dini çizgi sinemalar / Türkiye'nin ilk çizgi film yapımcılarından Ali Osman Emirosmanoğlu, sinema hayatını anlattı

Dini Çizgi Sinemalar

dini çizgi sinemalar

Dünya Bizim Kültür Portalı

“Türkiye’de çocukların izleyebileceği dini çizgi film var mı?” diye sorduğunuzda alacağınız cevap tek: Yusuf’un Dünyası. TRT Diyanet tarafından çekilen Yusuf’un Dünyası dışında maalesef İslam’ı anlatan ciddi çizgi filmlerle karşılaşmıyoruz.

Peki, niye dini çizgi film yapamıyoruz? Bu soruya çeşitli cevaplar verilebilir fakat bu bizim hiçbir şey yapmayacağımız anlamına gelmiyor. Bu soruyu kendimize dert edinmenin zamanı geldi ve geçiyor. Çocuklarımızı yalnızca eğlendiren ve vaktini boşa harcayan, hatta bazen kötü davranışlar kazanmasına aracı olan çizgi filmlere karşı dinimizi ve güzel davranışları öğretebileceğimiz, didaktik olmayan ve vaaz içermeyen çizgi filmlere ihtiyacımız var. ‘Sinema ve din eğitimi’ alanında akademik çalışmalara, bu alanı kullanan özel teşebbüslere gerekli desteği vererek iyi işler çıkarmamız mümkün.

‘Türkiye'de çizgi filmler ve din eğitimi’ üzerine Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilal Yorulmazile konuştuk.  

Batılı filmlerden, sinemadan kaçınıyoruz çocuklarımıza izletmeyelim diye ancak bir, nereye kadar izletmeyeceğiz? İki, bunun yerini ne ile dolduracağız? Üç, hiçbirini izletmediğimiz zaman çocuklarımız bundan daha steril bir eğitim ortamı bulabilecekler mi?

Çocuğunuza yaşına kadar hiçbir şey izletmeyin. Çocuk tabletten, bilgisayardan, akıllı telefondan, televizyondan tamamen uzak dursun; oyun oynayın çocuğunuzla. Çocuk reklamları izlerken çok güzel yemek yiyor diye anneler reklam izletirler. İzletmeyin! Çocuk az yesin ama bu reklam filmlerini de izlemesin.

Çocuğu yaşına kadar bu tür iletişim araçlarından ne kadar uzak tutabilirsek o kadar iyi. Bir süre sonra zaten engelleyemeyeceksiniz. Neden? Babaannesine veya anneannesine gidecek, orada televizyonu görecek; arkadaşı konuşacak ya da kreşe gidecek, orada öğrenecek… İşte bu noktadan sonra da kontrollü bir izletme sağlamamız gerekiyor. Önce anne ve babası izleyecek çocuğun izleyeceği şeyleri, ondan sonra çocuğunuza belli bir süre dâhilinde izletebilirsiniz. Kendiniz ‘bir sıkıntı yok bunda’ diyorsanız mümkün olduğunca az, günlük dakikayı geçmeyecek şekilde çizgi filmleri izletebilirsiniz. Daha sonra yaş ilerledikçe süre arttırılabilir.

Burada önemli olan çocuğa çizgi film vb. şeyleri kontrollü bir şekilde izletmeniz. Kontrollü bir şekilde izletmezseniz çocuk onu tabu haline getirebilir. Bu sefer televizyonun karşısından kalkmaz. Bu da iyi bir şey değil. Tabu haline getirmeden aradaki dengeyi gözetmek gerekiyor. Önemli olan televizyonu, internetteki videoları çocuk için cazibe nesnesi haline getirmemek.

Bu denetimi televizyonda yapmak zor olmaz mı?

Evet, bunu TV’de yapmak zor olacaktır. Benim tavsiyem zaten mümkünse evde televizyon olmaması yönünde. TV olduğu zaman bir film, dizi bitiyor; diğeri başlıyor. Ama bilgisayardan izletirseniz sadece o videoyu ya da filmi izler ve biter.

Çocuk büyüdüğünde denetimli izletmeye devam edecek miyiz?

Çocuğumuz lise, üniversite çağına geldiğinde onun üzerindeki kontrolümüz azalacağından o zaman da çocuğa film okumayı öğretmemiz gerekiyor.

Film okumanın inceliklerini, filmde verilmek istenen mesajları kendisi çözecek hale gelmeli. Yetişkinler olarak önce biz bunu öğrenmeliyiz. O yüzden film okuma işi çok önemli. Her Müslümanın mutlaka film okumayı öğrenmesi gerekiyor.  

Neden film okumayı öğrenmeliyiz?

Çünkü sinema-televizyon çok büyük bir öğretmendir. Evinizde televizyon varsa çocuğunuzun öğretmeni siz değilsinizdir. Eğer siz film okumayı bilmiyorsanız, o filmlerle size verilen bütün bilinçaltı mesajlara, alt metinlere karşı dayanaksız bir hale geliyorsunuz. Bu yüzden film okumayı öğrenmelisiniz.

Sorumlu bir ebeveyn film izlemez, filmi okur. Çünkü film izlemek pasif bir eylemdir. Mesela 7 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki dedeye kadar herkes 1,5 saatlik filmi 1,5 saatte izler bitirir. Ama herkesin eline aynı kitabı versek farklı bir zamanda bitirir o kitabı. Filmi izlerken bir tren vagonu gibi peşine takılıp gideriz. Ama kitap okurken aktifizdir. O yüzden ‘film okuma’ diyoruz. Film okumaktan kastımız filmi izlemek değil; filmi aktif bir şekilde değerlendirmek, yorumlamak, arka planlarını görmektir. Sorumlu bir ebeveynin yapması gereken şey budur. Eğer bunu yapabilirsek o filmlerdeki zararı en aza indirebiliriz. Ama filmin izleyicisi olursak, pasif bir şekilde onun arkasından gidersek bu zararların hepsine maruz kalırız.

Sinema ile din eğitimi mümkün mü? Filmde bir karaktere benzeme isteğini yani model almayı din eğitiminde kullanılabilir miyiz?

Kullanılabilir tabi. Efendimiz (s.a.v.) de bunu yapıyordu. Peygamberimiz ne ahlaki ilkelerde ne ibadetlerde hiçbirisinde nasihat verip bir kenara çekilmedi. ‘Allah size şunu emrediyor, yapın’ demedi. “Namazı benden gördüğün gibi kıl” dedi ve kendisi gösterdi. “Ben en güzel ahlak örneği olarak gönderildim” dedi ve o ahlakı yaşadı. Yani insanlara ‘doğru olun’ demedi Peygamberimiz (s.a.v.), doğruluğu gösterdi onlara.

Bu anlamda en etkili öğrenme, model alarak öğrenmedir. Peygamberimiz (s.a.v.) sadece Kur’ân-ı Kerim’i tebliğ eden bir insan olsaydı ve bunu hiç yaşamasaydı İslam bu kadar yayılıp gelişmez, insanlara bu kadar tesir etmezdi. Efendimiz (s.a.v.) İslam’ı yaşadı, bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini gösterdi. İşte filmlerin, TV’nin gücü de buradadır. Hiçbir film size vaaz etmez, nasihat etmez; kötülükleri de nasihat etmez.

Bir film size şunu söylemez: ‘Bak içki içmek güzel bir şey, içki iç. Uyuşturucu kullan, çok zevk alacaksın’ demez. Ama onu içtiği zaman veya o kötülüğü yaptığı zaman zevk alan insanları gösterir bize. Bunu model almamızı bekler bizden. Onları karizmatik karakterler olarak gösterir bize. Yani kötülüğü de iyiliği de nasihat ile değil, en güçlü öğretim tekniği ile bize öğretir. O yüzden çocuklar da yetişkinler de karşılarında model alacakları insanları görmek isterler.

Sinema, insanlara model alarak öğrettiği için etkilidir. O yüzden biz sinemanın gücünü kullanarak ahlaki ilkeleri çocuklara aşılamak istiyorsak karizmatik karakterleri ahlaki ilkelere büründürüp o şekilde çocuklara sunacağız. O karakter vaaz etmesin, yaşasın; biz de örnek alalım. Yaptığımız yerli çizgi filmlerde bunu başarmamız gerek.

Türkiye’de çocuklara İslam’ı anlatan, öğreten bir çizgi film var mı?

TRT Diyanet’in yayınladığı Yusuf’un Dünyası var ama bunun biraz daha geliştirilmesi lazım. Yusuf serisi, anaokulu ya da okulöncesi çağındaki çocuklar uygun bir yapım fakat ondan sonrası için etkili değil. Bu ciddi anlamda büyük bir problem bizim için. Çok fazla böyle yapımlar yok. Olanlar da biraz didaktik kaçıyor.

Birçok çocuk Yusuf’un Dünyası’nı izlemez, sıkıcı gelir daha aksiyonlu yapımlar varken. Devletin buna destek vermesi lazım. Hibe vererek bu tür yapımları destekleyebilirler. Mesela TRT Diyanet, özellikle bu işe el atabilir. Yusuf’un Dünyası gibi çizgi filmler yaptırsın, yapsın, buna destek verilsin.

Nasıl bir dini çizgi film yapılabilir?

Film tamamen baştan sona dini hikâye anlatmasın. Hayatın içinden bir şey olsun, karizmatik ve sempatik karakterler dini hayatı yaşasın.

Hangi filmleri çocuklara izletebiliriz?

Diyanet’in Kur’ân kursu öğreticilerine verdiğim birçok seminer oldu. Hocaların bana en çok sordukları sorulardan biri de buydu: “Hocam çocuklara ne izletelim?” Benim İzlenesi Filmlerkitabım işte bu ihtiyaca cevap olmak üzere hazırlanmış bir kitaptır. Orada 30 tane seçme film var. Bir insanın ailesi ile sıkılmadan, utanmadan izleyebileceği filmler bunlar.

İkinci bir yol olarak, filmin içerisinden dakikalık bölümleri kesip kullanabileceğimiz filmler var. Bununla ilgili de Perdeden Gönüllere kitabını hazırladım. Burada da 70 tane filmden kesitler var. O kesitlerin hangi ayetlerle yorumlanabileceği, ilişkilendirilebileceği anlatılıyor.

Ailece izlenebilecek bu 30 filmi söyleyebilir misiniz?

İlk anda aklıma gelenler; Baran, Söğüt Ağacı, Cennetin Çocukları, Cennetin Rengi, Hain (Traitor), Benim Adım Khan (My Name Is Khan), Horton (Horton Hears A Who!), 12 Angry Men, , Serçelerin Şarkısı, Çizme, Danimarkalı Gelin, A Seperation, The Last Prophet, Reis Bey, Sürgün, To Kill A Mockingbird, Every Child is Special, Mommo, Çöl Aslanı…

Son olarak, çocuklara çizgi film izletirken nelere dikkat etmeliyiz?

Televizyondaki çocuk kanallarını izletirken son derece dikkatli olmamız gerekiyor, problemli yapımlar olabiliyor. Veli önce kendisi izleyecek, değerlendirecek, okumasını yapacak, sonra çocuğuna izletecek. Genel kuralımız bu olmalı.

Bazen piyasada dini çizgi film diye satılan şeylerde bile çok büyük problemler olabiliyor. Mesela Hükümdar Peygamberlerle ilgili bir seride Kur’an’da ismi yer almayan peygamberlerden bahsediliyor. Ya da aşırı şiddet görüntüleri yer alıyor. Bazen de filmler İran’dan geliyor. Orada da peygamberlerin doğrudan resmedilmesi gibi durumlar var; o da Sünni dünyaya çok fazla uymuyor. Çok dikkatli olmak lazım, tedbirli hareket etmek gerekiyor. ‘Bu kanaldan zarar gelmez, şu dağıtım şirketi iyidir’ demeden, adamakıllı incelemek gerekiyor hepsini.

Röportaj: Abdullah Güner

Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi

Etki Ajanlığının Yeni Sahnesi: Kore Çizgi Filmleri

Nereden Çıktı Bu Kore Merakı?

İstanbul Hadımköy’de yaşları 15,13,11 olan üç kız çocuğu Kore’ye gitmek için evlerinden kaçmışlar haberi geçtiğimiz günlerde ajanslara düştü. Yakın zamanda bir arkadaşımın İmam Hatip Lisesine devam eden kızının, Korece öğrenmek amacıyla Kore Kültür Merkezine başlamasının ardından babasına Koreli bir genç ile evlenmesinin uygun olup olmadığını sorması, etrafımdaki birkaç kız çocuğunun Kore tipolojisinde çizdikleri resimleri evlerinin her tarafına asmaları dikkatimi çekiyor. Eğitimci ve rehberler ile yaptığım görüşmelerde yaygın bir Kore ilgisinin gençleri etkisi altına aldığını ve bunun yaygınlaştığını gördüm ve lüzumu üzerine bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissediyorum.

Sürecin Arka Planı

Son dönemde ülkemizde artan düzeyde bir Asya-Pasifik kültür ilgisinin olduğu ve bunun özellikle genç kuşaklarda dikkat çekici düzeyde arttığı görülmektedir. Bu konu birden fazla disiplin tarafından ele alınması gereken çok boyutlu bir meseledir. Konu temel anlamda önce kamu diplomasisi; kültür diplomasisi ve küresel misyonerlik çalışmaları bağlamında ele alınacağı gibi, sosyolojik ve psikolojik boyutları ile de incelemeye değer noktadadır. Artan düzeyde Kore ilgisinin arka planındaki motivasyonun ne olduğunu anlamak ve tesir düzeyini ampirik çalışmalarla incelemek gereklidir. Gençlerimiz Kore; Çin; Japon ve bölge kültürlerine kendi doğal kültürel çalışmalar çerçevesinde mi ilgi duymaktadır; yoksa bu konuda bazı hassas süreçler ve küresel nitelikte bir operasyon mu vardı, bunu anlamak gerekmektedir.
Soğuk savaş döneminin ardından tüm dünyada klasik soğuk savaş diplomasisi yerini çeşitlendirilmiş yeni diplomasi modellerine bırakmıştır. Soğuk ve sert aygıtlar yerine soft ve ince diplomasi unsurları etkin hale gelmiştir. Bunlardan en çok bilineni, kamu diplomasisi ya da kültür diplomasisi uygulamalarıdır.

Soğuk Savaş Dönemi Alışkanlıkları ve Yeni Endoktrinasyon Modelleri

Ülke ve kültürlerin başka ülke ve milletler üzerinde tesir ve güçlü etki yaratma konusunda yüzyıllardır takındıkları muhtelif tutumlar vardır. Son yıllarda klasik diplomasiye ek olarak Kültür diplomasisi de pek çok başkaca unsurla birlikte bu sürece katkı sağlamaktadır. Bilindiği gibi Amerikan sinema ve medya sektörü Amerikanizmin taşıyıcısı ve güçlü bir Kültürel ajanı olarak küresel Amerikanizmi tüm dünyaya yaymıştır. ABD sineması, dil ve kültürü çok geniş bir alanda yayılım göstermektedir.

Yaygın ve Tehlikeli Bir Model Olarak Asya Tipi Kamu Diplomasisi

Yeni dönemde özelikle dikkat çekici düzeyde bir Güney Asya etkisi bölgemizde göze çarpmaktadır. Özellikle çizgi film sektöründeki büyük alan hâkimiyeti ile çocukların bilgilenmeye oldukça açık oldukları dönemde doğrudan temas etmektedirler. Çizgi filmin masumiyeti içinde yerleştirilmiş her türlü öğe ile çocuklar çok erken bir dönemde temas etmektedirler. Bu yakın dönem açısından güçlü ve etkileyici bir kültürel diplomasi operasyonudur.

Son dönemde Kore Kültür merkezlerinde Korece’yi merak ederek yönelen genç sayısında büyük bir artış vardır. Her ne kadar ordumuz yakın tarihte NATO ordusu kapsamında bölgenin barışı için inisiyatif almış olsa da bu ilgi bu türden bir askeri, insani ilişki ile açıklanamayacak mahiyettedir. Bir başka kültürle temas değerli olmakla birlikte temas ettiğiniz kültürün mahiyet ve niteliği yanında mensubu olduğunuz kültürle olan ilişkisi ve yarattığı etki oldukça önemlidir.

Ülkemizde TV izleme oranı oldukça yüksektir. TV güçlü bir iletişim-etkileşim unsuru olmanın yanında çok güçlü bir Kültür ajanıdır. Aynı anda birçok duyuya hitap etmesi ve profesyonel bir şekilde hazırlanmış içeriklerle zihin altlığına doğrudan sızabilecek bilgilerin taşıyıcısı da olabilecektir. Kore; Japon; Çin film dünyası TV ve sinemanın çok güçlü bir kültür ajanı olmanın yanında etki ve algı operasyonlarının en güçlü mevzisi olduklarının farkındadır. Yüksek teknoloji ile birleştirilmiş ürünler zihin düzeyi yanında tüm boyutları ile zihin/ bilinçaltımızı da işgal etmeye muktedir niteliktedir. Hayatımızda artan düzeyde TV etkisi her yaş grubunda kendisini göstermektedir. Her bireye göre bir ilgi alanı ve program çeşitliliği oluşturulmuştur. Bu alanlar içinde en masum görülen çizgi film ya da çocuk filmleri en büyük tehdit kaynağıdır.

Kore Çizgi Filmleri Bir Etki Ajanıdır

Yukarıda uzun uzun sinema ve TV’nin bir kamu diplomasi unsuru olarak kullanıldığını ifade ettik. Her ülke kendi kültürel dinamiklerine ve dinsel algılarına göre içerik hazırlamaktadır. Küresel piyasaya sunulan bu ürünler her zaman bilişsel düzeyimizle algılayacağımız nitelikte değildir. Örneğin; Kore ve Japonya bölgesel mistik dinlere inanmaktadır. Güneşe tapan Japon halkının dinsel anlamdaki odağı Güneş miti üzerine inşa olunacaktır. Zihninde tevhid algısının inşa olacağı yıllarında sürekli bir didoktrinasyona muhatap olan çocuklarda zihin işgalinin maliyetleri zamanla kendisini gösterecektir. Asya’dan Afrika’ya kadar geniş bir bölgede yüzyılladır devam eden Hristiyanlık temelinde misyonerlik faaliyetleri yapılmaktadır. Küresel kuruluşlar insani yardımdan kalkınma yardımlarına kadar tüm faaliyet gruplarını da Kilisenin bahşediciliği! üzerinden yapılandırarak, bunun propagandasını yapmaktadır ve artık Afrika; Asya kiliseleri oluşturulmuştur. Misyonerlik konusunda rolü yerli kiliseler üstlenmiştir. Hatta bu kiliselerdeki Hz. İsa’nın sözde resimlerinde Afrikalı İsa siyahi, Asyalı İsa ise çekik gözlü resmedilmiştir. Asyalıdır zarar gelmez diye düşündüğümüz bölgeler, ülkemizde ve İslam dünyasında misyonerlik faaliyetlerinin merkezi olarak misyon rolünü Batıdan devralmış bulunmaktadır. Çizgi film sektörü yanında film sektörü dinsel propagandanın açık ve gizli yapıldığı en önemli alandır. Özellikle çizgi filmler üzerinden evlatlarımıza bebek ve çocuk yaşta temas edilerek milletimiz yavruları için büyük bir tehdit oluşturulmaktadır. Anne ve Babalar için çizgi filmler çocuklarını meşgul edebilecekleri en güzel imkân olarak algılanmaktadır. İyi ve makul bir içeriğe sahip çizgi filmler nasıl küçük faydalar sağlarsa mahiyeti belli olmayan içeriği sıkıntılı ve özellikle farklı kültürlerde ve ince amaçlarla hazırlanmış çizgi filmler tehdit yaratacaktır. Özellikle bahsi geçen ülkeler dünya pazarına sundukları ürünleri ile ikincil ve tehlikeli amaçlar peşindedirler. Bunun en somut çıktısı İmam Hatip okulları da dahil olmak üzere genç ve ergenlerde artan düzeyde Kore, Japon, Çin ilgisidir ki yegane sebebi çocukluk dönemlerinde muhatap oldukları çizgi filmlerdir.

Ülkemizde ki bazı TV kuruluşlarının ısrarla bu ülkelere ait Hint, Kore filmlerini yayın programlarının içine koymaları bu güçlü kültürel etkileşim sürecinde milletimiz aleyhine bir durum ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde içerik tahkiki kültürel dezonformasyon, kültür ajanlığı ve onun yarattığı etkiler göz önüne alınarak yapılmamaktadır.

Batılı küresel yapılar kendilerinden gelecek olana karşı mesafeli duran İslam toplumlarını dönüştürdüğü Asya orijinli unsurlar marifetiyle ifsat etmektedir. Bu Batı tipi bir etki operasyonu olarak ele alınmalıdır.

Toplumsal talebin muhatabı olan sektörde yerli, milli, kültürel ve dini hassasiyeti olan ürünlerin üretilmesi; küresel sabotaja ve etki ajanlığına karşı koyabilmemiz konusundaki tek imkândır. Böylece çocuk ve gençlerimizin doğru modellemeler yapabilmesinin imkânı oluşabilecektir.

Bu haber defa okunmuştur.

T&#;rkiye'nin ilk &#;izgi film yapımcılarından Ali Osman Emirosmanoğlu, sinema hayatını anlattı

İstanbul Fatih'te dünyaya gelen 74 yaşındaki usta sinemacı, 53 yıllık kariyerinde "Birleşen Yollar", "Çile", "Zehra", "Oğlum Osman", "Kızım Ayşe", "Diriliş", "Memleketim", "Bir Annenin Feryadı" ve "Hay" sinema filmlerinde yapımcı, "Öksüz Kız" filminde ise yönetmen olarak yer aldı.

Sinemada yapımcılık sürecini ve yeni projelerini AA muhabirine anlatan Emirosmanoğlu, sırasıyla İstanbul İmam Hatip Lisesi, Yüksek İslam Enstitüsü, İşletme İktisadı Enstitüsü ve Topçu Füze Okulu'nda eğitim aldığını söyledi.

Ali Osman Emirosmanoğlu, henüz ilkokuldayken, sinemada Sami Ayanoğlu'nun rol aldığı "İstanbul'un Fethi" filmini izledikten sonra sinemaya merak saldığını belirtti.

"Belgesel film 'Kabe Yolları'nı, ardından 'Birleşen Yollar'ı çektik"

Milli sinema akımının öncü yönetmeni, senarist ve yapımcı Yücel Çakmaklı ile 'da tanıştığını kaydeden başarılı yapımcı, 'te kurdukları Elif Film'de ilk olarak belgesel film "Kabe Yolları"nı yaptıklarını aktararak, "Daha sonra sinema filmleri yapmaya karar verdik ve 'Birleşen Yollar' isimli Şule Yüksel Şenler'in 'Huzur Sokağı' romanından alınmış bir hikayeyi, Türkan Şoray ve İzzet Günay'la çektik. Biliyorsunuz bu film, Türk sinema tarihinde, milli sinemanın ilk eseri sayılıyor." diye konuştu.

Yapımcı Emirosmanoğlu, 'li yıllarda yapımcıların sadece parayı veren değil, filmin her konusuna dahil olduğuna dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:

"Elif Film'de yapımcıydım. Senaryo safhasından film çekimine kadar her şeyle ilgileniyorduk. O zamana kadar, kendimi sinema kitaplarından, belgelerden faydalanarak yetiştirmiştim. Dergilerde sinema eleştirileri de yazıyordum. Sağ kesimin bir film yapma ihtiyacı olduğu üzerine bir sancım vardı. Yine benim düşüncemde olan bir arkadaşım, 'Yücel Çakmaklı'yla seni tanıştırayım.' demişti ve öyle tanıştık. Beraber sağ kesimin de film yapabileceğini herkese göstermek istedik. Çünkü çok büyük bir ihtiyaç vardı. Tabii bizim gençliğimizde filmlerde imamlar hep kötü gösteriliyordu. Dini sahnesi hiç olmayan filmler vardı. Dini filmler bile çok pejmürde insanlarla vesaire çekiliyordu. Yani bu bir ihtiyaçtı. Zaten sağ kesim, o zamana kadar sinemaya hiç el atmamıştı. İşte bu sancıdan dolayı filmciliğe atıldık."

"Emre, Türkiye'de yapılmış uzun metraj ilk çizgi filmdir"

Yeşilçam'da yılda filmin üretildiği bir dönemde, Necip Fazıl Kısakürek'in eserlerinden "Çile", "Zehra", "Diriliş" ve "Kızım Ayşe" filmlerini beyazperdeye uyarladıklarını belirten Emirosmanoğlu, "Daha sonra 'Memleketim' ve 'Oğlum Osman' filmlerini yaptık. Yücel Çakmaklı'yla 'e kadar 8 film çektik. O sırada Mesut Uçakan ve diğer arkadaşlarla tanıştık. Onlarla da 'Gençlik Köprüsü' filmini yaptık. Sinemalardan seyirci kaçtıktan sonra, 'e kadar sinemaya ara verdim." ifadelerini kullandı.

Emirosmanoğlu, 'te Elif Video şirketini kurduklarını, o dönemde de yazar Yaşar Kandemir vasıtasıyla Haşim Vatandaş'la tanıştıklarını dile getirdi.

Hayalindeki filmleri Vatandaş ile yapmaya başladıklarını vurgulayan Emirosmanoğlu, şunları kaydetti:

"Namaz Öğreniyorum adlı projemi konulu film olarak çekmek istiyordum. Bu arada 'Vakıf Şehir İstanbul' diye, İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğüne, Bora Ayanoğlu'nun başrolünü oynadığı bir belgesel film çektik. Daha sonra da 'Namaz Öğreniyorum', 'Kur'an Öğreniyorum' adlı filmleri çektik. O sırada Haşim Bey'le 'Yurt dışına açılmak veya Türkiye'de yeni bir çığır açmak için ne yapmamız lazım?' diye düşündük ve çizgi filmle, belgesellerle etkili olacağımıza inandık. 'Keloğlan' diye, yarı hareketli bir çizgi film yaptık. Bakanlıklara ve kuruluşlara Turgut Özal tarafından çizgi film yapma teşvikleri veriliyordu. 'de yaptığımız 'Emre' adlı çizgi film bu anlamda çok önemliydi. Çok özellikli bir çizgi film. Anne, babasıyla hacca giden, Osmanlı'nın kuruluş dönemindeki yaşlarındaki bir çocuğu anlatıyor. Bu çizgi filmi, 'Bizim için bir milat olsun.' diyerek, bilgisayarla yapalım dedik. O zaman da bilgisayarların kapasitesi 70 megabite kadar, çok düşük. Yurt dışında birçok araştırma yaptık ve dört resmi hafızasına alabilen, çizim aparatları olan bir cihaz aldık ve boyamaları o bilgisayarla yaptık. Yani 'Emre' Türkiye'de yapılmış uzun metraj ilk çizgi filmdir. Bir buçuk saat ve çok başarılı oldu."

Ali Osman Emirosmanoğlu, Emre'nin yurt dışında da ses getirdiğinin altını çizerek, "Bu başarıyı gören yurt dışından Usame adlı bir yapımcı filmin ABD'de yapıldığını zannetmiş. Tabii uzun hikayeler de var filmin yapılışında. Mesela rahmetli Şafak Tavkul gibi bir baş çizer bulduk. Biliyorsunuz bizden sonra da çok başarılı eserler verdi. Çok iyi bir ressam, çok iyi bir storybordcu. İlk defa bizimle çizgi filme başladı. Ondan sonra da çok çizgi film yaptı. Tabii onun çizgileri, başarısı, yardımcı ressamların, foncuların başarısı dolayısıyla çok güzel bir netice alınca, bunu seyreden Arabistan'daki bir yatırımcı Türkiye'ye geldi. Biz o sırada Emre'nin 5. bölümünü yapıyorduk. 'Beraber bir çizgi film yapalım.' dedi ve 'Hay' çizgi filmi ortaya çıktı. Sinemaların yanı sıra TRT ve birçok yerde gösterildi. O da çok başarılı bir çizgi film oldu. Biliyorsunuz 'Hayy Bin Yaksan', İbn Tufeyl'in çok ünlü bir eseridir. Issız adaya düşen bir çocuğun Allah inancını bulması gibi çok önemli bir konuyu anlatıyor. Felsefi bir eser aslında. Bu film de bir bakıma çizgi filmcilikte bir milattır. Halen gösterilmeye devam ediyor. Klasik bir film oldu." değerlendirmesinde bulundu.

"En büyük idealimiz, 'Hay'ı bir sinema filmi yapmaktır"

Türkçe, İngilizce ve Arapça dillerinde izleyiciyle buluşan "Hay" çizgi filminin Tokyo İslam Derneğince Japoncaya çevrildiğini sözlerine ekleyen Emirosmanoğlu, 3 yıl önce 4K'ya uyarladıkları filmin düzenlenmiş halinin, internette 7 milyonun üzerinde izleyiciye ulaştığını belirtti.

"Binbir Gece", "Karagöz", "Kelile-Dimne" filmlerinin de yönetmenliğini üstlenen Emirosmanoğlu, şöyle konuştu:

"Toplam 20 saat çizgi filmim vardır. 'Karagöz' de enteresandır. Karagöz'ü ilk defa üç boyutlu olarak tasarlayıp, klasik tarzda iki boyutlu yaptık. O da şu anda 4K'ya çevrilmek üzere. Mesela TRT'ye de 'Her Gün Bir Masal' diye 10 bölümlük bir çizgi film yaptım, seçme hikayelerle. O da ara sıra TRT'de gösteriliyor. Bu süreçten sonra çizgi film üzerine yine bir aram oldu ama hala yapmaya devam ediyorum. Son çalışmam, yönetmenliğini yaptığım 'Öksüz Kız', bir Türk masalı ve bu yıl ağustosta sinemalarda oynadı."

Yapımcı Emirosmanoğlu, yakında sinemalarda gösterilecek, yaklaşık 50 bin resimden oluşan, "Endülüs Fatihi: Tarık Bin Ziyad" filmini de 4K'ya çevirmeye çalıştıklarına dikkati çekerek, "İstanbul'un Fethi ile Kudüs'ün Fethi adlı eski çizgi filmlerimi de şu anda restore edip 4K haline getiriyorum. 35MM olarak Ahmet Bey'le (Edebali) de birçok projemiz var. En büyük idealimiz, 'Hay' çizgi filmini bir sinema filmi yapmaktır. Artistlerle, 3 boyutlu hayvanlarla eğer kısmet olursa iyi bir eser ortaya çıkar." dedi.

"Bizim özümüze dönük hikayelerimizi çeksinler"

Emirosmanoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle 'da Raif Cilasun'un "Bir Annenin Feryadı" isimli eserini sinemaya uyarladıklarını söyledi.

Çizgi filmle ilgili 'te Diyanet İşleri Başkanlığında bir tebliğde bulunduğunun altını çizen Emirosmanoğlu, şöyle konuştu:

"Çizgi filmcilik, animasyon, önce reklam filmleriyle başlamış ve 'ya kadar böyle devam etmiş. 'dan sonra 'Emre', 'Hay' filmleri, diğer yapımevlerinin işleri ve TRT'nin desteğiyle sektör bugünkü haline gelmiş. Çok şükür bugün sinemalarda da tutulan 'Rafadan Tayfa', 'Tay' gibi filmler yapılıyor. Sektördeki en büyük katkı TRT'nindir. Bu işin esası sermayedir. İnşallah bu işe gönül verenler daha çok para yatırırsa çok daha iyi filmler Türkiye'de çekilebilir. Bizde alt yapı var fakat sermaye eksik. Benim kanaatim budur."

Yapımcı Emirosmanoğlu, animasyon sektörüne girmek isteyenlere tavsiyelerde bulunarak, "Bizim özümüze dönük hikayelerimizi çeksinler. Yabancı hikayelere kapılmasınlar. Türkiye'nin tarih olarak çok zengin bir alt yapısı var. Bunlardan istifade etsinler. Aslında her şeyin başı, insanın kendisini yetiştirmesidir. Bu alt yapı olursa eserler verilir. Bu bakımdan tarihimize, kültürümüze dair eserleri okumaları gerekir. Mecid Mecidi'nin çok güzel bir sözü var, 'Eğer sıratı müstakim üzere olursanız, Allah'ın boyası sizin eserlerinize renklerini verecektir.'" ifadelerini kullandı.

"Çizgi film tecrübesiyle Türkiye'nin ilk kubbeli panoramasını yaptık"

"Panorama Tarih Müzesi"nin de yapımcılığını üstlenen Emirosmanoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu yıllarda Topkapı'da İstanbul'un Fethi'ni anlatan bir panorama yapma isteğinin olduğunu aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kadir Topbaş Bey, başkanlığında bu konuyu gündeme getirdi. 'Hay' ve 'Emre' filmindeki bütün ressamlarımız, foncularımızı topladık ve Haşim Vatandaş'ın projesiyle Türkiye'nin ilk kubbeli panoramasını yaptık. Yani 2 bin metre kare kesintisiz, çerçevesiz bir resim görüyorsunuz. Gizli yerlerden ışıklamalar yaptık. Değişik bir panorama oldu. 'da da 'dünyanın en iyi panoraması' seçildi. Bu panoramadan sonra da benim bu alandaki hayatım başladı ve birçok teklif aldık. Panorama Tarih Müzesi, 'da açıldı. O dönemden 'ye kadar 6 tane panorama yaptık. Bunlardan Afyon'daki '26 Ağustos Büyük Taarruz Panoraması'nın sanat yönetmenliğini ve yapımcılığını yaptım. Sonra değişik bir panorama olarak da 'İzmit Deprem Panoraması'nın yine sanat yönetmenliğini yaptım. İki müze de açık ve gidilmesini tavsiye ederim. Aşağı yukarı şu ana kadar da 12, 13 tane müze, park, panorama projesi yaptım. Kısmet olursa bunlar da yapılır."

Emirosmanoğlu, bugüne kadar yaptığı çalışmalarının ve sanat hayatının, ayrıca Necip Fazıl Kısakürek'le arkadaşlığının yer aldığı konuları bir hatırat olarak kaleme aldığını ve okurların beğenisine sunacaklarını sözlerine ekledi.

Ali Osman Emirosmanoğlu hakkında

"Tohum" ve "Milli Gençlik"in arasında bulunduğu birçok dergide sinema, televizyon ve çizgi film konusunda yazılarını okurlarla buluşturan Ali Osman Emirosmanoğlu'nun aynı zamanda "Türkiye'de sinema filminin pazarlanması" konusunda tez çalışması, "Türkiye'de çizgi filmcilik" konulu tebliğinin yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığının yayınladığı "Türk Sinemasında Yerli Arayışlar" kitabında 'da "Elif Film Yolculuğunda Yücel Çakmaklı" başlıklı geniş makalesi yayımlandı.

İBB Kültür AŞ yönetim kurulu üyeliğinde bulunan ve İstanbul İl Genel Meclisi üyesi olarak kültür sanat komisyonu başkanlığını üstlenen Emirosmanoğlu, yıllarında İstanbul Medya Akademisi'nde televizyon ve sinema yapımcılığı konularında da dersler verdi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

TRT ortak yapımı 'TAY' en çok izlenen film oldu: Kalplere dokunan hicret hikayesini çocuklar çok sevdi

Annesini arayan safkan bir tay olan Riyah’ın, peşindeki hırsızlardan kaçarken tanıştığı ihtiyar deve Jabal ile birlikte Medine’ye doğru çıktığı yolculuğun hikâyesinin anlatıldığı TRT ortak yapımı “Tay”, ilk haftasında 80 bin kişiye ulaşarak gişede en çok izlenen film oldu.

TRT Çocuk’un uzman psikologları, çocuk gelişim uzmanları ve içerik editörlerinin katkılarıyla hazırlanan “Tay”, 23 Eylül’de sinemaseverlerle buluşmuştu.

Hem yetişkinlerden hem de çocuklardan büyük ilgi gören film, 23 Eylül’de vizyona giren tüm filmler arasından birinci olarak gişede seyirci sayısının yarısını aldı.

“Tay” 20 ülkede daha vizyon girmeye hazırlanıyor

Türkiye’de 74 şehirde salonda vizyona giren film, önümüzdeki günlerde Almanya, Fransa, Hollanda, Azerbaycan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere 20 ülkede daha seyirciyle buluşacak.

3D animasyon türündeki sinema filmi, masal tadındaki anlatımıyla özellikle okul çağındaki çocuklarda fedakârlık, umut ve sevgi gibi kavramların pekiştirilmesini, çocuklara peygamber sevgisinin aşılanmasını hedefliyor.

Filmin yönetmenliğini TRT Çocuk’un çevreci kahramanı “Kaptan Pengu ve Arkadaşları”nın yapımcısı Nurullah Yenihan, senaristliğini Betül Yağsağan Birgören, yapımcılığını ise Mustafa Emre Tülün üstleniyor.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir