doktor tarik nusret / tarık nusret - ekşi sözlük

Doktor Tarik Nusret

doktor tarik nusret

18 Mart Çanakkale Zaferi – Dr. Tarık Nusret’in İnanılmaz Hikayesi

 

 

 

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

 

Çanakkale Savaşı sadece Türk tarihinin değil dünya tarihinin de en önemli olaylarından biridir. Çanakkale Muharebeleri dünyanın en büyük ordularının, kara, hava, deniz ve denizaltı unsurlarıyla saldırıları karşısında çok sıkıntılı bir dönem geçirmekte olan Osmanlı Devleti’nin gerçekleştirmiş olduğu büyük direnişi simgeler.

Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra, İtilaf devletleri Çanakkale cephesini açarak savaşı kısa sürede bitirme çabası içine girmişlerdi. Onlara göre, Çanakkale Boğazı’nı ele geçirmek İstanbul’u ele geçirmekle eşanlamlıydı. İstanbul’un düşmesi ise Osmanlı Devleti’nin savaş dışı kalması demekti. Bu da müttefiklerin işini büyük oranda kolaylaştıracak, Almanya ile daha rahat mücadele etmelerini sağlayacak, savaşı da kısa sürede kazanabileceklerdi.

 

Dünyanın en güçlü donanmasına sahip İngilizler, Çanakkale’den zorlanmadan geçebilecekleri inancındaydılar. İngiltere Deniz Bakanı Churchill, donanmanın Boğaz’dan zorla geçerek İstanbul’a ulaşmasının fikir babasıydı. Bir iki yıl önce Balkan devletlerine kolayca yenilen Osmanlı Devleti’nin hemen teslim olacağını düşünüyordu. Churchill’e göre, zırhlıların büyük topları karşısında Türk askeri cepheden hemen kaçacaktı.

ÖZ EVLADINDAN AĞRI KESİCİ (MORFİN) ESİRGEYEN YİĞİT DOKTOR❗ MUTLAKA OKUYUN❗

İtilaf Devletleri’nin deniz harekâtı 19 Şubat tarihinde başlamış, 13 Mart’a kadar düşman gemileri tabyaları top ateşine tutmuştu. Boğazları deniz yoluyla zorlayarak geçebileceklerine inanan düşman kuvvetlerinin, kararlı ve dirençli bir karşılık almaları bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyordu. Bir ay boyunca yapılan binlerce top atışının ardından çok da büyük bir gelişme elde edilememişti. Tarih 18 Mart’ı gösterdiğinde ise İtilaf Devletleri’nin tamamı şaşıp kalmış koskoca bir donanma Çanakkale Boğazı’nın serin sularına gömülmüştü. Böylece İtilaf Devletleri’nin Deniz Harekâtı başarısızlığı, umutları Kara Harekâtı’na çevirdi.

25 Nisan tarihi itibarıyla Gelibolu Yarımadası’na çıkartma harekâtı başlatıldı. Havalar ısınmaya başlamış, sıcaklar her gün artmaktaydı. Cephedeki ağır şartlar gitgide askerler için daha da zorlaşmaktaydı. Düşman askerleri çadırları, silahları ve hayvanlarıyla Gelibolu Yarımadası’nda tam teşekküllü bir ordugâh inşa etmişti. Düşman sadece İngilizler değil, binbir milletin nesliyle harmanlanmış olan; kara tenlisi, sarı tenlisi, çekik gözlüsüyle yedi düveli içinde barındıran bir haçlı ordusuydu adeta. Fakat bilmedikleri bir şey vardı.  Karşılarında eli silah tutan son askerine kadar savaşmaya hazır, kalpleri vatan sevgisiyle dolu, gözünü dahi kırpmadan şehadete yürüyecek bir Türk Ordusu hazır bekliyordu. Bütün imkânsızlıklara rağmen bu şiddetli harpten pâk alnıyla çıkmaya hazırdı Mehmetçik.

Doktor Tarık Nusret

Tam yıl önce. Bir millet vatan müdafaasında bir çığır açıyor ve emsali görülmemiş bir fedakârlık örneği sergiliyordu. Türk Milleti. Peki sizce Çanakkale Savaşı’nda yokluğu en çok acı veren, olmazsa olmaz olan şey neydi? Tüfek mi? Yiyecek mi? Su mu? Battaniye mi? Evet bunların hepsi olmazsa olmazlardandı belki ama yokluğu kelimenin gerçek anlamıyla en çok acı veren şey ağrı kesicilerdi. Morfin.

Cephe gerisine kurulan Sahra Hastanesi’ne her gün binlerce yaralı Mehmetçik getiriliyordu. Hatta bazen bu sayı on binleri buluyordu. Ağustos tarihleri arasında sadece şehitlerin sayısı bile 18 bini geçmişti. Yaralıların sayısı ise 30 bini. Kurulan sıhhiye çadırları yaralılarla dolup taşmıştı. Doktorlar, sıhhiyeciler, hemşireler günlerdir uykusuz görev yapıyor, sadece yaraları sararak hizmet vermeye çalışıyorlardı. Ellerindeki az miktarda bulunan morfini sadece kurtarabilecekleri, eğer ki ameliyat edilirse yaşatabilecekleri askerlere veriyorlardı. Kurtarılması zor hatta imkânsız olan askerleri ise çadırın dışında bir alanda topluyorlar, kolu kopmuş, bacağı kesilmiş, iç organları dışarı çıkmış olanları ameliyat edemiyorlardı. Çünkü bu hem hekimlerin zamanını hem de kısıtlı imkanları tüketmek demekti. Amaç eldeki sınırlı olanaklarla, çok sayıda yaralıyı kurtarıp, askerlerin belki de yıllar sürecek olan savaşa yeniden katılabilmelerini, cepheye dönebilmelerini sağlamaktı.

Doktor Tarık Nusret görevli olduğu cephede, gelen her yaralıyı sıhhiye çadırının hemen girişindeki bir masa üzerinde değerlendiriyor ve hayatının en zor günlerini yaşıyor, en zor kararlarını veriyordu. Sıhhiyecilere çok kötü durumda olanları çadır dışında bir açık alana götürmelerini söylüyor, ayaktan gelenleri de hemşirelerin bakımına gönderiyordu. Ameliyat edildiğinde kurtarılabilecek olanlara hemen bir ağrı kesici iğne yapıp, arkada bulunan ameliyathaneye gönderiyordu. Ama ne var ki herkesin ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Ölecek de olsa o bir candı. Mehmetçiğin son anlarını acı içinde kıvranarak geçirmesi herkesin canını çok yakıyordu. En çok da Doktor Tarık Nusret’in. Ama yapamazdı herkese ağrı kesici yapamazdı. Çünkü ilaç çok azdı.

Sürekli olarak doktorun önüne yaralı askerler konup, kaldırılıyordu. Sırada bir sürü asker sedye üzerinde beklediğinden dolayı hızlı bir şekilde muayene yapılıyordu. Bu sırada doktorun önüne yaşlarında yaralı bir asker daha getirildi.

Doktor Nusret: “Bu yaralıyı da arkaya götürün” dedi.

Ağır yaralı askerlerden biriydi. Bacaklarından biri kopmuş, bağırsakları dışarı çıkmış çok kötü durumda olanlardan biri.

Görevliler tam kaldıracakken asker kısık, inleyen bir sesle: “Baba, baba benim dedi. Ben Tahsin!”

Doktor Nusret, masada ağır yaralı bir şekilde yatan, yüzü gözü toprağa ve kana bulanmış askerin yüzüne dikkatlice baktı. Dehşete düştü. Masada yatan öz oğlu Tahsin’di. Doktor aylardan beri cephede olduğu için evden haber alamıyordu. Savaşın verdirdiği ağır kayıplar her gün binlerce yeni askerin cepheye çağrılmasına neden oluyor ve eli silah tutan her genç adam seferberliğe katılıyordu. Doktor Nusret’te oğluyla aynı cephede savaştığını o anda öğreniyordu. Oğluna doğru eğilerek ona sarıldı, hıçkırıklara boğuldu. Ciğerparesine son bir defa ümitsizce baktı. Sırada bekleyen yaralılar her geçen dakika artıyordu bu yüzden kaybedecek zaman yoktu.

Sıhhiye erlerinden birini çağırarak emir verdi: “Oğlumu arkaya götürün, ağacın gölgesine yatırın” dedi. Morfini yapmadı.

Doktor görevine devam ederek arkadan gelen yaralılarla ilgilenmeye başladı. Sıhhiyeler doktorun oğlunu alarak bir gölgeye yatırdılar. Masaya hemen bir yaralı Mehmetçik daha yatırıldı. Sonra bir tane daha ve bir tane daha…

Aradan biraz zaman geçmiş ve doktor görevini diğer meslektaşına devretmişti. Hemen arkaya ağır yaralı askerlerin olduğu bölgeye gitti. Ağacın gölgesinde yatmakta olan oğluna doğru yaklaşıp baktı. Çoktan şehit olmuştu. Doktor oğlunun cansız bedenine sıkıca sarılıp ağlamaya başladı. Diyeceği tüm sözler boğazına düğümlendi. Oğlundan bir helallik bile alamamış, ona veda edememişti. Son anlarını acı çekmeden yaşaması için gereken ağrı kesiciyi bile yapmamıştı. Yapamazdı çünkü biliyordu ki ameliyat edilse bile yaşamazdı. Onun görevi elinde az bulunan ağrı kesiciyi hayatta kalabilecek olanlara kullanmaktı. Evladı da olsa vatanın her şeyden daha mühim olduğu tartışılmazdı.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi…
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.

“Mehmet Akif Ersoy”

 

Anasayfa  YAŞAM  ÖZ EVLADINDAN AĞRI KESİCİ (MORFİN) ESİRGEYEN YİĞİT DOKTOR❗ MUTLAKA OKUYUN❗

ÖZ EVLADINDAN AĞRI KESİCİ (MORFİN) ESİRGEYEN YİĞİT DOKTOR❗ MUTLAKA OKUYUN❗

 


Halkımız bilsin ki yıldır var olan bu devlet Çanakkale Savaşında siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey “Morfin“di.
Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı.
Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu.
Hastaların ameliyatı için hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu..
Sedye ile gelen her yaralı,
burada masaya koyuluyordu.
Doktorun elinde enjektör,
enjektörün içinde ağrı kesici..
Doktor ilk muayeneyi yapıyordu ve yaşama olasılığı olan, ameliyat edilmesi halinde yaşayacağına inandıkları askerlere ağrı kesiciyi yapıyordu.. 
Oysa gelen her yaralının ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Fakat herkese yetecek kadar ağrı kesici yoktu..
Doktor duygusal karar vermemek için yaralıların yüzüne bakmamakta,
İyileşme şansı yüksek olan yaralılara ağrı kesici yapmaktaydı..
Yine doktorun önüne bir asker getirildi..
Yaralının ağır yaralarına bakan doktor,
askerin iyileşemeyeceğini öngörür ve ona ağrı kesiciyi yapmaz..
O sırada askerden iniltili bir ses duyulur.. “Baba!”
Herkesin gözü doktora çevrilir, yaralar içinde kıvranan asker doktorun öz oğludur.. 
Doktor buna rağmen yine ağrı kesiciyi oğluna yapmaz ve bir kaç saat sonra da oğlu şehit olur..
Doktor, şehit olan oğlunun cansız bedenine sarılır ve şöyle der:
“Affet oğlum, o senin hakkın değildi” 
İşte bu topraklar hakkı olmadığı için
tek bir ağrıkesiciyi bile oğlundan esirgeyen o güzel insanlar tarafından vatan yapılmıştır. Ve bizim.. 
Çanakkale savaşını kazandığımız
o tarihi anlardan biri de hiç şüphesiz
Doktor Tarık Nusret’in hakkı olmadığı için öz oğluna ağrı kesici yapmadığı
o an’dır.. tarihin tozlu sayfalarına
adını kazımış tüm kahramanlara
sonsuz saygıyla, seafoodplus.infoıyoruz

ESİRGEYEN YİĞİT DOKTOR MORFİN

etiket Çanakkale Geçilmez! Savaş Sırasında Nadir Bulunan Morfini Oğlu İçin Kullanmayarak Bir Kahramanlık Destanı Yazan Doktor

Haberler

Yaşam

Çanakkale Geçilmez! Savaş Sırasında Nadir Bulunan Morfini Oğlu İçin Kullanmayarak Bir Kahramanlık Destanı Yazan Doktor

Birinci Dünya Savaşı'nın en kanlı bölümlerinden biri olarak bilinen ve Türk milletinin sayısız zaferiyle tarihe geçen Çanakkale Savaşı'nda büyük kayıplar vermiş ama bir vatan kazanmıştık.

Birinci Dünya Savaşı'nın en kanlı bölümlerinden biri olarak bilinen ve Türk milletinin sayısız zaferiyle tarihe geçen Çanakkale Savaşı'nda büyük kayıplar vermiş ama bir vatan kazanmıştık.

Savaş sırasında Sahra Hastanesi'ne her gün binlerce yaralı gelmiş, öyle ki yalnızca 15 günde 18 bin şehit verilmişti. Yaralı sayısı 30 bini geçmişti ve ağrıları dindirmek üzere kullanılan morfin az bulunuyordu.

Savaş sırasında Sahra Hastanesi'ne her gün binlerce yaralı gelmiş, öyle ki yalnızca 15 günde 18 bin şehit verilmişti. Yaralı sayısı 30 bini geçmişti ve ağrıları dindirmek üzere kullanılan morfin az bulunuyordu.

1.

1.

2.

2.

3.

3.

4.

4.

5.

5.

6.

6.

7.

7.

Bu olayı bir de Sunay Akın'dan dinelemek isterseniz

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir