eflak prensliği / Eflak - Vikipedi

Eflak Prensliği

eflak prensliği

OSMANLI DEVLETİ VE BOĞDAN İLİŞKİLERİ 1 Özet Günümüz Romanya’nın Osmanlı Dönemi’ndeki karşılığı; Eflâk (Ulahya), Boğdan (Moldavya); yani Memleketeyn olarak (İki Ülke) adlandırılmaktaydı. Osmanlı Devleti’nin Eflak- Boğdan üzerindeki “gaza” politikası doğrultusunda Balkan topraklarına doğru yönelmiştir XIV. Yüzyılda Moldova nehrinin iki kenarındaki arazide kurulan bu prenslik zaman içerisinde Osmanlı Devleti ile yakın bir ilişki içerisine girmiştir. İlk olarak Çelebi Mehmed döneminde (), siyasi ilişkide bulunulmuş ve zaman içerisinde farklı stratejik yöntemlerle iki ülke arasında ilişki devam ettirilmiştir. Sıra gelen isyanlar doğrultusunda Osmanlı Devleti XV. yüzyılda yerel idarecileri atayarak Eflak- Boğdan beldesinin güvenliği sağlamaya çalışmıştır . Ancak XIX . Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla birlikte bu bölgede hakimiyet gücü azalmıştır. Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin Eflak- Boğdan üzerindeki politikalarının nasıl başladığı, bu topraklardaki stratejisinin kaynağı ve çıkan isyanların sebepleri ile Osmanlı Devleti’nin aldığı tavırlara değinilmiştir. Anahtar Kelimeler: Eflak- Boğdan, Akkerman ,Seferler, Eflak - Boğdan isyanları , Osmanlı Devleti ve politikası , 1 Elif SAYAN, Karabük Üniversitesi Tarih Bölümü Lisans Mezunu, [email protected] OSMANLI DEVLETİ VE BOĞDAN İLİŞKİLERİ Boğdan, Romanya'nın Moldavya bölgesine Osmanlı döneminde verilen ad olup Maldava nehrinin iki kenarındaki arazide XIV. yüzyılda kurulan prenslik daha sonra Türkler tarafından atınınca Osmanlı kaynaklarında bir süre Kara Bağdan olarak geçmiş, fakat uzun müddet sadece Bağdan şeklinde anılmıştır. XIV. yüzyılın ortalarında Maramureş teoturan küçük bir Ulah (Valah) asilzade ailesinin Macar Krallığı'na karşı ayaklanarak buraya gelmesinden sonra ilk müstakil devleti kuran voyvoda Bağdan'ın isminden gelmektedir 2. Günümüz Romanya topraklarını oluşturan Eflak ve Boğdan coğrafi konumundan dolayı Osmanlı hâkimiyetinde bulunduğu süre boyunca OsmanlıDevleti'nin Güneydoğu Avrupa’ya açılan bir kapısı olmuştur. Osmanlı Devleti bu toprakları kontrol altına alarak Güneydoğu Avrupa’da kendisi için güvenli bir bölge oluşturmak istemiştir. Osmanlı Türkleri ile Moldavlar arasındaki ilk münasebetler XV. yüzyılda başladı. Bu bir asra yakın sürede Bağdan beyleri Macar, Polanya ve Altın Orda devletlerinin hakimiyet iddialarına karşı varlıklarını denge politikası güderek korudular. Halbuki güneydeki Eflak Prensliği bir süre önce Osmanlı Devleti'ne tabi olmuştu. OSMANLI-BOĞDAN İLİŞKİLERİNİN BAŞLANGICI Moldovya eyaletinin Türkçe adı olan Boğdan toprakları, Osmanlı Devleti’nden önce Macar, Polonya ve Altınordu gibi birçok devletin kontrol altına almak istediği bir bölge olmuştur. Eflak-Boğdan Prenslikleri, XIV. yüzyılın ortalarında tarih sahnesine çıktıklarında, doğu ve güneydoğu Avrupa’daki siyasi durum, iki büyük olayın etkisi altında kalmıştır. Bunlar,Altınordu Hanlığı’nın parçalanarak zayıflaması ve Osmanlı Beyliği’nin yükselmesiydi. Öte yandan Tatar etkisinin o bölgede zayıflaması ve bu olaylar neticesinde Romenlerin o bölgede daha rahat hareket etmelerine yol açmıştı. 3Tuna’da ilerlemeye başladıktan ve Eflak üzerine seferler düzenledikten sonra Boğdan’da da kontrol altına almak istemiştir. Osmanlı Devleti ile Boğdan arasında ilk temaslar XV. Yüzyılda gerçekleşmiştir. Tuna’ya doğru genişlediği esnada Eflak Beyliği kendilerine daha yakın olduğu için Osmanlıların ilk temasları Eflak Beyliği ile gelişme göstermiştir. Özellikle Osmanlı akınlarının Balkan dağlarını aşıp Tuna’ya doğru yönelmesi, Tuna nehrinin öte yakasında bulunan Eflak Beyliğini tedirgin etmiştir. Eflak’ın aksine Osmanlı-Boğdan ilişkilerinin başlangıcı daha geç bir dönemde daha doğrusu XV. yüzyılda gerçekleşmişseafoodplus.infoğdan voyvodası Aleksandru Cel Bun zamanında Macar ve 2 TDV DIA “Boğdan “. 3 Yusuf Heper, Osmanlı Devleti Ve Eflak-Boğdan İlişkileri (), Doktora Tezi, Uşak Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uşak, 4 Abdülkadir Özcan, “Boğdan”. Leh Kralları Osmanlı Devleti’ne karşı savaşa girişmeleri halinde kendilerine yardım edeceğine dair Aleksandru’ya, Lublin Antlaşmasını imzalatmışlardır. Voyvoda Aleksandru’nun bu antlaşmaya uymaması durumunda topraklarını kendi aralarında paylaşacaklarını söylemişlerdir. Boğdan prensleri bir taraftan Macar ve Polonya’ya diğer taraftan Altınordu devletine karşı mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu döneme gelinceye değin Boğdan Prensliği, voyvoda I. Boğdan’ın () ölümünden yılına değin Macar Krallığı’nın egemenliğinde kalmıştır. Daha sonra Boğdan voyvodası Petru Muşat, 26 Eylül tarihinde Leh Krallığına bağlılığını ileterek, resmen Lehistan’ın egemenliğine girmiştir. Boğdan’ın Lehistan egemenliğini kabul etmesinde, Lehistan’ın Boğdan topraklarına saldırmayacağına dair garanti vermesi ve Macar Krallığının olası saldırılarına karşı Leh yöneticilerinin Boğdan’ı koruyacaklarına dair verdiği sözler etkili olmuşseafoodplus.info bu süreçte Macaristan Krallığı kendi hâkimiyetini tanımış olan Boğdan üzerinde hak iddia etmeye devam etmiş.5 ve Lehistan yöneticileri, Macaristan’ın Boğdan üzerindeki tehditlerini, Osmanlıların Balkanlarda bir güç olarak ortaya çıktığı döneme kadar engellemeyi başarmıştır. Fetret dönemine değin Osmanlılarla Boğdan voyvodalığı arasında henüz bir karşılaşma vuku bulmamıştır. Osmanlı Devleti, Çelebi Mehmet döneminde aşağı Tuna ve Dobruca kalelerini aldıktan sonra Boğdan toprakları üzerine akın düzenlemiştir. Bu akınla birlikte Osmanlı kuvvetleri Boğdan limanı ve Akkirman’ı kuşatmalarına rağmen kontrol altına alamamıştır seafoodplus.info Çelebi Mehmed, Osmanlı fütuhatlarının yönü Balkanlara çevrildiği sıralarda Boğdan voyvodalığı, Eflak ile birlikte ’de Lehistan ile olan dostluk anlaşmasını yenilemiştir. II. Murat döneminde de bu mücadeleler devam etmiş fakat tam anlamıyla bir netice alınamamıştır 7. Fakat II. Mehmet zamanında Boğdan Prensi Petru Aron vergi vermek şartı ile Osmanlı hâkimiyetini tanımıştır. II. Murat döneminde de bu mücadeleler devam etmiş fakat tam anlamıyla bir netice alınamamıştır. Fakat II. Mehmet zamanında Boğdan Prensi Petru Aron vergi vermek şartı ile Osmanlı hâkimiyetini tanımıştır.( ) Bu tarihten itibaren Kara Boğdan 8adıyla anılan Moldovya prensliği Osmanlı kontrolü altına girmiştir. Vergisini yılına kadar düzenli ödeyen Boğdan, Prens Stefan Çel Mare zamanında bağımsızlığını ilan etmek istemiş fakat başarılı olamamıştır. Bunun üzerine Stefan, Lehistan’ın himayesine girmiştir. Bu durumu kabul etmeyen Osmanlı Devleti Boğdan üzerine Rumeli Beyler Beyi Hadım Süleyman Paşayı göndermişti.9 Boğdan üzerine otuz bin askerle hareket eden Süleyman Paşa mevsim şartlarının elverişsizliği, yanında bulunan askerlerin yorgun olması ve Boğdan kuvvetlerinin uzun süre karşılarına çıkmamaları nedeniyle savaşı kaybetme neticesiyle karşılaşmıştır. Bu olay sonucu Boğdan kuvvetlerinin Prut nehri kıyısında Osmanlı kuvvetlerinin karşısına çıkması ile Falçiu denilen mevkide iki taraf arasında savaş 5 Yusuf Heper, Osmanlı Devleti Ve Eflak-Boğdan İlişkileri (),Doktora Tezi,Uşak Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Uşak, (Deletant, a.g.m., s. alıntı yapılmıştır.) 6 Aurel Decei, “Boğdan”. 7 Yasemin Sarğın, Başlangıcından ’ya kadar Osmanlı Devleti ile Eflak ve Boğdan Voyvodaları Arasındaki İlişkiler, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim DalI, Yüksek Lisans Tezi. 8 68 Aurel Decei Kara sıfatını boyun eymiş inkiyad etmiş olarak açıklamıştır. Osmanlı kontrolüne girdikten sonra Boğdan uzun bir süre bu isimle anılmıştı. 9 Halime Doğru, “Balkanlarda Osmanlı Fetihleri”. başlamıştır. Fakat bu savaşta Osmanlı kuvvetleri mağlup edilmiş, askerlerin birçoğu esir düşmüş diğerleri de başta Süleyman Paşa olmak üzere canlarını zor kurtarmışlardır. Bu mağlubiyeti haber alan II. Mehmet yılında Boğdan üzerine bizzat sefere çıkmıştır . Eflak kuvvetlerinin de II. Mehmet’in yanında yer aldığı bu seferde Osmanlı kuvvetleri Varna’ya ulaştığında Leh elçileri de oraya gelerek Boğdan adına antlaşma yapmak istemişseafoodplus.info anlaşma teklifi üzerine seafoodplus.info , Boğdan’ın yeniden vergisini vermesi, almış olduğu Cenevizli esirleri serbest bırakması ve Kili’yi Osmanlı Devleti’ne bırakması şartı ile antlaşma yapabileceğini bildirmiştir. Fakat II. Mehmet tarafından yapılan bu teklif Stefan tarafından reddedilmişti. Bu yüzden anlaşma sağlanamamıştır. Stefan, Osmanlı kuvvetlerinin ilerlemesini durdurmak için ordunun geçecek oldukları yerleri yakıp yıkarak kıtlık yaşanmasını sağlamak istemiştir. Stefan böylelikle zaman kazanmak istemiş ve birebir savaşamayacağını düşünerek kuvvetlerini alarak dağa çıkmıştır. Devlet bu kıtlık sorunuyla uğraşırken Prens Stefan dağa yönelmiş ve ormanların arasına kendisini korumak için hendekler açtırmıştır. Ormanlar üzerine akın düzenleyen Osmanlı kuvvetleri Stefan’ın yerini tespit etmişler ve üzerine yürümüşlerdir. Bu akınlar sırasında Stefan’ın erken davranarak topları ateşlemiş fakat topların erken ateşlenmesinden dolayı istenilen başarı elde edilememiştir. Bununla birlikte Osmanlı kuvvetlerinin atmış olduğu toplar Stefan’ın top arabalarına isabet ederek Stefan’ın mühimmatlarının zarar görmesi sağlanmıştır. Osmanlı kuvvetlerine karşı başarı sağlayamayacağını düşünen Stefan komutanları ile birlikte dağlara kaçmıştır. Bu savaşta Eflak voyvodasının seferde göstermiş olduğu başarılardan dolayı kendisine ganimetlerden pay verilmiştir. Boğdan üzerine düzenlenen bu seferle birlikte sadece Boğdan tarafından değil Osmanlı tarafından da çok fazla kayıp verilmiştir Görüldüğü üzere devlet Eflak üzerinde hâkimiyetini güçlendirmiş ve savaş sırasında bu bölgeden destek de sağlar duruma gelmiştir. Bu da devletin bu bölge üzerine yapmış olduğu seferlerde gücünün artmasını sağlamıştır. Osmanlı ordusuna karşı başarılı olamayacağını anlayan Stefan padişaha gelerek daha önceden vermiş olduğu üç bin sikke vergisini altı bin filorin olarak ödeyeceğini ve Osmanlının dostuna dost düşmanına düşman olacağını belirterek affedilmesini istemiştir. Bunun üzerine II. Mehmet yeniçeriler arasında çıkan veba salgınından dolayı voyvoda Stefan’ı affetmiştir. Her ne kadar Boğdan voyvodası vermiş olduğu vergiyi iki katına çıkararak affedilmeyi istemiş olsa da Boğdan hala Osmanlı Devleti için tam olarak fethedilmiş bir bölge değildir. 11 II. BAYEZİD’İN BOĞDAN SEFERİ 10 Yasemin Sarğın, Başlangıcından ’ya kadar Osmanlı Devleti ile Eflak ve Boğdan Voyvodaları Arasındaki İlişkiler, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim DalI, Yüksek Lisans Tezi, (Oruç Beğ, a.g.e., s. ; Solak-zade, a.g.e., C. I, s (alıntı yapmıştır.) ) 11 Yasemin Sarğın, Başlangıcından ’ya kadar Osmanlı Devleti ile Eflak ve Boğdan Voyvodaları Arasındaki İlişkiler, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim DalI, Yüksek Lisans Tezi. ( Panaıte, a.g.m., s. (alıntı) Sultan II. Bayezid Döneminde Boğdan’a Ait Kili ve Akkirman’ın Alınışı II. Mehmet’in Boğdan üzerine düzenlemiş olduğu sefer orduda çıkan veba salgını nedeniyle tam bir sonuca bağlanmadan bitirilmek zorunda kalınmıştır. II. Bayezid tahta çıktığı dönemde Karamanoğulları ve Cem Sultan sorunuyla uğraştığı için Boğdan’ı meselesi ikinci plana atılmıştır. Fakat bu sırada eski Boğdan voyvodası Stefan uçbeylerinin II. Bayezid’in tahta çıkışını tebrik etmek için bölgeden uzaklaşmasını fırsat bilerek Eflak sınırını geçmiş ve voyvoda Basarab’ı yenerek pek çok Romen ve Türkü öldürmüştü. Stefan’ın bu tutumu nedeniyle Boğdan meselesi öne alınmış ve sefer için hazırlıklar başlanmıştır. Önden Mihailoğlu Ali Bey ve kardeşi İskender Bey idaresindeki akıncılar gönderilerek Stefan’ın kuvvetleri yıpratılmıştır. r. Sefer için gerekli hazırlıkların tamamlanmasının ardından II. Bayezid 1 Mayıs ’de Boğdan üzerine sefere çıkmıştır. Kalelerin daha kolay fethedilmesi için Kaptan Sinan Paşa komutasındaki gemi İstanbul üzerinde malzemelerle Tuna’ya gönderilmiştir. Ayrıca Kırım Han’ı Mengli Giray ile Eflak voyvodasına sefere katılmaları için haber gönderilmiştir . Kırım ve Eflak kuvvetlerinin katılımıyla Osmanlı ordusu yaklaşık olarak altmış bin kişiyi bulmuştur ’ de Kili kalesine gelinmiş ve bu kale Osmanlı kuvvetleri tarafından kuşatılmıştır. Kili kalesinin fethine bu kadar önem verilmesinin sebebi Kili’nin Boğdan’a açılan bir kapı niteliği taşımasından kaynaklanmaktaydı. On günlük bir kuşatmanın ardından 15 Temmuz ’de kale fethedilmiştir Daha sonra Akkirman kalesine yönelen Osmanlı kuvvetleri on iki günlük bir kuşatmanın ardından 11 Ağustos ’de Akkirman’ı da fethetmişlerdir Kili ve Akkirman kalelerinin feth edilmesinden sonra II. Bayezid’in geri dönmesini fırsat bilen ve Akkirman’ da kalan bazı Boğdan’lılar Prens Stefan’a haber gönderip habersiz düzenlenen bir baskınla Akkirman’ı geri alabileceğini bildirmişlerdir. Bunun üzerine Stefan Akkirman’ı kuşatmış fakat kale bekçilerinin direnişleri sonucunda Stefan ve kuvvetleri bozguna uğramıştır. Kaleyi ele geçiremeyeceğini anlayan Strefan geri çekilmek zorunda kalmıştır. Stefan’ın bu taarruzunu haber alan II. Bayezid onu cezalandırmak için Rumeli Beylerbeyi Ali Paşa’yı Boğdan üzerine göndermiştir. Ali Paşa’ya kuvvetleri ile birlikte Eflak voyvodası da katılmıştır. Ali Paşa 7 Eylül ’te Boğdan sınırını geçerek Boğdan’a akın düzenlemişti. Ali Paşa’nın kuvvetleri ile birlikte geri döndüğünü haber alan Stefan, Akkirman ve Kili’yi almak için saldırmış fakat başarılı olamamıştı. Bu durumu haber alan İskender Paşa, Malkoçoğlu Ali Bey’i Boğdan üzerine göndermiştir. Osmanlı kuvvetlerinin kendi üzerine geldiği haberini alan Stefan, Leh ve Macarlardan kuvvet toplayarak geri dönmüştür. Stefan, Malkoçoğlu Ali Bey’in az bir kuvvetle Prut nehri kenarında kaldığını ve akıncılarını etrafa dağıttığını öğrenince ani bir baskın vererek onları yok etmek istemiştir. Bunun için Malkoçoğlu’nun etrafını kuşatmıştır. Geceden sabaha kadar süren savaştan mağlup olacağını anlayan Stefan, kuvvetleri ile birlikte kaçmaya başlamıştır. 16 Osmanlı ile başa çıkamayacağını anlayan Stefan iki yıldır ödemediği 12 İsmail Hakkı Uzunçarşılı,C. III, s 13 N. Beldiceanu; “ Osmanlı Seferi Askeri Hazırlıkları ve Kronikleri” 14 Tansel, II. Bayezit, s. 15 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi , seafoodplus.info, s 16 Müneccimbaşı Dede Derviş Ahmed, Sahaifü'l-ahbar / C. Bölüm: II, s. haracıyla birlikte elçilerini II. Bayezid’e göndermiş ve Türk hâkimiyetini tanımıştır. 17 Görüldüğü üzere Stefan, Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine girmek istemese de çevresindeki diğer devletlere bakıldığında Stefan, başka güvenecek bir devlet görememiştir. Bu nedenle kendinden sonrakilere Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurmalarını istemiştir. SULTAN SÜLEYMAN’IN BOĞDAN SEFERİ Boğdan’ın başına boyarların seçimiyle yılında Petru Rareş geçmiştir ve Petru Rareş, Ştefan Lacusta’yı yenerek hâkimiyetini meşrulaştırmıştıseafoodplus.info I. Süleyman Boğdan’ın başına Petru Rareş yerine İstanbul’da yetişmiş olan Ştefan Lacusta’ın geçmesini istediği için bu seçimden memnun olmamıştır. Kanuni’nin kendisini voyvoda olarak tanımasından cesaret alan Rareş, tarihinden itibaren Lehistan’la tarihi problem haline gelen “Pocuța Meselesi”ni yeniden açmıştı. Boğdan’ın kuzeyinde olan Pocuța bölgesine sahip olmak için Rareş, tarihlerinde bu bölgelere karşı iki sefer hareketine girişse de Lehistan kuvvetleri karşısında başarısız oldu. 18 Rreş’in Boğdan voyvodalığının saldırgan tavırları üzerine Osmanlıların Erdel’de güvendiği bir isim olan Giritti, Şubat ’de ilk defa Osmanlı divanında Rareş’in, Ştefan Lăcustă (Çekirge Ştefan) ile yer değiştirmesini gündeme getirdi. Aynı şekilde Rareş’in Lehistan’a olan düşmanca tutumları yüzünden İstanbul’da bulunan Leh elçisi Olçieski, Osmanlı devlet adamlarına Rareş’i kastederek “Boğdan tahtındaki bu köylünün” değiştirilmesini tavsiye etmiştir Ayrıca Petru Rareş Lehistan’la Osmanlı Devleti arasında imzalanan saldırmazlık antlaşmasına rağmen Pokutsya bölgesine saldırarak bu antlaşmayı bozmuştur. Bunun üzerine Lehistan, Osmanlı Devleti’ne bir elçi göndererek Petru’yu şikâyet etmiş ve görevden alınmasını istemiştir. Osmanlı Devleti’nin Petru’yu görevden almaması durumunda Lehistan’ın orduları ile birlikte hareket ederek Petru’yu tahtından uzaklaştıracaklarını belirtmişlerdir. Osmanlı Devleti bu durum karşısında Boğdan’ın elinden çıkmasına izin seafoodplus.infoılacak olan bu seferin Boğdan üzerine olacağı gizli tutulmuştur. Sefer hazırlıklarının tamamlanmasının ardından ordu İstanbul’dan çıkarak Edirne’de karargâh kurmuştu. Edirne’den çıkan ordu Yanbolu tarafına geçmiş buradan da Balkan Dağı üzerinden Tabluca vilayetine gelmiştir. Buradan ordu Boğdan yakasına geçmişti. 20Bu sefere a Tatar Hanı Sahib Giray’a haber gönderilerek sefer için hazırlık yapması emredilmiştir. 31 Ağustos’ta Osmanlı ordusu Prut Nehrini geçerek 9 Eylül’de Yaş önlerine gelmiştir. Fakat Petru Pareş ne dost olarak gelmiş ne de saldırıda bulunmuştur. Bu sırada zaman kazanmaya çalışan Petru Rareş, Kral Ferdinand’dan yardım istemiş fakat bu isteği kral tarafından reddedilmiştir. Yaş’da Osmanlı ordusuna sekiz bin süvarisi ile Kırım Hanı Sahib Giray ve Eflak voyvodası tarafından 17 Tansel, seafoodplus.infod, s. 18 Yusuf Heper, Osmanlı Devleti Ve Eflak-Boğdan İlişkileri (),Doktora Tezi,Uşak Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Uşak, 19 Yusuf Heper, Osmanlı Devleti Ve Eflak-Boğdan İlişkileri (),Doktora Tezi,Uşak Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Uşak, , ( Ştefan S. Gorovei, Petru Rareş, Editura Militară, Bucureşti, , s. 87 (alıntı yapılmıştır.) 20 Lütfi Paşa, Tevarih-i Ali Osman, Haz. Kayhan Atik, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara , s. gönderilen üç yüz kişi katılmıştır. Eflak voyvodasının göndermiş olduğu bu kuvvetler Osmanlı kuvvetlerine öncülük etmiştir Osmanlı kuvvetleri karşısında direnemeyeceğini anlayan Petru emrindeki kuvvetlerle birlikte Poştanı dağlarına kaçmış ve dağın çevresini koruma altına alarak burada saklanmayı düşünmüştür. Daha sonra Kanuni bir emirnâme yayınlayarak tüm Boğdan halkını affettiğini bildirmiştir. Bunun üzerine Boğdan reayası ve boyarları, Kanuni’ye gelerek itaatlerini bildirdiler. Bu vaziyet karşısında Boğdan vilayetinde yeni hudutlar belirlendi. Buna göre; bu hudutların iki tarafına sağlam kale yaptırmasına, padişahın emirlerinin uygulanmasına ve her iki yılda haracını vermek üzere Boğdan voyvodasının bizzat İstanbul’a gelmesine karar verildi. Boğdan boyarları ile yapılan bu anlaşma neticesinde Kanuni, Boğdan Seferinden geri döndü Kanuni Sultan Süleyman’ın Boğdan’a yaptığı seferin şüphesiz en önemli sonucu kadim Boğdan toprakları olan Bucak ve Bender’in Osmanlı toprağına dönüştürülmesidir. İleriki dönemlerde Bender kalesi, Osmanlıların kuzey hududundaki en uçtaki kale haline gelecek, Boğdan’ın güvenliği için çok kilit bir noktada yer alacaktır. Nitekim Kanuni, Boğdan Seferi dönüşünde Bender kalesinde görülen tarihli bir yazıtta: “Ben Tanrı’nın kulu, Bu dünyanın Sultanıyım. Tanrı’nın inayeti ile ümmet-i Muhammed’in başındayım. Adına Mekke ve Medine’de hutbe okutulan Süleyman’ım ben. Ben, Bağdat’ta şah, Bizans diyarlarında kayser, Mısır’da sultanım, donanmalarını Akdeniz, Mağrib ve Hind’e yollayan sultanım. Macar taht ve tacını alan ve onları bir kuluna bağışlayan sultan benim. Voyvoda Petru başkaldırdı, ancak atımın ayakları onu toz eyledi. Boğdan’ı da fethettim”23 şeklinde Boğdan’ın yanı sıra dünya üzerindeki Osmanlı hâkimiyeti tasvir edilmiştir. YILLARI ARASINDA EFLAK ve BOĞDAN’DAKİ SİYASİ GELİŞMELER BOĞDAN İSYANLARI yılında Aleksandru Kornea’dan sonra yerine oğlu IV. Boğdan geçirilmiştir. Fakat IV. Boğdan’da babası Aleksandru Kornea gibi devlete karşı isyan faaliyetlerinde bulunmuş ve bunun için Lehistan Kralı ile bir antlaşma dahi imzalamıştır. Ancak bir müddet sonra Ştefan Ştefan Lăcustă’nın öldürülmesi Boğdan’daki vaziyetleri daha da karıştırır. Ülkenin önde gelen boyarları, İstanbul’a danışmadan İon Joldea adında bir boyarı tahta geçirirler. Bu durumu öğrenen Osmanlı Devleti, Boğdan’ın Lehistan ile görüşmeye gittiği bir zaman da boyarların isteği üzerine kendisini görevden alarak yerine İoan Cel Cumplit’i( Yuan Çel Kamplit) göreve getirmiştir. Bu sırada Lehistan’da bulunan asi voyvoda görevden alınmasını öğrenmesi üzerine 21 Joseph Von Hammer; Osmanlı Devleti Tarihi, Çev. Mehmet Ata. 22 Peçevî İbrâhim Efendi , Tarih-i Peçevi I, s. 23 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (), s. Lehistan’dan kuvvet toplayıp yanına aldığı Leh Beyleri ile birlikte Boğdan’a girerek bazı boyarları kılıçtan geçirmiştir. Ayrıca asi voyvoda Yaş şehrine bir konak mesafe kalacak kadar yaklaşmış fakat Bender Beyi ve yeni voyvoda İoan’ın gelmesi ile birlikte Boğdan, kuvvetlerini yanına alarak tekrardan Lehistan’a kaçmıştır. Asi voyvodanın başarısız olması üzerine Leh Kralı, Osmanlı Devleti’nden Boğdan’ın affedilmesini istemiştir. Her ne kadar bu istek Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmiş ve Boğdan’ın kardeşi ile birlikte İstanbul’a gelmesi istenmiş ise de asi voyvoda Leh Kralı’nın ölmesi üzerine İstanbul’a gitmek yerine Erdel’e geçmiştir. Burada Erdel Kralı tarafından yakalanan Boğdan, Avusturya’nın Sokman Kalesi Beyi tarafından Erdel Beyinin elinden alınmıştır. Bunun üzerine devlet Erdel Kralı’na haber göndererek asi voyvodanın kendi üzerlerine bir saldırı yapması durumunda Boğdan voyvodası ile anlaşarak bölgeyi korumalarını istemiştir. Ayrıca devlet Avusturya’ya mektup göndererek iki devlet arasında ahidnameye uyulmadığını söyleyerek asi voyvoda Boğdan’ın kendilerine teslim edilmesini istemiştir Osmanlı Devleti’nin kendi iç meselesi olarak başlayan bu isyan büyüyerek iki devlet arasında siyasi bir sorun haline gelmiştir. İOAN CEL CUMPLİT İSYANI () Boğdan’da Voyvoda Değişikliği ve Ion’ın Osmanlı Egemenliğine İsyanı Osmanlı kaynaklarında “Yuvan” olarak adlandırılan Ion voyvoda, Romen literatüründe bazı tarihçiler tarafından Boğdan’da yaptığı zalimce işlerden dolayı “Korkunç Ion” (Ion Cel Cumplit) adıyla anılırken bazı tarihçilerce de büyük Osmanlı gücü karşısında direnerek Osmanlı boyunduruğundan ayrılmak adına yaptığı mücadelelere binaen “Cesur Ion” (Ion Cel Viteaz) olarak adlandırılmıştır. Boğdan’dan sonra voyvodalık makamına gelen İoan göreve geldikten sonra Boğdan halkına çok fazla zulüm yapmaya ve halkının parasını almak için insanları katletmeye başlamıştır. Ayrıca İoan pek çok boyarı ve ileri gelen kişileri kılıçtan geçirerek kanunları hiçe saymıştır. Bunun üzerine II. Selim bu sorunu çözmek için voyvoda İon’u görevden alarak yerine Petru Şkiolup’u göreve getirmiştir 25Eski voyvodalardan Stefan Cel Mare’nin gayri meşru torunu olan İoan bunun üzerine Osmanlı Devleti’nin haraç miktarının seksen binden, yüz yirmi bine çıkarılması ve görevden alınmasını bahane ederek isyan etmiştirZaporog Kazaklarına elçi göndererek yardım çağrısında bulunmuştur. Bunun üzerine bin iki yüz Zaporog Kazağı voyvoda İoan’a yardıma gelmiştir. İoan, Zaporag kazaklarından almış olduğu destek ile kırk, kırk beş bin civarındaki ordusu ve seksen kadar top ile birlikte İbrail, Bender ve Akkirman kalelerini kuşatmıştır. Osmanlı Devleti bu isyanı bastırmak için öncelikle Eflak ve Türk kuvvetlerinden oluşan bir birliği asi voyvodanın üzerine göndermiş. Fakat gönderilen bu birlik İoan tarafından mağlup edilmiştir. Bunun üzerine II. Selim, Vezir Ahmet Paşa’yı kuvvetleri ile birlikte İoan üzerine gönderilmiştir. 27 Ayrıca Kırım Hanı Adil Giray’a haber gönderilmiş ve Vezir Ahmet Paşa’dan kuvvetleri ile 24 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi C. III, Bölüm: II, s. 25 Mihail Guboğlu , Kanuni Sultan Süleyman'ın Boğdan Seferi ve zaferi ( M. H.) . 26 İsmail Hami Danişmend, C. II, s. Bazı kaynaklarda İoan’ın, Stefan Cel Mare’nin oğlu olduğu söylenmektedir. 27 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. II, s. birlikte destek sağlaması istenmişti. Asi voyvoda İoan ve Osmanlı kuvvetlerinin, Bulgaristan’ın Oblutsch28mevkisinde karşılaşmasıyla üç gün sürecek olan bir savaş başlamıştır. Savaşın üçüncü gününde İoan, hem erzak ve barut stoklarının tükenmesi hem de Osmanlı kuvvetlerinin saldırıları karşısında başarısız olacağını anlaması üzerine bir elçi göndererek kendisinin sağ salim padişaha götürülmesi durumunda teslim olacağını belirtmiştir. Asi vovyoda İon’un bu şekilde ele geçirilmesinin daha kolay olacağını düşünen Türk kuvvetleri bu isteğinin yerine getirileceğini, Kazak kuvvetlerinin geri dönmesine izin verileceğini ve Boğdan’lı askerlerin salıverileceğini belirterek isteklerini kabul ettiklerini bildirmişlerdir. Bunun üzerine teslim olan İoan kendisine söylendiği gibi affedilmemiş ve bir rivayete göre iki devenin kuyruğuna bağlanarak başka bir rivayete göre idam edilerek öldürülmüştür. Ayrıca bu isyanda İoan Cel Cumplit’e destek sağlayan Kazaklar da cezalandırılmışlardır. İoan voyvodasının görevden alınmasının ardından Boğdan’ın başına voyvoda olarak Petru Şiopul geçirilmiş ve Boğdan’ın ödemiş olduğu haraç miktarı da arttırılmıştır BOĞDAN VOYVODASI ARON’UN İSYANI Boğdan Voyvodası Aron30bu göreve gelebilmek için voyvoda Aron Osmanlı Devletine bir milyon altın ödemiştir Aron ödemelerini yapabilmek için kendinden öncekileri voyvodalar gibi vergileri arttırma yoluna gitmiştir. Voyvoda Aron’un vergileri arttırması üzerine zor durumda kalan halk yeni voyvodayı İstanbul’a şikâyet etmiştir. Bu şikâyetler üzerine Sultan III. Murat voyvoda Aron’un görevden alınmasına ve İstanbul’a getirilmesine karar vermiş ve Gönderdiği süvariler ile bu haber voyvoda Aron’a bildirmiştir. Görevden alındığı haberini alan Aron yanına süvariler ile birlikte İstanbul’a gelmiş ve burada iki ay kalmıştır. Aron İstanbul’da kaldığı süre boyunca tekrardan göreve gelebilmek için yeniçerilere bol miktarda para ve hediye vererek kendisinin tekrardan Boğdan voyvodalığına getirilmesini sağlamıştır lakin Voyvoda Aron göreve gelmesine rağmen vergilerinin sürekli olarak arttırmaya devam etmiş ve buda tekrar rahatsızlık oluşturmuştur. Bu sırada Papa VIII. Clement yılında Papalık makamına geldikten sonra Türklere karşı bir Hıristiyan birliği oluşturmak ve bu sayede Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırmak istemiştir. Alman İmparatoru Rodolphe’nin 32de desteğini alan Papa VIII. Clement, Osmanlı idaresinde bulunan Hıristiyan hatta bazı Müslüman milletleri ayaklandırmak için İran, Habeşistan ve Mısır gibi pek çok yere misyonerler ve elçiler göndermiştir Ayrıca kutsal ittifakta yer alan devletler voyvoda Aron’u yanlarına çekebilmek için kendisini koruyacaklarına ve ülkesinden kovulduğu takdirde kendisine sığınma hakkı tanıyacaklarını belirtmişlerdir. Bunun üzerine Aron Osmanlı Devleti’ne karşı isyan başlatmış ve Tuna kıyısındaki kasaba ve köylere saldırmaya başlamıştır. Aron’un isyanının devlet tarafından öğrenilmesi üzerine Ferhat Paşa asi voyvodayı görevden almış yerine Boğdan isminde bir prensi getirmiştir. 28 Bazı kaynaklarda bu şehrin isminin Roşkan’i olduğu belirtilmektedir. 29 Danişmend,a.g.e., C. I, s 30 Asıl ismi Aron Tiranur olan Boğdan Voyvodası, Zalim Aron olarak da bilinmektedir. 31 DECEI, Aurel, “Boğdan” . 32 Bazı kaynaklarda Rodolphe, Rudolf olarak zikredilmektedir. 33 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. II, s. Kutsal ittifak doğrultusunda Avrupa devletlerini de arkasına alarak isyan eden asi voyvoda Aron’u cezalandırmak için devlet Maraş Valisi Mustafa Paşa’yı bir miktar askerle birlikte Boğdan üzerine göndermiştir. Maraş Valisi Mustafa Paşa emrindeki kuvvetlerle birlikte Ruscuk sahrasına gelerek Yergögü yakasına toplarla beraber kuvvetlerini sevk etmek için çalışmalara başlamıştır. Fakat bu sırada asi voyvoda Aron ani bir baskınla Osmanlı kuvvetlerini burada mağlup etmiş ve başta Mustafa Paşa olmak üzere pek çok Osmanlı askerini öldürmüş bir kısmını da esir almıştır. Aron’un Osmanlı kuvvetlerini mağlup etmesinde şüphesiz ki Polonya Kralı’nın göndermiş olduğu altı bin Ukrayna Kazağını büyük etkisi vardır Bu durum göstermektedir ki Papa VIII. Clement Osmanlı Devleti’ne karşı oluşturmuş olduğu kutsal ittifak başarıya ulaşmıştır. ARON’UN KİLİ VE AKKİRMAN’A AKINI VE ÖLÜM İstanbul’da bu karışıklıklar yaşanırken eski Boğdan voyvodası Aron, Bender üzerine kuvvetleri ile birlikte saldırılar düzenlemiştir. Fakat bu saldırılara Bender Beyi Ahmet Bey, kuvvetleri ile birlikte karşı koymuş ve Aron’u püskürtmeyi başarmıştır. Ayrıca Ahmet Bey, kuvvetleri ile birlikte Aron’u Bender sınırından çıkarmayı başarmıştır. Bender kuşatmasında başarısız olan Aron bu sefer Akkirman’a saldırmış ve Kili ile Akkirman kalelerini toplarla dövdürmüştür. Bu durum karşısında çaresiz kalan halk Kırım Hani Gazi Giray’dan yardım talebinde bulunmuştur. Bunun üzerine Gazi Giray, Adil Giray’ı Kili ve Akkirman’a yardım etmesi için emrindeki askerlere birlikte görevlendirmiştir. Adil Giray’ın kuvvetleri ile birlikte yetişmesiyle birlikte Aron başarısız olacağını anlaması üzerine kaçmak zorunda kalmıştır. Asi voyvodanın askerinin bir kısmı öldürülmüş bir kısmı da esir olarak alınmıştır. Aron’un Avusturya ve Erdel güçlerini arkasına alarak faaliyetle de bulunması isyanın giderek büyümesine neden olmuştur. Aron kuvvetleri İsmail kalesini işgal ederek Dobruca’ya girmişler ve faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu dönemde Aron’un Lehistan ile yakın ilişkiler kurması ve Rum vaiz Nikeforos Didaskalos’u sarayında himaye etmesi Erdel Prensi Batori’yi rahatsız etmiştir. Bu olayların üzerine birde Aron’a karşı muhalefet bazı boyarların Avusturya Kralı Sigismund’u ve Erdel Prensi Batori’yi kışkırtmaları üzerine bu iki devletle Aron’un arası açılmıştır Bunun üzerine Aron Macar muhafız kıtası tarafından esir alınmış ve ölene 35kadar Erdel’de rehin olarak tutulmuştur. Aron’un, Sigismund ve Batori tarafından Boğdan tahtından indirilmesiyle birlikte Boğdan’ın başına Prens Stefan Ravzar isminde bir kişi tayin edilmiştir. 34 Hurmuzaki, Documente s 35 Bazı kaynaklarda Aron’un rehin olarak tutulmadığı idam edildiği belirtilmektedir. Ölümü ile ilgili bilgiler çelişkilidir. seafoodplus.info, “a.g.m., “Boğdan” maddesi, s. KIRIM HANI GAZİ GİRAY’IN BOĞDAN’A GİRMESİ Stefan Ravzar Boğdan voyvodalığına geldikten sonra, Aron gibi devlete karşı faaliyetlerde bulunmaya başlamıştır. Fakat Osmanlı Devleti Avusturya sorunuyla uğraştığı için Ravzar’ın bu tutumuna tam anlamıyla çözüm bulamamıştır. Bu sırada Kırım Hanı Gazi Giray Boğdan’a girerek buradaki karışıklığa son vermiş ve halkın kendisine boyun eğmesini sağlamıştır. Ayrıca Gazi Giray, padişaha haber göndererek Boğdan’da ki karışıklığa son verdiğini belirtmiş ve bundan sonra buraya İslam komutanlarından birisinin atanması gerektiğini belirtmiştir. Bu atanacak kişinin de Tatar Beylerinden birisi olmasını rica etmiştir. Devlet, Gazi Giray’ın bu isteği kabul edilmesi durumunda Boğdan üzerinde Tatarlarla birlikte ortak bir yönetimin oluşacağı düşünerek kabul etmemiştir. Fakat Gazi Giray buna rağmen Bender Beyi ve akrabası olan Ahmet Beyi Boğdan voyvodalığına getirilmesi için çalışmalara devam etmiştir. Bu uğraşlarının sonuçsuz kalması üzerine Gazi Giray Lehistan’ la anlaşarak Eremia Movila’nın Boğdan voyvodası olmasını desteklemiştir. Böylelikle Lehistan ile Gazi Giray arasında Boğdan üzerinde ortak bir hâkimiyet kurma yolu açılmıştır. Stefan Razvan Boğdan’dan çıkarılmış ve onun yerine Kırım Hanı Gazi Giray’ın da desteğini alan Eremia Movila’nın Boğdan voyvodalığına getirilmiştir. Bu voyvoda değişikliğini Osmanlı Devleti yaşamış olduğu iç sorunlarından dolayı onaylamak zorunda kalmıştır Bu zamandan sonra Boğdan isyanı durdurulmuş ve bölge sakinleşmiştir. 36 Alper Başer; Bucak Tatarları (), Basılmamış Doktora Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar , s. KAYNAKÇA 1. TDV DIA “Boğdan” maddesi . 2. Yusuf Heper, Osmanlı Devleti Ve Eflak-Boğdan İlişkileri (),Doktora Tezi,Uşak Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Uşak, 3. Abdülkadir Özcan, “Boğdan”. 4. Aurel Decei, “Boğdan. 5. Yasemin Sarğın, Başlangıcından ’ya kadar Osmanlı Devleti ile Eflak ve Boğdan Voyvodaları Arasındaki İlişkiler, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim DalI, Yüksek Lisans Tezi. 6. İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. II, s. 7. İsmail Hakkı Uzunçarşılı Osmanlı Tarihi . 8. Kanuni Sultan Süleyman'ın Boğdan Seferi ve zaferi ( M. H.) / Mihail Guboğlu. 9. N. Beldiceanu; “ Osmanlı Seferi Askeri Hazırlıkları ve Kronikleri”. Peçevî İbrâhim Efendi , Tarih-i Peçevi I, s. Selahattin Tansel, ultan 2. Bayezit'in Siyahi Hayatı . Müneccimbaşı Dede Derviş Ahmed, Sahaifü'l-ahbar / C. Bölüm: II, s. C.Bölüm III, s, C. Bölüm III, Bölüm: II, s. Lütfi Paşa, Tevarih-i Ali Osman, Haz. Kayhan Atik, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara , s. Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (). Joseph Von Hammer; Osmanlı Devleti Tarihi, Çev. Mehmet Ata. Alper Başer; Bucak Tatarları (), Basılmamış Doktora Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar , s.

Eflak Nedir? Eflak Voyvodalığı Ne Zaman Kurulmuştur Ve Nerededir?

Haberin Devamı

Eflak Nedir? 

 Eflak bu gün Romanya olarak bilinen ülke sınırları içinde bulunan tarihi bir bölgedir. Ulahya olarak da tanınan Eflak bölgesi, sahip olduğu coğrafi ve tarihi konum itibariyle Büyük Eflak(Munteniya) olarak da anılmaktaydı.

 Cimpulung, Arges, Curtea ve Targovişte olarak bilinen tarihi şehirlerle birlikte Eflak, Başşehri olan Bükreş de sınırları içinde bulunuyordu. Eflak bölgesi, Eflak Beyliği olarak da tanımlanıyordu. Bu gün Romanya olarak bilinen bölge Eflak olarak anılmaktaydı. 

Eflak Voyvodalığı Ne Zaman Kurulmuştur ve Nerededir?

Eflak Voyvodalığı Yüzyıl başlarında kurulmuştur. Eflak Voyvodalığının ne zaman kurulduğunu anlayabilmek için Voyvodalık ne demektir. Bilinmesinde yarar vardır, Voyvodalık, bir unvan olarak tabir edilebilir. Osmanlı İmparatorluğunun hüküm sürdüğü dönemlerde, Buğdan ve Eflak beylerini Voyvoda unvanıyla anmaktaydı.

Haberin Devamı

  yılında, Moldova(Boğdan) ile aynı kültür ve dile sahip olan Eflak birleşmiş başkenti Bükreş olmuştur. Eflak Voyvodanlığı ya da Eflak beyliği, Karpatlar, Siret, Milcov nehri ve Karpatlar arasında bulunmaktaydı. Birden çok mini devletin birleşmesiyle önce Campulung merkezli (Curtea de Arges) kurulmuş bulunan ilk bağımsız Rumen Prensliği olarak tanınmıştır.

 Eflak kuruluşu, Kara Radu(Radu Negru)’ nun bölgeye geliş tarihine denk düşmektedir. Kara Radu, adıyla bilinen bir kişinin yılları dolayında Fagaraş ile Karpatlar’ ı geçerek bölgeye gelmiştir.

Eflak Seferi: Drakul'un İzinde

Merhabalar dostlar bildiğiniz üzere yakın zaman da Fatih Sultan Mehmed'i anlatan Rise of  Empires: Ottoman dizisi ikinci sezonu ile tekrardan karşımıza çıkmıştı. Bu sezonda Fatih Sultan Mehmed'in meşhur Eflak seferi ve Kazıklı Voyvoda ile mücadelesi anlatılmaya çalışılmış ancak doğrudan çok yanlışı olduğu için beni pek tatmin etmemişti. Bir önceki yazımda dizideki yanlışlıkları ve doğrularını anlattığım detaylı bir yazı yazmıştım, şimdi ise bu yazım da kaynaklarından seferin gidişatını ve Vlad Drakul'un gerçek hikâyesini ele alacağız

1. Eflak Prensliği ile Osmanlı Devleti Arasındaki ilişkiler:

Eflak ile Osmanlı'nın ilişkileri aslın da Yıldırım Bayezid zamanından beri çalkantılı idi, çünkü I. Kosova Savaşı'nda Eflak prensi Mirça Sırplara yardım etmişti. Bununla da yetinmeyip Fetret Devri'nde Yıldırım Bayezid'in şehzadeleri arasındaki savaşlara karışmış önce Musa Çelebi'ye daha sonra da Düzmece Mustafa'ya yardım etmiştir. yılında Çelebi Mehmet Eflak üzerine bir sefer düzenlemiş ve bu seferde Mirça'nın ordularını yenilgiye uğratmıştır. Bunun üzerine Eflak Prensliği Osmanlı Devleti'ne vergi ödemek zorunda kalmış böylelikle Osmanlı Devleti hakimiyetine girmiştir. II. Murad zamanında Eflak hâkimi II. Vlad Drakul idi, Osmanlı ile arasını iyi tutmaya çalışmakla beraber fırsat kollamayı da ihmal etmiyordu. János Hunyadi'nin teklifi ile aradığı fırsatı yakalamıştı 2. Kosova Savaşı'nda Osmanlı'nın karşında yer aldı ancak savaş kaybedilince zor durumda kaldı. Bunun üzerine bin bir özürler ile Sultan'dan af diledi, ve iki oğlunu ( III. Vlad Drakula ve Güzel Radu) esir vererek bağlılığını bildirdi. Sultan Murad bunun dışında cizye ve vergi vermesi şartı ile anlaşmayı kabul ederek Eflak ülkesini Osmanlı'ya bağlamış bulunmaktaydı.

Vlad ve Radu Osmanlı Devleti'nde kaldıkları süre zarfında iyi bir eğitim ve tedrisattan geçmişlerdi, çünkü babalarının ölümünden sonra birisi devlete bağlı olarak tahta çıkarılacaktı. Hatta bir süre Edirne sarayında kalarak geleceğin Fatihi ile  eğitimlerini sürdürmüşlerdi, tabi bu dizide anlatıldığı üzere kan kardeşi olacak boyuta gelmemişti zira sarayda bu denli ilişkilere izin verilmez buna göre terbiye verilirdi ikisinin arasındaki ilişki birbirlerine saygı duymaktan öteye geçmemiştir.

Vlad Tepeş 'de II. Kosova Muharebesi sonrasında Osmanlı desteğiyle Eflak'ın başına geçme girişiminde bulundu, ancak kısa bir süre sonra Macaristan tarafından desteklenen Eflak Voyvodası II. Vladislav tarafından yenilgiye uğratıldı ve Boğdan'a sürgüne gitti. Bu sırada kardeşi Radu Osmanlı sarayında kalmaya devam ediyordu, Başarısızlığından dolayı bir süre görmezden gelindi ve sürgün hayatı yaşadı. Erdel Beyi János Hunyadi ("Hunyadi Yanoş") 'da Belgrad şehrini Osmanlı kuşatmasına karşı savunmaya giderken, daha önce başarısızlığını görmesine rağmen Vlad'ın komutasına güney Erdel'in savunmasını sağlaması için bir ordu verdi. Doğru savaş taktik ve stratejilerini bilen genç Eflak prensini değerlendirmek istiyordu. Vlad da Eflak üzerinde egemen olabilmek için Hunyadi'ye ihtiyacı olabileceğini düşünüseafoodplus.info Sultan Mehmed'in Belgrad kuşatması sırasında şehrin doğu kanadını savundu. Ardından emrine verilen orduyu fırsat bilip bundan yararlanan Vlad, Eflak'a bir sefer düzenledi ve II. Vladislav'ı öldürerek 22 Ağustos 'da III. Vlad adıyla Eflak voyvodası oldu. Bu hareketi ile Macarların öfkesini üzerine çekmişti ve her ne kadar Eflak voyvodası olmuş ise de güçsüz olduğunu biliyor ve güçlenene kadar Macaristan'dan korunması gerektiğini biliyordu. Bunun için  güçlü bir hami ile kendisini  garantiye almak için Osmanlı Devleti'ne başvurmuş eski dostlukların devamını temenni ederek Fatih Sultan Mehmed'e bağlılığını bildirmişti en azından şimdilik

2. () Eflak Seferine Sebebiyet Veren Olaylar:

Eflak Vlad kontrolünde Osmanlı'ya bağlı her yıl düzenli vergisini ödeyerek takdir edilen bir ülke konumuna yükselmiş bu durum yılına kadar sürmüştü.

Bu konu Tursun Beğ Tarihinde şu ile şekilde anlatılmaktadır:

Ve ol bir hun-har cabir ü mütecebbir kafir idi ki Eflak vilayetine vali oldı. Atebe-i keyvan-rütbenün  haracına mültezim olup her yıl gendü nefsi ile ve haracı ile ve ağır pişkeşi ile gelüp şeref-i atebe-büs ile tecdid-i istis ad ider idi. Fahır hıl'at ve kızıl börk ile kıymeti altun üsküf dahı enva-ı avatıf-ı padişahi ile mahzuz kılınup memleketine gönderilür idi.

Günümüz Türkçesi:

O, yani kazıklı voyvoda kan dökücü, azgın ve zorba bir kafirdi. Eflak iline vali oldu. Yüksekliği keyvan'a denk eşiğe, yani Padişah'a vergi vermeyi kabullenmişti, her yıl kendisi vergisi ve armağanlarıyla gelip eşik öpme şerefine ererek uğur kazanmayı yenilerdi. Değerli kaftan ve kızıl börkle, kıymetli altın üsküf, ayrıca padişahın daha birçok bağışlarıyla sevindirilip memleketine gönderilirdi.

Vlad sultana bağlı bir tavır takınıyor vergilerini eksiksiz ve düzenli olarak bizzat kendi getiriyordu ve bu tavrı sultan Mehmed tarafından takdir ediliyordu tabi ki bu tavrı göstermelik bir bağlılıktan başka bir şey değildi, ülkesinin hâkimiyetini tam manasıyla eline geçirip ordusunu düzenleyecek kadar zaman kazanmak niyetindeydi.

yıllarına gelindiğinde Fatih'in Mora ve Karadeniz sahilleri ile uğraştığı sıralarda Vlad da eski bağlılığını çözmeye başlamıştı. Artık vergilerini getirmek şöyle dursun göndermiyordu bile. Bunun yanında Fatih Sultan Mehmed Trabzon seferinde iken, Tuna'yı geçerek Bulgaristan topraklarını yağma ve talan etmişti. Kendi tebaası da başta olmak üzere zalimliği had safhaya varmıştı. Batılı kaynalar onun işkencelerinden uzun uzun söz etmekte ve gittikçe, azgın bir canavara dönüştüğünü vurgulamaktadır.

3. Vlad Dracul'un Zalimlikleri:

Tursun Beğ Tarihi'nde Vlad'ın insanlık dışı işleriyle alakalı anlatım şu şekildedir:

''Ama kafirlerin Haccac'ı idi. Aşırı ceza uygulaması öyle bir mertebedeydi ki bir köyde, örnek olarak, bir şahıstan hainliğini gösteren bir suç ve kusur ortaya çıksa, o köyün tüm halkını, erkeğini kadınını, çocuklarıyla birlikte diri diri kazığa vururdu. Ve o bahtı karanın yönetim merkezi olan ağaç hisar karşında altı mil (9,6km) kadar yere dikine iki sıra çıt çaktırdı, ona sıkı ve sağlam bir şekilde çalı ördürdü, bahçe ediniyorum diye. o iki çit arasına Macar kafirlerinden ve kendi ülkesi kafirlerinden ve Boğdan kafirlerinden kazığa vurulmuş kimselerle doldurdu. Bundan başka, kalenin çevresi ormanlık ve ağaçlı, çalılık yerdir, her ağacın her budağında salkım salkım olmuş sayısız ve hesapsız asılmış seafoodplus.infoğı asılanlardan birini indiren kişinin onun yerine asılmasıydı.''

Batılı ve diğer kaynaklarda anlatılanlar:

''En sevdiği temaşa kazık işkencesi idi. Bilhassa kazıklara vurulmuş ve işkencelerle can vermekte olan Türklerin teşkil etmiş oldukları kalın dairenin ortasında  sarayın halkı ile yemek yemekten büyük bir haz duyardı.''

''Eline Türk esir geçince, ayaklarındaki derinin yüzülmesini, meydana çıkan kırmızı etlerin tuz ile ovuşturulmasını sonrada elem ve ızdırabın artması için keçilere yalattırılmasını emrederdi.''

''Bir gün memleketin bütün dilencilerini büyük bir ziyafete çağırarak, iyice doyurduktan sonra sofra masasını ateşlettirip hepsini yakmıştı.''

''Bir takım zavallı kadınların memelerini kestirerek onların yerine çocuklarının kafasını çiviletmişti. Bazı çoculara ise validelerinin ateşte kızartılmış etlerini yemeye mecbur bırakmıştı.''

''İnsanları sebze gibi doğramak ve çömlek içinde pişirip kaynatmak için hususi usuller uygulamıştır.''

''Bir gün merkep(eşek) üzerinde tesadüf ettiği bir papazı merkep ile beraber kazıklatmıştır.''

''Hamile olduğunu söyleyen bir sevgilisinin karnını yarıp öldürmüştü.''

''En büyük zevki birçok kişiyi birden işkenceye koymaktı. Lisan öğrenmek için Eflak'a gönderilmiş dört yüz Macar ve Erdelli delikanlıların hepsini birden ateşte yakmıştır.''

''Altı yüz Bohemyalı taciri ise pazar yerinde kazığa vurdurmuştur.''

4. Eflak(Ungurus) Ülkesine Sefer Kararı ve Hazırlıklar:

Vlad'ın vahşi hareketleri, vergisini üç yıldır vermemesi ve en son Fatih Trabzon seferinde iken Tuna'yı geçip yakıp yıkması sultanın gözünden kaçmıyor ancak sefersiz bir şekilde ele geçirmek istiyordu. Trabzon fethinden sonra Vlad tebrik için elçi yollamış bin bir özürler dilemişti, Fatih Sultan Mehmed ise vergisini ödemeyişinin ve sınırları ihlal etmesi ile alakalı malumat vermesi için Vlad'ın elçileri ile kendi elçilerini de göndererek İstanbul'a gelmesini buyuran bir ferman yolladı. Vlad ise cevaben: Sultan hazretleri uzunca bir süredir Macarlar ile savaş halindeyim halkım huzursuz ben buradan yanınıza geldiğim an tahtımı zapt ederler, lütfedip bir uç beyinizi benim yokluğumda Eflak'ı korumak maksatlı gönderir iseniz bende memnuniyetle kudretli sultanın tahtına yüz sürmeye gelirim.

Bunu üzerine Fatih Sultan Mehmed'in emri ile Niğbolu sancakbeyi Hamza Bey Eflak sınırına gönderildi. Hamza Bey'in vazifesi görünüşte Eflak ülkesini korumak gibi görünse de asıl hedefe Vlad'ın yakalanarak İstanbul'a getirilmesiydi. Hamza Bey Tuna önüne geldiğinde nehrin donmuş olduğunu gördü ve burada kamp kurdu. Vlad ise Fatih'in tertibatından haberdar mı oldu yoksa bir planla mı asker istemiştir bilinmez donmuş bulunan Tuna'yı geçerek rahat bulunan Hamza bey kuvvetlerine müthiş bir baskın yaptı. Bu baskında Kâtip Yunus Bey şehit Hamza Bey de esir düştü. Esir aldığı tüm esirlerin kolları ve bacaklarını kırdırdıktan sonra kazığa vurdu Hamza Bey ise makam ve rütbesinden dolayı daha yüksek bir kazığa vuruldu, kesik başı da Macar kralına gönderilerek yardım isteğinde bulunuldu.

Bu haberler Fatih Sultan Mehmed'e ulaşınca sultan hiddetlendi ve sefer kararı aldı, bahar aylarına kadar hazırlıklarla uğraşıldı detaylı planlar yapıldı, dizide gösterildiği gibi Tuna önünde plan yapıp tekne ayarlama hikâyesi tamamıyla yalan. Hazırlanan plana göre ordu karadan Tuna nehrine gelecek asıl ağırlıklar ve toplar ise donanma ile Karadeniz üzerinden Tuna Nehri'ne bağlanacak ve karşıya geçirilecekti.

seafoodplus.info İçlerinde:

baharında ordu toplanarak harekete geçti, yapılan yoklama da askerin miktarı  yüz elli bini bulmuştu. Mahmut Paşa asıl ordudan evvel Tuna'yı geçip Eflak'a girdi. Padişah ise yirmi beş kadırga ve yüz elli nakliye gemisiyle  deniz yoluyla Karadeniz'den Tuna'ya girdi ve Vidin'e kadar ilerledi. Ne Padişah ne de Mahmut Paşa Vlad'ın kuvvetlerine tesadüf etmişlerdi. Bunun üzerine Evrenoszade Ali Bey ve oğlu Evrenos Bey akıncı birlikleri ile eflak topraklarını vurmaya yollandılar. Vlad ise bizzat Osmanlı ile karşılaşmaya cesaret edemiyor daha çok vur kaç yapıyor Osmanlı ordusunun güzergâhındaki köyleri yakıp yıkıyor ve su kuyularını zehirleyerek ordunun iaşe ihtiyacını gidermesini engellemeye çalışıyordu.

Bu hadiseler Hoca Sadettin Efendi'nin Tacüt-Tevarih adlı eserinde şu şekilde anlatılmaktadır:

''Evrenos oğlu Ali Bey akıncı askerine serdar kılınıp Eflak diyarına yağmaya salındı. Mahmud Paşa ise ordunun önünce rehberlik ediyordu. Öğle bir yere gelindi ki altı fersah(35km) yolda bütün çevre aransa bir katre(damla) su bulunmazdı. Geçip giden günler gibi uzayan yolların inişi çıkışı bitip tükenmiyor, güneş ise bu sırada seratan burcunda olmakla dünya pek sıcaktı. Çelik çivili nallar sıcağın şiddetinden erimiş sızmıştı.''

Bu itibarla ordu günlerce yürümesine rağmen melun Voyvoda'dan bir haber yoktu. Bu arada Evranos Bey sayısız ganimet ile akından dönmekteydi, bunu haber alan Vlad ordusuyla geçitleri tutarak Türk akıncılarının kritik bir mevkide yollarını kesti. Halbuki Mahmut Paşa Komutasındaki Rumeli birlikleri onlara yakın bir yerde idiler. Eflaklılar bunları görmüş ise de akıncıların küçük bir kolu zannedip önemsememişlerdi. Eflak birlikleri çığ gibi akarak akıncıları Mahmut Paşa kuvvetleri yakınına kadar geri çekilmeye zorladılar, Mahmut Paşa ise olaydan haberdar olarak askerlerine savaş tertibatı aldırdı. Akıncıları mahvetmek isteyen Eflaklılar ormanlık alandan bir anda düzenli birlikler çıktığını görünce şaşkına döndüler. İşin mahiyetini o zaman anlayarak kaçmaya çalıştılar ancak imkân bulamadılar zira etrafları çoktan çevrilmişti, yedi bin kişi oldukları tahmin edilen Eflak birliğinden yedi yüzü dahi kurtulamamıştı. Osmanlılar bu hadiseden sonra bir ay daha Voyvoda'yı aramışlar ise de bulamadılar. Vlad ise delice bir teşebbüse geçecekti.

seafoodplus.info Kurşun: Targoviste Gece Baskını:

Vlad yaşadığı hezimetten sonra kalan birlikleri ile delice bir plan hazırladı, maksadı bir fırsatının bulup kuvvetli bir hamle ile padişahın karargahına kadar girmek ve onu öldürmekti. Türkçe bilmesinden istifade eden Vlad, kıyafet değiştirerek bizzat padişahın askerleri arasına girerek keşifte bulunmayı başarmıştı. Nihayet bir gece Vlad Drakul'un süvarileri fenerler fanuslar tedarik ederek Osmanlı ordusunun üzerine düştüler

( yüzyılda Theodor Aman tarafından yapılan gece baskını tasviri)

Lakin yanılarak Mahmut Paşa ile İshak Paşa'nın çadırlarına hücum ettiler. Bu ilk saldırıda askerlerden ziyade atları ve develeri öldürdüler. Eflaklılar asıl padişah çadırına saldırıya geçtiklerinde ise Yeniçeriler çoktan tertibat almışlardı. Bu durum Eflak askerlerinin bozulmasına yol açtı, ancak çatışmalar sabaha kadar devam etti. Güneş doğarken Vlad Drakul ricat etti, Ali Bey ve akıncılar kaçanları şiddetle kovalayarak bin esir ile geri döndüler. Osmanlı ordusu harekâtına devam etti, Turhanoğlu Ömer Bey Eflak içlerinde Vlad'ın süvarilerinden kalanları bozguna uğrattı  iki bin baş ile ordugaha geldi. Hizmetlerine istinaden kendisine Teselya Sancakbeyliği verildi.

Her şeyin bittiğini gören Kazıklı Voyvoda önce Moldavya'ya oradan da Macaristan'a iltica etti. Macarlardan destek alıp Fatih döndüğü zaman tahtını tekrar almak niyetindeydi ancak Macarlar Osmanlı ile sulh yapmışlardı ve Macar Kralı Matyas Corvin yaptığı zulümler ile Macar halkına da eziyet ettiğini bildiğinden Vlad gelir gelmez onu hapsetti.

7. Zulüm Başkenti Targovişte:

Vlad'ın kaçması ile Osmanlı ordusu Başkente kadar başka bir direniş ile karşılaşmadılar. Başkente yaklaştıklarında ise muhtemelen o gün orada olanlar için hafızalarından hiç çıkmayacak dehşet görüntülere şahit oldular. Kilometrelerce uzanan kazıklar ve cesetler, günler geçmesine rağmen ölmeyen inim inim inleyen insanlar ve o koku

Bu yaşananlar ordunun ve sultanın moralini çok bozmuştu özellikle Targovişte'ye vardıklarında şehrin arkasındaki kazık ormanı ve ceset yığınlarını görünce daha fazla dehşete düştüler. Rivayet odur ki Fatih Sultan Mehmet bu görüntüden sonra diz çökerek gözyaşları dökmüş ve Yüce Allah'a sığınmıştır. Gerekli düzenlemeleri yapan Fatih Sultan Mehmed Han Eflak idaresini Vlad'ın kardeşi Radu' ya bırakarak dönüş yoluna doğru harekete geçtiler böylelikle Osmanlı için Eflak seferi tamama ermiş oldu.

8. Vlad Kâbusu Geri dönüyor:

Uzunca bir süre Vişegrad'da hapis kalan Vlad yılında serbest kalarak Boğdan ve Erdel birlikleri ile tahtını elde etmeye muvaffak olacaktır. Ancak bu sefer Mihailoğlu'nun akıncıları teyakkuz halinde idiler. Aynı yılın aralık ayı içerisinde Vlad'ı Bükreş yakınlarındaki Balteni'de iken ansızın basarak yakalayıp aman vermeden boğazladılar ve kellesini sultana gönderdiler böylelikle Drakul kabusu bitmiş oldu

(III. Vlad'ın mezarı, 'de kendisinin yaptırdığı Comana Manastırı.)

9. Popüler Kültürde Vlad Drakul:

Bram Stoker III. Vlad'dan esinlenerek Drakula adlı romanı yazmıştır. Böylece Vlad, ünlü vampir Kont Drakula'ya dönüştü. Drakula'nın şatosu olarak bilinen Karpat dağlarındaki Poenari Şatosu Veliaht Dominic von Habsburg'a Romanya'da törenle 26 Mayıs 'da iade edildi. Romanya yılında şatoya el koymuştu.

Bram Stoker'in Drakula kitabından uyarlanan pek çok film çekildi kitap yazıldı ve Vlad Tepeş'in ünü günümüze kadar ulaştı özellikle Romanya bu işten çok fazla ekmek yemekte ve Drakula turizmi adı altında turistleri ülkeye çekmekte.

( tarihli Romanya pulu.)

Romanya hatta bu ticaret işini o kadar abartmış ki Vladla alakası olmayan yerleri bile onunla bağdaştırıp turistlere satmakta ne diyelim bol kazançlar olsun

Şimdi sizlere Vlad Drakul ile alakalı ancak kitaptan uyarlama yapılan bazı filmleri paylaşıp yazımı sonlandıracağım:

-Abraham Van Helsing
-Blade: Trinity
-Bram Stoker'dan Dracula
-Buffy vs. Dracula
-Can Pazarı (film, )
-Davet (film, )
-Dracula (dizi, )
-Dracula: Başlangıç
-Drakula (dizi, )
-Drakula (film, )
-Drakula Doktor Frankenştayn'a Karşı
-Drakula Frankenştayn'a Karşı
-Drakula halála
-Drakula İstanbul'da
-Drakula Mezarından Kalktı
-Drakula: Karanlıklar Prensi
-Drakula'nın Dehşeti
-Drakula'nın Evi (film, )
-Drakula'nın Gelinleri
-Drakula'nın İzleri
-Drakula'nın Kanının Tadına Bakın (film, )
-Drakula'nın Kızı
-Drakula'nın Oğlu (film, )
-Drakula'nın Satanist Ayinleri
-İki Açıkgöz Frankenstein'a Karşı
-Kont Drakula (film, )
-Mutlu Canavar Ailesi
-Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi
-Otel Transilvanya
-Otel Transilvanya 2
-Otel Transilvanya 3: Yaz Tatili
-Otel Transilvanya: Transformanya
-Renfield (film)
-Vampire Hunter D: Bloodlust
-Van Helsing (film)
-Yedi Altın Vampir Efsanesi

KAYNAK:

-Tursun Beğ Tarih-i Ebü'l-Feth (Mertol Tulum baskısı(Ketebe kitap)) seafoodplus.info sayfa: , , , , , ,

-Kayı-II Cihan Devleti Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil (Timaş yayınları) sayfa: , , , ,

-Hoca Sadettin Efendi Tacüt-Tevarih III. cilt (Kültür bakanlığı baskısı) sayfa: 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67,

-Kritovulos Tarihi () (Hasan Ali Yücel Klasikler dizisi baskısı) sayfa: , , ,

-Hadidi Tarihi Manzum Osmanlı Tarihi (Prof. Dr. Necdet Öztürk baskısı tıpkı basım (Bilge Kültür sanat yayınları)) sayfa: , , ,

-seafoodplus.info

-seafoodplus.info()

-seafoodplus.info

-seafoodplus.info

-seafoodplus.info=

-seafoodplus.info

-seafoodplus.info

-seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir