erikson psikososyal gelişim dönemleri / Erik Erikson - Vikipedi

Erikson Psikososyal Gelişim Dönemleri

erikson psikososyal gelişim dönemleri

ERİKSON&#;UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM AŞAMALARI  

Erikson&#;un psikososyal gelişim aşamaları, Erik Erikson tarafından Joan Erikson ile birlikte  yüzyılın ikinci yarısında dile getirildiği gibi psikososyal gelişim aşamaları[1] sağlıklı gelişen bir bireyin bebeklikten, geç yetişkinliğe geçerken gereken sekiz aşamalı bir dizi tanımlayan kapsamlı bir  psikanalitik  teoridir. 

Erikson&#;un sahne teorisi, sekiz yaşam evresinde ilerleyen bireyi biyolojik ve sosyokültürel güçlerini müzakere etme işlevi olarak nitelendirir. Her aşama, bu iki çelişkili gücün psikososyal krizi ile karakterizedir. Eğer bir kişi gerçekten de bu güçleri başarılı bir şekilde uzlaştırırsa (krizde ilk bahsedilen özelliği tercih eder), sahneden karşılık gelen erdemle ortaya çıkar. Örneğin, bir bebek yürümeye başlayan aşamaya (özerkliğe karşı utanç ve şüphe) giriyorsa, güvensizlikten daha fazla güven duyuyorsa, umut erdemi kalan yaşam aşamalarına taşır. [2] Başarıyla tamamlanmayan aşamaların zorluklarının gelecekte sorun olarak ortaya çıkması beklenebilir.  Ancak, bir sonraki aşamaya geçmek için bir aşamaya hakim olmak gerekli değildir. Bir aşamanın sonucu kalıcı değildir ve daha sonraki deneyimlerle değiştirilebilir.  

AŞAMALAR 

Yaklaşık Yaş
erdemler
Psikososyal kriz [3]
Anlamlı ilişki
Varoluşçu soru [4]
Örnekler [4]
bebeklik2 yaş altıUmutGüven ve GüvensizlikanneDünyaya güvenebilir miyim?Beslenme, terk etme
Toddlerhood yaşNiyetOtonomi ve Utanç / ŞüpheEbeveynlerBen olmak uygun mu?Tuvalet eğitimi, giysilerin kendileri
Erken çocukluk yaş [5]amaçGirişim ve SuçlulukAileYapmam, hareket etmem ve harekete geçmem uygun mu?Keşfetme, araç kullanma veya sanat yapma
Orta Çocukluk yaş [6]yetenekEndüstri ve AşağılıkKomşular, Okulİnsanların ve şeylerin dünyasında yapabilir miyim?Okul, spor
Gençlik13–19 yaş [7]doğrulukKimlik ve Rol KarışıklığıAkranlar, Rol ModeliBen kimim? Kim olabilirim?Sosyal ilişkiler
Erken yetişkinlik yaş [8]AşkSamimiyet ve İzolasyonArkadaşlar, OrtaklarSevebilir miyim?Romantik ilişkiler
Orta Yetişkinlik yaş [9]BakımÜretkenlik ve DurgunlukEv, İş ArkadaşıHayatımı sayabilir miyim?İş, ebeveynlik
Geç Yetişkinlik60 ve üstü [10]bilgelikEgo Bütünlüğü ve Umutsuzlukİnsanlık, benim türümBen olmak uygun mudur?Hayata yansıma

Umut: güvensizliğe karşı güven (sözlü-duyusal, bebeklik, 2 yaş altı)

  • Varoluşsal Soru: Dünyaya Güvenebilir miyim?

Erik Erikson teorisinin ilk aşaması, bebeğin temel ihtiyaçlarının ebeveynler tarafından karşılanması ve bu etkileşimin nasıl güvene veya güvensizliğe yol açtığı üzerine odaklanır. Erikson tarafından tanımlanan güven &#;başkalarının temel güvenirliği ve aynı zamanda kendi güvenilirliğinin temel duygusu&#; dur. [11]Bebek, beslenme ve rahatlık için ebeveynlere, özellikle anneye bağlıdır. Çocuğun dünyayı ve toplumu göreceli anlayışı ebeveynlerden ve çocukla etkileşimlerinden gelir. Bir çocuğun ilk güveni daima ebeveyn veya bakıcıya aittir; Bununla birlikte, her kim olabilirse, bakıcı ikincil iken, ebeveynler çocuğun gözünde birincildir. Ebeveynler çocuğu sıcaklığa, düzenliliğe ve güvenilir sevgiye maruz bırakırsa, bebeğin dünya görüşü bir güven olacaktır. Ebeveynler güvenli bir ortam sağlamada ve çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayamazsa; güvensizlik duygusu ortaya çıkacaktır. [12] güvensizlik Geliştirme hayal kırıklığı, kuşku, çekilme ve güven eksikliği duygularına yol açabilir. [11]

Erik Erikson&#;a göre, bebeklik dönemindeki temel gelişimsel görev, başta birincil bakıcılar olmak üzere diğer insanların düzenli olarak temel ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığını öğrenmektir. Eğer bakıcılar tutarlı gıda, konfor ve sevgi kaynaklarıysa, bir bebek güveni öğrenir &#; diğerlerinin güvenilir ve güvenilir olduğunu. Eğer ihmal ederse, hatta belki de küfür ederse, bebek bunun yerine güvensizliği öğrenir &#; dünyanın dayanılmaz, öngörülemez ve muhtemelen tehlikeli bir yer olduğunu. Olumsuz olsa da, güvensizlikle ilgili biraz deneyime sahip olmak, bebeğin yaşamın ilerleyen dönemlerinde tehlikeli durumları neyin oluşturduğunu anlamalarını sağlar; ancak bebek veya yeni yürümeye başlayan çocuk aşamasında olmak, onları uzun süreli güvensizlik durumlarına sokmamak iyi bir fikirdir: çocuğun bir numaralı ihtiyacı güvende, rahat ve iyi bakılmış hissetmektir. [12]

Will: özerklik karşısında utanç / şüphe (kaslı anal, yürümeye başlayan çocuk, yaş)  

  • Varoluşsal Soru: Ben Olmak Uygun mu?

Çocuk yok edici fonksiyonlar ve motor yetenekler üzerinde kontrol kazandıkça, çevresini keşfetmeye başlar. Ebeveynler hala çocuğun iradesini iddia etmek için dışarı çıkabileceği güçlü bir güvenlik tabanı sağlar. Ebeveynlerin sabrı ve cesareti, çocukta özerkliğin geliştirilmesine yardımcı olur. Bu yaştaki çocuklar çevrelerindeki dünyayı keşfetmeyi severler ve sürekli olarak çevrelerini öğrenirler. Çocuklar sağlık ve güvenlikleri açısından tehlikeli olan şeyleri keşfederken bu yaşta dikkatli olunmalıdır.

Bu yaşta çocuklar ilk çıkarlarını geliştirirler. Örneğin, müzikten hoşlanan bir çocuk radyo ile çalmak isteyebilir. Açık alanlardan hoşlanan çocuklar hayvanlar ve bitkilerle ilgilenebilir. Bununla birlikte, son derece kısıtlayıcı ebeveynlerin çocuğa şüphe duygusu ve yeni zorlukları denemek konusunda isteksizlik göstermesi daha olasıdır. Artmış kas koordinasyonu ve hareketliliği kazandıkça, çocuklar kendi ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Kendilerini beslemeye, yıkanmaya ve giyinmeye ve banyoyu kullanmaya başlarlar.

Eğer bakıcılar kendi kendine yeterli davranışı teşvik ederse, yeni yürümeye başlayan çocuklar özerklik duygusu geliştirir &#; birçok sorunu kendi başlarına halledebilme duygusu. Ancak eğer bakıcılar çok erken talep eder veya çocukların yeteneklerini yerine getirmelerine izin vermeyi reddederse veya kendi kendine yeterlilikle ilgili erken teşebbüslerle alay ederse, çocuklar bunun yerine utanç geliştirebilir ve problemleri ele alma yeteneklerinden şüphe edebilirler.

Amaç: İnisiyatif ve suçluluk (lokomotor-genital, erken çocukluk, yaş)

  • Varoluşsal Soru: Benim Yapmam, Hareket Etmem ve Hareket Etmem Uygun mu?

Girişim, sadece aktif olma ve hareket halinde olma uğruna bir görevi planlama, üstlenme ve ona saldırma kalitesinin özerkliğine katkıda bulunur. Çocuk çevrelerindeki dünyaya hakim olmayı, fiziğin temel becerilerini ve ilkelerini öğreniyor. İşler düşüyor, yukarı değil. Yuvarlak şeyler yuvarlanıyor. Kolayca zip ve kravat yapmayı, saymayı ve konuşmayı öğrenirler. Bu aşamada, çocuk bir amaç için kendi eylemlerini başlatmak ve tamamlamak istiyor. Suçluluk kafa karıştırıcı yeni bir duygu. Mantıksal olarak suçluluk yaratmaması gereken şeylerden dolayı kendilerini suçlu hissedebilirler. Bu girişim istenen sonuçları vermediğinde suçluluk hissedebilirler.

Cesaret ve bağımsızlığın gelişimi, diğer yaş gruplarının yanı sıra üç ila altı yaş arasındaki okul öncesi çocukları belirleyen şeydir. Bu kategorideki küçük çocuklar girişime karşı suçluluk mücadelesiyle karşı karşıyadır. Bee ve Boyd () &#;te tarif edildiği gibi, [12] bu aşamada çocuk bir yargı duygusu planlama ve geliştirme güçlükleriyle karşı karşıyadır. Bu aşamada çocuk inisiyatif almayı öğrenir ve liderlik ve hedefe ulaşma rollerine hazırlanır. Bu aşamada bir çocuk tarafından aranan faaliyetler arasında, tek başına bir caddeden karşıya geçmek veya kasksız bisiklet sürmek; her iki örnek de kendi sınırlarını içerir.

İnisiyatif gerektiren durumlarda, çocuk olumsuz davranışlar da geliştirebilir. Bu olumsuz davranışlar, çocuğun planlandığı gibi bir hedefe ulaşamayacağı için hayal kırıklığı hissi geliştirmesinin bir sonucudur ve saldırgan, acımasız ve ebeveynlere aşırı iddialı görünen olumsuz davranışlarda bulunabilir. Nesneleri fırlatma, vurma veya bağırma gibi agresif davranışlar bu aşamada gözlemlenebilir davranışlara örnektir.

Okul öncesi çocuklar giderek kendi başlarına görevlerini yerine getirebiliyor ve yeni alanları keşfedebiliyorlar. Artan bu bağımsızlıkla birlikte gerçekleştirilecek faaliyetler hakkında birçok seçenek ortaya çıkıyor. Bazen çocuklar kolayca başarabilecekleri projeleri üstlenirler, ancak diğer zamanlarda yeteneklerinin ötesinde veya başkalarının plan ve faaliyetlerine müdahale eden projeler üstlenirler. Ebeveynler ve okul öncesi öğretmenleri çocukların çabalarını teşvik edip desteklerken, aynı zamanda gerçekçi ve uygun seçimler yapmalarına yardımcı olurlarsa, çocuklar inisiyatif geliştirir &#; planlama ve taahhüt faaliyetlerinde bağımsızlık. Ancak, bunun yerine, yetişkinler bağımsız faaliyetlerin peşinde koşmaktan vazgeçerse veya onları aptalca ve rahatsız edici olarak reddederse, çocuklar ihtiyaçları ve arzuları hakkında suçluluk geliştirirler. [13]

Yetkinlik: endüstri vs. aşağılık (gecikme, orta çocukluk, yaş) 

  • Varoluşsal Soru: İnsan ve Nesneler Dünyasında Başarabilir miyim?

Üretken bir durumu tamamlamaya getirmek, oyunun istek ve isteklerini aşamalı olarak geçersiz kılar . Teknolojinin temelleri geliştirildi. Güven, özerklik ve çalışkan becerilere hakim olmama, çocuğun geleceğinden şüphe duymasına, utanç, suçluluk ve yenilgi ve aşağılık deneyimine yol açabilir. [14]

Çocuk, yeni beceriler öğrenme veya aşağılık, başarısızlık ve yetersizlik duygusu riskiyle karşı karşıya kalmalıdır.

Diyerek şöyle devam etti: &#;Bu yaştaki çocuklar kendilerini birey olarak daha fazla fark ediyorlar.&#; “Sorumlu olmak, iyi olmak ve doğru yapmak” için çok çalışıyorlar. Artık paylaşmak ve işbirliği yapmak daha makul. Allen ve Marotz () [15] bu yaş grubuna özgü bazı algısal bilişsel gelişim özelliklerini de listelemektedir. Çocuklar mekan ve zaman kavramlarını daha mantıklı ve pratik bir şekilde kavrarlar. Sebep, sonuç ve takvim zamanını daha iyi anlarlar. Bu aşamada, çocuklar daha karmaşık becerileri öğrenmek ve başarmak için isteklidir : okuma, yazma, zaman söylemek. Ayrıca ahlaki değerler oluşturuyorlar, kültürel ve bireysel farklılıkları tanımakta ve kişisel ihtiyaçlarının çoğunu ve bakımını asgari yardımla yönetebilmektedir. [15] Bu aşamada, çocuklar bağımsızlıklarını geri konuşup itaatsiz ve asi olarak ifade edebilirler.

Erikson, ilkokul yıllarını özgüven gelişimi için kritik olarak gördü . İdeal olarak, ilköğretim okulu, resim çizerek, ilave problemleri çözerek, cümleler yazarak vb. Eğer çocuklar bir şeyler yapmaya ve yapmaya teşvik edilirlerse ve daha sonra başarılarından ötürü övülürlerse, çalışkanlık göstererek, tamamlanıncaya kadar görevlere devam ederek ve zevkten önce iş yaparak endüstri göstermeye başlarlar. Çocuklar bunun yerine çabalarıyla alay edilir veya cezalandırılırsa veya öğretmenlerinin ve ebeveynlerinin beklentilerini karşılayamayacaklarını fark ederse , yetenekleri hakkında aşağılık hissi geliştirirler . [2]

Bu yaşta çocuklar özel yeteneklerini tanımaya başlarlar ve eğitimleri geliştikçe ilgi alanlarını keşfetmeye devam ederler. Bu ilgiyi sürdürmek için, atletik yetenekleri olduğunu biliyorlarsa bir spora katılmak veya müzikte iyiyse gruba katılmak gibi daha fazla etkinlik yapmaya başlayabilirler. Kendi yeteneklerini kendi zamanlarında keşfetmelerine izin verilmezse, motivasyon eksikliği, düşük benlik saygısı ve uyuşukluk hissi geliştireceklerdir. İlgi alanı geliştirmelerine izin verilmezlerse &#;kanepe patates&#; olabilirler.

Sadakat: kimlik ve rol karışıklığı (ergenlik, 12–19 yaş)  

  • Varoluşsal Soru: Ben Kimim ve Ne Olabilirim?

Ergen yeni başkalarına nasıl göründükleri ile ilgilenmektedir. Superego kimliği, gelecekte hazırlanan dış benzerlik ve sürekliliğin, bir kariyer vaadinde kanıtlandığı gibi, kişinin anlamının benzerliği ve sürekliliği ile eşleştiği güvenidir. Bir okula veya mesleki kimliğe yerleşme yeteneği hoştur. Ergenliğin sonraki aşamalarında, çocuk cinsel kimlik duygusu geliştirir. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş yaparken, ergenler yetişkin dünyasında oynayacakları rolleri düşünürler. Başlangıçta, rol karmaşası yaşamaya eğilimlidirler &#; topluma uyacakları belirli yollar hakkında karışık fikirler ve duygular &#; ve çeşitli davranış ve faaliyetlerle (örneğin arabalarla uğraşmak, komşular için bebek bakıcılığı, bağlılık) deney yapabilirler. belirli siyasi veya dini gruplarla birlikte). Sonunda, Erikson önerdi, ergenlerin çoğu kim oldukları ve hayatlarının nereye gittiğine dair bir kimlik duygusu elde ediyorlar.

Ergenlik mesleği, cinsiyet rolleri, politika ve bazı kültürlerde dinde kimlik kazanmalıdır.

Erikson, &#; kimlik krizi &#; terimini kullanmasıyla tanınmaktadır . [16] : 29 Daha önce gelen ve onu takip eden her aşamanın kendi &#;krizi&#; vardır, ama şimdi daha da fazlası, bu çocukluktan yetişkinliğe geçişi işaret eder. Bu pasaj gereklidir çünkü &#;Bebeklik ve çocukluk boyunca bir kişi birçok kimlik oluşturur. Ancak gençlikte kimlik ihtiyacı bunlar tarafından karşılanmaz.&#; [17]İnsani gelişmedeki bu dönüm noktası, &#;biri olan kişi&#; ile &#;toplumun birinin olmasını beklediği kişi&#; arasındaki uzlaşmadır. Ortaya çıkan bu benlik duygusu, geçmiş deneyimleri geleceğin beklentileri ile &#;şekillendirerek&#; kurulacaktır. Bir bütün olarak sekiz yaşam aşaması ile ilgili olarak, beşinci aşama kavşaklara karşılık gelir:

Kimlik aşamasıyla ilgili benzersiz olan şey, daha önceki aşamaların özel bir sentezi ve daha sonraki aşamaların özel bir beklentisi olmasıdır. Gençlik bir kişinin hayatında kendine özgü bir niteliğe sahiptir; çocukluk ve yetişkinlik arasında bir köprüdür. Gençlik radikal bir değişim zamanıdır &#; ergenliğe eşlik eden büyük beden değişiklikleri, zihnin kişinin kendi niyetlerini ve başkalarının niyetlerini arama yeteneği, toplumun daha sonraki yaşam için sunduğu rollerin aniden keskinleşmesi. [16]

Ergenler &#; kendileri için sınırları yeniden oluşturma ve bunu sıklıkla potansiyel olarak düşmanca bir dünya karşısında yapma ihtiyacı ile karşı karşıyadır &#;. [18] Bu genellikle zorlayıcıdır çünkü belirli kimlik rolleri oluşmadan taahhütler istenmektedir. Bu noktada, kişi &#;kimlik karmaşası&#; durumundadır, ancak toplum normalde gençlerin “kendilerini bulmalarına” izin verir ve bu duruma &#;moratoryum&#; denir:

Ergenlik sorunu rol karmaşasından biridir &#; bir kişiyi olgun yaşlarına sokabilecek bir isteksizlik. Doğru koşullar göz önüne alındığında &#; ve Erikson, bunların bir kişinin özgürce deney yapabileceği ve keşfedebileceği bir psikososyal moratoryumun aslında yeterli alana ve zamana sahip olduğuna inanıyor &#; ortaya çıkabilecek şey kesin bir kimlik duygusu, kim olduğunun duygusal ve derin bir farkındalığı. [18]

Diğer aşamalarda olduğu gibi, biyo-psiko-sosyal güçler iş başında. Kişinin nasıl yetiştirildiği önemli değil, kişinin kişisel ideolojileri artık kendisi için seçiliyor. Genellikle bu, yetişkinlerle dini ve politik yönelimler konusunda çatışmaya yol açar. Gençlerin kendileri için karar verdikleri bir başka alan kariyer seçimleridir ve çoğu zaman ebeveynler bu rolde belirleyici bir söz sahibi olmak ister. Toplum çok ısrarlıysa, genç dış isteklere kavuşacak, onu etkin bir şekilde deney ve dolayısıyla kendini keşfetme konusunda &#;öngörmeye&#; zorlayacaktır. Birisi bir dünya görüşü ve mesleğe yerleştiğinde, kendini tanımlamanın bu yönünü farklı bir topluma entegre edebilecekler mi? Erikson&#;a göre, bir ergen &#;Ne var?&#; ve &#;Onunla ne yapacağım?&#;[16]

Bu aşamaya bağlı olarak, ego sadakat kalitesi &#; değer sistemlerinin kaçınılmaz çelişkileri ve kafa karışıklıklarına rağmen, sadakatleri özgürce vaat etme yeteneği . (Orijinalinde italik) [18]

Bir sonraki aşamanın (Samimiyet) genellikle evlilikle karakterize edildiği göz önüne alındığında, birçoğu 20 yaşında beşinci aşamayı kapatmak için caziptir. Bununla birlikte, bu yaş aralıkları, özellikle kimliğin başarılması için aslında oldukça akıcıdır, çünkü topraklanmak, kişinin sadakatinin nesnesini tanımlamak, kişinin &#;yaşlandığını&#; hissetmek yıllar alabilir. Genç Adam Luther ve Gandhi&#;nin Gerçeği biyografilerinde Erikson, krizlerinin sırasıyla 25 ve 30 yaşlarında sona erdiğini belirledi:

Erikson, dahi insanlar için Kimlik krizinin süresinin sıklıkla uzadığını belirtiyor. Ayrıca endüstriyel toplumumuzda kimlik oluşumunun uzun olma eğiliminde olduğunu, çünkü teknolojik dünyadaki yetişkinliğin görevleri için gereken becerileri kazanmamızın çok uzun sürdüğünü kaydediyor. Yani… kendimizi bulabileceğimiz kesin bir zaman aralığımız yok. On sekizde veya yirmibirde otomatik olarak gerçekleşmez. Bir çok bizim toplum için başparmak yaklaşık kural kişinin yirmili uç bir yere koyardı. [16]

Aşk: samimiyet ve tecrit (erken yetişkinlik, yaş)  

  • Varoluşsal Soru: Sevebilir miyim?

Samimiyet ve Tecrit çatışması 30 yaş civarında vurgulanmaktadır. Bu aşamanın başlangıcında, kimlik ve rol karışıklığı sona ermekle birlikte, yine de sahnenin temelinde devam etmektedir (Erikson, ). Genç yetişkinler hala kimliklerini arkadaşlarıyla karıştırmaya heveslidir. Uyum sağlamak istiyorlar. Erikson bazen samimiyetten dolayı izole olduğumuza inanıyor. Reddedilmek ya da ortaklarımız bizimle ayrılmak gibi reddetmelerden korkuyoruz. Acıya aşinayız ve bazılarımız için reddetme o kadar acı vericidir ki egolarımız buna dayanamaz. Erikson ayrıca, &#;Samimiyetin bir karşılığı vardır: Uzaklık: izole etmeye ve gerekirse, özü bizim için tehlikeli görünen ve toprakları samimi ilişkilerinin kapsamına girmiş gibi görünen güçleri ve insanları yok etmeye hazır&#; () ).

İnsanlar kimliklerini belirledikten sonra, başkalarına uzun vadeli taahhütler vermeye hazırdırlar. Samimi, karşılıklı ilişkiler kurabilirler (örneğin yakın dostluklar veya evlilik yoluyla) ve bu tür ilişkilerin gerektirdiği fedakarlık ve ödünleri isteyerek yaparlar. İnsanlar bu samimi ilişkileri (belki de kendi ihtiyaçları nedeniyle) oluşturamazlarsa, bir tecrit duygusu ortaya çıkabilir; karanlık ve öfke duygularını uyandırmak.

Bakım: üretkenlik ve durgunluk (orta yetişkinlik, yaş)  

  • Varoluşsal Soru: Hayatımı Önemlendirebilir Miyim?

Üretkenlik nesil yol gösterici husustur. Sosyal olarak değerli çalışmalar ve disiplinler, üretkenlik ifadeleridir.

Yetişkinlerin üretkenlik aşaması aileye, ilişkilere, işe ve topluma geniş bir uygulama alanına sahiptir. &#;O halde üretkenlik, öncelikle yeni neslin kurulması ve yönlendirilmesinde endişe kaynağıdır &#; kavramın &#; üretkenliği ve yaratıcılığı içermesi amaçlanmaktadır.&#; [19]

Orta yaşta birincil gelişim görevi topluma katkı sağlamak ve gelecek nesillere rehberlik etmektir. Bir kişi bu süre zarfında, belki de bir aile kurarak veya toplumun iyileşmesine yönelik olarak katkıda bulunduğunda, bir üretkenlik duygusu &#; bir üretkenlik ve başarı duygusu &#; sonuçlanır. Buna karşın, ben merkezli ve toplumun ilerlemesine yardımcı olamayan veya isteksiz olan bir kişi, durgunluk hissi geliştirir &#; göreceli verimlilik eksikliğinden memnuniyetsizlik.

Orta yetişkinlikte merkezi görevler
  • Sevgiyi cinsel temaslardan daha fazla ifade edin.
  • Sağlıklı yaşam kalıplarını koruyun.
  • Dostumla birlik duygusu geliştirin.
  • Büyüyen ve yetişkin çocukların sorumlu yetişkinler olmalarına yardımcı olun.
  • Yetişkin çocukların yaşamındaki merkezi rolü bırak.
  • Çocukların arkadaşlarını ve arkadaşlarını kabul et.
  • Rahat bir ev yaratın.
  • Öz ve eş / eş başarılarından gurur duyun.
  • Yaşlanan ebeveynlerle rolleri ters çevirin.
  • Olgun, sivil ve sosyal sorumluluk kazanın.
  • Orta yaşın fiziksel değişikliklerine ayarlayın.
  • Boş zamanlarınızı yaratıcı bir şekilde kullanın.

Bilgelik: umutsuzluğa karşı ego bütünlüğü (geç yetişkinlik, 60 yaş ve üstü)  

  • Varoluşsal Soru: Ben Olmuş Olmam mı?

Yaşlandıkça ve yaşlılar olduktan sonra üretkenliğimizi yavaşlatma ve emekli bir insan olarak hayatı keşfetme eğilimindeyiz. Bu süre zarfında başarımızı düşünüyor ve kendimizi başarılı bir yaşam sürdüğünü görürsek dürüstlük geliştirebiliyoruz . Hayatımızı verimsiz görürsek veya yaşam hedeflerimize ulaşmadığımızı hissedersek, yaşamdan memnun olmaz ve genellikle depresyon ve umutsuzluğa yol açan umutsuzluk geliştiririz .

Son gelişimsel görev geriye dönüktür: insanlar hayatlarına ve başarılarına bakarlar. Mutlu, üretken bir yaşam sürdüklerine inanırlarsa, memnuniyet ve dürüstlük duyguları geliştirirler. Bunun yerine, hayal kırıklıklarına ve ulaşılamayan hedeflere bakarlarsa umutsuzluk duygusu geliştirebilirler.

Bu aşama, bir kişi yaşamının sonuna yaklaştığını hissettiğinde (terminal hastalık tanısı alırken olduğu gibi) diziden çıkabilir.

Dokuzuncu aşama 

  • Psikososyal Krizler: İlk sekiz aşamanın tamamı ters sıra sırasıyla

Erik Erikson ile evlenen ve işbirliği yapan Joan M. Erikson , The Life Cycle Completed: Extended Version (Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Sürüm) &#;e dokuzuncu bir aşama ekledi . [20] Yaşayan dokuzuncu aşamada, o yazdı &#;Kişinin Seksenli ve doksanlı yaşlılık onunla yeni talepler, değerlemelerde ve günlük zorlukları getiriyor&#;. Bu yeni zorlukların üstesinden gelmek için &#;yeni bir dokuzuncu aşama belirlemek&#; gerekir. Erikson, dokuzuncu aşama hakkında yazdığı zaman doksan üç yaşındaydı. [21]

Joan Erikson, sekiz aşamanın hepsinin &#;dokuzuncu aşamada alakalı ve yinelenen&#; olduğunu gösterdi. [22] Dokuzuncu aşamada, sekiz aşamanın psikososyal krizleri yeniden karşı karşıya gelir, fakat bölüm sırası tersine çevrilir. Örneğin, ilk aşamada (bebeklik), psikososyal kriz &#;Güven&#;e karşı Güvensizlik&#;, Güven &#;sintonik bölüm&#; ve Mistrust &#;distonik&#; olmuştur. [23] Joan Erikson önceki psikososyal krizleri dokuzuncu aşamaya aşağıdaki gibi uygular:

&#;Temel Güvensizliğe Karşı Güven: Umut&#;
Dokuzuncu aşamada, &#;yaşlılar kendi yeteneklerine güvensizlik yapmaya zorlanır&#; çünkü kişinin &#;bedeni kaçınılmaz olarak zayıflar&#;. Yine de, Joan Erikson &#;ışık varken,&#; parlak ışık ve vahiy &#;için umut olduğunu iddia ediyor. [24]

&#;Utanç ve Şüphe ve Özerkliğe Karşı mı:&#;
Dokuzuncu aşamadaki yaşlılar &#;kayıp kontrolün utancı&#; ile yüzleşiyor ve kendi bedenleri üzerindeki özerkliklerinden şüphe ediyorlar &#;. Yani &#;utanç ve şüphe aziz özerkliğe meydan okuyor&#;. [25]

&#;Aşağılık ve Endüstri: Yeterlilik&#;
Yaşlıların bir zamanlar sahip olduğu bir &#;itici güç&#; olarak sanayi dokuzuncu aşamada geçmiştir. &#;Yaşlanma yüzünden beceriksiz olmak&#; küçümser ve büyükleri &#;büyük yaştaki mutsuz küçük çocuklar gibi&#; yapar. [26]

&#;Kimlik karmaşası ve Kimlik: Sadakat&#;
Yaşlılar, dokuzuncu aşamadaki &#;varoluşsal kimlikleri&#; ve &#;statü ve rol hakkında gerçek bir belirsizlik&#; konusunda kafa karışıklığı yaşarlar. [27]

&#;Tecrit ve Samimiyet: Sevgi&#;
Dokuzuncu aşamada, &#;samimiyet ve sevgi yılları&#; genellikle &#;tecrit ve yoksunluk&#; ile değiştirilir. İlişkiler “yeni yetersizlikler ve bağımlılıklar tarafından gölgede kalıyor”. [28]

&#;Durgunluğa Karşı Üretkenlik: Bakım&#;
Tatmin ve aile ilişkilerinin &#;yedinci aşamasındaki üretkenlik, tatmin edici bir şekilde giderse&#; hayatta kalmak için harika bir zamandır &#;. Seksenli ve doksanlı yıllarda, üretkenlik veya bakım için daha az enerji vardır. Böylece, &#;bir durgunluk hissi iyi geçebilir&#;. [29]

&#;Umutsuzluk ve Tiksinme ve Dürüstlük: Bilgelik&#;
Dürüstlük &#;yaşlıların duyularına ciddi bir talep getirir&#;. Bilgelik, dokuzuncu etap büyüklerinin &#;genellikle sahip olmadığı&#; kapasiteleri gerektirir. Sekizinci aşama, bir &#;tiksinme ve umutsuzluk derecesi&#; uyandırabilen retrospeksiyonu içerir. Dokuzuncu aşamada, içgözlemin yerini kişinin &#;kapasite kaybı ve parçalanması&#; ndan talep edilen dikkat alır. [30]

Dokuzuncu aşamada yaşayan Joan Erikson, dokuzuncu aşamadaki psikososyal krizin ilk aşamadaki gibi &#;kutsanmış olduğumuz&#; temel güven ile karşılanabileceğine olan güvenini ifade etti. [31]

FREUD SONRASI TEORİNİN GELİŞİMİ  

Erikson , [32] Sigmund Freud kızı Anna Freud&#;un öğrencisiydi ve psikanalitik kuram ve psikoseksüel aşamalar sekiz aşamadan temel hatlarıyla, çocukluk ile ilgili en az olanlara katkıda bulunmuştur. Yani, Erikson&#;un yaşam evrelerinin ilk dördü Freud&#;un sırasıyla oral, anal, fallik ve gecikme evrelerine karşılık gelir. Ayrıca, ergenliğin beşinci aşamasının psikoseksüel gelişimdeki genital aşamaya paralel olduğu söylenir:

İlk üç aşama Freud teorisiyle bağlantılı olsa da, bunların çok farklı hatlarda tasarlandıkları görülebilir. Vurgu, cinsel modlar ve bunların sonuçları, her aşamadan ortaya çıkan ego nitelikleri kadar değildir. Bireysel gelişim sekansını toplumun daha geniş bağlamıyla ilişkilendirme girişimi de vardır. [18]

Erikson, ergenlik döneminde durmayan bir yaşam boyunca bir dinamik gördü. Ayrıca yaşam evrelerini bir döngü olarak görüyordu: bir neslin sonu diğerinin başlangıcıydı. Sosyal bağlamında bakıldığında, yaşam evreleri bir birey için doğrusal fakat toplumsal gelişim için daireseldi: [33]

Freud&#;un görüşüne göre, kalkınma büyük ölçüde ergenlik tarafından tamamlanmaktadır. Bunun aksine, Freud&#;un öğrencilerinden biri olan Erik Erikson (), gelişimin yaşam boyunca devam ettiğine inanıyordu. Erikson, Freud tarafından atılan vakfı aldı ve yetişkinlik ve geç yaşama kadar genişletti. [34]

ELEŞTİRİ 

Erikson&#;un psikososyal gelişim teorisinin önemli bir eleştirisi, öncelikle Avrupalı ​​veya Amerikalı erkeklerin gelişimini tanımlamasıdır. [35] Erikson&#;un kuramı onun aşamaları sıralı olarak kabul ve sadece o anlaşılacağı yaş aralıkları içinde oluşan olmalıdır olup olmadığı sorgulanabilir. İnsanların ergenlik yıllarında sadece kimlik arayışında olup olmadıkları veya diğer aşamaların tamamlanabilmesi için bir aşamanın gerçekleşmesi gerekip gerekmediği konusunda bir tartışma atıf yapılması gerekmektedir ] . Ancak Erikson, bu süreçlerin her birinin yaşam boyunca bir şekilde veya başka bir şekilde gerçekleştiğini ve bu &#;aşamaları&#; yalnızca bu zamanlarda çatışmaların en belirgin hale geldiği için vurgular. [36]

Erikson ile ilgili ampirik araştırmaların çoğu ergenlik ve kimlik oluşturma girişimleriyle ilgili. Teorik yaklaşımı, özellikle ergenlik çağında James E. Marcia tarafından incelenmiş ve desteklenmiştir . [37] Marcia&#;nın iş kimliğinin farklı şekillerde ayırt etmiştir ve ergenlik döneminde en tutarlı kendini kavramını oluşturan bu insanlar erken erişkinlikte samimi ekleri yapmak en yetenekli olanlar olduğu bazı ampirik kanıtlar vardır. Bu, Eriksonian teorisinin erken yetişkinlik krizini çözmek için en iyi donanımlı olanların ergenlik krizini en başarılı şekilde çözenler olduğunu öne süren kısmını desteklemektedir. 

KAYNAKÇA 

  1. Robert Mcg. Thomas Jr., &#;Joan Erikson 95&#;te Öldü; Yaşam Döngülerinde Şekilli Düşünce,&#;New York Times ölüm ilanı, 8 Ağustos Online adresindeseafoodplus.info -eriksonşeklinde-üzerinde-yaşam-döngüsü-ölü-ölüseafoodplus.info .
  2. Crain, William (). Gelişim Kuramları: Kavramlar ve Uygulamalar(6. baskı). Yukarı Eyer Nehri, NJ: Pearson Education, seafoodplus.info
  3. &#;Erikson Eğitimi Ana Sayfası&#; . seafoodplus.info .
  4. Macnow, Alexander Stone, ed. (). MCAT Davranış Bilimi Dergisi. New York: Kaplan Yayınları. s. ISBN.
  5. İnsani gelişme: yaşam süresine psikolojik, biyolojik ve sosyolojik bir yaklaşım : &#;III 5–8 (Oyun Yaşı) Girişimi ve Suçlu Ailesi Amacı&#;.
  6. İnsani gelişme: yaşam süresine psikolojik, biyolojik ve sosyolojik bir yaklaşım : &#;IV 9–12 (Okul Çağı) Sanayi ve Aşağılık Mahallesi, Okul Yeterliliği&#;.
  7. İnsani gelişme: yaşam süresine psikolojik, biyolojik ve sosyolojik bir yaklaşım : &#;V 13–19 (Ergenlik) Kimlik ve Kimlik Karışıklık Grupları Liderlik Modelleri Sadakat&#;.
  8. Kuşaklararası Programlar: Zorunluluklar, Stratejiler, Etkiler, Eğilimler : &#;Birincisi,&#; intamacy vs isolation &#;mücadelesi olarak tanımladığı genç yetişkinliği ( yaş) olarak görüyor.
  9. Kuşaklararası Programlar: Zorunluluklar, Stratejiler, Etkiler, Eğilimler : &#;Orta yetişkinlikte ( yaş),&#; üretkenliğe karşı durgunluk &#;çatışması ortaya çıkar.
  10. Kuşaklararası Programlar: Zorunluluklar, Stratejiler, Etkiler, Eğilimler :
  11. &#;Arşivlenmiş kopya&#;. Arşivlenmişorijinal tarihinde. Erişim tarihi .
  12. Arı, Helen; Boyd, Denise (Mart ). Gelişmekte Olan Çocuk( baskı). Boston, MA: Pearson. ISBN.
  13. Axia Üniversite Materyalleri ()
  14. &#;Sosyal-Duygusal Gelişim Aşamaları &#; Erik Erikson&#; . seafoodplus.info . Çocuk Gelişimi Enstitüsü . Erişim tarihi: 8 Mayıs  .
  15. Allen, Eileen; Marotz, Lynn (). Oniki Yıldan Önce Doğum Öncesi Gelişim Profilleri(4. baskı). Albany, NY: Thomson Delmar Öğrenme. ISBN.
  16. Gross, Francis L. (). Erik Erikson ile tanışın: Düşüncesine Davet . Lanham, MD: Amerika Üniversite Yayınları. s.  ISBN.
  17. Wright, Jr, J. Eugene (). Erikson: Kimlik ve Din . New York, NY: Seabury Press. s. 73 . ISBN.
  18. Stevens, Richard (). Erik Erikson: Giriş . New York, NY: St. Martin Yayınları. ss. 48– ISBN.
  19. Slater, Charles L. (), &#;Durgunluğa karşı üretkenlik: erikson&#;un insan gelişiminin yetişkin aşamasının detaylandırılması&#;, Journal of Adult Development , 10 (1): 53–65, doi :  / a:
  20. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ).
  21. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ), 4,
  22. James Mooney, Joe L. Kincheloe, &#;Erik Erikson&#;, Raymond A. Horn, editörler, Praeger Eğitim ve Psikoloji El Kitabı, Cilt 1 (Praeger, ),
  23. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ),
  24. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ),
  25. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ),
  26. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ),
  27. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ),
  28. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ), –
  29. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ), –
  30. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ), –
  31. Erik H. Erikson, Joan M. Erikson, Yaşam Döngüsü Tamamlandı: Genişletilmiş Versiyon(WW Norton, ), –
  32. Wrightsman, Lawrence S. (). Yetişkin Kişilik Gelişimi . Thousand Oaks, CA: Sage Publications, Inc. s. 61 . ISBN.
  33. Erikson, Erik H. () []. Çocukluk ve Toplum . New York, NY: WW Norton ve Şirketi. s.  . ISBN.
  34. Kail, Robert V. ve Cavanaugh, John C. (). İnsani gelişme: Yaşam boyu bir görüş (3. baskı). Belmont, CA: Thomson / Wadsworth . s.  ISBN.
  35. Gilligan, C. (). Farklı bir sesle: Psikolojik teori ve kadınların psikolojik gelişimi . Harvard Üniversitesi Yayınları.
  36. Erikson, Erik (). &#;Ego kimliği sorunu&#; (pdf) . Amerikan Psikanaliz Derneği Dergisi . 4: 56– doi :  /  . Erişim tarihi:  .
  37. Marcia, James E. (). &#;Ego kimlik durumunun geliştirilmesi ve doğrulanması&#; (PDF). Kişilik ve Sosyal Psikoloji Dergisi . 3 :  doi :  / h . PMID  . Erişim tarihi:  .
Zaten Destekçiyim

Erikson'un psikososyal gelişim teorisi, bir kişinin doğumdan ölümüne kadar sağlıklı bir birey olması için geçmesi gereken 8 evreyi ifade eder. Erik Erikson'un teorisine göre kişi, her evrede kişiliğinin gelişimi için olumlu veya olumsuz sonuçları doğurabilecek bir dizi psikososyal çatışma yaşamaktadır. Kişi, bu evrelerde meydana gelen çatışmaları başarıyla tamamlarsa, yaşamının geri kalanında kendisine fayda sağlayacak erdemleri kazanacaktır. Ancak evrelerin başarıyla tamamlanmaması, daha sonraki evrelerin de tamamlanmasını da zorlaştıracaktır. Bu da sağlıklı bir kişilik ve güçlü bir benlik duygusu için gerekli olan temel becerilerin geliştirilememesine sebep olabilir.

Erikson vs. Freud

Erik Erikson, psikososyal gelişim teorisini oluştururken, psikanalist Sigmund Freud'un psikoseksüel gelişim teorisinden etkilenmiştir. Fakat Freud'un aksine psikoseksüel gelişim yerine psikososyal gelişime odaklanmıştır. Psikososyal gelişim, temelde bireyin psikolojik ihtiyaçları ("psiko") ile toplumun ihtiyaçları ("sosyal") arasındaki çatışmayı ifade eder.

Sigmund Freud’un gelişim teorisine göre kişilik gelişimi büyük ölçüde ergenlik döneminde tamamlanır. Erikson'un psikososyal gelişim teorisi ise özellikle çocukluk evrelerinde Freud'un teorisiyle benzerlik gösterse de sosyal deneyimin ve kişilik gelişiminin yaşam boyu devam ettiğini ifade etmektedir. Yine Freud'un teorisinden farklı olarak evrelerdeki vurgu, cinsel ögeler yerine, gelişim evrelerinde ortaya çıkan ego nitelikleri üzerindedir. Bu yüzden Erikson'un teorisine göre yaşam boyu gerçekleşen sosyal etkileşim ve sosyal ilişkiler kişiliğin gelişiminde büyük rol oynamaktadır.

Erikson'un Psikososyal Gelişim Evreleri

Erik Erikson, gelişimi 8 ayrı evre ile açıklamıştır. Bu evrelerin her birinde insanların gelişimini etkileyen bir dizi çatışma meydana gelmektedir. Bu çatışmaların başarılı şekilde üstesinden gelinmesi yaşamın diğer dönemlerinde fayda sağlayacak beceriler sağlarken, başarısızlık temel becerilerin geliştirilmemesine sebep olmaktadır. Her evre, bir sonraki evredeki çatışmaların ele alınmasında etkili olsa da herhangi bir evredeki başarısızlık yaşamın ileriki dönemlerinde telafi edilebilmektedir.

1. Umut Evresi: Güven vs. Güvensizlik (Oral-Duyusal, Bebeklik, 1 Yaş Altı)

Erikson’un psikososyal gelişim teorisinin ilk evresi, bebeklik dönemini ifade eder. Bebeğin doğumu ile başlar ve yaklaşık 18 aylık olana kadar devam eder. Bu evre ayrıca Freud’un psikoseksüel gelişim teorisinin ilk evresi olan oral evreye karşılık gelmektedir.

Erikson'un teorisine göre bu evrede ortaya çıkan durum bir uçta güven, diğer uçta ise güvensizliktir (İng: "trust vs. mistrust"). Burada bebeğin bir nevi kendine sorduğu soru şudur: "Dünyaya güvenebilir miyim?"

Bilindiği üzere bebekler dünyaya geldiklerinde başkalarına bağımlıdırlar. Yiyecek, giyecek, güven ve sevgi dahil olmak üzere, hayatta kalmak için gerekli bir dizi durum için ebeveynlerine ihtiyaç duyarlar. Teoriye göre, bebeğin kendine ve başkalarına güvenmesi bu bakımın kalitesine bağlıdır.

Neden Desteğe İhtiyacımız Var?

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor. Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak Daha fazla göster

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Destek Ol

İhtiyaçları ortaya çıktığı anda karşılanan, rahatsızlıkları çabucak giderilen ve kendisiyle oynanıp konuşulan bir bebek dünyanın yaşamak için güvenilir olduğuna ve insanların güvenilir olduğuna dair bir duygu geliştirir. Bunun aksine ihtiyaçları karşılanmayan ve ihmal edilen bebeklerde dünyaya ve özel olarak da insanlara karşı güvensizlik gelişecektir. Gelişimin bu evresinde geliştirilmeyen güven duygusu daha sonraki gelişim evrelerine taşınabilir.

Elbette bu güven ve güvensizlik duygusu yalnızca gelişimin ilk evresine ortaya çıkan ve bir daha karşılaşılmamak üzere çözümlenen bir durum değildir. Birbirini izleyen evrelerde yeniden ortaya çıkabilmektedir.

Örneğin, bir güvensizlik duygusu ile büyüyen çocuk okul hayatında karşılaştığı iyi bir öğretmene karşı güven duygusu geliştirebilir. Tam tersi şekilde, güven duygusu ile büyüyen bir çocuk ebeveynlerinin incitici kavgalarına şahit olması ya da ebeveynlerinin boşanması yüzünden bir sonraki evrede güvensizlik duygusu geliştirebilir.

Shutterstock

2. İrade Evresi: Özerklik vs. Utanç/Kuşku (Müsküler/Anal, Yürüme Çağı, Yaş)

Özerkliğe karşı kuşku evresi (İng: "autonomy vs. shame/doubt"), 1,5 ila 3 yaş arasındaki erken çocukluk döneminde gerçekleşir. Bu evre, aynı zamanda Freud'un psikoseksüel gelişim teorisindeki anal evreye karşılık gelmektedir. Erikson’a göre bu evredeki çocuklar fiziksel beceriler ile birlikte kişisel kontrol ve özerlik geliştirir. Bu evrede çocuklar, kendilerine bir nevi şu soruyu sorarlar: "Kendim olmam normal mi?"

Bu dönemdeki çocuklar yürümeye başlamak dışında itme, çekme, tutma, tırmanma gibi birçok davranış geliştirir. Çocuklar bu yeni başarılarından dolayı çoğunlukla gurur duyarlar. Bu yüzden bir çocuk, çikolata kutusunu açmak gibi yetişkinlere ufak ve önemsiz gibi gözüken bazı davranışları kendileri yapmak isteyebilir. Ebeveynler veya bakıcılar, çocuğun bu eylemlerini olumlu şekilde karşılar ve buna uygun davranırlarsa çocuk çevresini kontrol edebileceğine dair bir özerklik duygusu geliştirecektir. Aksine çocuğun yapabileceklerini onun yerine yapan sabırsız ebeveynler çocuğun kuşku geliştirmesine sebep olacaktır.

Elbette her ebeveynin çocuğu için evhamlı olduğu ve ona yardım etmeye fazla hevesli olduğu dönemler olması normaldir. Çocuklar masum denebilecek bu korumacı davranışları unutacaktır. Ancak sürekli ve yoğun bir şekilde gerçekleştirilen korumacı bir bakım ve çocuğun altını ıslatması gibi davranışlara gösterilen sert tepkiler çocuğun dünyayı kontrol edebileceğine ilişkin büyük bir kuşku geliştirmesini pekiştirecektir.

Gelişimin bu evresinde geliştirilen özerklik ve kuşku dengesi daha sonraki evrelerde olumlu veya olumsuz yönde değişebilir. Ancak kuşkudan daha ağır basan bir özerklik geliştiren çocuklar diğer evrelerde özerklik geliştirme konusunda daha başarılı olacaktır.

Erikson’a göre özerklik ve kuşku arasında denge kuran çocuklar akılla ve sınırlar içinde hareket etmelerini sağlayacak iradeye sahip olacaktır.

3. Amaç Evresi: Girişkenlik vs. Suçluluk (Lokomotor/Genital, Erken Çocukluk, Yaş)

Psikososyal gelişimin bu evresinde 3 ila 5 yaşları arasındaki çocuklar oyun ve diğer sosyal etkileşimleri yönlendirmeye başlar. Bu dönemde çocuklar daha bağımsız bir şekilde eylemler gerçekleştirmeye başlayarak bir amaç veya hedef duygusu geliştirir. Bu evrede çocuklar, kendilerine bir nevi şu soruyu sorarlar: "Bir şeyler yapmam, hareket etmem, belli şekillerde davranmam normal mi?"

Çocuğun bu dönemde girişkenlik ve suçluluk duygularını (İng: "initiative vs. guilt") geliştirmesi genellikle ebeveynlerinin onun bağımsız eylemlerine verdiği tepkilere bağlıdır. Koşmak, bisiklete binmek, düşmek gibi çocuğun kendi kendine gerçekleştirdiği etkinliklerde yeteri kadar özerklik verilirse çocuk girişkenlik duyguları geliştirecektir. Aksine ebeveynlerin çocuğun kendi kendine başlattığı bu etkinlikleri saçma veya anlamsız bulduğunu hissettirmesi çocuğun diğer aşamalara da taşıyacağı bir suçluluk duygusu geliştirmesine sebep olacaktır.

4. Yeterlik Evresi: Beceriklilik vs. Aşağılıklık (Gecikme, Orta Çocukluk, Yaş)

Beceriklilik ve aşağılık duygusu arasındaki sosyal kriz (İng: "industry vs. inferiority"), 5 ila 12 yaş arasındaki çocukluk döneminde ortaya çıkar. Bu evre erken okul yılları olarak da bilinir ve Freud’un psikoseksüel gelişim teorisindeki latent evreye karşılık gelmektedir. Bu evrede çocuklar, kendilerine bir nevi şu soruyu sorarlar: "İnsanlar ve eşyalardan oluşan bu dünyada hayatta kalabilir miyim?"

Bu evrede çocuk, dama veya satranç gibi belirli kurallara uyulması gereken oyunları oynayabilmeye başlar. Aynı zamanda okulda spor, sanat gibi yeni sosyal aktiviteleri gerçekleştirir. Ebeveynleri veya öğretmenleri tarafından etkinlikle bulunma çabaları desteklenen ve sonucunda takdir edilen çocuklar beceriklilik duygusu geliştirecektir. Aksine çocuğun gerçekleştirdiği etkinlikler ebeveynleri tarafından yalnızca ortalığı dağıtma veya yaramazlık olarak görülüp desteklenmediğinde çocuk aşağılık duygusu geliştirecek ve başarılı olma konusunda şüphe duyacaktır.

Erikson’a göre bu evrede çocuğun hayatı yalnızca evinden ibaret olmadığından kişilik gelişiminde aile dışındaki kurumların rolü artacaktır. Örneğin evde becerileri kötülenmiş veya etkinliklerinde desteklenmemiş bir çocuk, duyarlı bir öğretmenin çabalarıyla yeniden beceriklilik duygusu geliştirebilir. Sonuç olarak çocuğun beceriklilik veya aşağılık duygusu geliştirmesi yalnızca ebeveynlerinin bakımına değil, başka yetişkinlerin davranış ve tepkilerine de bağlıdır.

Edebiyat Seti 3 (6 kitap)

Dilenciler ve Kibirliler

Albert Cossery

“Hayatı yaşamadan öğretmek cehaletin işlediği en iğrenç suçtu.”

İnsan ilişkilerine ve topluma getirdiği nüktedan ve kışkırtıcı bakışla Batı kültürünün son gerçek anarşist yazarı kabul edilen Albert Cossery’nin döneminin avangard yazarlarının aksine can sıkıntısı ve muğlaklıklardan uzak romanı, adaletsiz toplumların düzenini bozan hırsızlar, züppeler, dilenciler ve yersiz yurtsuzlardan oluşuyor. Eski felsefe hocası ve dilenci Gohar, uyuşturucu satıcısı ve şair Yeghen, otoriter ve eşcinsel polis amiri Nur El Dine, Kahire sokaklarında bir araya geliyor. Peki, toplumsal norm ve heveslere karşı çıkarken iç huzuru nasıl koruyorlar? Fakirliğin ortasında, usanmaz devlet güçlerinin durduramadığı yaşam enerjisini nasıl muhafaza ediyorlar?

&#;Karakterlerinin içinden geçtiği dinmeyen hüzne ve beyhudeliğe rağmen, Cossery her eserinde boyunduruğa karşı insanlardaki inatçı inancın gücünü göstermeye devam ediyor.&#;

—Henry Miller

&#;Bir efsane… Otoritenin tüm biçimlerini çürüten yakıcı bir hiciv onunkisi. Mesajı çok açık: Cennet kaybolmadı, sadece hepimiz dünyanın cennetvari sadeliğinin tadına varamayacak kadar meşgulüz.&#;

—Guardian

&#;Camus gibi Cossery de ahlaki soruları absürdün filtresinden geçirerek inceler; Miller gibi o da başıboşları kucaklar. Bununla birlikte onun yazınında çok güçlü bir politik görev duygusu vardır. Cossery’e göre en şiddetli isyan edimi,iştirak etmemeyi tercih etmektir.&#;

—Los Angeles Times

&#;Albert Cossery&#; her gün karşımıza çıkması gereken bir isim. O kadar iyi ki: kusursuz bir üslupçu, boyun eğmez bir mizahçı, en önemli meselesi ise “her şeyin yanlış olduğu bir dünyada” hevesin beyhudeliği.&#;
—David Ulin, Los Angeles Times

Düzen Adamı

Alberto Moravia

Düzen Adamı çocukluğundan itibaren normalliğin peşine düşen Marcello’nun hayatı ekseninde toplumsal

alışkanlıkların ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. Alberto Moravia kahramanı Marcello’nun takıntı

derecesindeki normallik arzusunu bir dürtü olarak tarif ediyor: “Kabul gören genel bir kurala uyma

iradesiydi, farklı olmak suçlu olmak anlamına geldiğine göre başkalarına benzeme isteğiydi” onunki.

“Maneviyatla sanatsal bütünlüğün nadiren rastladığımız birleşimi Moravia’yı Avrupa’nın en iyi yazarları

arasına yerleştiriyor.”

&#; John Burnside, Guardian

“En önemli romanı Düzen Adamı’nda Moravia, sinik fırsatçılar ülkesinde cinsellikle siyaset arasındaki

karmaşık ilişkiyi keşfediyor.”

&#; Rachel Donadio, New York Times

HAV

Jan Morris

Ursula K. Le Guin’in Önsözüyle

Hav kurmaca bir şehir devleti, bir Akdeniz şehri, sokaklarında Türkçenin, Ermenicenin, Rumcanın, Arapçanın, Rusçanın, İtalyancanın bir arada duyulduğu bir coğrafya. Yirmi yıl arayla bu coğrafyaya giden bir seyyah yazar, şehrin iki yakın dönemi arasındaki siyasi, kültürel, yaşamsal doku değişimlerini nefis bir dille anlatıyor.

Önce yılının Hav’ını tanımaya başlıyoruz, sonra bir “Müdahale” oluyor, altüst oluyor şehir, yirmi yılın ardından aynı yere dönüyoruz, yirmi birinci yüzyılın Yeni Hav’ına, Kutsal Mirmidon Cumhuriyeti’ne. Eskisinin izini sürmeye çalışsak da zorlanıyoruz, şehrin tarihini bağnaz bir bakışla baştan yazanların eliyle görgüsüzlüğün tüm şehirde itinayla teşhir edildiğini görüyoruz.

Hav hibrit edebiyatın usta bir örneği, seyahat edebiyatıyla bilimkurguyu bir araya getiriyor. Hav diye bir şehir yok ama pekâlâ olabilir.

“Hav, tüm Akdeniz tarihinin, âdetlerinin ve politikasının birkaç bin yılına tutulmuş bir ayna gibi&#; Suudi Arabistan, Türkiye veya Downing Street’in geçmişine ve mevcut haline gerçekten vâkıf, son derece gerçekçi, kesinlikle gözleme dayanan bir eser. Ciddi bilimkurgu eserleri hayal ürünlerinin değil bir gerçekçiliğin biçemidir; Hav alternatif bir coğrafyanın ne kadar kullanışlı olabileceğine mükemmel bir örnek. Eğer bilimkurguyu bilmedikleri nispetle küçük gören üstatların ahmakça züppelikleri aklınızı çelip de Hav’a sırtınızı çevirirseniz hem yazık olur hem de çok büyük bir kayıp.”

Ursula K. Le Guin

“Hav’ı okuyan hangi seyahat yazarı gerçekten var olan bir yeri anlatmaya devam etsin ki? Hibrit edebiyatın güçlü bir örneği Hav; hem başlı başına mükemmel bir kurmaca hem de Lawrence, Burton ve Blanch gibi yenilmez seyahat yazarlarına nükteli bir saygı duruşu.”
Elaine Kendall, Los Angeles Times

“Dokunaklı bir aşk mektubu [Hav], görünmez bir şehre değil, yaşamın kendisine yazılmış. Morris bize ‘şimdi ve burada’yı anlatmak için hayali bir gurbetin hikâyesini kaleme almış.”

Peter J. Conradi, The Independent

“Jan Morris gezegende ilginç neresi varsa neredeyse hepsini anlamak için edebi kabiliyetiyle muhabirlik görüsünü işe koşuyor. Kaleme aldıkları arasında Hav’ın eşsiz bir yeri var, belki de kavrayış bakımından en kuvvetli eserlerinden biri.”

Donald Morrison, Time

“’te ilk yayımlandığında gerçek bir yer sanılarak kafası karışmış seyahat acentelerini boş yere aramış insanlar. Boşuna değil ama, Morris’in hayal gücü hayranlık uyandırıyor, kurmaca şehir devleti dört başı mamur bir yer ve olağanüstü bir yer. Hav, Akdeniz Yarımadası’nın doğusunda, soğan kubbeleri, minareleri ve parlak olduğu kadar karmaşık tarihiyle insana son derece inandırıcı geliyor. Hav’ın geçmişi yaşanmış olaylarla ustaca örülmüş; şimdisiyse soluk ve yalıtılmış, insana rahatsız edici bir şekilde kayıp bir dünyayı gözetliyormuş hissi veriyor.”
Publishers Weekly

“Şehrin tüm tarihi bu güzel edisyonda bir araya geliyor. Okurlarsa en çok ilk bölümü sevmeye devam ediyor, yani Akdeniz Ekspres’in son durağı olan Hav’ın ilk haline yapılan o nostaljik gezinin güzel anlatımını. O romantik hırpani şehir (eğer bir zamanlar gerçekten vardıysa bile) artık yok. Fakat ne yazık ki Kutsal Mirmidon Cumhuriyeti (başka başka isimlerde) bugün hâlâ gerçekliğini koruyor.”

Michael Dirda, The Washington Post

Müzikli Beyin
Latin Amerika’nın usta kalemi César Aira, kısacık romanlarının yanı sıra öyküleriyle de tecrübeli edebiyat okurunun radarına takılıyor. Sıradan olayların, hatta kendi hayatına dair bazı unsurların üzerine kurguladığı, bağlamından sapan gerçeküstü metinleriyle Aira okurunu, zihninin karmaşık ve soyut patikalarında beraber çıkacakları kısa yürüyüşlere davet ediyor.

Tanrı’nın doğum gününü kutlayan maymunlar, varoluşunu sorgulayan çömleçikuşu, Mona Lisa’nın dünyaya yayılıp kendilerine yeni hayatlar kuran boya partikülleri, yolunu kaybetmiş çizgi roman serserileri, gezici sirklerin doğaüstü yaratıkları… Aira’nın hikâyelerinde tüm bu tuhaf karakterler, gündelik hayatın sıradanlığı içinde ete kemiğe bürünüyor.

“Aira’yı okumaya başladığınızda, durmak istemeyeceksiniz.”

Roberto Bolano

&#;Arjantinli yazar César Aira, avangard tekniklerle uğraşan seçkin bir minyatürcü. Çalışmalarındaki neşeli edebi oyunculuğu ve hikâye-içinde-hikâyeleriyle, Vladimir Nabokov ve Italo Calvino&#;yu andırıyor.&#;

The Wall Street Journal

Sessizliğin Yanıtı &#; Bir Dağ Hikâyesi

Max Frisch

Sonsöz: Peter von Matt

“Rüzgârlar gibidir hayatımızın imkânları, yine de insan neden cesaret etmez ki yelken açmaya? Her şey yaşanmamış bir hayattan daha iyidir, hatta felaket bile – acı, ümitsizlik, cürüm, her şey ama her şey boşluktan daha iyidir!”

Sessizliğin Yanıtı hayatın sıradanlığına, beyhudeliğine katlanamayan otuz yaşındaki bir adamın varoluşunun sınırlarını zorladığı bir kendini arayış hikâyesi. Max Frisch, kendi yaşamından da ipuçları barındıran bu ilk dönem eserinde, heba edilmiş bir hayatın tek sorumlusunun o hayatın sahibi olduğunu gösteriyor bize.

“Sessizliğin Yanıtı burjuva dünya görüşünün hayata geçirilmesi fikriyle uzlaşmanın peşi sıra gelecek krizi daha başından ele alır.”

&#; Peter von Matt

Yedi Deli Adam

Roberto Arlt

Yedi Deli Adam, kendisine sürekli acı veren ruhunu görüp anlamaya çalışan bahtsız bir adamı ve etrafında şekillenen karanlık, absürd olaylar silsilesini anlatıyor. Delilik nöbetleriyle, ruhun ve zihnin tikleriyle, birbirinden ilginç karakterlerle, devrimci, anarşist yaklaşımlarla dolu, yazıldığı dönemin Buenos Aires’inin çarpıcı bir portresini çizen roman, Roberto Arlt’ın başyapıtı kabul ediliyor.

“Âcizane, Arlt’ın İsa olduğunu varsayalım. Dolayısıyla Arjantin İsrail, Buenos Aires de Kudüs’tür&#; Arlt keskin zekâlı, tehlikeyi göze alan, koşullara ayak uydurabilen, doğuştan hayatta kalma becerisine sahip biri&#; hiç kuşkusuz Arjantin ve Latin Amerika edebiyatının önemli bir parçası.”

— Roberto Bolaño

“Kitaptaki karakterler okurun ruhuna adeta musallat oluyor.”

—Julio Cortázar

“Bu kıyılarda edebiyat dâhisi olarak adlandırılacak biri varsa o Roberto Arlt’tır&#; sanattan ve büyük, tuhaf bir sanatçıdan&#; doğduğu şehri herkesten daha iyi, muhtemelen ölümsüz tangolar yazmış olanlardan bile daha derin anlamış birinden bahsediyorum.”

—Juan Carlos Onetti

Devamını Göster

Edebiyat Seti 3 (6 kitap)

Satın AlTüm Ürünler

5. Vefa Evresi: Kimlik Kazanma vs. Rol Karışıklığı (Ergenlik, Yaş)

Kimlik kazanmaya karşı rol karışıklığı (İng: "identity vs. role confusion"), 12 ila 18 yaşları arasındaki ergenlik döneminde ortaya çıkar. Bu dönemde ergenler inanç, amaç ve değerlerini araştırarak bir kimlik oluşturmaya çalışırlar. Bu evrede çocuklar, kendilerine bir nevi şu soruyu sorarlar: "Ben kimim ve kim olabilirim?"

Freud’un teorilerine göre bu evrede erken çocukluk problemlerinin yeniden uyanışı gerçekleşir ve çocuk kendine yeni bir ortak, eş bulmaya çalışarak sorunu çözmeye çalışır. Erikson’un teorisine göre ise fizyolojik değişimlerin yanında ruhsal olarak da değişimler yaşanır. Bu evrede ergenler, başkalarının düşünceleri ile ilgilenmeye ve diğerlerinin kendileri hakkında düşündüklerini irdelemeye başlar. Kısacası herkesin yaşadığı şekilde “ben kimim?”, “topluma nasıl uyum sağlarım”, “ne olmak istiyorum?” gibi sorular sorarak yeni düşünceler geliştirir.

Erikson’a göre ebeveynlerin çocuğun gelişiminde doğrudan etkili olduğu evrelerin aksine, bu evrede ebeveynlerin dolaylı bir etkisi vardır. Eğer genç, bu evreye gelene kadar ebeveynleri sayesinde güven, özerklik, girişkenlik ve beceriklilik duyguları geliştirdiyse anlamlı bir kimlik yaratması daha olası olacaktır. Tam tersi şekilde ergenliğe güvensizlik, kuşku, suçluluk ve aşağılık duyguları ile başlayan gencin bu evreyi başarılı şekilde tamamlaması daha zor olacaktır. Sonuç olarak, ergenliğin başarıyla tamamlanması ve güçlü bir kimlik kazanılması daha önceki gelişim evrelerine bağlıdır.

Kötü bir çocukluk geçiren veya zor koşullar sebebiyle kimlik duygusuna erişemeyen genç, rol karışıklığı duygusu geliştirecektir. Kısacası "Ben kimim?", "Ne istiyorum?" gibi sorulara yanıt veremediği bir durum ortaya çıkacaktır. Bunun sonucunda etrafındaki kişilerin onun için öngördüğünün tersi olumsuz bir kimlik arayışına girebilir.

6. Aşk Evresi: Yakınlık vs. İzolasyon (Erken Yetişkinlik, Yaş)

Yakınlığa karşı izolasyon (İng: "intimacy vs. isolation), yaklaşık 18 ila 40 yaşları arasındaki genç yetişkinlik döneminde gerçekleşir. Bu evredeki ana çatışma, aile dışındaki diğer insanlarla kurulan sevgi, samimiyet ve bağlılık gibi ilişkilerin etrafında şekillenir. Bu evrede insanlar, kendilerine bir nevi şu soruyu sorarlar: "Ben, aşık olabilir miyim?"

Erikson’a göre bu ilişkiler her zaman romantik veya cinsel olmak zorunda değildir. Aynı zamanda başkalarıyla güçlü bağlar kurmayı da içermektedir. Örneğin tehlikeli koşullar altında askerlik yapan erkekler birbirine karşı bağlılık ve yakınlık duygusu geliştirebilir.

Bu evrenin başarılı şekilde tamamlanması, mutlu ilişkilerin oluşması veya ilişkilerin güven ve bağlılık içermesi ile sonuçlanacaktır. Tersine bu evreyi başarılı şekilde tamamlayamayan bireyler başkalarıyla yakınlık kurmaktan kaçınabilir; bağlılık ve yakın ilişkilerden korkabilir. Bu, bireyin insan ilişkilerinden uzak durduğu bir izolasyona, yalnızlığa ve bazen derin depresyonlara sebep olabilir.

Erikson, bir önceki evreyi başarılı şekilde tamamlayamayan ve güçlü bir kimlik duygusuna sahip olmayan bireylerin güçlü ve kararlı insan ilişkileri kurmakta zorluk yaşayacağını ifade etmiştir.

7. Umursama Evresi: Üretkenlik vs. Durağanlık (Orta Yetişkinlik, Yaş)

Üretkenliğe karşı durağanlık veya kendine dönüklük (İng: "generativity vs. stagnation"), 40 ila 60 yaşları arasındaki yetişkinlik döneminde gerçekleşir. Bu evre başkalarına katkı sağlama ve dünyada iz bırakma gibi uzun vadeli eylemler etrafında şekillenir. Bu evrede insanlar, kendilerine bir nevi şu soruyu sorarlar: "Hayatımı işe yarar kılabilir miyim?"

Bu yetişkinlik döneminde insanlar, çocukları üzerinde bir katkı sağlama, dünyayı genç kuşaklar için daha iyi bir yer haline getirme ve toplum ile ilgilenme gibi eğilim gösterirler. Çocukları doğru şekilde yetiştirmek, toplumsal faaliyetlere katılarak üretkenlik yoluyla toplumun bir başkası olmak isterler. Bu evrede başarılı olan bireyler kendilerini başarılı ve yararlı hissederler. Başarısız olan bireyler ise dünyaya yetersiz bir katılım sağlarlar. Dünyaya katkı sağlamanın bir yolunu bulamamak kendilerini faydasız ve durağan hissetmelerine sebep olur. Bunun sonucunda içindeki bulundukları topluluklara karşı ilgisiz ve bağlantısız hissedebilirler.

Bu evredeki yetişkinlerin ana görevleri şöyle özetlenebilir:

iStockphoto

8. Bilgelik Evresi: Ego Bütünlüğü vs. Umutsuzluk (Geç Yetişkinlik, 65+ Yaş)

Psikososyal gelişimin son evresi olan ego bütünlüğüne karşı umutsuzluk (İng: "ego integrity vs. despair"), 65 yaş üstü yetişkinlik döneminden ölüme kadar olan zaman dilimini kapsar. Bu evrede birey, yaşamını irdeleyerek geçmişe dair başarı ve başarısızlıkları düşünmeye, hayatlarından memnun olup olmadıklarını düşünmeye başlar. Bu evrede insanlar, kendilerine bir nevi şu soruyu sorarlar: "Bugüne kadar olduğum kişi normal mi?"

Tahmin edileceği gibi bu dönemde insanlar genellikle emekli olmuş, belki torun sahibi olmuş, üretkenliği azalmış ve hayatı düşünsel olarak keşfetme üzerine daha fazla eğilim göstermeye başlamıştır. Bu dönemde hayatı üzerine düşünmeye ve geçmiş olayları tekrardan gözden geçirmeye başlayan birey, hayatı hakkında bir başarı duygusu hissettiğinde ego bütünlüğü geliştirmiş olacaktır. Bunun aksine geçmişini kaçırılmış fırsatlar ve başarısızlık olarak gören veya hedeflerini gerçekleştiremediğini düşünen bireyler umutsuzluğa kapılacaktır. Bu bireylerin depresyona girmesi ile sonuçlanabilir. Bu evreyi başarıyla tamamlanması ise bilgelik erdemine yol açacaktır.

Bu evrede bireyin birçok şeye yönelik ilgisinde bir yenilenme olabilir. Bunun, yaşamın bu dönemindeki bireylerin özerk olmaya çabalamalarından kaynaklandığına inanılmaktadır. Bedenleri ve zihinleri zayıflamaya başladığında, insanlar bir denge duygusu bulmak isterler. Her şey için başkalarına bağımlı olmalarına gerek kalmaması için özerkliklerine sarılacaklardır. Erikson, bu aşamadaki yetişkinlerin, bütünlük geliştirmek için farklı yaşlardaki diğer insanlarla ilişkilerini sürdürmelerinin de önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Erikson'un Psikososyal Gelişim Teorisine Yönelik Eleştiriler

Erikson'un psikososyal gelişim teorisine yönelik büyük bir eleştiri, onun öncelikli olarak Avrupalı ​​veya Amerikalı erkeklerin gelişimini tanımlamasıdır. Benzer bir eleştiri, coğrafyadan bağımsız olarak Freud'un psikoseksüel teorisi için de geliştirilmiştir.

Erikson'un teorisinde geçen evrelerinin belirtilen sırada yaşanıp yaşanmadığı ve yalnızca Erikson tarafından ileri sürülen yaş aralıklarında meydana gelip gelmediği konusunda da şüpheler bulunmaktadır. İnsanların sadece ergenlik yıllarında kimlik arayışında olup olmadığı ya da diğer aşamalar tamamlanmadan önce bir aşamanın mı olması gerektiği konusunda bir tartışma vardır. Ancak Erikson, bu süreçlerin her birinin yaşam boyunca şu ya da bu biçimde gerçekleştiğini belirtir ve bu "aşamaları" vurgulamanın tek nedeni, çatışmaların bu zamanlarda en belirgin hale gelmesidir.

Erikson'un psikososyal gelişim teorisine yönelik bir başka eleştiri de, onun bu gelişim aşamalarına neyin sebep olduğu veya bunların nasıl çözüldüğü hakkında ayrıntılara girmemesidir. Bir kişinin her aşamada nasıl geliştiğiyle sonuçlanan deneyimler hakkında çok az bilgi vardır. Her aşamanın nedenleri hakkında belirsiz ayrıntılar olduğu gibi, her aşamanın nasıl geliştiğini ve bir sonraki aşamaya nasıl dönüştüğünü de tartışmaz. Bu teori, bir sonraki aşamaya geçmek için çatışmayı çözmek için gerekli adımları ortaya koyamamaktadır.

Teoriye getirilen bir başka eleştiri ise, Erikson'un teorisinin insanlık ve insanın kendini iyileştirici gücüne vurgu yaparak aşırı iyimser bir görüş ortaya koymasıdır.

Sonuç

Sigmund Freud'un teorileri genellikle erkek merkezli bir bakış açısını temsil ettiği ve çocukluk dönemlerinde cinselliğe aşırı vurgu yaptığı için eleştirilmiştir. Erik Erikson, Freud'un teorilerinden etkilense de fizyolojik etkilerin dışında sosyal ilişkiler ve ruhsal değişimlerin de kişilik üzerinde etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca Freud'un aksine, kişiliğin gelişiminde yalnızca çocukluk deneyimlerinin etkisi olmadığını, kişiliğin yaşam boyu devam eden deneyimler sonucunda oluştuğunu vurgulamıştır. Bu düşünce klinik psikolojide yetişkin sorunlarını yalnızca çocukluk deneyim ve travmalarının bir kalıntısı olarak ele almaktan kurtarmıştır. Bu bakımdan psikolojide yaşamın sonraki dönemlerinin kavramsallaştırılmasında büyük bir önemi olduğunu söyleyebiliriz.

Freud örneğinde olanın aksine, Erikson'un teorisinin en azından bazı kısımları deneysel olarak doğrulanabilmiştir. Teoriye yönelik olarak yapılan ampirik araştırmaların çoğu, onun ergenlik hakkındaki görüşleri ve kimlik oluşturma girişimleriyle ilgilidir. Erikson'un teorik yaklaşımı, özellikle ergenlikle ilgili olarak James E. Marcia'nın deneysel yaklaşımıyla incelenmiş ve elde edilen sonuçlar, Erikson'un öngörülerini desteklenmiştir: Marcia'nın çalışması, farklı kimlik biçimleri arasında ayrım yapmıştır ve ergenlikte en tutarlı benlik kavramını oluşturan kişilerin, erken yetişkinlik döneminde en yakın bağlanmaları yapabilen kişiler olduğuna dair bazı ampirik kanıtlar ortaya koyabilmiştir. Bu, Erikson teorisinin, erken yetişkinlik krizini çözmek için en iyi donanıma sahip olanların, ergenlik krizini en başarılı şekilde çözen kişiler olduğunu öne süren kısmını desteklemektedir.

Tüm bunlar, Erikson'un teorisinin, ampirik destekten yoksun olmaya daha açık olan Freudyen teorilere karşı bir denge oluşturduğunu göstermektedir.

Alıntı Yap

Okundu Olarak İşaretle

Paylaş

Sonra Oku

Notlarım

Yazdır / PDF Olarak Kaydet

Bize Ulaş

Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git

Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?

Kaynaklar ve İleri Okuma

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

seafoodplus.info kaynağı değiştir]

Frankfurt'ta Danimarkalı bir annenin çocuğudur. Evlilik dışı bir ilişki sonucu dünyaya gelmiştir ve sonrasında annesinin Yahudi bir iş adamı ile evliliği nedeniyle bir Yahudi olarak yetiştirilmiştir. Ailesi bu durumu kendisinden uzun süre saklamıştır ve bu olayın kendisini kimlik üzerine düşünmeye ve araştırmaya ittiği genellikle iddia edilir.

Viyana'da Sigmund Freud'un kızı Anna Freud ile tanışmış ve kendisine psikoanaliz uygulatmıştır. Yaşadığı deneyim üzerine kendisi de bir psikoanaliz eğitimi almaya karar vermiştir. 'te eğitimini tamamladığında Naziler iktidara geliyordu. Bunun üzerine eşi ile birlikte önce Danimarka'ya, sonra da Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmiştir. Boston'a yerleşmiş, Yale ve Harvard Üniversiteleri dahil pek çok kurumda akademik ve yönetim görevleri almıştır.

Gelişim teorisi[değiştir

Sunumlar

Erik Erikson () , Freud’un yanında bir psikanalist olarak yetişmiş olmakla birlikte, insanın gelişimini açıklarken ilgisini patolojik bireyden sağlıklı insana, psişik süreçlerden psikososyal süreçlere, anne babadan topluma, pregenital kişilik oluşumundan tüm yaşamı kapsayan kimlik oluşumuna kaydırarak, zengin bir kuram oluşturmuştur.

Erikson ego gelişimini psikososyal gelişim dönemleri içinde ele alırken psikanalitik ve psikolojik açıklamalardan birlikte yararlanmıştır, ancak bunları kuamında sistematik olarak ayrıştırmamıştır. Gelişimi, biyolojik, psikolojik (ego süreci), toplumsal süreçlerle  açıklamıştır. Örn: bireyin kaygısı, aynı zamanda bedensel gerginlik ve toplumsal düzeyde de panik olarak yaşanmaktadır (Erikson ). Ayrıca Erikson (), bedensel ve bilişsel gelişimi belirleyici ve önemli bir pozisyonda görmüştür. Çocukluk döneminde gelişen somut işlemler, çocuğun çalışıp başarma, üstesinden gelme yetisi için esastır.  Erikson’a () göre dış dünya (outer world) bireyin toplumsal çevresi, çevresinde onun bakımını üstlenen ya da önem verdiği insanlardır. Toplumda var olan temel kültürel ve sosyal süreçler, bu insanlar vasıtasıyla egonun işlev göstermesine ve gelişmesine katkıda bulunur. Birey ve toplum arasında karşılıklı organizasyonun yer alabilmesi için çatışmadan bağımsız destekleyici bir psikososyal ortam gerekir.

Erikson’un sekiz evresi () klasik tabloda sekiz basamaklı merdiven biçiminde bir köşegen oluşturur. Her döneme ait kriz yada krizin sonunda elde edilen psikososyal güçlülük, bütün diğer dönemlerdeki krizlerle ve egonun güçlenmesiyle ilişki gösterir. Erikson kriz yada çatışmayla gelişim kavramının birlikte bağdaşmaz gibi görünebileceğini, ancak ‘kriz’ i ileriye yada geriye götürebilecek, can alıcı önemde dönüm noktası anlamında kullandığını belirtmiştir ().

Esasen birey açısından bakıldığında, her gelişimsel dönemde bireyin sağlıklı kendilik gelişimi için başarıyla yerine getirmesi gereken bir gelişimsel görevden söz edilmektedir. Her gelişimsel  görevin, içeriğindeki tez ve antitezle birlikte ortaya çıktığı kritik bir dönem vardır. Her görev, önceki ve sonra gelecek olan görevlerle sistematik bir ilişki içindedir. Her gelişim döneminde o döneme  ait gelişimsel krizin dönem sonuna kadar kalıcı biçimde  çözülmesi  esastır. Ancak, o krizle ilgili gelişmeler daha sonraki dönemlerde yer alan baskın gelişimsel görevlerin altında devam edebilir. Örn: , ergenin kimlik arayışı için önceki dönemlerde farklı biçimde  de olsa özerkliğin kazanılmış olması gerekir. Benzer şekilde, her dönemin  gelişimsel görevi, aslında  kendinden önceki gelişimsel dönemlerde de farklı biçimlerde vardır. Örn:  özerklik bebeklikten sonraki döneme ait bir özellik olmakla birlikte, ilk dönemde bir bebeğin sıkıca kavrandığında kurtulmak için öfkeyle kıvranmasında özerklik duygusu da vardır. Her dönemde görevin içerdiği krizin uyumlu yönde çözülmesi esas olmakla birlikte, bu yönde çözüm için antitez olarak ifade edilen uyumsuzluğun varlığı da  gereklidir (). Örn: Temel güven duygusunun gelişebilmesi için bir ölçüde  güvensiz bir ortama da gerek vardır.  Erikson, her dönemin sonunda bireyin yaşadığı çatışmadan yada krizden güçlenerek çıkmasını ve bu değerlerin bir kuşaktan diğerine süreklilik göstermesini, hem  bireyin hem de toplumun iyiliği açısından önemli görmektedir. Her dönemin başarı ağırlıklı olarak sonlanmasıyla ego güçlenmektedir. Evrelerin her birinde ortaya çıkan ego güçlülüğü sırasıyla, umut, irade, amaç, yeterlik, sadakat, sevgi, bakım ve akıl olarak belirtilmiştir (Erikson ).

ERİKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM EVRELERİ

BEBEKLİK

Psikososyal kriz: Temel güven ve güvensizlik

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Umut

Erikson’a göre() genel olarak güven duygusu, bakım verenlerin aynılığı ve sürekliliğinin öğrenilmesine dayanmaktadır. Fakat aynı zamanda, hem bireyin ilk yıldaki yaşantıları sonucu başkalarını ne kadar güvenilir bulduğu, hem de kendinin ne kadar güvenilir olduğuyla ilgili duygusudur.

Bebek temel gereksinimlerinin giderilmesi için bakıcıyla sürekli bir etkileşim içindedir. Bakıcının hareketlerinin tutarlı ve önceden kestirilebilir bulan bebekte temel güven duygusu gelişecektir. Başlangıçta bebeğin homeostatik dengesi olgunlaşmamıştır. Bebek alıcı kapasitesini zamanla artan bir biçimde kullanır ve anne de verici kapasitesiyle karşılık verir. Annenin uyguladığı kültürel ve kişisel bakım ve besleme teknikleri aracılığıyla, bebekle anne arasında karşılıklı düzenlemelerle bir denge kurulur. Anne bebek arasındaki alıcı-verici ilişkisi senkronize ise bunun ilk işaretleri olarak bebek kolay beslenir, rahat uyur ve bağırsakları düzenli çalışır (). Anne, bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı davranarak ve kendisine güvenerek çocuğun güven duygusunu geliştirir. Annenin çocuğu ne kadar iyi beslediği yada ne kadar sevgi gösterdiği değil, bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı olup , zamanında ve güvenle karşılık vermesi önemlidir. Bu durumda bebek ihtiyacı olduğu her durumda bakıcının karşılık vereceğine güvenir.

Temel güven duygusunun karşısında yer alan temel güvensizlik sadece bebekle değil, annenin verdiği bakımın niteliğiyle de ilgilidir. Güvensizlik duygusu, bebeğin, ihtiyacı olduğunda  bakıcının yanında olup olmayacağından emin olmamasıdır. Temel güven duygusu yaşamla ilgili olarak umut’u doğurur. Fakat ilk yılda ilişkide güvensizlik baskın olursa, bir şeyleri öngörme, hem bilişsel hem de duygusal olarak gerçekleşemez ve bebek yada birey içe kapanabilir. Güven duygusu geliştirmiş bir bebeğin bu dönemdeki ilk sosyal başarısı kaygı duymaksızın annenin gözden kaybolmasına izin vermesidir. Bu durumda bebek, hem içsel olarak annenin döneceğine güven duymakta, hem de dış dünyanın yordanabilir olduğuna güvenmektedir (). Yaşantıların gittikçe tutarlık, süreklilik ve aynılık kazanması ego kimliği duygusunun temellerini oluşturur.

İLK ÇOCUKLUK

Psikososyal kriz: Özerklik ve kuşku ve utanç.

Ego güçlenmesi sonucu gelişen duygu: İrade

Bu dönemde genel olarak çocuğun kendi kas sistemini kontrolü artar. Bu artış anal kaslar açısından da tutma ve bırakma işlevinin gelişmesine yol açar. Aynı zamanda, bazı şeyleri elde sıkıca tutma yada  istediğinde tuttuğunu fırlatma, genel bir yaklaşım ve yetenek olarak gelişir. Pek çok açıdan bakıcıya bağımlı olmaya devam eden çocuk özerklik isteğini ortaya koymaya başlar, fakat güç açısından eşit olmayan anne ve çocuk arasında eşit olmayan istekler karşı karşıyadır. İsteklerin karşılıklı olarak düzenlenmesi bu dönemin en zor görevidir. ().

Eriksona göre bu dönemde tuvalet eğitiminin çok erken yada sert olması sorun yaratacağı gibi, çok gevşek olması da çocuk için sorun yaratır. Anne babanın aşırı yada erken kontrolünde  çocuk, kendi kontrol duygusunu kaybeder.  Kendi gücünden kuşku duyar. Kontrolün gevşek yada güçsüz olduğu durumlarda çocuk kendi bağırsak hareketlerinden ve güçsüz dış çevreden korkar, doyum arar ve gerilemeyle kontrolü sağlar. Örn: oral kontrole dönerek parmağını emebilir. Özerk davranışlar sergileyen çocuk, aynı zamanda yetişkinin istek ve gücünün ve toplumsal beklentilerin farkına varır. Bu nedenle çocuk, doğru yada uygun olmayan bir davranışını birisi fark ettiğinde utanç duyar. Çocuğu kendi bedeni ve ihtiyaçlarıyla ilgili olarak utandırmak her zaman istenene uymasıyla sonuçlanmamaktadır. Çocuk kimsenin görmediğinden emin olduğunda kendi isteği yönünde davranmaktadır. Kuşku ve utanç olmaksızın özerk davranmayı başarabilen çocukta ego güçlenerek henüz tam olgunlaşmamış biçimde de olsa irade gelişir.

Bu dönemde çocuk işbirliği gösterme ve irade kullanma: kendini ifade etme ve zorla kendini tutma yada uysal bir biçimde uyma arasında gidip gelir. Kendinin ayrı bir varlık olduğunun ve kendi gücünün farkına vardığı için hem sözleriyle hem de davranışlarıyla kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır. Bu bağlamda ‘benim’, ‘bana’ ve ‘hayır’ ifadelerini sıklıkla kullanır. Bu dönemde anne baba açısından disiplin önem  kazanır. Ancak çocuk kendini kontrol etmeyi öğrenirken özsaygısını yitirmemelidir. Sağlıklı bir kontrol duygusu, iradenin gelişiminin kaynağıdır. Ve iradenin gelişmediği durumlarda içtepisellik (impulsivite) yada kompulsiyonlar gelişir.

OYUN ÇAĞI (OKUL ÖNCESİ YILLAR)

Psikososyal kriz: Girişimcilik ve suçluluk

Ego güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Amaç

Üçüncü yılın sonuna doğru çocuk farklılaşır. Gittikçe kendi olmaya başlar, daha sevecendir, daha rahattır, yargılamaları daha doğrudur, daha kolaylıkla harekete geçer ve harekete geçmesi için kolay uyarılır, işbirliğine daha yatkındır. Enerjisi yüzünden hareketliliği ve öğrendiği davranışların sayısı artar ve bunların içinde kendisi için tehlike yaratanlar da olabilir.  Erikson’a () göre çocuk ayrı bir kendiliği olduğunun farkındadır ve nasıl biri olmak istediğini bulup çıkarmaya çalışır. Bu dönemde üç yönde gelişme gözlenir:

1-Çocuk özgürce dolaşabildiği için yapmak istediği şeyler ve hedefleri çeşitlenir, sayıca artar.

2- Dili geliştiği için ve iyi kullanabildiği için etrafında olup biten yada merak ettiği her şeyle ilgili olarak biteviye soru sorar.

3- Dil ve hareket gelişimi sayesinde hayal dünyası genişler, hayali canlandırmalar yapabilir ve böylece pek çok rolü hayali olarak deneyimleyebilir.

Büyüklük, yaş ve cinsiyetle ilgili karşılaştırmalar yapmaya başlar, farklılıkları merak eder. Davranışlarının çoğu araya girme, bozma yönünde, sataşkan (intrusive) davranışlar olabilir. Fiziksel ataklarıyla başkalarının bedenlerine karşı, merakı yüzünden de bilinmeyene karşı bu tür tavır içinde olabilir (). Girişimcilik duygusu hem harekete geçmek hem de yeni şeyler öğrenmek için esastır. Lokomotor hareketliliğin başat olduğu bu dönemde, çocuğun pregenital ilgisi ve oyuna düşkünlüğü nedeniyle ‘becerme’ temel sosyal davranış olur. ‘Becerme’ sözcüğü yarışmadan hoşlanmayı, hedef için ısrarcı olmayı ve zaferin verdiği keyfi birlikte içerir. Erkek için fiziksel ataklar, kız çocuk için ise ‘yakalama, kapma’ niteliğindeki davranışlar öne çıkmaktadır. (). Çocuklar bu şekilde kadınsı ve erkeksi olmayla ilgili cinsel kendilik imgeleri geliştirirler. Anne babayı kıskanma yada onunla yarışma, kaçınılmaz bir şekilde başarısızlıkla sonuçlanır ve bu durum, suçluluk ve kaygı yaratır. Çocuk sadece başkaları tarafından görülmüş ve yakalanmış olmaktan korkmaz, aynı zamanda kendi iç sesini dinler. Vicdan gelişimi, ahlaki gelişimin önemli bir adımı olarak kendiliğinden ortaya  çıkar ve vicdan çocuğun girişimciliğini yöneten güç olur ().

Okul öncesi dönemde olup okul yaşına yaklaşan bir çocuk, diğer çocuklar üzerinde baskı kurmak, kuralları zorlamak yerine, yapılacak işlerde ve işlerin planlanmasında aktif rol almak için büyük bir istek duyar. Öğretmenlerine ve diğer çocukların anne babalarına ilgi gösterir, bağlanır. Meslek icra eden yetişkinleri izlemekten ve taklit etmekten hoşlanır. Erikson’a () göre şanslı bir çocuk, kendi kapasitesini ve girişimciliğini besleyecek çok farklı yetişkinlerin, çocukların ve araç-gerecin olduğu ortamlarda büyür. Böyle ortamlar hem süperego oluşumunu daha az sancılı kılar, hem de egonun güçlenerek bir amaç duygusu kazanmasını sağlar. Çocuğun suçluluk yada ketlenme geliştirmeden kendine bir amaç edinmesi ve amacında sebat etmesi, dönemin başarıyla tamamlandığını gösterir (Erikson ).

OKUL ÇAĞI

Psikososyal kriz: Çalışıp başarma ve aşağılık duygusu

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Yeterlik.

Okul çağına gelen çocuklar hemen hemen tüm  toplumlarda sistematik bir eğitim almaya başlarlar. Teknoloji geliştikçe ve uzmanlık alanları çeşitlendikçe sosyal gerçeklik daha karmaşık hale gelmekte, okulda  öğretilen bilgi ve beceriler çoğalmakta ve günümüzde eğitimde anne baba dışında pek çok başka kültürel araç etkili olmaktadır (). Okula başlamayla birlikte çocuk daha geniş bir sosyal  dünya içinde yer alır. Okul ve toplum, çocuğu teknolojiye, hayata ve çağımızda bilgi toplumuna hazırlar. Bu nedenle, çocukta öğrenme isteğinin oluşturulması ve öğrenme hevesinin canlı tutulması önemlidir. Çocuk eğitim sürecinde bir öğrenci olarak değerini, sadece öğrenmeye olan isteğinin değil, anne babasının , geldiği çevrenin ve giysilerinin de belirlediğini anlamaya başlar. Eğer bu anlayış, kendini değersiz hissetme biçiminde ortaya çıkarsa, tüm yaşam boyunca karakter gelişimini etkiler (Erikson ).

İyi öğretmen çocuğun en küçük çabasını bile dikkate almalı, hiçbir konuda iyi olamayacağı yönünde bir inanç geliştirmesine imkan vermemeli, onu cesaretlendirebilmeli, okulu sevdirebilmeli, oyun ve dersi dengeleyebilmelidir. Oyun, artık bu dönemde sadece eğlence amaçlı olmamalı, çocuklar bir şeyler ortaya çıkarmalı, başarmalı ve yaptıkları başkalarınca da değerli bulunmalıdır. Eğitim ortamlarında ders ve oyun dengeli bir şekilde yer aldığında çocuklar araç gereç kullanmayı, sebat etmeyi, üretmeyi ve bununla ilgili kuralları öğrenir  ve okul ortamına daha kolaylıkla uyum sağlar. Erikson’a göre, sağlıklı ego gelişimi için eğiticilerle olumlu özdeşimler kurulması önemlidir. Ve anne babalar da çocuklarının öğretmenlerine güven duymalarını sağlamalıdır.

Eğitim sürecinde pek çok bilgi ve becerinin kazanılması esas olduğu için Erikson’a göre dönemin temel krizi, çalışıp çabalayarak başarmak, üstesinden gelmek ile aşağılık duygusu geliştirme arasındadır. Programlanmış görevlerde sorumluluk alma, araç gereç kullanmada yeterlik kazanma önemlidir. Kriz olumlu yönde çözülürse, ego temel yeterlik (competence) duygusu geliştirerek güçlenir. Egonun yeterlik duygusu kazanarak güçlenmesinin  karşısındaki tehlike eylemsizliktir(inertia) ve bireyin tüm yaşamı boyunca  üretimsel faaliyetlerini ketleyebilir. Bu durum özellikle önceki dönemde çocuğun oyun faaliyetlerinin ketlenmesiyle bağlantılı olarak ortaya çıkar.

Erikson’a (, ) göre en iyiyi yapmaya güdülenme açısından aşağılık bir ölçüde istenir olmakla birlikte, çocuğun kendisini, bir şey yapamayacak kadar yetersiz hissetmesine yol açtığı zaman çocuk geriler yada aşırı yarışmacı bir tutum içine girebilir. Ona göre bu duygu çok çeşitli nedenlerle  gelişebilir. Örn: çocuk evde olmayı okulda olmaya tercih edebilir, kendisini hala anne babasıyla kıyaslıyor olabilir yada aile çocuğu okula iyi hazırlamamış olabilir. Erikson önceki üç dönemi pregenital dönemler olarak tanımlar ve psikanalitik açıklamalar daha  ağırlıklı olarak yer alır. Oysa bu dönem, ona göre toplumsal hayata başlangıç dönemidir.

ERGENLİK

Psikososyal kriz: Kimlik ve kimlik karmaşası.

Egonun güçlenmesi sonucu gözlenen duygu: Sadakat.

Çocuk, bir önceki dönemi teknik, akademik ve sosyal becerilerini  geliştirmekle geçirir ve bir tür psikoseksüel erteleme, askıya alma söz konusudur. Bu durum hızlı bedensel değişmelerin başlaması ve genital olgunlaşmayla son bulur. Fizyolojik değişmeler ve bedensel gelişim çocuğu bir yetişkin görünümüne  yaklaştırmaya başlar ve bu hızlı değişim ve dönüşüm, beraberinde bir dizi psikososyal değişmeyi zorunlu kılar. Ergen yeni bir süreklilik ve aynılık duygusu geliştirmeye başlar. Erikson (, ) buna kimlik oluşturma süreci adını verir. Kimliği yeniden bütünleştirme ve oluşturma süreci eski özdeşimlerin toplamından farklıdır Gencin karşılaştığı toplumsal rollerle ilgili fırsatlar onun farklı rolleri denemesine ve farklı yetenekler geliştirmesine yol açar; böylece kendi ve diğerlerinin gözünde kim olduğuyla ilgili benzer fikirler oluştuğunda güvenli bir kimlik duygusu oluşmuş olur.

Genç bilinçli olan ‘ben’ duygusunu yitirmeden çeşitli kimlik alanlarında seçimler ve denemeler yapar ve bunlar arasında kendine uygun bulduğu kendilik imgelerini bütünleştirmeye çalışır. Bu döneme ait kriz  başarıyla çözüldüğünde ego, sadakat ve vefa (fidelity) açısından güçlenerek çıkar. Akranlarla, öğretmenlerle ve liderlerle olan ilişkilerde sadakat aranır ve sık sık da sınanır. Egonun bu açıdan güçlenememesi durumunda genç, denemesi beklenen alternatif rolleri tanımama (role repudiation) yada reddetme eğiliminde olur.  Genç, kimlikle  ilgili olarak ulaşabileceği potansiyel rolleri deneyimlemede yavaş ya da zayıf davranarak kaçınma  yada sistematik biçimde muhalefet gösterir. Olumlu bir kimlik oluşturmak için de bazı rollerden kaçınmak gerekebilir; ancak  genç olumlu rollerle edinirken toplumsal açıdan kabul edilebilir olmayan kimlik rollerine yönelmede ısrarcı davranarak olumsuz kimlik (negative identity) geliştirebilmektedir(Erikson ve Erikson )

Kuşkusuz kimlik duygusu ömür boyu değişmeden kalmaz. Ancak ergenliğin sonunda yetişkin kimliği önemli ölçüde gelişmiş olur. Gencin kimlik oluşturma  çabasının karşısındaki en büyük olumsuzluk kimlik karmaşasıdır (identity confusion). Erikson bunun, gelişimi daha da bozucu biçimde ortaya çıkmasına kimlik dağılması (identity diffusion) demektedir. Genç, kimlik oluşturma  amacıyla uygun yollarla bir kimlik arayışına girmek yerine çeşitli rol denemelerinden vazgeçer ya da suça yönelebilir, kendini bir bütün olarak tutabilmek için kalabalıklarla yada bir liderle aşırı özdeşleşme yoluna gidebilir. Kimlik karmaşası yaşayan genç kayıtsızdır. Özellikle mesleki kimlik alanında  gözlendiği biçimiyle ne toplumun kendisine sunduğu rolleri dener, ne de bu açıdan kendisine bir askıya alma süreci yaratır. Erikson’a göre bazen de kimlik karmaşası oldukça akut bir biçimde gencin birden fazla kimlik alanına aynı anda yatırım yapması istendiğinde ortaya çıkar.

Kimlik oluşturma (identity formation) süreci, evrilerek olgunlaşan bir oluşumdur. Gencin yapısal özellikleri, libidonun gereksinimleri, üstünlükleri, önemli özdeşimleri, başarılı savunmaları ve yüceltmeleri ile tutarlı biçimde yerine getirdiği roller giderek bütünleştirilir ve kimliği oluşturur. Erikson’un kimlik oluşumu açıklamaları kimliğin öznel yönünü öne çıkarmaktadır. Ergenlik ve üniversite yıllarının sonuna kadar uzayan çıraklık dönemi, gencin toplum içinde yetişkin olarak kabul görmesi, bilişsel ve cinsel olgunluğa ulaşarak bazı bağlanmalarını ertelemesi için psikososyal askıya alma olarak tanımlanmaktadır (Erikson ve Erikson ).

İLK YETİŞKİNLİK

Psikososyal kriz: Yakınlık ve yalıtılmışlık.

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu:  Sevgi.

Dönemin tezi ve antitezi, yakınlık (yakınlaşma) ve yalıtılmışlıktır. Gerçek yakınlık kimlik duygusunun bir ölçüde gelişmiş olmasıyla ilişkilidir. Erikson ve Erikson’a () göre ancak kendisinin kim olduğundan emin olan biri kendiliğini karşılıklı bir ilişkide kaybetmeyi göze alabilir. Erikson’a () göre karşı cinsle yakınlık sadece genital anlamda değil, yaşamı birlikte paylaşma ve farklı yönlerini karşılıklı olarak planlama anlamındadır. Yalıtılmışlık hissi ise insanlardan ayrı kalma, tanınmama, bilinmeme ve aranmama korkusunu içerir. Gençler bu korkuyla birbirlerine yaklaşır ve bağlanırlar. Yakınlık ve sevgiyle güçlenen ego karşısındaki karşıt güç, kendine yönelme, kendini özel bulmadır. Bu his daha sonraki dönemlerde ortaya çıkabilecek reddetme eğilimiyle yakından ilişkilidir. Bazı şeyleri dışarıda tutma ya da reddetme eğilimi, bazen bireyin kendini reddetmesi  şeklinde olumsuz bir sonuç ortaya çıkarabilir (Erikson ve Erikson ).

Kendini tamamıyla verme, yakın ilişkilerdeki dayanışmada, cinsellikte ve yakın arkadaşlıklarda önemlidir. Yakınlık, ait olma hissini de içerdiğinde ait olunan gruba ait konuşma ve davranış biçimleri de beslenir. Ego kaybından korkulduğunda ise gerçek anlamda yakınlaşma sağlanamaz. Bu durumda ilişkilerde mesafe korunur. Başkalarıyla, tehlikeli görünenle ve başka toplumlarla mesafe koyma ise önyargıyı getirir. Bu dönemin tehlikesi birbirine benzer olan insanlar arasında yaşanan yakın, yarışmacı ve mücadeleci ilişkilerdir (Erikson , )

YETİŞKİNLİK

Psikososyal kriz: Üretkenlik ve durağanlık

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Bakım, ilgi.

Yetişkinlikteki temel ikilem üretkenliğe karşı durgunluk yada durağanlıktır. Üretkenlik, doğurganlığı, bir şey üretmeyi ve yaratıcılığı birlikte içerir. Kendini geliştirme, yeni bir şey öğretme, yeni fikirler ve yeni nesiller ortaya çıkarma, üretkenliğin kapsamındadır. Bu dönemde yaratıcı ve üretken bireylerde bile zaman zaman durağanlık hissi söz konusu olabilir. Sonraki kuşak ve her tür üretim için sorumluluk alma dönemidir: Birey önceki dönemlere ait görevleri başarıyla yerine getirerek, sırasıyla geliştirmiş olduğu umut, irade, amaç, yeterlik, sadakat ve sevgi gibi ego güçlülüğünü şimdiki  üretkenlik sorumluluğu için kullanır.

Doğurganlığı da içerecek biçimde üretkenliğin çeşitli alanlarda başarısızlığa uğraması, sahte yakınlık arama ihtiyacına, bireyin kendilik imgesiyle aşırı uğraşmasına yol açabilir. Birey kendine yöneldiğinde ve sonraki kuşaklar ve toplum için bir şey yapmadığını fark ettiğinde durağanlık yaşayabilir. Yetişkinlik döneminde enerjinin olumlu biçimde  ortaya konulması ilgi gösterme ve bakım vermeyle sonuçlanır. Bunun tersi ise reddetme eğilimidir. Bakım sorumluluğu üstlenme, kimlere ve nelere ilgi gösterileceğiyle ve bakım verileceğiyle ilgili biraz seçicilik gerektirmekle birlikte, reddedici tavır, aile içinde çocuğa kaba muamele, toplumun diğer  kesimlerine yada yabancılara karşı olma şeklinde kendini gösterebilir. Erikson’a göre yetişkinler, sonraki kuşaklara karşı bazen yol gösterici bazen  engelleyici davranarak, değerlerin sonraki kuşaklara aktarılmasında model oluştururlar. Olgun yetişkinlik, bir önceki dönemde başarılan gerçek yakınlık ve genital karşılıklılık sonucu ortaya çıkmaktadır.

YAŞLILIK

Psikososyal kriz: Ego bütünlüğü ve umutsuzluk

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Bilgelik.

İnsanlar yaşlandıklarını hissettiklerinde geriye dönüp bakmakta, kayıp ve kazançlarını değerlendirmektedir.  Bu dönemdeki çatışmanın olumlu ucu ego bütünlüğüdür. (ego  integrity). Ego bütünlüğü, bedendeki  güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Umutsuzluk ise genellikle süreğen durağanlığın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Yaşlılıkta çocukluğa bir dönüş söz konusudur. Ancak dönemden güçlenmiş olarak çıkan bireylerde akıl ve bilgelik gelişmiştir. Bunun karşısındaki olumsuz uçta açık yada örtük biçimde kendini gösteren aşağılama, hor görme vardır; yaşlı birey, işi bitmiş, çaresiz ve zayıf olarak algılanır Erikson (). Yaşlılıkta egonun üretim işlevini bir ölçüde de olsa yerine getirebilmesini önemli bulmaktadır. Yaşlı, sadece yitirilen zaman ve boşalan çevreye üzülmez, aynı zamanda önceki dönemlerde kazanılmış olan kimlik alanlarında da kayba uğramaktadır. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Genital enerji zayıfladıkça dokunma duyusu ve temas öne çıkar. Yaşlı birey, beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam  verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır.

DOKUZUNCU EVRE

Erikson yaşlılığı tekbir dönem olarak ele almış olmakla birlikte, geçen yıllar içinde yaşam beklentisinin uzaması yaşlılık dönemini de uzatmış olduğu için, bazı gelişim psikologları bu dönemi daha da  ayrıştırarak genç yaşlı, yaşlı yaşlı ve enyaşlı yaşlı olmak üzere üçe ayırmaktadır (Santrock ). Erikson (), Erikson’un ölümünden sonra yaşam döngüsüyle ilgili açıklamalarını genişleterek yayımladığı kitabında yaşlarından sonrasının yaşlı için yeni talepler, değerlendirmeler ve günlük zorluklar anlamına geldiğini ifade etmiştir. İyi bakım görmüş, sağlıklı beden bile bu yaşlarda güç olarak önemli ölçüde zayıflamakta ve işlevlerinde eksilmeler görülmektedir. Sekizinci döneme ait olan umutsuzluk aslında dokuzuncu dönem içinde uygundur. Çünkü beden özerkliğinden kaybetmeye başlar ve fiziksel yeteneklerdeki zayıflama kaçınılmazdır. Bağımsızlık ve kontrol yetisi zayıfladıkça yaşlı bireyin öz saygısı ve kendine güveni  azalır. Bu durumda boyun eğme ve kabullenme en akıllıca olandır.  İnsanın psikososyal gelişimini ele alan sekiz dönem boyunca büyümeyi destekleyen yön ahenk/uyumluluk olduğu için, ikilemin ifadesinde pozitif yön önce gelmektedir. Karşılaştığımız uyumsuz ve olumsuz niteliklere karşı bizi koruyan şey yaşamın olumlu ve uyumlu olan yönüdür. Ne var ki yaşamın son döneminde yaşlıyı kuşatan nitelikler uyumsuz ve olumsuzdıur. Yaşlı birey kolaylıkla kendi kapasitesine güvensizlik geliştirir ve umut, daha kolaylıkla yerini umutsuzluğa bırakır. Bireyin yaşamı, kendi kontrolünde değil, daha çok doktorunun yada çocuklarının kontrolündedir. Girişimleri başarısız oldukça  yetersizlik ve suçluluk duyguları yeniden ortaya çıkar  Ölüm, esasen insanın gelişimi ve iyiliği için olumsuz ve uyumsuz  iken, bu yaşlarda  olumlu/uyumlu olmaya başlar.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir