Yazar her ne kadar bilim-kurgu öğelerini temel alarak kahramanı ve çevreyi yarattığını söylese de aslında öykü gotik tarzın özelliklerine sahiptir.
Şiddet bizi ne zaman rahatsız eder? Sebepleri mantık çerçevesinde anlatıldığında mı, duygusuzca ifade edildiğinde mi, yoksa uygulayan kişi bir çocuk olduğunda mı? Iain Banks’in ’de çıkardığı ünlü romanı Eşekarısı Fabrikası ile ilgili yazıları okurken ilk dikkatimi çeken genelde yazan kişilerin aynı cümle ile metne başlamaları oldu; beni rahatsız etmedi. Bu cümle bile başlı başına bir rahatsızlık içerir, tersini belirtmek ihtiyacı hissetmeniz yeter çünkü. Peki, aslında neden rahatsız oldu kitabı okuyanlar? Çünkü bir çocuğun ne kadar vahşi olabileceği, aslında hiç de masum olmadığı temasını işlediği için olabilir mi? Ama biz bu konuyu zaten Sineklerin Tanrısı’nda en üst dozda almıştık. Bağışık olmamız gerekmez miydi? Belki de gizliden gizliye kendi çocukluğumuza dönüp hayvanlara yaptığımız masumane (!) deneyleri hatırladık, kibrit kutusuna kapatılan sinek kaç gün yaşar, arının karnına iğne sokarsak iğnesini çıkarır mı, kertenkelenin kuyruğu yeniden çıkıyormuş, kolu da çıkar mı, gibi. Aslında bal gibi biliyorduk yaptığımız bu deneylerin sonu ölüm, ama ölümle ilgili ahlaki değerlerimiz yeterince gelişmediği için içimiz rahat yapıyorduk. İşte Frank o yüzden rahatsız etti çoğumuzu, içimizdeki Frank’i hatırlattı bize, unutmaya çalıştığımız, pek de gurur duymadığımız çocukluk parçamızı. Gerçi Frank’in barbarlık sınırı oldukça geniş, dokuz yaşına kadar üç cinayet işlemiş biri, ama temelde aynı ahlaki yetersizlik söz konusu, öldürmek vicdanını sızlatmıyor ve çoğumuzun tersine büyüdüğünde de bu değişmiyor.
Kitap üç kişinin etrafında dönüyor. Garip deneyler yaptığı için üniversiteden atılan yarı bilim insanı hippi bir baba, akıl hastanesinden kaçmış eve dönmeye çalışan bir ağabey, dokuz yaşına kadar üç cinayet işlemiş, devlette kaydı olmayan 16 yaşındaki tombul ergen Frank. Olaylar İskoçya’nın kuzey-doğu kıyısında rüzgârlı ve boş bir adada geçmektedir ve Frank yalnız geçen günlerini, arada geri dönüşler yaparak geçmişini bize anlatmaktadır. Babası eski bir hippi olduğundan medeniyetten uzak bir yerleşim seçmiştir. Babasının takıntılı yapısını, annesinin sorumsuzluğunu, penisinin kazaya kurban gitmesini, kadınlara olan öfke ve nefretini, ağabey Eric’in aklını kaçırma hikâyesini ve tabi ki cinayetlerini sırayla Frank’in ağzından öğreniyoruz. Babasının takıntılarını anlatırken aslında kendi obsesif kompulsif bozukluğunun kaynağını açıklamaktadır okuyucuya. Belki de Eric ile en büyük farkı budur, Eric çılgınlıklarını içinden geldiği anda ve belli bir düzene uymadan dürtüsel yapar. Frank ise düzenli ayinlerin sonunda kehanet kutusundan çıkan infazların adamıdır. Her şeyi düzenlidir, belli bir sıraya sahiptir, işlediği cinayetler bile.
Frank kendince ilkel bir din yaratmıştır. Terk edilmiş bir sığınağı, merkezi “Yaşlı Saul” olan bir tapınak haline getirmiştir. Köpeğin kafatası (Saul’ün, üç yaşında Frank’in penisini koparan ve babası tarafından vurularak öldürülen buldog olduğunu öğreniyoruz), eşekarılarının kurban edildiği mumlarla dekore edilmiş, hayatının hediyelikleri diye adlandırdığı aile yadigârı eşyalar (aile fotoları, Eric’in dişlerinin olduğu kutu, babasının saçından bir parça) ile doldurulmuş, geçmişi tekrar yaşadığı bir yerdir burası. Ayinlerini burada yapar, bir saat kadranından yarattığı eşekarısı fabrikasını burada çalıştırır. Özel olarak hazırlanmış düzeneklere sahip bu kutu, içine konan eşekarısının hangi ölüm tuzağına yakalandığına göre kader belirleme yetisine sahiptir. Kutu sadece ölüme ayarlıdır, kurtuluş yoktur. Romandaki karakterlerin kaderi işte bu ölüm kutusunun kararına bağlıdır. Yazar Iain Banks, kitabı hakkında yaptığı bir röportajında, çocukların hiç de masum olmadıklarını, aksine şiddetle dolu olduklarını söylüyor, tıpkı Dr. Johnson gibi. Jean – Jacques Rousseau’nun, eğitimin doğal olması gerektiğini söylediği[1] kitabına karşılık olarak verdiği yanıtta Dr. Johnson[2] “Merhamet insan doğasında yoktur, çocuklar zalimdir, vahşiler zalimdir,”[3] diyerek karşı çıkmıştır. Johnson’un bu karşı tezi her halde en iyi William Golding tarafından benimsenmiş ve destansı bir metne dönüştürülmüştür[4].
Vicdan gelişmediği sürece her çocuk vahşidir. Frank, ıssız bir adada, tek başına büyümeye çalışan bir çocuktur. Tek öğretmeni doğa ve o da vahşi. Frank aslında zalimliği doğadan öğrenmiştir, martının yukarıdan bıraktığı ölü kurbağa, köpek Saul’ün hazin saldırısı, babasının köpeği vurması, annesinin babasını topal bırakması, ağabeyinin köpekleri yakması, kuzeninin tavşanları yakması… Şiddet dolu çevresi eğitmiştir onu. Cinayetlerini bile doğanın tatsız şakaları kılığına sokmuştur (yılan soktuğu için ölen kuzen, dalgaların sahile getirdiği bombanın patlaması sonucu ölen yarı-kardeş, çılgın esen rüzgârla beraber uçurtmayla birlikte havalanan diğer kuzen). Arkadaşı yoktur (kendisi gibi garip olduğuna inandığı cüce dışında), devlette kaydı yoktur, okula gitmemiştir, her günü tek başına geçmektedir, sonuç başka ne olabilir ki?
Yazar her ne kadar bilim-kurgu öğelerini temel alarak kahramanı ve çevreyi yarattığını söylese de (ıssız ada yeni bir gezegen ve kahramanımız Frank oradaki uzaylı), aslında öykü gotik tarzın özelliklerine sahiptir. Kahramanın izole bir dünyada yaşaması, engelli bir bebeğin beyninin kurtçuklar tarafından yenmesi[5] ve Eric’in aklını bu yüzden yitirmesi gibi. Yine kilitli bir kapı bize sürekli bir sırrın olduğunu hissettirir. O kapının ardında her ne varsa bizim tüm sorularımızın yanıtıdır ve kitabın sonunda mutlaka açılacaktır. Frank tüm kitap boyunca babasının kilitli laboratuarını yoklar ve gerçekten de son bölümde içeriye girmeyi başarır. Öğrendiği gerçek sadece şok edici değil aynı zamanda birçok sorunun da yanıtıdır. Bu sayede öğreniriz Frank’in bu kadar özenle herkesten saklanmasının nedenini. Bir anda farklı bir Frankeştayn[6] hikâyesinin içinde buluruz kendimizi, yarı kaçık bilim adamının yarattığı canavar. İki öyküde de canavar yaratıcıları tarafından kandırılmıştır, yanlış yönlendirilmiştir, o yüzden de sebepsiz intikam almışlardır. Tüm bu öç almalar, suni olarak yaratılmış masum canavarın yaratıcısının ihanetine tepkisidir.
Son bölümde açıklanan gerçeğe okuyucu tüm kitap boyunca gizliden gizliye hazırlanmıştır. Kadınların sürekli aşağılanması bir tür ipucudur aslında. Son cinayetini sırf ölen erkeklerle kız sayısının eşitlenmesi için işlemiştir Frank. İki erkeği ve bir kızı öldürdüğünü okuruz ama sayının nasıl eşitlendiğini o an anlamayız. Jonathan Culler[7]’a göre kadının tanımı vajinası olan kişi değil penisi olmayan kişidir. Frank farkında olmadan kendi gerçeğinden kaçmaktadır, içten içe bir kadının öldürüldüğünü hissetmekte ve sayıyı ona göre eşitlemektedir. John Mullan[8]’ın müthiş benzetmesi ile yazıyı sonlandıralım: “Sonuç olarak Eşekarısı Fabrikası eski bir Fransız deyimine yepyeni bir anlam katmıştır: Cherchez la femme![9]”
[1] Émile ou de l’éducation: Emillie ya da Eğitim Üzerine – Roman () : Çocuklar Robinson Crusoe ’dan başka roman okumamalı ve doğada büyümelidir. Çünkü aslında insan doğası iyidir ve medeniyet yüzünden çürür.
[2] Samuel Johnson – () İngiliz yazar ve sözlük bilimcisi
[3] “Pity is not natural to man. Children are always cruel. Savages are always cruel.”
[4] Sineklerin Tanrısı
[5] Yazar, bir röportajında böyle bir olayın gerçekten olduğunu ve bir doktorun kendisine anlattığını söylemiştir.
[6] Belki de en ünlü gotik öykü, insanlık ve canavarlık üstüne yazılmış bir destan.
[7] Cornell Üniversitesi, structuralism üzerine makaleleri olan ünlü profesör,
[8] Londra Üniversitesi yy edebiyatı profesörü, Guardian ve London Review of Books gibi yayınlarda köşe yazarı, Man Brooker Prize sahibi,
[9] Fransızca “kadını arayın” anlamına gelip, “bir yerlerde bir şeyler ters gidiyorsa, beklenmedik olaylar vuku buluyorsa, bir adam durduk yerde sapıtıyorsa işin içinde muhakkak bir kadın vardır” anlamında kullanılan ünlü kalıp.
Zümrüt Bıyıklıoğlu
İstanbul doğumludur. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi bölümü mezunudur. Murat Gülsoy, Mario Levi ve Robert Mc Kee’nin atölyelerinden yetişmiştir. Yayınlanan kitapları; Küçük Yazarın El Kitabı (Şubat,Esen Yayıncılık) ve Yeni Başlayanlar İçin Yaratıcı Yazarlık’tır (Temmuz, Esen Yayıncılık). Okullarda ve özel atölyesinde çocuklara ve yetişkinlere yaratıcı yazarlık dersleri vermektedir. seafoodplus.info sitesinde yazıları yayınlanmaktadır. Şimdi de Pulbiber’in yazarlarından biridir.
Latest posts by Zümrüt Bıyıklıoğlu (see all)
Yorum
Eşek Arısı Fabrikası - Iain M. Banks ’te İskoçya’da doğup yılında hayata gözlerini yuman Iaın Banks’in ilk romanı olan The Wasp Factory (Eşekarısı Fabrikası) ’te yayımlandı. Yayımlanmasının ardından da edebiyat otoriteleri tarafından ağır eleştirilere maruz kaldı.Bu eleştirilerin yoğunluğu kitabın nahoş, itici, bayağı, aptalca, rahatsız edici, hatta iğrenç oluşu şeklinde sıralanıseafoodplus.info kitabın bu sıfatları taşıyabilmesini veya en azından eleştirmenler tarafından bunlarla nitelenmesine yol açan şey neydi diye sorulabilir seafoodplus.info karşın yere göğe sığdıramayarak “minör (felsefede küçük önerme ve ayrıca postmodernizmin temel kavramlarından biri) bir başyapıt” olarak vasıflandıranlar da seafoodplus.info yazımda her iki tarafa da eşit mesafede kalmaya çalışarak kitaptan da alıntılar yaparak kararı sizlere bırakma niyetindeyim. Kitabın anlatıcısı konumundaki Frank 16 yaşlarında,ergenliğin üzerindeki hormonal dengesini henüz oturtamamış ancak erkek olma yolunda da emin adımlar attığını iddia eden bir gençtir yaşındaki babasıyla kum tepelerinin üzerindeki küçük bir yarımada üzerinde kurulu olan evlerinde yaşayan Frank çatı katında kendine ait bir fabrika kurmuşseafoodplus.infoanın adı ise Eşekarısı Fabrikası’dıseafoodplus.info Aşakarısı diye sorulunca bu arıların bal üretmeyen etçil böcekler olduğunu belirtmemiz ve yazarın bu canlıyla diğer insanlar arasında bir benzeşim kurmak istemiş olabileceği akla yatkındıseafoodplus.info gün boyu kumsalda dolaşır bulabildiği tüm eşekarılarını eve getirir ve Fabrikasına sokarak ölümlerini seafoodplus.info asit içinde,kimi yanarak,kimi seafoodplus.info’in ölüm için sınırsız planları vardır. Annesini hiç görmemiş olan Frank onun hakkında şöyle der: “Annemi hatırlayamıyorum; çünkü hatırlasam ondan nefret ederdim. Ben de adından, fikrinden nefret ediyorum. “ Kitap böylesi vurucu ve bazen de rahatsız edici cümlelerle dolup taşıyor küsür sayfadan oluşmasına rağmen bir çırpıda alınıp okunacak bir kitap değseafoodplus.infoerek ve ona zaman vererek okunmalı.Peşin hükümlü olmamalı. Banks bu kitabında sanki kötülüğün insanın doğuşundan getirdiği bir durum mu yoksa sonradan çevresinden öğrenebiliği bir yeti mi olduğunu da seafoodplus.infoı soruyu William Golding Sineklerin Tanrısı’nda sormuştur ve cevabı ağır olmuştur.Çocuklar ve ergenler genelde kötülüğün daha ne olduğunu tam olarak anlayamamış cezaya ehliyeti olmayan insanlar olarak görülüseafoodplus.info nedenledir ki tüm insanlık dışı işleri herkes genelde çocukluğunda yaşamıştır her ne kadar hatırlamak istemese de. Frank yaşamına Fabrikasında devam ederken bir gün akıl hastanesindeki abisi Eric’in kaçtığını yerel polisin babasına söylemesi ile her şey alt üseafoodplus.info geç vakitlerde abisi onu arar ve rahatsız edici konuşmalar geçer aralarında. En iyi arkadaşı Cüce Jamie ile aralarında geçen şu konuşma ilginçtir: “Şu deliler. Hepsi ülke, ordu ya da din başkanları. Yani gerçek deliler.Hı, bence de öseafoodplus.info düşünceli düşünceli, tepe aşağı ekrandaki savaşı izlerken. Belki de bir onların aklı başında. Ne de olsa güç ve para onların elinde. Herkese istediklerini yaptırabilenler de onlar, insanlar onlar için ölüyor, onlar için çalışıyor, onların güçlerine güç katıyor, onları koruyor, vergileriyle onlara oyuncaklar alıyor; sığınaklarına ve tünellerine saklanıp bütün büyük savaşlardan onlar sağ çıkıyor. “ Frank aynı zamanda 1 kardeşinin ve 2 akrabasının da dolaylı olarak ölümüne yol açmıştır.İşin ilginç yanı bunlardan dolayı hiçbir pişmanlık veya vicdanı sıkıntı yaşamamaktadıseafoodplus.info işleri kafasını kullanarak yaptığını söyleyerek kendisini rahatlatmaktadır. Akrabasının birini protez bacağının içine yılan koyarak,5 yaşındaki kardeşini de patlamamış bir el bombasını ses çıkaran bir çan diyerek sopayla vurmaya kışkırtarak öldüren Frank bir diğer akrabasını da büyük bir uçurtma ile kaybolmasına neden olarak amacına ulaşır..Şu alıntı da bu amacına en iyi cevap sanki: “Daha önceden de olduğu gibi bu sefer de erkekler bunun için yaratılmış gibi geldi bana. İki cinsiyet de kendilerine göre birer işi çok iyi yapıyorlardı: Kadınlar doğuruyor, erkeklerse öldürüyordu. “ Kitap nice vurucu ve yaşamı analiz eden cümlelerle seafoodplus.infor olmaması için kitabın sonunu okumak için emek verenlere bırakmak seafoodplus.infoların çok seveceği veya nefret edeceğini düşündüğüm bu romanı Ayrıntı Yayınları uzun süredir baskısını çıkarmayarak okurlardan uzak kalmasına neden olsa da sahaflardan aranarak bulunacağına inanıyorum.
seafoodplus.info ‘dan satın alınan ürünler, teslim tarihinden itibaren (7) gün içerisinde değişim yapabilmektedir.
Bir ürünün iade edilebilmesi genel olarak aşağıdaki şartlara bağlıdır:
Satın aldığınız ürünleri tahrip etmeden, kullanmadan ve ürünün tekrar satın alabilirliğini bozmadan, teslim tarihinden itibaren yedi (7) günlük süre içinde neden belirterek iade edebilirsiniz.
Kullanılmış, ambalajı açılmış, tahrip edilmiş vb. şekildeki ürünler iade edilemez.
Görüntülü DVD, Flash Disk görüntülü Eğitim Setleri vb. için; ürün kutusunda yer alan koruma bandı çıkarılmamış olmalıdır. Ürünlerin diğer yerlerinde çizik, hasar, darbe, sıvı teması vs. olmamalıdır.
Orijinal ambalaja sahip ürünlerin iadesi, orijinal ambalaj ile yapılmalıdır.
İade edilecek ürünün şirketimiz adına kesilecek bir iade faturası ile iade faturası düzenleme imkanı bulunmayan durumlarda, ürüne ait fatura ve sevk irsaliyesinin aslıyla birlikte iade edilmesi gerekmektedir. İade faturası ya da fatura ve sevk irsaliyesi asıllarının temin edilemediği durumlarda, bundan kaynaklanan KDV vb. mali yükümlülükler iade edilecek bedelden indirilir.
Üründe ve ambalajında herhangi bir yazı yazma, açılma, bozulma, kırılma, tahrip, yırtılma, kullanılma vb. durumlar tespit edildiği hallerde ve ürünün müşteriye teslim edildiği andaki hali ile iade edilememesi durumunda, ürün iade alınmaz ve bedeli iade edilmez.
İade şartlarına uygun durumlarda yapılan gönderimlerde taşıma masrafı müşteri tarafından ödenecektir.
İade edilecek ürünler PTT kargo ile kurumumuzdan aldığınız iade mağaza koduyla gönderilmelidir.
Baskısında hata bulunan, eksik, fazla veya yanlış basılmış ürünlerin iadesinde kargo ücreti geliş ve gidiş olarak seafoodplus.info`a aittir.
Siparişin yanlış gönderilmesinden kaynaklanan değişimlerde kargo ücreti geliş ve gidiş olarak seafoodplus.info’a aittir.
Yazar:Iain M. Banks
Çevirmen: Zübeyde Abat
Orijinal Adı: The Wasp Factory
Yayın Evi: Koridor Yayınları
İSBN:
Sayfa Sayısı:
Fay Weldon'ın "çağdaş İngiliz edebiyatının büyük beyaz umudu" diyerek selamladığı İskoç yazar Iain Banks'in ilk romanı "Eşekarısı Fabrikası", 'li yıllarda İngiltere'de yayımlanan tüm romanlar arasında en çok tartışılan kitaplardan biri oldu. Gazete ve dergilerde abartılı yergi ve övgülerle sürdürülen tartışmaların harareti dindikten ve Banks yazdığı diğer romanlarla yeteneğini kanıtladıktan sonra kitaba gerçek değeri verilebildi: Metin, çocuk ve şiddet temasını işleyişindeki başarısı açısından Sineklerin Tanrısı ve Teneke Trampet gibi başyapıtlarla kıyaslanıyor artık. Gotik roman geleneğine uygun olarak, olaylar İskoçya kıyılarında, tecrit edilmiş bir adacıkta ve temelde üç kişi etrafında gelişiyor. 60'lı yıllarda hippi anarşist bir gruba katılmış olan eksantrik baba, tuhaf deneyler yapmaya meraklı, oğluna saçma sapan şeyler öğretmekten zevk alan bir biyokimyacı. "Aile"nin son derece duyarlı, kırılgan ve zeki büyük oğlu Eric, tıp fakültesinde öğrenciyken karşılaştığı korkunç bir olay yüzünden akli dengesini yitirmiş ve geri döndüğü ada civarındaki bütün köpekleri yakmaya başladığı için kapatıldığı tımarhaneden kaçan, tehlikeli biri. Romanın anlatıcısı Frank ise, babası doğum kaydını bilerek yaptırmadığı için resmen var olmayan ve bu yüzden de çok yalnız bir hayat süren bir çocuk. Tüm yalnız çocuklar gibi Frank de fantezilerle dokuduğu mitik bir dünya yaratmıştır kendine. Ama şiddet, zulüm ve ölüm üzerine kurulu bir dünyadır onunki. Olağanüstü zekice planlar kurarak kendi yaşlarındaki iki kuzenini ve öz kardeşini öldürmüştür. Eşekarısı Fabrikası gibi karmaşık düzenekler kurarak korkunç eziyetlerle öldürdüğü hayvanların, ölme biçimleriyle kendisine yakın geleceği haber verdiklerine inanır. Romanın sonunda yaptığı bir keşif, bu mitik dünyanın tamamen yıkılmasına ve kendisi hakkındaki korkunç gerçeği öğrenmesine yol açacaktır. Banks inanılmaz hayal gücü ve anlatı ustalığıyla gerçeküstücü resimlerden çıkmışa benzeyen müthiş sahneler yaratıyor bu romanda. Dehşet ve ölümle dolu, ama ironik ve gerçekten iyi yazılmış bir kitap bu. Ahlaki bir mesajı falan yok, ama okuru fena halde tedirgin ediyor. Masumiyeti tıkıştırdığımız son sığınak olan çocukluğun içerebileceği şiddetle yüzleştiriyor çünkü bizi.
Kitabın okunması zor ve psikolojik olarak zorlayan bir yapısı olduğunu düşünüyorum. Yazar kitabın ilk sayfalarında salt bir şiddet ve işkenceyle bizi karşı karşıya bırakıyor. Akış ilerledikçe karakterin iç çözümlemesini yapmaya başlıyor ve flashbackler yardımıyla karakterin şiddet düzeyini ve olası sebeplerini görüyoruz. Kitap ortalara doğru sadece ana karakteri değil ana karakterin çevresindeki kişileri de odağa almaya başlıyor ve bu noktadan sonra kitabın gidişatıyla ilgili yorumlarda bulunmaya ve sonunu tahmin etmeye başlıyorsunuz. Ancak kitabın sonu toplumun bireyi ittiği roller, insanın asıl tabiatı baz alınarak işleniyor ve pek beklenmeyen bir son ile bitiyor. (Merve Nur Karahan)
Öncelikle kitabı beğendiğimi belirtmeliyim. Zaman zaman sıkılsam da finalde gerçekten şaşırttı ve açıkçası oldukça önemli bir noktaya değindiğini düşünüyorum yazarın. Gerçekten etkileyiciydi. Akıcı bir kitap olduğunu söyleyemeyeceğim gibi aksini de söyleyemem sanırım. Yazar, yetiştirilmenin ve yetiştirenlerin, yetişen üzerindeki etkisine değinmek istemiş ve bence çok da başarılı olmuş. 16 yaşında bir insanın düşünceleri, dehşet içeren eylemleri Ardında çıkan sebebi Cidden her şeyiyle affalamanıza sebep olabilecek bir eser. Bundan sonraki kısım ise, daha çok özet gibi olacak. Baştan uyarımı yapmış olayım ben. Kitabın esas karakteri ve hikayeyi kendi ağzından okuduğumuz Frank, henüz 16 yaşında. Henüz çok küçük yaştayken babasının beslediği köpek, Yaşlı Saul tarafından saldırıya uğruyor ve kendi tabiriyle hadım ediliyor. Bu olaydan sonra ise Frank, cinayetler işlemeye başlıyor. Üç tane. Ancak üçü de sebepsiz. Ya da kendi öyle sanıyor İlk olarak Blyth'i engerek aracılığıyla, iki yıl ardından kardeşi Paul'u, ani bir kararla yine sebepsiz, bombayla öldürüyor. Üçüncü ve son cinayeti ise Esmeralda. Ancak bunun kendince bir sebebi var; iki erkek öldürdü ve teraziyi dengelemesi için bir tane de kız öldürmeli. Öldürdüğü üçü de henüz küçük çocuklar. Ancak Frank'in yaptıkları bunlarla sınırlı değil. Tam anlamıyla vahşet içeren düşüncelere sahip ve hep şu soruyu soruyorsunuz: Bu yaşta bir insan, nasıl olur da bunları düşünür/eyleme geçirir? Tavşanlar öldürüyor, fabrika adını verdiği düzenekte eşek arılarının öldürüyor. Ölü köpek kafatasını temizleyip kullanıyor mesela. Ve daha nicesi Peki ne bu fabrika? Yaklaşık bir metre ebatında olduğunu tahmin ettiği bir saat kadranının içine, kendince odalar dediği bir düzenek oluşturmuş durumda. Her odada eşek arıları için farklı bir ölüm şekli var. Boğularak, parçalara ayrılarak vs. Frank'in aynı zamanda önemli, bence kitabın gidişatının da asıl sebebi olan bir düşüncesi var. "Kadınların en iyi yapabildiği şey doğurmak erkeklerinki ise öldürmek." En sonda ise aslında hiçbir şeyin bildiği gibi gitmediğini fark ediyor. Aslında bir kız çocuğu olduğunu, babasının çevresinde kadın etkisini azaltmak için ona erkeklik hormonu ilaçları verdiğini öğreniyor. Bunları öğrendikten sonra ise asıl düşüncesi, işlediği cinayetleri intikam için yapmış olması. Kendisinin asla gerçek yetişkin bir erkek olamayacağı düşüncesiyle başkalarına da engel olmak istemesi. Cinayetleri ile cinsiyetini kanıtlamak düşüncesi. Fabrika dediği düzenek ise hayat kurma çabası. Yazar notunda ise şu önemli notu görüyoruz: (özetle) Her şeyin ötesinde bu kitabın çevremiz tarafından nasıl şekillendirildiğimiz ve yetiştirildiğimizle ilgili gücü elinde bulunduranları gösteren bir çalışma olması gerekiyordu. Bence olmuş da. Babasının yaptığı tek bir eylem, Frank'in ya da asıl adıyla Frances Lesley'in tüm hayatının nasıl şekillendiğini görüyoruz. Önemli bir mesaj içerdiğini düşünüyorum. Etkileyiciydi. (Meryem Tuğtağ)
Benim için gerçekten zorlayıcı bir kitap oldu. Gotik tarzda yazılmış, iç karartan ama sürükleyici bir kitaptı. Kitabın başlarında hayvanlara uygulanan şiddet ve vahşetin, kitap ilerledikçe aslında yıllar önce kendisi de bir çocukken başladığını görüyoruz. Kitabın sonu gerçekten beklenmedikti, kafamda bir çok senaryo kurmama rağmen bunu asla tahmin edemezdim. En etkilendiğim ve aklımdan çıkmayan bölümse Eric'in ilk delirme sahnesi, olaylar gözümde canlandı ve istesem de bir süre etkisinden çıkamam. Okuma tarzımdan farklı olmasına rağmen bu kitabı beğendim. (Gonca Gülnar)
Iain M. Banks - Eşekarısı Fabrikası kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Eşekarısı Fabrikası PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Iain Banks 'te İskoçya'da doğdu. Stirling Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı öğrenimi gördü. 'da Londra'ya taşındı. İlk romanı The Wasp Factory (Eşekarısı Fabrikası) 'te yayımlandı. Okurlardan büyük bir ilgi gören roman eleştirmenler arasında sert tartışmalar yarattı. Bazıları içerdiği olağandışı dehşet ve tuhaf, ürkütücü atmosferi yüzünden kitaba son derece soğuk bakıyordu (nahoş, itici, bayağı, aptalca, rahatsız edici, hatta iğrenç gibi sıfatlara bolca başvuruluyordu); hatta bir eleştirmen Macmillan gibi saygın bir yayınevinin acayiplik ve sapkınlık meraklısı kişilerin zevklerine hitap eden böylesi bir kitabı basmasını esefle karşıladığını belirtiyordu. Bir başka grup ise yazarın hayalgücünü, acımasız mizah anlayışını, diyalog yazma konusundaki olağanüstü becerisini ve özgünlüğünü övüyordu. Romanı "minör bir başyapıt" olarak niteleyenler bile oldu. Bu tartışmalara hiç karışmayan Banks peş peşe çıkardığı romanlar ve bilimkurgu yapıtları ile yeteneğini kanıtladı ve 'te En İyi Genç İngiliz Yazarlar'dan biri seçildi. Yazar yılında hayat gözlerini yumdu.
Birçok romanını "ölmeden önce okunması gereken kitap" listesinde görebileceğimiz Iain Banks, The Times tarafından " sonrası En İyi 50 Britanyalı Yazar" listesine seçildi. İskoç yazar, yaşamı boyunca sayısız ödüle aday gösterildi ve birçoğuna da sahip oldu.
© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. seafoodplus.info ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.