Horlama Hangi Hastalıkların Habercisi?
Toplumda genel bir kanı vardır. O gün yoğun çalışmışsanız ve yorgunsanız horlamanız buna bağlanır. Oysaki horlama bir yorgunluk belirtisi değil, bir sağlık sorunun habercisidir. Özellikle horlayan bireyler genellikle horlama konusunda inkâr davranışına gider. Ancak horlama gürültü bakımından da çevreye rahatsızlık vermektedir. Peki, horlama hangi hastalıkların habercisidir?
Horlama Nasıl Kesilir?
Horlama sorununun önüne geçmek için bazı yöntemler vardır. Bunlar:
Horlamaya Hangi Bitki İyi Gelir?
Horlama probleminden kurtulmak için başvurulan yöntemlerinden biri de şüphesiz ki doğal yöntemlerdir. Gerek doğal olmaları gerekse ulaşılabilir olmaları yönüyle horlama sorunlarında alternatif tıp seçeneği oldukça revaçtadır. Peki, horlamaya hangi bitkiler iyi gelmektedir?
Horlama Tedavisi İçin Hangi Bölüme Gidilir?
Horlama problemi için hastanelerin kulak burun boğaz (KBB) bölümüne gidilmelidir. Burada yapılacak tetkikler sonucunda gerekli görülürse KBB uzmanı sizi uyku laboratuvarına yönlendirerek horlamanızın altında yatan sebepleri araştıracaktır.
Şeker hastalığının pek çok türü vardır ama diyabet 2 en fazla görülen cinsidir. Vücutta insülin hormonu üretimi yeterlidir ama hormona karşı duyarsızlık söz konusu olur.
Şeker Hastalığı Nedir?
Şeker hastalığı nedir dendiğinde, kanda şeker oranının artması diye tanımlanır. Bu durumda kişinin idrarında şeker görülür. Tedavi edilmezse ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Şeker hastalığı diyabet 1 ve diyabet 2 diye iki ayrı türe ayrılır. Diyabet bir çocukluk dönemi sırasında ortaya çıkabilir. Burada dışarıdan insülin desteğine ihtiyaç vardır. Tip 2 diyabet ise insülin hormonuna karşı yaşanan duyarsızlık nedeniyle yaşanır.
Şeker Hastalığı Nedenleri
Şeker hastalığının oluşmasında etkili olan tek bir faktör yoktur. Hem kalıtsal hem de çevresel faktörler söz konusudur. Özellikle tip 2 diyabete neden olan etmenler şunlar olabilir;
Spor yapmamak ve hareket etmemek
Ailede şeker hastası olması
Aşırı stres
Yaş ile oluşan şeker hastalığı
Beslenme alışkanlıkları
Aşırı kilolu olmak
Şeker Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Şeker hastalığının belirtileri görüldüğü anda doktora başvurmak gerekir. Bu belirtiler birden fazla olabilir. Ortaya çıkan belirtiler şunlardır;
Sürekli açlık hissi
Ağız kuruluğu yaşamak
Aşırı kilo kaybı
Normalden fazla su içme
Sık sık idrara çıkma
Bitkin ve yorgun hissetme
Göz problemleri
Vücutta oluşan yaraların geç iyileşmesi
Şeker Hastalığının Tedavisi Nasıl Yapılır?
İki farklı tür olan şeker hastalığının tedavisi, hastalığın cinsine göre belirlenir. Tip 2 diyabet rahatsızlığı olanlarda öncelikle sağlıklı beslenme programı oluşturulmalıdır. Sağlıklı ve dengeli beslenme bu hastalıkta önemli yer tutar. Aynı zamanda hücrelerin insülin hormonu ile ilgili düzeninin oluşturmak gerekir. İnsülin hormonu salınmasına yönelik ilaçların alınması gerekir. İlaçların düzenli kullanımım ve doktor kontrolleri önemlidir.
Tip 1 diyabette ise farklı bir tedavi yöntemi uygulanır. Sağlıklı beslenme yine önem taşımaktadır. Ama bunun yanında insülin tedavisi yapılır. Karbonhidrat ayarlaması yapılması ve diyetisyen ile birlikte hareket edilmesi gerekir. Hazırlanan programa uyan hastaların yaşam kalitesi daha iyi olacaktır.
Şeker Hastalığına Hangi Bölüm Bakar?
Şeker hastalığının tedavisi için iç hastalıkları bölümüne başvurmak gerekir. Daha sonra hastanın tahlilleri ve tetkikleri için farklı bölümlere yönlendirme yapılabilir.
Diyabet (Şeker Hastalığı) Hakkında Bilgiler
Diyabetli hasta sayısı özellikle gelişmekte olan ülkelerde gittikçe artmaktadır. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) verilerine göre dünyada milyona yakın diyabetli kişi yaşamaktadır. Bu sayı yılında milyona ulaşacaktır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda ülkemizde diyabetli olduğu ve yaklaşık kişinin de ileriki yıllarda diyabetli olacağı ortaya çıkmıştır.
Kaç Tip Diyabet Vardır?
Tip 1 ve Tip 2 Diyabetin Başlıca Farkları Nelerdir?
Çocuklarda ve ilk gençlik yıllarında ortaya çıkan Tip 1 Diyabette, bağışıklık sistemindeki bozukluklar nedeniyle pankreasta insülin yapan hücreler tahrip olur. Vücutta yeterli insülin yapılamadığından bu hastalar, dışarıdan insülin alamazsa diyabet koması (ketoasidoz) gelişir ve yaşamları tehlikeye girebilir. Bu hastalar zayıftır, hastalık belirtileri kısa süre içinde başlar ve gelişir. Bu diyabet tipinin tüm diyabetlilere oranı % ’dur.
Halen en sık görülen orta yaş ve üstündeki kişilerde ortaya çıkan Tip 2 Diyabette ise, kişilerin pankreasında insülin yapılmaktadır ama insülinin periferik doku ve adale, yağ, karaciğer ve damarlardaki etkileri çoğunlukla yetersiz kalmaktadır. Çünkü şişmanlık ve hareketsizlik nedeniyle insülinin etkilerine karşı vücutta direnç oluşmaktadır. Sinsi başlayan ve bu nedenle geç fark edilen bu tip diyabette kalıtımın rolü önemlidir. Başlangıçta sadece yaşam tarzı düzenlenerek dengeli ve sağlıklı beslenme ile fiziksel aktivitenin artırılması ve kilo fazlası olanların zayıflatılması ile hastalık kontrol altına alınabilir. Genellikle birkaç yıl sonra şeker düşürücü haplara ihtiyaç duyulur. Hastalığın doğal süreci, bazen de tedaviye uyumsuzluk nedeniyle zamanla geçici veya kalıcı sürelerle insülin kullanmak gerekebilir. Ortalama olarak 15 yıllık bir diyabetli yaşam süreci sonunda, diyabetli hastaların üçte biri sürekli insülin kullanma aşamasına gelir.
Tip 2 Diyabet İçin En Çok Risk Altında Bulunanlar Kimlerdir? Bu Kişilerde Nasıl Bir Yol İzlenmelidir?
Bu kişilerde 30’lu yaşlardan itibaren diyabet taraması yapılması, açlık kan glukoz düzeyi normal olsa bile, hekim öngördüğünde OGTT (şeker yükleme testi) yaptırmalarında yarar vardır.
Diyabet Kişide Nelere Yol Açıyor?
Diyabet, yaşam boyu süren, bilgi eksikliği ve/veya yetersiz tedaviye bağlı görme kaybı, böbrek yetersizliği, koroner kalp hastalığı, ayak yaraları gibi istenmeyen sonuçları olan bir hastalıktır. Bireylerin ve ailelerinin yaşamlarını maddi ve manevi olarak etkiler ve mutlaka kontrol altına alınmalıdır. Ancak kan şekeri, kan basıncı ve kan yağları kontrol altında olan bireylerde, kilo fazlası yok ise ve düzenli aralıklarla kontroller yapılıyorsa, bu sayılan komplikasyonların hiçbiri gelişmeyecektir.
Diyabet Kontrol Etmenin Yolu
Öneriler
Hipoglisemi (Şeker Düşüklüğü) Oluş Nedenleri:
Hipoglisemi Durumunda Yapılması Gerekenler
İnsülin Kullanımında Dikkat Edilecekler
İlaç Kullanımında Dikkat Edilecekler
Diyabet Ve Seyahat
İ Hastalıkları (Dahiliye) doktorlarımızdan muayene randevusu almak için, 77 99 nolu telefondan arayabilir veya e-randevu hizmetimizden yararlanabilirsiniz.
Halsizlik İçin Hangi Doktora Gidilir?
Halsizlik, son dönemin en çok görülen rahatsızlıkların içinde yer almaktadır. Halsizliğin oluşmasında birçok sebepler rol oynamaktadır. Halsizlik şikayetinden olan kişilerin hastanelerdeki, İç Hastalıkları bölümünde yer alan Dahiliye doktorlarında yardım istenilmesi uygun olacaktır. Gerekli muayene işlemlerin yapılmasından sonra tedavi süreçlerinin belirlenmesi aşamasında, Dahiliye doktorları hızlı iyileşme süreçleri konusunda, hastaya bilgi vermektedir.
Kronik Yorgunluğa Hangi Bölüm Bakar?
Kronik yorgunluk, kişinin yaşına ve yaşam standartlarına göre farklılık göstermektedir. Kronik yorgunluk ile ilgili tedavi süreçleri, hastanelerde yer alan Dahiliye bölümü doktorları yardımcı olmaktadır. Muayene işleminden sonra hastayı romatoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon gibi bölümlere yönlendirmeyi gerçekleştirmektedir.
Kronik Yorgunluğu Nedenleri Nelerdir?
İş hayatı ile ilgili stresin oluşması
Depresyon ve ruhsal sorunlar
Kolit gibi bağırsak hastalıklarının yaşanması
Böbrek ve karaciğer rahatsızlıkları
Romatizmal hastalıklar
Anemi yani kansızlık hastalıklarına bağlı
Vitamin eksikliğinin görülmesi
Böbrek bezi hastalıklarının görülmesi
Diyabet rahatsızlıklarının görülmesi
Kronik Yorgunluğunun Belirtileri Nelerdir?
Kas ve eklem ağrılarının yaşanması
Konuşmada görülen rahatsızlıklar
Hiperaktivite
Uykudan yorgun ve halsiz kalkma
Günlük aktivitelerde gerilemenin görülmesi
Mide bulanması
Enerji kaybının görülmesi
Yaygın olarak görülen uyku bozuklukları
Degresif ruh hali
Konsantrasyon bozukluğu
Unutkanlıkların görülmesi
Boğaz ağrısı
Huzursuzluk
Kronik yorgunluğu tetikleyen başka rahatsızlıkları olabilme riskine karşın, erken müdahale ve uzman hekimlere başvurulması, başka hastalıkların büyümesine ve erken müdahale ile tedavi süreçlerin hızlanması konusunda yardımcı olmaktadır.