şerife bacı nerede savaşmıştır / Şerife Bacı - Vikipedi

Şerife Bacı Nerede Savaşmıştır

şerife bacı nerede savaşmıştır

kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar[değiştir

Şerife Bacı

Şerife Bacı (?, Kastamonu - , Kastamonu), Türk Kurtuluş Savaşı'nın Türk kadın kahramanı.
Kastamonulu yaşlı kadın ve erkeklerle birlikte Kastamonu'daki cephanelerin Ankara'ya götürülmesinde verdiği mücadele sonucunda yılının Aralık ayında ağır kış şartları nedeniyle henüz 21 yaşındayken donarak hayatını kaybetti. Cephaneler ıslanmasın diye kazağını cephanelerin üstüne örtmüş, yavrusu ölmesin diye de üzerine abanmış ve bunun sonucunda kendisi soğuktan donarak vefat etmişti.[1][2] Seydiler Belediyesi, yılında[3]Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun yılında belediye binasının önüne rölyefini yaptırmıştır.[2]

İnebolu sahilinde bir parkın içinde yılında Eski TKK Komutanı Aytaç Yalman tarafından Şehit Şerife Bacı Anıtı yaptırıldı. Açılışı Atilla Ateş ve Aytaç Yalman birlikte yaptı. Anıtın plaketinde "Bu anıt İstiklal Savaşı şehitlerinden Şerife Bacı'nın anısını Cumhuriyet çocuklarına anlatmak için Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman tarafından armağan edilmiştir. 4 Aralık " yazılıdır. Şehit Şerife Bacı adı Kastamonu'da Seydiler'de, İnebolu'da Kurtuluş Savaşı'nın kadın kahramanlarını simgelemektedir.

İsminin verildiği kurumlar[değiştir

Bu yazımızda, Milli Mücadele&#;ye katılan insanların fedakarlıkları ile Milli Mücadele kahramanları hakkında bilgi verdik. Milli Mücadele Kahramanları;

  • Fatma Seher Erden (Erzurumlu Kara Fatma)
  • Şerife Bacı
  • Halime Çavuş
  • Çete Emir Ayşe
  • Tayyar Rahmiye
  • Hasan Tahsin
  • Yahya Kaptan
  • Şahin Bey
  • Sütçü İmam
  • Bombacı Ahmet
  • Nezahat Onbaşı (Nezahat Baysel)
  • Etlioğlu Ahmet Duran
  • Şekerci Ökkeş
  • Çuhadar Ali

Bu Yazının İçindeki Başlıklar:

Milli Mücadele Kahramanları

Türkiye Cumhuriyeti; Milli Mücadelede kahramanlık gösteren, her şeyleriyle savaşan veya bir şekilde yardım eden kadınlar, erkekler, yaşlılar, çocuklar sayesinde kurulmuştur. Aşağıda verilen örnekler mücadele kahramanlarından sadece birkaçıdır. Bilinmeyen onlarca kahraman sayesinde mücadele kazanılmıştır. Bu insanlar, savaşmaktan korkmamış, daha çok insanın yaşaması amacıyla kendi canlarından vazgeçmişlerdir.

Milli Mücadele Kadın Kahramanları

Milli Mücadele süresince Türk kadınları canları pahasına savaşa girmiş, cephane taşımış ve askerlerin ihtiyaçlarını karşılamak için çabalamıştır.

Fatma Seher Erden (Erzurumlu Kara Fatma)

Birinci Dünya Savaşında Kafkas Cephesinde savaşmış, eşi Binbaşı Ahmet Bey Sarıkamış’ta şehit olmuştur. ’da Mustafa Kemal ile görüşebilmek için Sivas’a gitmiştir. Batı Cephesinde Milis Müfreze Komutanlığı yapmıştır. İstanbul’da silah kaçırma ve adam kaçırma işlerine yardımcı olan Kara Fatma İzmir’de çoğunluğun kadın olduğu birliğiyle Yunan’ın cephe gerisine saldırmış, esir askerlerle dönmüştür.

Şerife Bacı

Şerife Bacı, İnebolu’dan Ankara’ya cephane götüren yaşlı kadın ve erkeklerden biridir. Bebeği Elif ile beraber bu yolu giderken yağmur yağmış, cephaneler ıslanmasın diye Elif’in battaniyesini kağnısının üzerine sermiş, Elif’i kucağında ısıtmaya çalışmıştır. Ancak kötü hava koşulları sebebiyle Aralık ’de donarak hayatını kaybetmiştir.

Halime Çavuş

Ailesinin gitmesini istememesine rağmen Milli Mücadele&#;ye katılmak için erkek kılığına girip saçını kazıtan Halime Çavuş, uzun yıllar boyunca Halim Çavuş olarak bilinmiştir. Düşmandan gelen kurşunla bir ayağı sakat kalan Halime Çavuş, mühimmat taşıma görevini üstlenmiştir. Cephane taşıdığı bir gün Mustafa Kemal ile karşılaşmıştır. O zamanlarda Mustafa Kemal’i tanımayan Halime Çavuş, Mustafa Kemal’in “sen üşüyor musun” sorusuna “Bey! Yüz bin kişi kurtulacak, ben öleceğim de ne olacak?” yanıtını vermiştir.

Çete Emir Ayşe

Yunan Aydın’ı işgal ettiğinde arkadaşları ile birlikte bir kayıkla Menderes’in diğer tarafına geçmeye çalışmış, ancak arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulmasıyla geri dönmüştür. Şehit kocasından kalan tek yadigarı elmas küpelerini bozdurmuş, kendisine bir tüfek almış, dağda Yörük Ali Efe’ye katılmış; Aydın’ın kurtuluşuna kadar savaşmıştır. Milli Mücadele kazanıldıktan sonra İstiklal Madalyası almış, “Savaştım Yunan’a karşı. Bende kalan en değerli şey Atatürk’ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyası’dır.” Sözleriyle hatırlanmaktadır.

Tayyar Rahmiye

Adana’da yaşayan Tayyar Rahmiye, Fransızlara karşı mücadelede görev almıştır. Keşif ve cephe gerisinde kundakçılık görevlerini üstlenmiş, görevinde büyük başarılar elde ederek kahraman olmuştur; daha sonra cephede savaşmaya başlamıştır. Cephede ateş hattında kalan silah arkadaşlarını korumak için önlerine atılmış ve şehit düşmüştür. Askerlerin bitkin düştükleri ve korktukları için geri çekilmeye kalktığı sırada söylediği “Ben kadınken ayaktayım da, siz erkek olarak sürünmeye utanmıyor musunuz!” sözleriyle tanınmaktadır.

Milli Mücadele Erkek Kahramanları

Mücadele süresince birçok erkek annesini, babasını, karısını, çocuğunu, yeni doğan bebeğini veya doğaca bebeğini arkasında bırakarak cepheye koşmuştur. Bu kahramanlardan çoğu cephede savaşmış, birkaçı mühimmat taşıma görevini üstlenmiş, birkaçı da cephe gerisinde yardım etmiş veya yazılarla ve konuşmalarla insanları harekete geçirme çabasında bulunmuştur.

Hasan Tahsin

Asıl adı Recep oğlu Osman Nevres olan Hasan Tahsin, düşman kuvvetlere karşı düzenlediği saldırının sonucunda 10 yıla mahkûm edilmesiyle ’da Romanya’dan kaçmış; ’de İzmir’e Hasan Tahsin olarak yerleşmiştir. Mayıs ’da İzmir’e çıkan Yunanlara ateş etmiş, Milli Mücadele&#;nin ilk kurşununu sıkmıştır. Yunanların karşı ateş açması sonucu aynı gün şehit olmuştur.

Yahya Kaptan

Milli Mücadele başladığında Mustafa Kemal ile ilişki kurmuş, İstanbul Karakol Cemiyetinin de yardımlarıyla Anadolu’ya gitmek isteyenlere uygun koşulları sağlamış ve gitmelerini sağlamıştır. Gebze’de Kuvâ-yi Milliye’yi örgütlemiş, İstanbul-Kocaeli bölgelerinde fazlaca eyleme girişmiştir. Tavşancıl’da katılmış olduğu bir karşılaşmada yakalanmış, başı kesilerek şehit edilmiştir.

Şahin Bey

Antep Kuvâ-yi Milliye komutanı olan Şahin Bey, Fransızların Antep’i işgal etmesiyle harekete geçmiş, düşman kuvvetle cephede savaşmıştır. Uzun bir süre, Fransızların bölgesine destek sağlamalarına imkan tanımamıştır. Fransızların Antep’e girmesini engellemeye çalışırken şehit düşmüştür.

Sütçü İmam

Fransız kuvvetlerinin içindeki Ermeni askerlerin Müslüman kadınlara sarkıntılık etmeleri ve tacizde bulunmaları sonucu çıkan olaylarda bir Fransız askerini öldürmüş, daha sonra şehir dışına gitmiştir. Maraş’ta bağımsızlık mücadelesini başlatmış, Maraş, Fransız askerlerinden temizlendikten sonra şehre geri dönmüştür.

Milli Mücadele Çocuk Kahramanları

Bombacı Ahmet

Savaşın en şiddetli olduğu zamanda kaleye mühimmat ve erzak götürme görevini üstlenmiştir. Harbin en şiddetli zamanlarında kaledeki mücahitlere mühimmat ve erzak taşımıştır.  17 yaşında şehit düşmüştür.

Nezahat Onbaşı (Nezahat Baysel)

Nezahat Onbaşı henüz 9 yaşındayken babasıyla birlikte Geyve Savaşı, Konya İsyanı, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları, Sakarya Muharebesi ve Gediz Muharebesinde düşmanla çatışmıştır. Bu cesaretinden ve başarılarından ötürü alay kızlı alay olarak anılmaya başlamış, 7. Alayın simgesi haline gelmiştir.

Etlioğlu Ahmet Duran

Küçük ama dinamik olmasıyla dikkat çekmiş, en tehlikeli görevleri üstlenmiştir. Mücadelenin ilk günlerinde düşman kurşunuyla topuğundan yaralanmasına karşın mücadeleye devam etmiştir.

Şekerci Ökkeş

Fransızlar Maraş’ı işgal ettiğinde cepheye koşmuştur. Annesinin küçüksün gitme sözlerine “Yaşım küçük ama imanım büyüktür anne. Şehit olacaksam, vatan ve millet uğrunda şehit olacağım. Ben ölmeliyim ki düşman sizlere ilişmesin.” cevabını vermiştir. 16 yaşında şehit düşmüştür.

Çuhadar Ali

Sütçü İmam olayından sonra iki Türk’ün düşman kuvvetleri tarafından öldürülmesi üzerine intikam yemini etmiştir. Silahlanmış ve yola koyulmuştur. Mercimektepe’de 3 Ermeni çetesi yakalamış, iki çeteyi öldürmüş birisini yaralamıştır. 17 yaşında iken şehit düşmüştür.

İstiklal’in Yolu

        İstiklal Harbi; en yaşlısından, en gencine; kadınından, erkeğine katıldıkları, emek verdikleri, ezayı, cefayı paylaştıkları topyekûn bir mücadeledir. Milli Mücadele, cephede olduğu kadar cephe gerisinde de fedakârlıklar ve kahramanlıklara sahne olmuştur.

         

        Sahnenin ve her şeyin başladığı yer ise; yıl önce Truva’yı, Anadolu’yu işgale gelen Yunan Kralının adını taşıyan bir İngiliz zırhlısı oldu: Agamemnon Limni Adası’nın Mondros limanında demirli Agamemnon’da imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması bir savaşı bitirmiyor, yeni bir savaşı, bir istilayı başlatıyordu. Antlaşmadan iki hafta sonra 13 Kasım günü, İstanbul Boğazı’na 55 savaş gemisi geldi ve karaya asker çıkarılarak şehir fiilen işgal edildi. Türkler ölü sessizliğine gömülmüştü Yedi gün sonra, 20 Kasım günü gazetelerde bir bildiri yayımlandı: “Milli haklarımızı ve namusumuzu koruyacak hükümet ve erkek yoksa biz varız.” İmza şöyleydi: Kadıköy kadınları! Türk kadını, bu bildiri ile yetinmeyecek, milli mücadeleyi sırtında taşıyacaktı.

         

        İstanbul’un işgalini Musul ve Kerkük’ün, Çukurova’nın, Güneydoğu ve Batı Anadolu’nun, Doğu Trakya’nın, birçok stratejik noktanın işgali izledi. Ordu dağıtıldı, iskelete döndü. Silahlar toplanmaya başlandı. Haberleşmeye ve demiryoluna el koydular. Doğu’da Ermenilere silah dağıtıldı. Kuzeydoğuda bir Pontus devletinin kurulması desteklendi. Sonunda Yunan ordusu İzmir’e çıkartıldı.

         

        Buna karşın Türkler galiplerin biçtikleri kefene razı olmadı ve bu kefeni yırtmak için Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Milli Mücadele dönemini açtı. ’den beri savaşan halk, daha dört yıl sürecek olan yeni bir savaşı, özveri ve can cömertliği dönemini göze aldı. Bu dirençleri ile “mazlum milletlere” örnek oldular.

         

        Mütareke görüşmelerinin başlaması ile birlikte ordu komutanları yurt içine silah ve cephane kaçırmaya çalıştı. Anadolu’daki bazı depolarda da biraz silah ve cephane vardı. Ama bu iki sınırlı kaynağa dayanarak genel bir mücadeleyi sürdürmek olanaklı değildi. Asıl silah, cephane, savaş araç ve gereçlerinin depoları, atölyeleri İstanbul’daydı. Anadolu direnişi başladığı sırada, asker ve sivil yurtseverlerin kurduğu gizli örgütler de İstanbul’da faaliyete geçtiler. Silah, cephane, araç ve gereçler, bin bir güçlük ve oyunlarla depolardan kaçırılıyor; motorlarla bin bir tehlike içinde işgal altında olmayan, gözden uzak, küçük Anadolu limanlarına ulaştırılıyordu. Bu büyük çaba, binlerce macerayı kucaklayan bir destandı

         

        Nisan tarihinden itibaren İngiliz ve Yunanlıların Kocaeli mıntıkasını işgali ile Anadolu’ya silah ve cephane, insan sevkiyatı Karadeniz’e kaydı. ’ler de Anadolu’nun çeşitli mıntıkalarında meydana gelen isyan hareketleri de göz önünde bulundurulduğunda bir anda İnebolu kasabası kilit bir duruma geldi.

         

        Karadeniz kıyısındaki küçük İnebolu, zamanla Anadolu’nun Milli Mücadele kapısı oldu. Limanı olmayan İnebolu’da gemiler açıkta bekliyor, İnebolulu kahraman kayıkçılar, Karadeniz’e uygun yapıdaki kayıklarıyla her havada gemilerden savaş gereçlerini alıp karaya çıkarabiliyordu. Kıyıya yığılan sandıklar, denkler, silahlar, İnebolu halkının elbirliğiyle güvenli yerlere taşınıyordu. Yaşlı erkeklerden, yiğit kadınlardan ve çocuklardan oluşan kağnı kolları bu sandıkları ve denkleri her mevsimde sürekli Ankara’ya ulaştırılabiliyordu.

         

        ’de Karadeniz’de başlayan taşımacılık hizmeti İstanbul’la sınırlı kalmamıştır. İnebolu Doğu Cephesi’nden Batı Cephesi’ne aktarılan cephane ve askeri personelin de giriş noktası oldu. Yine aynı şekilde Rusya’dan sağlanan silah ve cephaneler de buradan Batı Cephesi’ne ulaştırıldı. İnebolu-Ankara yolu bir bakıma Batı Cephesi’nin lojistik desteğini sağlayan yegâne yol konumuna geldi.

         

        İnebolu-Ankara arasındaki yol ham ve yağışlı havalarda çamur deryası haline dönüşen eski bir kervan izinden başka bir şey değildi ve Kurtuluş Savaşı dönemine kadar hiçbir zaman önem taşıyan bir karayolu olmamıştı. km olan bu yol, İnebolu’dan başlıyor, Küre ve Ilgaz dağlarını aşıyor, Kastamonu’yu, Çankırı’yı, Dömbelek Ovası’nı ve Ankara’dan önceki son durak olan Ravlı köyünü geçerek (şimdiki Akyurt) Ankara girişinde, Çankırı Kapısı’nda sona eriyordu. Silah, cephane, savaş araç ve gereçleri Etlik yolu başındaki, şimdi yerinde yeller esen Sarıkışla’ya götürülüyor, orada toplanıyor, oradan da cephelere dağıtılıyordu.

         

        O dönemdeki belli başlı ulaştırma araçlarının cinsi, taşıma kabiliyeti ve ortalama bir günlük taşıma mesafesi şöyleydi.1

         

Cinsi

Kg

Km

        Kağnı

        İki Tekerlekli Tek Atlı Araba

25

        Dört Tekerlekli Çift Atlı Araba

        Dört Tekerlekli Bir Çift Mandalı Araba

25

        Mekkâre (At veya Katır)

25

        Deve

25

        Kamyonet

        Kamyon

        Römorklu Kamyon

         

        Her ne kadar bu listede kamyonet ve kamyon gösterilmiş olmakla beraber miktarı dikkate alınamayacak kadar az olduğu gibi yollarda bunların hareketine uygun değildi. İnebolu’dan Ankara’ya uzanan yolda kullanılan en önemli taşıma aracı Kağnı idi. Kağnıları sürenler ise, çocuklar, kadınlar, yaşlı erkeklerdi. Erkek nüfusunun önemli bir kısmını Birinci Dünya Savaşında kaybetmiş olan Anadolu’nun eli silah tutabilen erkek gücü silah altına alınmış, cephelerde vuruşuyordu. Ulaşım; çocuk, kadın ve ihtiyar erkeklere düşen bir görev olmuştu. Tüm Anadolu kısa bir sürede bir ulaşım seferberliğine girerek, cephelere devamlı olarak iaşe maddeleri ve askeri malzeme taşımaya başladı. Değişik yollar izleyerek yuvalarına devamlı yiyecek taşıyan ve yükünü yuvasına bıraktıktan sonra yenisini getirmek için dönen karıncalara benzetilen ulaşım kollarının serüvenini, o günlerde ulaşım kolunda görev almış bir tarihçimizden dinleyelim:

         

        “ Bana bir milli görev verilmişti. O da kağnı komutanlığı idi. O acı ve yoksul günlerde ordumuzun geri hizmetleri üç türlü vasıtayla sağlanmaktaydı: deve kolları, katır kolları ve kağnı kolları. Çünkü o zamanlar ordumuzun elinde hiç bir motorize kuvvet yoktu. Cepheye silah ve yiyecek bu nakil kolları ile temin edilmekteydi. Deve kolları pek süslüydü. Develerin hörgüçlerinden boyunlarına kadar renkli püsküller ve aynalar sarkmaktaydı. Her devenin hörgücünün üzerine de üç cephane sandığı yerleştiriliyordu. Katır kolları da pek enteresandı. Katırların boyunlarındaki iri tunç çanlar çalar, bu gürültü içinde katırlar da yola düzülürler, onlar da cephane taşırlardı. Benim kolum kağnı kollarıydı. Kağnılar vilayet vilayet nöbete gelirler ve ödevlerini tamamladıktan sonra yurtlarına dönerlerdi. Kağnılar iki tekerlekli basit şekilde yapılmış yük arabasıydı. Bunları öküzler veya mandalar çekerlerdi. Kağnıların hep beraber çıkardıkları inilti ta uzak yerlerden işitilirdi. Bana her seferinde kırk kağnı verilirdi. Kağnıcıların çoğu kadın olurdu. Çünkü delikanlılar cephedeydiler. Çok kere benim kağnıcılarımın otuzu kadın, sekizi çocuk, ikisi de altmış yaşından yukarı aksakallı ihtiyarlar olurdu. Bize muhafız olarak da Müzaheret Bölüğü erlerinden silahlı bir asker verilirdi. Bunlar hapishanelerden çıkarılıp vatan hizmetine verilmiş mahpuslardı…”2

         

        Yol tehlikelerle doluydu. Kağnı kollarını eşkıyaya karşı afla çıkan bir- iki eski mahpus koruyordu. Yollarda bazı noktalarda jandarma karakolları ve barınaklar vardı. Çankırı ile Ankara arasındaki Dömbelek Ovası, yağmurda, karda geçilmez olurdu. Arabalar, hayvanlar balçığa gömülüp kalıyordu. O inatçı balçıktan kurtulup düze çıkmak büyük bir çaba gerektiriyordu. Bu sorun kollardakilerin elbirliği ile çözülürdü. Yolculuğun güçlükleri bu kadarla kalmıyordu. Kışın kurt sürüleri izliyordu kağnı kollarını. Bazen yoldaki hanlarda, köylerde geceliyorlar bazen de açıkta birbirlerine sokulup sabahı bekliyorlardı. Kağnı kolları, kışın karda, tipide, boranda; yazın kavurucu sıcakta, tozda, dumanda, durmaksızın İstiklal Yolu’ndan Ankara’ya akıyor, yükünü boşaltıp yeniden İnebolu’ya dönüyordu. Bu tükenmez çaba Milli Mücadele bitene kadar sürdü

         

        Milli Mücadele boyunca en önemli lojistik yol olan İnebolu- Ankara yolunda, kadınlar kağnılarla savaşın yükünü taşıdı. İnebolu- Ankara arasında taşınan cephane miktarı şöyleydi:

         

        Yukarıda belirtilen silah ve cephanelerin dışında asgari onlar kadar teçhizat ve diğer harp malzemesi ile yiyecek ve hayvan yeminin de taşındığı gözden uzak tutulmamalıdır. Kısaca on bin ton malzeme İnebolu’dan Ankara’ya Sümerler zamanından kalma ilkel ulaşım aracı kağnı ile taşındı. On binlerce ton malzeme fedakâr Türk kadınının sırtından geçti. Ancak rakamlar bize her zaman gerçeği anlatamaz. Bu yolda büyük sevinçler büyük dramlar da yaşandı. Yollarda doğum yapanlar, hastalanıp ölenler de oldu. O yıllarda Kastamonu’da görev yapan Nurettin Peker, yılının Aralık ayında kar fırtınasının olduğu gece, Kastamonu Kışlasının önüne kadar gelen cephane yüklü kağnıda, genç bir kadının donarak öldüğünü, otlara sarılı top gülleleri arasına yerleştirilmiş çulların içinde ise kundaklı bir kız çocuğunun donmaktan kurtulduğunu yazıyor. Peker, bu kadının isminin tespit edilemediğini de yazmadan geçemiyordu. Aradan 50 yıl geçtikten sonra ’te yapılan araştırmalarla bu kadının adının “Şerife Bacı” olduğu iddia edildi. Nüfus kayıtlarında yapılan araştırmalarda ise, o tarihte ölen bir Şerife bulmak mümkün olmadı. Şerife, devlet kayıtlarına göre hiç doğmadı ve ölmedi. Kısacası sanki o hiç yaşamadı. Zaten Nurettin Peker, eserinde bu içler acısı durumu bize şu sözlerle anlatıyor:

         

        “İstiklâl savaşında adları sanları belirsiz ne analar ne babalar ne yavrular vardır ki cephane taşırken yol boylarında ölmüşler fakat nüfus kütüklerine formalite icabı (eceliyle köyünde vefat) kaydı ile işaretlenmişlerdir.”

         

        Şerife Bacı, bu yolda hayatını kaybeden tek kişi değildi. Yol boylarında hayatını kaybeden kadınlar ve çocukların adları hiçbir yere kaydedilmedi. Hastalanarak hayatını kaybeden yüzlerce, binlercesini hiç saymıyoruz bile. Ne yazık ki bugün elimizde cephane ve silah taşıyan kağnı kollarıyla ilgili ayrıntılı bir çalışma yok. O günlere ait doğru bilgilere yazar Nurettin Peker’in not tutması ve bunları yayınlatması sayesinde ulaşılabiliyor.

         

        Zaman, o günlerle ilgili anıları süslüyor, güzelleştiriyor, efsane tadı ekliyor Ancak gerçek her zaman efsaneden daha yalın ve daha keskindir. Biz o yolun yolcusu olan kadınların ve çocukların gerçek hikâyelerine ulaşmak, acılarına, fedakârlıklarına saygı duymak, İstiklal’in Yolunu yeni nesillere aktarmak zorundayız.

         

        İstiklal Harbi’mizi konu edinen çalışmaların veya sözlerin tümünde bahsedilen ortak bir terennüm vardır. Milli Mücadele’mizin çok zor şartlar altında kazanıldığını bilinen bir ezber olarak anlatırız veya okuruz. Ancak Türk milleti olarak Milli Mücadele gibi hayati derecede ehemmiyet arz eden bir hususta; meselenin insani boyutta görselleştirilmesi ve hikâye edilmesinde başarılı olduğumuz da söylenemez. Ancak son yıllarda İstiklal’e giden yol ile ilgili güzel çalışmalar da yapılıyor. Kastamonu ve Çankırı’da Milli Mücadele’nin isimsiz kahramanlarını, İstiklal Yolu’nun yolcularını anmak için her yıl o yolda İstiklal Yolu yürüyüşleri yapılıyor. Bir zamanlar cephane taşıyan kağnıların tekerlekleri altında ezilen bu tarihi yolun, İstiklal Yolu’nun düzenlenmesi ilgili çalışmalar göze çarpıyor. İstiklal Yolu çalışmaları, Çankırı Karatekin Üniversitesi akademisyenlerinin öncülüğünde dernekleşti. İstiklal Yolu Eğitim, Kültür, Turizm ve Gençlik Derneği kuruldu.

         

        Kuru kalabalığı millet yapan etkenlerden biri de böyle çabalardır. Bir zamanlar kağnılarla, katırların izlerini taşıyan bu lojistik destek yolu, şimdi orijinal yolu gösteren işaret levhalarını takip eden yürüyüşçülerin, bisikletçilerin, dağcıların rotası olmaya aday Kim bilir bir gün bu rotadan yüz binlerce genç yeniden yürür ve İstiklal’in Yolunu yeniden aydınlatır.


         


        * Yrd. Doç. Dr., Karatekin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi


        1 İdari Faaliyetler, s 


        2 Enver Behnan Şapolyo, “Atatürk ve Üç Kılıç”, Türk Kültürü Dergisi, Kasım , Sayı: 37, s.


        3 İdari Faaliyetler, s


        4 İdari Faaliyetler, s


        5 İdari Faaliyetler, s


        6 İdari Faaliyetler, s  

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.