şehzade anaları arasında rekabetler başlamış, her biri bir vezire ve diğer gruplara dayanarak entrikalarla padişah değiştirmeye çalışmışlardır.

Sultan Birinci Mustafa, dindar bir insandı. Sadaka vermeyi çok severdi. Hattâ sarayın havuzuna hizmetçilerin toplaması için para atardı. Saraydaki hayatını ibadet ederek, dinî eserler okuyarak geçiriyordu. Tahta geçmesi için ikinci kez davet edildiği zaman, odasında Kuran-ı Kerim okuduğunu ve padişahlık istemediğini bildirmişti.

Sultan Birinci Mustafa, ikinci padişahlığının başlamasından bir buçuk yıl sonra 10 Eylül tarihinde şeyhülislâm fetvası ile tekrar tahttan indirildi. Fetvanın gerekçesi olarak da “Aklî dengesi tam olmayan birisinin halife olamayacağı” gösterildi. Sultan Birinci Mustafa tahttan indirildikten on altı yıl sonra, 20 Ocak günü sinir hastalığından Topkapı Sarayı’nda vefat etti.

Genç Osman ( – )

Sultan Genç Osman, 3 Kasım tarihinde, İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Birinci Ahmed, annesi Mahfirûz Haseki Sultandır. Mahfirûz Haseki Sultan aslen Rum’dur. Sultan Genç Osman, on dört yaşında iken, amcası Sultan Birinci Mustafa’nın tahttan indirilmesi üzerine Osmanlı tahtına oturdu. Annesi onun yetişmesi için çok titiz davrandı. Sultan Genç Osman, iyi bir terbiye ve tahsil gördü. Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca gibi doğu ve batı dillerini klâsiklerinden tercüme yapabilecek kadar güzel öğrendi. Çok güzel bir yüzü olan Genç Osman zekî, enerjik, atılgan, cesur ve gözü pek bir padişahtı.

Sultan Genç Osman, Fatih Sultan Mehmed devrine kadar yapıldığı gibi saray dışından, Şeyhülislam Es’ad Efendi’nin ve Pertev Paşa’nın kızları ile evlendi. Yavuz Sultan Selim devrinden itibaren padişah saray dışından evlenmediği için bu davranış önemli bir değişiklik oldu.

Kendisine plânlarını uygulayacak bir sadrazam bulamadı. Tarihte eşine az rastlanır bir şekilde tahttan indirilerek, Yedikule zindanlarında boğularak şehit edilen Sultan Genç Osman, babası Sultan Birinci Ahmed’in Sultanahmed Camii’nin yanındaki türbesine defnedildi.

Tahta çıkar çıkmaz devlet erkânı içindeki üst düzey yetkilileri değiştiren, müderris ve kadıların atanma yetkilerini şeyhülislâmdan alan Sultan Genç Osman çok yenilikçi bir padişahtı.

IV. Murad ( – )

Sultan Dördüncü Murad, 26 Temmuz tarihinde, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Birinci Ahmed, annesi Mahpeyker Kösem Sultan’dır. Sultan Dördüncü Murad, uzun boylu, iri cüsseli, yuvarlak yüzlü ve heybetli bir padişahtı. Osmanlı Sultanlarının en kudretlilerinden biri olarak tarihe geçti. Son derece zeki, gözü pek, cesur, kuvvetli ve enerjik bir insandı.

Sultan Dördüncü Murad, çok iyi cirit ve ok atardı. Bu gücünü katıldığı savaşlarda da gösterdi. Din büyüklerine hürmet eder Şeyhülislâm Yahya Efendi’ye “Baba” diye hitap ederdi. İçki ve tütünü yasakladı. Gece sokağa çıkma yasağı koydu. Arapça’yı ve Batı dillerini çok iyi bilirdi. İlmi ve ilim adamlarını çok sever, fırsat buldukça ilim meclislerine gider, onları yeni çalışmalar yapmaları için teşvik ederdi. Sultan Dördüncü Murad döneminin önemli olaylarından biri de Hezarfen Ahmed Çelebi’nin kanat takarak, Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçmasıydı.

Sultan Dördüncü Murad, çevresinde olup bitenleri dikkatle takip eder inisiyatifini kullanmakta asla tereddüt etmezdi. Hükümdarlığının ilk yıllarında annesinin etkisinde kaldıysa da daha sonra kadınların saltanatına son verdi; hain ve hilekâr sadrazamları şiddetle cezalandırdı. Memleket meselelerini yakından takip edip, çözümler üretmeye çalıştı. On yedi yıl hükümdarlık yaptıktan sonra, henüz 28 yaşında vefat etti.

Sultan Dördüncü Murad’ın saltanatını iki devreye ayırmak mümkündür. Henüz on bir yaşında iken tahta geçtiğinden devlet işleri büyük ölçüde annesi Kösem Sultan’ın elinde yürümekteydi. Onunla birlikte olan vezirler, gözünün önünde Hafız Ahmed Paşa’yı askere parçalatmışlar, genç padişahı da korkuyla dehşete düşürmüşlerdir. Osmanlı memleketlerinde asayiş ve huzur kalmamış, zorbalar şehirleri ele geçirmişlerdi. Delikanlılık çağında idareyi bizzat ele aldıktan sonradır ki Sultan Dördüncü Murad biraz da şiddet yolu ile bütün zorbaları sindirmiş, tekrar devlet hakimiyetini kurmuştur. Tütün yasağı bahanesiyle kahvehanelerde toplanan işsiz, güçsüz, zorba takımını kontrol altında tutmuş, şiddetli ceza ve hattâ idamlarla tekrar idarî ve adlî nizamı kurabilmiştir.

İbrahim ( – )

Sultan Birinci İbrahim, 5 Kasım tarihinde, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Birinci Ahmed, annesi Mahpeyker Kösem Sultan’dır.

Sultan Birinci İbrahim, tahta geçtiğinde yirmi beş yaşındaydı. Şehzadeliği sırasında öldürüleceği endişesi ile sinirleri son derece bozulmuştu. Bu sırada sadrazamlık koltuğunda bulunan Kemankeş Kara Mustafa Paşa devlet işlerini en iyi şekilde yürüttü. 

IV. Mehmed ( – )

Sultan Dördüncü Mehmed, 2 Ocak ’de, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Rus asıllı Turhan Hatice Sultan’dır. Babası Sultan İbrahim’in öldürülmesi üzerine 8 Ağustos günü, henüz yedi yaşında iken padişah oldu. Ava ve edebiyata çok meraklıydı. Ava olan merakı yüzünden tarihte “Avcı Mehmed” olarak anılır.

Hayatının büyük bir kısmı saray entrikalarıyla geçti. İkinci Viyana bozgunundan sonra, ordunun ve devlet erkânının oy birliği ile, 8 Kasım günü tahttan indirildi. 6 Aralık ’de Edirne’de vefat etti. 

II. Süleyman ( – )

Sultan İkinci Süleyman, 15 Nisan ’de, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Saliha Dilaşub Sultan’dır.

Hayatının kırk yılını bir dairede hapis geçiren Sultan İkinci Süleyman cesur, dindar, vatansever, merhametli ve nazik bir insandı. 

Sultan İkinci Süleyman, dört yıl gibi kısa bir süre padişahlık yaptı. Bunun son iki yılını yatak hastası olarak geçirdi. Gün geçtikçe zayıflıyordu. 22 Haziran günü, Edirne’de vefat etti.

II. Ahmed ( – )

Sultan İkinci Ahmed, 25 Şubat günü, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Hatice Muazzez Sultan’dır. TArapça ve Farsça biliyordu. Orta derecede bir tahsil gördü.

Sultan İkinci Ahmed, hat sanatında çok ustaydı. Üç yıl yedi ay ondört gün saltanat sürdükten sonra, yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak 6 Şubat günü Edirne’de vefat etti.

II. Mustafa ( – )

Sultan İkinci Mustafa, 6 Şubat günü, İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Sultan Dördüncü Mehmed, annesi Emetullah Rabia Gülnuş Sultan’dır. Annesi Girit asıllıdır. Kuvvetli bir ilim tahsili yaptı.

Gerileme Dönemi Osmanlı Padişahları

III. Ahmed ( – )

Sultan Üçüncü Ahmed, 30 Aralık günü doğdu. Babası Sultan Dördüncü Mehmed, annesi Emetullah Rabia Gülnuş Sultan’dır. Annesi Girit asıllıdır. Sultan İkinci Mustafa’nın öz kardeşi olan Sultan Üçüncü Ahmed, uzun boylu, kara gözlü, doğan burunlu ve buğday tenli idi. Son derece zekî, hassas ve zarif bir insandı. İyi bir tahsil ve terbiye görmüş olan Sultan Üçüncü Ahmed ünlü hocalardan dersler almıştı.

Sultan Üçüncü Ahmed, ağabeyi Sultan İkinci Mustafa’nın vefatı üzerine 22 Ağustos tarihinde otuz yaşında iken Edirne’de tahta geçti. Osmanlı Devleti açısından önemli bir yere sahip olan Lâle Devri boyunca padişahlık yapan Sultan Üçüncü Ahmed, hattat ve şâirdi. “Necib” mahlasıyla şiirler yazdı. Yirmi yedi yıl gibi uzun bir süre tahttakalan Sultan Üçüncü Ahmed, çıkan Patrona Halil İsyanı sonunda, 1 Ekim tarihinde padişahlıktan çekildi.

Sultan Üçüncü Ahmed’in padişahlığının ilk günleri, tamamen disiplinden çıkmış yeniçerileri yatıştırma gayretleri ile geçti. Ancak kendisini padişah yapan yeniçerilere karşı etkili olamadı. Sultan Üçüncü Ahmed’in sadrazamlığa getirdiği Çorlulu Ali Paşa, ona idarî konularda yardımcı olmaya çalıştı, hazine için yeni düzenlemelerde bulundu ve Sultan Üçüncü Ahmed’e rakipleriyle mücadelesinde destek oldu.

I. Mahmud ( – )

Sultan Birinci Mahmud, 2 Ağustos günü, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan İkinci Mustafa, annesi Saliha Valide Sultan’dır. Büyükannesi Gülnuş Sultan’ın sevgi ve ilgisiyle büyüdü. Sekiz yaşından beri kafes hayatı yaşadığı halde zekâsı, iyi niyeti ve kuvvetli karakteri sayesinde kendini harap etmekten kurtardı. Küçük yaşlardan itibaren çeşitli hocalardan dersler aldı. Tarih, edebiyat ve şiirle meşgul oldu. Özellikle musıkî ile uğraştı.

Sultan Birinci Mahmud, 1 Ekim tarihinde otuz beş yaşında iken padişah oldu. Hayatının son iki yılını hasta geçiren Sultan Birinci Mahmud, 13 Aralık tarihinde elli dokuz yaşında iken vefat etti.

III. Osman ( – )

Sultan Üçüncü Osman, 2 Ocak günü, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan İkinci Mustafa, annesi Şehsuvar Valide Sultan’dır. Şehsuvar Valide Sultan Rus asıllıdır. Tahta çıktığı elli altı yaşına kadar sarayda hapis hayatı yaşadığı için sinirli bir yapıya sahipti. Ancak yine de şefkat ve merhamet sahibi, özellikle yalanı ve rüşveti sevmeyen bir insandı.

Sultan Üçüncü Osman’ın zaman zaman kıyafet değiştirerek halkın arasına karıştığı bilinmektedir. 30 Ekim ’de vücudunda çıkan bir çıbanın verdiği hastalıkla vefat etti.

III. Mustafa ( – )

Sultan Üçüncü Mustafa, 28 Ocak günü, İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Sultan Üçüncü Ahmed, annesi Mihrişah Sultan’dır. 

Sultan Üçüncü Mustafa, son derece dindar, tutumlu, müşfik, çalışkan ve cömert bir insandı. İki dakika süren ve İstanbul’un hemen hemen yarıdan fazlasını yıkan büyük depremde evlerini, yakınlarını kaybeden halka kendi kesesinden yardım etti. Adaletle hükmeder, haksızlıklara asla göz yummazdı. Yalandan, riyadan ve rüşvetten nefret ederdi. Asla gurura kapılmaz, büyüklük taslamaz, yapamayacağı işleri vaad etmezdi.

Rus Savaşı sırasında üzüntüsünden hastalandı ve kalp yetmezliğinden dolayı 21 Ocak günü vefat etti.

I. Abdülhamid ( – )

Sultan Birinci Abdülhamid, 20 Mart tarihinde, İstanbul’da doğdu. Babası Üçüncü Ahmed, annesi Rabia Şermi Sultan’dır. Annesi ona kuvvetli bir tahsil yaptırdı. Zamanındaki mevcut tarihlerin hepsini gözden geçirdi. Hat sanatı ile de meşgul oldu. Merhametli, nazik ve saf bir insan olarak tanınıyordu. Saltanatı süresince birçok ıslahat ve imar hareketlerinde bulundu. Devlet işleriyle daima yakından ilgilendi. Her sorun hakkında fikir ve görüşlerini vezirlerine bildirirdi. Yetenekli vezirler atamaya çalıştı. Halka karşı daima şefkatli ve ılımlı davrandı.

Dindarlığı ve iyiliği sebebiyle halkın “velî” olarak gördüğü Sultan Birinci Abdülhamid, on beş yıl iki ay on yedi gün süren saltanattan sonra, yılı Nisan ayında 64 yaşında vefat etti.

III. Selim ( – )

Sultan Üçüncü Selim, 24 Aralık tarihinde, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mustafa, annesi Mihrişah Sultan’dır. Annesi Gürcü asıllıdır. 

Sultan Üçüncü Selim, doğum günündeki bu hava içinde büyüdü. Sarayda çok güzel bir şekilde yetiştirildi. Sultan Üçüncü Mustafa, kendisinden sonra oğlu Sultan Üçüncü Selim’in padişah olmasını istemişti. Ancak, babasından sonra padişahlığa amcası Sultan Birinci Abdülhamid getirildi. Sultan Birinci Abdülhamid, Sultan Üçüncü Selim’i sarayda göz önünde bulunduruyor, ancak yine de onun eğitimine önem veriyordu. Amcası Sultan Birinci Abdülhamid’in ölümü üzerine, Sultan Üçüncü Selim 7 Nisan günü, 28 yaşındayken Osmanlı tahtına oturdu.

Sultan Üçüncü Selim, 29 Mayıs tarihinde Osmanlı padişahlığını Şehzade Mustafa’ya terk ettikten sonra bir yıl iki ay daha yaşadı. Alemdar Mustafa Paşa Olayı sırasında yeni padişahın adamları tarafından, 28 Temmuz tarihinde öldürüldü. 

IV. Mustafa ( – )

Sultan Dördüncü Mustafa, 8 Eylül günü, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nüketseza Kadın Sultan’dır. Annesi Nüketseza Kadın Sultan, Sultan Dördüncü Mustafa’nın iyi bir tahsil yapması için çok çaba harcadı. Ancak hırslı, kurnaz ve asabî bir insan olan Sultan Dördüncü Mustafa, eğitim ve öğrenimden çok zevk ve sefa içinde yaşamaya önem verdi.

Kabakçı Mustafa İsyanı sonunda, tahttan indirilen amcazâdesi Sultan Üçüncü Selim’in yerine, 29 Mayıs günü tahta çıktığında yirmi sekiz yaşındaydı. Sultan Dördüncü Mustafa’nın şehzadeliği boyunca, kendisine bir evlât gibi davranan Sultan Üçüncü Selim aleyhinde isyancılarla iş birliğine girmesi ve onun öldürülmesi için emir vermesi, karakteri hakkında fikir vermektedir.

Sultan Dördüncü Mustafa hat sanatıyla uğraştı. Gayet güzel yazıları vardır. Osmanlı hanedanından Sultan Beşinci Murad’dan sonra en az padişahlık yapanlardan birisidir.

Dağılma Dönemi Osmanlı Padişahları

II. Mahmud ( – )

Sultan İkinci Mahmud, 20 Temmuz tarihinde, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nakşidil Valide Sultan’dır. Orta boylu, geniş omuzlu, beyaz sakallı, zarif ve sevimli yüzlüydü. Diğer Osmanlı padişahları gibi kuvvetli bir tahsil gördü. Öğrenimi ile, Sultan Üçüncü Selim, padişahlığı sırasında bizzat meşgul olmuştu.

Sultan İkinci Mahmud, Alemdar Mustafa Olayı sonrasında, 28 Temmuz tarihinde tahta çıktığında yirmi üç yaşındaydı. Adalet işlerine gereken önemi verdi, yeni kanun ve tüzükler hazırlattı ve bu sebeple kendisine “Adlî” ünvanı verildi.

Sultan İkinci Mahmud, yakalandığı verem hastalığından kurtulamayarak, 1 Temmuz günü, dinlenmek için gittiği kardeşi Esma Sultan’ın Çamlıca’daki köşkünde, elli dört yaşında vefat etti. 

Abdülmecid ( – )

Sultan Abdülmecid, 25 Nisan günü doğdu. Babası Sultan İkinci Mahmud, annesi Bezm-i Âlem Valide Sultan’dır. Sultan Abdülmecid, babasının arzusu yönünde bir eğitim ve terbiye gördüğü için ıslahatçı fikirlere sahipti. Batı âlemine karşı hayranlık besliyordu. Babasının vefatı üzerine, henüz 17 yaşında iken Osmanlı tahtına oturdu.

Sultan İkinci Mahmud, ölüm döşeğinde iken, Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmış olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Osmanlı kuvvetlerini Nizip’te yenilgiye uğratmıştı. Sultan Abdülmecid böyle karmaşık bir ortamda tahta çıktı. 

Abdülaziz ( – )

Sultan Abdülaziz 8 Şubat tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan İkinci Mahmud, annesi Pertevniyal Valide Sultan’dır. Ağabeyi Sultan Abdülmecid’in vefatı üzerine 25 Haziran günü tahta çıktığında 31 yaşındaydı. Şehzadeliği sırasında rahat ve korkusuz bir hayat sürdü. Çok iyi Fransızca konuşurdu. Şiire ve müziğe de ilgisi vardı. Ok atmayı, ata binmeyi, avlanmayı ve özellikle güreşmeyi çok severdi. Güçlü, kuvvetli ve pehlivan yapılıydı. En iyi pehlivanlarla güreşir ve sırtlarını yere getirirdi.

V. Murad (30 Mayıs – 31 Ağustos )

Sultan Beşinci Murad 21 Eylül tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Şevk-Efza Kadın Efendi’dir. Annesi Çerkezdir. Sultan Beşinci Murad, çocukluğunda ve gençliğinde iyi bir eğitim gördü ve Fransızca öğrendi. Okumaya çok meraklı olduğundan dolayı, Fransa’dan kitaplar getirtir ve sürekli olarak okurdu. Edebiyata karşı çok ilgiliydi. Aralarında Ziya Paşa ve Namık Kemal’in de olduğu devrin bir çok şairi ile yakın dostluk kurmuştu. Yabancı kültürlerin etkisi altında kalan Sultan Beşinci Murad, piyano çalardı. Batı müziği stilinde besteler bile yapmıştır. Avrupalı prenslerle dost olmuş, onlarla mektuplaşmış olan Sultan Beşinci Murad, yerli ve yabancı gazeteleri yanından eksik etmezdi.

Sultan Beşinci Murad, tahttan indirilen Sultan Abdülaziz’in yerine 30 Mayıs ’da padişah oldu. Ancak, Osmanlı Devleti’ni kurtarmak için meşrutiyetin kurulmasını isteyen, bu düşünce ile tahta güvendikleri bir hükümdar getiren aydınların umudu yine kırılmıştı. 93 gün kaldığı Osmanlı tahtından 31 Ağustos günü indirildi. 28 yıl daha sarayda yaşayan Sultan Beşinci Murad, 29 Ağustos tarihinde vefat etti.

II. Abdülhamid ( – )

Sultan İkinci Abdülhamid, 21 Eylül tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgan Kadın Efendi’dir. Annesi Çerkezdir. Sultan İkinci Abdülhamid çok küçük yaşta iken annesini kaybettiği için öksüz büyüdü ve onu üvey annesi Piristu Kadın yetiştirdi. Çocukluğunda çok zayıf bir bünyeye sahip olan Sultan İkinci Abdülhamid sık sık hasta olurdu. Babasının padişahlığı sırasında bu durumu yüzünden özel ilgi gördü. Çok hoşgörülü bir ortamda büyüdü. Kültür derslerinin yanında musiki dersleri aldı ve piyano çalmayı öğrendi.

Sultan İkinci Abdülhamid, yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti’ni uyguladığı politikalarla 33 yıl ayakta tutmayı başarmış bir padişahtır.

İstanbul’da Şişli Etfal Hastahanesi’ni ve Dârülaceze’yi kendi şahsi parasıyla yaptırdı. Hamidiye adı verilen içme suyunu borularla İstanbul’a getirtti. Karayollarını Anadolu içlerine kadar uzatan Sultan İkinci Abdülhamid, Bağdat’a ve Medine’ye kadar da demiryolları döşetmiştir. Büyük şehirlere atlı tramvay hatları yaptırmıştır.

Mehmed Reşad ( – )

Sultan Mehmed Reşad 2 Kasım tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Gülcemal Kadın Efendi’dir. Annesi Çerkezdir. Çocukluğu, padişah olan babasının yanında geçti. Eğitim ve öğrenimine gereken önem gösterildi.

Sultan Mehmed Reşad, amcası Sultan Abdülaziz zamanında rahat bir şehzadelik yapmasına rağmen ağabeyi Sultan İkinci Abdülhamid zamanında sarayda hapis hayatı yaşadı. Veliaht olduğu için devamlı kontrol altında tutuluyordu.

Sultan Beşinci Mehmed Reşad, tahta çıktığında 65 yaşındaydı. Sultan İkinci Abdülhamid’in padişahlığı sırasında devlet işleriyle yeterince ilgilenmemişti. 

Mehmed Vahdeddin ( – )

Sultan Mehmed Vahdeddin otuz altıncı ve son Osmanlı padişahıdır. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Gülistu Kadın Efendi’dir. 2 Şubat tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, Sultan Mehmed Vahdeddin doğduğu yıl, annesi Gülistu Kadın Efendi de, o henüz çok küçükken vefat etmişlerdi. Çocuk denecek yaşlarda hem öksüz, hem yetim kalan Sultan Mehmed Vahdeddin, babası Sultan Abdülmecid’in kadınlarından Şayeste Kadın tarafından büyütüldü.

Sultan Abdülaziz’in saltanatı sırasında henüz bir çocuk olduğu için serbest yetişti. Eğitim ve öğrenimi ile ağabeyi Sultan İkinci Abdülhamid henüz padişah değilken bile yakından ilgilendi. Sultan İkinci Abdülhamid, saltanat yıllarında da bu tutumunu değiştirmedi, ona hep değer verdi ve onu korudu. Bu yüzden ağabeyinin saltanat yıllarında rahat bir hayat yaşadı.

Sultan Mehmed Reşad, padişah olduğu zaman, yaş bakımından Sultan Mehmed Vahdeddin’den daha büyük olan Sultan Abdülaziz’in oğlu Yusuf İzzeddin veliaht idi. Yusuf İzzeddin’in ölümü üzerine veliahtlığa Sultan Mehmed Vahdeddin getirildi.

Veliaht olarak bulunduğu yıllarda, Birinci Dünya Savaşı çıktı. Savaş sırasında Osmanlı Devleti’nin veliahtı olarak Almanya’ya resmî bir gezi yaptı. Bu seyahatinde yanında Mustafa Kemal de bulundu. Sultan Mehmed Reşad’ın ölümü üzerine, Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin sanı ile padişah oldu.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir