divan örgütü nedir / Divan Teşkilatı Nedir, Ne İşe Yarar? Üyeleri ve Görevleri - Webtekno

Divan Örgütü Nedir

divan örgütü nedir

kaynağı değiştir]

Ana madde: Reis-ül küttâb

Reis-ül Küttab makamı oluşturulmadan evvel, bu makama ait görevleri Nişancı yürütmekteydi. Fakat imparatorluğun dış ilişkilerin gelişmesiyle birlikte yüzyılda Nişancı'nın vazifelerini üstlenir şekilde Reis-ül Küttab makamı oluşturuldu. yılında, Umur-ı Hâriciye Nezareti olmuştur. Bu makam günümüzdeki Dışişleri Bakanı'na denk düşen görevleri yürütmekteydi.

Çavuşbaşılık[değiştir

Bu yazımızda Divan-ı Hümayun nedir? Özellikleri nelerdir? Divan-ı Hümayun&#;un görevleri nelerdir? Divan-ı Hümayun üyeleri kimlerdir? Bu üyelerin görevleri ve özellikleri nelerdir? Divan-ı Hümayun ne zaman, nerede, kim tarafından, niçin kuruldu? Divan-ı Hümayun ne zaman, nerede, kim tarafından, niçin kaldırıldı? Divan-ı Hümayun veliaht seçer mi? sorularını yanıtladık.

Bu Yazının İçindeki Başlıklar:

Divân-ı Hümâyun Nedir?

Divan-ı Hümayun Yeniçağ başlarında kurulan diğer gelişmiş devletlerde görülen kurulların en gelişmişlerinden biridir. Diğer İslam devletlerinde buna benzer bir kurul görülmemektedir. Bunun sebebi, devlet işlerinin görüşüldüğü ve tartışıldığı bir kurulun Türkler’in İslamiyet’i kabul etmeden önce kurulmasıdır. Devlet işlerinin görüşüldüğü kurul geleneği daha sonra gelen Türk-İslam devletlerinde de varlığını sürdürmüştür. Türkler, Abbasilerde gördükleri Divanü’s-sır, Divanü’d-dari’l-kebir ve Divan-ı Mezalim gibi divanları kendi eski divan gelenekleriyle birleştirerek yeni ve daha kapsamlı bir divan kavramı oluşturmuşlardır.

Divan-ı Hümayun’a geçiş döneminde Divan-ı Hümayun’a benzeyen ilk gelişmiş divanı Büyük Selçuklular kurmuştur. Bu divanın adı Divan-ı Ala’dır ve Divan-ı Hümayun’a geçiş dönemini başlatmıştır. Büyük Selçuklular’da başlayan bu gelenek Anadolu Selçukluları’nda devam etmiştir. Anadolu Selçukluları’nın parçalanmasıyla ortaya çıkan beyliklerde de divan geleneği sürdürülmüştür. Divan geleneğinin sade ve basit bir örneği Osmanlı beyliğinde de görülmüştür. Beylik büyüyüp geliştikçe divan da büyüyüp geliştiğinden divanda gelişmeler ve düzenlemeler olmuştur. Fakat bu gelişme ve düzenlemelere dair yüzyıla kadar sağlıklı ve güvenilir kaynaklar bulunamadığından bu yenilikleri takip etmek çok kolay değildir.

Divan-ı Hümayun Ne zaman Kuruldu?

Divan-ı Hümayun ne zaman, nerede, kim tarafından, niçin kuruldu? sorusunu yanıtlayalım. “Padişah divanı” anlamına gelen Divan-ı Hümayun II. Osmanlı padişahı Orhan Bey zamanında Orhan Bey tarafından kurulmuştur. Osmanlı Devleti öncesi yıllarca süregelen divan geleneğinin devamı olarak Osmanlı Devleti’nde de kurulması kararlaştırılmıştır. Kuruluş sebebi ise İstanbul’un alınmasının ardından devlet işlerinin yoğunlaşması ve padişahın yanında böyle geniş yetkilere sahip bir kurumun kurulmasına ihtiyaç duyulmasıdır.

Divan-ı Hümayun&#;un Özellikleri Nelerdir?

II. Murat döneminde divanın Divan-ı Hümayun seviyesine yaklaştığı bilinmektedir. Divan tam anlamıyla Fatih Sultan Mehmet döneminde Divan-ı Hümayun şeklini almaya başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet, yeni bir çeşit anayasa düzeni kurmuş, devletin başındaki makamları ve bununla birlikte Divan-ı Hümayun’u da düzenlemiştir. Fatih Sultan Mehmet zamanında getirilen en büyük yenilik Divan-ı Hümayun’da padişahın başkanlığının sona ermesi ve yerine vezir-i azamın geçirilmesidir. yüzyılın başlarından yüzyılın sonlarına kadar Divan-ı Hümayun padişahtan sonraki en yetkili kurum haline gelmiştir. yüzyılın sonlarından itibaren Divan-ı Hümayun’un yetkileri yavaş yavaş düşürülmüş ve bu yetkiler vezir-i azam divanına getirilmiştir.

Divan-ı Hümayun&#;un Görevleri Nelerdir?

Merkezcilikle yönetilen Osmanlı Devleti’ndeki Divan-ı Hümayun her biri kendi alanında uzman ve merkezdeki en önemli görevleri üstlenmiş makam sahiplerinden oluşmuştur ve padişah adına karar vermiştir. Bu kurulun Moğolca’daki karşılığı kurultaydır ve bu kurumda zaman zaman devlet işleri görüşülmüştür. Padişahın bütün yetkilerine sahip üstün bir kurumdur ve bu kurumda devletin iç ve dış siyaseti belirlenmiştir. Osmanlı Devleti’nin düzenini ve emniyetini korumakla görevlidir. Aynı zamanda bu kurum yöneten ve yönetilen arasında işlerin dengeli bir şekilde yürütülmesi ve merkez ile taşra arasındaki ilişkilerin denge bozulmadan çalışmasını sağlamakla görevlidir. Savaş ve barış şartları da bu kurumda belirlenmiştir. Divan-ı Hümayun idari ve adli bir yüksek mahkeme olarak da çalışmış ve hukuki anlaşmazlıklara çözüm getirip suçluları yargılayarak ceza uygulamış ve infaz etmiştir. Divan-ı Hümayun ekonomik alanda da geniş görevlere sahiptir. Devletin vergi politikasının belirlenmesi, mülk toprakların statülerinin belirlenmesi ve korunması, para politikasının belirlenmesi gibi görevlerle yükümlüdür.

Divan-ı Hümayun Veliaht Seçer mi?

Divan-ı Hümayun’un veliaht seçme yetkisi yoktur. Veliaht bir kurul tarafından seçilmemektedir. yılından yılına kadar padişahın büyük oğlu, ’den sonra Hanedanın en yaşlı şehzadesi tahta geçer.

Divan-ı Hümayun Üyeleri Kimlerdir?

Öncelikle Divan-ı Hümayun üyeleri kimlerdir? Bu üyelerin görevleri ve özellikleri nelerdir? sorularını yanıtlayalım. Yetkileri alınmadan önceki Divan-ı Hümayun üyeleri vezir-i âzam, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, genellikle sayıları üçle yedi arasında değişen kubbealtı vezirleri, nişancı, Rumeli ve Anadolu defterdarlarıdır. İstanbul’da bulunduğu zamanlarda Rumeli beylerbeyi de Divan-ı Hümayun’un üyelerinden biri olarak sayılır. Vezirlik rütbesi elde ettikten sonra kaptan-ı deryâ ve yeniçeri ağası da Divan-ı Hümayun’un aslî üyelerinden kabul edilir. Tam olarak üye sayılmasa da toplantı yönetiminde büyük bir rol oynayan önemli bir isim de reisülküttâbdır. Bununla birlikte tezkireciler, çavuşbaşı ve daha alt düzeyde görevliler de Divan-ı Hümayun’da bulunmaktadır. Üye veya yardımcı olmasa da hükümetin merkezinde önemli işler yapan vezirle eşdeğer rütbede olan yöneticilerle görevden alınmış beylerbeyilerin de bu toplantıya katılımı zorunludur.

Merkez teşkilatının en önemli birimlerinin amirleri Divan-ı Hümayun’a üye olmalarına rağmen idari veya adli bir görevi bulunmayan şeyhülislâm Divan-ı Hümayun üyesi değildir. Bu şekilde oluşturulan güçlü kurul-organın kararlarını yazmak, saklamak ve göndermekle görevli ayrı bir bürokratik teşkilat bulunmaktadır. Bu birliğe Divan-ı Hümayun’un kalemleri denilmekteydi ve başlarında reisülküttâb yer almaktaydı. Bu üyelerin her biri kendi alanında uzmandır. Görev bakımından gruplara ayrılmaları devletin yönetilmesinde etkisi geçen bütün kademelerin Divan-ı Hümayun’da temsil edildiği anlaşılabilir. Osmanlı Devleti’nin klasik döneminde Divan-ı Hümayun’un bütün üyelerini padişah atamıştır. Divan-ı Hümayun’daki en önemli üyeler şunlardır.

Vezir-i Azam

Divan-ı Hümayun’un en önemli üyesi vezir-i âzamdır. Vezir-i âzam devlet sorunlarıyla ilgili padişahla tartışmış ve bu konularla ilgili görüşlerini bildirmiştir. Vezir-i âzamla padişah arasında yakın bir ilişki vardır. Bazı zamanlar padişahın verdiği kararlara katılmadığında padişahın izniyle müdahale etmiştir. Vezir-i azam, padişahın mutlak vekili olarak kabul edilmiştir. Her türlü devlet işlerinde geniş yetkileri vardır. yüzyıldan itibaren vezir-i azam isminin kullanımı azalmış ve sadr-ı azam adı yaygınlaşmıştır. Fatih zamanında padişahın Divan-ı Hümayun başkanlık etmeyi terk etmesi sonucunda Divan-ı Hümayun’un başkanlığı ve yürütücülüğü vezir-i azam yani sadrazama geçmiştir. Sadrazamın kendi alanında verdiği kararlar padişah kararıymış gibi kabul edilmiştir.

Nişancı

Nişancı, yüzyılın ortalarına kadar bürokrasinin başı olarak kabul edilmiştir. Görevlerinden bir tanesi padişahın tuğrasını çekmek olduğundan tuğraî, tevkî’î, muvakki’ ve tuğrakeş diye de adlandırılmıştır. yüzyılın sonlarına doğru Divan-ı Hümayun’un gücünü yitirmesinden ötürü nişancı da önemini yitirmiştir. Bunun üzerine o dönemlerde önem kazanmaya başlayan reisülküttablığa geçmiştir. Nişancıların Divan-ı Hümayun üyelerinin devletin yönetimi ilgili kararlar alınmasında doğrudan sözü geçer.

Kubbealtı vezirleri

Orhan Bey zamanında ilk defa vezirlik kurumu oluşturulmuştur. Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde vezirler askerlerden ziyade bilginlerden seçilmiştir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemine yakın bir tane vezir varken devlet büyüyüp geliştikçe vezir sayısı arttırılmış, bu sebepten ötürü birinci veziri diğer vezirlerden ayırmak için ona vezir-i azam ismi konulmuştur.

Kazasker

Kadıasker olarak da geçen kazaskerler Fatih Sultan Mehmet zamanında kadar bir taneyken devletin büyümesi sonucu sayısı arttırılmış, Rumeli ve Anadolu kazaskerliği olarak ikiye çıkarılmıştır. Yavuz zamanında Arab ve Acem kazaskerliği adında Diyarbakır merkezli Divan-ı Hümayun üyesi olarak kabul edilen yeni bir kazaskerlik kurulmuştur. Fakat Piri Paşa’nın sadrazamlığında bu son kurulan kazaskerlik Anadolu kazaskerliğine bağlanmıştır ve sonra yine ayrılmıştır. Kazasker olabilmek için önce İstanbul kadısı, sonra Anadolu kazaskerliği ve son olarak Rumeli kazaskerliğine yükselmek gerekmektedir. Kazaskerler yüzyıla kadar iki yıllık olarak tayin edilirlerdi. Sonra bu süre bir yıla indirilmiştir. Kazaskerlerin görevi askeri sınıfa ait davalara bakmak, veraset işlerine bakmak ve bazı hukuki ve şer’î davalara bakmaktır. Bu davaları önce Rumeli kazaskerleri dinler ve gerekli kararı verir, sonrasında işlerin yoğun olduğu dönemlerde sadrazamın izniyle Anadolu kazaskerleri de bakabilir. Kazaskerlerin baktıkları bir davaya itiraz olursa veya taraflı olduğu düşünülürse dava emekli veya görevden alınmış bir kazaskere yönlendirilir.

Defterdar

Başta bir defterdar varken devlet sınırları genişlediği için ikinci bir defterdara ihtiyaç duyulmuştur. Birinciye başdefterdar ve Rumeli defterdarı ikinciye Anadolu defterdarı denmiştir. Fatih Kanunnamesi’nde başdefterdarın mali konularda geniş yetkileri vardır. Daha sonraki kanunnamelerde de bu yetkileri devam etmiş ve başdefterdar padişahın malının vekili sayılmış, maliyeye ait meselelerde hüküm yazmış, çeşitli kişilere çavuşluk yapmış; sipahilik, katiplik, sancak ve zeamet verilmesini teklif etmiş ve padişaha arz etmeden ulüfelerin ulüfesine iki günlük akça zam yapabilmiştir.

Şeyhülislam

Hiçbir adli veya idari bulunmadığı için Divan-ı Hümayun üyesi sayılmaz. Ancak çağırıldığında toplantılara katılmıştır. Şeyhülislam dini konularda en yüksek yetkiye sahip olan kişidir. Bir işin dine uygun olup olmadığına karar vermiştir ve bunun üzerine fetva çıkarmıştır. Örneğin Osmanlı ordusu için savaştan önce fetva çıkarmıştır.

Kaptan-ı Derya

Osmanlı Devleti’nde deniz kuvvetleri teşkilatının en yetkili amiri olan kaptan-ı derya da önceleri Divan-ı Hümayun üyesi kabul edilmemiştir. Denizciliğin gelişmesiyle vezirlik verildikten sonra resmi olarak Divan-ı Hümayun üyesi sayılmıştır ve merkezde bulunduğu zamanlarda divan toplantılarına katılmıştır. Divan-ı Hümayun’da bahriye teşkilatı ile ilgili işlerle ilgilenmiştir. Bahriye teşkilatındaki tayinleri yapmıştır ancak önemli işleri vezir-i azama yöneltmiştir. Bahriye ile ilgili hüküm yazma ve tuğra çekme yetkilerine sahiptir.

Yeniçeri Ağası

Yeniçeri ağası, yeniçeri ocağından ve acemi ocaklarından sorumlu en yetkili kişidir. Aynı kaptan-ı derya gibi başlarda Divan-ı Hümayun üyesi olmasa da vezirlik rütbesi elde ettikten sonra resmi olarak Divan-ı Hümayun üyesi kabul edilmiş ve toplantılara katılmıştır. Arza çıkma yetkisine sahiptir. Vezirlik rütbesine sahip olduğunda arza iki kere çıkma yetkisine sahip tek Divan-ı Hümayun üyesi olmuştur. Ocağa ait işlerle ve İstanbul’daki düzenle ilgili konularla ilgilenmiştir.

Divan-ı Hümayun Ne Zaman Kaldırıldı?

Divan-ı Hümayun ne zaman, nerede, kim tarafından, niçin kaldırıldı? sorusunu yanıtlayalım. yüzyılın ortalarında vezir-i azam dairesinin gelişmesinden dolayı Divan-ı Hümayun daha çok merasim ve gösteriş yeri olarak görülmeye başlamıştır. II. Mahmut döneminde yapılan merkez teşkilatında yapılan reform ile birlikte vezir-i azam divanının ve iyice gösteriş yeri olmuş Divan-ı Hümayun’un sonu gelmiştir ve kabine sistemine geçilmiştir. Ancak Divan-ı Hümayun hiçbir yetkiye sahip olmadan sadece bir gösteriş yeri olarak görülerek devletin sonuna kadar varlığını korumuştur.

kaynağı değiştir]

Bu kaleme, Nişan Kalemi veya Kese Kalemi de denilmektedir. Vezir, beylerbeyi, sancakbeyi beratlarıyla, vilayet kadılarının beratları, zeamet ve tımarların kayıtları hep burada tutulurdu.

Rüûs Kalemi[değiştir

Osmanlı Devleti’nde Birbirinden Önemli Kararların Alındığı &#;Divan Teşkilatı&#; Nedir? İşte Üyeleri ve Görevleri

Devlet yönetmek karmaşık bir meseledir. Filmlerde ve dizilerde sanki tüm devleti tek bir kişi yönetiyor gibi görsek bile aslında monarşilerde dahi kararlar, pek çok devlet yetkilisinin fikirlerinin alındığı toplantılar sonrası verilirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nda bu toplantılar, Divan Teşkilatı adı verilen birim tarafından yapılırdı. Divan Teşkilatı yapısını bugünün bakanlar kurulu olarak düşünmek yanlış olmaz.

Divan Teşkilatı adı sonradan yerleşmiş olsa bile aslında hem Türk hem de İslam devletlerinde, liderin fikir toplantıları yapma geleneği vardır. Bu toplantılarda tüm devlet meseleleri enine boyuna konuşulur ve konu hakkında bilgili olan devlet yetkililerinin fikirleri alınırdı. Gelin Divan Teşkilatı nediryakından bakalım ve üyelerinin görevleri nelerdir tüm detaylarıyla görelim.

Divan Teşkilatı nedir?

Divan Teşkilatı, Osmanlı İmparatorluğu’nda zaman zaman padişah başkanlığında toplanan ve devlet meselelerinin görüşüldüğü birimdir. Bugünün bakanlar kurulu olarak düşünebileceğimiz bu teşkilat, devletin en kıdemli yetkililerinden oluşurdu. Son söz her zaman padişahın olsa bile bu birim ile yapılan toplantılarda teşkilat üyelerinin fikirleri mutlaka alınırdı.

Dönem dönem değişiklik gösterse de bazı tarihlerde her gün bile toplandığı görülen Divan Teşkilatı’nda en önemli devlet meseleleriyle birlikte halkın sorunları da konuşulurdu. Osmanlı bürokrasi sisteminin zirvesini temsil eden bu teşkilat, yıllar içinde güçlense bile yüzyıl ile birlikte önemini tamamen yitirmiştir.

Divan Teşkilatı’nı kim kurdu?

divan teşkilatı

Divan Teşkilatı’nı anlamak için öncelikle divan geleneğine bakmak gerekiyor. Divan, devlet yönetimi hakkında bilgili ve yetkili kişilerin lider başkanlığında toplanarak yaptığı fikir toplantılarıdır. Hem Türk hem de İslam devletlerinde divan geleneği vardır. Osmanlı da bu geleneğe uyarak ilk günden beri divan danışma birimi ile kararlar almıştır.

Divan yapı sisteminin II. Mahmut döneminde tam olarak oturduğunu söylemek mümkün. Ancak bazı kurallar çerçevesinde oluşturulması ve Divan Teşkilatı adını alması Fatih Sultan Mehmet döneminde olmuştur. Fatih Kanunnamesi’nde Divan Teşkilatı hakkında pek çok kural detaylarıyla belirlenmiştir.

Fatih’e kadar divana padişah başkanlık ediyordu. Fatih ile birlikte bu gelenek değişmiş ve divana vezirin başkanlık yapmasına karar verilmiştir. II. Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde daha da gelişen Divan Teşkilatı sistemi, en güçlü dönemini Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte yaşamıştır. Divana vezir başkanlık etse de toplantı, padişah tarafından izlenmiş ve daha sonra alınan kararlar onay için padişaha arz edilmiştir.

yüzyılda Divan Teşkilatı yapısı güç kaybetmeye başlamış ve toplantılar sadrazamların konaklarında yapılır hale gelmiştir. Osmanlı bürokrasisinin yönetildiği bu merkezler yüzyılda Paşakapısı, daha sonra ise Babıali olarak adlandırılmıştır. III. Selim döneminde Divan Teşkilatı’nı güçlendirmek için bazı çalışmalar yapılsa da işe yaramamış ve yüzyılda artık bu yapının hiçbir önemi kalmamıştır. Sadece sıradan devlet işleri için kullanılır hale gelmiştir.

Divan Teşkilatı ne işe yarar? 

divan teşkilatı

Divan Teşkilatı toplantılarında devletin tüm idari, siyasi, mali, askeri konuları görüşülür, incelenir ve bir karara bağlanırdı. Divan Teşkilatı’nın her bir üyesinin sorumlu ve bilgili oldukları konular vardı. O gün karar alınacak konuya uygun olarak padişah ya da vezir, bu yetkiliye sorular sorar ve konu hakkında bilgi alarak en doğru kararı verirdi.

Merkezin en güçlü yetkililerinden oluşan Divan Teşkilatı, hem dış hem de iç siyaset hakkında kararlar alırdı. Divan Teşkilatı’nın en önemli görevleri arasında merkez ile taşra arasındaki dengeyi sağlamak, tebaanın güvenli bir yaşam sürmesi için kararlar almak, savaş ve barış şartlarını belirlemek, dış ilişkileri takip ederek uluslararası siyasette izlenecek politikaları düzenlemek vardı. 

Divan Teşkilatı üyeleri ve görevleri: 

  • Vezir-i Azam ve vezirler
  • Kazasker
  • Defterdar
  • Nişancı
  • Kaptan-ı Derya
  • Şeyhülislam
  • Yeniçeri Ağası

divan teşkilatı

Vezir-i Azam ve vezirler:

Sadrazam adıyla da bilinen Vezir-i Azam, padişahtan sonra devletin en yetkili kişisidir ve padişah vekilidir. Başbakan gibi düşünebiliriz. Örfi hukuku düzenler, divana başkanlık eder ve en önemlisi, padişah sefere çıktığı zaman merkez yönetimine vekalet ederek devlet işleyişini sağlar.

Osmanlı’nın ilk dönemlerinde Divan Teşkilatı’nda ilmiye sınıfından tek bir vezir bulunurdu. Zaman içinde vezir sayısı arttı. Vezir-i Azam en yüksek statü olsa bile diğer veziler de bazı konularda en az sadrazam kadar yetkilidir. Kubbealtı vezirleri olarak anılan bu yetkililerin sayısı en fazla 7 olmuştur. Sadrazamdan sonra bu kişilerden biri Vezir-i Azam olarak seçilirdi.

Kazasker:

Kadıasker adıyla da bilinen kazasker, devletin hukuki ve resmi işlerinden sorumludur. Adalet bakanı gibi düşünebiliriz.  Kadı tayinlerini de yapan kazasker, ilmiye sınıfındandır. Fatih döneminden sonra Rumeli ve Anadolu’dan ayrı olarak sorumlu iki kişi kazasker unvanıyla Divan Teşkilatı’nda bulunmuştur. Rumeli kazaskeri, Anadolu kazaskerinden daha yetkilidir.

Divan Teşkilatı’nda kazasker; eğitim, yargı, ordu ve benzeri pek çok konuda yetkilidir. Her bir kazaskerin pek çok yardımcısı bulunmaktadır. Kadılar tarafından çözülemeyen pek çok mesele Divan Teşkilatı’na getirilir ve kazasker başkanlığında padişaha sunulurdu. Padişah sefere çıkacağı zaman kazasker de onunla birlikte giderdi.

Defterdar:

Kelime olarak defter tutan anlamına gelen defterdar, Divan Teşkilatı’nın en önemli üyelerinden bir tanesidir. Maliye bakanı gibi düşünebiliriz. Defterdar, devletin mali işleri ile ilgilenir. I. Murat döneminde, defterdar yönetiminde maliye teşkilatının temelleri atılmıştır. Defterdar, devlet hazinesinin padişah vekili olarak kabul edilmektedir.

Bayram günlerinde toplanan divanlarda padişah, vezirler ve defterdarlarla ayağa kalkarak bayramlaşırdı. Bu bile defterdarların Divan Teşkilatı’ndaki önemini göstermektedir. II Beyazıt dönemine kadar Rumeli ve Anadolu olmak üzere iki defterdar vardır, Rumeli defterdarı baş defterdardır. Hatt-ı Hümayun ile birlikte defterdar, Maliye Nazırı adını almıştır.

divan teşkilatı

Nişancı:

Divan Teşkilatı’nın en önemli üyelerinden biri olan nişancı; fermanları, özel yazışmaları, uluslararası yazışmaları yazar ve evrakların başına padişah tuğrası eklerdi. Nişancı aynı zaman Mühimme Defteri’ni tutmakla görevliydi. Divanda defterdardan sonraki en önemli kişi olarak kabul edilir.

Kaptan-ı Derya:

Kaptan-ı Derya, bugünün deniz kuvvetleri komutanıdır. Osmanlı donanmasının başındaki isimdir. Deniz yoluyla yapılacak seferler ve bahriyelilerin kontrolü Kaptan-ı Derya’dadır. Bahriyeliler üzerinde tam yetki sahibidir.

Şeyhülislam:

Şeyhülislam, Osmanlı Devleti’nde din işlerinden sorumlu kişidir. Bugünün diyanet işleri başkanından çok daha geniş yetkilere sahiptir çünkü Osmanlı, şerri hukuka göre yönetilmektedir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Divan Teşkilatı’na katılan şeyhülislam, sadrazam ile denk sayılmıştır. 

Yeniçeri Ağası:

Yeniçeri Ağası, Acemi Ocakları’ndan ve Yeniçeri Ocağı’ndan sorumlu kişidir. Divan Teşkilatı’ndaki en önemli isimlerden biridir. İstanbul’un güvenliği onun elindedir. Arza çıkma yetkisine sahiptir. Bazı yeniçeri ağaları aynı zamanda vezir olarak da görev yapmışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun bakanlar kurulu olarak düşünebileceğimiz Divan Teşkilatı nedir, üyeleri ve görevleri nelerdir gibi merak edilen soruları yanıtlayarak bu birim hakkında bilmeniz gereken detaylardan bahsettik. 

Kaynak : seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir