Elaborate
gerektirim, gereklilik , "entailment" ifadesinin Türkçe içine en iyi çevirileridir. Çevrilmiş örnek cümle: Linguists talk about metaphors as having entailments, ↔ Dil bilimciler mecazlardan gereklilik olarak bahseder;
entailmentnoun dil bilgisi
The act of entailing, the state of being entailed, or something that is entailed. [..]
+Çeviri ekleEkleentailment
Bir önerme başka bir veya birkaç önermeden mantıken ortaya çıkabiliyorsa, bu önermeler kümesi için doğru olan bir ilişki.
Linguists talk about metaphors as having entailments,
Dil bilimciler mecazlardan gereklilik olarak bahseder;
omegawiki
entailed estate
satılamaz mülk, devredilemez mülk
entail
bu suretle vakfedilen mülk. · demek · gerektirmek · gerektirmek, zorunlu kılmak, istemek · icap ettirmek · istemek · kapsamak · meşruta · meşruta. · meşruten vakfetme · meşruten vakfetmek. entailment icap ettirme · miras yoluyla intikal eden ve satılması yasak olan gayri menkuller · zorunlu kılmak
Örnek ekleEkle
To understand what displaying good manners entails, consider the examples of Jehovah God and his Son.
Nazik ve iyi davranmanın neleri içerdiğini anlamak için Yehova Tanrı ve Oğlunun örneklerini ele alalım.
jw
Death, like any passage, entails violence.
Her tür geçiş gibi ölümün de şiddet olduğu biliniyor.
Literature
The geography of Pluto entails the delineation and characterization of regions on Pluto.
Plüton'un coğrafyası Plüton ile ilgili bölgelerin sınırlarının çizilmesini ve karakterizasyonu gerektirir.
WikiMatrix
) Such preparation need not entail a lot of time.
) Böyle bir hazırlık için çok fazla zaman harcamaya gerek yoktur.
jw
I mean, you have any idea what kind of radiation that would entail?
Ne kadar radyasyona maruz kalır, fikrin var mı?
OpenSubtitlesv3
How' s your entailment getting along?
Vasiyetiniz nasıl gidiyor
opensubtitles2
During their first meeting this year, UNMIK chief Soren Jessen-Petersen and Kosovo Parliament Speaker Nexhat Daci both came out strongly against any proposal that would entail the partition of Kosovo
UNMIK başkanı Soren Jessen- Petersen ile Kosova Meclis Başkanı Nejat Daci, bu yılki ilk görüşmelerinde Kosova' nın bölünmesini içeren her türlü öneriye şiddetle karşı olduklarını belirttiler
Setimes
To love one of two opposites entails enmity towards the other.
İki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı îcâb eder.
Literature
9. (a) What does the love between marriage mates entail?
9. (a) Karı koca arasındaki sevgi neleri kapsar?
jw
It is therefore worth considering for a moment what the market’s corrupting effects entail.
Bu nedenle, piyasanın çürütücü etkilerinin neler getireceğini bir an durup düşünmeye değer.
Literature
But children feel more secure and develop more respect and love for their parents when they know that their parents’ “Yes” means yes and their “No” means no —even if that entails punishment. —Matthew
Fakat çocuklar, ana babaları “Evet” dediyse evet, “Hayır” dediyse hayır olduğunu bilirse, bunun sonucunda ceza alsalar bile, kendilerini daha güvende hisseder ve ana babalarına saygı ve sevgileri artar (Matta ).
jw
The indictment includes allegations that some defendants organized demonstrations under the orders of the PKK and that the demonstrations reached violent proportions and entailed street battles between some young demonstrators and police.
İddianamede bazı sanıkların PKK'nın emriyle gösteriler düzenledikleri ve bu gösterilerin şiddet eylemleri boyutuna vardığı ve bazı genç göstericilerle polis arasında sokak çatışmalarına yol açtığı iddiaları da bulunuyor.
seafoodplus.info
Didn't quite realize what it all entailed.
Ne gerektirdiğinin farkında değildim.
OpenSubtitlesv3
And do you know what that job entails?
ve bunun gerektirdiklerini biliyor musun?
OpenSubtitlesv3
Visiting them yesterday would have entailed some danger, but the Amyrlin has reports that the Aiel are retreating.”
Onları dün ziyaret etmek tehlikeli olurdu, ama Amyrlin Aiellerin çekilmeye başladığına dair raporlar aldı.”
Literature
Otherwise, I see no occasion for entailing estates away from the female line.
Zaten kadınlara neden miras bırakılmadığını anlayamıyorum.
OpenSubtitlesv3
Oh, what exactly does that entail, doctor?
Bunun gereksinimleri nedir doktor?
opensubtitles2
I want to know what the judgment entails.
Hükmün şartlarını bilmek istiyorum.
OpenSubtitlesv3
Traditionally, these events entail the bringing together of large groups of people all with a common bond in the past, but nothing really in common in the present.
Geleneksel olarak, bu tarz olaylar, geçmişten gelen bir bağları olan fakat şu anda bir ilişkileri olmayan insanların bir araya gelmesini gerektirir.
OpenSubtitlesv3
His answers could entail classified material.
Cevapları gizli bilgiler içeriyor.
OpenSubtitlesv3
The project entails planting trees and flowers, which will contribute to efforts protecting the environment. [ Tomislav Georgiev ]
Projede çevre koruma çabalarına katkı sağlayacak ağaç ve çiçek dikme faaliyetleri öngörülüyor. [ Tomislav Georgiev ]
Setimes
This entails making sure that reasonable effort is made to contact someone at every residence.
Bu nedenle her evden bir kişiyle görüşebilmek için makul ölçüde çaba gösterilmeli.
jw
Experiment entails doing new things, and more, structuring these changes over time.
Deney, yeni şeyler yapmayı ve dahası zamanla bu değişiklikleri yapılandırmayı gerektirir.
Literature
—success in which indeed might entail other successes.
Bunun başarılması, başka şeylerin de başarılmasını sağlayabilirdi.
Literature
But if he made the first kaffârat (before the second violation entailing a kaffârat), he makes the second one, too.
Birinci keffâreti yapmış ise, ikinci keffâreti de, ayrıca yapar.
Literature
Türkçe sözlüklerde "Entailment" ifadesini detaylı bir şekilde araştırdık
Gereklilik
Satılmaması koşuluyla verme eylemi, bir mülk üzerinde satılmama koşulu koyma eylemi
Entailment ne demek sözlük anlamı nedir sorusunu farklı sözlüklerden yararlanarak yanıtladık. Paylaştığımız bilgilerde eksik veya hatalı bir şey var ise, buraya tıklayarak bize bildirebilirsiniz.