egzistansiyalizm ne demek felsefe / egzistansiyalizm - Nedir Ne Demek

Egzistansiyalizm Ne Demek Felsefe

egzistansiyalizm ne demek felsefe

kaynağı değiştir]

Ana madde: Varoluş özden önce gelir

"Varoluş özden önce gelir." önermesi varoluşçuluğun merkezini oluşturur. Bu, bireysel anlayışın en anlamlı bütünü olarak görülmüştür. Kişinin varoluşu dışında gelişen bireysel yapı "o" ile ifade edilmektedir. Bu durumda diğerlik ifade eden bu yapı; bağımsız edimler ve sorumluluk bilincini kapsayarak varoluş olarak tanımlanmaktadır. Yaftalar, roller, kalıplaşmış davranışlar, tanımlar veya diğer önyargılar kişi bazında toplumsal bir maske görevi görmektedir. İşte bu yapının içindeki dışa vurulamayan temel, "öz"ü oluşturmaktadır. Bireyin yaşantısının ne olduğu ve nasıl adlandırılması gerektiği "gerçek öz"ü oluşturmaktadır. Bunun yerine keyfiyet addedilen öz, "onun" tabiriyle diğer tanımlamalarda kullanılmıştır. Böylece insan varlığı, kendi değerlerine ve yaşamının anlamına karar veren ve bunları yaparken ortaya irade koyan bir üçüncü kişi olarak algılanmıştır.[27] Bu kavramın ortaya atılması her ne kadar Sartre'ye dayandırılsa da, bu tür görüşler Kierkegaard ve Heidegger gibi düşünürlerde de bulunabilir.

İnsan ve insan dışı evren sık sık mevcut şartlar ekseninde açıklanmıştır. Bu algı ekseninde açıklanmaya çalışılan bir olgudur. Öyle ki bir kuş veya herhangi bir varlığın var olan algı ile değerlendirilmesi gerektiği ortak bir görüştür. Yine de birçok varoluşçu düşünüre göre, bu pek de gerçekçi olmayan bir var oluşu teşkil edecektir. Bunun yerine, insanın tanımlanmasındaki ölçütün bireysel devinim (1) ve bireyin kendi hareketleri için edindiği sorumluluk (2) olduğu, bazı düşünürler tarafından dile getirilmektedir. Örneğin, insanlara karşı acımasızca davranışlarda bulunan kişiler, bu davranışları ile bir zalim olarak tanımlanır. Ayrıca, acımasızca davranışlarda bulunan bu tür insanlar kendilerini yeni bir kimlikten sorumlu tutar (acımasız bir insan). Bu da insan doğasının aksine suça tahammül etmek biçiminde ortaya çıkar.

Sartre "Varoluşçuluk ve Hümanizm" adlı konferansında der ki: "Tüm var oluşun başlangıcı insandır, insan kendi ile yüzleştiğinde, dünyadaki varlık hissi insanın içini kaplar ve daha sonra birey bu algının içerisinde kendini tanımlar. Tabii ki, bu iyimser düşünüşü kastettiğimizde: Birey, zalim bir insan olmak yerine birçok farklı yol içinde hareket etmeyi seçebilir. Burada açık olan şudur ki, insanların iyi veya kötü olmayı seçebilmeleri için, aslında onların elinde zoraki bir esas olabilecek hiçbir şey yoktur".[28]

Gerçeğin yitimi[değiştir

yüzyılda Fransa&#;da ortaya çıkan bir felsefe akımıdır. Egzistansiyalizm, insanın önce var olduğunu, daha sonra hareket ve davranışlarıyla kendini yeniden yarattığını ileri sürer.

Varoluşçuluk olarak da bilinen bu akım, II. Dünya Savaşı&#;nın sonunda, Fransız yazarlarından J. Sartre tarafından özel bir edebiyat kolu olarak tanıtılmıştır. Bu edebiyat kolu, insanın varlığı, hürlüğü, tek gerçek olduğu hâlde onu saran dünyayı bir türlü anlayamamaktan doğan umutsuzlukla bezginlik içinde hayatı tatsız, saçma bulması görüşüyle hareket eder.

Egzistansiyalizm, bireyin varoluşunu, özünden üstün tuttuğu için aynı zamanda topluma bir karşı çıkışı da içerir. Bütün zaaflarıyla birlikte insanı ereklerini seçişinde özgür tutar. Kendini anlamaya, anlamlandırmaya çalışmak, başka bir deyişle kendi yazgısını sorgulayıp üzerinde düşünme zorunluluğu duymak insani bir gereksinimdir.

J. P. Sartre, egzistansiyalizmi şu sözleriyle açıklar: &#;İnsan, bütün bir dünyadır; her yerde vardır, her yerde hareket halindedir, her şeyden sorumludur. Ne yaparsam yapayım, onu yapan benim. Şimdiki durumumuz, bütünüyle düşüncelerimizin sonucudur.&#;

Egzistansiyalizmi başlatan sorulardan biri de şudur: &#;Ben kimim? Bir birey olarak var olmamın bence anlamı nedir?&#; Bu soruya verilen cevap ise şöyledir: &#;Bizi biz yapan, kararlarımızdır. Bizi biz yapan kendi benliğimizle aldığımız kararlarımızdır. Bu özel benlik, dünyaya bir defa gelir, başka kimsenin olamayacağı, yapamayacağı bir şeyi, olmak ve yapmak gücüdür.&#;

Egzistansiyalizm Akımının Özellikleri

  • İnsan, kendini bulmalı, özünü elde etmeli. Hiçbir güç; insanoğlunu, kendinden, kendi benliğinden kurtaramaz.
  • Egzistansiyalizm, insanın kendi varlığını sorgulamasını ister. Her insanın kendi iradesiyle biçimlendireceği bir geleceği vardır.
  • Bu akımda, insanı insan yapan, onun kendi kararlarıdır. Önemli olan gerçek, herkesin üzerinde birleştiği objektif gerçek değil, kişisel gerçektir.
  • İnsanın önündeki olanaklar bütünü, öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkilerinden oluştuğundan varoluş, “her zaman bir dünyada var olma”dır. Bir başka deyişle insan her zaman seçimini sınırlayan ve koşullandıran somut tarihsel bir durum içindedir.
  • İnsanın özgürlüğü son derece önemlidir. Zaten insan, özgür olmaya mahkumdur.

Egzistansiyalizmin Temsilcileri

  • Jean Paul Sartre
  • Albert Camus
  • Andre Gide
  • Franz Kafka

egzistansiyalizmEgzistansiyalizm Akımının ÖzellikleriEgzistansiyalizm NedirEgzistansiyalizmin Özellikleri NelerdirEgzistansiyalizmin Temsilcileri Kimlerdir

Varoluşculuk (Egzistansiyalizm) nedir? Felsefede varoluşculuk akımı &#;zellikleri, kurucusu ve temsilcileri

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Ekim 02,

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

'lü yılların sonunda ortaya çıkan Egzistansiyalizm, günümüzde de etkilerini sürdüren önemli bir felsefe akımıdır. ''Var oluş özden önce gelir'' ilkesine dayandığı için Varoluşçuluk ismini almıştır. Varoluşçuluk (egzistansiyalizm) nedir, bu akımının kurucusu ve temsilcileri kimdir? Sizin için araştırdık.

Haberin Devamı

Diğer felsefe akımların aksine Egzistansiyalist filozoflar arasında bir birik söz konusu değildir. Bazıları hiçbir akıma bağlı olmadıklarını dile getirmiş, bazıları ise Varoluşçu olmadıklarını ifade etmiştir. Özellikle Martin Heidegger ve Soren Kierkagaard, daha sonradan bu akıma dahil edilen filozoflar arasında yer alıyor. .

Varoluşçuluk (Egzistansiyalizm) Nedir?

 Varoluşçuluk, bireyselliğin ön plana çıktığı ve insan varlığının tüm yönleriyle incelendiği felsefi bir sistemdir. Bu akımda, özgürlük ve sorumluluk kavramları ön plana çıkar. İnsan, yeryüzüne adeta fırlatılmıştır. Bu nedenle, önce kendi varlığına sonra diğer insanlara sorumludur. Bu sorumlukların farkına varılması ve yerine getirilmesi için bireyin özgür olması gerekir. Jean Paul Sartre'a göre insanın özgürlüğü dış koşullara bağlıdır. Devlet, toplum, yönetim mekanizmaları ve medya, insanın özgür iradesini baskı altına alabilir. Bu nedenle kitaplarından birinde ''İnsan özgürlüğe mahkumdur'' ifadesine yer vermiştir.

Haberin Devamı

Felsefe Varoluşçuluk Akımı Özellikleri

 Felsefede varoluşçuluk akımının özellikleri filozoflara göre farklılık göstermektedir. Genel olarak Egzistansiyalist filozoflar ''ateist'' ve ''deist'' olmak üzere ikiye ayrılır. Ateist filozoflara göre Tanrının varlığı ya da yokluğu kanıtlamaz, bu nedenle herhangi bir yaratıcının varlığı yok sayılmalıdır. Deist düşünürler ise varlık, özgürlük ve sorumluluk gibi kavramları metafizik yönüyle ele almıştır.

 Varoluş felsefesi hümanizm ve idealizm akımlarından etkilenmiştir. Bu görüşe göre tüm değerler ve erdemler insan baz alınarak oluşturulmalıdır. Çünkü sadece insanın düşünme, karar verme ve seçme yeteneği vardır. 'Varlık, Öz'den önce gelir'' deyişi temel ilkeleridir. Bu ilkeye göre, var oluş ile öz aynı değildir. Herkes var olabilir ama bir öze sahip olamaz. Öz ile kastedilen değerler sistemidir ve insan, ancak bu değerlerle gerçekten var olabilir. Felsefede ''özdek'' kavramı ile var olmanın iki türü vardır. Öz olmadan sadece bir hacme sahip olan varlıklara özdek denir. Yardımseverlik, düşünme, paylaşma gibi insani değerler ile oluşan öz ise var olmanın diğer yönünü teşkil eder.

Haberin Devamı

 Bu felsefede ele alınan en önemli konulardan biri de yabancılaşmadır. İnsanın yeryüzüne fırlatıldığını savunan bu görüşe göre, insan evrende yalnızdır. Bu da yabancılaşma sürecini hızlandırır. Jean Paul Sartre'da yabancılaşma ''bulantı'' olarak nitelendirilir. Düşünür, daha sonra ''Bulantı'' isminde bir roman da yazmıştır. Albert Camus'un düşünce sisteminde de yabancılaşma önemli bir yer tutar. ''Yabancı'' adlı romanında, tüm dünyaya karşı yabancılaşmış, hüzün, mutluluk, neşe gibi duyguları hissedemeyen ''Mersault'' adlı bir karakterin öyküsü anlatılır.

 Egzistansiyalizm'de ''absürd'' kavramı da geniş yer tutar. ''Saçma'' kavramı özellikle Albert Camus ve Soren Kierkagaard'ın eserlerinde tüm yönleriyle ele alınmıştır. Camus, insan var oluşunu mitolojik bir karakter olan Sisifos'a benzetir. Sisifos, büyük bir kaya parçasını bir tepenin üstüne çıkarmakla cezalandırılmıştır. Ancak, kaya tepeye her ulaştırdığında düşer ve eski yerine geri döner. İnsanı Sisifos'a benzeten Camus, diğer kitaplarında da absürt, ölüm, hiçlik gibi kavramları analiz etmiştir.

Haberin Devamı

Varoluşçuluk Akımının Kurucusu ve Temsilcileri

 Varoluşçuluk akımının kurucuları Friedrich Nietzsche ve Jean Paul Sarte'dır.

Friedrich Nietzsche ve eserleri: Böyle Buyurdu Zerdüşt, Güç İstenci, Deccal, Şen Bilim

Jean Paul Sartre ve eserleri: Sözcükler, Edebiyat Nedir, Bulantı, Duvar

 Varoluşçuluk akımının diğer temsilcileri ve eserleri şunlardır.

Soren Kierkagaard: Kahkaha Benden Yana, Korku ve Titreme

Albert Camus - Mutlu Ölüm, Yabancı, Düşüş,

 Martin Heidegger - Varlık ve Zaman, Düşünmek Ne Demektir?

Varoluşçuluk nedir? Egzistansiyalizm

Varoluşçulukya da Egzistansiyalizm, yirminci yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa’da ortaya çıkan ve insanın kendi değerlerini kendisinin oluşturabileceğini; varoluşunu kendi kendine yaratabileceğini ve geleceğini de yine kendisinin kurabileceğini savunan bir felsefe akımıdır.

Varoluşçuluk yüzyılın ortalarında, baskın sistematik felsefeye karşı bir tepki olarak doğmuştur. Bu akım genel olarak psikolojik ve kültürel devinimlerin; bireysel deneyimlerle birlikte var olabileceğini savunan bir felsefe akımıdır.

Soren Kierkegaard’ın genel olarak ilk varoluşçu filozof olduğu görüşü hâkimdir. Hegelcilik ve Kantçılık’a karşı olarak Kierkegaard bireysel bir bakış açısına sahiptir. Onun oluşturduğu sorumluluk temelindeki görüş; yaşamın anlamına, tutku ve samimiyet ikilisinin gerçekçi çözümlemelerine dayanmaktadır.

Varoluşçu felsefe özellikle İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen günlerden sonra bilinirlik kazanmıştır. Akım, felsefenin yanında, teoloji, drama, resim, edebiyat ve psikoloji dallarını da etkileyerek çok geniş bir çerçevede yaşama dâhil olmuştur.

Varoluşçuğulun en büyük temsilcilerinden birisi Jean-Paul Sartre’dir. Ona göre, insanın önceden belirlenmiş öz’ü (kaderi) yoktur. Bu özü verecek bir güç (Tanrı) de yoktur. Bu durumda insan ‘tamamen özgür’dür. Özgür insan, özünü ve değerlerini de kendi oluşturacaktır. O ne olmak istiyorsa o olacaktır.

Ahlaki bakımdan da davranışları bir güç tarafından belirlenmemiş olan insan, kendi ahlaki değerlerini kendi oluşturacaktır. Bu ahlaki değerleri oluşturma herkesi kapsayabilecek bir ahlak anlayışı değildir. Yani evrensel ahlak anlayışı yoktur.

Søren Kierkegaard, varoluşçuluk anlayışını benimseyen ilk filozof olarak kabul edilmektedir.

Søren Kierkegaard, varoluşçuluk anlayışını benimseyen ilk filozof olarak kabul edilmektedir.

Var oluş özden önce gelir” önermesi varoluşçuluğun merkezini oluşturur. Bu, bireysel anlayışın en anlamlı bütünü olarak görülmüştür.

Kişinin var oluşu dışında gelişen bireysel yapı “o” ile ifade edilmektedir. Bu durumda diğerlik ifade eden bu yapı; bağımsız edimler ve sorumluluk bilincini kapsayarak varoluş olarak tanımlanmaktadır.

Yaftalar, roller, kalıplaşmış davranışlar, tanımlar veya diğer ön yargılar kişi bazında toplumsal bir maske görevi görmektedir. İşte bu yapının içindeki dışa vurulamayan temel, “öz”ü oluşturmaktadır. Bireyin yaşantısının ne olduğu ve nasıl adlandırılması gerektiği “gerçek öz”ü oluşturmaktadır.

Bunun yerine keyfiyet addedilen öz, “onun” tabiriyle diğer tanımlamalarda kullanılmıştır. Böylece insan varlığı, kendi değerlerine ve yaşamının anlamına karar veren ve bunları yaparken ortaya irade koyan bir üçüncü kişi olarak algılanmıştır.

Bu kavramın ortaya atılması her ne kadar Sartre’ye dayandırılsa da bu tür görüşlere Kierkegaard ve Heidegger gibi düşünürlerde de rastlamak mümkündür.

  1. Varoluş her zaman tek ve bireyseldir. Bu görüş bilinç, tin, us ve düşünceye öncelik veren idealizm biçimlerinin karşıtıdır.
  2. Varoluş, öncelikle varoluş sorununu içinde taşır ve dolayısıyla varlık’ın anlamının araştırılmasını da içerir.
  3. Varoluş insanın içinden bir tanesini seçebileceği bir olanaklar bütünüdür. Bu görüş her türlü gerekirciliğin karşıtıdır.
  4. İnsanın önündeki olanaklar bütünü öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkilerinden oluştuğundan varoluş her zaman bir “dünyada var olma”dır. Bir başka deyişle insan her zaman seçimini sınırlayan ve koşullandıran somut tarihsel bir durum içindedir.

İLGİLİ KONULAR:

Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 3. Sınıf “Çağdaş Felsefe Tarihi” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

Tweetle

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir