Subhâneke lâ ilâhe illâ ente yâ rabbe külli şey in ve vârisehû ve râziqahû ve râhimehû subhânek.
Yâ ilâhel-âlihetir-rafîa celâluhû yâ ilâh.
Yâ Allâhul-mahmûdü fî külli fiâlihî yâ Allâh.
Yâ Rahmâne külli şey in ve râhimehû Yâ Rahmân.
Yâ hayyu hîne lâ hayye fî deymûmiyyeti mülkihî ve beqâihî Yâ hayy.
Yâ qayyûmu felâ yefûtü şey ün min ilmihî velâ yeûdüh. Yâ qayyûm.
Yâ vâhidül-bâqî evvele külli şey in ve âhirah. Yâ vâhid.
Yâ dâimü felâ fenâe velâ zevâle limülkihî ve beqâih. Yâ dâim.
Yâ samedü min ğayri şebîhin felâ şey e kemislihî yâ samed.
Yâ bârru felâ şey e küf-ühû yüdânîhi velâ imkâne livasfih. Yâ Bârr.
Yâ kebîru entellezî lâ tehtedil-uqûlu livasfi azametih. Yâ Kebîr.
Yâ bârien-nüfûsi bilâ misâlin halâ min ğayrih. Yâ Bâriu.
Yâ zekiyyuttâhiru min külli âfetin biqudsih. Yâ Zekiyy.
Yâ Kâfil müvessiu limâ halaqa min atâyâ fadlih. Yâ Kâfî.
Yâ naqıyyen min külli cevrin lem yerdahû ve lem yuhâlithü fiâleh. Yâ naqıyy.
Yâ hannânu entellezî vesi'te külle şey in rahmetev-ve ilmâ. Yâ Hannân.
Yâ mennânu zel-ihsâni qad amme küllel-halâiqi mennüh. Yâ Mennân.
Yâ deyyânel-ibâdi küllün yeqûmu hâdıan lirahbetihî ve rağbetih. Yâ Deyyân.
Yâ hâliqa men fissemâvâti vel ardı ve küllün ileyhi meâdüh. Yâ Hâliq.
Yâ rahîme külli sarîhin ve mekrûbin ve ğıyâsehû ve meâzeh. Yâ Rahîm.
Yâ tâmmü felâ tesıfül-elsünü külle celâlihî ve mülkihî ve izzih. Yâ Tâmm.
Yâ mübdial-bedâi-i lem yebği fî inşâihâ avnen min halqih. Yâ Mübdiu.
Yâ allâmel-ğuyûbi felâ yefûtü şey ün min hifzıh. Yâ Allâm.
Yâ halîmu zel-enâti felâ yuâdiluhû şey ün min halqih. Yâ Halîm.
Yâ muîde mâ efnâhu izâ berazel-halâiqu lida'vetihî min mehâfetih. Yâ Muîd.
Yâ hamîdel-fiâli zel-menni alâ cemî-ihalqihî bi lutfih. Yâ Hamîd.
Yâ azîzül-menîul-ğâlibu alâ emrihî felâ şey-e yuâdiluh. Yâ Azîz.
Yâ qâhiru zel batşişşedîdi entellezî lâ yutâqun-tiqâmuh. Yâ qâhir.
Yâ qarîbul-müteâlî fevqa külli şey-in uluvvurtifâih. Yâ qarîb.
Yâ müzille külli cebbârin anîdin bi qahri azîzi sültânih. Yâ Müzill.
Yâ nûra külli şey-in ve hüdâhü entellezî feleqazzulumâti binûrih. Yâ Nûr.
Yâ âlişşâmihu fevqa külli şey-in uluvvurtifâih. Yâ Âlî.
Yâ quddûsüttâhiru min külli sûin felâ şey-e yuâdiluhû min cemî-ihalqih. Yâ quddûs.
Yâ mübdiel-berâyâ ve muîdehâ ba'de fenâihâ bi qudratih. Yâ Mübdiu.
Yâ celîlül-mütekebbiru alâ külli şey in fel-adlü emruhû vessıdqu va'düh. Yâ Celîl.
Yâ mahmûdü felâ tebluğul-evhâmu külle senâihî ve mecdih. Yâ Mahmûd.
Yâ kerîmel-afvi zel-adli entellezî mele-e külle şey in adlüh. Yâ Kerîm.
Yâ azîmu zessenâil-fâhıri vel-izzi vel-mecdi vel-kibriyâi felâ yezillü izzüh. Yâ Azîm.
Yâ qarîbul-mücîbul-müdânî dûne külli şey-in qurbüh. Yâ qarîb.
Yâ acîbessanâi-i felâ tentıqul-elsünü bikülli âlâihî ve senâihî ve na'mâih. Yâ Acîb.
Ali ibni Ebf Talib (Kerre mallahu Vechehu) şöyle anlatmıştır: "Hicretin ikinci senesi ramazan ayının on ikinci gününde eshabtan bir cemaat arasında Rasulüllah (Sallalahu Aleyhi ve Sellem)le beraber Uhud Dağı'nın eteğinde bulunuyorken Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayağa kalkarak insanlara vaaz etti. Daha sonra: "Cibril (Aleyhisselam) bana indirdikleri arasında mele-i aladan (yüksek melek restbet cemaatinden) bir dua indirdi ki ona 'el-Esmaü'l-erba'un {kırk isim)' denilir. O bana: 'Bu isimler senden önce hiçbir peygambere verilmedi ancak yedi nebfye verildi ki onlar da Adem, ldris, Nuh, Eyyub, Yunus, Circis ve Musa (Aleyhimüs's-salatü vesselam)dır.
işte bu isimlerin bereketiyle Allah onları içine düştükleri ve mübtela kılındıkları belalardan kurtardı. Senin ümmetinden her kim bu isimlerle duada bulunursa bu isimler bereketine muradına nail olur, üzerine bereketler yağar, kendisine güçlü bir yardım, pek yakın ve aşikar bir fetih nasip olur. Bu esma-i ilahiyyenin nurlarıyla amel defterleri ve kendisinin her canibi nurlanır, hayırların kapıları kendisine açılır, kalpler ona meyleder, perçemler ona boyun eğer, yakın uzak, itaatkar ve asf herkes ona itaat eder' dedi" diye anlattı.
Bu isimleri zikre devam eden kişi asli ve feri bütün alemlerde tasarruf sahibi olur, ifrat ve cem makamlarında sığınak olur, mülk ve melekut alemlerinin birçok maslahatlarına nazır ve alem-i lahutun birçok gizli sırlarına va- kıf olur. Bu kişiye lütfedilecek aha birçok havas vardır ki bunlar sayılamayacak kadar çoktur.
İşin gerçeğine bakılacak olur sa bu mukaddes ve restbet mutahhar isimlerin havassına nisbeten bu yazılanlar pek az bir şey sayılır. Lakin bütün bunlar insanın zahir ve batınının son derece temiz olmasına, inancının güzel olmasına, niyetinin düzgün olmasına, iç aleminin mübarek olmasına ve şerfatın kurallarına riayetkar olunmasına bağlıdır. Gerçekten de edep ve talep makamında bulunan samimi müritlerden bir kısmının bu , ism-i şeriflere devam ederek acayip hallere muttali oldukları ve akılları hayrete düşecek marifetlere vakıf bulundukları müşahede edilmiştir. Fakat aynı mesayiyi harcadıkları halde Allahu Te'ala'nın şartlarına ve edeplerine riayet etmedikleri için mahrum olanlar da görülmüştür.
Allah-u Te'ala'dan dileriz ki fal bizleri istikamet makamında sabit bulunmaya muvaffak eylesin ve bu mukaddes isimlerin berekatıyla bizi keramet yurduna varis olanlardan eylesin. Bunu yapmaya Kadir olan ancak O'dur ve en doğru yola salik olup mukaddes makamlara yükselebilmeye fazl-u keremiyle muvaffak kılacak olan da ancak O'dur.
Hasen-i Basrf (Radıyallahu Anh) şöyle anlatmıştır: "Allah-u Tebarake ve Te'ala idris (Aleyhisselam)ı kavmine gönderdiği zaman onlar arasında sihir çok yaygındı, kendisi onlarla baş edemedi. Nihayet Allah-u Tebarake ve Te'ala ona bu isimleri talim buyurdu. Sonra Allah-u Te'ala ona: "Bu isimleri kavmine açıkça okuma ki, öğrenip de Bana onlarla dua edemesinler, sen bu isimleri kendi içinde gizlice oku" diye vahyetti. O günden sonra idris (Aleyhisselam) bunlarla dua ettiğinde hemen kabul görürdü. Yine bunlarla dua etti de Allah-u Te'ala onu yüksek makama kaldırdı.
Sonra Allah-u Te'ala bu esma-i şerifeyi Musa (Aleyhisselam)a öğretti, kendisi bu isimlerle dua ettiği vakit, ona ne sihir ne de zehir işlemezdi. En sonunda Allah-u Azze ve Celle bu mübarek isimleri Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e talim etti. O da bu duaları yaptığında icabete erişirdi. Ehzab Gazvesi'nde (Hendek Muharebesi'nde) de bunlarla dua etti. (Şihabüddin es-Sühreverdf, Şerhu"/-esmai"l-erba'ın, Yazma Nüsha, Beyazıd Devlet, no: )
BU ISM-I ŞERiFiN BAZI HAVASSI:
TÜRKÇE MANASI : "Ey Celali Yüce Olan, ilahlar ilahı! Ey ilah!"
TÜRKÇE OKUNUŞU: Yâ ilâhel-âlihetir-rafîa celâluhû yâ ilâh.
Erbaini İdrisiyye ilgili Konular: