Her gün farklı öğünlerde farklı besinler yiyoruz değil mi?
Peki, her öğün yediğimiz yemekleri ne kadar iyi tanıyoruz? Barındırdıkları besin öğeleri hakkında ne kadar bilgimiz var? Sevdiğimiz ve sevmediğimiz yemeklerin besin değerlerinin ne olduğunu biliyor muyuz? Yoksa bildiklerimiz sadece hangi besinin faydalı hangi besinin zararlı olduğu mu?
Haydi çocuklar, gelin besinleri ve besin öğelerini birlikte inceleyelim.
İlk insanlar, avladıkları hayvanlar ve doğada buldukları bitkilerle yalnızca karınlarını doyurmak için beslenirlerdi. Sonraki dönemlerde tarımdaki gelişmelerle kendi besinlerini yetiştirmeye ve daha çeşitli besinler tüketmeye başladılar. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişle besinler birçok teknolojik süreçten geçtikten ve işlendikten sonra sofralarımıza ulaşmaya başladı.
Peki besin ne demek, bir de ona bakalım.
Besinler, vücudumuz için gerekli bileşenleri sağlayan, yenilebilir bitki ve hayvan dokuları olarak tanımlanır. Besin yerine, gıda veya yiyecek ifadeleri de kullanılıyor.
Besinlerin yapısında bulunan, karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineralleriyse besin öğeleri olarak tanımlıyoruz.
Şimdi bu öğelere biraz daha yakından bakalım:
Karbonhidratlar yediğimiz besinlerde en çok bulunan öğe. Gün içinde tükettiğimiz besin ve içeceklerle aldığımız enerjinin %’ını karbonhidratlardan sağlarız.
Vücut hücrelerimizin büyük bölümü proteinlerden oluşur. Proteinlerin yapı taşı ise amino asitlerdir. Vücut proteinlerinin, hormon ve enzimlerin yapımı için ise besin yoluyla protein almamız gerekir.
Vücudumuzda çok az miktarda vitamin bulunur. Oysa vitaminlerin etkileri çok fazladır. Vitaminler vücudumuzda kendiliğinden üretilmediği için mutlaka besinlerle alınması gerekir. Vitaminler, başka besin öğeleri ve minerallerin vücudumuza fayda sağlaması için gerekli biyokimyasal olayları oluştururlar.
Örneğin;
B grubu vitaminler, aldığımız karbonhidrat, yağ ve proteindeki enerjiyi ve hücrelerin oluşmasını sağlayacak biyokimyasal olayları düzenler.
D vitamini, kalsiyum ve fosforun kemiklerimize ve dişlerimize taşınmasını sağlar.
A, E ve C vitaminleri vücudumuzdaki hasarı önlerken, zararlı maddelerin etkilerini de azaltırlar.
Vücudumuzun %’i minerallerden oluşur. Kalsiyum, vücudumuzdaki minerallerin neredeyse yarısını, fosfor ¼’ünü, magnezyum, klor, sodyum ve kükürt ise kalan bölümünü oluşturur. Mineraller vücutta kemik ve diş gibi dokuların yapısına katılırlar; sağlıklı büyüme ve gelişmemizi sağlayarak yaşamımızı sürdürmemizi sağlarlar.
Bazı temel minerallerin vücudumuzdaki işlevlerine bakalım:
• Kalsiyum ve fosfor kemik ve dişlerimizin yapısına katılır.
• Sodyum ve potasyum vücudumuzda elektrolit dengesini sağlar.
• Demir, kanımızda oksijenin taşınmasını sağlar.
• Çinko ve selenyum vücudumuzun savunma sisteminde görev alır ve onu korur.
Bildiğiniz gibi su yaşam için zorunlu bir ihtiyaçtır. Yediğimiz besinlerin sindirimi, vücudumuzda oluşan zararlı maddelerin atılması, vücut ısımızın düzenlenmesi için su olmazsa olmazdır.
Günlük su veya sıvı ihtiyacımızı içtiğimiz su veya içeceklerden olduğu kadar, yediğimiz besinlerin içindeki su ile de karşılarız.
Vücudumuzun dengesini sağlayan suyu temiz kaynaklardan sağlamalıyız.
Çünkü her insanın günde yaklaşık 2,5 litre sıvı kaybı olur. Sıcak havalarda, fiziksel aktivite yaptığımızda, çok proteinli ve tuzlu besinler tükettiğimizde ya da ateşlendiğimizde, ishal olduğumuzda vücuttaki su kaybı daha da artar. Vücuttaki dengeyi korumak için kaybettiğimiz suyu yerine koymalıyız.
Vücudumuzda su kaybı olduğunda beyindeki susama merkezi uyarılır ve susadığımızı hissederiz. Ama ishal olduğumuzda, vücudumuz suyla birlikte sodyum, potasyum gibi mineralleri de kaybettiği için susama hissi duymayabiliriz.
Uzmanlar, vücudumuzu gün boyu dengede tutmak için susamayı beklemeden su içmemizi öneriyor. Siz de ister okulda ster evde ister oyunda, nerede olursanız olun bol bol temiz su içmek için susamayı beklemeyin.
• İçme suyu ile,
• Yiyecek ve içeceklerle,
• Metabolik olaylar sonucu oluşan sıvılarla.
Su ve içecekler vücut dengemizin korunmasında çok önemli rol oynarlar. Vücut sağlığımız için gün boyu sıvı tüketmeliyiz.
Suyu temiz, sağlığımızı bozmayan kaynaklardan sağlamalıyız. Unutmayın çocuklar, her akan su temiz olmayabilir. Suyun berrak görünmesi onun temiz, mikropsuz olduğu anlamına gelmez. İçilebilir musluk suyu kullanıyorsanız, mutlaka bir süre akıttıktan sonra içmelisiniz.
Sıcak havalarda ve aktif olduğumuz zamanlarda vücudumuz daha fazla su kaybeder. Yani daha çok su tüketmemiz gerekir. Bu nedenle spor yapmadan veya oyuna başlamadan önce ve sonra su içmeliyiz.
Özellikle ishal durumunda kaybettiğimiz mineralleri almak için suyun içine bir miktar tuz ve şeker karıştırabiliriz.
Vücudumuzdaki yağlar aynı zamanda enerji depomuzdur. Vücudumuzun yaklaşık % 18’i yağdan oluşur. Harcadığımız enerjiden daha fazlasını alırsak, bu oran artar. Besinlerle az enerji alırsak da bu oran azalır.
Yağlar mideyi geç terk ettiği için daha çok uzun süre tokluk hissi verirler. Yeterince enerji almadığımız zaman, vücut enerji için kendi yağ deposunu kullanır. Yağ aynı zamanda, yağda çözünen vitaminlerin emilimi ve hormonların üretimi için de gereklidir.
Yaşam döngümüzü sürdürebilmemiz için belli başlı besin gruplarına ihtiyacımız vardır. Her besin grubunun vücudumuza çeşitli faydaları vardır.
Besin içerikleri; karbonhidratlar, yağlar, vitaminler, proteinler, mineraller ve su olmak üzere 5 gruba ayrılır:
Su: Vücudumuzda düzenleyici olarak görev yapar. Vücudumuzun %70i sudur. Su, yaşamsal faaliyetlerimizi sürdürmemizi sağlar. Her besinde bulunur.
Proteinler: Vücudumuzda yapıcı ve onarıcı olarak görev yapar. Büyüme, gelişme, yaraların iyileşmesi, vücudun iyileşmesi ve mikroplara karşı direnci için proteinlere gerek vardır. Örnek; et, süt, yumurta, kuruyemiş, peynir…
Yağlar: Yetersiz kalan karbonhidratın enerjisinin artırılmasını sağlar. Yağlar, bitki ve hayvanlardan elde edilir. Örnek; mısır, zeytin, tereyağı, fıstık
Vitaminler: Vücudumuzda düzenleyici ve dengeleyici olarak görev yapar. Vücudumuzu hastalıklardan korurlar. Örnek; domates, havuç, armut, elma..
Karbonhidratlar: Vücudumuzun ihtiyacı olan enerjiyi sağlar. Örnek; makarna, pilav, patates, ekmek
karbonhidratlar, yağlar ve proteinlerdir. Açlık anında tüketim sırasına göre; Karbonhidratlar Yağlar Proteinler olarak sıralanır. Solunum kolaylığı sırasına göre; Karbonhidratlar Proteinler Yağlar olarak sıralanır. Sağladıkları enerji miktarına göre; Yağlar Proteinler Karbonhidratlar olarak sıralanır. 2. Yapıcı ve Onarıcı Besinler Canlının yıpranan kısımlarının tamirinde ve yeni hücre yapımında kullanılırlar. Bunlar; proteinler, yağlar,
karbonhidratlar, madensel maddeler ve su'dur. 3. Düzenleyici Besinler Düzenleyici besin maddeleri, hücredeki metabolik olayların düzenlenmesinde rol oynar. Bunlar, proteinler, madensel maddeler, vitaminler ve sudur.
YAPILARINA GÖRE BESİNLER : Organik besin maddeleri; proteinler, yağlar, karbonhidratlar ve vitaminlerdir. İnorganik besin maddeleri; su ve madensel maddelerdir. 1. Karbonhidratlar Karbonhidratlar, adından da anlaşılacağı gibi karbon (C), hidrojen (H) ve oksijen (O) atomlarından meydana gelmiştir. Karbonhidratlar bütün canlı hücrelerde bulunur ve en önemli enerji kaynağıdır. Genel formülleri (CnH2nOn) dir. Karbonhidratlar yapısındaki şeker sayısına göre değişik gruplara ayrılabilirler. a. Monosakkaritler: Sindirime uğramadan direkt olarak kana geçerler.
Altı karbonlulara (heksozlar) glikoz (üzüm şekeri), fruktoz (meyva şekeri) ve galaktoz (süt şekeri), beş karbonlulara (pentozlar) ise riboz ve deoksiriboz örnek verilebilir. Disakkaritin Adı Oluşan Monosakkaritler Kaynağı Sükroz +H2O Glikoz + Fruktoz Bitki Maltoz + H2O Glikoz + Glikoz Bitki Laktoz + H2O Glikoz + Galaktoz İnsan ve memeli hayvan sütü Tablo : Disakkaritlerin Sentezi ve Özellikleri b. Disakkaritler: İki monosakkaritin birbirleriyle glikozit bağı kurarak meydana getirdiği karbonhidratlardır. Bu birleşme sırasında su açığa çıktığı için olaya dehidrasyon sentezi de denir.
Disakkaritler ancak sindirilerek hücre zarından difüzyonla geçebilir. c. Polisakkaritler: Çok sayıda glikozun dehidrasyon sentezi sonucu, glikozit bağları kurarak birleşmesiyle oluşseafoodplus.info polisakkaritin yapısında kaç tane monosakkarit kullanılmışsa, reaksiyon sonucu bunun bir eksiği kadar su açığa çıkar. Yani n – molekül su açığa çıkar. Burada n, glikoz sayısıdır. Polisakkaritler hidroliz edildiklerinde monosakkaritlere indirgenirler. Polisakkaritleri dört grupta toplayabiliriz. Depo Polisakkaritler Nişasta
Bitkilerde karbonhidratların depo şeklidir. Suda çözünmez. Glikojen : İnsanlarda ve hayvanlarda karbonhidratların depo şeklidir. Suda kısmen çözünür. Yapısal Polisakkaritler Selüloz : Bitki hücrelerinde hücre çeperinin yapısına katılır. Suda çözünmez. Kitin : Eklem bacaklılar grubundaki hayvanların dış iskeletine ve birçok mantarın çeper yapısına katılır.
Cevap. Vitamin ve minareller vücudumuzda düzenleyici olarak görev yapan besin içerikleridir.
Bunlar; proteinler, karbonhidratlar, yağlar, vitaminler, mineraller ve su olarak sınıflandırılır. Yiyecekler uygun miktarda bir araya getirildiklerinde tam bir beslenme sağlayan bir çok bileşenden oluşur. Proteinler, yağlar, karbonhidratlar enerji veren besin öğeleridir.
Düzenleyici Besinler Düzenleyici besin maddeleri, hücredeki metabolik olayların düzenlenmesinde rol oynar. Bunlar, proteinler, madensel maddeler, vitaminler ve sudur. YAPILARINA GÖRE BESİNLER : Organik besin maddeleri; proteinler, yağlar, karbonhidratlar ve vitaminlerdir.
Hücrelerin yapısında yer aldığı için aynı zamanda yapıcı ve onarıcı kabul edilir. Bitki ve hayvanlardan elde edilir. Bitkiler ve hayvanlardan elde edilir. fındık, fıstık, susam, zeytin, ayçiçek yağı, soya fasulyesi, ceviz. Et, süt ve yumurtada (hayvansal yağ bulunur.)
Balık vücudumuzda YAPICI ONARICI olarak görev yapar.
Doğrulanmış Cevap. Süt yapıcı ve onarıcıdır. Protein grubuna giren tüm besinler yapıcı ve onarıcıdır. Süt ve süt ürünleri yapıcı ve onarıcı olur.
Besinler elde edildikleri kaynağa göre hayvansal kaynaklı ve bitkisel kaynaklı besinler olmak üzere iki gruba ayrılır. Görevlerine göre ise besinler enerji verici, yapıcı onarıcı ve düzenleyici besinler olarak gruplandırılır.
Proteinler, enerji miktarı bakımından yağlardan sonra en yüksek enerjiye sahip besin grubudur. Sindirim kolaylığı bakımından ise karbonhidratlardan sonra ikinci olarak sindirilebilen besin grubudur. Proteinler, vücudumuzda yapıcı ve onarıcı olarak görev yapmaktadırlar.
Proteinler, hücre büyümesini ve gelişmesini sağlar. Protein vücut tarafından üretilmediği için dışarıdan alınması gereklidir. Protein kasları güçlendirir, kansızlığı önler, vücut direncini yüksek tutar. Protein en çok et, tavuk, balık, yumurta ve süt ürünleri gibi hayvansal gıdalarda vardır.
Hücrenin tüm fonksiyonlarında proteinler rol almaktadır:Genlerin çalışması,Kasların kasılması, Sinirlerin elektriği iletmesi,Embriyonun gelişmesi, }Proteinler yaşamsal faaliyetler için önemlidir.