şeker hastalığı göze vurursa / Diyabet gözleri vuruyor! - Acıbadem Hayat

Şeker Hastalığı Göze Vurursa

şeker hastalığı göze vurursa

Diyabet ve Göz

DİYABETE BAĞLI GÖRE KAYBINI ÖNLEYEBİLİRİZ
 
Diyabette göz sorunları nelerdir?
Diyabette göz sorunları gelip geçici görme bozukluklarından, çift görmeye, kalıcı görme kaybına kadar geniş bir yelpazede yer alır.
Gelip geçici görme bozuklukları kan şekerindeki dalgalanmalara bağlıdır. Gözün kırıcılığındaki bu değişiklikleri kişi gözlük numarasındaki değişiklikler olarak yaşar. Kan şekeri oldukça düzensiz giden bir hastada yoluna girdiğinde veya tam tersine düzenli giden bir hastada kan şeker ayarında ciddi bozulmalar olduğunda görülebilir. Hasta ya panik halindedir. Artık uzağı yakın gözlüğümle görebiliyorum, gözlüğüm yetmiyor gibi şikayetlerle gelir. Ya da mutludur, gözlüksüz görmeye başladım diye anlatır ve kişiye kan şekeri düzensiz gitmeye başladıysa bunun hiçte iyi bir haber olmadığını anlatmakta zorlanırız. Her iki halde de kan şekeri yoluna girip bir süre böyle seyrettikten sonra yeni gözlük reçetesi vermeyi her zaman tercih ederiz.
Diyabetlilerde katarakta da daha sık ve daha erken yaşlarda rastlıyoruz. Ancak hastanın görmesini etkileyecek başkaca bir göz sorunu yoksa son derece başarıyla gerçekleştirilen katarakt ameliyatı sonrasında hasta iyi bir görmeye sahip olmaktadır.


Diyabetli hastada en sık karşılaşılan göz sorunu tıp dilindeki adıyla “diyabetik retinopati”dir. Diyabetik retinopati günümüzde gelişmiş ülkelerde dahi yaş grubunda önde gelen körlük nedenlerindendir.

Diyabetik retinopati nedir?

Diyabete bağlı olarak göz duvarının en içteki tabakası olan ve de görme hücrelerinin yeraldığı ağ tabakanın “retina” hasarıdır.

Diyabetik retinopatiyi tek başına bir göz hastalığı olarak düşünürsek hata yaparız. Diyabetik retinopati vücutta kanlanması olan hemen tüm organları etkileyen diyabetin gözdeki bulgusudur. Ağ tabakada küçük damarlardaki tıkanıklıklar ve damar duvarı geçirgenliğinin artması sonucu beslenme bozukluğu gelişir. Bu beslenme bozukluğunun ağırlığına ve yaygınlığına bağlı olarak hastanın görmesi de etkilenir.

Diyabetik retinopatide ağ tabakadaki kanamalar, sızıntılar ve diğer değişiklikler tek tek değil bir bütün olarak değerlendirilir ve evre ile ifade edilir. Diyabetik retinopati başlıca iki evreye ayrılır. Daha erken evre olan nonproliferatif diyabetik retinopati (NPDR) ve de daha ileri evre olan proliferatif diyabetik retinopati (PDR). Bunlar da kendi içlerinde sınıflandırılmaktadır.
         


HAFİFTEN AĞIRA DOĞRU NPDR GÖZ RESİMLERİ


Bu iki evre arasındaki en önemli fark nonproliferatif evrede kanamalar, sızıntılar göz duvarında ağ tabakanın içerisindedir. Ağ tabakanın beslenme bozukluğu daha da arttığında bunu kompanse etmek için anormal damar oluşumları yani proliferasyonlar gelişir, artık proliferatif diyabetik retinopati ortaya çıkmıştır. Değişiklikler sadece ağ tabaka içinde sınırlı değildir. Göz küresinin içine doğru uzanırlar. Bu anormal, yeni damarlar normal damar yapısında değildirler, dolayısıyla hem daha çok sızdırırlar hem de göz boşluğuna kanamaya meyillidirler.  

Her iki evrede de ortaya çıkabilen sarı noktadaki (maküla) değişikliklere diyabetik makülopati adı verilir. Diyabetik makülopatide kendi içinde ağırlığına göre sınıflandırılır. Burada damarlardan sızıntı sonucu gelişen klinik olarak belirgin maküla ödemi henüz nonproliferatif diyabetik retinopati evresinde dahi görme bozukluğuna yol açar.
 


KLİNİK OLARAK BELİRGİN MAKULA ÖDEMİ RESİMLERİ


Diyabetik retinopati ne gibi şikayetlere yol açar?

Diyabetik retinopati en erken evrelerde hiçbir şikayete yolaçmaz. Hatta ileri evrelere kadar hastanın görme şikayeti olmayabilir veya görme kaybı yavaş yavaş ilerlediğinden kişi günlük yaşamını etkileyecek derecede görme bozukluğu gelişene kadar farkına varmayabilir. 

Hastaların doktora başvuru şikayetleri genellikle görme bulanıklığı, ani görme kaybı, gözünün önünde uçuşmalardır. Bir şeyi çok net vurgulamamız lazım, görmeyi etkileyecek derecede diyabetik retinopati bugünden yarına gelişmez. Düzenli göz dibi takibi yaptırmayan hastalar doktora gözlerim çok iyiydi birdenbire görmem azaldı diye gelebiliyorlar. Halbuki o görme kaybı gelişmeden yıllar öncesinden göz muayeneleri yapılsa kendilerine gözdibinde diyabetik retinopati geliştiği söylenecektir. Zaten diyabetlilerde göz muayenesinin amacı hastanın şikayetleri ortaya çıkmadan diyabetik retinopatinin saptanması ve görmeyi tehdit edecek hale geldiğinde müdahale edilerek görme kaybının engellenmesidir. Fakat burada en az düzenli aralıklarla göz muayenesi kadar önemli olan hastada kan şekerinin düzenli gitmesi, kan basıncının normal sınırlarda seyretmesidir. Çünkü ağ tabakadaki damarlar vücuttaki damar sisteminin bir parçasıdırlar, dolayısıyla diyabetli bir kişide gözdeki bu bozukluğu tek başına bir göz hastalığı olarak düşünemeyiz.

Kimler diyabetik retinopati açısından risk altındadır?

Diyabetik retinopati ister tip 1 ister tip 2 diyabetli olsun her diyabetli de ortaya çıkabilir. Diyabetik süresi uzadıkça diyabetik retinopati görülme riski de artar. Diyabet süresi 15 yıl üzerinde olanların yaklaşık %75’inde, yani 4 hastadan 3’ünde diyabetik retinopati saptanır.

Diyabetik retinopati açısından diyabet süresinin yanı sıra glisemik kontrol, hipertansiyon, kan yağlarının yüksekliği, böbrek bozukluğunun (diyabetik nefropati) varlığı, gebelik diğer risk faktörlerindendir.

Diyabetik retinopati önlenebilir mi?

Diyabetik retinopatinin gelişiminin veya varlığında ilerlemesinin önlenmesi için uzun yıllardır araştırmalar sürdürülmektedir. Umut verici çalışmalar olsa da henüz bu amaçla kullanılabilecek kesin önleyici bir ilaç tedavisi yoktur. Ancak diyabetik retinopatiye bağlı görme kaybını erken tanı, düzenli takip ve de kan şekeri kontrolünün sağlanması ile önlemek mümkündür. Kan şekeri kontrolünün hem tip 1 diyabetli hem de tip 2 diyabetlilerde diyabetik retinopatinin gelişiminin geciktirilmesi ve erken evrelerde ilerlemesinin yavaşlatılmasında etkili olduğu uluslararası, çok merkezli büyük çaptaki çalışmalarla tartışmasız bir şekilde gösterilmiştir.  

Diyabetli hastalarda göz muayenesi ne zaman ve hangi sıklıkta yapılmalıdır?

Diyabetik retinopati diyabetin uzun dönem organ hasarlarındandır. Gözdibinde ilk lezyonlar diyabet başlangıcından yaklaşık 5 yıl sonra görülmeye başlar. Ancak tip 2 diyabet sinsi başlangıçlı olduğundan hastada diyabet başlangıcı tanı konmasından yıllar öncesidir. Bu nedenle tip 2 diyabetli hastalarda tanı konduğunda ilk göz muayenesinin yapılması gerekmektedir. Çeşitli çalışmalarda değişse de, yeni tanı konan tip 2 diyabetli hastaların %20’sinde diyabetik retinopati saptanabilmektedir.

Tip 1 diyabet ise özellikle çocukluk çağında gürültülü başlar, dolayısıyla sıklıkla diyabet tanısı da hastalık yeni başladığında konulmaktadır. Bu nedenle tip 1 diyabetlilerde ilk göz muayenesinin zamanlaması ile ilgili olarak farklı görüşler vardır. Genel olarak, 10 yaşın üstündekilerde tanı konduğundan itibaren ilk 5 yıl içerisinde ilk göz muayenesinin yapılması önerilmektedir.

Hastanın hiçbir şikayeti yoksa da yılda bir kez gözdibi muayenesi tekrarlanmalıdır. Diyabetik retinopati saptananlarda ya da gebelik gibi özel durumlarda takip aralığı daha kısadır.

Gözdibi muayenesinde ışık kaynağı ve özel lenslerle küre şeklindeki gözün iç duvarı, yani ağ tabaka incelenir. Gözbebeği ışıkta ufaldığından hastanın gözüne gözbebeğini genişletici bir damla damlatılarak gözdibinde daha geniş bir alanın incelenmesi sağlanır. Gerektiğinde ek testler uygulanır.

Diyabetik retinopatinin tedavisi nasıl yapılır?

Diyabetik retinopatide ortaya çıkmış damar bozukluklarını iyileştirmeye yönelik ilaç tedavisi henüz mümkün değildir. Ancak gözdibinde ağ tabakasının keskin görmemizi sağlayan maküla-sarı nokta bölgesinde görmeyi tehdit edecek derecede sıvı birikiminde damarlardan sızıntıyı ve buradaki sıvıyı azaltmak veya ağ tabakada anormal damarlar geliştiğinde bu damarların gerilemesini sağlamak amacıyla laser tedavisi yapılmaktadır.

Proliferatif diyabetik retinopatinin daha geç evrelerinde göz boşluğuna kanama olupta geri çekilmediğinde veya bağ dokusu gelişip ağ tabaka üzerinde çekintiler yapması gibi durumlarda ise bunları temizlemek için vitrektomi ameliyatı uygulanmaktadır.

Ayrıca son yıllarda göziçine enjekte edilebilen anormal damarların gelişimini ve sızıntıları baskılayıcı ilaçlarla ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.

SONUÇ OLARAK, diyabetik retinopati önlenemese de diyabetik retinopatiye bağlı görme kaybı erken tanı, zamanında müdahale ile önlenebilir.

Şeker Hastalığınız Varsa Göz Muayenesi Olmanız Şart!

Şeker Hastalığınız Varsa Göz Muayenesi Olmanız Şart!

Diyabetin, göz sağlığı ile ilişkisi nedir?

Şeker hastalığı (diyabeti) olan kişilerin vücudunda, insülinin üretimi ve kullanımı konusunda sorunlar vardır. Bu yüzden; diyabeti olan kişiler, tükettikleri gıdalardaki şekeri yeterince kullanamazlar. Bu durum ise kandaki şeker seviyesinin artmasına; diğer bir ismi ile hiperglisemiye yol açar.

Kandaki şeker seviyesi sürekli yüksek değerlerde olursa; böbrek yetmezliği, körlük, kalp ve damar hastalıkları gibi ciddi hastalıkların oluşmasına neden olabilir. Dünya genelinde, her on saniyede bir kişi şeker hastalığına bağlı olarak yaşamını yitirmektedir. Bu hastalık; görme yetisinin azalması ve kaybedilmesinin en önemli sebeplerinden biridir.

Diyabete bağlı görme kaybına dikkat!

Diyabet; gözün arka kısmında yer alan, görme yetisinde önemli rolü olan retina tabakasındaki damarlara zarar verir. Bu damarlarda oluşan hasar, görme merkezinde su toplanmasına neden olarak; yavaş ya da hızlı bir şekilde görme kayıplarını getirir. Retina tabakasına verdiği zararın yanı sıra; erken yaşta katarakt oluşumuna sebep olurken, görme yetisinin azalmasına da neden olabilir.

Şeker hastalığı gözün başka bölümlerinde hasar oluşturabilir mi?

Evet, bazı hasarlar oluşturabilir. Örnek verecek olursak;

  1. Görme sinirlerini tutarak, görme yetisinin azalmasına
  2. Göz tansiyonun artmasına
  3. Kafada bulunan sinirlere zarar vererek, göz kaslarında felç oluşumuna

yol açabilir.

Diyabetli kişiler, hastalığın gözüne vurduğunu nasıl anlar?

Diyabet hastalığı olan kişiler, görme yetilerinin azaldığını hissettiklerinde bir Göz Sağlığı ve Hastalıkları uzmanına görünmektedirler. Fakat unutulmamalıdır ki; gözde hasar oluşumu başladığında kişinin hiçbir şikayeti de olmayabilir. Bu yüzden; diyabet hastasıysanız, görme konusundaki şikâyetleriniz başlamadan düzenli aralıklarla yaptıracağınız muayeneler ile bu durumu kontrol altına alabilirsiniz.

Kan şekeri seviyenizi çok iyi kontrol altında tutuyorsanız bile retina muayenelerinizi muhakkak yaptırmalısınız. Çünkü; erken evrede saptanan hastaların tedavileri daha başarılı olmaktadır.

Diyabete bağlı göz hastalığı oluşumundaki risk faktörleri nelerdir?

En önemli risk faktörü; şeker hastalığının süresidir. Süre uzadıkça, diyabetin retina tabakasına verdiği zarar artar. Bununla birlikte görme yetisi de azalır. Kan şekeri seviyesinin kontrol edilememesi de hastalığının gelişerek, ilerlemesine yol açar. Özellikle hemoglabin  (HbA1c) seviyesinin yükselmesi, diyabetin göze vereceği hasarı artırır.

Hipertansiyonun kontrol altına alınamaması, yüksek kolesterol, sigara içilmesi, böbrek rahatsızlıkları ve benzeri durumlar da diğer risk faktörleridir.

Muayene önemli!

Yaptıracağınız rutin muayeneler ile diyabet hastalığının, gözünüze vereceği hasarlardan korunabilirsiniz. Göz Sağlığı ve Hastalıkları uzmanınızı düzenli aralıklarla ziyaret etmeyi unutmayın.

Şeker Hastal&#x;ğ&#x; Göze Zarar Verebilir!

Dünya Göz Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Fevzi Akkan anlattı:

Diyabetik retinopati nedir?

Diyabet (şeker hastalığı) insülin salınımı veya insülin etkisinin yetersizliği sonucu kan şekerinin artmasıyla kendini gösteren metabolik bir hastalıktır. Uzun süreli kan şekeri yüksekliğinin gözü olumsuz etkilemesine diyabetik retinopati denir. Şeker hastalığına bağlı körlüğün en sık görülen nedeni diyabetik retinopati’dir.

Her şeker hastasında ortaya çıkar mı?

Hayır. Ama özellikle diyabet tanısından itibaren 10 yıllık süreden sonra retinopati görülme sıklığı artar. Tip 1 veya insüline bağımlı genç diyabetiklerde ergenlik çağından sonra retinopati görülme sıklığı yaşla ilgili artar. Kan şekeri kontrolü önemli bir faktördür. Kan şekerinin düzensiz seyretmesi ani kan şekeri yükselme ve düşmeleri retinanın bozulmasını, hastalığın ilerlemesini kolaylaştırır. Gebelik, hipertansiyon, kan yağlarının yüksekliği, böbrek hastalığı retinopatiyi ağırlaştıran diğer faktörlerdir.

Görme kaybına yol açar mı?

Şeker hastalığı retinadaki kılcal damarların yapısını bozar. Hücre kaybına yol açarak damar geçirgenliğinin bozulmasına, sarı nokta bölgesinde sıvı ve yağlı maddelerin birikmesine neden olur. Ayrıca kılcal damarların tıkanarak beslenmeyen alanların ortaya çıkmasına yol açar. Retinada kendiliğinden kanayabilen yeni damarlar oluşur. Retinanın önünde ve içinde oluşan kanamalar gözün arka boşluğuna sızabilir. Retinada damarlı zarlar oluşur ve sonuçta ciddi görme kayıpları, ağrılı göz tansiyonu yükselmelerine neden olur. Kısaca diyabet hastalarında kan şekeri kontrolü göz sağlığı açısından da büyük önem taşır. Hastalık kontrol altına alınmadığı takdirde ciddi görme kayıplarına ve ağrılı göz tansiyonu yüksekliğine yol açabilir. 

Şeker hastaları hangi aralıklarla göz kontrolünden geçmeli?

Şeker hastalarında, gençlerde buluğ çağından itibaren, 30 yaşından sonra ortaya çıkan bireylerde ise teşhis konulduğunda mutlaka göz muayenesi yapılmalı. Şeker hastalarında retina normalse yılda bir kez muayene yapılmalı. Retinopati başladığında ise takip süresi 3 - 4 aylık sürelere indirilebilir. Özellikle 10 yıldan fazla tip 1 diyabet hastası olan ve insülin kullanan genç hastalar, tatlı tüketimi konusunda çok dikkatli olmalı. Çünkü bu gruba giren hastaların kan şekerinizin düzensiz seyretmesi, kan şekerinde ani düşüş ve yükselişler, retinanın bozulmasına, diyabetik retinopati hastalığının oluşmasına, ilerlemesine neden olabilir. Bu da kalıcı görme kayıplarına dek varan pek çok soruna yol açabilir. Diyabet hastalarının 1 yıllık aralarla diyabet kontrollerinin bir parçası olarak rutin göz muayenelerine devam etmeleri çok önemli. Özellikle göz dibi muayenesi, retinada meydana gelen değişikliklerin erken safhada tespit edilmesini sağlar, hastaya başarılı şekilde tedavi olma şansı sunar. Diyabet tanısı konulan hastaların 1 yıllık aralarla 5 yılı geçen diyabet hastalarının 6 ayda bir, göz dibi problemi tespit edilen diyabetlilerin 3 ayda bir göz muayenesi olması gerekir.

Retinopati nasıl tedavi edilir?

En temel yöntem ‘lazer fotokoagülasyon’dur. Argon lazer olarak bahsedebileceğimiz tedavi yöntemi uygun zamanda ve uygun şekilde uygulandığı takdirde şeker hastalığına bağlı ciddi görme kayıplarını önlemenin tek yoludur. Retinopati bulgularının erken dönemde tespit edilmesi, tedavi başarısının anahtarıdır. Son zamanlarda geliştirilen ilaçların göz içine enjeksiyonu da lazere yardımcı yeni bir tedavi seçeneği olarak yaygın bir şekilde kullanılıyor. Ayrıca lazerin zamanında yapılmaması sonucu gelişen ciddi kanamalar, vaka deneyimi yüksek tecrübeli hekimler tarafından cerrahi yöntemlerle tedavi edilebiliyor.

Tedavide kullanılan özel yöntemler var mı?

Diyabetik retinopati’de ortaya çıkan bozuklukların tedavisinde günümüzde kullanılan tek tedavi yöntemi argon lazerdir. Bu tedavi uygun zamanda ve uygun şekilde uygulandığı takdirde şeker hastalığına bağlı ciddi görme kayıplarını önemli ölçüde engelleyebiliyor. Ayrıca hastaların, kan şekerinin düzenli kontrolü, hipertansiyon ve kan yağlarının yüksekliğinin tedavisi konusunda uyarılmasının görmenin korunması açısından çok önemli olduğu unutulmamalı. Şeker hastalarında sık olarak katarakt meydana gelir. Katarakt ameliyatı sonuçları normal kişilere göre beklenen iyi sonuçları vermeyebilir, bazen retinopati ameliyattan sonra kötüleşebilir. Bu nedenle şeker hastalarında katarakt ameliyatında acele edilmemeli. Retina görülebiliyorsa lazer tedavisi tamamlandıktan sonra ameliyat yapılmalı. İleri kataraktlı hastalarda ise ameliyattan hemen sonra uygun lazer tedavisi yapılmalı ve hastalar sıkı olarak izlenmeli. Diyabetik retinopatinin ileri evrelerinde geçmeyen göz içi kanamaları, retinada oluşan zarlar ve buna bağlı retina ayrılmalarında vitrektomi adı verilen ameliyatla retina görülebilir hale getirilebilir. Ardından ameliyat esnasında argon lazer yapılabilir.

Argon lazer nedir?

Şeker hastalığı nedeniyle sonradan oluşmuş damarlar ya da kanamalar gibi bazı sorunların giderilmesinde kullanılan bir yöntem. Bu tedaviyle ödem ya da kanamaya bağlı olarak gelişecek görme kaybı önlenir. Argon lazer tedavisi öncelikle mevcut görmeyi muhafaza etmeye yöneliktir, bu nedenle hastanın zaman kaybetmemesi önemli. Argon lazer aynı zamanda retina yırtıklarının tedavisinde de kullanılır. Şeker hastalarında diyabetik retinopati’nin ileri dönemlerinde büyük göz içi kanamaları görülebilir. Bu durum daha çok argon lazer tedavisine geç kalındığında ortaya çıkar. Uzun süre devam eden, görmeyi azaltan ve tekrar eden göz içi kanamalarında ise hastanın görmesi ancak vitrektomi ameliyatıyla yeniden kazandırılabilir.

Diyabetin en önemli komplikasyonlarından biri olan “diyabetik retinopati”, 64 yaş arasındaki kişilerde körlük nedenlerinin en başında yer alıyor. Dünyada her yıl 25 bin şeker hastasının kör olduğu bildiriliyor&#;

Şeker hastalığı ya da tıbbi adıyla diyabet, pankreas bezinin ürettiği ensülinin yetersiz veya etkisiz olmasından kaynaklanır. Yeterli ensülin olmayınca besinlerle aldığımız şeker ve diğer besin unsurları hücrelere giremez. Bunun sonucunda hem hücreler şekersizlik çeker, hem de kanda şeker normal değerlerinin üstüne çıkar. Kan şekerinin çok artması, bir çeşit zehir etkisi yaratır ve vücut hücrelerini tahrip etmeye başlar.

Şeker hastalığının 2 tipi vardır. Tip 1 veya genç tipi diyabet, yaşlarında ortaya çıkar. Tip 2 veya erişkin tipi diyabet ise genellikle 40 yaşın üstünde görülür. Şeker hastalarının yaklaşık yüzde 90’ı erişkin tiptedir.

Diyabetin sıklığı Türkiye’de yüzde 7 civarındadır. Diyabet bir mikroanjiyopati (küçük damarları bozan hastalık) olduğundan özellikle retina, böbrek gibi damardan bol dokuları etkiler. Diyabetlilerin tümünde retinopati gelişmez. Yaklaşık yüzde 25’inde ise diyabetik retinopati ortaya çıkar.

Bundan 40 yıl öncesine kadar tedavi edilemeyen bir hastalık olan diyabetik retinopati, fotokoagülasyon yönteminin uygulanmaya başlanması, lazer teknolojisindeki gelişmeler, modern-yeni tedavi olanaklarının katkısı sayesinde bugün artık tedavi edilebilmekte ve körlüğün önüne geçilebilmektedir.

Diyabet tanısı konmuş tüm hastalarda diyabetik retinopati oluşma ihtimali DİYABETİN SÜRESİ ile doğrudan ilişkilidir. Diyabetik retinopatinin ortaya çıkışında hastalığın kontrolünün iyi yapılmaması en önemli etkendir.   

Özellikle, haftada 2 kez yapılacak ölçümlerle kan şekeri yakından takip edilmelidir. Tokluk kan şekeri ölçümleri yüzde mg arasında veya

3 ayda bir yapılacak olan Hb A1C ölçümleri 7 mg/dl’den az olmalıdır.

Eğer görmenin iyi olduğu dönemde kan şekeri kontrolüne ve önerilen perhize önem verilmez ve bir şey olmayacakmış gibi davranılırsa, görme kayıpları kaçınılmaz olacaktır. Aşıldıktan sonra hormonal ve biyokimyasal etkiler görüldüğü için artık hiçbir sıkı şeker ayarlaması olayı geri çeviremez.

Diyabetik retinada en erken ortaya çıkan lezyonlardan biri olan mikroanevrizmaların (küçük damar balonlaşmaları) duvarı su ve büyük moleküllere karşı geçirgen olduğu için retinada ödem ve lipit (yağ) birikimine neden olur.

Tanı tam bir göz ve göz dibi muayenesine ilave olarak FFA (floresein anjiyografisi) ve OCT (göz dibinin lazer tomografisi) tetkikleri ile konur.

 

Tedavi

Şeker hastalığına bağlı retinopatide başlıca tedavi yolu, göze lazer uygulanmasıdır. Eğer göz dibinde diyabete bağlı sorunlar saptanmışsa, mutlaka argon lazer fotokoagülasyon (FK) yapılmalıdır. Günümüzde lazere ek olarak            -görme merkezinde ödem (su toplanması) ve yeni damar oluşumları varsa- göz içine çeşitli ilaç enjeksiyonlarının uygulanması oldukça iyi sonuçlar vermektedir.

Eğer gözün içinde görmeyi engelleyen yaygın kanamalar varsa ya da yeni damar oluşumları büzülerek retina tabakasını yerinden ayırdıysa, “vitrektomi”  adı verilen cerrahi yöntemin uygulanması gerekebilir.   

Sonuç

Diyabetli hastalar tanı konulur konulmaz, herhangi bir görme şikayetleri olmasa bile göz doktoruna gönderilmeli ve yılda bir kez göz dibi muayenesi tekrarlanmalıdır. İster retinopatili isterse retinopatisiz olsun, diyabetli hastada düzenli olarak tam bir göz muayenesi yapılması çok önemlidir.

Retinopati ortaya çıktıktan sonra göz dibi muayenesinin -retinopatinin şiddetine göre- 3 ile 6 ayda bir tekrarlanması hastanın lehinedir.

Buluğ çağı ve sonrasında ayda bir göz dibi bakılmalıdır.

Hamilelik ve bir yıl sonrasında, önceden retinopati yoksa 4 ayda bir, varsa 2 ayda bir takip önerilir.

Şeker hastalarında şeker hastası olmayanlara göre  katarakt  2 kat sık görülmektedir. Kataraktı ilerlemiş hastalarda göze anjiyografinin ve lazer tedavisinin yapılabilmesi için kataraktın alınması gerekmektedir.

Ancak katarakt ameliyatından sonra retinopati hızlanabileceğinden kontrollere çok önem verilmesi gerekir.

 

seafoodplus.info

seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir