eroin bagımlısı gencin şiiri / 21 yaşında ölen eroin bagımlısı gencin kitabindan çıkan şiir | seafoodplus.info

Eroin Bagımlısı Gencin Şiiri

eroin bagımlısı gencin şiiri

/i/Sözlük İçi

+3-3

21 Yaşında bir eroin bağımlısı gencin ölmeden önce yazdığı şiir

Düştüm bir batağa çıkamıyorum ana
Öldürüyor beyaz zehir diyorlar adına
Biliyorum yandığımı ama sönmüyorum ana
Bir tadan bir daha bırakamıyor ana
Beyaz zehir derlerdi aldırmazdım
Rüya görürsün derlerdi uyanamazdım
Şimdi bir kabustayım,
Korkmaktayım
Bitirdi beni ana yok olmaktayım
Gençtim ana cahildim hiç ölmem derdim
Bu sefer son bir daha kullanmam derdim
Öyle değilmiş ana, ben beyaza yenildim
Aynada değişen yüzümdü, değişen bendim
Bilseydim düşermiydim bu çıkmaza
Üzermiydim sizi ağlatırmıydım ana
Dost dediklerim itiyor beni uçuruma
Ümidim kalmadı dayanamıyorum ana
Kaçmak istiyorum bu dertten bu meletten
Bırakmak istiyorum olmuyor, be ana
Affedin beni ana son özrüm sizden
Seni düşünüyorum yaşamak istiyorum ana
Pişmanım ana pişmanım, hemde çok pişmanım
Sizi ne kadar üzdüğümün farkındayım
Siz üzülmeyin, derdime kendim yanayım
Kavrulayım bu dertle, kurtulayım ana
Kendimi düşünmüyorum ana yaktım sizi
Çok incittim kırdım tertemiz kalbinizi
Size yakıştıramıyorum şimdi kendimi
Yine de oğlun olarak ölmek isterim ana
Babama söyle ana ne olur beni affetsin
Benimde bir oğlum vardı, adı kemaldi desin
Mezarıma gelipte benim için dua etsin
Ne olur ana babam hakkını helal etsin.
Yakındır ölüm haberim gelir sana
Gelir tabutun konur musalla taşına
Günahım çok ana çıkamam
Allah'ın karşısına Ana dua et sen yinede biricik yavruna
Hakkını helal eyle ana yaklaşıyorum sona
Bu son sefer çıkıyorum son yolculuğuma
Genç yaşta kavuşuyorum kara toprağa
ibret olsun kaderim ana ardımda kalanlara..

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖN GÖRÜŞMELER

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, uyuşturucu kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu kullanımındaki artışın sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6) (x)

Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, okullardaki şiddet olaylarının ve madde bağımlılığı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19) (x)

Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, uyuşturucu kullanımının başta gençler olmak üzere toplumda yol açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak uyuşturucu bağımlılığının ve kaçakçılığının önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/36) (x)

Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde bağımlılığının nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/39) (x)

İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41) (x)

Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin, uyuşturucu, alkol ve sigara bağımlılığı ile kaçakçılığının nedenlerinin, ulaştığı boyutların, sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/51) (x)

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/) (x)

(x) (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, ) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerine 05/02/ tarihli 58'inci Birleşimde başlanmıştır.

BAŞKAN - Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, araştırma önergeleri üzerinde Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin konuşmuştu.

Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Özkan.

MHP GRUBU ADINA MURAT ÖZKAN (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uyuşturucu, kaçakçılık, alkol, sigara bağımlılığına dair Meclis önergelerinin görüşülmesiyle ilgili olarak MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce Grubum ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uyuşturucu, kelimenin manasından da anlaşılacağı üzere, insanın fiziksel ve zihinsel kabiliyetinde anormallik meydana getiren, anormallik yaratan maddelerin tümüne verilen isimdir. Başlıca ikiye ayrıldığını ifade etmek mümkündür. Bunlardan birincisi, bitkisel kökenli olan uyuşturucular; ikincisi, sentetik kökenli olan uyuşturuculardır.

Dünya Bankasının tarihli uyuşturucu raporuna göre on beş-altmış dört yaş arası dünya nüfusunun yüzde 4,8'i, yani milyon kişinin uyuşturucu kullandığı ifade edilmektedir. Bunların 25 milyonu ise hayati fonksiyonlarında son noktaya gelmiş insanlardan oluşmaktadır.

milyonluk bir kullanıcı kitlesi olan uyuşturucu pazarında dönen para ise hayret verecek boyutlara ulaşmış bulunmaktadır; Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığının verilerine göre milyar dolar seviyesine ulaştığı ifade edilmektedir. Bu nedenle, bu meblağ, sayın milletvekilleri, Türkiye'nin millî gelirine neredeyse eş değer bir boyutta hatta birçok dünya ülkesinin, ki ülkemizin millî gelir sıralamasında dünyanın 17'nci ülkesi olduğunu düşünürsek, bu piyasada ne kadar para döndüğünü anlamamız açısından bize bir fikir vereceğini düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, bu meblağ, üretim seviyesinde 13 milyar dolar, toptan satışlarda 94 milyar dolar, perakende satışlarda milyar dolar, yani toplam milyarlık bir meblağ söz konusudur. Kişi başına yıllık dolar bir harcama yapılmaktadır. Biraz önce ifade ettiğim milyon kişinin yıllık kişi başına uyuşturucu için harcamış olduğu para yaklaşık dolar civarındadır.

Uyuşturucu üretim ve kullanımı, yani üretim yeri ile pazar arasındaki yola "uyuşturucu trafiği" adı verilmektedir. Bitkisel kökenli uyuşturucular doğudan batıya, güneyden kuzeye, sentetik uyuşturucular ise batıdan doğuya ve kuzeyden güneye doğru bir yol izlemektedir. Uyuşturucu naklinde son yıllarda posta ve kargo kullanıldığı da bilinen bir gerçektir.

Sentetik uyuşturucular bu trafikte daha az bir orana sahipken, uyuşturucu pazarının büyük bir kısmını bitkisel menşeli uyuşturucular oluşturmaktadır. Ancak, uyuşturucu imalatında kullanılan kimyasallar yine batıdan doğuya doğru bir yol izlemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünya ülkelerinin ve uluslararası kuruluşların mücadele ettiği uyuşturucu tüketimi neden bu kadar hızlı artmaktadır? Bunun birçok sebebi olmakla birlikte, en önemli sebepleri uyuşturucu ticaretinde, biraz önce ifade ettiğim gibi, kâr marjının çok yüksek olması ve bu konuda çalışan kişilerin kaybedecek bir şeyinin bulunmaması öne sürülmektedir. Ayrıca, uyuşturucu üreten, uyuşturucu trafiğinde yer alan insanların büyük bir kısmının az gelişmiş, demokrasisi ve hukuk sistemi oturmamış ülkelerden olduğu da bilinen başka bir gerçektir.

Uyuşturucu imali, genellikle "altın üçgen" olarak adlandırılan Afganistan, Pakistan ve Burma'nın -Myanmar diye adlandırılıyor son zamanlarda- bulunduğu bölgede meydana gelmektedir. Afyon üretiminin yüzde 86'sı da tek başına Afganistan'da üretilmektedir sayın milletvekilleri. Afganistan, bugün ABD'nin liderliğinde uluslararası bir gücün kontrolündedir. Bu ülkenin güney bölgelerinde, yaklaşık bin hektar alanda, çoğunlukla afyon olmak üzere uyuşturucu yapımında kullanılan bitkiler üretilmektedir. Bu üretimin, ABD ve Çok Uluslu Güç'ün, Afganistan'ı kontrolünden sonra istikrarlı bir şekilde arttığı da diğer bir vakıadır.

Uyuşturucuyla mücadele eden Batı dünyası, bu üretimin membasında mücadele edebilecek pozisyondadır. Ancak, bu konuda bir şey yapılmadığı da bilinen bir gerçektir.

Afganistan'da yapılan bu afyon üretiminin büyük bir kısmı, Avrupa, Asya, Okyanusya ve Afrika'da pazara sunulmaktadır. Yeni yeni Afgan afyonunun ABD'ye doğru, Amerika'ya doğru Afrika ve Avrupa üzerinden geçtiği de son zamanlarda kayıtlara düşmüştür.

Uyuşturucu ekimi yerine, bu bölgelerde verilecek teşviklerle başka bitkilerin üretilmesi mümkündür. Ancak, illegal ticaret, terör örgütleri ve bunların kontrolünde bulunan mafya ailelerinin elindeki bu yüksek kâr marjı nedeniyle, bu faaliyetlerin henüz yeterince önlenmesi için gerekli çalışmalar yapılmamaktadır. Terör faaliyetlerinin finansmanı için kullanılan bu paraların, aynı zamanda, dönüşü de illegal silah firmalarına bir gelir olarak yazılmaktadır. Bu illegal silah ticaretinin de Batı kaynaklı olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.

Ülkemizin hem bitkisel hem de sentetik menşeli uyuşturucu trafiğinin önemli güzergâhlarından biri olduğu da bilinmektedir. Değerli arkadaşlarım, bu trafik hemen hemen tamamen PKK kontrolünde yapılmaktadır. Örgüt tarafından sevk ve idare edilen bu piyasada, Afganistan üzerinden ülkemize getirilen afyon ham maddesi ülkemizin doğu kesiminde mafyöz ailelerle birlikte iş birliği yapılarak üretilmekte ve buradan Avrupa, Afrika ve tekrar Asya piyasasına pazarlanmak üzere gönderilmekte, Avrupa pazarında da pazarlama ayağını PKK'nın unsurları yapmaktadır. Değerli arkadaşlar, bu iş birliği, PKK-mafya iş birliği öyle boyutlara gelmiş ki, mafyöz aileler artık doğu bölgesinde çok ciddi bir güç hâline gelmişlerdir.

Bir dönem milletvekilliği de yapan bir kişinin, çocuğu uyuşturucudan yakalanınca Van'da karakol basarak bu çocuğunu kurtarması bu noktanın hangi boyutlara geldiğini, bu cesareti nereden bulduklarını bize bir soru işareti olarak aklımıza, önümüze getirmektedir.

Ülkemizde, son yıllarda yakalanan uyuşturucu miktarında önemli artışlar meydana gelmiştir. Bu, mücadelenin önemsendiğini göstermekle birlikte, uyuşturucu trafiğinin de arttığı anlamına gelmektedir. Tüm dünyada üretilen uyuşturucunun yaklaşık yüzde 30'u nihai tüketime ulaşamadan yakalanmaktadır. Bu, verilen mücadelenin belli bir boyutta olduğunu, ancak yeterli olmadığını göstermektedir. Unutulmamalıdır ki, bu bölümde bağımlıların tedavisinin de yapılması çok önem arz etmektedir. Bağımlılarla ilgili ülkemizin üç yerinde hastane bulunmaktadır, İstanbul'da iki ve Ankara'da… Bunların da sayılarının acilen artırılması gerekmektedir. Bu konuda önleyici kolluğun, özellikle uyuşturucu ve çocuk suçluluğu konusunda ihmal edildiği görülmektedir. Gerek uyuşturucu gerekse de alkol ve sigara tüketim yaşı, ülkemizde ilköğretim çağına kadar maalesef düşmüştür. Bugün, önemli sigara tekelleri, ülkemizde yeni ürünlerini test eder konuma gelmişlerdir. Bir firma, keskin ama kısa sigarasını ilk olarak ülkemizde denemek istemektedir.

Uyuşturucu kaçakçılığının yanında, ABD, İngiliz ve Japon tütün firmalarınca organize edildiği bilinen sigara kaçakçılığı son yıllarda hızla artmış, bugün milyon dolar seviyesine gelmiştir. Bu illegal ticaret de yine PKK tarafından yapılmakta, sokaklarda satılmakta, parası olmayan çocuklara, paket yerine dal dal satılarak bu çocukların sigaraya alışması sağlanmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu kaçak sigaraların İzmir Caddesi'nde, Ankara'nın, İstanbul'un, büyük kentlerimizin ya da diğer kentlerimizin muhtelif yerlerinde satıldığı herkes tarafından yakinen bilinmektedir, ancak ne hazindir ki, bunu önlemekle görevli olan kamu gücünün, bu bölgelere gidip bunu önlemediği de herkes tarafından bilinmektedir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, sigara fiyatlarının artırılması kaçakçılığı artırır denilerek, sigara fiyatlarının, ülkemizde, dünya sigara fiyatları ortalamasının, özellikle Avrupa Birliği ortalamasının altında seyrettiği bilinmektedir. Örnek olarak, Almanya'da bir paket sigara 7 lira iken, Türkiye'de 4 lira, 4,5 lira civarında olduğu da bir başka gerçektir. Şunu belirtmekte yarar var: Ülkemizde benzin fiyatları Avrupa ortalamasının çok üzerinde seyrederken, akaryakıt kaçakçılığını önleme konusunda da aynı sıkıntı varken sigara fiyatlarının ucuz tutulmasını anlamakta açıkçası güçlük çekmekteyim.

Ülkemizde uygulamadan kaynaklanan problemlere birkaç örnek vermek istiyorum: Özellikle, sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun kapalı yerlerde ve umumi taşıtlarda sigara içme yasağı getirmiş, ancak herkes biliyor ki dolmuş ve otobüs şoförleri özellikle, sigara içmektedir. Şoförlerimizin kapılarının yan tarafında dikkat ederseniz camdan bir küllük durmaktadır ve hiç kimse bunu, sigaranın yasak olduğunu hatırlatma cesaretini gösterememekte, aynı zamanda, sayın milletvekilleri, garlarda, otobüs terminallerinde bulunan polislerimiz de buna dikkat etmemekte, bütün seyahatlerde, şehirler arası yollarda şoförler sigaralarını tüttürmeye devam etmektedir. Bunun yanında tütün ve alkol satan iş yerlerinin, on sekiz yaşın altındaki çocuklara gerek gerekse sayılı Kanunlar gereğince satış yapmaları yasaktır. Hacmen… Ama şunu da belirteyim ki, çocuğunuzu gönderdiğinizde hem içki hem de sigarayı çok rahatlıkla almanız ve bulmanız mümkündür.

Sayın milletvekilleri, hiçbir bakkalda "Küçük yaştaki, on sekiz yaşın altındaki çocuklara sigara satılmaz." ya da "Alkollü içki satılmaz." levhası, yazısı hemen hemen bulunmamaktadır. Bunu denetlemekle yetkili birimlerin ne yaptığını da merak ediyorum.

Yine, yukarıda belirttiğim Kanun'a göre, hacmen yüzde 5'in üzerinde alkol içeren içkilerin satışını yapan akaryakıt istasyonlarına da ruhsat verilmez denilmektedir. Ancak, birçok akaryakıt istasyonunda alkol satışı yapıldığı da hepimizce malumdur.

Liseli gruplar ellerinde biralarla parklarda dolaşmakta, güvenlik kuvvetleri ve zabıta bu insanları izlemektedir. Bunların nereden alındığını sorma zahmetinde kimse bulunmamaktadır. Hükûmetlerin görevi, kanunları icra etmektir. Yoksa, uygulanmamak için kanun çıkartılmaz.

Değerli arkadaşlar, biz, MHP Grubu olarak, toplumumuzu, özellikle de yarınımız olan gençlerimizi uyuşturucu, alkol ve sigara gibi zararlılardan korumak için gereken her şeyi yapmaya hazırız. Ancak, icra, yönetme makamında bulunanların bu konuda daha da hassas olmaları gerekmektedir.

Sosyal bir varlık olan insanın çevresiyle uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığıyla mümkündür. Bu sebeple, aklın ve bilincin en büyük düşmanı olan uyuşturucu, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekte, onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hayvani bir hayata mahkûm etmektedir. Bağımlıyı yaşayan bir ölü hâline getiren uyuşturucuların, bu sebeple, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, ülke ekonomisine ve toplumsal ahlaka verdiği zararları ifade etmek mümkün değildir. Bunları sözle ifade etmek, âdeta yetersiz kalmaktadır.

Sayın milletvekilleri, buna ek olarak, özellikle ülkemizin güvenliği açısından uyuşturucuyla mücadele yapılması son derece önem arz etmektedir. Bu konuda ne yapılabilir? Uyuşturucu ticaretine ve uyuşturucunun sokaklarda satışına engel olmak için, bir yandan sınırlar ve sınır kapılarında güvenlik tedbirleri artırılmalı, diğer yandan ise uyuşturucu satıcılarının hedefi olan gençliğin korunmasını sağlayacak tedbirlerin alınması ve sokak satıcılarıyla mücadelenin daha radikal bir şekilde devam ettirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple, uyuşturucu salgınını önlemenin temeldeki şartı, uyuşturucu kültürünü engellemektir. Bunun en keskin yolu ise uyuşturucu kültürüne hizmet eden kaynaklara bu fırsatı vermemek, uyuşturucu kültürüne karşı millî kültürü güçlendirmek, uyuşturucu kültürünün aktif unsurları yerine millî ve manevi idealleri ikame etmekten geçmektedir.

Uyuşturucu kullanmaya temayülü olan, bu gibi maddeleri kullandığı bilinen kişilerin çevresinde bulunan ya da yeni katılan genç ve çocukların aileleri uyarılmalı, okul idareci ve öğretmenleri ile temasa geçilerek çocuğun ya da gencin kontrolü artırılmalıdır.

Polis-aile-öğretmen üçgeni kurulmalı, toplum merkezli polislik hizmeti artırılmalıdır. Bunun ise en önce Hükûmetin görevleri arasında yer alması gerekir.

Sayın milletvekilleri, polisimizin bu noktada yeterli olduğunu ifade etmek mümkün değildir. Örnek olarak, Kızılay'da -ben ve birçoğumuz biliyor ki- çok sayıda sivil polis görev yapmaktadır ancak önleyici kolluk açısından bunun hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Önemli olan suç işlenmeden önce suçun önlenmesidir. Suç işlendikten sonra yakalanması hem suçu işleyen vatandaşımız için hem de emniyet birimleri için uzun soluklu bir süreci gerektirmektedir. Biz, vatandaşımızın suç işlemesini önlemekle mükellefiz. Bu sivil polislerin bir kısmını üniformalı hâle getirerek vatandaşımızın suç işlemeden önce bir kez daha düşünmesine fırsat vermemiz gerekir.

Değerli arkadaşlar, bu konuda, özellikle önleyici kolluk konusunda yeterli seviyeye geldiğimizi, Hükûmetimizin de bu konuyu çok ciddiye aldığını söylememiz mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, 60'ıncı Hükûmetin programına baktım, uyuşturucuyla ilgili olarak tek bir kelime dahi bulunmamaktadır. Umarım ki bu araştırma önergeleri Hükûmet için de bir uyarı olur ve bu önemli konuya gereken hassasiyeti gösterirler. Devlet idaresi ciddiyet gerektirir. Kamu görevi kamu kaynaklarıyla finanse edilir. Kamu görevlilerini lokanta garsonlarıyla karıştıran zihniyetin, sayın milletvekilleri, ülkemizi nereye getirdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Türk milleti, cumhuriyeti kurarak bu ilkel anlayışları sonuna kadar toprağa gömmüştür, tekrar yeşermesine de asla izin vermeyecektir.

Sayın milletvekilleri, Değerli Başkanım; sözlerime burada son verirken MHP Grubu olarak önergelerin kabul edilerek Meclis araştırma komisyonu kurulması için olumlu oy kullanacağımızı ifade ederken hepinizi en derin saygılarımla selamlar, iyi günler dilerim efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özkan.

AK Parti Grubu adına Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.

Buyurun Sayın Ünüvar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde bağımlılığı ve uyuşturucuyla ilgili araştırma komisyonu kurulması hakkında verilen önerge üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, çok önemli bir konuda araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili çok sayıda önerge var, 7 ayrı milletvekilimiz, beraberinde pek çok milletvekiliyle birlikte imza atarak araştırma komisyonu kurulması noktasında bir iş birliği adına olumlu bir adım atmış durumdalar. Tabii, madde bağımlılığı çok önemli bir konu ve küresel bir sorun, yani sadece ülkemizi değil bütün dünyayı ve her geçen gün daha da artan bir şekilde ilgilendiriyor. Niçin ilgilendiriyor? Çünkü, madde kullanımı bireyi köleleştiren bir durum, ama madde kullanımıyla birey öyle bir noktaya geliyor ki, bir müddet sonra artık toplum da o bireyin katkılarından, gücünden, emeğinden ve daha önemlisi varlık olarak bireyin kendisinden yoksun kalmaktadır. Dolayısıyla, sadece bireyi değil, toplumu yakından ilgilendiren bir sorun.

İşin asayiş kısmı var, sağlık kısmı var, sosyal kısmı var, ekonomik boyutu var ve uluslararası yönü var. Benden önce konuşan değerli arkadaşlarım da ifade ettiler, çok önemli bir mali portresi var konunun. Dolayısıyla araştırma komisyonu kurularak, bu konunun bütün yönleriyle, saydığım bütün unsurlarıyla tartışılmasında çok büyük önem söz konusu.

Tabii, her ülkede değişen oranlarda olmakla beraber, hemen hemen bütün ülkeler uyuşturucudan olumsuz yönde etkilenmektedir. Yüksek boyutlardaki uyuşturucu kullanımı, yüksek oranda şiddeti ve suçu da beraberinde getirmekte, AIDS başta olmak üzere bazı hastalıkların oluşumuna sebep olmakta, sosyal yapıda çökmeye sebep olmakta ve bazı kesimlerin daha fazla uyuşturucu kullandığının ortaya konulmasıyla birlikte uyuşturucu bağımlıları toplumun her kesimini etkilemektedir. Örneğin, erkekler kadınlara göre, şehirde oturanlar kırsal kesimde oturanlara göre, gençler de yaşlılara göre daha fazla uyuşturucu kullanmakta ve bunun oranı da günden güne artmaktadır.

Tabii, bu durum ailelere, yoksullara, ulusal sağlık sistemi üzerine de çok ciddi yükü beraberinde getiriyor. Bu problem aslında sadece bugünün problemi de değil, yarının problemi. Hatta şunu iddialı bir şekilde söylemek mümkün: Daha çok yarının problemi. Çünkü ülkemiz -buna şükretmemiz lazım- gelişmiş bazı Batı ülkelerine göre oldukça düşük oranda -giderek sayısı artmakla beraber- uyuşturucu kullanılan bir ülke, ama gençlerdeki yoğun kullanım arttıkça, dünyadaki problem yaygınlaştıkça ülkemizde de yarınlarda daha önemli bir problem olacak.

Biz de AK Parti Grubu olarak bu araştırma komisyonunun kurulmasını önemsiyoruz. Hem de çok önemsiyoruz, çünkü ülkemizin geleceğini önemsiyoruz.

Tabii, madde kullanımı ve bağımlılığı, dünya çapında tahrip edici sağlık, sosyal, ekonomik ve çevresel sonuçlarıyla ilgili, ciddi kaygıları da beraberinde getiriyor. Geçen hafta salı günü, ülke içinde yaptıklarımızı da Sayın İçişleri Bakanımız çok detaylı bir şekilde anlattı, uyuşturucuyla mücadele noktasında İçişleri Bakanlığının ve Emniyet Genel Müdürlüğünün diğer kurumlarla birlikte yaptığı çalışmalardan çok detaylı bir şekilde bahsetti. Ben tekrardan o konuya girmeyeceğim ama yapılan çalışmaların, gerek uyuşturucu talebinin azaltılmasına yönelik gerekse uyuşturucu trafiğinin engellenmesine yönelik çalışmaların gerçekten çok önemli sonuçlarının olduğunu ifade etmeliyim. Aslında, uyuşturucu trafiğinin önemli noktalarından birisi olan ülkemizde bu çalışmaların başarılı olması, bütün dünya için, özellikle Batı ve Doğu dünyası için çok önemli.

Tabii, aslında emniyetin yaptığı şey sadece asayiş de değil, çünkü, emniyet, asayişin ötesinde pek çok konuya da yer veriyor. Bazı örnek davranışlar da görüyoruz bununla ilgili. Belki uyuşturucuyla ilgili, bire bir alakalı değil ama çok etkilendiğim bir olaydan da bahsetmek isterim. Bundan on gün kadar önce, Adana'da yapılan bir yasa dışı eylem esnasında, çocuklar polislere taş atıyorlar. Daha sonra, belli bir zaman sonra oradan, o eylem mahallinden geçen, tabla üzerinde muz satan bir muz satıcısını görünce çocuklar polisleri bırakıp o muzlara dadanmaya başlıyorlar. Bir müddet sonra muz satıcısı elinde sopayla çocukları kovalamaya çalışıyor, ancak, başarılı olamayınca, bir polisimiz, gerçekten çok etkileyici bir şekilde, oradan on kilo muz satın alıyor ve çocuklara birer birer dağıtmaya başlıyor. Biraz önce o muz tablasının etrafında dolanan ve ondan biraz önce de polislere taş atan çocuklar, bu sefer muz almak için kuyruğa giriyorlar. Gerçekten…

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Polisten…

NECDET ÜNÜVAR (Devamla) - Çocuklar, polis arkadaştan o muzu almaya çalışıyorlar.

Burada, emniyetin yaptığı şeyin aslında asayişin ötesinde bir boyutu olduğunu da çok net olarak ortaya koyuyor. Yine bir emniyet müdürümüzden dinlediğim yine etkileyici bir yaşanmış hadise: Bir ilimizde bazı okullarda çok yoğun bir şekilde eylemler oluyor, çocuklar camları kırıyor, işte okulu asıyorlar, ailelerine ve çevresine zarar veriyorlar. Emniyet müdürü ile okul müdürleri bir toplantı yapıyor ve emniyet müdürümüz şöyle bir tedbir öneriyor: Her bir emniyet müdür yardımcısına belli sayıda okulu zimmetliyor, yani 1 emniyet müdürüne 5 tane okulu zimmentliyor. Önce asayiş problemi adına yapılan adım bir müddet sonra artık polislerle o asayişi bozan çocuklar arasında bir sempati noktasına taşıyor ve daha sonra o çocukların da topluma kazandırılması noktasında çok önemli adım atıyor. Buradan tabii biz emniyeti, sadece asayişin bekçisi olarak değil, aynı zamanda kalkınmanın da ilerlemenin de lokomotifi olarak görmek durumundayız. Tabii, o yüzden, Sayın İçişleri Bakanımızın ifade ettiği konu gerçekten çok önemli.

Ama sadece, değerli milletvekilleri, o uyuşturucuyu yakalamak, o uyuşturucunun kullanımını önlemekle iş bitmiyor. Aynı zamanda talebi azaltmaya yönelik de adımlar atmak gerekiyor ve şüphesiz bu sadece emniyetin yapabileceği bir şey değil. Burada pek çok kuruma, kamu kurumuna, sivil toplum kuruluşlarına, medyaya, ailelere çok önemli görevler düşüyor.

Tabii bu arada, konumuz madde bağımlılığı ama ben, kürsüye çıkmışken başka bir bağımlılıktan söz etmek istiyorum. Hepimizin aslında belki elimizden bırakamadığımız birtakım alışkanlıklarımız, bağımlılıklarımız var. Yine bununla ilgili yapılmış bilimsel çalışmalar da söz konusu. Yani, herhangi bir şeye bağımlı olunca insanların birtakım maddelere bağımlılığıyla ilgili de, bir altyapı oluşturmasıyla ilgili bir iki kelam etmek isterim. Örneğin, televizyon… Çocuğumuz İnternet'in başına geçtiği zaman, belki yıllar önce "Ne kadar güzel, çocuğumuz bilgisayardan dersine çalışıyor, artık daha bilgili, teknolojiyi daha iyi kullanan çocuklar olacak." filan diye seviniyorduk, İnternet'e giriyor, işte birtakım bilgisayar oyunlarını daha iyi oynuyor diye seviniyorduk ama artık bunlar belli noktalarda ciddi bağımlılık problemini de beraberinde getiriyor. Örneğin Ege Üniversitesinden bir hocanın ifadesi, gerçekten son derece vahim, bir hastasının kırk sekiz saat boyunca hiç kalkmadan İnternet'e bağlı yaşadığını ifade ediyor.

Tabii, evimizde televizyon seyrederken elimize zap aletini alıp kanalları değiştirmek hepimizin belki rahatladığı bir unsur gibi de algılanabilir ama elektrik kesildiği zaman hepimizde bir panik, acaba dizinin sonu ne oldu, futbol maçının sonucu ne oldu, acaba şu haberin sonucu neydi şeklinde birtakım tepkilerimizin olduğu açık. Dolayısıyla, bağımlılık yapan her şeyle, değerli arkadaşlar, çok ciddi ölçüde bizim mutlaka kafa yorup ona uygun bir şekilde çözümler bulmamız gerekiyor.

Peki "bağımlılık" dediğimiz şey nedir? Bağımlılığı bilim adamları şöyle tarif ediyor: Bir maddenin belirgin bir etkiyi elde etmek için alınması sürecinde ortaya çıkan bedensel, ruhsal ya da sosyal sorunlara rağmen madde alımının devam etmesi, bırakma isteğine rağmen bırakılamaması, aynı etkiyi elde edebilmek için giderek madde miktarının artırılması ve maddeyi alma isteğinin durdurulamaması durumu şeklinde ifade ediliyor.

Peki, hangi madde bağımlılığı daha tehlikeli? Sahte iyi oluş hâlini ne kadar kısa zamanda sağlıyor ve şiddeti ne kadar erken şekilde ortaya çıkıyorsa, bağımlılık yapıcı gücü de o kadar fazladır. Örneğin, biraz önce sayın grup başkan vekilimizle de konuştuğumuz zaman "Hocam, sigara bağımlılık yapan bir madde midir?" diye konuşunca "evet, öyle" deyince "O zaman buna daha fazla vurgu yapmak lazım." dedi. Doğru, sigara gerçekten madde bağımlılığının bir başka, belki uyuşturucu kadar değilse bile, daha hafif bir şekli ama o da bağımlılık yapıcı gücü fazla olan bir madde. Ama sigarayla ilgili şunu da ifade etmek isterim: Yine, bilim adamlarının ifadeleriyle, sigara uyuşturucu bağımlılığının da altyapısını oluşturuyor. Bu açıdan çok önemli. Özellikle okul çağı çocuklarda sigara kullanımının engellenmesi son derece önemli. O yüzden, geçen ay çıkardığımız sigarayla ilgili kanun gerçekten çok önemli. Özellikle eğitim çağındaki çocuklarımızın sigaraya kolay ulaşmasını engelleyen -satışıyla, alınmasıyla ilgili- çok önemli bir kanundu. Bu kanunda emeği geçen, başta Sayın Sağlık Bakanımız ve Sayın Sağlık Komisyonu Başkanımız olmak üzere destek veren tüm milletvekillerimize -benim bildiğim kadarıyla bütün milletvekillerimiz destek verdiler, içen içmeyen, o yüzden onlara- hassaten teşekkür ediyorum. Bu da bence madde bağımlılığıyla ilgili, aslında, atılmış çok önemli bir karardı.

Tabii, bağımlılığın pek çok ekseni var, değişik faktörler bağımlılığa yol açabiliyor. Arkadaş grubu, ebeveyne bağlı, kişinin kendisine bağlı, biyolojik, toplumsal, kültürel, sosyal nedenlere bağlı bağımlılık etkenleri söz konusu. Ama yine Emniyet Genel Müdürlüğümüzün Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının yaptığı bir araştırmada, en büyük etken yüzde 82'yle merak ve arkadaş çevresi, yine ankete katılanların -bu bir anket çalışması- yüzde 14'ü "Sorunlar yüzünden uyuşturucuya başladım." diyor, yüzde 3,6'sı da eğlence olsun diye başlıyor ama her zaman sonucu eğlence ile bitmiyor. Tabii, burada gerçekten, bizim arkadaş grubu, ebeveyn, aile bağlarının sağlamlığı son derece önemli.

Yine, yılında Sağlık Bakanlığı Müsteşarı iken Almanya'ya yaptığımız bir seyahat esnasında Frankfurt'taki bir toplantıdan sonra, uzun saçlı, kot pantolonlu bir arkadaş söz aldı ve şöyle bir şey söyledi: "Ben Avrupa ve Türkiye'yle ilgili bir gözlemimi anlatmak istiyorum." O anlattığı gözlemde çok çarpıcı bir şeyden bahsetti. "Bence Türkiye ile Avrupa arasındaki en önemli fark aile. Yani Türklerde aile bir kalkan oluyor. Çocukların uyuşturucu, çete, sokak cinayeti veya birtakım istemediğimiz olaylara daha fazla katılmasını engelleyen en önemli kalkan ailedir." dedi. Bu arkadaş aynı zamanda bir resim sanatçısıydı, fotoğrafları vardı ve o albümlerinden oluşan kitabını bana hediye etti ve şöyle bir talepte bulundu: "Türkiye'de bir sergi açmak istiyorum. Bu sergiyi de Mecliste açmak istiyorum." dedi. O zaman Sayın Meclis Başkanımız Bülent Arınç'a konuyu anlattığım zaman "Memnuniyetle." demişti ve yılında adı "Merhamet" olan bir resim sergisi de açmıştı. Bu bir Alman'ın gözlemi. Tabii, aile çok önemli bir kalkan gerçekten.

Tabii, bunun dışında kolay temin ve ulaşılabilme de yine uyuşturucu için son derece önemli. Ama, değerli arkadaşlar, düşük sosyoekonomik düzeyin bir etken olduğunu ifade etmeliyim, ama sadece tek etken değil. Tek etken sadece düşük sosyoekonomik düzey olsaydı, gelişmiş bazı Batı ülkelerinde bizden çok daha yüksek oranlarda uyuşturucu kullanımı söz konusu olmazdı.

Hatta bazı ülkeler bunu çok abarttılar, kendi ülkelerinde -Avrupa'da bir ülkede başladı, daha sonra ikinci bir ülkede var, orada- serbest bıraktılar. Hatta bunun garip bir uyuşturucu turizmine yol açtığına dair komşu ülkelerin birtakım serzenişleri var. Yani, bir ülkede serbest ve o ülkeye insanlar rahat uyuşturucu kullanmak adına seyahat edebiliyorlar. Tabii bunları da ifade etmek durumundayız.

Değerli milletvekilleri, özellikle çocukluk çağı son derece önemli. Yine, yapılan bir araştırmada, vakaların önemli bir kısmı, yüzde 31'i, on beş yaş altında. Bu, Sağlık Bakanlığıyla Birleşmiş Milletlerin yılında beraber yaptığı bir profil çalışması. Burada yüzde 31'i on beş yaş altında uyuşturucuya başlıyor. Otuz yaş üstüne çıktığı zaman yüzde 8 civarında. Dolayısıyla şöyle bir kabataslak -bilim adamlarının yine ifadesi- on beş ila otuz dört yaşını ilgilendiren bir sorun. Asıl, öyle bir sorun. Otuz beş yaşından sonra olay ya hastanede ya hapishanede sonlandığı için olsa gerek, çoğu zaman o problem giderek azalmış oluyor. Ama başlangıç dönemindeki insanların duygularıyla, daha sonra bitiş dönemindeki duyguları da çok önemli. Bu konu ile ilgili bana bir söz hakkı verildiği için bir film izlemek gereği hissettim ve o filmin de tabii, sonunu da bahsetmek mecburiyetinde olduğum için özellikle özür diliyorum, aslında hepimizin de izlemesi gereken bir film. "Blow" diye bir film, "Beyaz Şeytan" diye Türkçeye çevrilen bir film. Orada çok enteresan birtakım diyaloglar var. Filmin en başında on dört-on beş yaşlarında bir delikanlı, arkadaşına "Buldum, buldum." diyor. "Neyi buldun?" dediği zaman "İş sahibi olmadan nasıl para kazanacağımızı buldum." diyor. Daha sonra uyuşturucu ticaretine başlıyorlar ve çok manidar, kırk iki yaşına kadar pek çok badireden geçtikten sonra bir hapishanede babasına yazdığı mektupta şöyle bir manidar ifade kullanıyor: "Nihayet yıllar önce senin söylediğin şeyleri şimdi ancak anlayabildim. Uyuşturucunun hayatımda sevdiğim her şeyi benden uzaklaştıran bir madde olduğunu kırk iki yaşında anladım." Çünkü önce karısı, sonra çok sevdiği annesi, babası ve en sonunda da artık onun için dünyada her şeyi verebileceğini ifade ettiği kızı onu terk ediyor. Kısa bir süre sonra da zaten kendisi… Bu konuyla ilgili zannediyorum ömrü hapishanelerde çürüyen bir insan olarak devam ediyor, film orada sonlanıyor.

Tabii, uyuşturucu sadece bireyin kendisini etkilese yine belki bir noktaya kadar "Ne yapalım artık, kendi cezasını kendisi buldu." diyebiliriz, ama toplumun tüm kesimlerini, tüm katmanlarını çok önemli ölçüde etkiliyor değerli milletvekilleri. Ama bireyi asıl bedensel, ruhsal ve sosyal sorunlar oluşturması itibarıyla çok daha yakından ilgilendiriyor.

Bu konuyla ilgili tabii, toplumun çok değişik katmanlarının mutlaka rol alması gerektiğini biliyoruz. Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, Millî Eğitim Bakanlığı, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı gibi bakanlıkların mutlaka çok etkin olmasını bekliyoruz. Ama şunu da ifade etmemiz lazım: Bazen Sağlık Bakanlığına olayın çözümüyle ilgili de birtakım roller yüklendi veya en azından böyle roller beklendiği ifade ediliyor. Ama şunu özellikle vurgulamamız lazım, o da şu: Uyuşturucu kullandıktan sonra -özellikle büyükşehirler başta olmak üzere, AMATEM'lerimiz var, İstanbul'da UMATEM'imiz var, yani uyuşturucuyla mücadele anlamında merkezlerimiz var ama- bağımlılık tedavisi iki ay, üç ay kadar devam ediyor, kişi o maddenin etkisinden vücut olarak kurtulmuş oluyor, ama daha sonra topluma gittiği zaman mutlaka toplumun da onu kabullenmesi lazım. Birtakım anekdotlar hep karşımıza çıkar. O anekdotlarda, toplumun daha sonra o kişiyi kabullenmemesi sonucu tekrardan, kısa zamanda o bataklıktaki insanların ağına yeniden düştüğünü çok sık olarak görürüz.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin sonunda… Yine çok etkilendiğim bir kitap gerçekten. Bunu da bu konuyla ilgilenen bütün dostların okumasını tavsiye ediyorum. Muş'tan İstanbul'a göç ederek orada Çapa Tıp Fakültesine giren bir kardeşimizin yaşadıklarını anlattığı bir kitap. Kanat Güner diye bir tıp öğrencisi. 4'üncü sınıfta tıp fakültesini bırakmak zorunda kalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ünüvar.

NECDET ÜNÜVAR (Devamla) - Tabii, pek çok badireden geçtikten sonra, yazdıklarını şöyle, "Eroinin Güncesi" diye bir kitapta topluyor. Orada "Hey millet, ben ölmeye karar verdim. Niye biliyor musunuz? Çünkü yaşım yirmi yediye geldi, dayandı. Benim gibiler daha fazla yaşamamalı. Allah korusun, ya ölmeye değil de üremeye karar verseydim? Neyse ki aklım hâlâ başımda. Sahneye girmem gereken yeri ayarlayamadım ama çıkmam gereken yeri biliyorum." diyor. Gerçek anlamda hiçbir şeye tutunamadığını, eroinden başka her şeyi tükettiğini -gençliğini, hayallerini, mesleğini, mutluluğunu- ve onun, eroinin ondan hep daha fazlasını istediğini ifade ediyor ve şöyle bitiriyor kitabını: "Ben giderim, gideceğim ama birileri bir şey yapsın, bir çözüm bulsun." şeklinde ifade ediyor ve o "Eroinin Güncesi" isimli kitabın imza gününde de, imzadan sonra hayatına işte o son altın vuruş dediğimiz hadiseyle son veriyor. Burada, tabii, madde bağımlılığının dramıyla ilgili bizzat bizim okuduğumuz, gördüğümüz, duyduğumuz, seyrettiğimiz, bizzat şahit olduğumuz olaylar var, ama çoğu bunun sonuç safhasında bizim gündemimize gelen şeyler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edecek misiniz efendim?

NECDET ÜNÜVAR (Devamla) - Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

NECDET ÜNÜVAR (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.

O aşamaya kadar aslında yapılması gereken pek çok şey var. Bu konuda hepimize, toplumun tüm katmanlarına görevler düşüyor. Toplumda yaşayan hiç kimse kendisini bu problemden azade göremez, görmemeli. Bu yüzden, bu araştırma komisyonunun kurulmasını çok önemsiyoruz.

Yapılacak çalışmaların milletimize, devletimize hayırlı sonuçlar doğurmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ünüvar.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi önerge sahiplerine söz vereceğim. İlk söz Sinop Milletvekili Engin Altay'a aittir.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Ahmet Ersin'in birinci imzasıyla verdiğimiz uyuşturucu kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu kullanımındaki artışın sebeplerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin, önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması üzerinde söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere, benzer konuda, aynı konuda Sayın Ateş'in, Sayın Sarıçam'ın, Sayın Ünüvar'ın, Sayın İncekara'nın, Sayın Kiler'in ve Sayın Özdemir'in ve arkadaşlarının verdiği Meclis araştırma önergeleri vardır.

Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan bir incelemedir. Elbette ki bizim böyle bir araştırma istememizin sebebi, konunun çok vahim ve artık, bir an önce, bir dakika bile beklemeden çözüm bulunması gereken bir konu hâline dönüşmesidir. Elbette Hükûmet, yani icra organı işini doğru yapsa, bizim, Mecliste böyle bir önerge vermemize -bizim ve diğer arkadaşların- iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın da böyle bir önerge vermesine gerek kalmaz.

Bir parlamentoda muhalefet Meclis araştırması önergesi verebilir, muhalefet partileri verebilir. İktidar partisine mensup milletvekilleri de böylesine hassas bir konuda Meclis araştırması önergesi veriyorsa burada Hükûmetin düşünmesi lazım, Hükûmetin konuya daha fazla kayıtsız kalmaması lazım.

Sayın milletvekilleri, bunu şunun için de söylüyorum: Meclis araştırması müessesesini çok iyi, doğru kullanmamız lazım. Biraz önce gündeme baktım. Meclisimizin gündeminde yüz üç tane Meclis araştırma önergesi var. Bu önergelerin hepsi iyi niyetle verilmiş önergelerdir, hepsi de yurdun belli bölgelerinde ya da tümünde belli temel sorunlara yöneliktir, ama bu Meclis araştırma komisyonunun, yani bu müessesenin çalışmaları sadece milletvekillerimizin mesaisini tüketecekse, milletin parasını tüketecekse çok da gereği yoktur.

Bir örnek vereyim ben size: Geçen dönem Meclisimiz, 14 Aralık 'da, çocuklarda ve gençlerde artan şiddet eğilimi ve okullardaki olayların araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurdu. Komisyon çalıştı, görevini tamamladı -emeği geçen arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz- yanlış hatırlamıyorsam sayfalık da bir rapor yayınlandı. O zaman da söylemiştim. Raporun meli, malı'larla dolu bir sonuç bölümü vardı, ama çok değerli bulgular da vardı, veriler de vardı.

Şimdi ben Hükûmete soruyorum: Bu raporla ilgili, geçen dönem verilen, bu Meclisin yaptığı, kurduğu bir araştırma komisyonuyla ortaya çıkarılan çocuklarda ve gençlerde şiddet, okullardaki olayların araştırılmasıyla ilgili kurulan komisyon raporu üzerinde -bakanlar, hemen hemen aynı bakanlar- Hükûmetin bir paragraflık bir icraatı olmuş mudur? Bir paragraflık bir genelgesi olduğundan şüphe ediyorum. Böyle Hükûmet olur mu?

Meclisi niye o zaman bu komisyonlarla meşgul ediyoruz? Rapor, dediğim gibi, 29 Mayıs'ta görüşüldü ve rafa kaldırıldı.

Bunu şunun için söylüyorum sayın milletvekilleri: Bu uyuşturucuyla ilgili Parlamentomuzun duyarlığı her türlü takdire şayandır. Ama, burada kabul edileceği de görülen, bütün partilerin ittifakıyla kurulmasının kabul edileceği görülen araştırma komisyonu raporunun akıbetinin de geçen dönem çocuklarda ve gençlerde artan şiddet olaylarını araştıran komisyonun raporuna dönüşmemesini, şimdiden bir ön temenni olarak yüce heyetinizin takdirine sunuyorum.

Şimdi, özetle, Meclis araştırma komisyonları Hükûmet tarafından ciddiye alınmalıdır. Gerekiyorsa araştırma komisyonu raporunun akabinde bir Meclis soruşturma komisyonu kurulabilmelidir. İktidar partisinin buna da hazır olması lazım. Tabii, Meclis soruşturma komisyonu ve Meclis araştırma komisyonu çok ayrı şeydir. Birisinde, biraz önce söylediğim gibi, bilgi edinmek için bir inceleme yaparsınız. Birisinde soruşturacağız, nereye kadar giderse oraya kadar soruşturacağız. İşte, Hükûmetin bu cesareti göstereceğini de şimdi deklare etmesi lazım.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'yi ben Ankara'nın Kızılay Meydanı'na benzetirim. Dünyada coğrafi konum olarak Türkiye'nin konumu ile Ankara özelinde Kızılay Meydanı konumunun hiçbir farkı yoktur. Ankara'daki herkes Kızılay'dan geçer. Ankara'daki mal, hizmet, hemen hemen her şey Kızılay'dan geçer. Şimdi, dünyada da böyle. Dünyadaki bütün trafik Türkiye'den geçmek zorunda. Böyle, dünyanın merkezinde, coğrafi olarak çok odak noktasındayız ve bütün resmî yöneticilerimizin, resmî kaynakların itiraf ettiği gibi de Türkiye, dünya uyuşturucu trafiğinin dört yol ağzıdır, bir kavşaktır. Türkiye'nin coğrafi konumunu ben Allah'ın bir nimeti gibi görürüm, ama maalesef, bazen böyle olumsuz yanları da var.

Emniyet teşkilatımıza, Jandarma teşkilatımıza -küçük aksamaları bir kenara koyarsak, ufak tefek lokal şeyleri, ihmalleri bir tarafa bırakırsak- genel olarak teşekkür ediyoruz. Görevlerini yapıyorlar, çalışıyorlar hem de büyük bir gayretle çalışıyorlar.

Şimdi benim sorduğum şu: Tabii, emniyet ve jandarma da aslında Hükûmete bağlı. Ama mesele sırf adli ya da askerî, polisiye çözümlerle çözülemeyecek kadar önemlidir. Hükûmet bu konuda ne yapıyor, bu önemli.

Şimdi, ne yapıyor? Bakın, ben size buradan iki istatistik göstermek istiyorum. Bunlar resmî istatistiklerdir sayın milletvekilleri. Şöyle bir tablo var, görebilirsiniz. -Parlamentomuz bugün kalabalık değil. Anayasa değişikliğinde çok kalabalıktınız.- Bakın, 'de Türkiye'de extacy yakalanmış. Bilin ki yakalanan kadar da yakalanmayan, içilen vardır. Bu böyledir hep. 'da 75 bin adet extacy 1 milyon bine çıkmış. 'da da 1 milyon bin tane de yakalanmayan vardır.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) - Bu mantık nasıl bir mantık?

ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi gelir, buradan sen alternatifini söylersin.

Şimdi, ben buradan jandarmaya, emniyete teşekkür ederim. Ama Hükûmete de sorarım "Sayın Bakan, bu grafiği nasıl açıklayacaksınız?" diye. Bunu Hükûmetin açıklaması lazım.

Şimdi, bakın, kokain, 'de -göstereyim buradan- 7 kilo, 'da 76 kilo. Emniyete ve jandarmaya teşekkür ediyoruz. Bu rakam artışı, bilin ki 76 kilo da yakalanmadan geçen ya da kullanılan var.

Yapılan araştırmalar -zamanımız az- Türkiye'de çocuklar, gençler dâhil toplumun bütün kesimlerinde çok ciddi bir uyuşturucu tüketiminin süratle ve hızla yayıldığını, yaygınlaştığını ve toplumun bütün ekonomik kesimlerini… E, bir dönem "Bu, zengin eğlencesi." denilen şeyler şimdi aşağılarda. Kimisi kokain çekiyor, köprünün altındaki çocuk da tiner çekiyor. Tablo vahimdir. Ama, işte, bu konuda tekrar altını çizerek söylüyorum: Hükûmetin bu son dört beş yıldaki uyuşturucu trafiğinin artmasında, uyguladığı sosyoekonomik politikaların ve Hükûmetin eğitim sistemimize bakışının, bu artışın temel faktörü olduğunu ben düşünüyorum, ben öyle düşünüyorum. Bu büyük bir vebaldir, büyük bir günahtır, büyük bir ayıptır.

Bakın, TÜİK bir araştırma yapmış öğrenci üzerinde, TÜİK resmî bir kuruluşumuz. Sigara yüzde 16, alkol yüzde 16, uyuşturucu yüzde 3. Sayın milletvekilleri, bu araştırmalar, minik yavrularımızı gönderdiğimiz okullarda yapılan araştırmalar. Uyuşturucu yüzde 3, sigara yüzde 16, alkol yüzde Çocuklarımızın neredeyse beşte 1'i gitmiş. Bu vahim bir durumdur.

Okullarda şiddeti, biz müteaddit defalar gündeme getirdik, Meclisimiz bu konuya duyarlı olmadı. Şimdi, büyük bir mutlulukla görüyorum ki Meclisimiz sanıyorum bu konuda gerekli hassasiyeti, duyarlığı gösteriyor, gösterecek. Hükûmetten de karşılığını beklemek bizim görevimizdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; madde kullanımı, yıkıcı etkileriyle bireyin seçtiği nesne karşısında köleleşmesidir. Mesela ben bir sigara tiryakisiyim. Kimseye de tavsiye etmiyorum, her vesileyle söylüyorum. Büyük bir bırakma azim ve kararlılığı da içindeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ama bu konuda Millî Eğitim Bakanlığımızın çok ciddi bir gayret, çaba, program içinde olması lazım. Yani göstermelik şeylerle, okula bir tane polis dikerek falan bu işler olmaz. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığımızın çok ciddi, yoğun bir gayret içinde olması lazım.

Bakın, Anayasa'nın 58'inci maddesi, çocuklarımızın ve gençlerimizin uyuşturucudan ve bütün kötü alışkanlıklardan korunmasını devlete bir ödev olarak yüklemiştir. Şimdi buradan Hükûmete soruyoruz, Başbakana soruyoruz: Anayasa'nın 10'uncu, 42'nci maddeleri üzerinde dolaşarak Türkiye'yi bir kaos ortamına sürükleyeceğine, 58'inci maddeyle sana verilmiş görevleri yapsana Sayın Hükûmet! Senin asıl işin bu. 58'inci maddeyle ilgili görevlerini yap, ondan sonra gel buraya, karşımıza yüzlü yüzlü çık, biz de seni takdir edelim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çocuklarımızın muhtaç olduğu kudretin dolaştığı asil kanının uyuşturucuyla zehirlenmesine Hükûmet daha fazla seyirci kalmamalı. Bu önergeyi destekleyeceğiz. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Altay.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkan, Hükümete yönelik birtakım eleştiriler dile getirdi…

BAŞKAN - Cevap mı vermek istiyorsunuz?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Yerimden, izin verirseniz bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Altay konuşmasında, uyuşturucuyla mücadelede, işbaşında bulunan Hükûmetin, daha doğrusu Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetlerinin hiçbir şey yapmadığını ifade etti, birtakım grafikler gösterdi, sizler de takip ettiniz. Uyuşturucu madde yakalanmasındaki grafiklerde çok ciddi bir artış olduğunu gösterdi. "'de şu yakalanıyordu, şimdi daha fazla yakalanıyor." dedi ve güvenlik güçlerine de teşekkür etti. Peki, bunlar daha önce niye yakalanmıyordu da şimdi yakalanıyor Sayın Altay?

ENGİN ALTAY (Sinop) - Daha önce kullandığının yarısı yakalanıyordu, şimdi de kullandığının yarısı yakalanıyor Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Yaa, yaa… Bakın, uyuşturucuyla ve kanunsuzlukla mücadelede bizim dönemimiz en başarılı dönemlerden biridir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Daha fazla uyuşturucu yakalanmıştır, organize suç örgütleriyle ve çetelerle mücadelede çok önemli başarılar elde edilmiştir. Sadece son bir yıl içerisinde Türkiye'de çökertilen çetelerin ve organize suç örgütlerinin sayısı civarındadır ve son bir yıl içerisinde bu çete mensuplarından yakalanarak şu anda cezaevinde bulunan kişi sayısı 'dir. Daha önce böyle bir mücadele, böyle bir başarı görülmemiştir. Sayın Altay sadece muhalefet yapmıştır. Dolayısıyla, muhalefet olarak bunları tabii ki söyleyecektir, ama lütfen, hakkı teslim edin. Geçmiş iktidarlarla bu iktidarın, kanunsuzlukla, çetelerle, organize suç örgütleriyle ve uyuşturucuyla mücadeledeki farkını lütfen kadirşinaslık gösterin ve burada ifade edin.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Bakan, kullananların sayısı 10 kat artmış. Bunun neyiyle övüneceğiz?

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

Söz sırası, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'te.

Buyurun Sayın Ateş.

Süreniz on dakika Sayın Ateş.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, konunun önemi verilen yedi önergeden de belli olmaktadır. İktidar ve muhalefete mensup milletvekilleri yedi ayrı önerge vermişlerdir. Benim önergem bir farklılık arz ediyordu. Ben özellikle okullardaki uyuşturucu ve şiddet olaylarının araştırılmasını arz etmiştim ama Meclis yönetimimiz bu yedi önergenin de birleştirilmesinin uygun olacağını belirttiler, ben de buna katıldım.

Sayın milletvekilleri, öyle anlaşılıyor ki biz bu konuyu da kabul edeceğiz, Meclisimiz kabul edecek, bir araştırma komisyonu kurulacak ve bu konuyu araştıracağız.

Değerli arkadaşlar, bu konuda 22'inci Dönemde de sokak çocuklarının sorunlarını araştırmak üzere bir komisyon kurulmuştu. Siirt Milletvekilimiz Sayın Öner Ergenç başkanlığında oluşturulan bu komisyon gerçekten de çok başarılı bir çalışma yapmış ve konunun, sorunun ne boyutlarda olduğunu gözler önüne sermişti. Şimdi benim vereceğim rakamlar Sayın Öner Ergenç'in başkanlığında kurulan komisyon raporundan alındığı için öyle zannederim ki Hükûmet sıralarından "Bunlar muhalefet ediyor, muhalefet olsun diye söylüyorlar." şeklinde bir itiraza neden olmaz.

Sayın Ergenç'in başkanlığındaki komisyonun yılındaki tespitleri şöyle başlıyor, diyor ki: Son üç yılda, yani Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği son üç yılda, bu olaylarda müthiş bir artışın olduğunu rakamlarla ortaya koyuyor. Örneğin on-on sekiz yaş arasında uyuşturucu kullananların sayısı 'de iken 'de bu rakam 'ye, 'te 'e ve yılında da 'e çıktığını bu rapor ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu rakamlar vahameti ortaya koymaktadır. Bir diğer araştırmada, okulda bin öğrenci ve 22 bin öğretmeni kapsayan bir araştırma sonunda okullarımızın yüzde 40'ında dayak olduğunu, yüzde 30'unda öğretmenlerin sopayla dolaştığını, yüzde 20'sinde saç kesme cezasının olduğunu, her okulun 6'sında da uyuşturucu olaylarının yaşandığını, her okulda katkı payının alındığını da yine bu rakamlar ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu baskı-şiddetin sadece yılı Şubatında meydana gelen 25 olayda 7 öğrencimiz hayatını kaybetmiş, 35 öğretmenimiz yaralanmış, 34 gencimiz de göz altına alınmış.

Sayın milletvekilleri, olayın bir diğer en tehlikeli boyutu da yönetimden kaynaklanan bir şiddet ve baskıyla -maalesef, üzülerek belirtmem gerekir ki- Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde Türkiye'nin tanışmış olmasıdır. O da şudur: Öğretmenler ve okul yönetimlerinin tek tip öğrenci yetiştirme gayreti ve mevcut iktidara da yaranma çabasıyla bazı okullarımızda tam bir faşizm uygulaması görülmüştür. Amasya'da Anadolu Kız Meslek Lisesinde 4 tane kız öğrencimiz -Hatice, Gamze, Şermin, Şennur D. adlı öğrencilerimiz- okul yönetiminin, ilgili öğretmenlerinin baskısına daha fazla dayanamayarak hem okullarını değiştirmek durumunda kalmışlardır hem de yurtlardan olmuşlardır. Yine İstanbul Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Burak Tibar, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Mustafa Kurt tarafından hastanelik edilinceye kadar dövülmüştür, "Muharrem ayıdır, orucum." dediğinde de dayağın dozajı daha da artırılarak böbreklerine dahi büyük zarar verilmiştir.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) - Ne ilgisi var?

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Okuldaki baskıyı anlatıyorum, niye rahatsız oluyorsunuz? Bunu yapan okul yönetimi, okul öğretmeni; bundan utanmanız lazım itiraz edeceğinize.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) - Uyduruk gazete haberlerini buraya taşımaktan sizin utanmanız lazım.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sizin…

BAŞKAN - Sayın Ateş, lütfen…

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin İnsan Hakları Komisyonu Başkanının tespit ettiği, kayda geçirdiği bu olaylara "uyduruk" diyorsanız yazıklar olsun size. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Genel Kurula hitap edin lütfen.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Yine İstanbul'da Esenyurt Ali Kul Çok Programlı Lisesi öğrencisi Burak Kul, Alevi olduğu için dövülmüş, bu dövene ceza verileceğine, belediyede çalışan babası idareye çağrılarak, baskıya bir de babası tabi tutulmuştur.

Yine İstanbul Sarıyer'de Ayhan Aka, Aykut Aka adlı 2 genç öğrencimiz tarikat tuzağına düşmüş, intihar etmişlerdir. Şimdi, bu öğrencilerin babası, ailesi sorunlarını, dertlerini anlatacak bir yetkili dahi bulamamaktadırlar.

Antalya'nın Altınova İlköğretim Okulunda 5 öğrenci, abdest almıyor diye, sürekli şiddete, tacize maruz kalmış, hatta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni, bu öğrencileri okul içinde çağırırken "Kötü, gel buraya." şeklinde dile getirmektedir.

Gebze Darıca beldesinde, öğretmen Hüseyin Cebe, meslektaşı bir başka öğretmen Necati Kumaş tarafından, inancından ötürü öğrencilerinin gözleri önünde kurşun yağmuruna tutularak katledilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bunlar kamuoyuna yansıyan baskılardan, tacizlerden birkaçı. Takdir edersiniz ki basına daha yansımayan, kamuoyuna yansımayan çok sayıda olayların olduğunu biliyoruz. Bu olayların failleri hakkında, doğrusu, ne işlem yapılmıştır şu ana kadar daha bir tek birini öğrenemedik. Hep "Soruşturma açıldı." deniyor ama soruşturma sonunda ne olduğu, kamuoyunun vicdanını rahatlatacak, kamuoyunun yüreğine su serpecek bir tek işlemin de yapıldığı bugüne kadar kamuoyuna yine yansıtılamamıştır.

Sayın milletvekilleri, bu çağ dışı uygulamalara karşı etkili bir önlem alınmayınca, maalesef, bu çağ dışı zihniyet sahipleri de giderek cesaret almaktadırlar. Sayın Başbakan, kıyafetinden ötürü salondan çıkarılan bir öğrencimizi arayarak, olayı kınadığını, direnmesini ve arkasında olduğunu söyledi. Sayın Başbakanın takdiridir, elbette ki zulme uğrayan biri varsa onun arkasında durması lazım. Ama, az önce sıraladığım olaylara maruz kalan öğrencilere, bırakın yanlarında olmayı, bu insanlık dışı uygulamayı reva gören hiçbir yöneticiden ne hesap sorabilmiştir ne de hesap sorulacağı görülmektedir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye her zorluğu aşacaktır, aşmıştır da. Ama, yeter ki el birliğiyle, gönül birliğiyle Türkiye hareket edebilsin. Ama, çağ dışı kalmış yöneticiler, zihniyetler iktidardan beslenirse, çözmek de zorlaşır, yeni sorunlar da yaratılır.

BAŞKAN - Sayın Ateş, bir dakika müsaade eder misiniz efendim.

Sizin önergenizin mahiyeti ayrı mı efendim?

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın Başkan, ben cümlemi tamamlayayım da ondan sonra…

BAŞKAN - Hayır, tamamlayın da, yine tamamlatacağım size. Mahiyeti ayrı mı, yani sizin önergenizin mahiyeti ayrı mı? Niye bunlarla birleştirildi, bu şeyle? Başka bir önerge vermişsiniz siz.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, konuşmasında söyledi.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Önergeyle ilgili hiçbir şey söylemedi.

BAŞKAN - Yani, dinledim bu saate kadar ama artık sormam lazım, ben de merak ettim, yani sizin önergeniz ayrı bir önerge mi? Uyuşturucuyla ilgili falan değil miydi önergeniz?

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Karşılıklı konuşmamak için susuyorum. Siz bitirin ben konuşayım.

BAŞKAN - Hayır, ben sustum, siz söyleyin efendim.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Peki, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, ben, bugüne kadar yaptığım bütün konuşmalarda süresine uyan bir milletvekiliyim. Bir buçuk dakikalık süremi aldınız.

BAŞKAN - Ben vereceğim sürenizi.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Şimdi arz edeyim Sayın Başkan. Ben konuşmamın başında dedim ki: Benim önergem, okullarda uygulanan şiddet ile madde bağımlılığının araştırılmasıydı. Ama Meclis yönetimimiz benim önergemin de, Meclis araştırması önergemin de bu önergeyle birleşmesini önerdi bana, ben de kabul ettim. O nedenle, bizim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Beş dakika verin sayın Başkan.

BAŞKAN - Beş dakika da konuşabilirsin ama değişen bir şey olmaz. Siz konuşun isterseniz.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Anlayamadım Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun, konuşun, devam edin.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Hayır, anlayamadım.

Şimdi, Sayın Başkan, ben…

BAŞKAN - Yani, sizin elinizde değil miydi bunu kabul etmemek?

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Etmeseydiniz.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Ben de…

BAŞKAN - Allah Allah…

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın Başkan, böyle bir usulümüz yok. İzninizle. Ben de orada iki yıl Başkan Vekilliği yaptım.

BAŞKAN - Yaptınız.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Böyle konuşmacının sözünü keserek, Meclis Başkanıyla konuşmacının karşılıklı konuşması gibi bir usulümüz yok.

BAŞKAN - Sormak hakkım ama…

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - İzin verirseniz, Hükûmet burada, ne güne oturuyor orada?

BAŞKAN - Sormak hakkım ama, ben de Başkan olarak sizi idare ediyorum.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Siz iktidarın temsilcisi değilsiniz.

BAŞKAN - Sormak hakkım. Sormak hakkım tabii.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - İzin verin. Ben de onu açıklıyorum, ikide bir niye kesiyorsunuz?

BAŞKAN - Tamam, ben de açıkladım, merak ettiğimden soruyorum.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın Başkan, ikide bir sözümü kesemezsiniz.

BAŞKAN - Buyurun, meramınızı anlatın, tamam.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Ya Sayın Başkan, yapmayın.

BAŞKAN - Ben bir şey yapmıyorum, siz yapıyorsunuz.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Şimdi bu akşamın saatinde sizinle bir polemiğe girmek istemiyorum.

BAŞKAN - Ben de istemiyorum.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Beni de buraya çekmeyin.

BAŞKAN - Ben de istemiyorum.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Peki, o zaman sözümü kesmeyin lütfen.

BAŞKAN - Buyurun, konuşun.

Bir dakika daha ek süre veriyorum.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, ben, okulda yönetimden kaynaklanan baskıları anlatıyorum. Bundan rahatsızlık duyacağımıza, bu sorunları, gelin, el ele verelim, bu sorunları kaldıralım, bu baskılar olmasın. Bu örnekleri veriyorum, iktidar burada. Sayın Bakan, inşallah, çıkar der ki: Sayın Ateş siz yanılıyorsunuz, Amasya'da öğrencilere zulmeden şu yönetimlere biz şu cezayı uyguladık der, açıklar. İstanbul'da dövülen çocukların faillerine biz şu cezayı uyguladık der, ben de kendisine teşekkür ederim. Bu çağ dışı zihniyetlerin Türkiye'de hortlamaması için bu çabayı gösteriyoruz Sayın Başkan. Bu komisyon da sanırım onun için kurulacak.

Değerli arkadaşlar, her türlü sorunu çözeriz. Yeter ki bu çağ dışı kalmış zihniyetler, uygulamalar iktidardan beslenmesin.

Komisyonlarımız kuruluyor, komisyonlarımız çalışıyor ama sorun tespitten ibaret değildir, sorun çözümden ibarettir. O nedenle, Hükûmetimiz, önümüzdeki süreç içerisinde, bu komisyonumuz dilerim kabul edilir kurulursa, bu komisyonun belirlediği çözüm önerilerinin hayata geçmesi için gereken dikkati ve gayreti gösterir.

Bu önergeleri kabul edeceğinize inanıyorum, evet oyu vereceğinize inanıyorum, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ateş.

Söz sırası, Kırıkkale Milletvekili Sayın Ahmet Gökhan Sarıçam'a aittir.

Buyurun Sayın Sarıçam. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, beni kürsüye davet ederken Kırıkkale Milletvekili dediniz.

BAŞKAN - Pardon, Kırklareli, özür dilerim.

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Devamla) - Ben, Kırklareli Milletvekili olarak görev yapmaktayım -ikinci dönem- Parlamentoda. Kırklarelili hemşehrilerim zaten Kırklareli'ne gelen kargoların yanlışlıkla Kırıkkale'ye gitmesinden yeteri kadar mağdur. Ayrıca bunun Parlamento tutanaklarına da böyle geçmesini arzu etmediğim için düzeltmek ihtiyacı hissettim.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin ve dünyanın önemli bir sorunu olarak özellikle son yıllarda artış eğilimi gösteren uyuşturucu -uyuşturucunun dağıtımı, ticareti- ve uyuşturucu dağıtımından, üretiminden ve ticaretinden birtakım illegal örgütlerin birtakım menfaatler sağlayıp daha sonra da bunun değişik toplumsal mekanizmalara zarar verir boyutlarda çalışmalarda bulunması hepimizi rahatsız etmekte. Bu konuyla ilgili olarak Parlamentomuzda bulunan bütün partilerin milletvekillerinin aynı hassasiyeti paylaştığını bilmekteyiz ve yedi tane verilen önerge de bu konuda herkesin hemfikir olduğunun önemli bir göstergesi.

İnceleme, soruşturma kapsamında, bu tür önergelerle birtakım araştırma komisyonlarının kurulması, devletimizin, hükûmetimizin sorun olarak görülen konularda yaptığı çalışmaların tespit edilmesi, eksiklerinin ayrıca tespit edilmesi ve bunların giderilmesi konusunda hükûmete ve gerekli organlara tavsiyede bulunulması milletvekillerimizin görevlerindendir. Biz de, bu kapsamda, ülkemizi ve toplumumuzu yakından ilgilendirdiğine inandığımız bu konuyla ilgili şahsım ve 30 arkadaşımla birlikte bir önerge verdik. Bu önergeyi vermemizde ve böyle bir yapının oluşmasında, yine, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin'in bundan yaklaşık bir ay önce yapmış olduğu duygusal bir konuşmanın da büyük bir önemi var.

Uyuşturucu, bildiğiniz gibi, insanların, tarihsel süreçte, değişik zamanlarda, bazen keyif almak için bazen birtakım rahatsızlıklarını unutmak için kullandığı bir madde. Afyondan, kenevirden, sentetik olarak değişik şekillerde üretilen bu maddeyi, insanlar, ilk başlarda, belki kısa süreli birtakım maksatlarla kullanmaya başlıyorlar, fakat bu maddelerin içindeki birtakım kimyasal özelliklerden dolayı bir bağımlılık hâline dönüşüyor. Daha sonra, içindeki yine birtakım kimyasal maddelerin merkezî sinir sistemini çökertmesiyle, kişide ve toplumun değişik tabakalarında sosyal birtakım çöküntüleri getiriyor.

Sadece kişinin kendisine değil, içinde yaşadığı topluma ve çevreye de çok büyük zararlar vermesi bakımından, uyuşturucu maddeyle, değişik tarihsel dönemlerde sürekli mücadele edilmiştir. Bu mücadelenin değişik metotları oluşturulmuştur. Bunların -adli mücadeleler olduğu gibi, zabıta mücadeleleri olduğu gibi- sosyal boyutunu inceleyip, ahlaki ve manevi noktadaki birtakım eksikliklerden kaynaklandığı da tespit edilmiş, bunlarla da değişik dönemlerde değişik mücadeleler yapılmıştır.

Ülkemizde de bu konuyla ilgili önemli çalışmalar özellikle yılından itibaren ciddi bir şekilde başlatılmış, biraz önce değerli milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu verilerden de gözüktüğü üzere, bu mücadelenin sonucunda, ülkemiz özellikle transit uyuşturucu ticaretinde kullanılmakta olduğundan dolayı, bu maddelerin ülkemiz üzerinden diğer ülkelere ulaştırılmasına engellemeler başlatılmış ve büyük miktarda -zabıta tarafından- bunlar ele geçirilmiştir. Böylece, sadece ülkemizdeki değil, belki ülkemiz üzerinden Avrupa'nın ve dünyanın birçok yerindeki gençlerimizin, insanların bu zararlı maddelerle kolay buluşabilmesi engellenerek tüm dünyaya ve insanlığa Türkiye üzerinden ciddi bir hizmet de yapıldığı kanaatini taşımaktayım.

Değerli arkadaşlar, bu konuyla ilgili olarak, yine, illegal uyuşturucu maddeler kullanan kişiler bunları elde etmek için çeşitli risklerin içine de girmekte ve bu risklerden dolayı da, bu maddelerin alımı-satımı önemli bir miktarda ekonomik değer kazanmakta. Sentetik uyuşturucu kullanımında azalma olmakla birlikte, ciddi miktarda, eroin tarzı bağımlılık yapan uyuşturucu maddelerde -ki yaklaşık yüzde 8 oranında- her yıl artış var ve milyar dolar civarında bir uyuşturucu ticaret hacminin dünyada olduğu da göz önüne alındığında, bunun, göz ardı edilmemesi gereken ve bugün yapılan her türlü mücadelenin dahi ötesinde birtakım tedbirlerin ve mücadele yollarının da tespit edilmesinin zorunlu olduğu bir konu olduğunu dikkatlerimize almak zorundayız.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve İlgili Suçlar Dairesi tarafından Cenevre'de açıklanan 27 Haziran tarihli raporda da "Dünyanın en büyük uyuşturucu sağlayıcılarının, Afganistan'ın güneyi, Güney Batı Kolombiya ve Doğu Myanmar gibi, merkezî otoritenin dışındaki bölgeler olduğuna" yer verilmiştir.

Yine, terör örgütlerinin uyuşturucu madde kaçakçılığının imalat, taşıma, aracılık, satış ve sokak satıcılığı gibi her safhasında yer alarak finansal destek sağladıklarına da yine bu raporda dikkat çekilmiştir. Avrupa'da uyuşturucu ticaretini kontrol altında tutan PKK'nın, Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden getirilen uyuşturucuyu İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya'daki yasa dışı örgütler ile iş birliği içerisinde Avrupa'ya nasıl aktardığı ve pazarladığı da belgeleriyle birlikte ortaya konulmuştur.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Mali Eylem Görev Grubu tarafından 7 Mayıs 'de yayımlanan uyuşturucu raporunda da PKK'nın gelirinin büyük bir bölümünü uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, kara para aklama, haraç gibi organize suç faaliyetlerinden elde ettiği belirtilerek, son dönemde Türkiye'de tırmanan terör eylemleriyle birlikte örgütün Avrupa ülkelerinde organize suç faaliyetlerini de yoğunlaştırdığı vurgulanmıştır. Europol tarafından Avrupa Birliği ülkelerinin içişleri bakanlarına sunulan benzer bir raporda ise, Avrupa için en ciddi tehlikeyi uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, yasa dışı göç ve sahte para basımının oluşturduğu vurgulanarak, PKK'nın da en tehlikeli mafya yapılanması olduğuna dikkat çekilmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, bağımlılık yapıcı maddeler, bunların ticaretini yapan odaklar, bağlantılı suçlar ve sorunlar sadece bizim ülkemizin değil günümüz dünyasının en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Bu sorun ile yeterince baş edebilmek de uluslararası iş birliği çerçevesinde ve ancak delile dayalı bir politika ve strateji izlenmesiyle mümkündür. Bu amaçla, güvenilir, karşılaştırılabilir nesnel veri toplanması, değerlendirilmesi ve analiz edilmesi gibi işlevleri yerine getirmek üzere Portekiz Lizbon'da konuşlu Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi yılında kurulmuştur. Merkez, Avrupa Birliğine üye ve aday ülkelerden yapılandırılmıştır. Ülkemizin bu Merkeze üyelik süreci yılında yapılan başvuruya dayanmakta olup, Türkiye'nin katılımını düzenleyen anlaşma Ekim tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmiştir. Fiziki yapı, personel ve fonksiyonel açıdan en elverişli kurum olduğuna karar verilen Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı, 16 Mayıs tarihinde Başbakanlık makamı tarafından Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin ulusal temas noktası olarak yetkilendirilmiştir.

Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi adıyla kurulan ulusal temas noktası, görevi ve konumu gereği itibarıyla Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı gibi "Kurumsal temas noktaları" adı verilen birçok kurum ve kuruluşla iş birliği içinde görevlerini sürdürmektedir.

TUBİM'in görevlerini iki ana başlıkta toplamak mümkündür. Bunlardan ilki: Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin ulusal temas noktası olmasının getirdiği sorumluluk çerçevesinde ulusal kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde, Türkiye'nin risk ve mücadele profilini ortaya koyacak verileri toplayıp, elde ettiği verileri yıllık ülke raporları ve tablolar hâlinde ulusal birimlerle ve Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkeziyle paylaşmaktır.

TUBİM'in ikinci önemli misyonu ise ulusal görevlerdir. 20 Kasım tarihinde Başbakanlık makamınca imzalanarak yürürlüğe giren Madde ve Madde Bağımlılığıyla Mücadele Ulusal Politika ve Strateji Belgesi TUBİM'e ulusal ve uluslararası anlamda geniş sorumluluk verdiğinden, belgenin uygulanmasının takibinden sorumlu birim olarak ulusal düzeyde bir takip ve koordinasyon merkezi hüviyeti kazanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıçam.

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Devamla) - Benzer bir yapı, Emniyet Genel Müdürlüğü İl Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele şubeleri bünyesinde Madde Kullanımıyla Mücadele Uygulama İrtibat Birimi, kısaca "İLTEM" olarak kurulmuştur.

Yasa dışı bağımlılık yapıcı madde kullanımındaki hedef kitle olarak belirlenen gençlerde farkındalık arttırma eğitimlerine yönelik çalışmalarda bulunmak amacıyla il birimlerinde çalışan personele, alanında uzman üniversite öğretim üyelerinin desteğiyle madde kullanımıyla mücadele, eğiticilerin eğitimi ve programları verilmektedir. Bu eğitim programına katılmış olan uzman görevliler il millî eğitim ve sağlık müdürlüğünde görevli ilgili uzmanların da katılımıyla, lise ve dengi okulu öğretmen ve öğrencilerine, velilerine, ceza ve tutukevi personeline, sivil toplum kuruluşu temsilcilerine, talep hâlinde diğer kitlelere yönelik, madde kullanımı ve bağımlılığı konusunda toplumun farkındalık düzeyini arttırıcı konferans, panel ve tiyatro gibi etkinlikler düzenlemektedir.

Hâlen ciddi boyutlarda bir madde kullanımı sorunu yaşamayan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Sarıçam.

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Devamla) - Başkanım, teşekkür edecek kadar bir süre verirseniz sevinirim.

BAŞKAN - Buyurun.

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ulusal kullanıcı profilimize dayanarak risk gruplarımızı tespitle, bunlara yönelecek tehlikeleri önleyip kullanım sorununu kontrol altında tutmaya ve ortadan kaldırmaya çalışmak için yüce Meclisin böyle bir komisyonu kurmasını ve bu komisyonun çalışmalarına destek vermesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sarıçam.

Söz sırası, Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan'da.

Buyurun Sayın Zeydan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; uyuşturucu bağımlılığının ve kaçakçılığının önlenmesi için alınması gereken önlemlerle ilgili önergeyi veren arkadaşlarınızdan biri olarak yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sosyal bir varlık olan insanın çevresiyle uyum içinde olması akıl ve zihin sağlığıyla mümkündür. Bu sebeple, akli ve zihnî hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle, onu ailesinden, toplumundan ve çevresinden kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz hipisel bir hayata mahkûm eder ki, bağımlıyı, yaşayan bir ölü hâline getirir. Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdine ve toplumsal ahlaka verdiği zararlar ifadelere sığdırılamayacak kadar ciddi konulardır. İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde, maalesef, uyuşturucu belası vardır.

Dünyadaki küreselleşme hareketleri ve sınırların sanal bir çizgi hâline dönüşmesi, bağımlılık yapıcı ve yasal olmayan madde kaçakçılığının sadece ülke sorunu olmaktan çıkıp bölgesel ve uluslararası suç türüne dönüşmesine neden olmuştur. Uyuşturucu madde sorununun bütün ülkeleri tehdit eden yeni bir boyutu da, menfaat çevreleri için rant, terörün ucuz finans kaynağı, uluslararası ilişkilerde ideolojik ve politik araç ve hedef ülke toplumuna karşı sosyopsikolojik dejenerasyon, zihnî ve ahlaki çöküntü olgularının ön plana çıkarılmasıdır.

Türkiye, coğrafi konumu ve ülkemizin Avrasya coğrafyasında bulunması, Asya ve Avrupa Kıtalarının birleşme noktası olması, doğusunda üretim bölgelerinin bulunması, transit geçiş yollarının üzerinde yer alması ve buna tarihî konjonktürü ve o medeniyetlerin izlerini taşıması da eklendiğinde, uyuşturucu madde kaçakçılığı için maalesef cazip bir ülke olmaktadır.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Programı (UNDCP)'nın tahminlerine göre dünyada milyon uyuşturucu bağımlısı bulunmakta, bunların milyonu esrar kullanmaktadır. Avrupa'da uyuşturucunun en az kullanıldığı ülkeler arasında yer almamıza rağmen, yapılan araştırmalar ve uzmanların yorumları, uyuşturucu kullanma oranının dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yirmi yılda maalesef arttığını ortaya koymaktadır. Dünyadaki ve ülkemizdeki artış, devletimizin uyuşturucuyla mücadelesindeki kararlılığını da artırmıştır. Benden önceki konuşmacılar bu dönemi belki itham etmiş olabilirler, ama, ben, yüksek müsaadelerinizle, son beş yıldaki rakamları size arz etmek isterim.

Saygıdeğer milletvekilleri, yılında kilogram esrar yakalanmıştır, 'te , 'te , 'da , 'de kilo esrar yakalanmıştır. Gene, güvenlik kuvvetlerimizin eroin bazında da rakamlarını size arz etmek isterim: 'te , 'te , 'te , 'da , 'de kilogram eroin yakalanmıştır. Extacy'ye baktığımızda: 'te adet, 'te adet, 'te 1 milyon bin adet, 'da 1 milyon bin adet, 'de yaklaşık 1 milyon 47 bin adet. Tabii bu adetlerin, tedricen, özellikle extacy'de azalmasının önemli bir sebebi de, bu, sadece yakalanmaya dönük bir mücadele şekli değildir, aynı zamanda toplum tarafından talebin de azaltılmasına dönük bir çalışmanın ürünüdür.

Bununla birlikte uyuşturucuya yönelik yapılan operasyonları size arz etmek isterim: 'te operasyon, 'te operasyon, 'te , 'da , 'de operasyon gerçekleştirilmiştir. Demek ki, söylenildiğinin aksine, son dönemlerde bu alanda güvenlik kuvvetlerinin ve siyasi iradenin başarısı ortadadır.

Bir de dünyadaki ve ülkemizdeki artış… Devletimizin uyuşturucuyla mücadelesindeki kararlılığını biraz önce de arz ettim. yılı itibarıyla ülkemizde sekiz ilde, özel ve kamuya ait on beş adet madde bağımlılığı tedavi merkezi bulunmaktadır.

AMATEM'den alınan verilere göre de yılında toplam madde bağımlısı tedavi görmüştür. Yaşam biçimine bakıldığında, hastaların yüzde 89'unun ebeveynleriyle yaşadıkları belirlenmiştir. Fakat aileler bu durumu ancak, maalesef, iki yıl sonra öğrenebilmişlerdir. Uyuşturucuya başlama yaşının ülkemizde, maalesef, son on beş yılda ağırlıklı olarak, on iki yaşına kadar düştüğü gözlemlenmektedir.

Uyuşturucu madde kullanımının temel sebepleri ise, bilgisizlik, özenti, merak, bozuk çevre, sağlıksız bir aile ve manevi boşluk olarak gösterilmektedir. Uyuşturucu madde tüketiminin aynı zamanda terör örgütlerinin de parasal kaynağını oluşturduğu yadsınamaz olan bir gerçektir.

Birleşmiş Milletler uyuşturucu raporunda, Türkiye'nin yılından itibaren uyuşturucu konusundaki kararlı mücadelesi takdir edilirken, Türkiye'de uyuşturucu yakalamalarındaki artış birçok ülkeye gerektiği şekilde örnek olarak da gösterilmiştir.

Hatta, saygıdeğer arkadaşlarım, benim arkadaşım da ifade etti, Türkiye Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi özellikle son dönemlerde kurulmuş ve otuz dört kamu kuruluşu bu TUBİM'in içinde görev almış bulunmaktadır.

Şimdi, saygıdeğer milletvekilleri, bahse konu olan hadise, ülkemizin geleceği, memleketimizin teminatı olan gençlerimiz ve yavrularımızdır. Kıymetli vekiller, unutulmamalıdır ki, yarınlar, onu en çok isteyenlere kısmet olur. Günler çok ağır, yıllar çok çabuk geçer. Ülkemizin geleceğinin teminatı olan yavrularımızı bu illet belasından, mutlak anlamda, talebe dönük ve arza dönük gayretleri, hep birlikte ve multi sektörel bir çalışmayla, gece gündüz demeden, bir gayretin içerisinde olmalıyız.

Saygıdeğer milletvekilleri, yeri gelmişken, son dönemlerde televizyonlarda izlediğimiz bazı diziler, maalesef, ülkemizin müstesna köşelerinden, benim seçim bölgem olan Hakkâri'yi ve Van ilini de içine alan işte "Parsnarkoterör" dizisi gibi diziler, oradaki kadirşinas yaşayan hemşehrilerimi derinden üzmektedir. Aynı zamanda, bu konuda mücadele veren güvenlik kuvvetleri de, ciddi anlamda, zaman zaman bu diziler eliyle rencide edilmektedir. İstirham ediyorum, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu da buradan bir kez daha uyarıyorum; bu hamiyetperver vatandaşlarımızı rencide etmesinler. Suçlu var ise yakasına yapışacak adalet mekanizmaları çok şükür ki Türkiye Cumhuriyeti devletinde mevcuttur, saygıdeğer milletvekilim. Onun içindir ki bölge insanını ve sektörün uzağından yakınından ilgisi ve ilintisi olmayan insanları da rencide edecek şekilde dizilerin güncel televizyon görüntüleri içerisinde gösterilmesi hiç de zarif değildir, hiç de şık değildir. Vatandaşlarımızı rencide etmeden onlara hitap ederken zarafeti, nezaketi ve nasafeti lütfen kimse elden bırakmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Zeydan.

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) - Onun içindir ki, yeri gelmişken, Van ilinden Hakkâri iline kadar yıllardır çeşitli noktalarda hem vatandaşlarımızı hem güvenlik kuvvetlerimizi canından bezdiren arama noktaları artık yeter deme noktasına da gelmiştir. Varsa suçlu, varsa itham, varsa bu konuda bir bilgi, devlet onun üzerine gidecek kudret ve dirayettedir. Vatandaşları güncel yaşamlarında rahatsız etmeden, güvenlik kuvvetlerimizi de fazla yormadan bu işin üstesinden gelecek kanuni müeyyidelerimiz de çok şükür ki yapılarımızda mevcuttur.

Bu duygu ve düşüncelerle bugününüzün dünden daha mutlu, yarınlarınızın gerçekleştirilmiş mutlu beklentilerinizle dolu olmasını diliyor, herkese içtenlikli sevgilerimi, kalbî teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Zeydan.

Söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın Halide İncekara'ya ait.

Buyurun Sayın İncekara… Yoklar.

Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir topluluğun toplum değeri kazanması için mutlak değer yargılarına ihtiyacı vardır. Bu değer yargıları toplumdan topluma ufak tefek farklılıklar gösterse de, özellikle bizim de mensubu olduğumuz Doğu toplumlarında en mühim değer yargısı tabii ki ailedir. Ailenin de akıl ve ruh sağlığı yönünden seçkin ve donanımlı insanlarla müteşekkil olması asgari ihtiyaçtır.

Globalleşme süreci, bazı alanlarda sunduğu imkânların yanı sıra bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. İşte, buyurun: Uyuşturucu kullanımı belası bunlardan en başında gelen.

Tabii "Ne alakası var?" demeyin. Büyük Atatürk'ün yön gösterdiği gibi muasır medeniyetler seviyesine çıkmakla özensiz bir taklitçiliği birbirine fena hâlde karıştıran zihniyet, özgürlüklerden en fazla, sınırsız bir hayatı anlama riskiyle ne yazık ki karşı karşıya kalmıştır. Bu yanlış algılama, bizi biz yapan değerlerden uzaklaşmayı ilericilik görerek manevi duygulardan utanan, ailesiyle anlaşamayan, birey değil bireyci, toplum değil bencil ve çoğul değil tekil yaşantıyı seçen insanları yaratmıştır. Yaratılan bu neon ışıklı sahte dünya temelde büyük boşluklarla kaplanmıştır ve bu şekilde de gitmeye devam etmektedir. İşte bu yüzden de, bu boşluğu dolduracak yeni argümanların ihtiyacı, insan sevgisi, her türlü canlı sevgisi, ana-babaya saygı, vatana bağlılık, bayrağa saygı gibi manevi duyguları olmayan insanlarda farklı tezahür etmiş ve saydığım bu değerleri

dolduracak yapay, sentetik maddeler üretmiştir. Aklı, ruhu, insani duyguları, toplumsal kavramları, sınırları zorlayacak biçimde yoldan çıkartan bu boşluk, demin sözünü ettiğim sentetiklikte yeni bir maddeyle tanışarak kişinin hayatını karartabilmekte ve kaçınılmaz son olarak genç yaşta sona erdirebilmektedir bile. Evet, sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığından söz ediyorum değerli arkadaşlar.

Uyuşturucu kullanımı sigara kullanımı gibi üflenen duman kadar kolay geçiştirilebilecek bir konu değil malumunuz. Çünkü, konunun birbiriyle bağlantılı iki ana kolu var: Birincisi, toplumdaki yaygın ismiyle, gençlerimizi zehirlemesi ve ikincisi -ki hepimizin çok daha iyi bildiği ve çok daha önemsediği -konunun bölücü terör örgütü PKK'yla bağlantısı. Birincisi için, biz kanun yapıcıların anayasal görevini hatırlamak yeterlidir. Anayasa'nın 58'inci maddesi malumunuz, gençleri alkol, alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri almak biz milletvekillerinin anayasal görevidir zaten. Ama bunun ötesinde ebedî vatan bellediğimiz bu kutsal topraklarda, bağımsız ve bölünmez bütünlük içinde yaşama arzusu ve kararlılığı da hem anayasal hem de insanlık görevimizdir.

Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Maddeler ve Suç Ofisi, OECD ve Europa raporları uyuşturucu kullanımıyla ilgili vahim rakamları tespit ediyor. Daha da vahimi, demin arz ettiğim terör örgütü bağlantısının tespiti. Peki, ne diyor bu raporlar? Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden gelerek, İtalya, Bulgaristan ve Yunanistan ve Romanya'daki pazara ulaşan uyuşturucunun kontrolünün terör örgütü PKK'nın elinde olduğunu söylüyor. Öte yandan, Amerikan Dışişleri Bakanlığı kayıtlarına göre de, Türkiye, Afganistan-Avrupa uyuşturucu hattının en önemli bir geçiş noktası ve hem de başlıca üretim ve dağıtım merkezlerinden biri.

Gelelim rakamlara… Söz konusu uluslararası makamların verileri dünya uyuşturucu pazarının yıllık milyar dolar seviyesinde olduğunu söylüyor. Bu rakamın Türkiye durağına düşen miktar yıllık 50 ile 60 milyar dolar. Bakın, Emniyet Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı raporlarına göre söylüyorum değerli arkadaşlar: Bu rakamlar dünya üzerindeki ülkeden 'ünün millî gelirinden daha yüksek ve daha da acısı bu rakam bölücü terör örgütünün sıktığı kurşuna, bombaya, tüfeğe ve ne yazık ki sonunda da Mehmetçiğimizin canına mal oluyor.

Değerli arkadaşlarım, uyuşturucu kullanımı iki yönlüdür demiştim. Terör yönünü anlatmaya çalıştım, sosyal yönüne biraz daha değineceğim, yani ailevi yönüne. Yapılan akademik araştırmalar uyuşturucu kullananların yüzde 86 gibi ezici çoğunluğunun ailesiyle birlikte yaşadığını ortaya koyuyor. Yani, bu insanlar yalnız yaşamayan insanlar, ailesiyle birlikte yaşayan insanlar. Bu durum da aile içi iletişimin ne denli önemli olduğunu bir kez daha sergiliyor bize. Kalabalıkta yalnızlık çekenler, ailelerinden alamadığı sevgiyi, saygıyı, ilgiyi yapay değerlerle yamalamaya çalışıyor, ama görüldüğü gibi, ne yazık ki yama tutmuyor. Bunu polisiye tedbirlerle bir yere kadar çözebiliriz, bunu yasal tedbirlerle bir yere kadar çözebiliriz, bunu takiple, yasakla bir yere kadar çözebiliriz. Bu iş zaten yerin altında, derinlerde yapılmıyor mu? Öyleyse, biz de insanın içindeki derinliğe inmeli, insanların temel insani, insiyaki ihtiyaçlarının şifresine göre davranmalı ve işe öncelikle buradan başlamalıyız. Yani, kültürümüzde bolca bulabildiğimiz sevgi örneklerini gerçek manada hayatımıza ekleyebilmeliyiz ve karşımızdakine sunabilmeliyiz.

Bakın, bir diğer önemli husus da, yazılı ve görsel basında yer alan malzemelerle ilgilidir. Bazı filmlerde şiddeti ve gayriyasallığı özendirici sahneler olabilmektedir. Bu noktada, gençlerimizin ve çocuklarımızın kolay etkilenebileceği gerçeğini unutmamamız mühimdir. Bir sigara içme sahnesi bile bir çocuğun hayatını esarete çevirebiliyor. Unutmayalım ki, uyuşturucu kullanma alışkanlığı, birçok raporda da yer aldığı gibi, sigara içme alışkanlığıyla başlıyor. Sosyologlarımıza, toplum psikologlarımıza, öğretmenlerimize, ailelerimize, basınımıza ve tabii ki, kanun yapıcı olarak bizlere tarihî görevler düşmektedir.

Lütfen, hepimiz bu bilinçle konuyu ele alalım. Bir insanı sevmekle başlayalım her şeye ve hep hatırlayalım, yalnızlığa itilen her bir birey sadece kendisini götürmüyor uçuruma, beraberinde birçok kardeşimizi de sürüklüyor ve yine, hep hatırlayalım ki, bu iş, PKK terör örgütünün ekmeğine yağ sürüyor. "Tek bayrak, tek vatan" diyorsak, bölücü terör örgütünün beslendiği bu ana damarı kesmenin tam zamanıdır.

Bakın, 22'nci Dönem Parlamentosunda olan arkadaşlarımız bilirler, yılında da akaryakıt kaçakçılığını araştırmak için bir önerge vermiş ve bir komisyon kurmuştuk ve yine, görmüştük ki, akaryakıt kaçakçılığının altından da bölücü terör örgütü çıkmıştı.

Burada benim bütün arkadaşlarımdan tek bir ricam var. Biraz evvel Sayın Zeydan söyledi, bütün konuşmacı arkadaşlarımız değindiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kiler.

VAHİT KİLER (Devamla) - Bu konu siyaset üstü. Bu konuda senin partin, benim partim, iktidar yok. Bu konuda hep beraberiz. Bu konu memleket meselesi. Biraz evvel Sayın Zeydan'ın özellikle değinmiş olduğu konu, ne yazık ki -biz yılında akaryakıt kaçakçılığı komisyonunu kurduğumuz zaman da aynı şeyler vardı- kaybettiği şeyi karanlıkta arayıp başka yerlere atanlar gidip sürekli bir yerleri hedef gösterip güvenlik güçlerini bir yerlere sevk etmekteydiler. Biraz evvel Sayın Zeydan'ın söylemiş olduğu gibi -belki muhakkak ki vardır ama- büyük ölçüde yapılan kaçakçılık -ben inanıyorum ki bu işin giriş noktasıdır- yine denizlerden ve sadece güvenlik güçlerine bir yer adres gösterilerek televizyondan izlediğimiz filmlerle bizleri yine Van'da sadece dar bir bölgeye hapsetmeye çalışıyorlar. Ama, bu işin arkasında tek başına bir bireyin olmadığı belli. Bu komisyon inşallah arkasında kim varsa bütün güçleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kiler.

VAHİT KİLER (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Müsaade edin, cümlesini bağlasın Sayın Başkan.

VAHİT KİLER (Devamla) - Bu konunun arkasında kim varsa, hangi güç varsa, kime dayanıyorsa dayansın, inşallah, kurulacak olan komisyon konunun üzerine gidecek ve birer birer ortaya çıkaracak.

Ben, destek veren herkese teşekkür ediyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kiler.

Söz sırası Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir'de.

Sayın Özdemir, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde uyuşturucu maddeyle mücadele konusunun tüm yönleriyle incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili önerge sahibi olarak söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; ben, yıllarında, sokakta, sekiz yıl, uyuşturucuyla, narkotik operasyon amiri ve narkotik büro amiri olarak çalıştım. Daha sonra da büyük metropol illerde il emniyet müdürlükleri yaptım ve uyuşturucu kullananların ne büyük vahamet içerisinde olduklarını gördüm. Burada beni en sevindiren konu şu: Hem muhalefet hem iktidar tüm milletvekillerimizin bu konuda birleştiğini gördüm.

Bu, sadece bir hükûmet meselesi değil. Biraz önce bir değerli milletvekilimizin belirttiği gibi, bu, gerçekten ülkemizin çok ciddi bir sorunu. Üzülerek söylüyorum, bu, şimdiye kadar yine sadece polisiye bir tedbir olarak düşünülmüş ve bu konunun ıslahı yönünde, eğitimi yönünde çok ciddi yatırımlar yapılarak bu konularda gerekli tedbirler alınamamış. İnşallah, bu komisyondan sonra bu konu üzerine ciddiyetle gidilir.

Her değerli arkadaşımız, bu konuda, son derece güzel konuşmalar yaptı. Ben de, bilebildiğim kadarıyla, bu kısa zaman içerisinde sizlere belirli konularda bilgi arz edeceğim.

Ülkemiz, coğrafi konumu gereği uyuşturucu madde kaçakçılığının her türlü boyutundan olumsuz etkilenmektedir; Orta ve Batı Asya kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin tüketimi amacıyla Avrupa ülkelerine yapılan kaçakçılığından transit, Avrupa kaynaklı sentetik uyuşturucu maddelerin kaçakçılığından hem transit hem de hedef ülke konumunda olarak etkilenmektedir. Üzülerek belirtmekte yarar vardır ki, Türkiye, son yıllarda aynı zamanda üretici ülke durumuna da gelmiştir. Bu, eroin konusunda da vardır, sentetik uyuşturucular (extacy ve captagon) konusunda da vardır. Bu konuların ciddiyetle altının çizilmesinde yarar vardır.

Dünya yasa dışı afyon üretiminin yüzde 85'lik bir kısmını karşılayan Afganistan'da, yılında, bin hektarlık bir alanda yasa dışı haşhaş ekimi yapılıp, ton yasa dışı afyon üretilirken, yılında, yılına göre yüzde 59'luk bir artma ile bin hektarlık alanda yasa dışı haşhaş ekimi yapılıp, yüzde 49'luk bir artma ile ton yasa dışı afyon üretimi yapılmıştır.

Uluslararası rapor ve toplantılarda afyonun Afganistan'dan ham madde ve baz morfin formunda ihracatının yerine, yine üzülerek söyleyelim ki gittikçe artan bir şekilde eroin sevkiyatının yapıldığını, bu ülkede eroin üretimi için gerekli kimyasalların girişinde de bir artış olduğu görülmektedir.

Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddeler İran, Türkiye, Balkan ülkeleri üzerinden, Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan, Rusya, Doğu Avrupa ana güzergâhları üzerinden Batı Avrupa'ya ulaşmaktadır. Ayrıca, Pakistan üzerinden deniz yoluyla Doğu Akdeniz rotası izlenerek eroin ihracının mevcudiyeti tespit edilmiş olup, ülkemiz de bu güzergâh içerisindedir.

Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada meydana gelen uyuşturucu madde kaçakçılığı olaylarına bakıldığında, özellikle Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin doğudan batıya, Batı ve Doğu Avrupa kaynaklı extacy ve captagon gibi sentetik uyuşturucu maddelerin ve uyuşturucu üretiminde kullanılan kimyasal maddelerin ise batıdan doğuya kaçakçılığının yapıldığı tespit edilmiştir.

Afyon ve türevi uyuşturucu maddenin üretildiği Güneybatı Asya ile bu uyuşturucu maddelerin tüketildiği Avrupa ülkeleri arasında kalan ülkemizde yakalanan afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin hemen hemen hepsi Avrupa ülkelerine gitmektedir. Kaçakçılık organizasyonları, yakalanma riskini en aza indirmek için, uyuşturucu maddeleri doğrudan Avrupa'ya sevk etmeden önce, kontrol mekanizmalarını tam kuramamış Doğu Avrupa ülkelerinde depolamakta, uygun zaman ve şartların oluşturulmasında partiler hâlinde Batı Avrupa uyuşturucu pazarına sevk edilmektedir.

Ülkemiz, uyuşturucuyla ilgili mücadelesinde teknolojinin sağlamış olduğu teknik imkânlar, analiz programları, kontrollü teslimat uygulamaları gibi teknik, taktik ve teknikleri sonuna kadar kullanmakta ve yıllardan beri elindeki tüm bu kaynakları bu yönde kullanmak suretiyle uyuşturucu madde kaçakçılarına karşı kararlı mücadele etmektedir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; dediğim gibi, bu bir hükûmet meselesi değildir. Devletimiz uyuşturucu maddeyle ciddi mücadele etmektedir. yılından yılına kadar incelediğim zaman, bunlarla ilgili bir sürü kurslar gören, bu meseleyi bilen bir insan olarak şunu söylüyorum: Devletimiz, gerçekten her hükûmet zamanında katlanarak uyuşturucuyla mücadeleyi dünyadaki birçok ülkeden çok daha iyi yapmaktadır. Bu, son derece önemli bir tespitimdir.

Türkiye, uyuşturucuyla ilgili mücadelesini dört ayrı operasyon birimiyle yapmaktadır. Bunu polis, jandarma, sahil güvenlik ve gümrük muhafaza marifetiyle yürütmektedir. Bunun neticesi olarak ülkemizde yılında Avrupa, AB ülkelerinde yakalanan eroin maddelerinin toplamından daha fazla eroin maddesi yakalanmıştır. Bu, tamamen bir istatistiki bilgidir.

yılında uyuşturucuya başlama kaynaklarıyla ilgili yapılan bir istatistiğe göre, kişiler uyuşturucuya yüzde 54,1 oranında aile büyüğünden, yüzde 22 arkadaş grubu tarafından, yüzde 20,3 bir arkadaşından, yüzde 5,4 bir yabancıdan, yüzde 7,1 oranında da bildiği, fakat kişisel olarak tanımadığı kişilerden alışmaktadır. Burada, incelediğimiz zaman, en fazla uyuşturucuyu yüzde 45,1 oranıyla aile büyüklerinden öğrenmektedir. Bu, son derece önemli bir tespittir. yılına ait Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezinin 12'nci uyuşturucu raporu Türkiye'de okul öğrencilerinin yüzde 10'unun uyuşturucu kullandığını ortaya koymaktadır. Türkiye'de uyuşturucuya başlayanların yüzde 50'si on ve on iki yaşlarında başlamaktadır.

Kehanet mi lanet mi Yazdığı acıyı 20 yıl sonra kendi yaşadı

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Amerikalı ünlü yazar Paul Auster’ın oğlu Daniel’ın 10 aylık kızının ölümünden sorumlu olduğu gerekçesiyle tutuklandığı haberi çıktı dün gazetelerde.

Haberin Devamı

Ruby Auster geçen kasım ayında Brooklyn’deki evinde bilinci kapalı şekilde bulunmuş, hastaneye kaldırıldıktan kısa bir süre sonra da öldüğü açıklanmıştı. Bebeğin ölümünden sonra yapılan incelemede ölüm sebebinin kanında yüksek oranda uyuşturucu madde olması gösterilmişti.

Kehanet mi lanet mi Yazdığı acıyı 20 yıl sonra kendi yaşadı

44 yaşındaki Daniel Auster ifadesinde eşi evden çıktıktan sonra eroin kullandığını, bebeği Ruby’nin yanına uzandıktan sonra uykuya daldığını, uyandığında bebeğin morarmış olduğunu ve hareket etmediğini fark ettiğini söylemiş.

Kehanet mi lanet mi Yazdığı acıyı 20 yıl sonra kendi yaşadı

Daniel Auster’ın adı yılında uyuşturucu trafiğinde işlenen bir cinayete karışmış ve bu olaydan denetimli serbestlik almıştı.

İşin haber kısmı böyle.

Gelelim hayatın sanatı fena halde taklit ettiği kısmına

Haberin Devamı

‘HAYATIMDAKİ BAZI GERÇEKLERİ, KİŞİLERİ ROMANA KARIŞTIRIYORUM’

Paul Auster’ın yılında yayımlanan ‘Kehanet Gecesi’ adlı romanında anlattığı konulardan biri de uyuşturucu bağımlısı bir gencin hikâyesiydi.

Romanda ölümün kıyısından dönen ve hayata tutunmaya çalışan yazarın bir arkadaşının oğlu uyuşturucu bağımlısıdır. Şiddete eğilimli genç adamı, polise şikâyet ettikleri için bir gün evlerine gelip yazarın eşini darp eder. Bu olay ve uyuşturucu bağımlısı gencin hikâyesi romanda uzun uzun anlatılır.

Daniel Auster ünlü yazarın ilk evliliğinden olan oğlu. İkinci evliliğini yazar Siri Hustvedt ile yaptı Paul Auster. Siri Hustvedt de yılında başkahramanı bir uyuşturucu bağımlısı olan bir roman yazmış, hatta bu romanın kahramanının adı da tıpkı Daniel Auster gibi bir uyuşturucu satıcısının ölümüne karışmıştı.

Genel kanı Paul Auster’ın ve eşinin uyuşturucu bağımlısı bu karakterleri Daniel Auster ve onunla yaşadıklarından esinlendikleri.

Paul Auster romanlarını çeviren İlknur Özdemir’e yılında verdiği ve ‘Kehanet Gecesi’nin Türkçe baskısının sonunda yer alan röportajında şöyle diyor:

“Bir öykü var, bir yazar bir öykü üzerinde çalışıyor. Hayatının yansımaları bu öyküye giriyor. Kasıtlı olarak, hayatındaki olayları yazdığı romana karıştırıyor. Aynı zamanda ben de bunu yapıyorum, hayatımdaki bazı gerçekleri, kişileri romanlarıma katıyorum. Tuhaf bir roman olacak bu.”

Haberin Devamı

Sözünü ettiği bu romanın adı ‘Kehanet Gecesi’.

DUYDUĞU EN BERBAT HİKÂYEYİ YAŞADI

Romanın anlatıcısı olan yazar, kitabın bir yerinde uyuşturucu bağımlısı bir fahişenin kötü bir otelin tuvaletinde doğurduğu bebeği çöpe attığı ve müşterisini bıçakladığı bir olaya yer veren gazete haberinden söz ederek şöyle diyor:

“Bu haberi sonuna kadar ilk okuduğumda kendi kendime ‘Duyduğum en berbat hikâye bu,’ demiştim. Bebek konusundaki bilgileri hazmetmek zaten kolay değildi, ama dördüncü paragrafta bıçaklamayla ilgili bölüme geldiğimde insanlığın sonuyla ilgili bir hikâye okuduğumu anladım, Bronx’taki o oda, insan hayatının anlamını yitirdiği yerdi. Birkaç dakika durdum, soluğumun düzelmesini bekledim, titrememi engellemeye çalıştım, sonra haberi bir daha okudum. Bu kez gözlerime yaşlar doldu.”

Haberin Devamı

Paul Auster, ne yazık ki bu satırları yazdıktan tam 20 yıl sonra aynı şeyleri ve belki daha ağırını yine uyuşturucu belası yüzünden kaybettiği torununun ardından hissedecekti.

ALAÇATI’DA KAFKA YAŞADI

JAPON yazar Haruki Murakami’nin ’de yayımlanan ‘Sahilde Kafka’ romanında kahramanın adı Kafka Tamura’ydı. Ancak Franz Kafka ve onun herhangi bir kitabıyla bu isim benzerliği dışında başka bir ilgisi yoktu romanın.

Kafka’yı sahilde değil ama geçen hafta sonu Alaçatı’da gördüm. The Stay Warehouse otelinin lobisine kurulan sahnede Joseph K. hakkında açılan ve nedenini bir türlü çözemediği absürt dava ile cebelleşip durdu 90 dakika boyunca.

İngiliz yazar Tom Basden’ın Franz Kafka’nın ‘Dava’ romanından uyarladığı oyun sadece konusuyla değil, temposuyla da günümüze uyarlanmış. Espriler yer yer yerelleşmiş. Aman, Kafka şimdi çok ağır gelir, zaten pandemiden yeni yeni çıkıyoruz, bunaltır bizi demeyin. 90 dakikanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

Kehanet mi lanet mi Yazdığı acıyı 20 yıl sonra kendi yaşadı

Mert Fırat, Joseph K. olarak, Didem Balçın, Onur Dilber, Özgün Aydın birden fazla role bürünerek inanılmaz bir performans sergiliyorlar.

Haberin Devamı

İstanbul’da DasDas’ın prodüksiyonu olan oyun yılından beri sahneleniyor. Henüz sezon açılışı yapılmamış Alaçatı’da, The Stay Warehouse’un tiyatro hafta sonlarına özel olarak kurulan sahnesinde yaklaşık kişi vardı oyunu izleyen.

Ve Kafkaesk bir dünyadan eğlenerek çıktılar.

ŞAİR BÜLENT PARLAK’IN ARDINDAN

KURUCUSU olduğu ‘İzdiham’ dergisine ‘Hepimiz Ölecek Yaştayız’ sloganını yazsa da hayata çok erken bir yaşta veda etti şair Bülent Parlak. Kültür, sanat, edebiyat alanında yayın yapan İzdiham Dergisi’nin kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Bülent Parlak, evinde geçirdiği kalp krizi sonucu 43 yaşında vefat etti. Parlak’ın vefatını, İzdiham Dergisi sosyal medya hesaplarından yaptığı bir açıklamayla duyurdu.

Kehanet mi lanet mi Yazdığı acıyı 20 yıl sonra kendi yaşadı

Malatya’da sekiz çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya gelen Bülent Parlak, ilkokulu, ortaokulu ve liseyi Malatya’nın Konak beldesinde okudu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde okudu.

Haberin Devamı

Parlak, ’de seafoodplus.info adresiyle bir edebiyat portalı açtı. Türk ve dünya edebiyatından metinlerin, edebi yazıların, hikâye ve denemelerin yayımlandığı bu portal, sonraki zamanlarda bir dergiye dönüştü.

Derginin ilk sayısının kapağında ‘Yaşamak sağlığa zararlıdır’ ifadelerine yer veren Parlak, pek çok gence hikâye, deneme ve şiirlerini yayımlama fırsatı vererek, bir edebiyat okulu misyonu üstlendi.

Bir adisyon kâğıdı üstüne karaladığı ‘Vakti Dolmuş Bir Yeminin Bitmeyen Şamatası’ adlı ilk şiirini Dergâh dergisine gönderen Parlak’ın bu şiirle birlikte birçok eseri ’ten itibaren Dergâh’ta yayımlandı.

Bülent Parlak, Dergâh dergisinde yayımlanan şiirlerini, ’da ‘Sevgili Huzursuzluğum’ adlı şiir kitabında toplarken, ’de babasına ithafen yazdığı ‘Yalnızlığın İcadı’ adlı deneme kitabını, ’te ‘Ricakeş’, ’de ise ‘Her Şey İçin Çok Geç’ adlı şiir kitaplarını çıkardı.

İyi bir şairi daha uğurluyoruz şu fani dünyadan ‘Yaşamak sağlığa zararlıdır’ diyerek.

#Paul Auster#Haruki Murakami#B&#;lent Parlak

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

21 Yaşındaki Eroin Bağımlısı Gencin Şiiri





D&#;şt&#;m bir batağa &#;ıkamıyorum ana

&#;ld&#;r&#;yor beyaz zehir diyorlar adına

Biliyorum yandığımı ama s&#;nm&#;yorum ana

Bir tadan bir daha bırakamıyor ana





Beyaz zehir derlerdi aldırmazdım

R&#;ya g&#;r&#;rs&#;n derlerdi uyanamazdım

Şimdi bir kabustayım,

Korkmaktayım

Bitirdi beni ana yok olmaktayım



Gen&#;tim ana cahildim hi&#; &#;lmem derdim

Bu sefer son bir daha kullanmam derdim

&#;yle değilmiş ana,ben beyaza yenildim

Aynada değişen y&#;z&#;md&#;, değişen bendim



Bilseydim d&#;şermiydim bu &#;ıkmaza

&#;zermiydim sizi ağlatırmıydım ana

Dost dediklerim itiyor beni u&#;uruma

&#;midim kalmadı dayanamıyorum ana



Ka&#;mak istiyorum bu dertten bu meletten

Bırakmak istiyorum olmuyor, be ana

Affedin beni ana son &#;zr&#;m sizden

Seni d&#;ş&#;n&#;yorum yaşamak istiyorum ana



Pişmanım ana pişmanım, hemde &#;ok pişmanım

Sizi ne kadar &#;zd&#;ğ&#;m&#;n farkındayım

Siz &#;z&#;lmeyin, derdime kendim yanayım

Kavrulayım bu dertle, kurtulayım ana



Kendimi d&#;ş&#;nm&#;yorum ana yaktım sizi

&#;ok incittim kırdım tertemiz kalbinizi

Size yakıştıramıyorum şimdi kendimi

Yine de oğlun olarak &#;lmek isterim ana



Babama s&#;yle ana ne olur beni affetsin

Benimde bir oğlum vardı, adı kemaldi desin

Mezarıma gelipte benim i&#;in dua etsin

Ne olur ana babam hakkını helal etsin.



Yakındır &#;l&#;m haberim gelir sana

Gelir tabutun konur musalla taşına

G&#;nahım &#;ok ana &#;ıkamam

Allah'ın karşısınaAna dua et sen yinede biricik yavruna



Hakkını helal eyle ana yaklaşıyorum sona

Bu son sefer &#;ıkıyorum son yolculuğuma

Gen&#; yaşta kavuşuyorum kara toprağa

İbret olsun kaderim ana ardımda kalanlara







nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir