edebi hatıralar hüseyin cahit yalçın / Hüseyin Cahit Yalçın - Türk Dili ve Edebiyatı

Edebi Hatıralar Hüseyin Cahit Yalçın

edebi hatıralar hüseyin cahit yalçın

Eski Eserler


Ahmet Şerif, Hemrah, Münif Fehim, Akşamcı, Safvet Suad imzalarını da kullandı.
İlköğrenimine İstanbul'da Yakup Ağa Mahalle Mektebinde başladı.
Sekiz yaşında iken taşındıkları Serez'de Askeri Rüştiyeyi (ortaokul) bitirdi.
Ortaöğrenimini İstanbul İdadisinde (lise) yaptı.
Kendi kendine Fransızca öğrendi. O yıllarda çeviri çalışmaları Maarif ve Resimli Gazete'de yayımlandı.
Mülkiye Mektebi (Siyasal Bilgiler Fakültesi, )'ni bitirdi. Öğretmenleri arasında Mizancı Murad Bey, Abdurrahman Şeref Bey ve Recaizade Mahmud Ekrem vardı.
Fakültede son sınıf öğrencisi iken Mektep dergisinin yönetimini üstlenerek basın hayatına girdi.
Okul bitince Maarif Nezaretinde (Milli Eğitim Bakanlığı) memur olarak çalışmaya () başladı.
Aynı yıl Servet-i Fünün dergisinde bir öykü yayımlayarak Edebiyat-ı Cedide Topluluğuna katılmış oldu. Bu yıllarda Mütalaa, Tarik, Sabah ve Saadet gazetelerinde yazdı. "Edebiyat ve Hukuk" adlı bir çeviri yazısı yüzünden Servet-i Fünün dergisi kapatılınca () II. Meşrutiyete kadar () yazı hayatından uzak durdu. Bu arada Vefa ve Mercan liselerinde öğretmenlik () ve yöneticilik () yaptı.
Meşrutiyetin ilanından sonra memurluktan ayrıldı.
yılında Tevfik Fikret ve Hüseyin Kâzım ile birlikte Taran gazetesini çıkarmaya başladı.
İttihad ve Terakki Fırkasına girerek İstanbul’dan milletvekili seçildi.
31 Mart (14 Nisan ) olayı sırasında matbaası basıldı. Divan-ı Harb tarafından 'de iki ay hapse mahkum edildi.
Mütareke yıllarında tutuklanarak sürüldüğü () Malta adasında İngilizce ve İtalyanca öğrendi.
yılında yeniden çıkarmaya başladığı Tanin gazetesinde Cumhuriyet hükümetini eleştirince gazetesi kapatıldı. İki kez tutuklanarak İstiklal Mahkemesine verildi. İlkinde beraat etti, ikincisinde aldığı bir buçuk yıl sürgün cezasını Çorum'da () tamamladı.
İstanbul'a dönüşünde bir arkadaşının aracılığıyla Sanayi ve Maadin Bankasında çalışmaya başladı. Ancak I. Türk Dil Kurultayında dil devrimi konusunda resmî görüşe karşı çıkınca bankadaki görevine son verildi ().
Çıkardığı Fikir Hareketleri () dergisinin bütün yazılarını kendisi yazıyordu.
'ten itibaren, haftalık Yedigün dergisinde anılar ve gezi yazılan yazdı. Atatürk'ün ölümünden sonra politikaya atılarak İstanbul () ve Kars'tan () milletvekili seçildi. yılında getirildiği Ulus gazetesi başyazarlığını ölümüne kadar sürdürdü. Son yıllarında da yirmi altı ay hapse mahkum edildi, ancak yaşı ve hastalığı dikkate alınarak cezası kaldırıldı.
Feriköy Mezarlığında toprağa verildi.
Hüseyin Cahit Yalçın yazarlık hayatına, lise ikinci sınıf öğrencisi iken Ahmet Midhat'ın etkisindeki yazdığı Nadide () adlı bir romanını yayımlayarak girdi. Romanlarında dönemindeki varlıklı kesimi anlattı. Asıl önemli yanı ise gazeteciliğidir.
Yeni edebiyatın kurulma aşamasında Divan edebiyatına amansız eleştiriler yöneltenlerden biriydi ve bu tutumunu ilk eseri olan Nadide adlı romanında da işledi. Daha sonraki çalışmalarına bakarak onu realist saymak mümkündür. Ancak sadece seçkin okuyucu için yazmak düşüncesi taşıdı. Öykülerinde gündelik hayatta yer alabilecek insanlara çok az yer verdi. Bu açıdan gerçekçiliğe aykırı düşer.
Hayal içinde adlı romanı, öykülerine oranla daha başarılı bulundu. Edebiyat-ı Cedide devrinde iki tür dil kullandı. Şiirlerinde düzyazı dilini, ayrıca öykülerinde ve şiirlerinde yer yer ağır bir dil kullandı. Konuşma dilinin bütün inceliklerini bilmesine rağmen bunu yazı dili olarak kullanmadı. Cumhuriyet devrinde sade Türkçeyi benimsedi. Bir öykü yazarı olarak diğer Servet-i Fünûnculardan çok farklılık sergilemedi. Söyleyişinde Edebiyat-ı Cedide üslûbunun bütün özellikleri vardır. Ali Kemal, Ahmet Rasim, Mehmet Celâlle polemiklere girdi. Eleştiri anlayışı romantiktir. Yazılarında çeşitli edebiyat ekolleri ve bazı Batılı yazarlar üzerinde durdu.
Basılan eserleri dışında gazete ve dergilerde Malta Adasında adıyla sürgün anılarım (, tefrika), On Yılın Hikâyesi başlığıyla anılarını (, tefrika) Yedigün dergisinde; aynı yılları Meşrutiyet Hâtıraları adıyla Fikir Hareketleri dergisinde (, tefrika), Meşrutiyet Devri ve Sonrası başlıklı anılarını Halkçı gazetesinde (, tefrika); Mercan'dan Babıâli'ye adlı anılarını Yedigün dergisinde (, tefrika) yayımladı.
"Hikâyelerindeki bu değer düşüklüğüne karşılık, Hayal İçinde romanı, delikanlılık çağına yeni giren bir okullunun ilk aşk heyecanlarını, yok denecek kadar basit bir vaka içinde, başarıyla anlatan usta işi bir romandır. Bunu sürdürecek ve o devrin basın hayatım anlatacak olan Hakikat Pençesinde romanının yazılamayışı, edebiyatımız için bir kayıptır ()
"Yazarın Edebiyat-ı Cedide devrindeki üslûbundan söz ederken bir nokta üzerinde önemle durmak gerekiyor: "süslü" söylemek, "edebiyat yapmak" ve "şairânelik" merakı, özellikle mensur şiirlerinde ve hikâyelerinde bu hastalıktan kendini hiçbir zaman kurtaramamıştır. Hüseyin Cahit'in üslûbu hakkında bugüne kadar tekrarlanıp gelen Edebiyat-ı Cedide grubunun diğer bir vasfı olan süslü yazmak temayülünden en çok kurtulabileni olduğu, bütün Servet-i Fünûn muharrirleri arasındaki dikkati çekecek kadar yapmacıksız dil ile yazdığı yolundaki yargılar hiçbir temele dayanmıyor. Aksine, süslü yazmak düşkünlüğü, onda, arkadaşlarından daha aşırı halde idi. Bir düşünceyi yalın sözlerle anlattığı zaman yazısının edebiyat dışı kalacağını sanmıştır." (Cevdet Kudret)
"Eski sevgili tipine yönelik olarak Nadide romanında ortaya konulan eleştirel tavrı, aydınların eski edebiyattan kopuşuna bir delil olarak kabul etmek gerekir. Romanda önce birçok fikir ve tenkit yazısında eski edebiyata yöneltilen eleştiriler, kurmaca bir eser olan romanda da motif olarak kullanılmış olmaktadır." (Selçuk Çıkla)
"Cahid daha otuz beş yıl evvel dememiş miydi ki herkesin söyleyeceğine ehemmiyet vererek fikirlerinden vazgeçenler hiçbir fikre malik olmayanlardır.O bunun için Cumhuriyet kararını da, harf inkılabı kararını da daha ilanından evvel teşvik edip alkışlayanlardan oldu. Edebiyatta, siyasette uzun bir cidalle el ele koşan yalçın kalem, şimdi hürriyet-i ebediyye yolunda sakin bir yurd ihtiyar etmiştir, bakışı, sesi, siması o kadar yumuşak olan üstadımız şimdi kim bilir, derinliklerinde ne fırtınalar saklıyor?'' (Hakka Tarık Us)


  • Nadide ()
  • Hayal İçinde ().
  • Hayat-ı Muhayyel ()
  • Hayat-ı Hakimiye Sahneleri ()
  • Niçin Aldatırlarmış ().

:

  • Edebî Hatıralar (, Edebiyat Anıları adıyla, haz.: Rauf Mutluay, )
  • Siyasî Anılar (haz: Rauf Mutluay, )
  • Tanıdıklarım ().
  • Türkçe Sarf ve Nahiv ()
  • Yeni Başlayanlar için Türkçe Sarf ve Nahiv ().
  • Tarih-i Umûmi (c. 1, İlkçağ, tsz.; 2. cildini Ali Reşat yazdı).
  • Graziella (roman, A. de Lamartine'den, )
  • Madam Krizantem (Cevdet Kudret ile) 
  • İzlanda Balıkçısı (roman, Pierre Loti'den, )
  • Sosyalist Meslekleri (sosyoloji, Vilfredo Pareto'dan, 2 cilt, )
  • Hunların Türklerin Moğolların ve Daha Sair Tatarların Tarih-i Umumisi (Joseph de Cuignes'den, 8 cilt, )
  • Hürriyet-i Vicdan (sosyoloji, Leon Marillier'den, )
  • Tecrübe Üzerine Müesses Psikoloji (H. Haffding'den, 2 cilt, )
  • Asri Demokrasiler (sosyoloji, V.J. Bryce'den, 4 cilt, )
  • Din Hayatının İptidai Şekilleri (sosyoloji, 2 cilt, , ) 
  • Ahlak Terbiyesi () (E. Durkheim'dan)
  • İslâm Tarihi (Leone Caetani'den, 10 cilt, )
  • Demokrasi ve Mesâil-i İktisâdiye (sosyoloji, A.T. Hadley'den, )
  • Sanayi-i Nefisenin Menşeileri (sosyoloji, Yrjö Hirn’den, )
  • Hürriyet (sosyoloji, J.S. Mill'den, )
  • İngiltere'nin Hükümeti (sosyoloji, A.L. Lowerdan, 5 cilt, )
  • İlim ve Din (sosyoloji, E. Boutrotuc'dan, )
  • Ruh ve Beden ()
  • Çocuklar Hakkında Asri Fikirler () (A. Binet'ten)
  • Çocuğun Psikolojisi ve Tecrübî Pedagoji (E. Cleparede'den, )
  • Siyasî Hürriyetlerimiz (sosyoloji, Maurice Caudel'den, 2 cilt, )
  • Demokrasi (sosyoloji, E. Vacherot'tan, 2 cilt, )
  • Vatandaşın Kitabı (sosyoloji, E. Laboulaye'den, )
  • Aile İçinde Terbiye-Ebeveynin Günahları-Kızlarımız - Aile İçinde Terbiye-Ebeveynin Günahları-Oğullarımız (psikoloji, F. Thomas'tan, , )
  • Allahlar Susamışlardı (roman, A. France'dan, )
  • Kürek Cehennemi (roman, Tullio Murri'den, )
  • En Güzel İtalyan Hikâyeleri ()
  • Fransa Tarihi (Jacques Bainville'den, 2 cilt, )
  • İngiltere Tarihi (Andre Maurois'den, 2 cilt, )
  • Cihan Harbi'nin Şarka Ait Kaynakları (tarih, Jean Pichon'dan, )
  • Türk Mektupları (mektup, Augier de Ghislen'den, )
  • Avrupa Kavimlerinin Mukayeseli Tarihi (Charle Seignobos'dan, 2 cilt, )
  • Kavgam (düşünce, A. Hitler'den, 2 cilt, , )
  • Yırtıcılar (roman, Annie Vivanti'den, 2 cilt, )
  • Hususî Hayatlarında Hükümdarlar (monografi, E. Bergson'dan, 2 cilt, )
  • Büyük Katerina (monografi, Lucien Murat'tan, )
  • Sovyet Efsanesi ve Hakikat: Kızıl Rusya'nın İçyüzü (A. Koestler'den, )
  • Kızıl Rusya: Tek Başına Bir Dünya (W.C. Bullitt'ten, )
  • Malta Adasında adıyla sürgün anıları (, tefrika) (Yedigün dergisi)
  • On Yılın Hikâyesi başlığıyla anıları (, tefrika) (Yedigün dergisi)
  • Meşrutiyet Hâtıraları (, tefrika) (Fikir Hareketleri dergisi)
  • Meşrutiyet Devri ve Sonrası (, tefrika) (Halkçı gazetesi)
  • Mercan'dan Babıâli'ye (, tefrika) (Yedigün dergisi)


 


 

Hüseyin Cahit Yalçın ( - )

Hüseyin Cahit Yalçın
  • Servetifünun hikâye ve roman yazarı, edebiyat eleştirmeni; gazeteci, çevirmen, milletvekili.
  • Balıkesir&#;de doğdu. 
  • yılında Mülkiye Mektebini bitirdi. 
  • yılına kadar Maarif Nezâretinde (Eğitim Bakanlığı) çalıştı. arasında idadilerde (liselerde) öğretmenlik ve müdürlük yaptı.
  • Yazı hayatına henüz lisede okurken başlayan Hüseyin Cahit 'de ilk romanı Nadide'yi yayımladı. &#;da Servetifünun topluluğuna girdi. Bu tarihten başlayarak makale, roman, hikaye ve eleştiriler yayımladı.
  • &#;de Tevfik Fikret&#;in dergiden ayrılması üzerine kısa bir süre Servet-i Fünun yazı işlerini yürüttü. Aynı yıl Fransızcadan çevirdiği &#;Edebiyat ve Hukuk&#; adlı yazısı nedeniyle dergi kapatıldı. II. Meşrutiyet'in ilan edildiği 'e kadar yazı hayatından çekildi. 
  • II. Meşrutiyet&#;in ilanıyla İttihatçıların safında siyasî hayata atıldı. 'de Tevfik Fikretve Hüseyin Kazım ile Tanîn gazetesini kurdu. Kısa bir süre sonra gazeteyi tek başına çıkarmaya başladı. Bu tarihten sonra gazeteci ve siyasetçi yönüyle öne çıktı. Bu sırada yapılan seçimlerde İstanbul mebusu (milletvekili) olarak meclise girdi. Aynı dönemde birçok gazeteciyle girdiği polemiklerle geniş yankı uyandırdı ve basında büyük şöhret kazandı.
  • 'da Kavgalarım isimli meşhur eserini yayımladı. Kavgalarım, yazarın Servetifünun edebiyatı için verdiği mücadelenin hikayesi ile derginin sütunlarında yayımlanan makaleleri içermektedir.
  • Mütareke döneminde İngilizler tarafından Malta&#;ya sürüldü (). Üç yıl kaldığı Malta'da vaktini ilmî eserler çevirmekle geçirdi. Sürgün sonrasında geldiği İstanbul'da Tanîn'i yayımlamaya devam etti. Tanin'de hükumete yönelttiği sert eleştiriler nedeniyle gazetesi kapatılarak Çorum'a sürüldü ().
  • &#;de yayımladığı "Niçin Aldatırlarmış?" adlı hikâye kitabıyla edebiyat dünyasına tekrar dönmüşse de bu dönüş devamlı olmamıştır.
  • Uzun bir süre politikadan uzak duran yazar, dönemin önemli fikir dergilerinden biri olan Fikir Hareketleri'ni ( - ) çıkardı. 
  • 'te edebiyata dair hatıralarını Edebî Hatıralar adıyla hazırlayıp bastırdı.
  • Atatürk&#;ün ölümüne kadar siyasetin dışında kalan Hüseyin Cahit Yalçın 'de siyasete döndü. Cumhuriyet Halk Partisi&#;nden Çankırı, İstanbul ve Kars milletvekili olarak görev yaptı ( ). 
  • Tanin ve Ulus gazetelerinde özellikle &#;den sonra Demokrat Parti&#;ye karşı çok sert bir mücadeleye girişti ve Aralık &#;te yetmiş dokuz yaşında iken üç buçuk ay hapis yattı.
  • Milletvekilliğine adaylığını koyduğu seçimlerine çok az bir süre kala 18 Ekim &#;de zatürreden öldü.
Sanat ve Dil Anlayışı
  • Servetifünûn edebiyatının önemli isimlerindendir.
  • Topluluğun diğer sanatçıları gibi "Sanat sanat içindir" anlayışına sahiptir.
  • Edebî zevk ve kültürünün oluşmasında Fransız edebiyatı etkisi görülür.
  • Şiirle hiç ilgilenmeyen sanatçının roman ve hikayelerinde realizm etkisi görülür.
  • Asıl şöhretini yazdığı eleştiri yazıları ve girdiği polemiklerle kazanan Hüseyin Cahit, Servetifünûn edebiyatına yöneltilen eleştirilere de etkili cevaplar vermiştir. Özellikle, Servetifünun edebiyatını "dekadanlık" ile suçlayan Ahmet Mithat'a hitaben yazdığı eleştiri yazıları meşhurdur.
  • İki roman yazan sanatçının ilk romanı olan Nadide (), Ahmed Mithat Efendi'nin tesiriyle yazılmış teknik bakımdan zayıf bir cinayet romanıdır. İlk gençlik dönemine ait bu romandan sonra Fransızcasını geliştiren yazar, Fransız romanları okuyarak Ahmet Mithat etkisinden kurtulacaktır.
  • Servet-i Fünûn&#;da tefrika edilen Hayal İçinde adlı romanı ise onun edebî eserleri arasında en değerlisi kabul edilir. Dönemin birçok eseri gibi hayal hakikat çatışmasına dayanan roman yazarın hayatından izler taşır. Eserde Nezih adlı yüksek ideallere sahip bir gencin İstanbul&#;da bir Rum kızına âşık oluşu sonucunda hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze gelişi anlatılmaktadır. Nezih, Servetifünuncular gibi, realist bir roman ve hikâye yazarı olmak idealini taşıyan ve bu tarzda birkaç eseri de yayımlanmış biri olarak sunulur.
  • Yalçın, bu iki roman dışında birçok hikaye de yazmıştır. Hikayelerini Hayat-ı Muhayyel, Hayat-ı Hakîkiyye Sahneleri ve Niçin Aldatırlarmış? adını verdiği üç kitapta toplamıştır.
  • Hikayeleri teknik açıdan zayıf olsa da olay anlatımı bakımından başarılıdır.
  • Hikayelerinde karamsar ve toplumdan kopuk yaşayan kahramanların tabiata ve hayalî aşklara sığındığı görülür.
  • Roman ve hikayelerinde Arapça - Farsça sözcük ve tamlamalara pek yer vermeyen yazarın dili, topluluğun diğer sanatçılarına göre çok daha sadedir. Hüseyin Cahit, bu sadeliğin sırrını şöyle açıklar: "Rauf'un, benim bu sadeliğimiz, doğrusunu isterseniz, cehaletimizden ileri geliyordu. Cenap'ın Arapçasını, Fikret'in kâmusunu bize veriniz, bak neler yazmazdık. En cahili Rauf ile bendim. Bundan dolayı Türkçe yazardık."
  • Hüseyin Cahit topluluktaki yazarlara göre daha sade yazsa da, topluluğun diğer sanatçılarının eleştirilen -çoğu zaman da anlaşılmaz bulunan- dil anlayışını yazılarıyla savunmuştur.
  • Topluluğun dağılmasından sonra yazarın dil konusundaki fikirleri değişmiş ve dilin sadeleşmesi yolunda çaba sarf etmiştir. Bunun için çeşitli çözüm önerileri de sunar. Fikir Hareketleri dergisindeki yazılarının sonunda kelime listelerine yer veren Hüseyin Cahit, okurlardan bu kelimeleri kullanmalarını da ister. Yazarın önerdiği "egemenlik, özgür, sosyal, güven, bayındır" gibi birçok kelime zamanla kabul görerek günlük dile yerleşmiştir.
Eserleri
  • Romanları:Nâdîde, Hayal İçinde
  • Hikayeleri:Hayât-ı Muhayyel (), Hayât-ı Hakîkiyye Sahneleri (), Niçin Aldatırlarmış?
  • Eleştiri:Kavgalarım
  • Anı: Edebî Hatıralar, Siyasî Hatıralar
  • Biyografi:Talat Paşa
İlgili Sayfalar
Yararlanılan Kaynaklar
  • Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, Kenan Akyüz
  • Hüseyin Cahit Yalçın'ın Dil ile İlgili Görüşleri, Caner Kerimoğlu
  • TDV İslam Ansiklopedisi, Hüseyin Cahit Yalçın Maddesi, Ömer Faruk Huyugüzel
  • Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Nihat Sami Banarlı
Kabul Tarihi: Özet Karşılaştırmalı edebiyat incelemeleri büyük ölçüde hikâye, roman, tiyatro gibi kurmaca türler ile şiir üzerine yapılmaktadır. Bu makalemizde daha farklı olarak iki yazarın hatıralarını karşılaştırmalı olarak değerlendireceğiz. Türk edebiyatında Servet-i Fünûn dönemi üzerine yapılan çalışmalarda önemli birer kaynak olan Halit Ziya Uşaklıgil’in Kırk Yıl () ve Hüseyin Cahit Yalçın’ın Edebî Hatıralar () eserlerini ele ala- cağımız çalışmamızda Hüseyin Cahit Yalçın’ın Halit Ziya’nın hatıralarında nasıl yer aldığını kendi hatıralarıyla karşılaştırarak irdelemeye çalışacağız. Servet-i Fünûn hareketi içerisinde hikâye ve roman yazarı olarak yer alan Hüseyin Cahit Yalçın’ın edebî hayatı üzerine hazırlanan çalışmalar diğer Servet-i Fünûn yazarlarına kıyasla daha kısıtlıdır. Bunda Hüseyin Cahit Yalçın’ın yazarlığının Halit Ziya ve Mehmet Rauf’un gölgesinde kalması kadar onun II. Meşrutiyet’ten sonra gazetecilik ve siyasete yönelmesi sebebiyle bu tarihten sonra edebiyatla bağlarının zayıflaması da etkili- dir. O, II. Meşrutiyet’ten itibaren daha ziyade polemikçi bir gazeteci ve siyasî bir figür olarak Türk tarihinde yer almıştır. Birden çok eseri karşılaştırmalı olarak değerlendirmenin sunacağı eleştirel mesafe ve nesnellik imkânın- dan yararlanmayı amaçladığımız makalemizde Hüseyin Cahit’in Servet-i Fünûn dönemi faaliyetlerine eğilerek onun edebî kişiliği üzerine yapılan incelemelere katkıda bulunmaya çalışacağız. Anahtar Sözcükler: Hüseyin Cahit Yalçın, Halit Ziya Uşaklıgil, Servet-i Fünûn, Hatıra, Karşılaştırmalı Edebiyat. Abstract Comparative studies of literature are mostly carried out on poetry and fictional genres such as stories, novels, and theatre. However, in this paper, the memoirs of two authors will be evaluated comparatively. In this study, where Kırk Yıl (Forty Years, ) by Halit Ziya Uşaklıgil and Edebî Hatıralar (Literary Memoirs, ) by Hüseyin Cahit Yalçın, which are important resources for the studies conducted on the Servet-i Fünûn period in Turkish Literature, will be discussed, we will try to examine how Hüseyin Cahit Yalçın is involved in Halit Ziya’s memoirs by comparing it with his own memoirs. Studies conducted on the literary life of Hüseyin Cahit Yalçın, who takes part as a story writer and a novel- ist in the movement of Servet-i Fünûn, are more limited compared to other writers of Servet-i Fünûn movement. Both the fact that the writing of Hüseyin Cahit Yalçın was overshadowed by Halit Ziya and Mehmet Rauf, and that his ties with literature weakened after he went into journalism and politics after the 2nd Constitutional Era were effective in this. He appeared in Turkish history as a polemicist journalist and a political figure after the 2nd Constitutional Era. In this paper, which aims to benefit from the critical distance and objectivity offered by evaluating multiple works comparatively, we will try to contribute to the studies Hüseyin Cahit Yalçın’s literary identity by focusing on the activities of Servet-i Fünûn. Keywords: Hüseyin Cahit Yalçın, Halit Ziya Uşaklıgil, Servet-i Fünûn, Memoir, Comparative Literature. 1 Dr. Öğr. Üyesi, Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. E-posta: [email protected], Orcid No: ∙ C. Şen, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Temmuz ; 10 (2), Giriş Karşılaştırmalı edebiyat incelemelerinde daha ziyade şiir ve kurmaca türler (hikâye, roman, tiyatro) üzerine odaklanıldığı görülmektedir. Bunda bu türlerin tamamen bir edebî üretim süreci sonucu ortaya çıkması ve bu türlerin edebiyatın, tabir caizse, temelini oluşturmaları büyük ölçüde etkilidir. Bunların yanında hatıra, günlük, gezi yazısı gibi eserler ise kurmacaya dayalı bir edebî üretimden ziyade hayatın gerçekliğini estetik bir şekilde anlattıkları zaman edebî değer kazanırlar (Aytaç, ). Bu sebeple “gerçek hayata dayalı edebî türler” olarak adlandırılabilecek olan hatıra, günlük, mektup, otobiyografi, gezi yazısı (Özdemir, ) türleri üzerine yapılan çalışmalar, özellikle de karşılaştırmalı edebiyat bağlamında, daha azdır. Gerçek hayata dayalı edebî türler arasında gezi yazıları diğerlerinden farklı olarak çeşitli milletlerin imgelerinin edebiyat bağ- lamında karşılaştırılmasına imkân sunduğu için karşılaştırmalı edebiyat çalışmalarının daha fazla odağında olmuştur (Aytaç, ). Yazarının, hayatının bir kısmında yahut eserini yazdığı âna kadarki tamamında bizzat yaşadığı veya şahit olduğu olayları anlattığı eserler (Okay, ) olarak tanımlanabilecek hatıralar unutulmama isteği, bazı gerçeklerin yok olmasını engelleme arzusu, geçmişle hesaplaşma, beraber yaşadığı/çalıştığı insanlarla ilgili duygularını açıklama isteği gibi sebeplerle yazılır (Akar - Karakoç, ). Bu eserler, yazarı kim olursa olsun, sadece sahibini ilgilendiren metinler olmaktan ziyade anlattıkları dönemler için bir bilgi kaynağıdır (Çetin, 64, 66). Hatıralar bu doğrultuda tarih ve edebiyat tarihi yazımında önemli bir kaynak vazifesi görür. Hatıra, yazarlarının kendi hayatlarını anlatmaları sebebiyle, öznelliğin yer alabileceği bir türdür. Edebiyat incelemelerinde birden fazla eseri karşılaştırmalı olarak değerlendirmek eleştirel bir mesafe ve nesnellik imkânı sunmaktadır (Aytaç, 88). Bu açıdan hatıra metinlerinin karşılaş- tırmalı olarak incelenmesi verimli sonuçlar ortaya çıkarabilir. Bu doğrultuda makalemizde Türk edebiyatı için, özellikle de Servet-i Fünûn dönemi hakkında, önemli birer kaynak olan ve aynı yıllarda kitap olarak yayımlanan Halit Ziya Uşaklıgil’in Kırk Yıl’ı () ile Hüseyin Cahit Yalçın’ın Edebî Hatıralar’ını () karşılaştırmalı olarak ele alacağız. Karşılaştırmamızı Kırk Yıl’ı temele alarak bu iki eserdeki Hüseyin Cahit hakkındaki ortak anekdotlar üzerinde gerçekleştireceğiz. Halit Ziya, Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin gibi Servet-i Fünûn’un ön plandaki isimlerinden genç olan Hüseyin Cahit Yalçın2 (), hem daha az edebî eser vermesiyle hem de II. Meşrutiyet’in ilânından sonra gazeteci ve siyasetçi kimliğinin ön plana çıkmasıyla Servet-i Fünûn edebî hareketi üzerine yapılan çalışmalarda daha geri planda kalmıştır. O “(…) adının yaşamasını edebiyat alanın- daki veriminden çok gazeteciliğine ve siyasi kimliğine borçludur. (…)” (İnci, 7). Bu çalışma- mızda hatıralardan yola çıkarak onun edebî kimliği üzerine yapılan çalışmalara katkıda bulunmayı amaçlamaktayız. 2. Kırk Yıl ve Edebî Hatıralar’da Hüseyin Cahit Yalçın Türk edebiyatında romancı kimliğiyle ön plana çıkan Halit Ziya Uşaklıgil, ’den sonra çeşitli dergi ve gazetelerde hatıralarını neşretmiş ve daha sonra Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikâye olmak üzere üç önemli hatıra kitabına imza atmıştır (Huyugüzel, ). Hayatını, tanıdığı edebî ve siyasî şahısları, yaşadığı dönemin önemli olaylarını ele alan Halit Ziya’nın bu eserleri, edebiyat tarihi ve siyasî tarih çalışmaları için önemli bir kaynak konumundadır. Bu üç eserden Kırk Yıl ’da beş cilt olarak yayımlanmıştır. Yazar, eserinde çocukluğundan başlayarak 31 Mart Vak’ası sonrasında mabeyn başkâtipliğine atandığı Nisan ’a kadarki yaşa- dıklarını anlatmıştır (Huyugüzel, ). Kırk Yıl, Halit Ziya’nın hayatının yanı sıra II. Abdülhamit dönemi kültür ve sanat hayatına da ışık tutmaktadır. Yazar bu eserinde kendi neslinden önceki bazı edebiyatçılar ile kendi neslinden olan Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin gibi şairler/yazarların yanı sıra kendisinden yaşça küçük olup Servet-i Fünûn hareketi içinde yer alan Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit Yalçın gibi isimlerle ilgili hatıra ve izlenimlerine de yer vermiştir (Huyugüzel, ). 2 Hayatı hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: (Huyugüzel, ). C. Şen, ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Temmuz ; 10 (2), ∙ Hüseyin Cahit de Edebî Hatıralar’da Kırk Yıl’a benzer bir şekilde çocukluğundan, Malta sürgü- nünden döndüğü ’e (Huyugüzel, ) kadarki hayatını anlatmıştır. Buna karşın Edebî Hatıralar, Kırk Yıl’a nazaran hacim olarak daha küçük bir eserdir. Çalışmamızın bu kısmında Halit Ziya’nın Kırk Yıl’ını merkeze alarak onun Hüseyin Cahit’i ese- rinde nasıl anlattığı üzerinde duracağız ve Halit Ziya’nın naklettiği olayların Edebî Hatıralar’da nasıl yer aldığını alt başlıklarla karşılaştırmalı olarak göstereceğiz. Hüseyin Cahit’in Halit Ziya’yla Tanışması ve Servet-i Fünûn Dönemi Hüseyin Cahit’in Halit Ziya ile tanışması Mehmet Rauf vasıtasıyla olmuştur. İkisi de doğumlu olan Mehmet Rauf 3 ve Hüseyin Cahit, Halit Ziya’dan on yaş küçüktürler. Halit Ziya, İzmir’de yaşadığı yıllarda genç bir yazar adayı olan Mehmet Rauf’u kendisine gönderdiği mektuplarla tanımıştır. Daha sonra Halit Ziya, Reji İdaresi’nde çalışmak üzere İstanbul’a geldiğinde sıkça görüşmeye başlamış- lardır (Uşaklıgil, , ). 4Halit Ziya’nın Reji’de mesai başında olduğu bir gün Mehmet Rauf onu ziyarete gelmiş ve “Size (…) yeni tanıdığım bir gencin yazılarından getiriyorum…” (KY, s. ) diyerek Hüseyin Cahit’in daha sonra Hayat-ı Muhayyel adlı kitabında yer alacak hikâyelerinden birkaçını vermiştir. Hikâyeleri okuyan Halit Ziya bunları o kadar beğenmiştir ki tercüme olmasından şüphe etmiştir. Aynı şüpheyi daha önce Mehmet Rauf’un ilk eserini okuduğunda da yaşamıştır (KY, s. , ). Hüseyin Cahit’in bu hikâyeleri hakkındaki ilk intibalarını şöyle ifâde etmiştir: “(…) Bunlar mesela Guy de Maupassant’ın bile tesahüp edebileceği öyle nefis, öyle küçük hikâye usûl-i inşasına uygun mükemmel şeylerdi ki bu sual pek tabiî olarak ağzımdan çıktı ve ağzımdan çıkar çıkmaz bu defa utanarak kıpkırmızı olmak nöbeti bana gelmişti.” (KY, s. ). Halit Ziya, hem Mehmet Rauf hem de Hüseyin Cahit gibi genç neslin temsilcisi yazarların Fransız edebiyatı ayarında eser verebilmele- rini takdir etmiştir. Halit Ziya hatıralarında Hüseyin Cahit’e ikinci olarak onun İsmail Hakkı, Ahmet Şuayb, Cenap Şahabettin’le beraber çıkardıkları Mekteb dergisi bağlamında kısaca değinmiştir. 5Bu dergi bir noktada Hüseyin Cahit’in Halit Ziya’yla tanışmasında köprü vazifesi görmüştür. Zira Hüseyin Cahit, Mehmet Rauf’u bu dergi vasıtasıyla tanımıştır (Huyugüzel, 11). Mehmet Rauf da onun, yuka- rıda bahsettiğimiz şekilde, Halit Ziya ile tanışmasını sağlamıştır. Halit Ziya hatıralarının bu kısmında Hüseyin Cahit’ten ziyade bu dergide yazdığı “Sanskrit Tarih-i Edebiyatı” yazısı sebebiyle geçirdiği soruşturmadan bahsetmiştir (KY, s. ). Hüseyin Cahit ise Halit Ziya’ya büyük bir saygı duymaktadır. Bunu hatıralarında “(…) Ne kadar olsalar, Fikret ve Halit Ziya bizler için hatırları sayılacak ‘ağabeyler’, ‘büyükler’ idiler.” (Yalçın, )6 cümlesiyle belirtmiştir. Bu noktada Hüseyin Cahit, hatıralarında Servet-i Fünûn’a katılışıyla ilgili ilk olarak Mehmet Rauf’la, sonrasında da Halit Ziya’yla tanışmasını daha ayrıntılı olarak anlat- mıştır. Halit Ziya’nın hatıralarında da görüldüğü gibi, Hüseyin Cahit’in matbuat hayatına ilk adım olarak nitelediği (EH, s. 56) Mekteb dergisi, ikisinin tanışmasında köprü vazifesi görmüştür. Bir gün dergiye Mehmet Rauf adında tanımadıkları birisinden bir mektup geldiğini ve bu mektuptan onunla ruhî bir yakınlık içinde olduklarını anladıklarını ifâde eden Hüseyin Cahit, birkaç mektuptan sonra onun dergi idarehanesine geldiğini ve tanıştıklarını belirtmiştir (EH, s. 61). Bunun ardından Hüseyin Cahit ile Mehmet Rauf arasında sıkı bir arkadaşlık başlamıştır. Bir Halit Ziya hayranı olan Mehmet Rauf, yeni arkadaşının Halit Ziya’yı tanımamasına ve okumamış olmasına hayret etmiştir (EH, s. 64). Halit Ziya’nın Nemide, Ferdi ve Şürekâsı romanlarını Hüseyin Cahit’e veren Mehmet Rauf böylece arkadaşının onu ilk olarak eserleriyle tanımasını sağlamıştır (EH, s. ). Hüseyin Cahit, bu eserleri okuduktan sonraki izlenimlerini şöyle dile getirmiştir: “Bunları okurken ilk duyduğum şey hayretten ibaretti. Ben Türkçe romanları hâlâ Ahmet Mithat Efendi’nin yazılarından ileriye adım atmamış zannediyordum. (…) Halbuki beni o kadar celp ve teshir eden 3 Mehmet Rauf’un hayatı hakkında bakınız: (Tarım, ). 4 Kırk Yıl’dan verilecek sayfa numaraları bundan sonra sadece KY kısaltması ile gösterilecektir. 5 Dergi hakkında ayrıntılı inceleme ve Hüseyin Cahit’in buradaki yazıları için bakınız: (Tümer, , ). 6 Edebî Hatıralar’dan verilecek sayfa numaraları bundan sonra sadece EH kısaltması ile gösterilecektir. ∙ C. Şen, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Temmuz ; 10 (2), Fransız edebiyatı ile akrabalık iddia edebilecek hakikî bir san’at eseri karşısında kalıyordum. İşte hayretim bundan ileri geliyordu. (…)” (EH, s. 74) Bu sıralarda “Röneka” adlı hikâyesini yazan Hüseyin Cahit, bunu Mehmet Rauf’a okumuş ve o da bu hikâyeyi Servet-i Fünûn’a götürmüştür. Halit Ziya’nın Kırk Yıl’da bahsettiği hikâyelerden birisi budur. Hüseyin Cahit bunun yayımlanması üzerine cesaretlenerek bir hikâye daha yazmış ve ikinci- nin de yayımlanması üzerine dergiyi ziyarete gitmiştir (EH, s. ). Burada tanıştığı Tevfik Fikret ve Halit Ziya hakkındaki ilk izlenimleri şöyledir: “(…) Orada Fikret ile Halit Ziya’yı gördüm. Fikret’in derhal emniyet ve muhabbet telkin eden tatlı bir karşılayışı, müstehzi zannolunabileceği halde istihza etmeyen bir gülüşü vardı. Halit Ziya Bey daha teklifli, daha ağır görünüyordu. (…) Halbuki Halit Ziya’da dost oldukça ısınan ve hiçbir zaman kaybetmediği o süslü konuşmasına kalbinden gelme bir sıcaklık vermesini bilen bir ruh vardı.” (EH, s. ) Tevfik Fikret ve Halit Ziya’nın Servet-i Fünûn’da çıkan eserlerini beğendiklerini belirten Hüseyin Cahit, artık derginin daimî yazarlarından birisi olmuştur (EH, s. 76). Halit Ziya, Servet-i Fünûn hareketi içinde yer alan isimlerin arasında sanat anlayışları ve yazma tarzları bakımından ortak bir anlaşma içinde olmadıklarını, Servet-i Fünûn için bu şekilde bir ortaklık düşünmenin doğru olmayacağını belirtmiştir (KY, s. ). Ona göre Servet-i Fünûn’u birleştiren asıl unsur estetik zevkti: “(…) Edebiyat-ı Cedîde denen hareket-i edebiyede onları birleştiren yalnız bir şey vardı ve ancak o şey yazdıklarına hâkim olan rabıtayı vücuda getirirdi: zevk… Münhasıran sanattan alınan zevkte müttefiktiler, aynı şeyleri beğenirler, aynı şeylerden uzak kalırlardı. Birleş- mek için bu kâfi idi.” (KY, s. ). Yazar eserinin ilerleyen kısımlarında hareket içerisindeki isimlerin ortak bir estetik zevk etrafında birleştiklerini fakat kendi şahsiyetlerini koruduklarını daha açık bir şekilde ifâde etmiştir: “(…) Ne nazımda ne nesirde birinin eserine diğerinin imzası konamazdı ve eğer risalenin herhangi bir nüshası yazı sahiplerinin isimleri neşredilmeden çıkarılsaydı bunların tarz ve üslûbuna âşinâ olan bir müdekkik derhal her eserin muharririni keşfetmekte zorluk çekmeyecekti.” (KY, s. ) Halit Ziya, Servet-i Fünûn’u oluşturan isimler arasında en genç yazarlar olarak Hüseyin Cahit ve Mehmet Rauf’u zikretmiş ve onların hareketi savunmada diğerlerinden daha imanlı, eser vermede daha üretken olduğunu vurgulamıştır (KY, s. ). Onların hareket içinde özellikle nesir sahasında önemli adımlar attıklarını belirtmiştir: “(…) Nesir Hüseyin Cahit’i, Mehmet Rauf’u kazanmıştı, bunlar nazımda vücuda gelen inkılâbı nesirde teşdiden yapıyorlardı (…)” (KY, s. ). Ayrıca onların edebiyat nazariyatına ve estetiğe de ilgi duyduklarını belirtmiş ve bu sahada özellikle Hyppolite Taine’den etkilendiklerini vurgulamıştır (KY, s. ). Hüseyin Cahit de hatıralarında bu yıllarda okuduğu Paul Bourget’nin tenkitleri sayesinde Taine’i tanıdığını ve bu iki yazar ile yeni ufuklar keşfettiğini belirt- miştir. 7Ayrıca bu iki yazarın etkisinin üzerinden hiç silinmediğinin de altını çizmiştir (EH, s. 32). Bu noktada Halit Ziya’nın hatıralarında Hüseyin Cahit’in Hayal İçinde romanının yayımlanmasına özel bir önem verdiğini görmekteyiz.8 Onun ilk romanı olan Nâdide’yi acemilik eseri olarak gördü- ğünü9 ve kabullenmek istemediğini belirten Halit Ziya, Hüseyin Cahit’i çok seven Tevfik Fikret’in isteğiyle Hayal İçinde’nin bir gece toplantısıyla Fikret’in evinde kendilerine okunduğunu anlatmıştır: “Tevfik Fikret dostlarının muvaffakiyetlerine zemin ihzarını kendisine öyle bir zevk etmişti ki Hüseyin Cahit’in romanı için bu kıraat işini adeta mükellef bir râsimeye çevirdi. O akşam için konağın büyük salonu açıldı, müteaddit lâmbalar yakıldı ve on kişiden az olmayan bir cemiyet halinde topla- 7 Hippolyte Taine’in Hüseyin Cahit ve diğer Servet-i Fünûncular üzerindeki etkisi hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: (Gülşen, ). 8 Genel olarak Hüseyin Cahit Yalçın’ın üzerinde en çok üzerinde durulan edebî eserinin Hayal İçinde olduğunu söylememiz müm- kündür. Bu roman hakkında farklı inceleme ve yorumlar için bakınız: (Huyugüzel, ; Enginün, ; Gözütok, ; Çığrı Yıldırım, ; Şahin, ). 9 Hüseyin Cahit, kendi hatıralarında bu romanından bir parça alıntılayarak ilk eseri hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirmiştir: “(…) Üslûp ve tertip tarzı tamamile Ahmet Mithat Efendi’nin fena bir taklidinden ibaretti. Taklidi o derece ileri götürmüştüm ki hikâyeyi yarıda bırakarak, hikâye münasebetile güya felsefî bir mütaleaya ayrıca bir bap bile tahsis etmişim. Bunu aynen nakledeceğim. Bu mütalealarda bir kıymet bulduğum için değil. Fakat, o zamanın kültürü, o zamanda yetişmiş on üç on dört yaşında bir çocuk üzerinde o zamanki neşriyatın tesiri hakkında bir vesika teşkil ettiği için. Aynı zamanda, bu, benim ruhumun sonra geçirdiği tekâmül hakkında da iyi bir fikir verir. (…)” (EH, s. ) C. Şen, ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Temmuz ; 10 (2), ∙ nıldı.” (KY, s. ). Hüseyin Cahit de hatıralarında Tevfik Fikret’in dostlarının başarılarından sevinç duyduğunun altını çizmiştir (EH, s. ). Toplantıda eseri okuma vazifesi ilk olarak Halit Ziya’ya verilmiş fakat o, Hüseyin Cahit’in el yazısını okumakta güçlük çektiği için eseri, yazarının okumasına karar verilmiştir (KY, s. ). Halit Ziya, Hüseyin Cahit’in eserini okuyuşu hakkında şunları belirtmiştir: “Hüseyin Cahit’in sade, tabiî, kendisini hiç üzmeden, gelişigüzel, bir kalemde bir resmî müsvedde okurcasına, tekellüften ârî bir okuyuşu vardı; zaten eserin de bütün güzellikleri sadeliğinde, tabiî yürüyüşünde olduğundan ona bu okuyuş tarzı pek yakışıyordu (…)” (KY, s. ). O akşamki toplantıda eseri zevkle dinlediklerini ve çok beğendiklerini belirten (KY, s. ) Halit Ziya, Hayal İçinde hakkındaki görüşlerini de dile getirmiştir. Ona göre bu eser diğer Servet-i Fünûn eserlerine göre tasannudan uzaktı ve bu özelliğiyle o dönemin en güzel nesir örneklerinden birisiydi (KY, s. ). Fakat o dönemde daha süslü olan üslûplar beğenildiği için bu eserin kıymeti bilinmemiş- tir. Fransa’da Hayal İçinde tarzındaki eserlere büyük bir değer verildiğini belirten ve eseri Fransız edebiyatından Alfred Capus’un eserlerine benzeten Halit Ziya, Hüseyin Cahit’in eserinin kıymetinin bilinmemesini Türk edebiyatı için bir kayıp olarak görmektedir (KY, s. ). Ayrıca, Hüseyin Cahit’in dilini “mutedil” (ılımlı) bulan yazar, Mehmet Rauf’un dilinin ise zamanına göre müfrit olduğunu ifâde etmiş ve bu iki genç yazarın üslûbundan ’larda Falih Rıfkı’nın dilinin doğduğunu iddia etmiştir (KY, s. ). Dilde, yaşanılan zamana göre bir değişme olduğunu düşünen Halit Ziya, Falih Rıfkı’nın üslûbundan da yeni nesillerin dilinin doğacağını düşünmüştür (KY, s. ). Hayal İçinde’de yer alan olayları idadide okurken benzer bir şekilde yaşadığını ifâde eden Hüseyin Cahit, eserin merkezî kişisi Nezih’in o dönem gençliğinin bir timsali olduğunu belirtmiştir (EH, s. ). Hayal İçinde, Hayat-ı Muhayyel ve Hayat-ı Hakikiye Sahneleri olmak üzere o dönemde yazdığı eserlerin isimlerinden bile hep “hayal, hayat, hakikat” kavramları üzerinde durduğunun anlaşılacağını belirten yazar (EH, s. ), Halit Ziya’nın anlattığı okuma merasimine de hatıralarında yer vermiştir. Özellikle okuma esnasında Nezih’in mektup yazmak için kalemini hokkaya batırdığı sahnede “bütün düşündükleri kalemin ucundan hokkaya akmış gibi” yazacak bir şey bulamamasının Halit Ziya’nın çok hoşuna gittiğini ifâde etmiştir (EH, s. ). Halit Ziya’nın onun üslûbunu tasannudan uzak bulmasına koşut olarak Hüseyin Cahit bunun sebepleri üzerinde durmuştur. Halit Ziya, Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin’in malumatfuruşluk arzusundan ziyade “sanatkârane” yazmak istedikleri için Arapça ve Farsça kelimelerden yararlan- dıklarını ifâde eden Hüseyin Cahit, kendi üslûbunun onlardan sade olmasını, onlar gibi Arapça ve Far- sçaya vâkıf olmamasıyla açıklamaktadır (EH, s. ). Yazdıklarının bu isimler tarafından genel olarak beğenildiğini belirten yazar, kendisini daha ziyade fazla realist buldukları için eleştirdiklerini söylemiştir (EH, s. ). Halit Ziya, Servet-i Fünûncuların bunaldıkları İstanbul’dan kaçarak önce Yeni Zelanda’ya, bu olmayınca da Manisa’da bir çiftliğe yerleşme hayalleri10 doğrulusunda da Hüseyin Cahit’ten bahsetmiş ve bu teşebbüsün onun “Hayat-ı Muhayyel” hikâyesinin yazılmasına (Huyugüzel, 15) vesile olduğunu belirtmiştir (KY, s. ). Hüseyin Cahit de hatıralarında aynı şekilde “Hayat-ı Muhayyel” hikâyesinin bu hayal doğrultusunda doğduğunu belirtmiştir (EH, s. ). Bu fikrin en şiddetli taraftarları arasında kendisiyle birlikte Hüseyin Kâzım’ı, Tevfik Fikret’i, Mehmet Rauf’u ve göz doktoru Esat Paşa’yı sayan Hüseyin Cahit, Kırk Yıl’a nazaran bu teşebbüsü ve gerçekleşmesi için yaptıklarını hatıralarında daha geniş anlatmıştır (EH, s. ). Daha sonra Hüseyin Cahit’in bu hayalden doğan hikâyesinin yer aldığı Hayat-ı Muhayyel kitabı yine onun projesi olarak ortaya çıkan “Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi”nin birinci eseri olarak yayımlanmıştır (EH, s. ). Halit Ziya eserinde Hüseyin Cahit’in Ali Kemal’in Servet-i Fünûn’a yaptığı saldırılara verdiği cevaplara da değinmiştir. O tarihlerde İkdam’ın Paris muhabirliğini yapan Ali Kemal’in sönmeyen bir haset ve garazla kendilerine saldırmayı bir meslek hâline getirdiğini vurgulayan Halit Ziya, ona en sert cevapları Hüseyin Cahit’in verdiğini belirtmiştir: “(…) Bittabi onun bu taarruzlarına mukabele 10 Servet-i Fünûncuların bu teşebbüsleri hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: (Ayvazoğlu, ). ∙ C. Şen, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Temmuz ; 10 (2), etmekten hiç hazer olunmadı, bilhassa Hüseyin Cahit’in âteşîn kalemi onu dele deşe kalbura çevir- mişti. (…)” (KY, s. ). Ali Kemal’in bu saldırılarına karşılık olarak onun intihallerini açığa çıkaran (Huyugüzel, 16) Hüseyin Cahit, Halit Ziya’ya göre onun yüzünde bir “hacâlet” (utanç) lekesi bırakmıştır (KY, s. ). Bu konuya Hüseyin Cahit de değinmiştir. Servet-i Fünûn’da ilkesel olarak polemikten uzak durduklarının altını çizen yazar, yine bu ilkeye riayet etmeye çalışarak, bir yazısının sonunda Ali Kemal’in kendileri aleyhinde yazdıklarına cevap verdiğini ve bunun hem Ali Kemal’i hem İkdam gazetesini kızdırdığını belirtmiştir (EH, s. 89). Yazısına Ali Kemal’in cevap vermesi üzerine Hüseyin Cahit, onun Fransızca makalelerden intihal yaptığı yazılarını Fransızca asıllarıyla karşılaştırarak yayımlamış ve bu herkesi hayretler içinde bırakmıştır (EH, s. ). Bununla birlikte bu olaydan önce aslında ona karşı bir antipatisinin olmadığını da şöyle vurgulamıştır: “Gariptir, Ali Kemal Bey’i şahsen hiç tanımazdım. Avrupa’ya kaçmış olması, oradan İkdam gazete- sine mektuplar yollaması kendisini gıyaben takdir etmeğe, sevmeğe beni sevk ediyordu. Böyle olduğu halde, sanki hayatın evvelden verilmiş bir hükmü bizi daima birbirimize karşı mevki almaya sevk etti. senesinde edebiyat sahasında tecelli eden bu muaraza, on sene sonra siyasiyat sahasında da tekerrür etti ve nihayete kadar sürüp gitti.” (EH, s. 90) Halit Ziya, hatıralarında Hüseyin Cahit’ten çoğu zaman Mehmet Rauf’la birlikte bahsetmiştir. Bunda onu Mehmet Rauf sayesinde tanımasının yanında ikisinin yaşıt ve yakın arkadaş olmaları da etkilidir. Özel hayatı hakkında oldukça ketum olan ve bilhassa ciddi bir saygı duyduğu Halit Ziya’dan bu konularda çekinen Mehmet Rauf, yakın arkadaşı Hüseyin Cahit’e karşı daha rahattır (KY, s. ). Bu doğrultuda ikisinin arkadaşlığı hakkında Kırk Yıl’da yer alan ilginç bir anekdot Mehmet Rauf’un bir intihar teşebbüsüyle alakalıdır. Halit Ziya bir gün Reji’de çalışırken Hüseyin Cahit perişan bir hâlde gelmiş ve kendisine Mehmet Rauf’tan bir mektup geldiğini, mektupta odasına kömür dolu bir mangal koyarak intihar edeceğinin yazılı olduğunu söylemiştir: “(…) Hüseyin Cahit arkasını getirmeye kuvvet bulamayarak elleriyle yüzünü kapadı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. (…)” (KY, s. ). Bunun üzerine ikisi hemen Büyükada’ya giderek onu ölümden son anda kurtarmışlardır (KY, s. ). Bu olay Hüseyin Cahit’in hatıralarında da yer almaktadır. Halit Ziya’nın belirttiği gibi Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit’e karşı daha rahattır ve Hüseyin Cahit, arkadaşını intihar teşebbüsüne sevk eden aşk macerasını bilmektedir (EH, s. ). Onun intihara teşebbüs edeceğini düşünmeyen Hüseyin Cahit arkadaşının intihar mektubunu alınca büyük bir dehşete düşmüş ve hemen Halit Ziya’ya gitmiştir: “Mektubun tarihine baktım. Bana gelebileceği zamanı düşündüm. Büyükada’ya gidebilmeyi hesap ettim. İşin içinden çıkabilmek kabil değildi. Zihnim işlemiyordu. Akşamları ezan saatile Büyükada’ya onda ve on birde ancak iki vapur vardı. Hemen Reji’ye, Halit Ziya’ya koştum. Odadan içeri ağlayarak girdiğimi gören Halit Ziya da şaşırdı. İşi anlattım ve beraber Ada’ya koşmaya karar verdik. Bu dakikalar bugün hatırımda bir duman ve rüya içinde gibi. Yanımıza başka dostlar da aldık mı, hatırlamıyorum. Yalnız gözümün önünde bütün vüzuhile, Rauf’un karyolada, perişan bir halde yatışı var. Küçük yatak odasının kapısını zorlayıp da içeri girdiğimiz vakit onu kendinden geçmiş bir halde bulmuştuk. Ortada bir mangal duruyordu. Ve içindeki ateş artık kül olmuştu. Derhal pencereyi açtık. Rauf ölmemişti. Kurtuldu.” (EH, s. ) Servet-i Fünûn’un Kısa Süreli Kapatılması ve Hareketin Dağılması Halit Ziya’nın Kırk Yıl’da üzerinde durduğu en önemli olaylardan birisi Servet-i Fünûn’un dağılma sürecidir. Git gide artan sansür baskısının, sonunda neşriyatta bütün manzum eserleri yasaklamaya vardığını ve bu baskının sinirleri iyice gerdiğini ifâde eden Halit Ziya, bu ortamın Tevfik Fikret’in de hırçınlaşmasına yol açtığını belirtmiştir (KY, s. ). Dostlarının yeni eserlerinden ve başarılarından kendi başarısıymış gibi sevinen ve aslında Hüseyin Cahit’i de çok seven Fikret (KY, s. ), önce Ahmet İhsan’la bozuşmuş ve Servet-i Fünûn’dan çekilerek dergi yönetimini Hüseyin Cahit’e bırakmış; daha sonra da Hüseyin Cahit’i bu konuda teşvik eden kendisi olduğu hâlde derginin başına geçtiği için C. Şen, ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Temmuz ; 10 (2), ∙ ona darılmıştır (KY, s. ). Bu esnada dergi Hüseyin Cahit’in yönetimindeyken onun Fransızcadan çevirerek yayımladığı “Edebiyat ve Hukuk” yazısı yüzünden dergi kısa süreliğine kapatılmış ve Ahmet İhsan ile Hüseyin Cahit soruşturma geçirmişlerdir (KY, s. ). İki isim de başlarına büyük bir felâket gelmesinden Adliye Nâzırı Abdurrahman Paşa’nın hakkaniyetli tavrı sayesinde kurtulmuştur (KY, s. ). Servet-i Fünûn’un başından geçen bu badireden sonra dergi edebî hüviyetinden uzaklaşarak fennî bir içerikle yayın yapmaya başlamış, böylece Servet-i Fünûn hareketi de dağılmıştır (KY, s. ). Hüseyin Cahit, bu süreci Edebî Hatıralar’da daha geniş bir şekilde anlatmıştır. Vefa İdadisi’nde mesaide olduğu bir gün Ahmet İhsan’ın ortağı Mehmet Asım’ın kendisini ziyarete geldiğini ve Tevfik Fikret’in Ahmet İhsan’a darılarak Servet-i Fünûn’u bıraktığını söylemiştir (EH, s. ). Hüseyin Cahit’e gelmeden önce Fikret’i ikna etmek için onunla görüşen Mehmet Asım bunda başarılı olamamıştır. Fikret’in yanından gelen Mehmet Asım, derginin başına Hüseyin Cahit’in geçmesi yönündeki ricasını da ona iletmiştir (EH, s. ). Bu istek Hüseyin Cahit’i tedirgin etmiştir. Zira o, bunu kabul ederse daha sonra Fikret’in alınganlık göstereceğini düşünmüştür. Bunun üzerine Fikret’le bir kez de kendi görüşmek istemiş ve çalıştığı Ticaret Mektebi’ne gitmiştir. Fikret bu görüşmede Hüseyin Cahit’e ricasını yinelemiş ve derginin başına geçerse darılmayacağına dair yemin etmiştir (EH, s. ). Fakat bir süre sonra çalıştığı Vefa İdadisi’nde bir hocalığa tayin edilen Hüseyin Cahit’e gönderdiği alaycı ve iğneleyici bir tebrikten Fikret’in kendisine darıldığını anlamıştır (EH, s. ). Hüseyin Cahit, Fikret’in bu alınganlığı hakkında şunları ifâde etmiştir: “(…) Ondan sonra birbirimizi meşrutiyetin ilk günlerine kadar bir daha görmedik. O zaman anladım ki Fikret kendisinin teklifi, ısrarı, teminleri üzerine Servet-i Fünûn’da kendisine halef olmama incinmişti. Bu kadar müfrit bir hassaslığı vardı.” (EH, s. ) Hüseyin Cahit bundan sonra “Edebiyat ve Hukuk” vak’ası üzerinde durmuştur. Bu yazıyı P. Lacombe adlı bir yazarın Introduction a l’historie Littéaire kitabından çevirdiğini ve yazının sansürden geçerek dergide yayımlandığını11 ifâde eden yazar, meselenin kendileri hakkında verilen bir jurnal yüzünden çıktığını belirtmiştir (EH, s. ). Bu jurnale ciddi anlamda sinirlenen II. Abdülhamit ilk planda sorumluların sürülmesini istemişse de Ahmet İhsan’ın okul arkadaşı olan Mabeynci Arif Bey’in duruma müdahale ederek padişahı yumuşatması üzerine durum Adliye Nezareti’ne havale edilmiştir (EH, s. ). Nezaretin gerçekleştirdiği soruşturma neticesinde Hüseyin Cahit ile dergi sahibi Ahmet İhsan’ın suçsuz olduğu ispatlanmış ve soruşturma boyunca kapalı olan derginin yeniden yayınına izin verilmiştir (EH, s. ). Fakat yeniden yayına başlayan dergi Halit Ziya’nın da belirttiği gibi edebî hüviyetinden uzak, fennî bir dergi olmuştur. Kısa bir süre sonra da Hüseyin Cahit, Ahmet İhsan’ın isteğiyle derginin yönetiminden ayrılmıştır (EH, s. ). Halit Ziya, hareketin dağılmasından sonra Servet-i Fünûncuların içinde bulundukları durumu şöyle ifâde etmiştir: “Cenap uzak illerde dolaşıp dururken Fikret, Hisar’da hiçlerle süslediği ve hayatının en büyük süsü olan Halûk’u büyüttüğü harap yalıda idi; Hüseyin Cahit pek zor kazandığı paracıklarından arttırabildiği ile bir ay altı çay fincanı, öbür ay bir sürahi ile iki bardak alabilmişse bunu, hayat için kâfi bir mükâfat addederek Burgaz Adası’nın çamlara tırmanan bir yamacına yapışık küçük köşede yaşıyordu. (…)” (KY, s. ) Hüseyin Cahit’in Burgazada’da yaşadığı bu günlerde Halit Ziya da Büyükada’da yaşamaktadır ve şehre gidip gelirlerken vapurda birbirlerine yoldaşlık etmektedirler. Halit Ziya’nın bu noktada Hüseyin Cahit hakkında söyledikleri onun kişiliğini ve o zamanlardaki ilgilerini yansıtmaktadır: “(…) Konuşur muyduk? O zaten pek konuşmaktan zevk almazdı, ben de konuşmaktan nefret etmemekle beraber sus- mağı tercih ederdim; onun elinde her vakit bir kitap bulunurdu; daha ziyade her çeşitten eser okuyan, hususuyla en çetin mevzulara girişmekten yılmayan bu yorulmaz, üşenmez adam ‘Bibliothéque de Philosophie Scientifique’ neşriyatının kırmızı ciltlerini taşırdı. (…)” (KY, s. ) Yine bu günlerde Ahmet İhsan’ın teklifiyle adalara onun kotrasıyla gitmişlerdir. Halit Ziya, Burgaza- da’da yaşayan Hüseyin Cahit’in deniz yolculuğuna alışkın olmasına rağmen kotrada denize bu derecede 11 Hüseyin Cahit kitabında bu yazıya da yer vermiştir (EH, s. ). ∙ C. Şen, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Temmuz ; 10 (2), yakın bir yolculuğun onu tedirgin ettiğini belirtmiştir (KY, s. ). Hüseyin Cahit ise hatıralarında bu anekdotlara yer vermemiştir. II. Meşruiyet’ten Sonrası Halit Ziya, bundan sonra hatıralarında Hüseyin Cahit’e II. Meşruiyet sonrası günlerde yaşanan- larla ilgili olarak sadece iki kez değinmiştir. Bunlardan birincisi Darülfünûn’un Estetik derslerinin kendisine verilmesiyle ilgilidir. Bu görev ilk olarak Hüseyin Cahit’e verilmiş fakat o, Tevfik Fikret ve Hüseyin Kâzım ile çıkardıkları Tanin’le daha çok meşgul olduğu için bu dersleri Halit Ziya’ya devret- miştir. Bu konuda kendisini hazır hissetmeyen Halit Ziya ondan yardım istemiş, Hüseyin Cahit ise bir bakıma onu başından savmak için birkaç kaynak söylemekle yetinmiştir (KY, s. ). Halit Ziya, ondan son olarak Tanin gazetesindeki faaliyeti hakkında bahsetmiştir. Bir gün gazete idarehanesinde üç arkadaşı ziyaret ettiğini belirten Halit Ziya, daha sonra sırayla Tevfik Fikret ve Hüseyin Kâzım’ın gazeteden çekildiklerini, tüm yükün Hüseyin Cahit’e kaldığını ifâde etmiştir (KY, s. ). II. Meşrutiyet’in ilânından sonra edebiyatla olan ilişkisi büyük ölçüde kesilen Hüseyin Cahit, artık gazeteci ve siyasetçi kimliğiyle ön plandadır (Huyugüzel, ). Hatıralarında Tanin’in kuru- luşuna ve Tevfik Fikret’le yaşadığı sorunlara Kırk Yıl’a nazaran daha geniş yer vermiştir. Hüseyin Kâzım’ın bir gün Fikret’le beraber bir gazete çıkarma fikriyle kendisine geldiğini belirten Hüseyin Cahit, gazetenin ismini de Fikret’in koyduğunu ifâde etmiştir (EH, s. ). Bu gazete teşebbüsü kısa süreli de olsa Fikret’le Hüseyin Cahit’in arasının düzelmesini sağlamıştır (Huyugüzel, 22). Fakat üç dört ay sonra Fikret “bana gazetede lüzum yok” diyerek Tanin’den ayrılmıştır (EH, s. ). Bir süre sonra Tevfik Fikret’in Galatasaray Lisesi müdürlüğü görevinden alınması hadisesi meydana gelmiştir. Hüseyin Cahit’in Tanin’de kendisini savunmasına rağmen Fikret, Tanin’de kendisi hakkında çıkan yazıları gevşek bularak beğenmemiştir. Bir süre sonra da Fikret’ten Hüseyin Cahit’e, Tanin’de çıkan bir haciz haberi hakkında oldukça sert bir mektup gelmiş ve aralarında çıkan tartışma üzerine Fikret’le ölüm döşeğine düşene kadar küs kalmışlardır12 (EH, s. ). Kırk Yıl’da iki isim arasındaki bu oldukça sert tartışmaya yer verilmemiştir. Edebî Hatıralar’da Halit Ziya hakkında yer alan küçük bir anekdot ise Kırk Yıl’da yer almamakta- dır: Hüseyin Cahit, Tanin’i çıkardığı günlerde bir gün Halit Ziya’nın bir sohbet esnasında “Falih Rıfkı diye bir imza göreceksin. (…) Gözüne ilişirse, tavsiye ederim, oku.” (EH, s. ) diyerek kendisine genç yazarlardan Falih Rıfkı’yı tavsiye ettiğini ifâde etmiştir. Daha önce belirttiğimiz gibi Halit Ziya, Hüseyin Cahit’in üslûbundan bahsederken onun ve Mehmet Rauf’un üslûbundan Falih Rıfkı’nın üslûbunun doğduğunu iddia etmişti (KY, s. ). Halit Ziya’nın sohbet esnasındaki bu tavsiyesini ciddiye alan Hüseyin Cahit, kısa bir süre sonra Falih Rıfkı’yı Tanin’in yazı kadrosuna almıştır (EH, s. ). 3. Sonuç Edebî bir tür olarak hatıra, geçmişin yazılma ânında yeniden üretildiği bir düşünme ve anlatma aracıdır. Hatıralar anlattıkları dönemin toplumsal, siyasî ve tarihî koşullarına ve gündelik yaşama dair ayrıntılar barındırır. Bu bağlamda edebiyat tarihinin de kaynaklarından biri olan bu tür, yal- nızca estetize edilmiş geçmiş zaman hikâyeleri olarak değerlendirilemez. Hatıraları, edebiyat tarihi açısından önemli kılan edebiyat mahfillerinin, edebî hareketlerin ve eserlerin nasıl teşekkül ettiğini; bu mahfillerde sanatçıların nasıl bir kimliğe sahip olduklarını ayrıntılarıyla veren bir çerçeve oluşturmasıdır. Kırk Yıl ve Edebî Hatıralar’ı Hüseyin Cahit Yalçın’ı merkeze alarak karşılaştırdığımız bu çalış- mada Servet-i Fünûn topluluğunun oluşum ve dağılma sürecini, sanatçıların karakter özelliklerini, bazı eserlerin nasıl ortaya çıktığına dair ayrıntıları görmek mümkün olmuştur. Örneğin, “Hayat-ı 12 Sermayesinin Hüseyin Kâzım Kadri tarafından sağlandığı ve yine onun müdürü olduğu Tanin gazetesinde başlangıçta Tevfik Fikret mesul müdür, Hüseyin Cahit de başmuharrirdir (Ayvazoğlu, ). Gazetenin çıkışı, daha sonra Fikret’in ayrılışı ve Hüseyin Cahit’le aralarında vuk’u bulan tartışma hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: (Huyugüzel, ; Ayvazoğlu, , ). C. Şen, ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Temmuz ; 10 (2), ∙ Muhayyel” hikâyesinin dönem sanatçılarının Yeni Zelanda ve Manisa hayallerinin ortaya çıkardığı bir eser olduğuna dikkat çekilmiştir. Çalışmamızda ortaya çıkan bir husus da Servet-i Fünûn döneminde -eserlerin içeriğini de etkile- yen- genel ruh hâlinin yazarlar tarafından hatıralarda yeniden belirginleştirilmesidir. Bu minvalde incelediğimiz her iki eserde de topluluğun bir araya gelme ve dağılma sürecini aynı hassasiyetlerle anlatılmıştır. Yine bu bağlamda Kırk Yıl ve Edebî Hatıralar’a Hüseyin Cahit’in yazar olarak nasıl yansıdığı açısın- dan baktığımızda Halit Ziya’nın onun hakkında anlattıklarının ve Hüseyin Cahit’in kendisi hakkında anlattıklarının büyük ölçüde aynı olduğunu görmekteyiz. Hüseyin Cahit’in Halit Ziya ile tanışması ve Servet-i Fünûn’a katılması, bu hareket içinde verdiği eserler hakkındaki yorumlar, birlikte bulun- dukları toplantılar, derginin kısa süreli kapatılması ve Tevfik Fikret, Mehmet Rauf gibi diğer Servet-i Fünûncularla olan ilişkisi her iki eserde de benzer bir şekilde yer almaktadır. Bununla birlikte Hüseyin Cahit Edebî Hatıralar’da Halit Ziya’yla tanışıp Servet-i Fünûn’a katıl- masını, Yeni Zelanda ve Manisa’ya yerleşme planlarını, Fransızcadan çevirerek dergide yayımladığı “Edebiyat ve Hukuk” yazısı yüzünden derginin kısa süreli kapatılması ve soruşturma geçirmelerini, II. Meşrutiyet sonrasında Tanin gazetesinin kuruluşunu ve Tevfik Fikret’le aralarının ciddi anlamda bozulmasını Kırk Yıl’a nazaran daha geniş bir şekilde anlatmıştır. Bunun sebebi Hüseyin Cahit’in bu olayların bizzat merkezinde olmasıdır. Bu noktada Edebî Hatıralar’ın Halit Ziya’nın Kırk Yıl’da Hüseyin Cahit hakkında anlattıklarını ayrıntılandırdığını söylememiz mümkündür. Kaynaklar Akar, Ş. K. - Karakoç, İ. (). Siyasî Tarih Kaynağı Olarak Hatırat ve Gezi Notları. Türkiye Araştır- maları Literatür Dergisi, 2(1), Aytaç, G. (). Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi. Ankara: Gündoğan Yayınları. Aytaç, G. (). Genel Edebiyat Bilimi. Ankara: Doğu Batı Yayınları. Ayvazoğlu, B. (). Fikret. İstanbul: Everest Yayınları. Çetin, N. (). Nesir Türleri. Ankara: Akçağ Yayınları. Çığrı Yıldırım, A. (). Servet-i Fünûn Romanında Trajik Durum. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık. Enginün, İ. (). Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (). İstanbul: Dergâh Yayınları. Gözütok, T. (). Hüseyin Cahit’in Hayal İçinde Romanı Üzerine Bazı Notlar. Delice, H. İ. (Ed.) Bartın Üniversitesi Uluslararası Edebiyat ve Toplum Sempozyumu Bildiriler Kitabı 1. Cilt içinde (s. ). Bartın: Bartın Üniversitesi Yayınları. Gülşen, H. (). Şahabettin Süleyman’ın Tenkidat-ı Edebiyelerinde Hippolyte Taine Tesiri. İstanbul: Cinius Yayınları. Huyugüzel, Ö. F. (). Hüseyin Cahit Yalçın’ın Hayatı ve Edebî Eserleri Üzerinde Bir Araştırma. İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. Huyugüzel, Ö. F. (). Halit Ziya Uşaklıgil. Ankara: Akçağ Yayınları. İnci, H. (). Hüseyin Câhid Yalçın’ı Hikâyeleriyle Hatırlamak. Şahin, Ö. (Haz.) Hüseyin Cahit Yalçın, Seçme Hikâyeler içinde (s. ). İstanbul: Kesit Yayınları. Okay, O. (). Batılılaşma Devri Türk Edebiyatı. İstanbul: Dergâh Yayınları. Özdemir, E. (). Yazınsal Türler. Ankara: Ümit Yayıncılık. Şahin, V. (). Hüseyin Cahit Yalçın ve “Hayâl İçinde” Kurgusal Bir Evren. Aşkaroğlu, V. (Ed.) 2. Uluslararası Dergi Karadeniz Sosyal Bilimler Sempozyumu Bildiriler Kitabı içinde (s. ). Giresun. Tarım, R. (). Mehmed Rauf. TDV İslâm Ansiklopedisi, 28, Tümer, C. Ş. (). “Mektep” Mecmuası - Tahlilî Fihrist, İnceleme ve Seçilmiş Yazılar (Yüksek Lisans Tezi). Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum. ∙ C. Şen, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Temmuz ; 10 (2), Uşaklıgil, H. Z. (). Kırk Yıl. Uçman, A. (Haz.). İstanbul: YKY. Yalçın, H. C. (). Edebî Hatıralar. İstanbul: Akşam Kitaphanesi Neşriyatı. Summary Memoirs, which can be defined as “the works of the author, where events witnessed or experien- ced by the author in some part of his/her life or all his/her life until the work is written, are told” are written for reasons such as the desire not to be forgotten, the desire to prevent the disappearance of some facts, the desire to come to terms with the past, and the desire to explain his/her feelings about the people whom he/she lived/worked with. No matter who the author is, these works are a source of information for the periods they are in, rather than being texts that only concern the owner. Accordingly, memoirs serve as an important source in the writing of political and literary history. In comparative studies of literature, it is seen that poetry and fictional genres (story, novel and theatre) are more focused. The fact that these genres emerge as a result of a literary production process, and they form the basis of literature, so to speak, are significantly effective in this situation. At this point, studies on the works, which may be defined as “literary genres based on real life”, such as memoirs, diaries, letters, autobiographies and travel writings are more limited, especially in the context of comparative literature. Memoir is a genre in which subjectivity may take place even if the authors do not want it, due to the fact that they talk about their own lives. A comparative evaluation of multiple works in literary studies offers a critical distance and objectivity. In this respect, a comparative analysis of memoir texts can have fruitful results. In this direction, in our paper, we discussed Kırk Yıl (Forty Years, ) by Halit Ziya Uşaklıgil and Edebî Hatıralar (Literary Memoirs, ) by Hüseyin Cahit Yalçın, which were important sources for Turkish literature, especially about the Servet-i Fünûn period, and were published in the same year, comparatively. We carried out our comparison based on Kırk Yıl, regarding the common anecdotes written about Hüseyin Cahit in these two works. Hüseyin Cahit Yalçın (), who was younger than the prominent names of Servet-i Fünûn movement such as Halit Ziya, Tevfik Fikret and Cenap Şahabettin, took a backseat in the studies conducted on the literary movement of Servet-i Fünûn due to the fact that he created less literary works, and that he came into prominence with his journalist and politician identities after the 2nd Constitutional Era. We compared Kırk Yıl and Edebî Hatıralar under three sub-headings of “Meeting of Hüseyin Cahit with Halit Ziya and the Servet-i Fünûn Period”, “Short-Term Closure of Servet-i Fünûn and Dispersion of Movement” and “After the 2nd Constitutional Era”, by putting Hüseyin Cahit Yalçın in the centre. In this way, when we consider the common anecdotes included in the two works by following a chrono- logical order, we can see that what Halit Ziya tells about Hüseyin Cahit are largely the same with what Hüseyin Cahit tells about himself. How Heseyin Cahit met with Halit Ziya and joined to the Servet-i Fünûn movement, the comments about the works he wrote within this movement, the meetings they participated in together, the short-term closure of the magazine, and his relationship with others in the Servet-i Fünûn such as Tevfik Fikret and Mehmet Rauf were included in both works in a similar way. Nevertheless, in comparison with Kırk Yıl, in Edebî Hatıralar, Hüseyin Cahit wrote about how he met with Halit Ziya and joined the Servet-i Fünûn, how the magazine was closed for a short period of time due to the “Literature and Law” article he translated from French and published in the magazine, and thus they were under investigation, the foundation of Tanin newspaper after the 2nd Constitutional Era, and how they had serious problems with Tevfik Fikret in a more detailed way. The reason for this was because Hüseyin Cahit was at the centre of these events. At this point, it is possible to say that Edebî Hatıralar elaborates what Halit Ziya tells about Hüseyin Cahit in Kırk Yıl.

Karşılaştırmalı edebiyat incelemeleri büyük ölçüde hikâye, roman, tiyatro gibi kurmaca türler ile şiir üzerine yapılmaktadır. Bu makalemizde daha farklı olarak iki yazarın hatıralarını karşılaştırmalı olarak değerlendireceğiz. Türk edebiyatında Servet-i Fünûn dönemi üzerine yapılan çalışmalarda önemli birer kaynak olan Halit Ziya Uşaklıgil’in Kırk Yıl () ve Hüseyin Cahit Yalçın’ın Edebî Hatıralar () eserlerini ele alacağımız çalışmamızda Hüseyin Cahit Yalçın’ın Halit Ziya’nın hatıralarında nasıl yer aldığını kendi hatıralarıyla karşılaştırarak irdelemeye çalışacağız. Servet-i Fünûn hareketi içerisinde hikâye ve roman yazarı olarak yer alan Hüseyin Cahit Yalçın’ın edebî hayatı üzerine hazırlanan çalışmalar diğer Servet-i Fünûn yazarlarına kıyasla daha kısıtlıdır. Bunda Hüseyin Cahit Yalçın’ın yazarlığının Halit Ziya ve Mehmet Rauf’un gölgesinde kalması kadar onun II. Meşrutiyet’ten sonra gazetecilik ve siyasete yönelmesi sebebiyle bu tarihten sonra edebiyatla bağlarının zayıflaması da etkilidir. O, II. Meşrutiyet’ten itibaren daha ziyade polemikçi bir gazeteci ve siyasî bir figür olarak Türk tarihinde yer almıştır. Birden çok eseri karşılaştırmalı olarak değerlendirmenin sunacağı eleştirel mesafe ve nesnellik imkânından yararlanmayı amaçladığımız makalemizde Hüseyin Cahit’in Servet-i Fünûn dönemi faaliyetlerine eğilerek onun edebî kişiliği üzerine yapılan incelemelere katkıda bulunmaya çalışacağız.

 

Comparative studies of literature are mostly carried out on poetry and fictional genres such as stories, novels, and theatre. However, in this paper, the memoirs of two authors will be evaluated comparatively. In this study, where Kırk Yıl (Forty Years, ) by Halit Ziya Uşaklıgil and Edebî Hatıralar (Literary Memoirs, ) by Hüseyin Cahit Yalçın, which are important resources for the studies conducted on the Servet-i Fünûn period in Turkish Literature, will be discussed, we will try to examine how Hüseyin Cahit Yalçın is involved in Halit Ziya’s memoirs by comparing it with his own memoirs. Studies conducted on the literary life of Hüseyin Cahit Yalçın, who takes part as a story writer and a novelist in the movement of Servet-i Fünûn, are more limited compared to other writers of Servet-i Fünûn movement. Both the fact that the writing of Hüseyin Cahit Yalçın was overshadowed by Halit Ziya and Mehmet Rauf, and that his ties with literature weakened after he went into journalism and politics after the 2nd Constitutional Era were effective in this. He appeared in Turkish history as a polemicist journalist and a political figure after the 2nd Constitutional Era. In this paper, which aims to benefit from the critical distance and objectivity offered by evaluating multiple works comparatively, we will try to contribute to the studies Hüseyin Cahit Yalçın’s literary identity by focusing on the activities of Servet-i Fünûn.

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir