kaynağı değiştir]
Engin Arık'ın ölümü hakkında çeşitli suikast iddiaları vardır, Arık uçak kazasında hayatını kaybettikten sonra bunun bazı gruplar suikast olduğunu, kazanın önceden planlandığını öne sürmüşlerdir bu konu hakkında soruşturma bile açılmıştır, günümüzde soruşturma hala devam etmektedir.
Isparta'da düşen uçakta hayatını kaybeden Prof. Dr. Engin Arık, European Organization for Nuclear Research 'taki (CERN) "Atlas Deneyi"nde çalışan bir bilim kadınıydı. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erhan Gülmez, Prof. Arık'ın Devlet Planlama Teşkilatı'nın düzenlediği "Türk Ulusal Hızlandırıcı Projesi"nde çalıştığını hatırlatarak, "Arık, kuvvetli bir bilim kadını, Türkiye platformunda, yurtdışındaki uluslararası laboratuvarlarda doktora öğrencisi yetiştiren birisiydi. Üzerinde çalıştığı projenin tamamlanmasıyla Nobel Ödülü alabilecek nitelikteydi" dedi.
İstanbul'da, 14 Ekim 'de doğan Prof. Dr. Arık, İstanbul Üniversitesi Fizik-Matematik Bölümü'nden yılında mezun olduktan sonra Pittsburgh Üniversitesi'nde fizik alanında master ve doktora yaptı.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Teorik Fizik Kürsüsü'nde yıllarında öğrenci asistanı olarak mesleğe başlayan Arık, yılları arasında Pittsburgh Üniversitesi Fizik Bölümü'nde araştırma asistanı olarak görev yaptı.
Londra Üniversitesi'nde yılları arasında araştırma görevlisi olarak çalışan Arık, yılında Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'ne geçti. Arık, yılında Boğaziçi Üniversitesi'nden ayrılarak 2 yıl Control Data firmasında uzman olarak çalıştı.
Viyana Üniversitesi'nde yılları arasında görev alan Arık, yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapıyordu.
Engin Arık, "Deneysel Yüksek Enerji Fiziği" alanında yaptığı çalışmalarla yılında doçent, yılında profesör oldu. Prof. Dr. Engin Arık, İsviçre'nin Cenevre kenti yakınlarında kurulu nükleer araştırma merkezi "European Organization for Nuclear Research (CERN)"deki 'Atlas Deneyi'nde çalışıyordu.
Aynı bölümde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Metin Arık ile evli olan Prof. Dr. Arık, iki çocuk annesiydi.
Uçak kazasında Prof. Dr. Engin Arık ile aynı bölümde araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan ve Yüksek Lisans öğrencisi Engin Abat, Doğuş Üniversitesi Fen Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, aynı bölümde öğretim üyesi Doç. Dr. İskender Hikmet ve araştırma görevlisi Mustafa Fidan da yaşamını yitirmişti.(EÜ)
Prof. Dr. Engin Arık parçacık fiziği uzmanıydı. 30 Kasım günü Isparta’da meydana gelen uçak kazasında yanındaki altı meslektaşıyla birlikte yaşamını yitirdi. Arık’la yılında, Hürriyet gazetesinde yayımlanan bir söyleşi yapmıştım
Toryum, saflaştırıldığında alüminyum, çelik görünümünde bir element. Toprakta toryum oksit halinde bulunuyor. Dünya rezervlerinin yaklaşık yarısı Türkiye’de, Batı Anadolu’da bulunuyor. Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı ve Kızılcaören yörelerinde
Avustralya’da bin ton, Hindistan’da bin ton, Norveç’te bin ton, ABD’de bin ton, Kanada’da bin ton, Güney Afrika’da 35 bin ton, Brezilya’da 16 bin ton
bin ton. Neredeyse bütün dünyada toplam bin ton, Türkiye’de bin ton.
Bildiğim kadarıyla, toryumun yüzyılın en stratejik maddesi olması büyük bir olasılık. Eğer yılına kadar yapılması planlanan yeni tip nükleer enerji santralları gerçekleşirse, toryum bir numaralı element olacak. Çünkü yeni tip reaktörlerde yakıt olarak kullanılacak. Eğer biz toryum ile elektrik enerjisi üretebilmek olanağına kavuşursak bu trilyonlarca varil petrole eşdeğerde bir enerji kaynağı olacak.
Şu anda planlanan yeni tip reaktörlerin prototipinden söz edecek olursak: Yerin yaklaşık 30 metre altında, kurşun bir hedefin içinde bulunacak toryum. Bu hedefe dışarıdan, yeryüzünden hızlı protonlar gönderiyorsunuz. Bu protonlar kurşundan nötron üretiyor. Bu nötronlar da gidip toryumla birleşerek enerji üretiyor.
Hayır. Bizim rezervlerimiz zaten Toryum Yüzde yüz oranda, oksitlenmiş durumda toryum içeriyor. Neden “kurşun hedef” deniliyor diye soruyorsunuz. Kurşun hedef dediğimiz şey, içine toryum konulan bir mahfaza, bir kap. Silindirik biçimde, boru biçiminde olabilir. Üzerine hızlı protonlar gönderildiği için “hedef” olarak adlandırılıyor. Bu tip reaktörlerin eskileriyle mukayese edilmesi mümkün değil. Kesinlikle patlama tehlikesi yok. Çernobil benzeri bir felaketin tekrarlanması mümkün değil.
Radyoaktif kalıntı minimum nisbetinde. Bu minimum kalıntı da nötronlarla yok edilebiliyor. Bu tip reaktörlerde, reaktörün fişini çektiniz diyelim, her türlü işlem duruyor. Oysa klasik tip reaktörlerde, fişi çekseniz de olay zincirleme olarak devam ediyor. Her an sizin kontrolünüzden çıkabiliyor. Yeni tip reaktörlerde bu imkânsız. Patlama ihtimali yok, doğa kirlenmiyor, minimum atıklar da uzun ömürlü değil.
Toryum nedense iyi tanınmıyordu. Cenevre’de CERN (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkezi) laboratuvarında araştırma yapan, Nobel almış bir İtalyan fizikçi, Prof. Carlo Rubbia tarafından önerildi ’te. Toryumun, uranyumun yerini alabileceği kanıtlandı. Dokuz yıl öncesine kadar toryumun bu tip bir reaktörde yakıt olarak kullanılabileceği bilinmiyordu.
Ön araştırma çalışmaları bitti, projenin fizibilitesi ’de tamamlandı. 11 Avrupa ülkesinin bilimsel araştırma bakanları için araştırma panelleri oluşturuldu, bir de bilim adamlarının katıldığı teknik danışma grubu var. Ne yazık ki Türkiye yok buralarda. CERN laboratuvarı da yılından bu yana var. Aralarında Yunanistan’ın da bulunduğu 12 Avrupa ülkesinin kurduğu bir laboratuvar
Burada biz maalesef yokuz. Şu anda 20 üyesi var.
(Prof. Dr. Engin Arık, çalışma arkadaşlarıyla birlikte.)
Aralarına katılmak için Türkiye Bilimler Akademisi’yle birlikte yoğun çabalar içindeyiz.
Hepsi bir arada olmalı. CERN’e ve öteki çalışmalara katılan devletler kendi güçleri nisbetinde bütçelere katkıda bulunuyorlar. Ancak bilimsel araştırmalara yapılan yatırımlar bir süre sonra misliyle kendini öder duruma geliyor. Ama Türkiye bu gibi konulara para ayırmadığı için büyük bir bilim adamı eksikliği var.
CERN’de yapılan ön araştırmalar bitti. Avrupa’nın ilk prototip toryumlu nükleer santralı yılına kadar tamamlanacak. Ayrıca Japonya ve ABD’de kendi santrallarını yapmaya çalışıyor.
Biz de araştırmaların içinde olursak kendimiz de üretebiliriz. Belki daha iyisini yapabiliriz. Prototipin geliştirilmesinde mutlaka aralarında bulunmamız gerek. Bildiğim kadarıyla Avrupa prototipi reaktör yılında bitirilecek. Bu yeni reaktör, mevcut uranyum atıklarını da kullanabilecek. Avrupa’nın toryum için geliştirmeye çalıştığı reaktör, mevcut reaktörlerin sorunlarını da çözümleyecek.
O kadar sürmez bile, bir prototip ortaya çıkınca birkaç yıl içinde firmaların anahtar teslim üretecekleri modül haline gelebilir.
Hızlandırıcı üzerinde çalışan bir tek araştırma grubumuz var Ankara’da. Grup, Prof. Dr. Saleh Sultansoy (Gazi Üniversitesi) grup başkanı, Doç. Dr. Abbas Kenan Çiftçi (Ankara Üniversitesi), Doç. Dr. Ömer Yavaş (Ankara Üniversitesi) ve Yard. Doç. Dr. Metin Yılmaz’dan (Gazi Üniversitesi) oluşuyor. Hızlandırıcı Araştırma Grubu Ve öğrencileri. Oysa dünyada 15 bin hızlandırıcı var.
“Hızlandırıcı”, proton ve elektron gibi temel parçacıkların ve atom çekirdeğinin hızını çoğaltan aletlerdir. Hızlandırıcılar tıpta, sanayide, savunma sanayide de kullanılıyor. Türkiye’de sanırım 30 kadarı tıpta kullanılıyor. Fakat araştırmayla ilgili hızlandırıcı yok
Ben tam olarak hızlandırıcı konusunda çalışmıyorum. Benim alanım deneysel yüksek enerji fiziği, parçacık fiziği. Türk Fizik Derneği Başkanı, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nizamettin Erduran deneysel nükleer fizik üzerinde çalışıyor.
Önce bilime ve bilimadamına yatırım yapmamız lazım. Şu an bir tahmin yapacak olursak: Türkiye’de, yılında hızlandırıcı, deneysel yüksek enerji fiziği ve nükleer fizik konularında, Avrupa ortalamalarına göre bin bilim adamının çalışıyor olması gerek. Şu anda, yılında sadece 80 kişi var. Sekiz yıl içinde bu sayıya ulaşabilmek için bilimadamına, gerekli aletlere destek vermek lazım.
Devlet, hükümet, tabii ki TÜBİTAK, Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA. Özel teşebbüsün, sanayi kesiminin de katılması, katkıda bulunması gerekir.
Ama her şeyden önce, en önemlisi eleman yetiştirmek. Ayrıca Avrupa, Japonya ve ABD’de toryum madeninin enerji alanında kullanılması konusunda araştırma yapan gruplara bizim bilimadamlarımızın katılmasını mutlaka sağlamak. Oralardan öğrenilen bilgileri Türkiye’ye aktarmak.
Hızlandırıcı alanında çalışanların sayısı 10’u bile bulmaz. Sıfır diyebiliriz. Üniversitelerin fizik bölümlerinin bu alanda çalışmasını sağlamak, doktora ve doktora üstü çalışmalarını hızlandırmak, çoğaltmak, bu alanda çalışma yapacak olanları yüreklendirmek lazım. Lisansüstü eğitimin güçlendirilmesi Büyük bir servetin üzerinde oturuyoruz, küçük bir bilimsel yatırımla toryumla enerji üretme alanının dünya devleri, liderleri arasında girebiliriz. bin tonluk toryum rezervi bulunan Hindistan enerji geleceğini toryumda arıyor. Yüksek düzeyde, araştırma yapıyor.
Bir fizik bölümü mezununun dünya stardartlarında yetişmesi için kaç yıl lazım?
Bilimadamlarımızı elbette alırlar aralarına. Bu alanda çalışan bilimadamlarımızın zaten bağlantıları var onlarla. Bir mezunun 5 yıl daha çalışması lazım doktora alması için 7 ile 10 yıl yeter. Ayrıca, başka ülkelerde yaşayan Türk bilim adamları var, onlar Türkiye’ye davet edilebilir. Türki devletlerde, özellikle Azerbaycan’da, Özbekistan’da bilimadamları var. Onlardan da yararlanabiliriz. Düşünün bu alanda Bulgaristan’ın, Romanya’nın gerisindeyiz. Avrupa ile arasında yapılacak çalışmalar için bu alana milyon euro yatırıyor. Bu nükleer reaktör prototipinin üretilmesi için
Ebediyen diyebiliriz. Bitmeyecek diye düşünebiliriz.
Türkiye, dünya toryum rezervlerinin yarısına sahip. Toryum çevreyi kirletmiyor, nükleer artık bırakmıyor. Öyle bir rezerv ki Türkiye sonsuza kadar enerji kaynağı derdinden kurtulabilir, toryum reaktörleriyle ürettiği elektrik enerjisini toryum yoksulu Avrupa’ya ve komşularına satabilir. Türkiye’nin elektrik üretmek için dışarıdan petrol ve doğalgaz almadığını, ısıtmada kullanılan doğalgazın yerini toryumdan üretilen elektriğin aldığını düşünelim. Düşünelim, Türkiye’nin başına büyük bir devlet kuşunun konduğunu anlarız. Önümüzdeki yıl içinde Türkiye’nin talihi tersine dönebilir. Önü açılabilir.
Devletin, hükümetin, TBMM’nin, TÜSİAD’ın, sanayi odalarının “toryum” gerçeğinden haberi var mı, bilmiyorum. Prof. Dr. Engin Arık, Devlet Planlama Teşkilatı’nın haberi olduğunu söylüyor.
Uranyuma dayalı nükleer enerji üretimine, hidrolik enerji için baraj yapılmasına, termik santrallere karşı çıkan, ancak Türkiye’nin enerji gereksinimi için olumlu öneride bulunamayan çevreci örgütlere, doğaseverlere, sivil toplum örgütlerine ve “harabeseverler”e de müjde! Şimdi ellerinde toryum kozu var. Yürüyüş yapmalarına, açlık grevi yapmalarına artık gerek kalmayabilir. Toryum reaktörüyle elektirik enerjisi üretimine sahip çıkabilirler.
Türkiye önümüzdeki 12 ay içinde mutlaka CERN’e üye olmalı ve Toryum Prototip Reaktörünü üreten devletlerin arasında yer almalı. Bu da yetmez, Türkiye, ABD ve Japonya ile ilişki kurup toryum reaktörü alanında çalışma yapan gruplara bilimadamları göndermeli. Bu yılın sonuna kadar Hindistan bu alanda neler yapmış, oradan da bir şeyler öğrenmeli. Ülkemiz adına, bu işi bana haber verdiği için Prof. Dr. Engin Arık’a ve bu alanda çalışan birkaç bilimadamımıza teşekkürü borç bilirim. Ben de sizlere, bütün Türkiye’ye, başımıza konan devlet kuşunun, kurtarıcımız toryumun müjdesini veriyorum.
BİTTİ
Ispartauçakuçak kazasıToryumEngin Arık
Yaşam
Biyografi
Çocuklarınıza Örnek Olarak Gösterebileceğiniz Türklerde Bugün: Fizikçi Engin Arık
Çocuklarınıza örnek olarak gösterebileceğiniz Türkler serisinde her gün bir biyografi ile karşınızda olacağız. Bu biyografilerde nispeten daha az bilinen ama uluslararası üne sahip kişileri içeriğimize konu etmeyi planlıyoruz. Bu konuda sizlerin de önerileri olursa bekleriz. İçeriğimizin bugünkü dünyaca ünlü konuğu ise: Engin arık
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda