erzeli ömür / Ayette geçen "Erzeli'l-Umur = ömrünün en düşkün çağı" ne demektir? | Sorularla İslamiyet

Erzeli Ömür

erzeli ömür

Erzel-i Ömür “Yaşlılık Ömrün sorgulama zamanı”

Mekke’nin fethedildiği gündü Resûl-i Ekrem’in hicret arkadaşı, sıddık dostu Hz. Ebû Bekir, yaşlılıktan, saçı ve sakalı bembeyaz olan babası Ebû Kuhâfe’yi' Hz. Peygamber’in huzuruna getirmişti. Gözleri görmeyen ihtiyarı karşılayan Peygamber Efendimiz, mütevazı, o zarif, o hürmetkâr hâli ile şöyle buyurdu: “Bu ihtiyarı evinde bıraksaydın da ben ona gitseydim olmaz mıydı?”

Ebü Kuhâfe, Müslüman olacaktı, Allah’a ve Resülü’ne iman edecekti o gün. Hz. Ebü Bekir cevap verdi: “Ey Allah’ın Resûlü! Onun sana yürüyüp gelmesi, senin ona gelmenden daha uygundur.” Sonra Peygamber Efendimizin önüne oturdu yaşlı adam. Onun göğsünü sıvazlayan Peygamberimiz “Müslüman ol” buyurdu. Kabul etti Ebü Kuhâfe, hayata yeniden başlamayı, ömrünün son demlerinde İslâm’la şeref bulmayı, huzura ermeyi..

Yaşlılık insanoğlunun, iyisi ve kötüsü ile geride bıraktığı ömrünü sorgulama zamanı Kimine göre son demleri zamanın, kendini ölüme her zamankinden bir adım daha yakın hissettiği Kimine göre ise vuslata uzanan son kıvrımı yolun Allah Resûlü’nün, “Âdemoğlu, kendisini kuşatan ölümcül tehlikelerle birlikte var edilmiştir  Bu tehlikeleri atlatsa bile, ihtiyar lığa yakalanır ve neticede ölür.” buyurduğu üzere hayatın son durağıdır, sonbaharıdır yaşlılık.

Ölüm bir yok oluş değil, Yaratıcı ’ya açılan bir kapıdır. Mevlânâ’nın deyişiyle, iyiler için “şeb-i arüs” yani düğün gecesidir ölüm. Hz. Peygamber’in ifadesiyle, Allah’ın rahmeti, rızası ve cenneti müjdelendiği vakit, mümin Allah’a kavuşmayı diler. Allah da ona kavuşmayı diler. Kâfir ise Allah'ın azabı ile müjdelendiği vakit, Allah’a kavuşmaktan hoşlanmaz. Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz. (Müslim Zikr 15) ölümün inkâr olunamaz gerçekliği karşısın da insanın mutluluğu yakalayabilmesi ancak bu dünya görüşü ile mümkün olabilir: ölüm, Rabbe kavuşma vaktidir, işte bu nedenle vefatının yakınlaştığı zamanlarda Rabbi, dünyada dilediği kadar yaşamak ve dünyada dilediği kadar yiyip içmek ile kendisine kavuşmak arasında bir tercih yapmasını istediğinde Allah Resülü, Rabbine kavuşmayı tercih etmiştir. (Tirmizi Menakıb 15)

Her hastalığın bir şifası vardır. Ancak Allah ihtiyarlığın tedavisini yaratmamıştır. İnsan her geçen gün vücudundaki değişime tanıklık eder. Çocuk iken büyümüş, güçlenip olgunlaşmış ve gün gelmiş yine çocuk gibi zayıflamıştır. Artık eskisi gibi göremez, işitemez ve rahat davranamaz hâle gelmiştir. Kısacası önceden yaptıklarım yapamaz olmuştur. İlâhî kanun gereği, artık cildi kırışmış, beli bükülmüş, saçları ağarmıştır. Düşünce ve idrak gücü de zayıflamıştır. Rabbimizin, "Kime uzun ömür verirsek onu yaratılış itibarîyle tersine çeviririz Hâlâ düşünmeyecekler mi?(Yasin  68) şeklinde ifade ettiği bu yaşlılık alâmetleri belirdiğinde, gençliğini ve güzelliğini kaybeden, gücünü yitiren, beli bükülen insan, âdeta çocuklaşmış ve merhamete muhtaç bir hâle gelmiştir.

Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’de, ihtiyarlık dönemini “erzelü’l-umr” yani ömrün en rezil/sefil/düşkün dönemi olarak ifade etmektedir:  Allah sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek, içinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiç- bir şeyi bilmesin diye ömrün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.” (Hac 5)Her insanın ömrü farklıdır. Kimisininki kısa, kimisininki ise uzundur. Âyet-i kerimede uzun süre yaşayacak kimselerin ömrün en düşkün dönemine ulaşacağı vurgulanmaktadır. Bu dönem insanın aklı ve bedeni birçok kabiliyetinin zayıflayacağı hatta yok olacağı bir dönemdir. İnsanın bu dönemde gençlikteki güç ve kuvvetine yeniden kavuşması mümkün değildir.

Gençlik döneminde elde ettiği bilgi, tecrübe ve donanımlarıyla yılların verdiği olgunluğu birleştiren yaşlı, bu birikimim kendinden sonra gelen nesillere aktarmalıdır. Bu sayede gençliğe faydası dokunur. Onları yetiştirirken bir yandan da kendi itibarını artırır. o, toplumda kendisine danışılan, görüşlerine değer verilen kişiliği ile hem kendisi için hem de diğer insanlar için üretken ve faydalı bir bireydir. Zaten “ihtiyar", kelime olarak da "seçkin, seçilmiş, tecrübeli” anlamlarım çağrıştırmaktadır, ihtiyar. yeri geldiğinde devlet başkanlarının bile görüşlerine başvurduğu bilge kişiliktir. Tıpkı Hz. Ömer’in tartışmalı konularda yaşlı ve tecrübeli kadınlara görüşlerini almak üzere başvurduğu gibi. (muvatta Akdiye 21) Bazen de bir tas çorba ile insanların sevgisini kazanır. Ashâbdan bir kısmının zaman zaman ziyaret ettikleri bir nineleri, aralarındaki bu iletişimden hem kendisi mutludur hem de kendisini ziyarete gelenleri mutlu etmektedir. Bu nine cuma günleri onlar için özel bir yemek hazırlar, ashâb da cuma namazını kıldıktan sonra nineye gidip selâm verirler ve yemeğini yerlerdi. Ashâb için büyük bir mutluluk kaynağı olan bu durum onların insani ilişkilere ne kadar önem verdiğini de göstermektedir.

İnsan, birlikte yaşamanın gereği olarak çevresi ile sürekli irtibat hâlinde olmak, insani ilişkilerini sürdürmek ister. Yaşlılık döneminde çevresine olan bağlılığı daha da artar. Bu dönemde yaşlıları sosyal ortam lardan uzaklaştırmak, dışlamak onları mutsuzluğa ve yalnızlığa itmek demektir. Hâlbuki Allah Resülü, &#;Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi, üzerinize azap yağardı.”(Taberani Mücmeül kebir xxıı ) buyurarak ağarmış saçı, bükülmüş beli ile yaşlıların, içinde yaşadıkları toplum için bir rahmet kaynağı olduklarını, diğer insanların onlar sayesinde nimete kavuştuğunu bildirir. Bundan dolayı yaşlılara yapılacak ziyaretler onların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır, özellikle eşlerini kaybetmiş ihtiyar kimseleri yahut da çocuklarından uzak kalmış anne babaları ziyaret etmek onları hayata bağlayacak, yalnızlığın sebep olacağı sıkıntı ve bunalımlara engel olacaktır.

Evlâtların, ihtiyarlamış anne babalarına kolayca ulaşabilecekleri hâlde onları ziyaret etmemeleri büyük bir vefasızlıktıseafoodplus.infober Efendimiz, “Rabbin rızası, anne babanın rızasına bağlıdır. Rabbin öfkesi ise anne babanın öfkesine bağlıdır. (tirmizi Birr 3) buyurarak, anne babayı hoşnut etmenin Allah’ı hoşnut etmek gibi olduğunu ifade etmiştir, işte yaşlandıklarında onları hoşnut etmenin en güzel yolu da sık sık Ziyaretlerine gitmektir, Peygamber Efendimizin, “Akrabalarıyla ilişkisini kesen kimse cennete giremez.”  şeklinde koyduğu genel kural, elbette anne baba için geçerli olacaktır. Anne ve babası yanında yaşlanıp da onlara hürmet ve ihsanda bulunmayan kimsenin durumunun ne derece vahim olduğunu anlatırken Sevgili Peygamberimiz, “Burnu yere sürtünsün buyurur. Ve bu sitem dolu ifadeyi üç defa tekrarlar. Ashâb, “Yâ Resûlallah, kimdir o?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Yanında annesi ile babasından biri yahut her ikisi ihtiyarlayıp da cennete giremeyen kişidir. Açıklamasını yaparak cennete gitmeyi anne babanın hoşnutluğu ile ilişkilendirir.

Bu nedenle her geçen gün anne, baba, dede veya ninesinin yaşlılıklarına tanıklık eden insan, İlâhî buyruk gereği, özellikle yanında yaşlanan anne ve babasına hoş muamele etmeli, onlara karşı sorumluluk, hassasiyet, şefkat, destek ve yardımlarını artırmalıdır. “Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘öf bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: 'Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et.’"(isra 23/24)  âyet-i kerimesinde ifade edildiği gibi evlât, anne bahasına bu şekilde bol bol dua edeceği gibi aynı zamanda anne babanın hayır dualarını da almaya çalışmalıdır. Çünkü onların duası red olunmayacak dualar arasındadır, hatta sadece anne baba değil, diğer yaşlılar da duası kabul edilen kimseler arasındadır. 

İnsanların saygı, hürmet ve merhametine mazhar olan ihtiyar, yaşı ilerledikçe Allah'ın rahmetinden ve bağışlamasından daha da fazla nasip¬lenir Yarattığı insanı çok iyi tanıyan Allah (cc), insanı bu çağa ulaştı¬ğında bazı mükellefiyetlerden muaf tutmuş, bazı sorumlulukları da onun için hafifletmiştir. Örneğin Peygamberimiz, “Biriniz insanlara namaz kıldıracak olursa hafif tutsun. Çünkü içlerinde zayıf olanı, hasta olanı, yaşlı ola¬nı var Kendi kendine namaz kıldığında ise (namazını) istediği kadar uzatsın.” buyurmuştur.(Buhari Ezan 62) Yahut Peygamberimiz yaşlandığı için hac yapamayan kişi¬nin yerine bir başkasının hac yapmasına izin vermiştir. (Buhari Hac 1)

Kendi ihtiyaçlarını gideremeyecek derecede düşkün bir hâle gelmek ve yaşlılığın bunaklığa dönüşmesi ise istenilmeyen durumlardır. Resûlullah bu hâle düşmemek için dualarında Rabbine şöyle yalvarır: “Allah’ım! Günahlarımı kar ve dolu suyu ile temizle ve beyaz elbiseyi kirden arındırdığın gibi kalbimi hatalardan arındır. Benimle hatalarımın arasını da doğu ile batının diasını açtığın gibi aç. Allah’ım! Tembellikten, bunaklık derecesinde yaşlılıktan, günahtan ve borçlu kalmaktan sana sığınırım.” (Müslim Zikir 49)

Erzeli ömür ne demek? Başkalarına muhtaç kalınan ihtiyarlık dönemi. Ömrün en rezil, en düşkün dönemi.

Kuran’da yaşlılık ve erzel-i ömür

“Erzel-i ömür” ifadesi, aslı “erzel-i umur” olan ve Kur’an-ı Kerim’in iki ayetinde geçen bir ifadedir. Erzel’in aslı rezil kelimesidir. Rezil; “kötü, bozuk, adi, iğrenç ya da tasvip edilmeyen bir şey oluşundan dolayı arzulanmayan, istenmeyen, uzak durulan, içtinap edilen, el çekilen ya da vazgeçilen şey” demektir  “Erzel-i umur” ifadesinin yer aldığı iki ayet şöyledir; “Sizi yaratan ve sonra da vefat ettiren Allah’tır.

Kiminiz de ömrünün en düşkün çağına (erzel-i umur’a) kadar yaşatılır ki bildiğini bilemez hale gelsin. Allah alimdir, kadirdir.”  (Nahl 16/70). “Ey insanlar! Kabirlerden kalkma konusunda şüpheniz varsa (düşünün): Sizi önce topraktan sonra döllenmiş yumurtadan, sonra alakadan, sonra da bir çiğnem et parçasından belli belirsiz şekilde yarattık. Bu sözler, size olup biteni açıklamamız içindir. Yaşamasını tercih ettiğimizi belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde tutar, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız. Sonra da ergenlik çağına eresiniz (diye yaşatırız). Kiminiz ölür, kiminiz de ömrün en düşkün çağına (erzel-i umura) kadar yaşatılır.

Erzel-i ömürde, insan bunar, oğlunu, kızını, eşini tanıyamaz. Evinin yolunu bilemez. Yatalak hasta olur, pislik içinde yatar. Kimse kokudan yanına yaklaşmayabilir. Bir bardak su vereni bulunmayabilir. Başkalarına muhtaç olunan böyle sıkıntılı ihtiyarlık dönemine, erzel-i ömür deniyor. Allahü teâlânın bizi erzel-i ömürden muhafaza etmesin.

BUNAMAMAK İÇİN 
Sual: Bunamamak için bir çare var mıdır?

CEVAP

Nahl suresi âyet-i kerimesinde, (Bildikten sonra bilmez olur) buyuruluyor. Yani, yaşlanır, dermansız ve aklı noksan olur. Bir çocuğa benzer. [Beydavi] 
Hazret-i İkrime, (Kur'an-ı kerimi okumaya devam eden, âyet-i kerimede bildirilen bunaklık haline düşmez) buyuruyor. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: 
(Kur'an-ı kerim okuyan bunamaz

Tirmizi

Tefsirlerde erzeli’l-ömür kavramına genel olarak daha aşağı, düşkün ve daha noksan olma anlamı verilirken iyice ihtiyarlamak, elden ayaktan düşmek ve aklın gitmesi manası da verilmiştir. Buna ilaveten bazı tefsirlerde ihtiyarlığın hangi yaşlarda olacağına dair rakamlar verildiği dikkati çekmektedir. Bazılarına göre erzeli’l-umur olarak adlandırılan ihtiyarlık yaşı yetmiş iken bazılarınca yetmiş beş olmaktadır Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr (ö. /) erzeli’l-ʽömür ile yaşlılığın, bunamanın ve kuvvette zayıflamanın, hafıza kötüleşmesinin, anlama ve bilgide azalmanın kastedildiği görüşünde olup bu yaşın yetmiş beş olduğu hakkındaki bir rivayete yer vermektedir.

Hatta her iki âyetin devamında yer alan bilirken bilmez olur cümlesinin de buna işaret ettiğini söylemektedir. Müfessir Fahreddin erRâzî (ö/) de erzeli’lʽömür ifadesinin ömrün en sefil ve en düşkün olanı anlamına geldiğini, bununla ihtiyarlık ve bunamanın kastedildiğini, Arapçada bir şeyin değersizliğini ifade için de r-z-l kökünün kullanılmasını örnek göstermektedir.

Ayrıca bu tabir ile akıl ve kuvvette noksanlık bakımından çocukluk çağına benzeyen bunama dönemi kastedilmiş olup ömrün en kötü hali olarak nitelendirildiği belirtilmektedir. Benzer değerlendirmelere göre de yaşlılık ve bunama durumu olarak kendini gösteren erzeli’l-ʽumur ömrün en aşağı ve en hakir hali olup yine bu yaşın yetmiş beş ya da doksan olduğu yönünde rivayetler aktarılmaktadır.

Sözü edilen yaşı doksan beşe kadar çıkaranlar da vardır. Çağdaş müfessirlerden Muhammed Esed’e () göre bu tabir kişinin organik gelişimini ifade etmekte, bu gelişimin ömrün sonlarına doğru gerilediğini hatta insanın yeni doğan bir çocuk kadar düşkün olduğu, yaşlandığı ve birçok konudaki yetkinliğini kaybettiği dönemi anlatmaktadır.

Kur’an’da erzeli’lʽumur, bireyin birçok açıdan gücünün zayıfladığı bir süreç olarak kullanılmakta olup rezil tabirinin kullanılması ise kişide meydana gelen bozulmaların artık düzelmeyeceği ve geri dönüşümsüz dönemin başladığını ifade etmektedir. Peygamber efendimiz yaşlılıkla ilgili bir ifadesinde; “Ey Allah’ın kulları, tedavi olun, zira Allah, her hastalık için muhakkak bir çare yaratmıştır. Ancak bir dert hariç, o da yaşlılıktır” buyurmaktadır.

Tıpkı Kur’an’da işaret edildiği gibi bu hadisle de yaşlanmanın geri dönüşümü olmayan kaçınılmaz bir gerçek olduğunu vurgulamaktadır. Bütün bunlar erzeli’l-ʽumurun insan ömründe geriye gidişin, güçten düşüşün ve ihtiyarlamanın dile getirildiği bir tablo ortaya koyduğunu göstermektedir. Tabi ki bu gerileme akıl ve hafıza açısından da söz konusudur ki yine tefsirlerde haref veya heram ile ifade edilen şey bunamadır. Hz. Peygamber; “Allahım, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan ve ihtiyarlıktan Sana sığınırım”. duasında heram kelimesini kullanarak adeta erzeli’l-ʽömrün getirdiği olumsuz duruma dikkat çekmektedir.

Yaşlılık Allah Teâlâ’nın fıtrî bir kanunu, hayat ağacının aldığı son şekildir. Çocukluk, gençlik, olgunluk, dönemi derken ömrü olan herkes kendini ihtiyarlık potasında buluverir. Artık insan bu devrede güçlülük yerine âcizlik, güzellik yerine çirkinlik, ilerleme yerine gerileme, sıhhat yerine hastalık gibi kaçınılmaz hallerle baş başa kalır. Kur’ân-ı Kerîm’de söz konusu duruma şöyle dikkat çekilmektedir.
Mü’min

O ki, sizi topraktan yarattı. Sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan (rahim duvarına asılı bir damladan). Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarır ki sizin en kuvvetli çağınıza ulaşmanız, daha sonra da yaşlanmanız için. Ve sizden bir kısmı, ihtiyarlamadan önce vefat ettirilir (öldürülür). Ve (bir kısmınızın da) belirlenmiş bir süreye ulaşmanız için. Ve umulur ki siz böylece akıl edersiniz.
 
Allahım! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve cimrilikten sana sığınırım.” (Müslim, Zikir 50)

Allahım! İhtiyarlığın bunaklığına (erzeli’l-ömr) düçar olmaktan sana sığınırım.

Allah cc bizlere  erzeli ömür üzere yaşamaktan korusun

Rabbimin ve insanların değer verdiği yaşımızı alıp, faydalı olan yaşlılardan olmak temennilerimle.

MEKKENİN KOMŞUSU

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir