dogm soru havuzu / Allah'ın Varlığının ve Birliğinin Delilleri [DETAYLI] | Ateistlere Cevap

Dogm Soru Havuzu

dogm soru havuzu

Dogm materyal

İnteraktif Kur'an-ı Kerim; Öğretim Programları · Haftalık Ders Çizelgeleri. DOGM MATERYAL. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi. Vizyon Belgesi · Okullarımız · AR-GE ve Projeler · DÖGM Materyal · Proje Bilgi Sistemi · DKAB Öğretimi Portalı · Hafızlık Eğitim Projesi · Anket Modülü. Bilgi Sistemi & Kalite Takip Sistemi · MEBDES Etkinlikler Sistemi · DÖGM Anket İmam Hatip Okulları İyi Örnekler · Din Öğretimi Materyalleri Sitesi. T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI İSTANBUL / BAŞAKŞEHİR / Selahaddin Eyyubi İmam Hatip Ortaokulu. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Eğitim Materyalleri Portalı. İLKOKUL & ORTAOKUL & İHO. Sınıflara ulaşmak için seçim yapın. DOGM Materyal. DOGM Arge ve Projeler Din Öğretimi Materyal Deposu Din Öğretimi Portalı OKUL ZAMAN ÇİZELGESİ Haberler Okulumuzun Sinema Etkinliği Akademik Gelişim. Dögm Materyal sunu seafoodplus.info Dogm. Materyal Sunu seafoodplus.info - Netlify DÖGM Etkinlik Kitapları - seafoodplus.info, Google.
DOGM MATERYAL. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 4. Sınıf 5. Sınıf 6. Sınıf 7. Sınıf 8. Sınıf 9. Sınıf Sınıf Sınıf Sınıf Meslek Dersleri - Ders kitabı Hadis Tefsir Fıkıh Dinler Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Eğitim Materyalleri Portalı. İLKOKUL & ORTAOKUL & İHO. Sınıflara ulaşmak için seçim yapın Material: water-repellent, wear-resistant, strong and does not stick. In short, Super very we are happy with this purchase! Recommend!!! Taryn Buckridge. 12/21/ Car Seat Cover for DİN ÖĞRETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE AİT DERS KİTAPLARI. Aihl Arapça - Sınıf. Aihl Arapça - 9.Sınıf

DOGM Materyal. Ders Materyallerine ulaşmak için SINIF, DERS ve ÜNİTE seçiniz 18/05/ · About this app. T.R. It is the official Mobile Question Bank application prepared by the Ministry of National Education General Directorate of Secondary Education. Mobile 31/12/ · Materials in Dragon's Dogma are Items that can be used for Combining and Enhancement. Some Materials can be consumed and share properties with Curatives but can DOGM Materyal sınıf seafoodplus.info ve Gençliği,'soru havuzu' ünite testi 36 sorunun cevabı var mı acaba?. Idea question from @harikasaide - DKAB. Novel Articles Register ; Sign
DOGM Materyal · SON EKLENEN YAZILAR · En Çok Tıklanan Sayfalar · En Çok Okunan Yazılar · Bizi Takip Edin. Din öğretimi genel müdürlüğü materyal - judith giepmans. Dogm Material witness is a quest available in dragon's dogma özellikle ai̇hl kur'an-ı. seafoodplus.info DOGM Materyal. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü - Programlar ve Öğretim Materyalleri Daire Başkanlığı. Kamyonet çanakkale; Giriş DOGM Materyal; Ortaokul Kazanım Testleri; Monetary & Economic Statistics; Bulunamadı: doğum; Bulunamadı: doğum.

scarlet johanson ifsajimslip com

Dogm materyal

marika fruscio vikipedibackroom casting porno izle

Dogm materyal

DOGM Materyal · SON EKLENEN YAZILAR · En Çok Tıklanan Sayfalar · En Çok Okunan Yazılar · Bizi Takip Edin. Din öğretimi genel müdürlüğü materyal - judith giepmans. Dogm Material witness is a quest available in dragon's dogma özellikle ai̇hl kur'an-ı. seafoodplus.info DOGM Materyal. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü - Programlar ve Öğretim Materyalleri Daire Başkanlığı. Kamyonet çanakkale; Giriş DOGM Materyal; Ortaokul Kazanım Testleri; Monetary & Economic Statistics; Bulunamadı: doğum; Bulunamadı: doğum. Administrator. Dögm materyal Dogm materyal. Dögm materyal. Material Ihl meslek dersleri dogm eba soru havuzu cevap anahtarı. Dogm.
Screenshots. iPad. iPhone. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan resmi Mobil Soru Bankası uygulamasıdır. 9, 10, 11 ve Sınıf düzeyinde Türk Dili seafoodplus.info DÖGM EBA Telegram Grubu: seafoodplus.info Okullarımızdan İyi Örnekler · Din Öğretimi Portalı · DÖGM Materyal · DKAB Öğretimi Portalı · Hafızlık Eğitim Projesi · Uluslararası Din Eğitimi [. seafoodplus.info · seafoodplus.info KTS The primary material for the tenth show by the Dogma 19 Artists is food. The exhibition opened online on 23rd February The material on this site may not be reproduced, distributed, [seafoodplus.info](seafoodplus.info) adersinden derslerle ilgili tüm materyaller


Zafira. Yaş: Nihai yetişkin XXX yıldızı genellikle yalnızca seyahat toplantıları için kullanılabilir. Hizmetler: Farklı Pozisyonlarda Seks, Oral, Kondomlu Oral, Öpüşme, Dille Öpüşme, Vücuda Attırma, Derin Fransız Öpücüğü, 69 Pozisyon, Ekstra Balo, Erotik Masaj, Striptiz, Çiftler, Hafif S/M, Oyuncaklar.

Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Eğitim Materyalleri Portalı. İLKOKUL & ORTAOKUL & İHO. Sınıflara ulaşmak için seçim yapın. DOGM Materyal. DOGM Arge ve Projeler Din Öğretimi Materyal Deposu Din Öğretimi Portalı OKUL ZAMAN ÇİZELGESİ Haberler Okulumuzun Sinema Etkinliği Akademik Gelişim. Dögm Materyal sunu seafoodplus.info Dogm. Materyal Sunu seafoodplus.info - Netlify DÖGM Etkinlik Kitapları - seafoodplus.info DOGM Materyal · SON EKLENEN YAZILAR · En Çok Tıklanan Sayfalar · En Çok Okunan Yazılar · Bizi Takip Edin. Din öğretimi genel müdürlüğü materyal - judith giepmans. Dogm Material witness is a quest available in dragon's dogma özellikle ai̇hl kur'an-ı.

Dogm materyal


Genel Müdürlüğümüzce hazırlanan ders kitabı, eğitim materyali ve derslerle ilgili soru bankasına öğretmen ve öğrencilerimizi. ANA SAYFA · HAKKIMIZDA; SUNU. İLK/ORTAOKUL (DKAB) · LİSE (DKAB) · PEYGAMBERİMİZİN HAYATI · TEMEL DİNİ BİLGİLER. LGS. Çıkmış Sorular · Genel Tekrar Sunusu. Yeni eğitim öğretim yılında Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Materyal sitesini sizin için güncelledik. DOGM Materyal Sitesi yeni yüzüyle. Dögm materyal seafoodplus.info Dögm materyal. Din öğretimi etkileşimli materyalleri eba´da dogm materyal.. eba dogm materyal ünite testi soru. Dögm materyal seafoodplus.info Ortaöğretim genel müdürlüğü öğretim materyalleri ve i̇çerik geliştirme daire başkanlığı tarafından hazırlanan.

Dogm materyal

EBA TEGM Materyal Platformu Yazısı - KAMUAJANS Dögm materyal MFB Tegm materyal - İki yılın ardından doğum yapan lama ilk kez anne.

1 seafoodplus.info seafoodplus.info seafoodplus.info seafoodplus.info

2 Anadolu İmam Hatip Lisesi TEFSİR

3 3. ÜNİTE TEFSİR TARİHİ

4 Neler Öğreneceğiz? 1 Tefsirin İlk Dönemi 2 3 Tedvin Dönemi ve Sonrasındaki Gelişmeler Türkçe Tefsir Çalışmaları 4 Tefsirden Tefekküre

5 Kur an-ı Kerim in daha iyi anlaşılması için çalışmalar ilk ne zaman başlamıştır?

6 1. Tefsirin İlk Dönemi Kur an-ı Kerim in inmeye başlamasıyla birlikte tefsir çalışmaları başlamıştır. İlk dönem tefsir çalışmaları üç ayrı dönemde incelenmektedir: Hz. Peygamber Dönemi Sahabe Dönemi Tâbiîn Dönemi 1 2 3

7 Hz. Peygamber Dönemi Hz. Muhammed in üç temel görevi vardır: Vahiyle gelen bilgileri insanlara ulaştırmak Gelen vahyi insanlara alıştırmak Hüküm koymak Tebliğ Tebyin Teşri

8 Hz. Muhammed (s.a.v.), Allah (c.c.) tarafından peygamber olarak görevlendirildikten sonra Kur an vahyedilmeye başlandı. Hz. Muhammed (s.a.v.) gelen vahyi hem insanlara iletiyordu hem de Kur an-ı Kerim in emirlerini insanlara açıklıyordu. Böylece Kur an ın tefsir çalışmaları Hz. Muhammed (s.a.v.) in vahyi insanlara açıklamasıyla birlikte başlamış oldu.

9 Hz. Peygamber, İnen ayetler hakkında sözlü açıklamalar yapmış indirilen ayetlerin maksadını anlatmış kapalı biçimde ifade edilmiş ayetleri beyan etmiş Kur an ın emirlerini davranışlarıyla göstermiştir.

10 Örnek Yüce Allah Kur an-ı Kerim de Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah a (c.c.) saygı ve bağlılık içinde namaz kılın. (Bakara suresi, ayet) buyurmuştur. Ayetteki orta namaz ifadesi tam olarak anlaşılmamaktadır. Peygamberimiz Orta namaz ikindi namazıdır. (Tirmizî, Kitâbu t-tefsîr, 3.) şeklinde ifade ederek orta namazı beyan etmiştir.

11 Örnek Yüce Allah Kur an-ı Kerim de Size ölü, kan, domuz eti haram edildi (Mâide suresi, 3. ayet) buyurmuştur. Burada ölü ve kan umumi olarak herhangi bir istisna yapılmadan haram kılınmıştır. Ancak Peygamberimiz Bize iki ölü ve iki kan helal kılındı: İki ölü balık ve çekirgedir; kanlar ise karaciğer ve dalak kanıdır. (İbn Mâce, Et ime, 31) buyurarak ayeti tahsis etmiştir.

12 Sahabe Dönemi Sahabe Kur an ın okunması, ezberlenmesi, yazılması, açıklanması, anlaşılması ve uygulanmasında Peygamberimizin yürüttüğü tüm faaliyetlere katılmıştır. Anlayamadıkları bir ayeti doğrudan Hz. Muhammed e sormuşlardır. Kur an ın yorumlanmasında Peygamberimizin söz ve uygulamalarını esas almışlardır.

13 Sahabîler, ayet ve surelerin nüzul sebeplerini yaşamış, manalarını Allah&#;ın elçisinden öğrenmiş ve Kur&#;an&#;ı tefsir etmenin büyük sorumluluğunu taşımışlardır. Sahabîlerin tefsirleri Allah (c.c.) elçisinin açıklamalarından oluşmuş ve nesilden nesile iftiharla nakledilmiştir.

14 Örnek Mâide suresi ayeti yemin kefaretinden bahsedilmiş ve son kısmında Bunları bulamayan üç gün oruç tutar buyrulmuştur. Kur an ve tefsir bilgisi en fazla olan sahabîlerden biri olan Abdullah b. Mesud bu oruçların peş peşe tutulması gerektiğini belirtmiştir.

15 Biliyor musunuz? Bilgi düzeyleri, sebebi nüzule vakıf olmaları dilin inceliklerini bilmeleri ve Peygamberimizin sohbetine katılma oranları, sahabenin tefsir düzeyinin de farklı olmasına sebep olmuştur. Bazı sahabiler tefsir bilgisiyle ön plana çıkmıştır: Hz. Ali, Hz. Aişe, Hz. Ömer, Abdullah b. Mesud (r.a.), Abdullah b. Abbas (r.a.) ve Ubey b. Ka b (r.a.).

16 Ayeti ayetle, nüzul sebepleri ve Hz. Peygamber&#;den işitmiş oldukları açıklamalarla tefsir etmişlerdir. Sahabe Tefsirinin Bazı Özellikleri Kur&#;an&#;ı ayet ayet baştan sona tefsir etmemişlerdir. Tefsir yaparken daha çok garip lafızlarla ilgili kısa açıklamalar yapmışlardır. Ahkâm âyetlerini geniş bir tahlile tâbi tutarak hüküm istinbatında bulunmamışlardır. Yaptıkları açıklamalar kendi dönemlerinde henüz tedvin edilmemiştir.

17 Tabîin Dönemi Kur an ı ve Hz. Peygamber&#;in uygulamalarını öğrenen sahabe, Medine ve Mekke dışında Kûfe ve Şam gibi şehirlerde ilmî faaliyetlere başladı. Sahabe, Kur an ın anlaşılması ve tefsir edilmesine dair insanları bilgilendirdi. Sahabenin etrafında toplanıp onlardan ders alan öğrenciler, daha sonra bulundukları şehrin ismiyle bir ekol oluşturdu.

18 Bu ekoller şunlardır: Kûfe Ekolü Medine Ekolü Mekke Ekolü

19 Ekoller Mekke İbn Abbas ın öğrencileri Said b. Cübeyr, Mücahid ve İkrime gibi tâbiînin önde gelen müfessirleri, Mekke ekolünün kurucuları sayılır. Onlar daha çok rivayeti esas almışlardır. Medine Ubey b. Ka b ın öğrencileri, Zeyd. b. Eslem ve Muhammed b. Ka b el Kurazî gibi tabiîler Medine ekolünü oluşturmuşlardır. Kûfe Abdullah İbn Mesud un öğrencileri İbrahim en- Nehâî, Hammad ve Alkame gibi tâbiînin önde gelen müfessirleri nakil yanında dirayet yöntemini kullanan Kûfe ekolünün temelini atmışlardır.

20 Biliyor musunuz? Tâbiîn, Peygamberimizle bizzat karşılaşmamış ve ayetlerin indirilişine tanıklık etmemişlerdir. Bundan dolayı Tâbiîn Dönemi müfessirleri, ayetleri yorumlarken daha fazla açıklama yapma gereği duymuşlardır. Kur an Tâbiîn Döneminde tamamen tefsir edilmeye başlanmıştır.

21 Tâbiîn Döneminde

22 Tâbiîn Dönemi tefsir faaliyetleri sonucunda bütün Kur an ayetleri tefsir edilmiş ve tefsir müstakil bir ilim olarak ortaya çıkmaya başlamıştır.

23 Tefsir kitaplarından hangilerini biliyorsunuz?

24 2. Tedvin Dönemi ve Sonrasındaki Gelişmeler Tedvin Toplamak, kaydetmek, yazıya geçirmek demektir. Rivayet yoluyla nakledilen sözlü ve dağınık haldeki yazılı bilgileri toplamak, düzenli bir şekilde yazıya geçirerek kitap oluşturmak anlamında kullanılır.

25 Tefsirin tedvini, Kur an tefsiriyle ilgili bilgilerin ve rivayetlerin düzenli bir şekilde kitaplarda toplanmasıdır. Tefsirle ilgili rivayetlerin tedvin edilmesi üç aşamada gerçekleşmiştir.

26 1. Aşama Peygamberimiz ve sahabenin dönemidir. Sözlü kültürün yaygın olduğu bu zamanda Kur an itina ile yazılmış, diğer yazılı veya sözlü bilgilerin ona karışması önlenmiştir. 2. Aşama Peygamberimizden sonra yazılmış hadis sahifeleri ve ezberlenen diğer rivayetler çeşitli mecmualarda toplanmaya başlanmıştır. Kur an daki kelimeler, başka dillerden Kur an a giren kelimeler, eş sesli ve eş anlamlı kelimeler üzerine araştırmalar yoğunlaşmıştır. 3. Aşama Tâbiîn Döneminin sonlarından itibaren başlayan Tedvin Dönemidir. Bu dönemde tefsir rivayetleri yanında konu ile ilgili diğer bilgiler de bir araya getirilerek Kur an baştan sona tefsir edilmiş, kitaplar yazılmaya başlanmıştır.

27 Biliyor musunuz? Kur an-ı Kerim i baştan sona tefsir eden ilk yazılı kitap, Mukâtil b. Süleyman ın (ö. ) Kitabu t-tefsiri l-kebir idir.

28 Müfessirler, tefsir yaparken yöntem bakımından ikiye ayrılmışlardır: Rivayet Dirayet

29 Rivayet Tefsirleri Kaynak olarak Kur an, hadis, sahabe ve tâbiîn sözlerine dayanan tefsirlerdir. Rivayet yönteminde bir ayet tefsir edilirken önce konuyla ilgili ayetlere, hadislere, sonra da sahabe ve tâbiîn sözlerine ve bunların dışında tarih bilgilerine başvurulur. Rivayet tefsirleri Peygamberimizin ve sahabenin Kur an ayetlerini nasıl anladıklarını ve uyguladıklarını anlatmaları bakımından önemlidir.

30 Biliyor musunuz? Muhammed b. Cerir et-taberî nin Câmiu l-beyân an Te vîl-i Âyi l Kur ân adlı eseri rivayet tefsirleri arasında önemli bir yere sahiptir.

31 Rivayet Tefsirleri: Yöntem Örnek İsim Kaynak Konuyla ilgili haberleri nakletmek Taberî Tefsiri, Suyutî Tefsiri Menkul Tefsir, Me sur Tefsir, Naklî Tefsir Hadis, sahabe ve tâbiîn sözleri, diğer tarihî haberler

32 Ebu l-leys es-semerkandî Tefsiru l Kur ani l-azîm İbn-i Ebî Hâtim Tefsîru l- Kur âni l-azîm İbn Kesîr Tefsîru l- Kur âni l-azîm Celaleddin es-suyûtî ed-durru l- Mensûr Ebu Muhammed el-huseyn el- Bagavî Meâlimu t- Tenzîl Ebu Tâhir el-firûzâbâdî Tenvîru l-mikbâs min Tefsîr-i İbn Abbâs

33 Dirayet Tefsirleri Peygamberimizin hadislerini, sahabe ve tâbiînin sözlerini esas almanın yanında Arap dili ve edebiyatının imkânlarına, içtihada, akli çıkarımlara ve gerektiğinde diğer ilimlere dayanan tefsir çalışmalarına denir. Dirayet yöntemini kullanan müfessirler, hadis, fıkıh ve kelam gibi ilimler yanında lügat, gramer ve edebiyat gibi dilbilimi ile ilgili ilimlere önem vermişlerdir. Dirayet Tefsirleri Dilbilimsel Fıkhî/Ahkam Tasavvufî Kelamî

34 Dilbilimsel Tefsir Farklı milletlerden insanların Müslüman olmaları ve Kur an ı anlama istekleri dilbilimsel tefsir çalışmalarını hızlandırmıştır. Anlaşılması zor veya yabancı kökenli kelimelerin anlamlarını araştıran çalışmalar Garîbu l-ku ran adlı kitaplarda toplanmıştır. Eş sesli ve eş anlamlı kelimelerini araştıran çalışmalar ise el-vücûh ve n-nezâir adlı kitaplarda toplanmıştır

35

36 Mecâzü l- Kur an Te vîlü Müşkili l- Kur an el-keşşâf Ebu Ubeyde İbn Kuteybe Zemahşerî Dinbilimsel tefsire örnektir.

37 Kelamî Tefsir Allah ın (c.c.) birliği, melekler, kitaplar, peygamberler, ahiret ve kader ile ilgili ayetlerin anlaşılması ve yorumlanması, Müslümanların inançlarının sağlam temellere dayanması ve inanç esaslarının savunulması, kelamî tefsirin doğmasına sebep olmuştur.

38 Te vîlâtu l- Kur ân ve Te&#;vîlât-ı Ehl-i Sünne Mefâtihü l- Gayb İmam Mâturîdî Fahreddin er-râzî Kelamî tefsire örnektir.

39 Fıkhî Tefsir İbadet ve muamelatı içeren ahkâm ayetlerinin tefsiridir. Kur an daki ahkâm ayetlerini açıklamalarından dolayı genellikle Ahkâmü l-kur an diye isimlendirilmiştir.

40 Tefsirü l-hams Mie Âye mine l-kur an Ahkâmu l- Kur an el-câmî li Ahkâmu l- Kur an Mukâtil b. Süleyman İmam eş-şafii Maliki âlim Kurtubî Fıkhî tefsire örnektir.

41 Tasavvufî Tefsir Müslümanlar arasında özellikle dünyevileşmeye tepki olarak ahlaki bir hayat sürme ve ruhu arındırma anlayışı gelişmiştir. Bu anlayışı benimseyen âlimlerden bazıları, kendi anlayışları ile ilgili gördükleri ayet ve hadisleri bir araya getirerek tefsir yapmışlardır.

42 Tefsîru l Kur âni l Azîm Hakâiku t Tefsîr Letâifü l-işârât bi Tefsîri l- Kur ân Sehl b. Abdullah et-tüsterî Ebu Abdurrahman es-sülemî Kuşeyrî Tasavvufî tefsire örnektir.

43 Tefsir kitaplarından ve tefsir yapan alimlerden hangilerini biliyorsunuz?

44 Taberî nin Tefsiri Câmiu l-beyân an Te vîli Âyil-Kur an Kur an ayetlerinin yorumlarına ait açıklamalar ansiklopedisi özelliğini taşıyan ilk eserdir. Tefsir yapılırken hadislerden, sahabe ve tabiin sözlerinden, kıraat farklılıklarından, dilbilimlerinden, şiirden ve tarihten istifade edilmiştir.

45 Taberî Kimdir? Adı Muhammed b. Cerir et-taberî dir. / yılında Taberistan ın Âmûl şehrinde doğmuştur. İlim elde etmek için Rey, Basra, Kûfe, Medine, Suriye ve Mısır gibi beldeleri dolaştıktan sonra Bağdat a yerleşmiştir. Bağdat ta dersler vermiş ve kendi fıkhi görüşlerini öğretmiş ve burada ünlü tefsirini yazmıştır. Bağdat ta / yılında vefat etmiştir.

46 Mâturîdî nin Tefsiri Te vîlâtü l-kur an Tefsir ilmine, kelâm, fıkıh ve fıkıh usulüne dair konulara ağırlık verilmiştir. Eserde Hz. Peygamber, sahabe ve diğer âlimlerden nakledilen rivayetlere başvurulmakla beraber, dirayet yöntemi daha ağır basmaktadır.

47 Mâturîdî Kimdir? Adı Ebu Mansur el-mâturîdî dir. Özbekistan sınırları içerisinde bulunan Semerkand ın Maturid köyünde doğmuştur. Aslen Türk tür. Kelam, mezhepler tarihi, usûl-i fıkıh ve tefsir alanında yetkin bir alimdir. İmam-ı Azam Ebû Hanife nin yolunu takip etmiştir. Semerkand da vefat etmiştir.

48 Zemahşerî nin Tefsiri el-keşşâf Dirayet tefsiri olan El- Keşşâf Kur an ın lügat, nahiv, belagat ve i&#;caz yönlerinden incelemeye büyük önem vermiştir. Ayetlerin yorumunda, sebeb-i nüzullerinin ve surelerin faziletinin belirlenmesinde hadisler ve sahabe sözleri nakledilmiştir.

49 Zemahşerî Kimdir? Adı Carullah Mahmud b. Ömer ez-zemahşerî dir. Türkmenistan sınırları içerisinde bulunan Zemahşer kasabasında yılında doğmuştur. Buhara, Horasan, İsfahan, Bağdat, Şam, Mekke gibi şehirleri dolaşarak ilmini geliştirmiştir yılında Harizm in Cürcâniyye kasabasında vefat etmiştir.

50 Râzî nin Tefsiri Mefâtihu l-gayb Eser, tefsirle birlikte zamanının çeşitli bilimsel bilgilerini de içeren ansiklopedik bir kaynak niteliğindedir.

51 Râzî Kimdir? Adı Fahreddin er-râzî dir. / yılında Hazar Denizi nin güneyinde bulunan Rey şehrinde doğmuştur. Tefsir dışında kelam, fıkıh, felsefe, tıp, matematik alanlarında uzmanlaşmıştır. Merağa, Buhara, Semerkand, Gazne, Herat gibi şehirlerde, Harizm ve Hind beldelerinde dolaşıp vaazlar vermiş, ilmî tartışmalara katılmıştır. / yılında Herat ta vefat etmiştir.

52 Beyzâvî Tefsiri Envâru t-tenzil ve Esrâru t-te vîl Beyzavî nin tefsir kaynakları, Zemahşerî ve Râzî nin tefsirleri ile Ragıp el-isfehânî nin el-müfredat adlı eseridir. Medreselerde ders kitabı olarak okutulmuş ve üzerine yüzlerce şerh ve haşiye yazılmıştır.

53 Beyzâvî Kimdir? Adı Abdullah b. Ömer b. Muhammed el-beyzâvî dir. İran sınırlarında bulunan Şiraz şehri yakınlarındaki Beyzâ da doğmuştur. Tefsir, fıkıh, kelam, mantık, nahiv ve belagatte yetkinleşmiş ve bu alanlarda eserler vermiştir. Tebriz de / yılında vefat etmiştir.

54 Kurtubî Tefsiri el-câmi li Ahkâmi l-kur an Tefsirin girişinde Kur an ın fazileti, tilaveti, ezberlenmesi, yazılması, toplanması, tertibi, tefsiri, harekelenmesi, i câzı gibi konular ele alınmıştır. Ayetlerin nüzul sebeplerine, ayetlerdeki kıraat ihtilaflarına, lügat ve nahiv gibi konulara yer verilmiştir. Tefsirde hem rivayet hem de dirayet tefsir metodu uygulanmıştır

55 Kurtubî Kimdir? Adı Muhammed b. Ahmed Kurtubî dir. Endülüs ün ilim merkezlerinden biri olan Kurtuba da doğmuştur. Birçok İslam şehrini dolaşarak ilmini geliştirdikten sonra Mısır a yerleşmiştir. Mısır da / yılında vefat etmiştir.

56 Taberî Mâturîdî Zemahşerî Râzî Beyzâvî tefsirinin en önemli özelliklerinden biri Ayetlerin tefsiri ile ilgili Peygamberimizin hadislerini, sahabe ve tâbiîn sözlerini Tefsir bize Tarihi nakletmesidir. Ayetleri tefsir ederken ehl-i sünnetin yorumlarını içermesidir. Kur an ın i cazı ve dilbilimleri açısından bütün yönleriyle ele alınmasıdır. Ayetlerin yorumuyla ilgili bütün bilgileri içeren ansiklopedik bir eser olmasıdır. Kendinden önceki tefsirleri özlü bir şekilde özetlemiş olmasıdır. Kurtubî Ahkâm ayetlerini tefsir ederek onlardan çıkarılabilecek fıkhi hükümleri açıklamasıdır.

57 Türkçe tefsir kitaplarından hangilerini biliyorsunuz?

58 3. Türkçe Tefsir Çalışmaları Kur&#;an&#;ın Türkçe olarak birçok tefsir ve meali yazılmıştır.

59 yılları arasında Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır&#;ın yazdığı tefsir kitabıdır. Eserin başında tercüme, tevil ve tefsir arasındaki farkları açıklamış ve tefsirinde bağlı kalacağı esasları, kaynaklarını belirtmiştir. Tefsirinde; ayet sayılarını, nuzül sebebini, surede geçen kavramları ve surelerin faziletini açıklamıştır. Hak Dini Kur an Dili

60 Antalya nın Elmalı ilçesinde yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı, hafızlık yaptı. Daha sonra İstanbul da dinî ilimler, edebiyat, felsefe ve musiki öğrendi. Kimdir? Medreselerde mantık, usûl-ı fıkıh ve fıkıh; Mülkiye Mektebi nde vakıf hukuku dersleri verdi de vefat etti ve İstanbul Sahrayı Cedit Mezarlığına defnedildi. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır

61 Celal Yıldırım tarafından kaleme alınan Türkçe bir tefsirdir. Eser toplam 14 ciltten oluşmaktadır. Ayetlerin tefsiri yapılırken genç kuşaklar göz önünde bulundurulmuş, dönemin ilmi çalışmaları dikkate alınmış, yeri geldikçe Tevrat, İncil ve Kur an-ı Kerim arasında mukayese yapılmış, ayetlerin iniş sebepleri tespit edilerek özet mahiyetinde açıklama yapılmıştır. Konulu tefsir metodu benimsenmiştir. İlmin Işığında Asrın Kur an Tefsiri

62 Kimdir? yılında Diyarbakır ın Kulp ilçesinde doğdu. Celal Yıldırım Türkiye deki ve Mısır daki medreselerde on beş yıl boyunca din eğitimi aldı. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliği görevinde bulundu, yılında emekli oldu.

63 Ömer Nasuhi Bilmen tarafından yazılan eser hem meal hem de tefsir niteliğindedir. Ayetlerin önce Arapça asılları, ardından Türkçe mealleri ve daha sonra da izah başlığıyla tefsirleri yapılmıştır yılları arasında sekiz cilt olarak İstanbul da yayınlanmıştır. Kur an-ı Kerim in Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri

64 yılında Erzurum da doğdu. İlk eğitiminden sonra İstanbul da hukuk öğrenimini tamamladı. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Kimdir? Medreselerde, İstanbul İmam- Hatip Okulunda ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde fıkıh usulü ve kelam dersleri okuttu. İstanbul Müftülüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı yaptı de İstanbul da vefat etti. Ömer Nasuhi Bilmen

65 Daha önce bir Kur an-ı Kerim meali okudunuz mu? Okuduğunuz meal kime aitti?

66 Kur an-ı Kerim, insanları doğru yola iletmek için gönderilmiş bir kitaptır. O, sadece belli bir ırka değil bütün insanlığa gönderilmiştir. Kur an, ilk muhataplarının dili olan Arapça ile indirilmiş, daha sonra yeryüzündeki dillerin çoğuna tercüme edilmiştir.

67 Biliyor musunuz? İlk kısmi tercümeler Uygur alfabesiyle yapılmıştır. Kur an-ı Kerim in mevcut Türkçe çevirilerinin en eskisi / yılında Şirazlı Hacı Devletşah oğlu Mehmet tarafından Oğuz lehçesi ile yazılmıştır.

68 Kur an&#;ı Hâkîm ve Meal-i Kerim Hasan Basri Çantay İlk defa yılında üç cilt halinde basılmıştır. İçindekiler birinci cildin, özel isim indeksleri ise her cildin sonunda verilmiştir. Mealinin girişinde geçmiş dönemlerde yapılmış tercümeler üzerinde durulmuştur. Kur an ı Kerim in iki sayfası yan yana konulmuş, altına ve karşı sayfasına da ayetlerin mealleri yapılmıştır.

69 Kur an-ı Kerim Meali Heyet Ankara da yılında Diyanet İşleri Başkanlığınca yayımlanmıştır. Girişte Kur an ın tarihi, i&#;cazı, tercüme ve meal arasındaki farkların neler olduğu üzerinde kısaca durulmuştur. Ayetlerde geçen kelime ve kavramlar dipnotlarda kısaca açıklanmış, konuyla ilgili kısa açıklamalar yapılarak verilen anlamın daha kolay anlaşılması sağlanmıştır.

70 Kur an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali Heyet Türkiye Diyanet Vakfı adına ilk defa yılında yayımlanmıştır. Girişte Kur an tarihi ve meal üzerine kısa bilgiler verilmiştir. Sure girişlerinde surenin adı, nüzul sebepleri ve ayet sayısı üzerine kısa bilgiler verilmiştir. Mealde yer yer parantezler kullanılarak bazı kısa açıklamalarla ayetin daha iyi anlaşılması sağlanmıştır.

71 4. Tefsirden Tefekküre Maun Suresi ve Tefsiri Adını son ayetinde geçen Maûn kelimesinden alır. Mekke de inmiştir ve yedi ayettir. İniş sırasına göre on yedinci, mushaftaki sıraya göre yüz yedinci suredir. Yetimlerle ilgili incitici davranışlar sergileyen, dini yalanlayan, ahirette hesaba çekileceğine inanmayan, etrafındakileri hor gören kişiler hakkında nazil olmuştur.

72 "Dini yalanlayanı gördün mü?" Dini yalanlamak, insanların yaptıkları iyilik ya da kötülüklerin Allah katında bir karşılığı olduğunu reddederek hesap gününü yalanlamak anlamındadır. Gördün mü? sorusunun anlamı, hem gözle gördün mü hem de anlayıp bildin mi demektir. Bu soru ile başlanmasının nedeni, muhatabı, ahireti inkar eden insanda ne gibi bir itikadi sapkınlık olduğunu düşünmeye davet etmektir.

73 Ayette geçen din kelimesi çoğunlukla kıyamet günü ve İslam anlamında kullanılır. Peygamberimiz, yaşadığı ortamda insan ve toplum düzenini bozan uygulamalara karşı çıkmış ve bu yüzden müşrikler tarafından atalarının dinini inkâr etmekle suçlanmıştır. Allah (c.c.) bu surede asıl dini inkâr edenlerin müşriklerin olduğunu açıklamaktadır. Burada dini yalanlamakla kastedilen şey hesap gününü yok saymaktır.

74 İşt e o, yetimi itip kakar." Babası ölmüş olan çocuğa yetim denir. Buradaki yetimin birden fazla manası vardır. Birincisi, yetimin hakkını yer ve babasının bıraktığı mirasa el koyarak yetimi kovar. İkincisi, yetim ona yardım için gelirse merhamet etmez, hatta yanından kovar. Üçüncüsü, o yetime zulmeder.

75 Yetimi itip kakma, yetim ve yoksullara gereken ilgiyi göstermeyerek onlarla ilgili toplumsal sorumluluğu reddetmek anlamına gelir. Yetim ve yoksul kimselerle ilgili olarak sorumluluk duymamak, hesap gününü yalanlamakla bir tutulmuş ve böyle davrananlar uyarılmıştır.

76 "Yoksulu doyurmaya teşvik etmez." Miskin, yoksul ve düşkün demektir. Dini yalanlayan kimsenin; miskinin ihtiyacı olan yemeği vermediğini, ona kendi yemeğini vermediği gibi başkalarını da onu doyurmaya teşvik etmediğini belirtir. Oysa o yemek fakire aittir, onun hakkıdır, yemeği verenlere ait değildir. Veren, onu bir bahşiş olarak vermemekte, tersine, fakirin hakkı olduğu için zorunlu olarak vermektedir.

77 "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki; Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (ibadetlerinde hayır ve hasenatlarında) gösteriş yapanlardır, hayra da (her türlü infaka) mâni olurlar." Burada gerçek manada Allah a (c.c.) karşı kulluk görevini yerine getirmeyenler eleştirilmektedir.

78 Bu surede namaz kılmalarına rağmen olumsuz tutumları olanlara üç örnek verilmiştir: Namazın özünden uzak olmaları İbadetlerinde gösteriş yapmaları Hayra engel olmaları, mâli ve insani yardımlara karşı çıkmaları

79 Surede öne çıkan en önemli nokta; ibadetlerde şekil şartları vazgeçilmez olmakla birlikte iman, niyet, ihlas, huşu, takva, ihsan gibi kavramlara da önem vermemiz gerekir.

80 Kevser Suresi ve Tefsiri Adını ilk ayette geçen Kevser kelimesinden almıştır. Mekke de inmiştir ve üç ayettir. Mushaf taki sıralamada iniş sırasına göre suredir. Kur ân-ı Kerim in en kısa suresidir.

81 "Biz sana kevseri verdik." Kevser, çok hayır ve çokluk demektir. Tefsirlerde Kevser; bitip tükenmez iyilik, risalet, vahiy, rahmet, mağfiret, bereket, cennetteki bir havuz ve İslam Dini gibi farklı şekillerde yorumlanmıştır.

82 "O halde, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes." Allah ın verdiği sayısız nimetlere şükretmek için namaz kılınması istenmiştir. Namaz, Allah ı anmaktır ve namazla Allah övülür. Bazı alimler burada kast edilen namazın beş vakit namaz olduğunu belirtirken bazıları bu namazın bayram namazı olduğunu ve bayram namazını kılıp kurban kesilmesi gerektiğini belirtmiştir.

83 "Asıl soyu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir." Müşriklerden bazıları Hz. Muhammed in erkek çocuğu olmadığı için ona soyu kesik demişlerdir. Bu inen ayetlerle işin onların düşündüğü gibi olmadığı belirtilmiştir. Ebter kelimesi, soyu kesik demek olduğu gibi her türlü hayırdan kesilmeyi, işin devamının gelmeyeceğini de içerir. Ayet, hayrın servet, mal ve evlat sahibi olmaktan ziyade güçlü bir düşünce, sağlam bir inanç ve sarsılmaz bir ahlak sahibi olmakla elde edilebileceğini anlatmıştır.

84 Bakara Suresi Ayetler ve Tefsiri Amenerrasûlü olarak bilinir. İmanın temel esaslarından bazıları ifade edilir. Müslümanların iman ettikten sonra güzel ameller yapması istenir.

85 Allah ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. O nun elçileri arasında ayırım yapmayız ve İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbimiz, gidiş sanadır dediler Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!

86 Allah a (c.c.) meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, hayatın sonunda O na verilecek hesaba inanmak, imanın temel şartlarındandır. Müslüman bir kimsenin iman esaslarını ayırt etmeden hepsine inanması gerekir. Bunları kabul ettikten sonra bir Müslümanın tutumu, Allah ın (c.c.) her emrine itaat etmek olduğu vurgulanır. Aynı zamanda iyi amellere devam edilmesi ve Allah tan (c.c.) bağışlanma ve af dilenmesi gerektiği belirtilir.

87 Kişi ancak kendi işlediği iyi amellerin mükâfatını görür, başkalarının yaptığı iyiliklerin karşılığını alamaz. Eğer bir kimse bir iyiliğe vesile olmuşsa onun sevabının bir mislini alır. Aynı şekilde eğer bir kimse, bir kötülüğe vesile olmuşsa onun günahının bir mislini yüklenmiş olur. Yüce Allah, müşriklerin müminlere yaptığı işkencelere karşı dua edilmesi gerektiğini bildirmiş ve bu ayetle nasıl dua edilmesi gerektiğini insanlara öğretmiştir.

88 Ünitemizi Değerlendirelim 1. Tefsir çalışmalarının ilk dönemi hakkında kısaca bilgi veriniz. 2. Sahabe dönemi tefsir çalışmalarının özellikleri nelerdir? 3. Rivayet tefsirlerine örnek veriniz. 4. Muhammed b. Cerir et-taberî kimdir? Hayatı hakkında bilgi veriniz. 5. Kur an-ı Hakim ve Meal-i Kerim eseri hakkında bilgi veriniz.

89 Cevaplayalım 1. Kaynak olarak Kur an, hadis, sahabe ve tâbiîn sözlerine dayanan tefsirlerdir. Bu yönteme göre bir ayet tefsir edilirken önce konuyla ilgili ayetlere ve hadislere bakılır daha sonra da sahabe ve tabiîn sözlerine başvurulur. Hakkında bilgi verilen tefsir türü aşağıdakilerden hangisidir? A) Ahkam B) Dirayet C) Kelamî D) Rivayet E) Tasavvufî

90 2. Kur an-ı Kerim i baştan sona tefsir eden ilk kitap aşağıdakilerden hangisidir? A) Kitabu t-tefsiri l-kebir B) Tefsiru l Kur ani l-azîm C) Meâlimu t-tenz il D) Mefâtihu l-gayb E) Tevîlatü l-kur ân

91 3. Anlaşılması zor veya yabancı kökenli kelimelerin anlamlarını araştırarak yapılan tefsir çalışmalarıdır. İman esasları ile ilgili ayetlerin anlaşılması ve yorumlanması için yapılan tefsir çalışmalarıdır. İbadet ve muamelatı içeren ahkâm ayetlerinin açıklamasıyla ilgili yapılan tefsir çalışmalarıdır. Ahlak ayetlerini esas alarak ruhu dünyevi olandan arındırmaya çalışmak amacıyla yapılan tefsir çalışmalarıdır. Yukarıda hangi tefsir çeşidi hakkında bilgi verilmemiştir? A) Tasavvufî B) Fıkhî C) Kelamî D) Dilbilimsel E) Rivayet

92 yılında Hazar Denizi nin güneyinde bulunan Âmûl şehrinde doğmuştur. İlim elde etmek için Rey, Basra, Kûfe, Medine, Suriye ve Mısır gibi beldeleri dolaştıktan sonra Bağdat a yerleşmiştir. Burada dersler vermiş ve kendi fıkhi görüşlerini öğretmiştir. Câmiu l-beyân an Te vîli Âyil-Kur an tefsirini burada yazmıştır. Târîhu l-ümem ve l-mülûk adlı eseri onun aynı zamanda tarih alanında da söz sahibi olduğunu göstermiştir. Hakkında bilgi verilen müfessir aşağıdakilerden hangisidir? A) Abdullah b. Ömer b. Muhammed el-beyzâvî B) Carullah Mahmud b. Ömer ez-zemahşerî C) Ebu Mansur el-mâturîdî D) Fahreddin er-râzî E) Muhammed b. Cerir et-taberî

93 5. Tefsirin girişi, Ulûmu l-kur an olarak bilinen bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümde Kur an ın fazileti, tilaveti, ezberlenmesi, yazılması, toplanması, tertibi, tefsiri, harekelenmesi, i câzı gibi konular ele alınmıştır. Ayetler açıklanırken hangi kaynaklardan istifade edildiğine değinilmiş, hangi görüşün kime ait olduğu belirtilmiştir. Ayrıca ayetlerin nüzul sebeplerine, ayetlerdeki kıraat ihtilaflarına, lügat ve nahiv gibi konulara da yer vermiştir. Hakkında bilgi verilen tefsir ve müfessir aşağıdakilerden hangisidir? A) Beyzâvî: Envâru t-tenzil ve Esrâru t-te vîl B) Kurtubî: el-câmi li Ahkâmi l-kur an C) Mâturîdî: Te vîlâtü l-kur an D) Râzî: Mefâtihu l-gayb E) Zemahşerî: el-keşşâf

94 Hazırlayanlar Furkan Özüdoğru Hatice Büşra Paksoy Dilek Menküç Tüm hakları Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ne aittir. Bu materyalin hazırlanmasında DOGM ders kitapları temel alınmıştır.

Allah&#;ın Varlığının ve Birliğinin Delilleri [DETAYLI]

Selamun aleyküm kardeşler bu yazımızda Allah&#;ın Varlığının ve Birliğinin Delillerini bir araya getirdik yazı baya uzun oldu ancak faydalı olacaktır inşaalah. Alt tarafta konu başlıklarını yazdık onlara tıklayarak direk o bölüme atlayabilirsiniz yada hepsini okuyabilirsiniz tavsiyem hepsini okumanız yönündedir bu yazıyı tamamen okuduğunuz zaman bir iki kitap bitirmiş kadar olacaksınız o yüzden yanınıza not defterinizi de almayı unutmayın 🙂
 

EVRENİN HESAPLANAMAYAN BÜYÜKLÜĞÜ

Muhteşem büyüklükteki evrenin sahip olduğu hassas dengeler, bu kusursuz düzenin Allah’ın üstün yaratışı sonucunda var olduğunu kanıtlamaktadır.

Bilimsel gelişmelerin bizlere işaret ettiği çok önemli bir nokta var. Evrenin muhteşem büyüklüğü!Evrenin büyüklüğü üzerinde düşündüğümüzde karşımıza çok  muazzam boyutlar çıkar. 
Dünya gezegeni, bildiğimiz gibi Güneş Sisteminin bir parçasıdır. Bu sistem, evrenin içindeki diğer yıldızlara göre orta-küçük bir yıldız olan Güneş&#;in etrafında dönmekte olan dokuz gezegenden ve onların elli dört uydusundan oluşur. Dünya, bu sistemde Güneş&#;e en yakın üçüncü gezegendir. Güneş&#;in çapı, Dünya&#;nın çapının katı kadardır. Bunu bir benzetmeyle açıklayalım; eğer çapı km. olan Dünya&#;yı bir misket büyüklüğüne getirirsek, Güneş de bildiğimiz futbol toplarının iki katı kadar büyüklükte yuvarlak bir küre haline gelir. Ama asıl ilginç olan, aradaki mesafedir. Gerçeklere uygun bir model kurmamız için, misket büyüklüğündeki Dünya ile top büyüklüğündeki Güneş&#;in arasını yaklaşık metre yapmamız gerekir. Güneş Sisteminin en dışında bulunan gezegenleri ise kilometrelerce öteye taşımamız gerekecektir.
Ancak bu kadar dev bir boyuta sahip olan Güneş Sistemi, içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisine oranla oldukça küçük boyutlardadır. Çünkü Samanyolu Galaksisinin içinde, Güneş gibi ve çoğu ondan daha büyük olmak üzere yaklaşık milyar yıldız vardır. Bu yıldızların içinde Güneş&#;e en yakın olanı Alpha Centauri&#;dir. Eğer Alpha Centauri&#;yi az önce yaptığımız ölçeğe, yani Dünya&#;nın misket büyüklüğünde olduğu ve Güneş ile Dünya&#;nın arasının metre tuttuğu ölçeğe yerleştirirsek, onu Güneş&#;in 78 bin kilometre uzağına koymamız gerekir!
Modeli biraz daha küçültelim. Dünya&#;yı gözle zor görülen bir toz zerresi kadar yapalım. O zaman Güneş ceviz büyüklüğünde olacak ve Dünya&#;ya üç metre mesafede yer alacaktır. Bu ölçek içinde Alpha Centauri&#;yi ise Güneş&#;ten kilometre uzağa koymamız gerekir. 

Samanyolu Galaksisi, işte aralarında bu denli devasa mesafeler bulunan milyar yıldızı barındırır. Spiral şeklindeki bu galaksinin kollarının birisinde, bizim Güneşimiz yer almaktadır.
Ancak ilginç olanı, Samanyolu Galaksisinin de uzayın geneli düşünüldüğünde çok &#;küçük&#; bir yer kapladığıdır. Çünkü uzayda başka galaksiler de vardır, hem de tahminlere göre, yaklaşık milyar kadar. Bu galaksilerin arasındaki boşluklar ise, Güneş ile Alpha Centauri arasındaki boşluğun milyonlarca katı kadardır. 
George Greenstein, bu şaşkınlık uyandıran büyüklükle ilgili, The Symbiotic Universe (Simbiyotik Evren) adlı kitabında şöyle yazar:“Eğer yıldızlar birbirlerine biraz daha yakın olsalar, astrofizik çok da farklı olmazdı. Yıldızlarda, nebulalarda ve diğer gök cisimlerinde süregiden temel fiziksel işlemlerde hiçbir değişim gerçekleşmezdi. Uzak bir noktadan bakıldığında, galaksimizin görünüşü de şimdikiyle aynı olurdu. Tek fark, gece çimler üzerine uzanıp da izlediğim gökyüzünde çok daha fazla sayıda yıldız bulunması olurdu. Ama pardon, evet; bir fark daha olurdu: Bu manzarayı seyredecek olan &#;ben&#; olmazdım&#; Uzaydaki bu devasa boşluk, bizim varlığımızın bir ön şartıdır.” (George Greenstein, The Symbiotic Universe. s. 21)Greenstein, bunun nedenini de açıklar; uzaydaki büyük boşluklar, bazı fiziksel değişkenlerin tam insan yaşamına uygun biçimde şekillenmesini sağlamaktadır. Ayrıca Dünya&#;nın, uzay boşluğunda gezinen dev gök cisimleriyle çarpışmasını engelleyen etken de, evrendeki gök cisimlerinin arasının bu denli büyük boşluklarla dolu oluşudur.

Evrenin bu büyüklüğünü ve muhteşem düzenini kusursuz bir uyum içinde yoktan vareden alemlerin Rabbi olan Allah’tır. Evrenin büyüklüğü ve sahip olduğu hassas dengeler, Allah&#;ın üstün yaratma sanatının apaçık delilleridir. Modern bilimin ulaştığı bu sonuç ise, Kuran&#;da bundan 14 yüzyıl önce haber verilmiş olan bir gerçeğin doğrulanmasından ibarettir.Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah&#;tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara Kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O&#;nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir. (Araf Suresi, 54)

VAN ALLEN KUŞAKLARI 

&#;Van Allen Kuşakları&#; denilen ve Dünya&#;nın manyetik alanından kaynaklanan bir tabaka, gezegenimize gelen zararlı ışınlara karşı bir kalkan görevi görür. Güneş&#;ten ve diğer yıldızlardan sürekli olarak yayılan bu ışınlar, insanlar için öldürücü etkiye sahiptir. Özellikle Güneş&#;te sık sık meydana gelen ve &#;parlama&#; adı verilen enerji patlamaları, Van Allen Kuşakları olmasa, Dünya&#;daki tüm yaşamı yok edebilecek güçtedir. 

Van Allen Kuşakları&#;nın yaşamımız açısından önemini Dr. Hugh Ross şöyle anlatmaktadır: 
Dünya, Güneş Sistemi&#;ndeki gezegenler arasında en yüksek yoğunluğa sahiptir. Bu geniş nikel-demir çekirdeği büyük bir manyetik alandan sorumludur. Bu manyetik alan Van Allen radyasyon koruyucu tabakasını meydana getirir. Bu tabaka yeryüzünü radyasyon bombardımanından korur. Eğer bu koruyucu tabaka olmasaydı Dünya&#;da hayat mümkün olmazdı. 

Manyetik alanı olan ve kayalık bölgelerden oluşan diğer tek gezegen Merkür&#;dür. Fakat bu manyetik alanın gücü Dünya&#;nınkinden kat daha azdır. Van-Allen radyasyon koruyucu tabakası Dünya&#;ya özeldir.
Geçtiğimiz yıllarda tespit edilen bir parlamada açığa çıkan enerjinin, Hiroşima&#;ya atılanın benzeri milyar atom bombasına eş değer olduğu hesaplanmıştır. Parlamadan 58 saat sonra pusulaların ibrelerinde aşırı hareketler gözlenmiş, Dünya atmosferinin km üstünde sıcaklık sıçrama yapıp ° C&#;ye yükselmiştir. Kısacası, Dünya&#;nın üzerinde, kendisini sarıp kuşatan ve dış tehlikelere karşı koruyan mükemmel bir sistem işler. 

EVRENİN GENİŞLEME HIZINDAKİ MUCİZEVİ ÖLÇÜ

Evrenin genişleme hızı, evrenin şu anki yapısının oluşabilmesi açısından son derece kritik bir değere sahiptir. Eğer genişleme hızı çok az daha yavaş olsaydı, bütün evren, daha Güneş Sistemleri tam anlamıyla düzenlenemeden tekrar içine çökmüş olacaktı. Eğer evren biraz daha hızlı genişliyor olsaydı, madde ne galaksileri ne de yıldızları bir daha asla oluşturamayacak biçimde boşlukta dağılıp gidecekti. Her iki durum da, canlılığın ve bizlerin var olamaması anlamına seafoodplus.info bunların hiçbiri gerçekleşmemiş ve evrenin genişleme hızının sahip olduğu son derece hassas değer sayesinde şimdiki evren ortaya çıkmıştır. Peki bu denge ne kadar hassastır? 

Avustralya&#;daki Adelaide Üniversitesi&#;nden ünlü matematiksel fizik profesörü Paul Davies, bu soruyu cevaplamak için uzun hesaplar yapmış ve inanılmaz bir sonuca ulaşmıştır Davies&#;e göre, kainatın yaratıldığı büyük patlamanın ardından gerçekleşen genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda (1/) bile farklı olsaydı, evren ortaya çıkamazdı. Milyar kere milyarda bir ifadesi rakamsal olarak şöyle yazılır:
&#;0,&#;. 

Yani bu derece astronomik küçüklükte bir farklılık dahi evrenin var olamaması demekti. Bu nedenle Big Bang herhangi bir patlama değil, her yönüyle çok iyi hesaplanmış ve düzenlenmiş bir oluşumdur.

GÖK CİSİMLERİNİN ARALARINDAKİ MESAFELER

Dünya gezegeni, bildiğimiz gibi Güneş Sistemi&#;nin bir parçasıdır. Güneş Sistemi ise, kusursuz bir planın ve mükemmel dengelerin bulunduğu bir mekandır. Güneş&#;in çapı, Dünya&#;nın çapının katı kadardır. Bunu bir benzetmeyle açıklayalım: Eğer çapı km olan Dünya&#;yı bir misket büyüklüğüne getirirsek, Güneş de bildiğimiz futbol toplarının iki katı kadar büyüklükte yuvarlak bir küre haline gelir. Asıl ilginç olan, aradaki mesafedir. Gerçeklere uygun bir model kurmamız için, misket büyüklüğündeki Dünya ile top büyüklüğündeki Güneş&#;in arasını yaklaşık metre yapmamız gerekir. Güneş Sistemi&#;nin en dışında bulunan gezegenleri ise kilometrelerce öteye taşımamız gerekecektir. 
Gök cisimlerinin uzaydaki dağılımı ve aralarındaki bu devasa boşluklar Dünya&#;da canlı hayatının var olabilmesi için zorunludur. Gök cisimleri arasındaki mesafeler Dünya&#;daki yaşamı destekleyecek biçimde pek çok evrensel güçle uyumlu bir hesap içinde düzenlenmiştir. Bu mesafeler, gezegenlerin yörüngelerini hatta varlıklarını doğrudan etkiler. Bu mesafeler biraz daha az olsaydı, yıldızlar arası kütle çekim güçleri gezegenlerin yörüngelerini kararsız hale getirecekti. Bu kararsızlık ise gezegenlerde çok uç sıcaklık değişimlerine yol açacaktı. Eğer uzaklıklar biraz daha fazla olsaydı, süpernovalarla uzaya fırlatılan ağır elementlerin dağılımı çok seyrek olacak ve Dünya gibi dağlık gezegenler oluşamayacaktı. 
Yıldızlar arasındaki şu an var olan boşluklar bizimki gibi bir gezegen sisteminin var olabilmesi için en ideal mesafeye sahiptir. 

ATOMDA SAKLI OLAN BÜYÜK GÜÇ 

Allah, sonsuz kudretiyle evrenin en güçlü kuvvetini evrenin en küçük parçası olan atomların içine sığdırmıştır. Bu durum Allah&#;ın yaratma sanatının en büyük delillerinden biridir yüzyılın ilk yarısından bu yana yüzlerce bilim adamı atomun sırlarını ortaya çıkarabilmek için gece gündüz çalıştılar. Atomun şekli, hareketi, yapısı gibi çeşitli özelliklerini gün ışığına çıkaran bu çalışmalar, maddeyi ezeli ve ebedi bir varlık olarak kabul eden klasik fiziği temellerinden yıktı ve modern fiziğin temellerini attı. 
Son derece küçük olan bu parçacıklar, kendi içlerinde mükemmel bir organizasyona sahiptirler. Ancak atomdaki mucizevi yön bu kadarla kalmaz; atom aynı zamanda içinde çok muazzam bir enerjiyi de barındırır. 

Çekirdekte Saklı Güç

Atom çekirdeğinin içinde, protonları ve nötronları birbirine bağlayan çok güçlü bir kuvvet vardır. Bu kuvvete, &#;Güçlü Nükleer Kuvvet&#; adı verilir. Nükleer enerji, çekirdekteki bu kuvvetin serbest bırakılmasıyla ortaya çıkar. Bu kuvvet üzerinde bir oynama yapılmadığı zaman kimseye bir zararı yoktur, ama insan müdahalesiyle milyonları öldüren bir güç haline gelebilmektedir. Atomun çekirdeğinde bulunan ve milyonlarca kişinin hayatını tehlikeye sokabilecek olan bu olağanüstü kuvveti, &#;fisyon&#; (nükleer parçalanma) ve &#;füzyon&#; (nükleer kaynaşma) tepkimeleri açığa çıkarmaktadır. 

Atomun içinde saklı olan bu güç öylesine büyüktür ki, insanlık bu enerjinin keşfiyle artık okyanusları birleştiren dev kanallar açabilmekte, dağları oyabilmekte, suni iklimler üretebilmekte ve bunlar gibi daha birçok faydalı işi yapabilmektedir. Ama şunu da belirtmek gerekir ki, atomun içinde saklı olan güç, bir yandan bu şekilde insanlığa hizmet ederken, diğer yandan da insanlık için çok büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Öyle ki bu gücün kötüye kullanımıyla, 2. Dünya Savaşı sırasında Hiroşima ve Nagasaki’de on binlerce insan birkaç saniye gibi çok kısa bir süre içinde hayatlarını kaybettiler. Yakın geçmişte de, Rusya&#;daki Çernobil Nükleer Santrali&#;nde meydana gelen bir kaza, çok sayıda insanın ölmesine ya da sakat kalmasına yol açmıştı.

Bu kadar küçük bir tanenin içine bu kadar büyük bir enerji sığdırılması olağanüstü bir mucizedir. Allah insanlara sonsuz gücünü, yarattığı varlıklarda göstermekte, dilediği gücü dilediği yerde var etmektedir. İnsanlara da sonsuz ilminden ancak dilediği kadarını vermektedir. 

ELEKTRONLARIN YÖRÜNGESİ

Allah gördüğümüz ve göremediğimiz her yeri sonsuz bir sanatla yaratmış ve bizim haberimiz bile olmadığı halde yarattığı sayısız nimetleri bizim emrimize vermiştir.&#;Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O&#;ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. O&#;ndan başka İlah yoktur.&#; (Al-i İmran Suresi,18)

Atomu oluşturan parçacıkların kendi eksenleri etrafında olağanüstü bir hızla dönüşlerine &#;spin&#; adı verilir. Evrendeki pek çok sistemde spin hareketi önemli bir rol oynar. Atomun içindeki parçacıklardan uzaydaki yıldızlara kadar bütün sistemler bu hareket üzerine kurulmuştur. Parçacıkların spin hareketi ise ilk kez yılında fark edilmiş ve bu dönüş &#;Pauli Dışlama İlkesi&#; olarak anılmaya başlanmıştır. Bu ilkeye göre, iki benzer parçacık aynı duruma sahip olamazlar, yani belirsizlik ilkesinin tanımladığı sınırlar içinde hem aynı konumda, hem de aynı hızda bulunamazlar. Bu kuralı şu şekilde açıklayabiliriz: Bildiğiniz gibi atom son derece küçük bir yapıdır ve o küçük yapının içinde de çok karmaşık bir trafik vardır. Eğer bu yapıyı oluşturan birbirine benzer parçacıklar aynı hızda ve aynı yönde hareket etselerdi ne olurdu, bir düşünelim:

Öncelikle protonu oluşturan 3 kuarkı ele alalım. 3 kuark aynı anda, aynı hızda ve aynı yönde hareket ettikleri takdirde, artık 3 kuark diye bir şey kalmaz, hepsi de tek bir kuark halini alırlar. Böyle bir durumda da protonların oluşması mümkün olmaz ve çekirdek, dolayısıyla atom oluşamaz. Çünkü kuark bir enerjiden ibarettir ve aynı yönde ve aynı hızda hareket eden 3 ayrı enerji olabilmesi mümkün değildir. Bunların bir şekilde birbirlerinden ayrılmaları gerekir. Bu ayrım da ancak hareket farklılıklarıyla oluşabilmektedir. Ancak bu şartla, kuarklar (enerji paketçikleri), nötronları ve protonları oluşturabilirler. Şayet, kuarkların hepsi aynı yönde ve aynı hızda hareket etselerdi, ne protonlar, ne nötronlar, ne de çekirdek oluşabilirdi. Sonuç olarak, atomlar, moleküller dolayısıyla da madde var olamazdı.

Şimdi, cevaplanması gereken çok önemli bir soru vardır ki bu soru bizi en başa döndürmektedir: Neden tüm parçacıklar bu stratejiye uymakta, yani itaat etmektedirler? Neden tek bir parçacık bile bu kurala itiraz etmemektedir? Tüm bu parçacıkların, burada saydıklarımızı uygulayabilecek şuur, akıl, irade ve zekaları mı vardır? Elbette hayır. Kütlesi bile olmayan, sadece enerjiden ibaret olan bu parçacıkların, hiç şüphesiz ne kendilerine ait bir akılları, ne de müstakil bir iradeleri olabilir. Burada karşımıza çıkan, Allah&#;ın sonsuz aklı, sonsuz gücü ve sonsuz ilmidir. Allah, tüm bu parçacıklara, boyun eğdirmiş ve böylece evreni yaratmıştır. Allah bir ayette bu gerçeği bize şöyle bildirmektedir:&#;&#; Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O&#;nundur, tümü O&#;na gönülden boyun eğmişlerdir.&#; (Bakara Suresi, )

GALAKSİNİN EN KONFORLU YERİ

&#; &#; Güneş&#;i ve Ay&#;ı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O&#;nun emriyle emre hazır kılınmıştır.&#; (Nahl Suresi, 12)
Samanyolu Galaksisi, evrendeki yaklaşık milyar galaksiden sadece bir tanesidir. milyar galaksi&#; Bir çırpıda söylenebilen bu rakamı bir düşünün&#; Eğer her bir saniyede bir galaksi sayacak olsanız tümünü saymanız yaklaşık yıl sürecektir. Dahası, yıllık dönemde tek bir saniye olarak sayacağınız galaksimizin içindeki yıldız sayısı yaklaşık milyardır. Güneş ise bu yıldızlardan sadece bir tanesidir.

Güneş&#;in tüm özellikleri dünyadaki yaşam için ayarlanmıştır: Ortalama büyüklükte bir yıldız olması; dünyaya uygun mesafede bulunması; yaydığı ışığın özellikleri; içerdiği element oranının bizim için uygun olması gibi. Isı ve ışık kaynağımız olan Güneş&#;in tüm özellikleri Allah&#;ın rahmetiyle bizler için ayarladığı seviyededir. Evrenin yaratıcısı Yüce Allah bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir: 
&#; &#; Güneş&#;i ve Ay&#;ı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O&#;nun emriyle emre hazır kılınmıştır.&#; (Nahl Suresi, 12)

Galaksideki tüm yıldızlar -Dünyamızın Güneş etrafında döndüğü gibi- galaksinin merkezi etrafında dönmektedir. Bu merkez etrafında dönen yaklaşık milyar yıldızın her birinin yörüngesi farklıdır. Güneş ve elbette onunla beraber biz de, bu merkez etrafında sürekli olarak dönmekteyiz. Güneş&#;in bu merkez etrafındaki tek bir turu tamamlamasının yaklaşık olarak milyon yıl sürdüğü hesaplanıyor.

Korunan Güneş

Güneş&#;in yörüngesini araştıran astronomi profesörü Guillermo Gonzalez Güneş&#;in bu yolculuğunda galaksideki tehlikeli bölgelerden korunduğunu fark etti. Gonzalez, Güneş&#;in bu özel yörüngesinin altında, onu benzeri yıldızlardan ayıran bazı özgün nitelikler yattığını belirtiyor. Böylece Güneş&#;in konumu, galaksinin yaşamı destekleyebilecek özellikte görünen çok ender yerlerinden biri olarak göze çarpıyor. 
Gonzalez bu açıdan Güneş Sistemimizin &#;Yerleşilebilir Galaktik Bölge&#; olarak tanımladığı bölgede yer aldığını belirtiyor. Ve ekliyor: &#;Gezegenimizdeki tüm canlılar -en basit bakteriden en kompleks yapıda canlılara kadar hepsi- varlıklarını bu faktörlerin eşsiz dengesine borçludur&#;. 

Gonzalez&#;in tehlikelerine dikkat çektiği iki bölge galaksimizin merkezi ve galaksimizin dışında yer alan spiral kollardır. (Birçok galaksi spiral şekildedir. Bu galaksilerdeki yıldızlar, bir helezonu oluşturan çizgilerdeki gibi dizilirler. Kollar ise galaksinin en dışında yer alan kollarıdır)

Buna göre, eğer galaksinin merkezine yakın olsaydık; Galaksinin merkezinde Güneş&#;in tam 3 milyon katı kütleye sahip bir kara delik bulunmaktadır. Bu karadelik muhteşem çekim kuvvetiyle etrafındaki tüm yıldızları yutarak onları yemektedir. Bilim adamları bu büyüklükte bir karadeliğin Dünyamızı yutmasının sadece bir saniye süreceğini belirtmektedirler. 

Galaksinin merkezinde bu çok tehlikeli çekim kuvvetinin yanısıra, bizim için çok zararlı olan radyasyon da yayılmaktadır. Bu radyasyon, dev yıldızları oluşturan maddenin, karadeliğin kütlesine katılırken sıkıştırılıp aşırı ısınmasından kaynaklanmaktadır.

Eğer bu bölgeye yakın olsaydık, yüksek radyasyondan dolayı yeryüzünde yaşam mümkün olmazdı. Galaksinin merkezinden yayılan zararlı gamma ışınları, X-ışınları ve kozmik ışınlar tek bir canlı hücre dahi bırakmazdı. Ancak Güneş Sistemimiz galaksinin merkezine yaklaşık ışık yılı ( km-İkiyüzaltmışaltı katrilyon kilometre) uzaktadır ve tüm bu zararlı etkilerden uzakta ve güvendedir. 

Eğer galaksinin spiral kollarında olsaydık;Güneş, galaksinin merkezindeki tehlikelerden korunduğu gibi galaksinin dış çemberinde yer alan spiral kollardan da korunmaktadır. Bu spiral kollar çok sayıda yıldızın doğum yeridir. Burada devasa büyüklükte birçok yıldız bulunur ve toplam kütleleriyle galaksinin spiral kollarını yoğun bir çekim alanı haline getirir. Bu kollar özellikle Güneş Sistemindeki kuyruklu yıldızları etkileyerek Dünya için tehlike oluşturabilirler. 

Güneş Sisteminde trilyonlarca kuyruklu yıldız bulunur. Bunlar sistemin en dışında yer alır ve tüm sistemi bir küre gibi kuşatırlar. Bu kuyruklu yıldızlar normalde Güneş&#;in etrafında yörüngededirler, ancak Güneş dışında bir kütlenin devreye girmesi durumunda yörüngeden çıkabilirler. 
Eğer Güneş Sistemi galaksinin spiral kollarında olsaydı, bu kolların güçlü çekim kuvveti kuyruklu yıldızları yörüngelerinden kolaylıkla fırlatır, bu durumda dünyamız her an kuyruklu yıldızların bombardımanı altında kalırdı. 
Ancak Gonzalez&#;in bildirdiğine göre güneşin iki özelliği bizi bu bombardımandan korumaktadır. Birincisi Güneş&#;in hızıdır. Güneş&#;in hızı spiral kolların hızına yakındır. İkisi de galaksi merkezinde yaklaşık aynı hızla dönmektedirler. Böylece Güneş&#;le spiral kolların yörüngesinin sık kesişmesi engellenmiş olur. Burada bizim yaşamamız için çok özel bir denge bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü Gonzalez yıldızların %95&#;inin hızının spiral kollara uyumsuz olduğunu belirtmektedir. Güneş&#;in sahip olduğu bu özel hız sayesinde spiral kolların tehlikeli çekim etkilerinden korunuruz. 

Güneş&#;in bizi spiral kollardan koruyan ikinci mucizevi özelliği yörüngesinin şeklidir. Güneş, yaşıtı olan yıldızlardaki gibi elips değil, çember şekilli bir yörüngeye sahiptir. Gonzalez bu konuda şunları söylemektedir:
&#;Eğer Güneş&#;in galaksi merkezi etrafındaki yörüngesi biraz daha az çembersel olsaydı, Güneş&#;in spiral kolların içinden geçme ihtimali yükselirdi.&#; 

SUYUN ŞAŞIRTICI ÖZELLİKLERİ

Suyun ısıyla ilgili (termal) özellikleri dünya üzerindeki canlı yaşamının sürekliliğinde büyük rol oynar. Bunlardan birkaç tanesini şöyle sıralayabiliriz: Bilinen tüm sıvılar, ısıları düştükçe büzüşür, hacim kaybederler. Hacim azalınca, yoğunluk artar ve böylece soğuk olan kısımlar daha ağır hale gelir. Bu yüzden, sıvı maddelerin katı halleri, sıvı hallerine göre daha ağırdır. Su ise, bilinen tüm sıvıların aksine, belirli bir ısıya (+4°C&#;ye) düşene kadar büzüşür, daha sonra birdenbire genleşmeye başlar. Donduğunda ise daha da genleşir. Bu nedenle suyun katı hali, sıvı halinden daha hafiftir. Buz, aslında &#;normal&#; fizik kurallarına göre suyun dibine batması gerekirken, su üstünde yüzer. 

Suyun bu özelliği dünya üzerindeki denizler açısından çok önemlidir. Bu özellik olmasa, yani buz suyun üzerinde yüzmese, dünya üzerindeki suyun çok büyük bir bölümü tamamen donacak, göllerde ve denizlerde hiçbir canlı kalmayacaktı. 

Buz eridiğinde ya da su buharlaştığında, etraftan ısı çekilir. Bunun tersi gerçekleştiğinde ise, dışarıya ısı verilir. Bu, &#;gizli ısı&#; olarak bilinen bir kavramdır. Tüm sıvıların gizli ısıları vardır. Ancak suyun gizli ısısı, bilinen tüm sıvıların en yükseği sayılabilir. Ayrıca suyun &#;termal kapasitesi&#;, yani suyun ısısını bir derece artırmak için gereken ısı miktarı, bilinen diğer sıvıların çok büyük bölümünden daha yüksektir.

ATEŞTEKİ TASARIM

Canlılara enerji sağlayan en temel reaksiyon, karbon ve hidrojen bileşiklerinin oksitlenmesi, yani yanmasıdır. Ancak bu noktada ilginç bir soru sorulabilir: Bizim vücudumuz temelde karbon ve hidrojen bileşiklerinden oluşmaktadır. Peki nasıl olup da vücudumuz okside olmaz? Ya da daha açık bir ifadeyle, neden vücudumuz bir anda kibrit çöpü gibi tutuşup yanmaz?
Vücudumuzun oksijenle temas ettiği halde yanmaması, gerçekten şaşılacak bir durumdur.

Bu şaşılacak durumun nedeni, oksijenin normal ısılardaki moleküler formu olan O2 molekülünün büyük ölçüde &#;asal&#;, yani reaksiyona girmeyen bir yapıya sahip oluşudur. Ama bu durumda bir başka soru daha ortaya çıkar; madem O2 kolay kolay reaksiyona girmeyen bir moleküldür, o halde bu molekül bizim vücudumuzun içinde nasıl reaksiyona sokulmaktadır?

yüzyıldan beri merak edilen bu sorunun cevabı, son yarım yüzyıl içindeki gelişmeler sonucunda anlaşılmıştır. Biyokimyasal gözlemler, insan vücudundaki bazı özel enzimlerin, sadece oksijenin atmosferde bulunan formu olan O2&#;yi reaksiyona sokmakla görevli olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hücrelerimizdeki bu özel enzimler, son derece karmaşık işlemler sonucunda, vücudumuzdaki demir ve bakır atomlarını katalizör (hızlandırıcı) olarak kullanmakta ve böylece oksijeni reaktif hale getirmektedirler.

Yani ortada çok ilginç bir durum vardır: Oksijen yakıcı bir elementtir ve normalde bizim bedenimizi de yakması beklenmelidir. Bunu engellemek için, oksijenin atmosferdeki formu olan O2 ilginç bir biçimde &#;asal&#; kılınmıştır, yani kolay kolay reaksiyona girmemektedir. Ama bedenimizin enerji elde etmesi için de, oksijenin yakıcılığına ihtiyacı vardır. Onun için hücrelerimizin içine, bu asal gazı son derece reaktif hale getiren karmaşık bir enzim sistemi yerleştirilmiştir.
Bu arada yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, söz konusu enzim sistemi, canlılığın rastlantılarla oluştuğunu iddia eden evrim teorisinin asla açıklayamadığı bir tasarım harikasıdıseafoodplus.infomizin aniden tutuşmasını engellemek için alınmış bir başka tedbir daha vardır. Bu, İngiliz kimyager Nevil Sidgwick&#;in ifadesiyle &#;karbonun karakteristik asallığı&#;dır. Bir başka deyişle, karbon atomu da normal ısılarda kolay kolay oksijenle reaksiyona girmez.
Kimyasal dille ifade edilen bu özelliği, aslında hepimiz günlük hayatta çok yakından yaşamışızdır. Soğuk bir havada odun ya da kömür kullanarak ateş yakmaya çalıştığımızda yaşadığımız zorluk, karbonun söz konusu &#;karakteristik asallığı&#;dır. Ateşi yakabilmek için bir hayli uğraşmamız, odunun ya da kömürün ısısını iyice yükseltmemiz gerekir. Ama ateş bir kez alev aldıktan sonra da, karbon hızla reaksiyona girer ve büyük bir enerji açığa çıkar. Bu yüzden bir yangını başlatmak (kibrit vs. gibi özel ateş kaynakları olmadıkça) son derece zordur. Ama yangın bir kez başladıktan sonra da çok büyük bir ısı oluşur ve bu ısı etraftaki diğer karbon bileşiklerini de tutuşturur. 

Bu durum incelendiğinde, ateşte son derece etkileyici bir tasarım olduğu görülür. Oksijenin ve karbonun kimyasal özellikleri öyle ayarlanmıştır ki, bunlar sadece çok yüksek bir ısıda reaksiyona girip ateş oluştururlar. Eğer böyle olmasaydı, Dünya üzerindeki yaşam imkansız hale gelirdi. Eğer oksijenin ve karbonun reaksiyona girme eğilimleri biraz daha fazla olsaydı, hava sıcaklığı biraz arttığında insanların, ağaçların, hayvanların bir anda tutuşup yanmaları sıradan bir vaka haline gelirdi. Örneğin çölde yürüyen bir insan, sıcaklık gün ortasında en yüksek dereceye çıktığı anda, bir kibrit çöpü gibi bir anda alevlere boğulabilirdi. Bitkiler ve hayvanlar da aynı tehlikeyle yüzyüze kalırdı. Elbette böyle bir Dünya&#;da yaşamdan söz etmek biraz zor olurdu.Eğer oksijenin ve karbonun karakteristik asallıkları daha fazla olsaydı, bu sefer de Dünya üzerinde ateş yakmak çok zor, belki de imkansız hale gelirdi. Ateşin olmadığı bir ortamda ise, insanların ısınması ve teknoloji geliştirmesi mümkün olamazdı. Çünkü bilindiği gibi teknoloji metallere dayanır ve metaller de ancak çok yüksek ısılarda yumuşayıp şekillendirilebilirler. 

Özetle, karbon da oksijen de, bizim yaşamımıza en uygun olacak biçimde yaratılmışlardır. Bu iki elementin özellikleri, bizlere ateş yakabilme ve bu ateşi en uygun biçimde kullanma imkanı vermektedir. Dahası, Dünya&#;nın her bir yanı, çok bol miktarda karbon içeren, dolayısıyla ateş yakmak için kolaylıkla kullanabildiğimiz ağaçlarla doldurulmuştur. Tüm bunlar, ateşin ve malzemelerinin de insan yaşamına en uygun biçimde yaratıldığını göstermektedir. Nitekim Allah, insanlara Kuran&#;da şöyle buyurmaktadır:“Ki O (Allah), size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.” (Yasin Suresi, 80)

DÜNYAYI KORUYAN YENİ KALKAN:UZAY FIRTINALARI KALKANI

Uzay çalışmaları, Dünyamız’ın ve evrenin yoktan var edilmiş olduğunu ortaya koyan yeni bilimsel keşifleri ortaya çıkarıyor. Kısa zaman önce NASA’nın uzay mekiği ile ilgili yaptığı çalışmalar sırasında Dünya’nın etrafındaki atmosferin koruyucu kalkan özelliğine sahip olduğu keşfedildi. Ayrıca atmosferin dönüşümlü bir sisteme sahip olduğu da bu çalışmalar sırasında ortaya kondu.

Bilimsel gözlemler atmosferimizin dış kısmında uzay fırtınalarının yarattığı enerjiyi bir ısı kalkanı gibi emen bir koruyucu alanın mevcut olduğunu ortaya koymuştur. Gezegenimizi çevreleyen bu kalkan tabaka elektrik yüklü gaz ya da plazma bulutu oluşturup yeryüzünde yaşamı imkansız kılabilecek uzay fırtınası enerjisinin, atmosferin daha alt katmanlarına ulaşmasını engellemekte ve bu sayede Dünya&#;daki yaşamın sürmesi için hayati öneme sahip olan bir görevi yerine getirmektedir. 

Elektrik yüklü plazma bulutu o kadar sıcaktır ki; bu bulutu oluşturan tanecikler ısı yayarak bazen orta ve üst yörüngelerdeki uyduların çalışmalarını engellemektedir. Günümüze kadar, uzay fırtınalarının oluşturduğu enerji taneciklerinin, Güneş&#;in meydana getirdiği rüzgarlar tarafından tutulduğu düşünülüyordu. Ancak bu görüşün aksine, NASA&#;nın “Image” adı verilen uzay mekiğinin çalışmaları sırasında ortaya konan bu yeni keşif, atmosferin üst katmanlarından biri olan iyonosferin uzay fırtınalarına aktif olarak etki ettiğini kesin olarak ortaya çıkardı.
Dünyamız son derece hassas dengelere bağlı bu mucizevi durum sayesinde uzay fırtınalarından korunmaktadır. Bu özel korumalı sistem elbette ki kendi kendine oluşmamıştır. Evrendeki mükemmel düzen Rabbimiz&#;in kusursuz yaratışıyla meydana gelmiştir.

Fırtına kalkanı sayesinde zararlarından korunduğumuz bir diğer tehlike de güneş rüzgarlarıdır. Saniyede yaklaşık kilometre hızla esen güneş rüzgarları Dünya&#;nın manyetik alanından hızla geçip ilerleyen elektrik yüklü parçalardan oluşur. Bu yolculuk esnasında milyonlarca amperlik korkunç bir elektrik akımı ortaya çıkar. Bu elektrik akımı da dünyanın gözle görülemeyen manyetik alan çizgilerine doğru akar ve özellikle kutup bölgelerinde trilyonlarca watt’lık enerji, atmosfere pompalanır. Dünyamızın fırtına kalkanı olmasaydı, bu çok büyük elektrik akımından gelen ısı, Dünyadaki yaşamı imkansız hale getirecekti.Dünyanın manyetik alanı sayesinde, güneş rüzgarlarının atmosferimize doğrudan çarpması ve zamanla meydana gelecek aşınmalar engellenmiş olmaktadır.

Herşeyden haberdar olan Rabbimiz&#;in yarattığı eşsiz sistem sayesinde güneş rüzgarları manyetosfere çarpar ve gezegenimizin etrafını kuşatırlar. Bu patlamalar, Güneş’teki patlamalar ile birlikte daha büyük bir hıza ve yoğunluğa ulaşır, ardından uzay fırtınalarının da bu patlamaya eklenmesiyle çarpmanın şiddeti çok daha büyük bir boyuta ulaşır. Tüm bu yoğun fırtına bombardımanına maruz kalan Dünyamız, Allah’ın üstün yaratışının delillerinden olan bu kalkan sayesinde korunmaktadır.

GÖKYÜZÜ KORUNMUŞ BİR TAVANDIR

Gökyüzünü seyreden insanlardan çoğunun aklına atmosferin koruyucu yapısı gelmeyebilir ancak atmosferimiz sanki Dünyamızı korumak için mücadele eden şuurlu bir varlık gibi hareket eder. Tüm bilimsel gözlemler, Dünya&#;daki yaşamın atmosferin bu özelliği sayesinde korunduğunu kanıtlamaktadır. Bu da, Allah’ın kusursuz yaratışı ile atmosferi hizmetimize verdiğini bize göstermektedir. 

Burada dikkati çeken çok önemli bir konu da, Allah’ın atmosferde yarattığı bu mükemmel sistemi Kuran-ı Kerim’de bildirmiş olmasıdır. yüzyıl biliminin yeni tespit ettiği atmosferin koruyucu bir kalkan oluşturması hakkındaki bir Kuran ayeti şöyledir: “Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.” (Enbiya Suresi, 32)

Atmosferin Kuran’da bildirilen bir diğer önemli özelliği de, dönüşümlü bir sisteme sahip olmasıdır. 
Atmosferin en dıştaki iki tabakası iyonosfer ve manyetosferdir. İyonosfer, yeryüzünden yayınlanan radyo dalgalarını yeryüzüne geri yansıtarak yayınların uzak mesafelerden de algılanmasını sağlar. Manyetosfer ise, Güneş’ten ve diğer yıldızlardan yayılan zararlı radyoaktif parçacıkları, yeryüzüne ulaşmadan uzaya geri döndürür. 
Bütün bunlar, atmosferde son derece özel bir geri döndürme sistemi olduğunu gösterir. 
Dünya&#;da canlılığın devamı için en uygun ortamın hazırlanmış olması Allah’ın kusursuz ve uyumlu yaratışının delillerindendir. 

Allah Kuran&#;da tüm yarattıklarının sahibi olduğunu ve herşeyin Kendisi&#;ne gönülden boyun eğdiklerini bildirmiştir. Bakara Suresi&#;ndeki ayetlerde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: 
“&#; göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, tümü O’na gönülden boyun eğmişlerdir. Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse “OL” der, o da hemen oluverir.” (Bakara Suresi, )

DÜNYA&#;NIN YARATILIŞINDAKİ MÜKEMMEL UYUM

Dünya&#;nın &#;korunmuş tavan&#;ını oluşturan manyetik alanın var olması için, Ay&#;ın ve komşu gezegenlerin büyüklükleri ve Dünya&#;ya olan uzaklıkları da önemlidir. Komşu gezegenlerden birinin şimdikinden büyük olması, o gezegene büyük bir çekim kuvveti kazandıracaktı. Komşu gezegenin sahip olacağı bu büyük çekim kuvveti, Dünya&#;nın çekirdeğindeki katı ve sıvı kısımlardaki hareket hızını değiştirecek, bugünkü şekilde bir manyetik alanın oluşmasına engel olacaktı. &#;Dünya güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki, her 18 milde doğru bir çizgiden ancak mm ayrılır. Dünyanın çizdiği bu yörünge kıl payı şaşmaz, çünkü; yörüngeden 3 mm&#;lik bir sapma bile büyük felaketler doğururdu: sapma yerine olsaydı yörünge çok genişolurdu ve hepimiz donardık, sapma mm olsaydı hepimiz kavrularak ölürdük.&#; (Bilim ve Teknik Dergisi, Temmuz )
Evrendeki tüm cisimlerin böyle bir uyum içinde yörüngelerine sadık kalarak hareket etmeleri, ortada muhakkak kontrollü bir sistemin var olduğunu hissettirir. Böyle büyük bir sistemin başı boş işlemesi mümkün değildir.
Evrendeki cisimlerin hızlarını da hesaba kattığımızda, tüm veriler daha da karmaşıklaşır. Örneğin Dünya saatte km. hızla kendi ekseni etrafında döner. Bugün insanlar tarafından üretilmişolan en hızlı merminin saatte ortalama km. sürate sahip olduğu düşünülürse dünyanın devasa boyutlarına rağmen süratinin ne denli büyük olduğu anlaşılır. 

Dünya&#;nın Güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır: saatte km. Bu süratle yol alabilen bir araç yapılabilseydi, bu araç Dünya&#;nın çevresini 22 dakikada dolaşabilirdi.Dünya&#;nın ekseni yörüngesine 23 derecelik bir açıyla eğim yapar. Mevsimler bu eğim sayesinde oluşur. Bu eğim şimdiki değerinden daha fazla ya da daha az olsaydı, mevsimler arasındaki sıcaklık farkı aşırı boyutlara ulaşacağından yeryüzü üzerinde dayanılmaz sıcaklıkta yazlar ve aşırı soğuk kışlar yaşanırdı.

Bütün bu bilgilerin bize gösterdiği, etrafımızda son derece hassas ve &#;yaşam için gerekli&#; dengelerden oluşan mükemmel sistemler olduğudur. Tüm bu sistemleri yaratarak insanın hizmetine veren de alemlerin Rabbi olan Allah&#;tır. Allah&#;ın bu kusursuz yaratışı Kuran&#;da şöyle haber verilir:&#;O, biri diğeriyle &#;tam bir uyum&#;içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman&#;ın yaratmasında hiçbir &#;çelişki ve uygunsuzluk&#;göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.&#; (Mülk Suresi, )


İNSANDAKİ VARLIK DELİLLERİ

İNSANIN YARATILIŞI

İnsan, hayatı boyunca sahip olduğu bedenle görür, işitir, nefes alır, yürür, koşar ve zevk alır. İnsan bedenini oluşturan kemikler, kaslar, damarlar, iç organlar mükemmel bir düzene sahiptir. Bu düzen incelendiğinde ise, daha da şaşırtıcı gerçeklerle karşılaşılır. Birbirinden farklı gibi görünen bu vücut parçalarının tamamı aynı malzemelerden oluşmaktadır. Bu malzeme hücredir.Hücre, bir organın örneğin kemiğin en küçük parçasıdır. Bir hücre o kadar küçüktür ki, bir milyon tane hücre biraraya gelse ancak bir iğne ucu kadar yer kaplar.
İnsan bedenini oluşturan kiloluk et ve kemik kütlesinin özü, insanın doğumundan 9 ay 10 gün önce tek bir hücrede toplanmıştır. Bu hücre, anneden gelen yumurta hücresiyle babadan gelen sperm hücresinin annenin bedeninde birleşmesiyle oluşur.

Hedefe Kilitlenmiş Kusursuz Bir Ordu

Sperm ve yumurta hücrelerinin anne bedeninde birleşmesi, yani annedeki bir yumurtanın döllenmesi için her seferinde yaklaşık milyonluk bir sperm ordusu babanın vücudunda hazır hale getirilir. Bu sayının bu kadar yüksek olmasının nedeni, yumurtanın döllenmesini engelleyecek herhangi bir durumu ortadan kaldırmaya yöneliktir.

Döllenme işlemi için erkek bedeninden atılan spermlere çeşitli bezlerden salgılanan sıvıların oluşturduğu bir karışım eşlik eder. Meni denen bu salgılar ve sperm karışımında sadece spermlerin dölleme yeteneği vardır. Kuran&#;da meniden karmaşık bir su olarak şöyle söz edilir:&#;Şüphesiz, Biz insanı karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.&#; (İnsan Suresi, 2)

Spermin yapısında döllenmeyi kolaylaştırıcı özellikler bulunur. Spermin baş, orta, kuyruk bölümleri vardır. Metrenin milyonda biri kadar olan baş bölümüne bir hücreyi bir insana dönüştüren babadan gelen tüm bilgi sığdırılmıştır. Spermin bir diğer önemli parçası da kuyruktur. Kuyruk sürekli bir kamçı hareketi yaparak yumurta hücresine ulaşmayı sağlar.

Yeni Bir İnsanın Oluşumunda Rol Oynayan Yumurta Hücresi 

Döllenmenin kolaylıkla gerçekleşebilmesi için kadın bedeninde de birçok sistem hazırlanmıştır. Yumurta, yumurtalık adı verilen ve her detayıyla bu iş için yaratılmış bir organda üretilir. Yumurtalıklar, rahimin sağında ve solunda yer alır ve rahme ince tüplerle bağlıdırlar. Yumurtalıkta üretilen yumurta daha sonra bu tüplerin özel yaratılışı sayesinde spermle buluşur. Bu tüplerin içindeki küçük tüycükler ileri geri hareket ederek hareketleriyle yumurtayı sperme doğru ilerletirken spermi de yumurtaya doğru ilerletirler. Döllenme bu tüpün içinde gerçekleşir.
Yumurtanın dış kısmı içinde yağ, şeker ve protein bulunan bir zarla çevrilidir. Bu zar, yumurtaya sperme doğru yapacağı hareket için gereken enerjiyi sağlar. Peki küçücük hücre, daha yumurtalıkta üretildiği anda böyle bir yola çıkacağını ve bu yolculuk sırasında kendisine enerji gerekeceğini bilebilir mi?

Bebeğin Büyümesi İçin Yaratılmış En Güvenli Yer: ANNE RAHMİ

Rahim, kaslardan yapılmış sağlam duvarlı içi boş bir organdır. Hamilelik boyunca rahimin hacmi kat artar. Böylece kadının döllenmiş yumurtasının içinde büyüyüp gelişebileceği en uygun yer halini alır. Döllenmiş yumurta, yumurtalıktan rahme kadar olan tüpte bir yandan bölünerek çoğalırken, diğer yandan da ilerlemesine devam eder. Hücre topluluğu bu yolun herhangi bir yerinde yerleşmez. Gelişimi için en güvenli yer olan rahimi seçer ve buraya tutunur. Allah, Kuran&#;da bu gerçeği şöyle bildirir:&#;Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir &#;alak&#;tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.&#; (Alak Suresi, )

&#;Alak&#; kelimesinin Arapça&#;daki anlamı, &#;bir yere asılıp tutunan şey&#; demektir. Hatta alak kelimesi asıl olarak deriye yapışarak oradan kan emen sülükleri tanımlamak için kullanılır.

Döllenmiş yumurta da tam olarak ayette bildirildiği gibi rahim duvarına asılıp tutunmaktadır. Bundan sene öncesinde indirilmiş olan Kuran&#;da, anne karnında gelişmekte olan hücreyi bu özelliğiyle tarif eden bir kelime kullanılması, Kuran&#;ın mucizelerinden biridir. O dönemin bilim düzeyi ile keşfedilmesi mümkün olmayan bu bilginin, asırlar önce Kuran&#;da bildirilmiş olması Kuran&#;ın Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından indirildiğini bir kez daha tasdik etmektedir.

Sadece bir hücre topluluğu olan bu minik et parçası (alak), nasıl olur da gelişimi için en uygun yeri seçer? Bu şuurlu davranış, insan vücudunda gerçekleşen işlemlerin üstün bir aklın kontrolünde gerçekleştiğini gösterir:
&#;Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O&#;dur. O&#;ndan başka ilah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.&#; (Al-i İmran Suresi, 6)

Hücreler Farklı Gruplara Ayrılıyor!

Rahime tutunan ve birbirinin aynı olan hücreler belli bir süre sonra bölünerek çoğalır. Her geçen gün bazı hücreler diğerlerinden farklı bir yapıya bürünmeye başlar. Bütün hücreler adeta görev yerine dağılan işçiler gibi bölük bölük hareket ederler. Bu yoğun faaliyet sonucunda bazı hücreler kemik, bazısı deri, bazısı da kas hücresi olacaklardır.

Bu hazırlığın nasıl yapılacağı, hangi hücrenin hangi dokuyu, hangi organı meydana getireceği her hücre grubuna ayrı ayrı ilham edilmiştir. Başta birbirinin aynı olan hücrelerin çoğalmasıyla vücutta yaklaşık tür hücre oluşur. Bu oluşumda hiçbir karışıklık olmaz; her hücre nerede nasıl davranacağını çok iyi bilir. Bu kusursuz düzeni sağlayan ve hücrelere neler yapacaklarını ilham eden, her şeyin hakimi olan yüce Allah&#;tır.

İki Canlı Arasındaki Hayat Köprüsü: Plasenta

Plasenta anneyle bebek arasındaki besin, oksijen ve diğer maddelerin alışverişini sağlayan yapıdır. Üstelik plasenta yeni hücre gruplarının yani dokuların oluşması için gerekli olan besinleri özenle seçerek, bebeğe taşır. Plasenta bu işlemin tam tersine yani bebekten anne karnına atık maddelerin taşınması işlemini de ustalıkla yerine getirir. Bu şekilde beslenen bebeğin gelişimi sonucunda son derece orantılı, uyumlu bir yapı ortaya çıkar. Bu uyumlu gelişmelerin bütün vücut parçalarında aynı şekilde gerçekleşmesi şarttır. Örneğin; sadece göze ait 40 farklı parça vardır. Gözün fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için orantılı bir büyümenin olması, parçalar arasındaki bağlantının sağlam olması, hepsinin kendi yerinde bulunması gerekir. Aksi halde göz, işlevlerini yerine getiremez.

Kemiklerin Kasla Sarılması

Çok yakın bir zamana kadar kemiklerle kasların birlikte ortaya çıkarak anne karnında geliştikleri sanılıyordu. Ancak yapılan son araştırmalar çok farklı ve insanların hiç farkında olmadıkları bir gerçeği ortaya koydu. Şöyle ki; anne karnındaki bebekte kıkırdak dokunun sertleşmesiyle önce kemik oluşur, daha sonra kas hücreleri kemiklerin etrafındaki dokulardan oluşup kemiği seafoodplus.info bilimin yeni keşfettiği bu gerçek, Kuran&#;da sene önce insanlara bildirilmiştir: &#;Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) olarak yarattık; ardından o alak&#;ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. &#; (Müminun Suresi, 14)

Bebeğin Hayat Suyu: Amniyon Suyu

Bebek, gelişimini tamamladığı 9 ayı anne karnında içi sıvı dolu bir kesede geçirir. Bu sıvı amniyon sıvısıdır. Bu sıvı pek çok özelliği ile bebeği dış dünyaya hazırlar. Bebek bu sıvı içinde dış dünyaya alışmak için hareket eder. Düzenli olarak bu sıvıyı içer, dili tat almaya, bağırsakları emilime, böbrekleri de süzme işine alıştırılır. Bu sıvı aynı zamanda dışarıdan gelecek darbelere karşı da bebeği korur. Çünkü, sıvılara herhangi bir yönden gelen basınç her tarafa eşit olarak dağıtılır.

Amniyon sıvısı anne sağlığı için de önemlidir. Sıvı içinde yüzen bebek anne rahmine ağırlık yapmaz ve bu sayede normal gelişimini tamamlayabilir.

Yeni Bir Dünyaya Doğru…

Bebeğin, yeni bir dünya için tüm hazırlıkları tamamlandığında amniyon sıvısı da doğum için hazırlık yapmaya başlar. Rahim ağzını genişletecek su kesecikleri oluşturur. Bu keseler hem rahmin ağzını genişleterek, bebeğin doğum esnasında sıkışmasını engeller hem de doğum başlangıcında delinip içlerindeki sıvılarla bebeğin geçeceği yolu kayganlaştırıp mikropları öldürürler.

Bu arada bebek de dışarı çıkış için en uygun hali yani başın rahim boynuna sokulduğu pozisyonu alır. Peki bebek doğum için en uygun pozisyonun bu olduğunu, daha önemlisi doğum zamanın geldiğini nasıl bilir? Henüz şuuru tam oluşmamış bir varlığın böylesine şuurlu davranışlar sergilemesi elbette onun, kendi iradesiyle değil, yaratıcısı olan Allah&#;ın ilhamıyla hareket ettiğinin apaçık göstergesidir. Allah, bunu Kuran&#;da şöyle bildirir:Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak&#;tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. (Hac Suresi, 5)

SAVUNMA SİSTEMİ MUCİZESİ

x
&#;Fagositoz&#; olarak adlandırılan bu olayda makrofaj çok sayıdaki bakteriyi yutmak için uzanıyor (üstte). Bakteriler makrofajın bir uzantısı tarafından sarılmış durumda (sağ üstte). Ve bir hücre tarafından yutuluyorlar (sağda). Daha sonra makrofaj içindeki güçlü kimyasal maddeler saldırganı parçalarına ayırıp yok etmektedirler. Bir diğer deyişle makrofaj düşmanı yutmakta, sindirmekte ve açığa çıkan maddeleri kullanmaktadır.

1 SAVAŞ BAŞLIYOR Virüsler bedende yayılırken bir kaç tanesi makrofajlar tarafından yutulur. Makrofajlar virüsün antijenlerini ayırarak kendi yüzeylerine yerleştirirler. Kan dolaşımında bulunan milyonlarca yardımcı T hücresinden çok azı bu özel antijeni &#;okuma&#; yeteneğine sahiptir. Makrofaja bağlanan bu T hücreleri etkin hale geçerler.

2 SAVUNMA HÜCRELERİ ÇOĞALIYOR Yardımcı T hücreleri etkin hale geçince çoğalmaya başlarlar. Daha sonra az sayıdaki, düşman virüse duyarlı olan öldürücü T hücrelerini ve B hücrelerini uyarırlar B hücrelerinin sayısı artarken yardımcı T hücreleri onlara antikor yapmaları için işaret verir.

3 HASTALIĞIN YENİLMESİ Bu sırada virüslerin bir kısmı hücrelerin içine girmişlerdir. Virüsler sadece hücre içinde çoğalabilir. Öldürücü T hücreleri salgıladıkları kimyasal maddelerle bu hücrelerin zarlarını delerek ölümlerine neden olur, böylece hücre içindeki virüsün çoğalmasını önlerler. Antikorlar da doğrudan virüsün yüzeyine bağlanarak onu nötralize eder hücrelere girişini önler ve içine sızılan hücreleri yok edecek kimyasal tepkimeler başlatırlar.

4 SAVAŞ SONRASI Hastalık yenilgiye uğratılınca baskılayıcı T hücreleri tüm saldırı sistemini durdururlar. Bellek T ve B hücreleri, eğer tekrar aynı virüsle karşılaşılırsa hemen harekete geçmek üzere, kan ve lenf sisteminde kalırlar.

GÖZDEKİ KUSURSUZ TASARIM

Bu cümleyi siz okuyup bitirinceye kadar gözünüzde yaklaşık yüz milyar () işlem yapıldı. Dünyanın bu en ilginç, en hızlı ve en kusursuz bilgi transferi, her an kesintisiz devam ediyor.

Gözleriniz olmasaydı bir rengin, bir şeklin, bir manzaranın, bir insan yüzünün, güzellik denen kavramın nasıl bir şey olduğunu hiçbir zaman hayalinizde canlandıramazdınız. Fakat, gözleriniz var ve bu sayede etrafınızı görüyor, şu anda da bu yazıyı okuyorsunuz. Bunun ne kadar büyük bir mucize olduğu, çoğu insan gibi belki bugüne kadar sizin de aklınıza gelmemişti.

Dış dünyadaki ışık parçacıkları, gözünüzün önündeki şeffaf kornea tabakasından, sonra iris denen çember şeklindeki dokudan, daha sonra da odaklama yapan mercekten geçiyor ve gözün arka tarafındaki retinaya düşüyor. Retina, organik hücrelerden oluşmasına rağmen, üzerine düşen bu görüntüyü, dünyanın en hızlı bilgisayar işlemcisinden çok daha hızlı bir biçimde yorumlayarak &#;bilgi&#;ye yani elektrik sinyallerine dönüştürüyor. Elektrik sinyalleri haline gelen görüntü, sinirler aracılığıyla beyindeki görme merkezine iletiliyor. Bu merkezdeki hücreler ise, bu bilgiyi yeniden yorumlayarak tekrar görüntü haline getiriyor.

Gözün mükemmel yapısı, elbette burada özetlediğimizden çok daha fazla detaya sahip. Örneğin mercek, ışınları retina üzerine odaklarken, sürekli olarak kalınlığını ayarlıyor. Bu &#;otomatik odaklama&#; sistemi sayesinde, 20 cm uzaktaki elinize baktıktan hemen sonra, m uzaklıktaki bir ağaca bakabiliyor ve anında net bir görüntü elde edebiliyorsunuz. Eğer merceğin böyle bir özelliği (ve bu iş için etrafına yerleştirilmiş onlarca minik kas) olmasaydı, sadece belirli bir mesafedeki cisimleri net görebilecektiniz. Daha uzak ve daha yakındaki maddeler ise her zaman çok bulanık görünecekti. Kısacası, göz, &#;otomatik odaklama&#; özelliğine sahip olan -ve son 10 yıl içinde geliştirilen- modern kameraların yaptığı işi, milyonlarca yıldır yapıyor. Üstelik hiçbir kamera göz kadar kusursuz odaklama yapamıyor.

Gözün parçalarından biri olan iris dokusu ise daha farklı bir ayarlamayı üstlenmiş durumda. İris, gözünüze rengini veren doku, ama asıl işlevi göze girecek ışık miktarını belirlemek. Biraz loş bir ortama girdiğinizde, iris hemen genişliyor ve ortasındaki &#;göz bebeği&#; büyüyerek retinaya daha fazla ışık girmesini sağlıyor. Güneşe çıktığınızda ise tam tersi gerçekleşiyor ve iris, kamaşmayı en aza indirmek için, çok hızlı bir biçimde daralıyor. Eğer iris böyle bir işleve sahip olmasıydı, sadece belirli bir ışıkta etrafı iyi görebilirdiniz. Biraz daha loş bir ortam zifiri karanlık haline gelir, biraz daha aydınlıkta gözleriniz tamamen kamaşırdı.

Göz Kapakları

Göz kapakları, gözün korunması için yaratılmış olan en önemli parçalardan birisidir. Göz kapaklarının görevi, göz küresini korumakla birlikte &#;kornea&#;yı her an belli bir nem oranında tutmaktır. Göz kapaklarının iç kısmında bulunan damarlar, uykuda oksijen alamayan gözün dış tabakasını beslerler.
Herkes gün içinde hiç farkında olmadan binlerce kez gözlerini kırpar. Bu hareket istem dışı olarak yapılır ve bu sayede gözler yoğun ışık temasından ve yabancı maddelerden korunur. Bu işlemin hiçbir çaba sarf etmeden yapılması da çoğu insanın farkında olmadığı bir nimettir.

Göz Bebeği

Göze giren ışık miktarı, göz bebeği açıklığının derecesine göre yaklaşık 30 kat değişebilir. Örneğin bir flaş patlaması ile saniyede yapılacak değişim sonucunda göz bebeği hemen ayarlanıp ışığı kırar.
Elbette tüm bu saydıklarımız gözde çok üstün bir &#;tasarım&#; olduğunu ispatlamaktadır. Bu öyle bir sistemdir ki, tek bir parçası, örneğin sadece gözyaşı bezleri ya da korneanın şeffaflığı olmasa, göz hiçbir işe yaramaz. Yani, gözün işlev görmesi için bütün temel parçalarının (yaklaşık 40 ayrı dokunun) aynı anda, gereken yerde, gereken işlev ve yapıda olması gerekir. Bu denli kompleks bir tasarımın &#;evrim&#;le, yani bir rastlantılar zinciriyle oluşması ise elbette ki imkansızdır. Açık olan gerçek, gözün üstün bir aklın eseri olduğudur. Bu Rabbimiz&#;in benzeri olmayan aklıdır. Allah, insanlara yol gösterici olarak indirdiği kitabında şöyle bildirir:&#;Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi.&#; (Nahl Suresi, 78)

En Mükemmel Göz Damlası:Gözyaşı

Çoğu insanın, &#;yalnızca ağlandığında akan tuzlu su&#; zannettiği gözyaşı, durumdan duruma değişen yapısıyla son derece özel bir sıvıdır. Gözyaşının ilk görevi gözü mikroplara karşı korumaktır. İçinde bulunan &#;lizozom&#; enzimi birçok bakteri türünü parçalayabilme ve mikrop öldürme özelliğine sahiptir. Lizozom sayesinde göz, enfeksiyonlardan korunur. Bu madde, binaları mikroplardan temizlemek için kullanılan kuvvetli bir dezenfektan olan &#;fenik asit&#;ten bile daha etkilidir. Bu kadar güçlü olduğu halde bu enzimin göze hiçbir zarar vermemesi büyük bir mucizedir.

İçinde böyle son derece güçlü bir dezenfektan bulunan gözyaşı, gözün kimyasal yapısına en uygun şekilde yaratılmıştır. Bu yağlama-nemlendirme sistemi sayesinde gözünüz kurumaz. Eğer bu sistem var olmasa ya da eksik çalışsaydı, o zaman göz ile göz kapağı arasında sürekli bir sürtünme olur, gözünüz birkaç dakika içinde kurur, göz kapaklarınız yapışır ve oldukça acılı bir süreç sonucunda kör olurdunuz.

İSKELETİN YARATILIŞI

Gülme, koşma, yürüme, oturma, kalkma, ayakta durma, yatma, yazı yazma&#; Her insan bütün bu işlemleri kemikleri sayesinde yapar. Kemikleri sayesinde yürür, yine onlar sayesinde ayakta durur, yatar, güler, kemikleri sayesinde yemek yer. İnsan bedeninin çatısı tane sert parçanın biraraya gelmesiyle oluşmuştur. İnsan vücudunda bulunan ve her biri farklı fonksiyonlara sahip olan kemikler, Allah&#;ın yaratma sanatının yüceliğini bize gösterirler.

Kemik dokusu çoğu kimsenin zannettiği gibi cansız değildir. Kemik dokusu vücutta kalsiyum, fosfat gibi birçok önemli mineralin bankasıdır. Vücudun ihtiyacına göre bu mineralleri depo eder veya daha önceden depo ettiklerini vücuda verir. Bütün bunların yanı sıra kırmızı kan hücrelerinin üretimi de kemik iliği tarafından yapılır.

İskeletin Mükemmel İşlevi

İskelet bütün olarak mükemmel bir işleve sahip olmasının yanında, onu oluşturan kemikler de üstün bir yapıya sahiptir. Vücudun taşınması ve korunması gibi önemli bir görevi üstlenen kemiklerimiz, bu işi rahatlıkla yerine getirebilecek kapasite ve sağlamlıkla yaratılmıştır. Hatta bu yönde oldukça geniş bir güvenlik payı bırakılmış ve vücudun muhatap olacağı zor durumlar da hesaba katılmıştır. Örneğin; uyluk kemiği, dikey durumda bir ton ağırlığı kaldırabilecek kapasitededir. Nitekim atılan her adımda bu kemiğimize vücut ağırlığımızın üç katı yük binmektedir. Hatta sırıkla yüksek atlama yapan bir atlet yere inerken kalça kemiğinin her santimetrekaresi kiloluk bir basınca maruz kalır. O halde, kemik denen ve bir tek hücrenin bölünmesi sonucunda ortaya çıkan bu yapıyı, bu kadar kuvvetli kılan nedir?

Kemiklerin iç yapısı , insanların binalarda ve köprülerde kullandığı kafes yapı sistemine benzer bir yapıda inşa edilmiştir. Önemli bir farkla; kemik içindeki sistem, insanın geliştirdiğinden çok daha üstün ve karmaşıktır. Bu sayede kemikler, hem son derece sağlam, hem de insanın rahatlıkla kullanabileceği hafiflikte olurlar. Eğer aksi olsaydı, yani kemiklerin içi, dışı gibi sert ve tamamen dolu olsaydı, hem kemiklerin ağırlığı insanın taşıyabileceğinin çok üzerinde olurdu, hem de kemiğin yapısı gevrek ve sert olup en küçük bir darbede çatlayabilir veya kırılabilirdi.

Tasarım Harikası Kemiklerimiz

Kemiklerimizin bu mükemmel tasarımı, bizim son derece rahat bir hayat sürmemizi, çok zor hareketleri kolaylıkla ve hiç acı duymadan yapabilmemizi sağlamaktadır. İnsana düşen kuşkusuz bu mükemmel bedeni onun için yaratmış ve emrine vermiş olan Allah&#;ı bilmesi ve O&#;na şükredici olmasıdır. İnsan vücudundaki kemiklerin esneklikleri ihtiyaca göre değişebilir. Örneğin kadınlarda leğen kuşağı kemikleri, hamileliğin son aylarına doğru gevşer ve birbirinden biraz ayrılırlar. Bu son derece önemli bir ayrıntıdır, çünkü bu gevşeme sayesinde bebeğin başı doğum sırasında ezilmeden dışarı çıkabilir. Acaba leğen kemiği, dünyaya yeni gelecek bir canlının başının ezilmemesi için kendisini daha esnek bir hale getirmeye nasıl karar vermektedir? Böylesine önemli bir ayarlama, evrimin yani tesadüflerin bir hediyesi asla olamaz. Açık olan tek gerçek vardır. Tüm bunların cevabı kusursuz ve planlı bir yaratılıştır.

Kemiklerin esnekliğine başka bir örnek olarak bebekleri verelim. Bebeklerin kafatası ve diğer kemikleri çok yumuşaktır ve birbirleri üzerinde az da olsa hareket edebilirler. Bu esneklik sayesinde bebeğin başı doğumda bir hasar görmeden çıkabilir. Eğer bu kafatası kemikleri doğum sırasında sert olsaydı, anne karnından çıkarken çatlayabilir hatta kırılarak bebeğin beyninde büyük hasarlara yol açabilirdi. Bu aşamada tekrar kaçınılmaz bazı sorularla karşılaşıyoruz. Acaba bebeğin kafatası kemiklerinin doğum sırasında karşılacakları tehlikeyi kim, nereden bilmekte, bu önlem nasıl alınmaktadır? Açıktır ki annenin de, çocuğun da böyle bir engelle karşılaşacaklarından haberleri yoktur. Üstelik haberleri de olsa herhangi bir şekilde müdahalede bulunamazlar. Bebeğe ve annesine hayat veren de, onlar için böyle bir sistemi yaratan da kuşkusuz üstün ilim sahibi olan Allah&#;tır.

İskeletin Hareket Kabiliyeti

İskeletlerin hareket kabiliyeti de üzerinde durulması gereken önemli bir ayrıntıdır. Her adım atışımızda omurgamızı meydana getiren omurlar birbiri üstünde hareket eder. Bu sürekli hareket ve sürtünme, omurların aşınmasına neden olabilir. Oysa bunu önlemek için her bir omur arasına disk denilen dayanıklı kıkırdaklar yerleştirilmiştir. Bu diskler amortisör görevi yapar. Dahası her adım atışta, vücut ağırlığı yüzünden yerden vücuda bir tepki kuvveti gelir. Bu kuvvet, omurganın sahip olduğu amortisörler ve &#;kuvvet dağıtıcı&#; kıvrımlı şekli sayesinde, vücuda zarar vermez. Eğer tepkiyi azaltan esneklik ve özel yapı olmasaydı, ortaya çıkan kuvvet doğrudan kafatasına iletilirdi ve her adım attığımızda beynimiz sarsılırdı.

Tüm bunlar insan bedeninin çok mükemmel bir tasarımın, daha doğrusu bir yaratılışın ürünü olduğunu göstermektedir. İnsan bu mükemmel tasarım sayesinde birbirinden çok farklı hareketleri büyük bir hız ve rahatlık içinde yerine getirir. Oysa böyle olmayabilirdi. Çok daha sert, çok daha kaba bir iskeletimiz olabilirdi. Örneğin tüm bacağımızın tek bir uzun kemikten meydana geldiğini düşünün. Böyle bir durumda yürümek büyük bir sorun haline gelecek, son derece hantal ve hareketsiz bir bedenimiz olacaktı. Bir yere oturmak bile güçleşecek, bu tür hareketler sırasındaki zorlamalar nedeniyle bacak kemiği kolaylıkla kırılabilir hale gelecekti.
Oysa yapmak istediğimiz her harekete izin veren, dahası bunları kolaylaştıran ve güvenli hale getiren bir iskeletimiz vardır. Fakat biz ne iskeletimizin tasarımını yaptık, ne de kemiklerimizi meydana getirdik. Bunları herhangi bir tesadüfi güç ya da doğal bir süreç de meydana getirmedi. Bunları bizim için en mükemmel şekilde yaratan Allah&#;tır. Rabbimiz bizleri bu gerçek üzerinde düşünmeye şöyle davet eder:&#;&#; Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?&#; (Bakara Suresi, )

KANIN HAYATİ FONKSİYONU

Kan bedenimize canlılık vermek için yaratılmış bir yaşam sıvısıdır. Vücudumuzda dolaştığı sürece onu ısıtır, soğutur, besler, korur, enerji verir ve içindeki zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Bedenimizdeki haberleşmenin neredeyse tamamını üstlenir. Ayrıca damarlarda oluşan her yırtığı anında kapatır. Sistem böylelikle kendini sürekli olarak yeniler. 60 kg ağırlığındaki bir insanın damarlarında ortalama 5 lt kan dolaşır. Kalp, bu miktarı bedende rahatlıkla bir dakikada dolaştırabilir. Hatta fiziksel bir zorlanma sırasında ya da spor yaparken, bir dakikada bu miktarın beş katını dolaştırabilir.

Oksijen Taşıyıcısı

Soluduğumuz hava, yaşamın en gerekli maddesidir. Ateşin, odunu yakabilmesi için nasıl oksijene gereksinimi varsa, hücrelerin de enerji üretimi sırasında şekeri parçalayabilmek için oksijene gereksinimleri vardır. Bunun için, oksijenin akciğerlerden kaslara ulaştırılması gereklidir. İşte, karmaşık bir boru hattına benzetebileceğimiz kan dolaşım sistemimiz de bu görevi üstlenir. Oksijeni taşıma görevini, alyuvarların içindeki hemoglobin molekülü yerine getirir. Yassı, yuvarlak ve her iki yanı basık bir yapıda olan alyuvarların yalnızca biri neredeyse milyon hemoglobin taşır.

Alyuvarların, kusursuz bir çalışma sistemi vardır. Oksijeni taşımakla kalmayıp, onu gerektiği yerde de bırakabilirler. Bunu da en gerekli yer ve zamanda, örneğin çok çalışan bir kas hücresinin yanından geçerken yaparlar. Alyuvarlar, oksijeni bu şekilde gerekli dokulara verirken, şekerin yakılması sonucunda açığa çıkan karbondioksiti de alarak akciğere taşır ve orada bırakırlar. Bunun ardından hemen yeniden oksijenle bağlanır ve onu yeniden gerekli dokulara taşırlar.

İdeal Bir Tasarıma Sahip Olan Hücreler

Alyuvarlar, miktar bakımından diğer kan hücrelerine göre çoğunluktadır. Yetişkin bir erkeğin damarlarında 30 milyar alyuvar yüzer. Bu sayıdaki alyuvarlarla bir futbol sahasının neredeyse yarısı kaplanabilir. Kanımıza, dolayısıyla tenimize renk veren hücreler alyuvarlardır. Alyuvarlar yassı disklere benzerler. Esneklikleri sayesinde de en dar kılcal damarlardan ya da en küçük gözeneklerden bile geçebilirler. Alyuvarların bu esneklik özelliği olmasaydı, vücudun pek çok noktasında takılı kalırlardı. Bunun sebebi kılcal damarların yalnızca mikrometre kalınlığında olmasıdır. (1 mikrometre=milimetrenin binde biri). Oysa alyuvarların çapları mikrometredir.
Alyuvarlar böylesine büyük bir esneme özelliğinde yaratılmamış olsalardı ne olurdu? Bu sorunun cevabını şeker hastalığını araştıranlar bilir. Şeker hastalarının kan hücreleri genellikle esnekliklerini yitirir. Bu nedenle, hastaların gözlerindeki hassas dokular esnek olmayan kan hücreleri tarafından tıkanır. Bu tıkanma ise zaman içinde körlüğe yol açabilir.

Mükemmel bir Ulaşım Sistemi

Kandaki hücrelerin dışında, vücuda giren birçok madde de kanın plazma denen kısmında taşınır. Bu sıvı, kan hücreleri içermediği için sarı berrak bir renktedir. Plazma, beden ağırlığının %5&#;ni oluşturur ve bunun da %90&#;dan fazlası sudur. İçinde tuzlar, mineraller, karbonhidratlar, yağlar ve yüzlerce değişik türde protein yüzer. Kandaki proteinlerin bazıları taşıyıcı proteinlerdir. Bunlar yağları kendi üzerlerine bağlayıp onları gerekli dokulara ulaştırır. Eğer yağlar proteinler tarafından bu şekilde taşınmasaydı, birbirleriyle birleşir ve kanda, çorbadaki yağ öbekleri gibi, denetimsiz bir şekilde yüzerlerdi. Bu durum ise ölümcül sağlık sorunları meydana getirirdi.
Bedendeki özel haberci görevini ise plazmada dolaşan hormonlar üstlenir. Hormonlar, organlar ve hücreler arasında kimyasal mesajlar taşıyarak haberleşmeyi sağlar.

Albümin, sayıca en fazla olan plazma proteinidir ve bedende bir anlamda taşıyıcılık görevi yapar. Kolesterol gibi yağları, hormonları, zehirli bir safra kesesi maddesi olan sarı bilirubini ve penisilin gibi ilaçları kendine bağlar. Zehirleri karaciğerde bırakır, besin maddelerini ve hormonları ise gerekli oldukları yerlere götürür.

Özel Denetim Mekanizmaları

Besin maddelerinin, atardamarlardan gerekli oldukları dokulara ulaşabilmesi için, doku duvarını aşması gerekir. Doku duvarı, çok küçük gözeneklere sahip olsa da, hiçbir madde kendiliğinden bu duvardan geçemez. İşte bu sorunu çözen ve besinleri doku duvarından geçiren etken, kan basıncıdır. Ancak besin maddelerinin dokulara gerektiğinden fazla geçmesi durumunda ise, bu kez dokuda enfeksiyon oluşacaktır. Bu nedenle, kan basıncını dengelemek için, sıvıyı kana geri çeken bir mekanizma kurulmuştur. Bu görevi yine albümin üstlenir. Albümin, doku duvarlarındaki küçük gözeneklerden geçmek için fazla büyüktür ve kandaki yüksek yoğunluğu nedeniyle, suyu bir sünger gibi emer. Albümin olmasaydı beden, adeta suda beklemiş bir fasulye gibi şişerdi.

Vücuttaki Termostat

Kan; zehirler, gazlar, akyuvarlar ve vitaminler gibi maddelerin yanında, ısı da taşır. Isı, hücrelerdeki enerji kazanımı sırasında yan ürün olarak açığa çıkar. Isıyı bedenin geneline dağıtmanın ve beden sıcaklığını dış ortam sıcaklığına göre ayarlamanın yaşamsal önemi vardır. Eğer vücudumuzun ısı dağıtım sistemi olmasaydı, örneğin kol gücüyle yaptığımız bir iş sonucunda kollarımız aşırı derecede ısınır, diğer bölgelerimiz ise soğuk kalırdı. Böyle bir yapı ise metabolizmaya büyük zarar verirdi.İşte bu nedenle ısı bedene dağıtılır. Isının bedene dağılımı kan dolaşımı yoluyla olur. Beden geneline yayılan bu ısının düşürülmesi için de terleme mekanizması devreye girer

Dahası, deri altındaki kan damarları genişler ve böylece kanın taşıdığı ısıyı havaya bırakması kolaylaştırılır. Bu nedenle koştuğumuz ya da yüksek tempolu başka bir fiziksel iş yaptığımız zaman, damarların genişlemesi sonucunda yüzümüz kızarır.Bütün canlı türlerine hayat veren bu madde Allah&#;ın yaratışının açık delillerinden bir tanesidir. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:&#;İşte Rabbiniz olan Allah budur. O&#;ndan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O&#;na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir.&#; (Enam Suresi, )

DAMARLARIMIZDAKİ MÜKEMMEL TASARIM

Vücudumuzdaki damar sistemi, gelişmiş bir ülkenin, sahip olduğu kara yolu ağıyla kıyaslanmayacak kadar karmaşıktır. Damarlar, kalp ve kan ile birlikte dolaşım sistemini oluştururlar. Toplam bin kilometreden fazla uzunluğuyla vücudumuzun her tarafına dağılan damarlarımız muazzam bir kara yolu ağına benzetilebilir. Ufak bir hesap yaparsak bu sayının önemini daha iyi anlayabiliriz: Bir insanın sahip olduğu damarlar uç uca eklendiğinde, dünyanın çevresini iki buçuk defa dolanacak bir uzunluğa erişir. Şunu da hatırlatalım ki, vücudumuzdaki damar sistemi, gelişmiş bir ülkenin, örneğin Amerika&#;nın sahip olduğu karayolu ağıyla kıyaslanmayacak kadar karmaşıktır. Karayolları belirli bir genişlikte yapılır; günün farklı saatlerindeki değişen trafik yoğunluğuna göre şerit sayısı artmaz veya azalmaz. Oysa damarlarımızın iç genişliği sabit değildir; yani damarlarımız bizim faaliyetlerimize uyumlu olarak daralır veya genişler, böylece kan basıncının düzenlenmesinde önemli rol oynarlar. İşte bu mükemmel sistem sayesinde, vücudun farklı ortamlara göre değişen ihtiyaçları otomatik olarak sağlanır. Kan damarlarının, spor yaparken genişleyerek artan kan ihtiyacını temin etmesi veya yaralanma sonrasında daralarak kanamayı azaltması sözü edilen kusursuz sistemin bir sonucudur.

Damarların genişlemesi ve daralması

Peki damarlar nasıl oluyor da ne zaman genişlemeleri ya da ne zaman daralmaları gerektiğini anlıyorlar? Bu sorunun cevabının insan hayatı açısından çok önemli olduğu ortadadır. bin kilometrelik damar şebekesinin herhangi bir noktasında meydana gelebilecek en ufak bir hatanın, telafisi mümkün olmayan olumsuzluklar doğuracağı açıktır.

Bilim adamları on yıl öncesine kadar, damarın içinde çok karmaşık birtakım işlemler olduğunu tahmin ediyorlar; fakat yukarıdaki sorunun cevabını veremiyorlardı. Yapılan araştırmaların sonuçları kimyasal bir habercinin varlığını ortaya çıkardı. Bu haberci nitrik oksit (NO) molekülüydü. Damarlara genişlemeleri &#;talimatını veren&#; işte bu iki atomlu moleküldü. Damarlarımızın derinliklerinde nitrik oksit üreten muhteşem tesislerin sahip olduğu yapı mükemmelliklerle doludur.

KOKU VE HAFIZA

Kokuların, insan hafızasındaki anıları harekete geçirdiği herkesçe bilinir. İnsan, bir şeyi kokladığında, kokuya ait moleküller burna girer. Bitkilerin koku molekülleri uçucudur, bu yüzden çok düşük bir sıcaklıkta dahi gaz haline dönüşerek havada yayılırlar. Çok hafif bir rüzgar bu kokuları buruna taşır.
Burnun arka kısmına ulaşan koku molekülleri nemli bir dokuyla karşılaşırlar. Bu doku nöron adı verilen ve koku algılayan 5 milyon adet hücreden oluşur. Bu 5 milyon hücreden her biri ucunda reseptörler olan püskülümsü uzantıları dalgalandırarak koku moleküllerini yakalar. Bu duyargaların diğer ucu hücrenin içine yapışıktır. Koku molekülü bu tuzağa yakalandığında seri bir sinyal hücre içinde dolaşarak beynin alt tarafındaki koklama merkezine gerekli mesajı ulaştırır. Bütün bu işlemler bir saniyeden çok daha kısa bir zamanda gerçekleşir. Daha sonra sinyaller buradan çıkarak beynin duygu ve motivasyonla ilgili olduğu sanılan bölümüne (limbik sistem) giderler. Bu sinyal sonucunda kokunun neye ait olduğu, güzel mi yoksa çirkin mi olduğu anlaşılır. Eğer tanıdık bir kokuyla karşılaşıldıysa, o kokunun kaynağıyla ile ilgili hafıza bilgileri yeniden canlanır. Mesela limon kokusu aldığımızda aklımıza bir limonata gelebilir, ya da baharat kokuları aldığımızda iştah açıcı yemekler düşünmeye başlayabiliriz. Çok açıktır ki her biri, tüm varlıkları birbiriyle mükemmel bir uyum içinde yaratan, üstün ilim ve sanat sahibi olan Allah&#;ın birer eseridir. Bütün kokuları ve onları algılayan organları yaratan Allah, insan ruhunu da bu kokulardan etkilenecek şekilde yaratmıştır. &#;Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı-koydu. Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var. Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler. Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?&#; (Rahman Suresi, )

VÜCUDUMUZDAKİ ARITMA SİSTEMİ

Böbrekler; sadece cm boyunda olan, hiçbir bakım gerektirmeyen ve vücudumuzun ihtiyaçlarına tam olarak uygun bir filtre vazifesi gören, hayati öneme sahip organlardır. Son derece karmaşık laboratuvar işlemleri gerçekleştiren böbrekler, herşeyi kusursuz bir düzen içinde yaratan Allah&#;ın benzersiz eserlerinden biridir. İnsan vücudunda sürekli faaliyet halinde olan trilyon hücre bulunmaktadır. Hücrelerin bu faaliyetleri sonucunda ortaya atık maddeler çıkar. Üre, ürik asit ve keratin gibi maddelerden oluşan bu atık maddeler son derece zehirlidir. Eğer vücuttan uzaklaştırılmazlarsa vücut fonksiyonları kısa sürede bozulur, vücudumuz zehirlenir ve ölüm kaçınılmaz olur.

İşte bu noktada insan vücudundaki kusursuz tasarım bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Nasıl motorlarda egzoz gazının tahliyesi için özel sistemler tasarlanmışsa, vücudun günlük çalışması sırasında ortaya çıkan zararlı maddelerin uzaklaştırılması için de çok özel bir sistem yaratılmıştır. Bu sistem, boşaltım sistemidir.

Hücreler, tıpkı zehirli atıklarını arıtan fabrikalar gibi, bünyelerinde üretilen atık maddeleri kan plazmasına bırakırlar. Bu durum vücudu baştan başa kat eden kan nehrinin, trilyon fabrikanın atığıyla kirlenmesi demektir. Bu kirlilik insan hayatı için oldukça zararlıdır. Bu nedenle hızla kirlenen kanın bir an önce temizlenmesi gerekir.

Ancak ortada önemli bir problem vardır. Kirlenen kanın içinde üre, ürik asit gibi zehirli maddelerin yanı sıra, aminoasitler, vitaminler, su ve glikoz gibi vücudun ihtiyacı olan maddeler de vardır. Öyleyse kanı temizleyecek sistemin basit bir süzme işlemi yapması yeterli olmayacaktır. Bu sistemin faydalı maddeleri tanıyıp muhafaza etmesinin yanı sıra, yalnızca zararlı maddeleri diğerlerinden ayırarak uzaklaştıracak kompleks bir arıtma tesisi gibi çalışması da gerekmektedir.

Kanın böbreklerde temizlenmesi

Vücutta dolaşmakta olan kan, böbreklerde önce süzme işlemine tabi tutulur. Bu işlemin gerçekleşmesi için böbreklerin içine küçük küçük birçok süzgeç yerleştirilmiştir. Bu süzgeçlerin sayısı ve işlevleri düşünüldüğünde çok açık bir yaratılış mucizesiyle karşılaşılır. Tek bir böbreğin içinde adet süzgeç vardır. Bu mikro süzgeçlere nefron adı verilir. Bir nefron, bowman kapsülü (nefronun ucunda bulunan, yarı küre şeklinde, kılcal damarlardan oluşan bir yapıdır), glomerulus, malpigi cisimciği ve böbrek damarlarından oluşur. süzgecin her biri binlerce mikro deliği olan mükemmel bir tasarıma sahiptir.

Kalpten çıkan kanın yaklaşık dörtte biri, böbrek atardamarları aracılığıyla böbreklere gelir. Bu, dakikada bir litreden fazla kan demektir. Kanı getiren damar, böbreğe girer girmez sayısız ince damara ayrılır. Bu ince damarlardan her biri, bir mikro süzgece bağlıdır. Kalbin yaptığı basınç sayesinde kan hızla süzgeç yüzeyine çarpar, zararlı maddeler ve su süzgecin diğer tarafına geçer. Proteinler ve kan hücreleri bu süzgeçten geçemeyecek kadar büyük oldukları için geride kalırlar. Böylece süzgecin diğer tarafına geçmeyen kan süzülmüş ve temizlenmiş olur. Yaklaşık yumruğumuz büyüklüğündeki bir et parçasının içine adet süzgeç yerleştirilmiştir. Bu süzgeçlerin her birinde aynı detaylı tasarım eksiksiz olarak mevcuttur.

NASIL NEFES ALIYORUZ?

Nefes alıp verme düzeninizi hiçbir zaman kontrol etmiyorsunuz. Çünkü bazı hücreleriniz bu kontrolü sizin yerinize yapıyor. Eğer nefes alma düzeni bizim kontrol ve dikkatimize bırakılmış olsa, nefes almayı unuttuğumuzda, uykuya daldığımızda ya da başka bir işle meşgul olduğumuzda nefessizlikten öseafoodplus.info insan için hayati bir öneme sahip olan nefes alma işlemi, solunum merkezi tarafından düzenlenir. Bu merkez bir mercimek tanesi büyüklüğünde olup beynimizin bir uzantısı olan &#;beyin sapı&#; denen yerdedir ve başlıça üç grup sinir hücresinden oluşur:

  • Birinci grup hücreler solunumun temel ritmini belirlerler ve içimize hava çekmemiz için emir verirler. Böylece ihtiyacımız olan havayı içimize çekmiş oluruz.
  • İkinci grup hücreler ise solunumun hızını ve gidişatını belirlerler. Ancak ikinci grup hücreler devreye girdiğinde, birinci grup hücrelerin faaliyetini bir sinyalle durdururlar. Böylece akciğerin hava dolum bölümü kontrol edilir ve nefes alıp vermemiz hızlanır.
  • Üçüncü grup hücreler ise normal nefes düzeninde aktif değildirler. Ancak yüksek oranlarda soluk alıp vermek gerektiği zaman devreye girerler, karın kaslarımıza sinyal gönderip solunuma katılmalarını sağlarlar.

Tüm bu anlatılanlar hayatta kalmamız için yeterli midir? Hayır.
Solunum kimyasal olarak da kontrol edilir. Bizim nefes alıp vermemizin amacı kandaki oksijen ve karbondioksit miktarlarının belirli bir oranda kalması içindir. Bu orandaki değişiklikler ise solunum merkezindeki bir grup hücreyi harekete geçirir ve solunumdaki bozulan değerler, olması gereken düzeye çok hassas değişiklikler ile getirilir.

Kandaki oksijen miktarının solunum merkezine doğrudan bir etkisi yoktur. Ancak beynin dışında, şah damarı gibi bazı büyük damarlarda bulunan çok hassas alıcılar, kandaki oksijen belli bir düzeyin altına indiğinde solunum merkezine sinyaller gönderirler böylece solunumda çok hassas değişikliklerle gerekli düzeltmeler yapılır.
Bizim hayatta kalmak için ne kadar oksijene ihtiyacımız olduğunu bir grup hücre nasıl bilmektedir? Bilimin ancak son 20 yılda ortaya çıkardığı bu akıl almaz mekanizmayı hücreler ilk insandan bu yana nasıl bilmektedirler?
Üstelik bu öylesine hassas bir mekanizmadır ki, hayatımız boyunca otururken, koşarken ya da uyurken hiç hata yapmaz. Vücudumuzdaki trilyon hücreye her an tam ihtiyacı olan oksijen taşınır ve zararlı olan karbondioksit ve hidrojen iyonu gibi atıklar derhal uzaklaştırılır.

BEYNİMİZ

Anneden gelen yumurta ve babadan gelen sperm hücresinin birleşmesi ile yepyeni bir insanı oluşturacak ilk hücre meydana gelir. Bu mucivezi gelişimin ilk aşamasında hücreler bölünmeye başlar ve zamanla gelişir. Anne karnında başlangıçta bir et parçası görünümünde olan hücreler bölünmeye devam ederek ve gruplanarak, ışığa karşı hassas göz hücrelerini, acıyı, tatlıyı, ağrıyı, sıcağı, soğuğu algılayacak sinir hücrelerini, ses titreşimlerini hissedecek kulak hücrelerini ve gıdaları sindirecek sindirim sistemi hücrelerini ve daha birçoklarını oluşturmaya devam ederler.

Embriyonun anne karnındaki gelişiminde 5. haftadan itibaren oluşan omurilikte çok süratli bir üretimle saniyede tane nöron adlı özel sinir hücresi üretilmeye başlanacaktır. Bu bölgede daha sonra beyin oluşacaktır. (Science Vie, Mart , sayı: , s. 88)

Beyin hücrelerinin büyük kısmı embriyonun ilk beş ayında oluşur ve hepsi doğumdan önce beyindeki gereken konumlarını almış olurlar. Büyük bir hızla oluşan hücreler bir süre sonra merkezi sinir sisteminin kollarını oluşturmak üzere, daha uzaklara göç etmeye başlarlar. Ancak bu aşamada her bir nöronun, sinir sistemi içinde kendisi için ayrılmış olan hedef yeri tam olarak bulması şarttır. Bu yüzden genç nöronların yollarını bulabilmeleri için mutlaka bir rehbere ihtiyaçları vardır. Bu rehberler, omuriliğin ve beynin gelişme alanı arasında bir tür kablo şeklinde uzanan özel hücrelerdir.

Nöronlar üretildikleri yerden çıkıp bu rehberlere tutunarak göç ederler. Ve kendileri için ayrılmış olan yerleri anlar, oraya yerleşirler ve hemen ardından uzantılar meydana getirerek diğer nöronlarla bağlantı kurarlar.
Bu hücreler oluşur oluşmaz bilmedikleri bir yere doğru sadece kendilerine ilham edilen bilgiler doğrultusunda programlanmışcasına hareket ederler. Açıktır ki, beynin ve sinir sisteminin oluşumu sırasında yaşanan hiçbir olayın tesadüflerle meydana gelmesi mümkün değildir. Çünkü tek bir aşamadaki farklılık zincirleme olarak tüm sistemi aksatır. Nöronların meydana gelmesi ve bir sinir ağına dönüşmeleri beynin ve ona bağlı çalışan sinir sisteminin oluşum aşamalarından yalnızca bir tanesidir. Değil evrimcilerin iddia ettiği gibi beynin tamamının tesadüfen oluşması, tek bir nöronun bile rastlantılarla meydana gelmesi mümkün değildir.Nöronları bu özelliklerle yaratan, gerektiği anda gerektiği şekle sokan, gidecekleri yerlere onları tek tek yerleştiren Allah&#;tır. Her insan kendisinin de bu aşamalardan geçirildiğini bilmeli ve Rabbimizin kendisine bir insan olarak yaratmasındaki ihtişamı görerek şükretmelidir. Allah&#;ın herşeyin Yaratıcısı olduğunu, göklerde ve yerde O&#;ndan başka bir güç sahibi olmadığını aklından bir an bile çıkarmamalıdır:&#;&#; Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin? Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.&#; (Kehf Suresi, )

KONUŞMA MUCİZESİ

Yaptığınız her konuşmanın, mucizevi bir sistem sayesinde gerçekleştiğini hiç düşündünüz mü?

Birşeyler söylemek istediğiniz anda beyninizden gelen bir dizi emir ses tellerinize, dilinize ve oradan da çene kaslarınıza gider. Beynin konuşma merkezlerini içeren bölge, konuşma işleminizde rol alacak tüm kaslarınıza gerekli emirleri göseafoodplus.info önce, akciğerleriniz &#;sıcak hava&#; sağlar. Sıcak hava, konuşmanın hammaddesidir. Hava burnunuzdan girer, burun boşluğu, boğaz, nefes borusundan sonra bronş tüplerine, oradan da akciğerlerinize geçer. Havadaki oksijen akciğerlerinizde kana karışır. Bu sırada karbondioksit de dışarı verilir.

Ciğerlerinizden geri dönen hava, boğazınızdan geçerken, ses telleri denen iki doku kıvrımı arasından geçer. Bu teller, bir tür perdeye benzer ve bağlı oldukları küçük kıkırdakların etkisine göre hareket ederler. Siz konuşmadan önce ses telleriniz açık vaziyettedir. Konuşmanız sırasında teller biraraya getirilir ve soluk verdiğinizde çıkan hava ile titreştirilir. Ağız ve burun yapınız, sesinizin kendine özgü niteliklerini verir. Siz kelimeleri arka arkaya sıralayıp konuşurken diliniz damağınıza belirli miktarda yaklaşıp uzaklaşmakta, dudaklarınız da büzülüp yayılmaktadır. Bu işlemlerde birçok kasınız, büyük bir hızla hareket seafoodplus.infoşabilmeniz için bu işlemlerin her birinin eksiksiz gerçekleşmesi gerekir. Bu olağanüstü işlemler, akıl almaz bir hız içinde ve kusursuzca gerçekleşirken sizin bunlardan haberiniz bile olmaz.

HAYAT BOYU SÜREN KOPYALAMA: DNA

Bütün bir gün boyunca, siz hiç farkında değilken vücudunuzda sizin yaşamınızın problemsiz olarak devam etmesi için akıl almaz bir titizlik ve sorumluluk anlayışı içinde sayısız işlem yapılır, kusursuz bir denetim altında tedbirler alınır.

Hücreler bölünerek çoğalırlar. Öyle ki, insan vücudu başlangıçta tek bir hücre iken bu hücre bölünür ve sonuçta &#; oranında bir katlanmayla çoğalmaya başlar.

Peki bu bölünme işlemi sonucunda DNA&#;ya ne olur? Hücrede tek bir DNA zinciri vardır. Halbuki yeni doğan hücrenin de bir DNA&#;ya ihtiyacı olacağı açıktır.
Bu açığı gidermek için DNA, her aşaması ayrı bir mucize olan ilginç bir seri işlem yapar. Sonuçta, hücrenin bölünmesinden kısa bir süre önce kendisinin bir kopyasını çıkarır ve bunu yeni hücreye aktarır!&#;
Hücrenin bölünmesi ile ilgili yapılan gözlemlerin gösterdiğine göre hücre, bölünmeden önce belirli bir büyüklüğe ulaşmak zorundadır. Bu belirli büyüklük sınırını aştığı anda ise bölünme süreci kendiliğinden başlar. Hücrenin şekli bölünmeye uygun şekilde yayvanlaşmaya başlarken, DNA da az önce belirttiğimiz gibi kendini eşler.
Bunun anlamı şudur: Hücre bir bütün olarak bölünmeye &#;karar vermekte&#; ve hücrenin içindeki farklı parçalar bu bölünme kararına uygun olarak davranmaya başlamaktadırlar. Hücrenin böylesine kollektif bir işi başaracak bilince sahip olmadığı açıktır. Bölünme işlemi, gizli bir emir ile başlar ve başta DNA olmak üzere hücrenin tümü buna göre hareket eder. DNA, kendini çoğaltmak için önce karşılıklı iki parçaya ayrılır.

Bu olay oldukça ilginç bir şekilde gerçekleşir. Yapısı sarmal bir merdivene benzeyen
DNA molekülü, bu merdivenin basamaklarının ortasından fermuar gibi ikiye ayrılır. Artık DNA iki yarım parçaya bölünmüştür. Her iki parçanın da eksik olan yarıları ortamda hazır bulunan malzemelerle tamamlanır. Böylece iki yeni DNA molekülü üretilmiş olur. Operasyonun her kademesinde enzim denilen ve adeta gelişmiş robotlar gibi çalışan uzman proteinler görev yapar. Kopyalama sırasında ortaya çıkan yeni DNA molekülleri denetleyici enzimler tarafından defalarca kontrol edilir. Yapılmış bir hata varsa -ki bu hatalar son derece hayati olabilir- derhal tespit edilir ve düzeltilir. Hatalı şifre kopartılıp yerine doğrusu getirilir ve monte edilir. Bütün bu işlemler öyle baş döndürücü bir hızla yapılır ki, dakikada basamak nükleotid üretilirken bir yandan da tüm bu basamaklar görevli enzimler tarafından defalarca kontrol edilir ve gereken düzeltmeler yapılır. Büyük bir hızla üretilen yeni DNA molekülünde, dış etkiler sonucunda normale göre daha fazla hatalar yapılabilir. Bu sefer hücredeki ribozomlar, DNA&#;dan gelen emir doğrultusunda DNA onarım enzimleri üretmeye başlarlar. Böylece DNA kendi kendini korur ve hem kendisini hem soyun devamını güvence altına alır.
İşin en ilginç yönü de, DNA&#;nın hem üretimini sağlayan hem de yapısını denetleyen bu enzimlerin, yine DNA&#;da kayıtlı olan bilgilere göre ve DNA&#;nın emir ve kontrolünde üretilmiş proteinler olmasıdır. Ortada içiçe geçmiş öyle muhteşem bir sistem vardır ki, böyle bir sistemin kademe kademe oluşan tesadüflerle bu hale gelmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Çünkü enzimin olması için DNA&#;nın olması, DNA&#;nın olması için de enzimin olması, her ikisinin olması içinse hücrenin de, zarından diğer bütün kompleks organellerine kadar eksiksiz olarak var olması gerekir.

KARACİĞER;VÜCUDUMUZDAKİ BAĞIMSIZ FABRİKA

Karaciğerinizin tek bir hücresinde farklı kimyasal işlem gerçekleştirilir. Milisaniyeler (saniyenin binde biri) içinde kusursuz aşamalarla gerçekleşen bu işlemlerin çoğu laboratuvar koşullarında hala taklit edilememektedir. Karaciğer hücresi, yediğimiz besinlerin hepsini hücrelerimizin kullanabileceği enerji olan şekere, yani glikoza çevirir. Kullanılmayan şekeri yağa çevirip depolar. Şekerin yokluğunda ise proteinleri ve yağları şekere çevirip hücrelere sunar.

Biz, canımızın istediği her türde yiyeceği yerken, karaciğer bu yiyecekleri vücudumuzun gereksinimine göre harcar, dönüştürür veya depolar. Üstelik ilk insandan bu yana trilyonlarca karaciğer hücresi aynı şuurla ve şaşırmadan hareket etmektedir.

Karaciğerin Kendini Yenileme Yeteneği

Karaciğer insan vücudundaki kendi kendini yenileme yeteneğine sahip tek organdır. Karaciğerin %70 kadarı alınsa bile bir-iki hafta içinde tekrar işlevlerini yerine getirecek büyüklüğüne ulaşır.
Karaciğer hücreleri herhangi bir zarar veya hasar gördükleri zaman hiç beklenmedik bir faaliyete girerek birdenbire çoğalmaya başlarlar. Bu olayda hayranlık uyandıran nokta, hücrelerin inanılmaz bir hızda bölünmesi ve bu sırada normal görevlerini de aksatmadan yerine getirmeleridir. Görev yerine getirildikten sonra hücre bölünmesinin ne zaman duracağına ortak bir kararla aniden son verilmesi ise daha da şaşırtıcıdır.

DİLDEKİ KOMPLEKS SİSTEMLER

Profesör Joseph Brand tat duyusu üzerinde yaptığı çalışmalarla tanınmış bir bilim adamıdır. Brand&#;a göre, dilimizin üzerine konulan bir şeyin tadını algılamamız sadece saniye sürmektedir. Gözümüzü kapayıp açmamızdan daha kısa olan bu zaman zarfında nelerin gerçekleştiği yüzyıllardır araştırılmaktadır. Günümüzde ise tat alma işleminin yalnızca ana hatları anlaşılabilmiş durumdadıseafoodplus.info alma, yediğimiz besinlere ait tat bileşiklerinin tükürük içinde erimeleriyle başlar. Tuzlu gıdaların tadının daha hızlı alınmasının nedeni, tuzun tükürük içinde diğerlerine göre daha çabuk erimesidir. Hatta besinlerin kokusunun alınmasıyla tükürük bezleri salgılanmaya başlar ve dil tat almaya hazır hale gelir. Tat almadaki her detay gibi, bu aşama da önemlidir. Düşünün ki bu salgı olmasaydı, kuru besinlerin tadını alamayacaktık. Bu salgı, sindirim ve savunma sistemlerine yardımcı olan protein ve enzimler içermektedir. Bu salgının üzerinde yapılan tüm araştırmalar bu sıvının yapısının oldukça kompleks olduğunu ortaya koymaktadır.

Yiyeceklerden gelen tat molekülleri ile dildeki tat hücreleri arasındaki haberleşme, hücrenin tepesindeki mikrovillus denilen tüy benzeri yapılarda kurulur. Mikrovilluslar (tat tüycükleri) tat gözeneği olarak isimlendirilen minik açıklıklardan dilin üzerini kaplayan mukoza zarına çıkarlar. Tat hücrelerinin reseptörleri, tat tüycüklerinin üzerinde yer alırlar. Dikkat edin, tat gözeneğinin çapı ortalama olarak milimetrenin binde dördü kadardır.
Tat bileşikleri, aynı zamanda haberci moleküllerdir; görevleri, taşıdıkları mesajı, tat hücresinin zarının üzerindeki reseptörlere veya iyon kanallarına iletmektir. Bu aşamada, hücresel ve moleküler seviyede gelişen olaylar, Miami Üniversitesi&#;nden Profesör Stephen Roper&#;in ifadelerindeki gibi henüz araştırma safhasındadır. Pek çok farklı tat bileşiğine karşılık, farklı haberleşme yolları mevcuttur. Yani tatlı, ekşi, acı, tuzlu gibi farklı tatlar için değişik iletişim ağları kurulur. Diğer bir ifadeyle, tat hücreleri birden çok sayıda haberleşme yöntemine sahiptirler ve günümüzde bunların sadece bir kısmı kaba hatlarıyla anlaşılabilmiştir.

VÜCUDUMUZDAKİ SU MİKTARINI AYARLAYAN GİZLİ İŞLEMCİ

Eğer terleme ya da su içmeme nedeniyle bir miktar su kaybına uğrarsak, kandaki su yoğunluğu düşecektir. Eğer vücudunuza özel bir sistem kurulmamış olsa, kanınızdaki su yoğunluğu ne kadar düşerse düşsün, sizin bundan haberiniz olmayacak ve bir süre sonra farkında olmadan susuzluktan ölecektiniz. Peki kanınızdaki su miktarının düştüğü nasıl anlaşılır ve gerekli tedbirler nasıl alınır?

Beynin hipotalamus bölgesine çok özel algılayıcılar yerleştirilmiştir. Bu algılayıcılar her saniye, hatta siz bu yazıyı okurken dahi, kanınızda bulunan su miktarını ölçerler. Eğer kanda bulunan su miktarının düştüğünü tespit ederlerse hemen alarma geçseafoodplus.infolamusta bulunan algılayıcı hücreler, kandaki su miktarının düştüğünü tespit ettikleri anda, dahiyane bir yola başvururlar. Hipofiz bezinde saklı tutulan antidiüretik hormon (ADH) çok özel bir mesajcı molekülü kullanmaya karar verir. Bu mesaj, böbrekteki milyonlarca mikro kanalcığın etrafında bulunan hücreler için yazılmıştır. Ve bu hücrelere &#;idrar sıvısında bulunan su moleküllerini yakalayın&#; emrini vermektedir.
Bu haberleşme sistemi sayesinde idrarda bulunan su moleküllerinin büyük bir bölümü arıtılır ve tekrar kana karıştırılır. Sonuçta idrar miktarı azaltılmış ve vücuda belli ölçüde su kazandırılmış olur.
Eğer gereğinden fazla su içmişsek bu sefer mekanizma tam tersine işler. Kandaki su yoğunluğu yükselir. Bu yükselme sonucu hipotalamusta bulunan algılayıcılar, ADH hormonunun salgılanması işlemini yavaşlatırlar. ADH hormonu azalınca böbreklerde suyun geri emilimi de azalır. İdrar sıvısı artar ve kandaki su miktarı dengede tutulmuş olur.

Din öğretimi mteryal

DÖGM-Materyal Sitesine Yeni İçerikler Yüklendi WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü Ortaöğretim Genel Müdürlüğü Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Temel Eğitim Genel Müdürlüğü PİKTES Erişilebilirlik ÖERHGM Kapat Modül İşlemleri E-İçerik Hazırlama Proje Tabanlı Veri Girişi Yabancı Dil Metin Alıştırmaları Soru Modülü Video İnceleme T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Materyalleri Sitesi Yayında - MEB WebDİN ÖĞRETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE AİT DERS KİTAPLARI. Aihl Arapça - Sınıf. Aihl Arapça - 9.Sınıf. Aihl Kuranı Kerim - Sınıf. Aihl Kuranı Kerim - 9.Sınıf. Aihl Temel … macbook pro 14 dissembling din öğretimi mteryal mean Web14 dec. · Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, eğitim öğretim yılında da öğretmenleri ve öğrencileri yardımcı kaynaklarla desteklemeye devam ediyor. Bu kapsamda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ( sınıflar) ve AİHL meslek dersleri ( sınıflar) için 2. ünitelere yönelik etkinlik kitapları ve ünite testleri hazırlanarak erişime açılmıştır. WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü Eğitim Materyalleri Portalı. Ders Materyallerine ulaşmak için SINIF, DERS ve ÜNİTE seçiniz. WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü Eğitim Materyalleri Portalı. İLKOKUL & ORTAOKUL & İHO. Sınıflara ulaşmak için seçim yapın. macbook pro 14 education discount din öğretimi mteryal mean WebAdres: Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Beşevler Kampusu F Blok Beşevler / ANKARA Telefon: () 25 89 / 35 35 / 25 92 E-Posta: [email&#;protected] Web25 okt. · Din Öğretimi Materyalleri Sitesi Yayında 5 Kasım E-içerik tasarlama ve geliştirme çalışmaları kapsamında Genel Müdürlüğümüz tarafından … DOGM Materyal WebTOPLUMSAL KALKINMA AMAÇLI YÜKSEK DİN ÖĞRETİMİ DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT î í SAYI í db 13 Bu çerçevede yüksek din öğretimi kurumlarının tarihsel gelişimi,11 eğitim programlarının çeşitlenmesi,12 karşılaşılan soru/n alanları13 vb. çok sayıda konu detaylı bir şekilde incelenmiştir. din öğretimi mteryal mean TÜRKİYE’DE CUMHURİYET DÖNEMİ EĞİTİM POLİTİKALARININ DİN … Web1. DİN EĞİTİMİ ANABİLİM DALI Din Eğitiminin bir bilimsel disiplin olarak üniversitelerde yer alışı, Batı’da, Yüzyılın başlarına kadar uzanır. Türkiye’de Din eğitimi Bilimi’nin bir bilimsel disiplin olarak ortaya çıkışı, Batı ülkelerine nazaran oldukça geç olmuştur. yılında Ankara Üniversitesi’ne bağlı olarak açılan İlahiyat Fakültesi macbook pro 14 eyestrain din öğretimi mteryal mean WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü; Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü; Ortaöğretim Genel Müdürlüğü; Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü; Temel Eğitim … TOPLUMSAL KALKINMA AMAÇLI YÜKSEK DİN ÖĞRETİMİ: İSMAİL … WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü Kur'an-ı Kerim Uygulamaları. Sayfaya Git. Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Uygulamaları. Sayfaya Git. Fidan Kur'an-ı Kerim Programı. • … WebDownload Free PDF. KURAMDAN UYGULAMAYA SINIF ÖĞRETMENLİĞİ SETİ İLKOKULDA DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETİMİ Editörler: Editör: Dr. Öğrt. Üyesi Fatih Çakmak Yazarlar: Dr. Öğrt. Üyesi Fatih ÇAKMAK Büşra KILIÇ AHMEDİ Ercan Şen Münir Yaşar Kaya Umut Kaya Mebrure Doğan Kamil ÇOŞTU Ayhan ÖZ Ankara, … macbook pro 14 essentials din öğretimi mteryal mean Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Soru Havuzu WebKavram Öğretimi Çalışmaları kavram öğretimi çalışmaları Bu alanda derslerde yer alan kavramların öğretilmesi ile ilgili etkinlikler bulunmaktadır. macbook pro 14 falabella WebMateryal kullanımı, din öğretiminde ibadetler, Hz. Peygamber'in hayatıyla ilgili konular ve kültürle ilgili birçok konunun algılanıp pekiştirilmesinde önemli bir rol oynadığı gibi inanç … macbook pro 14 education pricing din öğretimi mteryal mean DERS MATERYALLERİ PORTALI - EBA Web7 feb. · Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Soru Havuzu AÇIKLAMA.-Bu sayfayı açtığınızda varsayılan olarak ilk pdf kitap/kitapçığı Skip to main content We will keep fighting for all libraries - stand with us! macbook pro 14 external display hz WebDin Öğretimi Materyalleri. Kağıt Kapak – 16 Nisan Değişen ve gelişen teknolojik şartlar, her geçen gün eğitimin şartlarını ve imkânlarını doğrudan etkilemektedir. Hayatımızı kuşatan teknoloji ve görsellik, eğitimde duyulara hitap eden öğrenme yaklaşımlarının uygulanmasını ve materyal kullanımını zaruri din öğretimi mteryal mean Ders Anlatım Sunuları OGM Materyal Web1 jun. · Ayhan H, Din Eğitimi ve Öğretimi(İman-İbadet), Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, Başaran İ. E, Eğitim Psikolojisi, Gül Yayınları, Ankara, Bayraklı B, Kur’an’da Değişim Gelişim Ve Kalite Kavramları, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, macbook pro 14 external gpu MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü din öğretimi mteryal mean Din Öğretiminde Gezi-Gözlem Yöntemi ve Bir Uygulama Örneği Web27 apr. · Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, TRT Haber canlı yayınında eğitim gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı. WebDin Öğretimi Teknolojisi ve Materyal Geliştirme Paperback – 31 december Din Öğretimi Teknolojisi ve Materyal Geliştirme. Paperback – 31 december Turks … macbook pro 14 canada T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Konu: Meslekî Uygulama … din öğretimi mteryal mean Web4 mei · Tosun, Cemal, “Din Öğretiminde Gezi Gözlem Yöntemi”, Din Öğretimi Dergisi, S, Mayıs , ss. Tosun, Cemal, “Eğitim ve Din Eğitimi Politikaları”, Cumhuriyet’in Yılında Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi İlmî Toplantısı (İzmir Aralık ) Tebliğler, Haz: Fahri UnanYücel Hacaloğlu, Ankara, , ss. macbook pro 14 for software engineering din öğretimi mteryal mean WebDin Öğretimi Materyalleri Sitesi; DKAB Öğretimi Portalı; Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi; Uluslararası Din Eğitimi Portalı; Bilgi Sistemi - KTS; Anket Modülü; MEBDES … DİN ÖĞRETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE AİT DERS KİTAPLARI Din Dersi Materyal OGM Materyal WebFakülte bünyesinde henüz bir Din Eğitimi kürsüsü olmasa da yılında çıkarılmaya başlanan fakülte dergisinde din eğitimi alanına ait makalelerin kaleme alındığı görülür. yılında 7. sayıda yayımlanan “Okullarımızda Din Öğretimi Üzerine” başlıklı çalışma din eğitimi alanına ait ilk makaledir. macbook pro 14 eye strain reddit din öğretimi mteryal mean WebKavram Öğretimi Çalışmaları 3B Modeller Dinamik Uygulamalar Projeler Liseye Hoş Geldin Yönetici/Öğretmen Kütüphanesi Mobil Uygulamalar: Etkileşimli Kitaplar Ders Kitapları … macbook pro 14 freezing (PDF) DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ ÖZEL ÖĞRETİM … T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü Sayı : E Konu: Meslekî Uygulama Yönergesi DAĞITIM YERLERİNE İlgi: a) Sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu. b) Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği. c) Anadolu İmam Hatip Liseleri Meslek Dersleri Öğretim Programları. macbook pro 14 fps din öğretimi mteryal mean AKADEMİK DERGİLERDE YAYINLANAN DİN EĞİTİMİ KONULU WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü Eğitim Materyalleri Portalı. Ders Materyallerine ulaşmak için SINIF, DERS ve ÜNİTE seçiniz. WebEtkileşimli Kitaplar. Beceri Temelli Kitaplar. Soru Bankası. YKS Hazırlık. Ders Anlatım. Yönetici ve Öğretmen Kütüphanesi. DOGM MATERYAL Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Portalı - MEB Web8. SINIF 4. ÜNİTE TESTLERİ SİTEYE YÜKLENDİ. 8. sınıf 4. ünite için yaprak testleri siteye yüklendi. konu konu ayrılmış 7 yaprak testini sitemizden indirebilirsiniz. 2. DÖNEM 1. din öğretimi mteryal mean Konu Özetleri OGM Materyal Ders Anlatım Sunuları OGM Materyal Etkileşimli Kitaplar OGM Materyal Din Öğretimi Teknolojisi ve Materyal Geliştirme - seafoodplus.info Uluslararası Din Eğitimi Portalı – Türkiye Din Eğitimi Raporu: RAPOR ÖZETİ Din eğitimi ve öğretimi; … DOGM Materyal WebMillî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürl Arapça (2 - 8. sınıflar için) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (4 - 8. sınıflar için) Temel Dini Bilgiler (İHO için zorunlu, Ortaokul için seçmeli) DOGM Materyal din öğretimi mteryal mean WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü; Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü; Ortaöğretim Genel Müdürlüğü; Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü; Temel Eğitim … Etkileşimli Kitaplar - OGM Materyal Kavram Öğretimi Çalışmaları; Oyun ve Etkinlik Kitapları; Liseye Hoş Geldin; … Soru Bankası - OGM Materyal YKS Hazırlık - OGM Materyal Kavram Öğretimi Çalışmaları; Oyun ve Etkinlik Kitapları; Liseye Hoş Geldin; … Fen Lisesi Fizik Sayfa 93 Basınç ve basınç kuvveti kavramlarının katı, … Uygulamalar - OGM Materyal Fizik Sayfa Isıl denge kavramının sıcaklık farkı ve ısı kavramı … macbook pro 14 ethernet din öğretimi mteryal mean OGM Materyal Öğretim Programları - MEB WebDin Öğretimi Teknolojisi bireylerin dinle ilgili öğrenmelerine kılavuzluk yapılırken, öğretme - öğrenme süreçlerinde yararlanılacak eğitim teknolojilerinin geliştirilmesiyle ilgilenen bir … WebDin Öğretimi ve İmam Hatip Okulları (Türkçe-İngilizce) Din Öğretimi ve İmam Hatip Okulları (Türkçe-Arapça) Din Öğretimi ve İmam hatip Okulları (Fransızca) İmam Hatip … WebDOGM MATERYAL Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 4. Sınıf 5. Sınıf 6. Sınıf 7. Sınıf 8. Sınıf 9. Sınıf Sınıf Sınıf Sınıf Meslek Dersleri Hadis Tefsir Fıkıh Dinler Tarihi İslam … din öğretimi mteryal mean WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından İmam Hatiplerde yaşanan sorunların çözümüne yönelik atılan takdire şayan bazı adımlar da bunu önleyememiştir. Netice itibarıyla din eğitimi/öğretiminde her zayıf halka birbiriyle ilişkili olarak öncesindeki ve sonrasındaki halkayı zayıflatmakta, macbook pro 14 fortress WebDin Öğretimi Portalı; Okullarımız; DÖGM Materyal; DKAB Öğretimi Portalı; Uluslararası Din Eğitimi ; AR-GE ve Projeler; Hafızlık Eğitim Projesi; Proje Bilgi Sistemi; Kalite Takip … din öğretimi mteryal mean Diyanet Çocuk Dergisinin Din Öğretimi Açısından Değerlendirilmesi Din Öğretimi Teknolojisi ve Materyal Geliştirme Paperback WebDin Öğretimi Genel Müdürlüğü Eğitim Materyalleri Portalı. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Etkinlik Kitapları macbook pro 14 external monitor flicker Din Öğretimi Materyalleri, Adem Günes Boeken … Din Eğitimi – İlahiyat Fakültesi Din Öğretimi Materyalleri Kağıt Kapak – 16 Nisan din öğretimi mteryal mean Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Etkinlik Kitapları - EBA Web12 mei · Doğan, Recai. “’e Kadar Türkiye’de Din Öğretimi Program Anlayışları.” Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışlar Uluslararası Sempozyumu ( Mart ), Ankara: MEB Yayınları, Doğan, Recai. “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Tevhid-i Tedrisat Çerçevesinde Din Eğitim- Öğretimi ve Yapılan macbook pro 14 flickering screen din öğretimi mteryal mean

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir