eski matematikçiler / Kategori:Osmanlı matematikçileri - Vikipedi

Eski Matematikçiler

eski matematikçiler

kaynağı değiştir]

Birçok profesyonel matematikçi, matematik öğretimi ile de ilgilenir. Görevler şunları içerebilir:

Danışmanlık[değiştir

Cahit Arf
Arf’ın uzmanlık konuları cebir, sayılar teorisi, elastisite teorisi, analiz, geometri ve mühendislik matematiği gibi çeşitli alanları kapsıyordu. Kendi adıyla anılan “Arf Sabiti“, “Arf Halkaları” ve “Arf Kapanışları” gibi terimleri bularak, matematik ve bilim dünyasına önemli katkılarda bulundu.   

 


Sabit Bin Kurra
9.Yüzyılın büyük astronomi bilginlerindendir. Çağında yaptığı keşif ve buluşlarla ün salan bilgin, Halife Me'mun tarafından dünyanın yarıçapını ölçmekle Görevlendirilmiştir.
Dünyanın çevresini meridyene bölerek ekvatorun uzunluğunu hesaplamıştır.


 

El Harezmi
Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi, Özbekistan'da doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Batı bilim dünyasında en sürekli, en derin etkiler bırakmış matematikçi olarak tanınmıştır. (MS )


Blaise Pascal
Fransız matematikçi ve filozof. 19 Haziran 'tedoğdu, 19 Ağustos 'de öldü. Pascal, Henüz 12 yaşındayken, hiç geometri bilgisine sahip olmadığı halde, daireler ve eşkenar üçgenler çizmiştir.


Ali Kuşçu
Türk-İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türklerinde, astronominin önde gelen bilgini sayılır.


Pisagor
Yunan filozofu ve matematikçisidir. Matematiğe aksiyomatik düşünceyi ve ispat fikrini getirdi. Çarpma cetvelinin bulunuşu ve geometriye uygulanması Pisagor tarafından yapılmıştır.
Pisagor’un adını yıldır yaşatan, onu ünlü eden meşhur teoremi: Bir dik üçgende, dik kenarlar üzerine kurulan karelerin alanlarının toplamı, hipotenüs üzerine kurulan karenin alanına eşittir. Pisagor teoremi, rasyonel sayılarla ölçülemeyen uzunluğun da var olduğunu gösterir.


Thales
Milas’lı Thales, Mısır matematik okulunun ilk öğrencisidir. Büyük bir matematik bilgini ve filozofudur. Bir daire içine üçgen çizilmesi problemini çözümlemiştir. Ters açıların eşitliğini o doğruladı. Üçgenlerin özellikleri ve Thales bağıntıları, Mısır’daki piramitlerin yüksekliğinin bulunmasında kullanılmıştır.


Öklid
Matematikçiler içinde adı geometriyle en çok özdeşleştirilen kişidir. Geometri dünyasındaki yerini, kendi zamanına kadar bilinenleri “Öğeler” adını verdiği kitaplarda toplamasına borçludur. Öklid derlemesinin tutarlı bir bütün olmasını sağlamak için, beş aksiyom ortaya koyar. İki noktadan yalnız bir doğru geçer. Bir doğru parçası iki yöne de sınırsız bir şekilde uzatılabilir. Merkezi ve üzerinde bir noktası verilen bir çember çizilebilir. Bir doğruya dışında alınan bir noktadan bir ve yalnız bir paralel çizilebilir. Bütün dik açılar birbirine eşittir. Öğeler on üç kitaptan oluşmaktadır. Öklid geometrisi yüzyıla kadar rakipsiz kalmıştır.


Arşimet
Eski Yunan matematikçi ve fizikçisidir. İlk olarak Arşimet daire çevresinin çapına oran olan pi sayısını,daire içine ve dışına çizilmiş düzgün çokgenler yardımıyla yaklaşıklıkla veren bir metot ortaya koydu. Çok büyük sayıları kolaylıkla belirtmeye yarayan bir yöntem bularak Yunan sayı sistemini geliştirdi. Yayların toplama ve çıkarma formüllerini buldu. Koniklerin (elips, parobol,hiperbol) kendi çevresinde dönmesiyle oluşan geometrik şekilleri inceledi.
Dairenin alanı, çemberin uzunluğu, kürenin yüzölçümü ve hacmini ilk kez o hesaplamıştır. Pi sayısının hesabı yine ona aittir.

Leonarda Fibonacci
Fibonacci, matematiği Araplardan alıp Avrupa’ya tanıtan kişi olarak anılır. “Fibonacci sayıları” ve özellikle “Altın Oran”, matematikçilerin oldukça ilgisini çekmiş ve birçok araştırmaya konu olmuş bulgulardır.

Molla Lütfi
yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet ve II. Beyazıd dönemlerinde yaşamış meşhur matematikçilerdendir. Sinan Paşa’nın ve Ali Kuşçu’nun talebesi olmuş, Ali Kuşçu’dan öğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşa’ya aktarmıştır.
Kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır.


Bilim İnsanları / Ünlü Yazarlar / Ünlü Ressamlar / Ünlü Müzisyenler / Türk Büyükleri / Türk Bilim İnsanları / Ünlü Matematikçiler / Ünlü Fizikçiler

 

Kimilerine göre dört işlemden ibaret, kimi içinse dünyayı her şekilde tanımlamaya yarayan en önemli kavram. Aşağıdaki isimlerden birçoğu sadece matematik ile uğraşmamış, fizikçiler de var aralarında felsefeyle uğraşan da. Ama hepsi matematik tarihine iz bırakmış.
Dünya tarihine gelmiş geçmiş en önemli matematikçilerden 10 ismi sizlere Eslem Caner seçkisi ile buluşturuyoruz.

1- THALES (İ.Ö. )
thales
Milaslı Thales, Mısır matematik okulunun ilk öğrencisidir. Büyük bir matematik bilgini ve filozofudur. İsa’dan önce yaşayan yedi büyük bilginden en eskisi ve en ünlülerindendir.

Bir daire içine üçgen çizilmesi problemini çözümlemiştir. Ters açıların eşitliğini o doğruladı. Üçgenlerin özellikleri ve Thales bağıntıları, Mısır’daki piramitlerin yüksekliğinin bulunmasında kullanılmıştır.

Eski Yunan matematiğine pek bağlı değildi. Thales, Pisagor ve Öklit, Yunan matematiğine yeni bir öğretim yöntemini ve farklı kurallarını getirdiler.

2- PİSAGOR (İ.Ö. )
pisagor
“Evrenin hakimi sayıdır. Sayılar evreni yönetiyor.”

Bu sözlerin sahibi +Samos’lu Pisagor’un, İsa’dan önce yıllarında doğduğu tahmin ediliyor. Yunan filozofu ve matematikçisidir. Ülkesinde hüküm süren politik baskılardan kaçarak, İtalya’nın güneyindeki Kroton şehrine gelmiş ve ünlü okulunu burada açarak şöhrete kavuşmuştur.

Pisagor’un matematik, fizik, astronomi, felsefe ve müzikte getirmek istediği yenilik, buluşlar ve ışıkları hazmedemeyen bir takım siyaset ve din yobazları halkı Pisagor’a karşı ayaklandırarak okulunu ateşe vermişler, Pisagor ve öğrencileri bu okulun içinde alevler arasında İ.Ö yıllarında ölmüşlerdir. Pisagor’un ve öğrencilerinin çalışmalarının birçoğu bu alevler arasında yok olup gitmiştir.

Geometride, aksiyomlar ve postülatlar her şeyden önce gelmelidir. Sonuçlar bu aksiyom ve postülatlardan yararlanılarak elde edilmelidir düşüncesini ilk bulan ve ilk uygulayan matematikçi Pisagor’dur. Matematiğe aksiyomatik düşünceyi ve ispat fikrini getiren yine Pisagor’dur. Çarpma cetvelinin bulunuşu ve geometriye uygulanması, yine Pisagor tarafından yapılmıştır.

Pisagor’un adını yıldır yaşatan, onu ünlü eden meşhur teoremi şudur: Bir dik üçgende, dik kenarlar üzerine kurulan karelerin alanlarının toplamı, hipotenüs üzerine kurulan karenin alanına eşittir. Pisagor teoremi, rasyonel sayılarla ölçülemeyen uzunluğun da var olduğunu gösterir.

Pisagor’dan önce, geometride, şekiller arasındaki bağlılıklar gösterilmeksizin elde edilenler, görenek ve tecrübeye dayanan bir takım kurallardı. Daha önce gelen bir yetkili ne demişse o sürüp gidiyordu. Pisagor’un matematiğe ispat fikrini sokması bu yüzden çok önemlidir.

3-ARŞİMET (İ.Ö. )
arsimed

Archimedes, astronom Fidiyas’ın oğludur, İ.Ö. yılında Sicilya Adası’nda Siraküza şehrinde doğmuştur. Kral seafoodplus.info’un akrabasıdır. Bu nedenle, para sıkıntısı yaşamadan zamanını ilme verme fırsatı bulmuştur. Onun zekasını zamanında fark eden astronom babası, onu çok erken yaşlarda yönlendirmiştir.

Archimedes’e dünyadan gelip geçmiş üç büyük matematikçiden biri gözüyle bakılır. Bunlar sırasıyla, Archimedes, Newton, Gauss’tur.

Archimedes, uygulamalı ilimlere karşı büyük ilgi duyardı. Tıpkı Newton ve Hamilton gibi, hesaplarına daldığı zaman yemeklerini bile unutur yemezdi. Kendi halinde, kimseyle görüşmeyen bir kenara çekilmiş düşünen bir yapıdaydı

Dairenin alanı, çemberin uzunluğu, kürenin yüzölçümü ve hacmini ilk kez o hesaplamıştır. Pi sayısının hesabı yine ona aittir. En karmaşık eğrilerle sınırlı alanları ve yüzeylerin hacimlerini bulunma yöntemini o getirmiştir. Daire, küre, parabol parçası, heliksin ardışık iki yarıçapı ve iki halkası arasında kalan alan, küresel parçalar, dikdörtgenlerin, üçgenlerin, parabollerin, hiperbollerin ve elipslerin asal ekseni etrafında döndürülmesinden oluşan yüzeyleri ve hacimleri bulmada, bulduğu bu yöntemi uygulamıştır.

Newton ve Leibnitz’den yıl kadar önce yaşayan Archimedes integral hesabını bulmuş ve problemlerinin birinde onların bulduğu diferansiyel hesaba başvurmuştur. Bu “sonsuz küçükler hesabı” dır.

Archimedes’in hayatının en karışık zamanı son günlerine, Roma’lılarla Kartaca’lılar arasında İ.Ö. yılları arasında yapılan Pön savaşları dönemine rastlar.

Bir defasında Archimedes, yere çizdiği şekil üzerinde bir problemi çözmeye uğraşıyordu. Roma’lı bir asker şeklin üzerine yürüdü ve Archimedes‘i kızdırdı. ”Aman daireme dokunma” diyen Arşimet yeniden problemine daldı.

Yine başka bir zaman, Archimedes Roma Şefi Marcellus’un yanına gitmek üzere kendisini izlemesini emreden askere, problemi bitirmeden kalkmayacağını söylemişti. Problemin çözümünün uzun sürmesine kızan asker, kılıcını çekti, yetmiş beş yaşındaki yaşlı ve silahsız geometriciyi İ.Ö. yılında canice öldürdü.

4- ÖKLİD (İ.Ö. )
oklid
Öklid gelmiş geçmiş matematikçiler içinde adı geometriyle en çok özdeşleştirilen kişidir. Geometri dünyasındaki yerini, kendi zamanına kadar bilinenleri “Öğeler” adını verdiği kitaplarda toplamasına borçludur. Öğeler, dilden dile çevrilmiş, yüzlerce kez kopya edilmiştir, matbaanın icadından sonra da binlerce kez gözden geçirilmiş ve yeniden basılmıştır. Öklid derlemesinin tutarlı bir bütün olmasını sağlamak için, beş aksiyom ortaya koyar.

İki noktadan yalnız bir doğru geçer.
Bir doğru parçası iki yöne de sınırsız bir şekilde uzatılabilir.
Merkezi ve üzerinde bir noktası verilen bir çember çizilebilir.
Bir doğruya dışında alınan bir noktadan bir ve yalnız bir paralel çizilebilir.
Bütün dik açılar birbirine eşittir.
Öğeler on üç kitaptan oluşmaktadır. Öklid geometrisi yüzyıla kadar rakipsiz kalmıştır.

5- HAREZMİ ()
harezmi
Tam adı Muhammed Bin Musa el-Harezmi olan bu büyük bilim adamı, Horasan’da doğmuştur. Bugünkü cebir ve trigonometrinin kurucusudur. Avrupa’nın en çok yararlandığı matematikçidir.

Cebir üzerine çok sayıda eser verdi. Descartes’e kadar batı bilim dünyasında egemen olan Harezmi ve Harezmi cebiriydi. Bu nedenle Harezmi dünya çapında bir matematikçidir. En önemli eseri, ”Cebir ve Mukayese Hesabı” dır. Deneyler, enlem ve boylam kitapları ve bir de gökyüzü atlası vardır. Hindistan matematiğini dünyaya tanıtan yine Harezmi’dir.

6-DESCARTES ()
René Descartes
Rene Descartes, Avrupa’nın savaşa sürüklendiği yıllarda, Fıransa’nın Tours kenti yakınında La Haye’de 31 Mart ’de doğdu. Asilzade, asker ve matematikçi olan Descartes, analitik geometrisi ile yeni bir çığır açmıştır.

Descartes, asil bir aileden geliyordu. Babası varlıklıydı. Rene’nin doğumundan birkaç gün sonra annesi öldü. Babasının küçük filozofu Descartes’in yetenekleri daha okul sıralarında ortaya çıkmıştı. Körü körüne inanılması ve bağlanılması gerekenleri temelsiz görüyor ve ispatsız hiçbir şeyi kabul etmiyordu. Bu yüzden de papazlarla tartışmaya ispat yoluyla başladı. Her şeyden şüphe ediyordu.

Arkadaşlarından ayrılıp, iki yıl boyunca gizli bir eve taşındı ve matematik araştırmaları yaptı. Fakat arkadaşları burayı da bulunca, huzura ve sükuna kavuşmak için savaşa gitmeye karar verdi. Fakat burada da istediği sükunu bulamadı. Almanya’ya gitti. Bayram, tören ve şölenlere merak sardı. Yeniden askerliğe döndü.

Avrupa’daki skolastik düşüncenin egemenliğini sürdürdüğü ve karanlık çağın sona erdiği yıllarda, Descartes’i dinsizlikle de suçlamışlardır. Onun dini fikir ve düşünceleri rasyonelistti ve oldukça sadeydi. Sağlıksız ve cılız büyüdüğü için, yıllarca ölüm korkusu içinde yaşamıştır.

Uzun yıllar Hollanda’da kaldı. Optik, fizik, anatomi, embriyoloji, tıp, astronomi, meteoroloji ve gökkuşağı üzerindeki incelemelerini sonuçlandırmıştı. Her olaya bir hammadde gözüyle bakıyor ve ondan yeni bir şeyler çıkarmayı düşünüyordu. Bu nedenle çok yenilikçiydi.

Biraz sükuna kavuştuğunu sandığı elli yaşlarında, karşısına İsveç Kıraliçesi Christine çıktı. Bilmesi gereken her şeyi, hatta daha fazlasını öğrenmiş olan on dokuz yaşındaki Christine, Descartes’i kendisine özel öğretmen olarak tuttu. Christine’nin insafsız ve bitmek tükenmek bilmeyen çalışmaları onu yedi bitirdi. Kış, soğuk ve Christine’nin amansız çalışmaları sonunda hastalandı. Doktor kabul etmedi. 11 şubat ’de öldü.

Descartes, yeni bir geometriyi kurmuş ve modern geometrinin doğmasına olanaklar vermiştir.

7-MOLLA LÜTFİ
yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet ve II. Beyazıd dönemlerinde yaşamış meşhur matematikçilerdendir. Sinan Paşa’nın ve Ali Kuşçu’nun talebesi olmuş, Ali Kuşçu’dan öğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşa’ya aktarmıştır. Böylece Sinan Paşa, onun vasıtasıyla matematik öğrenmiştir. Sinan Paşa’nın tavsiyesiyle, Fatih, Molla Lütfi’yi, özel kütüphanesinin müdürlüğüne getirmiştir. Molla Lütfi, bu sayede pek çok değerli kitaptan değişik bilimleri öğrenme fırsatına sahip olmuştur. Sinan Paşa, Fatih tarafından Sivrihisar’a sürülünce, Molla Lütfi de hocası ile birlikte gitmiş, Sultan II. Beyazıd’ın tahta çıkmasının ardından hocasıyla birlikte İstanbul’a dönmüştür. Önce Bursa’daki Yıldırım Beyazıd Medresesi’nde, sonra Filibe’de ve Edirne’de medrese hocalığı yapmıştır.
Molla Lütfi, kendisini çekemeyen bazı kimselerin, dinsizlik suçlamaları nedeniyle kovuşturmaya uğradı ve Sultan Beyazıd döneminde idam edildi. Ölümü üzerine pek çok kimse yas tutmuş, tarihler düşmüş ve şehit sayılmıştı.
Molla Lütfi’nin, çoğu Arapça olan eserleri yüzyıla kadar elden düşmemiştir. Taz’ifü’l-Mezbah (Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında) adlı kitabı iki bölümden oluşur. Birinci bölümde kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise meşhur Delos problemi incelenmiştir. Molla Lütfi’nin, bu problemi, İzmirli Theon’un eserinden öğrendiği anlaşılmaktadır. İzmirli Theon, İskenderiye kütüphanesinin müdürü Eratosthenes’e atıfla, Delos adasında büyük bir veba salgını çıkınca, ahalinin, Apollon rahibine müracaat ederek bu salgının geçmesi için ne yapmak gerektiğini sorduklarında, rahibin tapınaktaki sunak taşını iki katına çıkarmalarını tavsiye ettiğini, böylece kolaylıkla çözülemeyecek bir matematik problemi ortaya çıkmış olduğunu yazar. Mimarlar bu işi başaramayınca, Platon’un yardımını isterler. Platon, rahibin sunak taşına ihtiyacı olduğundan değil, Yunanlılara matematiği ihmal ettiklerini ve küçümsediklerini söyleme maksadında olduğunu bildirdikten sonra, problemlerin orta orantı ile çözüleceğini ifade etmiştir. Molla Lütfi, işte bu hikayeye dayanarak eserini yazmıştır. Kitabında, küpün iki kat yapılmasının, yanına başka bir küp ilave etmek demek olmayıp, onu sekiz defa büyütmek demek olduğunu açıklar. Molla Lütfi Mevzuatü’l Ulüm (Bilimlerin Konuları) adlı eserinde de yüz kadar bilimi tasnif etmiştir.

8-PASCAL ()
pascal
Pascal, 19 Haziran günü Fransa’da Clermont’ ta doğdu. Babası kültürlü bir adamdı.

Descartes ve Fermat gibi büyük matematikçilerle çağdaş olması bir yerde kendisi için bir şanssızlıktı. Bu nedenle, olasılıklar kuramının keşfini Fermat ile paylaştı. Kendisini “ harika çocuk” diye ünlü yapan geometri fikrini, kendisinden daha az ünlü olan Desargues’dan esinlendi. Daha çok din ve felsefe konularına eğildiği için matematiğe az zaman ayırdı.

Pascal, çok erken gelişen bir çocuktu. Fakat vücutça oldukça zayıftı. Bunların tersine kafası çok parlaktı. Çok küçük yaşta olmasına rağmen, gece gündüz matematik problemleriyle uğraşmaya başladı. Sağlığının bozulacağından endişelenen babası, bir ara matematik çalışmasına engel olduysa da onun bu davranışı Pascal’ı matematiğe daha çok yöneltti.

Hiçbir yardım görmeden ve hiçbir geometri okumadan, çok küçük yaşta bir üçgenin iç açılarının toplamının derece olduğunu kanıtlamıştır. Daha önce hiçbir kitabı okumadan, Euclides’in birçok önermesini ispatlamıştı. Pascal kendi kendine bir geometrici olmuştu.

Pascal, on altı yaşından önce, yılında, geometrinin en güzel teoremini ispat etti. İngiliz matematikçisi ünlü Sylvester, Pascal’ın bu büyük teoremine “Kedi Beşiği” adını vermiştir.

Pascal, on bir yaşına gelince sesler hakkında bir eser vermiştir. On altı yaşındayken, konikler üzerine bir eser yazarak, ünlü Descartes’i hayretlere düşürmüştür. On sekiz yaşına gelince, şimdi Paris sanayi müzesinde saklanan hesap makinesini bulmuştur. Fizikte, havanın ağırlığını, sıvıların denge halini ve basıncı hakkında Pascal kanunlarını bulmuştur.

Pascal, on yedi yaşından ölümü olan otuz dokuz yaşına kadar ızdırapsız ve acısız gün görmedi. Yirmi üç yaşlarında, geçici bir felç geçirdi. Hazımsızlık, mide ağrıları, uykusuzluk, yarı uyuklamalar ve bu ağrıların verdiği gece kabusları onu yedi bitirdi. Böyle olmasına rağmen, yine de durmadan çalışıyordu.

yılında Toriçelli’nin çalışmalarını inceleyerek, onun da önüne geçti. Yükseklikle basıncın değiştiğini saptadı.

Pascal, kız kardeşinin de etkisi ile yılından sonra kendini dünya işlerinden ve matematikten çekti, hıristiyanlığın o koyu tutuculuğu içine gömülüp gitti.

yılının bir gecesinde, uykusuzluk ve diş ağrılarından kıvranan Pascal, kerpetenin egemen olduğu bir zamanda, korkunç ağrılarını unutmak amacıyla, birçok ünlü matematikçinin uğraştığı zarif sikloid eğrisine daldı. Sikloid üzerine o kadar daldı ki, tüm ağrı ve acılarını unuttu. Tam sekiz gün sikloid geometrisi üzerine çalıştı.

Yıl … Kısa aralıklarla gelen uyuklamalar dışında, dinmek bilmeyen şiddetli baş ağrıları ona çok eziyet ediyordu. Tam dört yıl bu ağrılarla kıvrandı. yılının Haziran ayında otuz dokuz yaşındayken öldü. Yapılan otopside, ağrılarının nedeninin ciddi bir beyin hastalığından ileri geldiği saptandı.

Pascal, Fermat ile birlikte olasılıklar kuramını kurmakla, yeni bir matematik dünyası kurmuştu. Pascal üçgeni, binom açılımındaki katsayıları bulmaya yarar.

9-NEWTON ()
newton_joven
“Herkesin beni nasıl gördüğünü bilmem. Ben kendimi, deniz kenarında oynarken, önünde hiç keşfedilmemiş engin gerçek okyanusu yayılmış duran ve cilalı bir çakıl taşı ya da güzelce bir istridye kabuğu bulmakla zevk duyan bir çocuk gibi görüyorum.”

İşte, uzun yaşamının son yıllarında kendisi hakkında böyle hüküm veren İsaac Newton, ’de Woolsthrope kasabasının bir şatosunda yaşayan çiftçi bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. İngiliz ırkının en büyük zekalı adamı olarak nitelenen Newton’un babası, oğlunun doğumundan önce otuz yaşında öldü. Annesinin söylediğine göre, zamanından erken doğan küçük Newton, o kadar ufak tefekti ki bir litrelik kavanozun içine bile sığabilirdi. Newton’un çocukluğu da dinç, canlı ve kuvvetli değildi. Diğer arkadaşları gibi eğlenceli vakit geçirme yerine, eğlencelerini ve oyunlarını kendi yaratıyor ve bunlarda parlak zekası ortaya çıkıyordu. Geceleri köylüleri korkutmak için kandilli uçurtmaları, tümü ile kendisinin yaptığı ve oldukça güzel işleyen hareketli oyuncaklar, su çarkları, gerçekten buğday öğüten bir değirmen, küçük kız arkadaşları için iş kutuları ve oyuncaklar, resimler, güneş saatleri, tahtadan yapılmış ve gerçekten işleyen duvar saati gibi şeyler onun çok erken yaşlarda yaptığı buluşlardı.

Newton, daha on sekiz yaşında, Cambridge’de öğrenci olduğu yıldan başlayarak, evrensel bir beğeniyle karşılandı. Üniversiteyi bitireli iki yıl olmadan, bilim dünyasınca alkışlanıyor ve hükümdarlardan saygı görüyordu.

Ürkek yapılı, sinirli, çabuk kızan ve itirazla karşılanmaktan korkan bir yapıya sahipti. Eserlerini ancak kendisini seven dostlarının zoruyla bastırmıştır. Eleştiriden kaçardı. ”Optiks” adlı eserinin eleştirilerine dayanamamış ve bu eseri yazdığına pişman olmuştur. Yerçekimi genel kanununu yılına kadar yayınlamadı. Tam yirmi yıl bu genel çekim kanunu kuramını geliştirdi.

Grantham okuluna devam ettiği sıralarda ve Cambridge’e hazırlanırken köyün eczacısı Mr. Clarke’ın evinde kalıyordu. Orada eski bir kitap koleksiyonu buldu ve onları yutarcasına okudu. Hiç evlenmedi.

Newton’un hareket kanunları:

(Eylemsizlik Kanunu) Bir cisme hiçbir kuvvet uygulanmazsa, bu cisim olduğu yerde hareketsiz kalır veya hareket halindeyse, bir doğru boyunca düzgün bir hareketle, yani ivmesi sıfır olan bir hızla hareket eder.
Kütle m, sabit ivme a ve kuvvet f ise, f=ma şeklinde sabittir.
(Etki ve Tepki Kanunu) Etki ve tepki eşittir ve ters yönde iki kuvvettir.
Newton’a, bu buluşlarını nasıl bulduğu sorulduğunda, sürekli düşünmeyle, diye yanıt vermiştir. Newton’un en önemli buluşu, diferansiyel ve integral hesabı keşfetmesidir. Zaten Newton’u dünyada gelmiş geçmiş üç büyük matematikçiden biri yapan buluşu budur.

Newton, yılının Haziran ayında Cambridge’deki Trinity College’e girdi. Newton’un matematik öğretmeni İsaac Barrow hem ilahiyatçı ve hem de matematikçiydi. Matematikte parlak fikirli olan Barrow, öğrencisinin kendisinden çok ileride olduğunu kabul ediyor ve ’da matematik kürsüsünü bırakıp sırası gelince yerini o eşsiz büyük deha Newton’a bırakıyordu.

ile yılları arasında, yirmi bir yaşından yirmi üç yaşına kadar çok yoğun bir çalışmaya girmiş ve yaptığı çalışmaları uzun zaman gizli tutmuştur. Ocak yılında üniversiteyi bitirmiş ve lisans diplomasını almıştır.

Bir kuyruklu yıldız ile Ayın etrafındaki, Ayla ilgili şeyleri incelerken hastalandı. Bulduğu sonuçları da gizli tutmuştu. Bu iki yıl içinde diferansiyel ve integral hesabı keşfetmiş, genel çekim kanununu bulmuş ve beyaz ışığın analizini deneysel olarak yapmıştı. Bunların tümü, yirmi beş yaşından önce bulunmuş şeylerdi. 20 Mayıs tarihli bir yazısıyla, bir eğrinin üzerindeki bir noktadaki teğeti ve eğriliğini verecek yöntemini daha yirmi üç yaşındayken yayınlıyordu. İşte bu, diferansiyelin bulunuşunu müjdeliyordu. Bu sıralarda ünlü sonsuz küçükler hesabına doğru yaklaşıyordu. Yine bu sıralarda, binom formülünü bulmuştu.

yılında Cambridge’e dönüşünde Trinity Collegei’ne üye olarak atanan Newton artık rakipsizdi. ’de tek başına yansımalı teleskopu yapmış ve uyduları incelemekte kullanmıştır. ”Philosophy Naturalis Principia Mathematica” adlı eserini yazmaya başladığında geceli gündüzlü çalıştı. Ünlü pertürbasyon kuramını ortaya atmıştır. Bu kuram daha sonra ilerletilerek elektronların yörüngelerine uygulanmış, on dokuzuncu yüzyılda bu kuramla Neptün ve yirminci yüzyılda da Plüton gezegeni keşfedilmiştir.

Principia’ları yazmak için on sekiz ay uykusuz ve gıdasız kalan Newton, ellili yaşlarına yaklaşıyordu. Bu yorgunluktan sonra sonbaharında iyice hastalandı. Yiyeceklere karşı olan tiksinti ve sürekli uykusuzluk neredeyse onu çıldırtıyordu. Ağır hasta olduğu tüm Avrupa’ya yayıldı. Düşmanları bile, daha sonra iyileşmesine çok sevindiler.

Newton, ’da elli dört yaşında darphanede para basımı düzenlemekle görevlendirildi. ile yıllarında, Cambridge Üniversitesi’ni parlementoda temsil etti. yılında Royal Society’nin başkanlığına seçildi. Ölünceye kadar da bu makamda kaldı. yılında Kraliçe Anne tarafından şövalyelik rütbesi ile onurlandırıldı.

yılında Bernoulli ve Leibnitz, Avrupa’lı matematikçilere iki soru ile meydan okuyorlardı. Altı ay uğraşıldıktan sonra yeniden ortaya atılan problemleri, Newton ilk kez 29 Ocak günü akşamı darphaneden yorgun argın evine döndüğünde bir arkadaşından duydu. O gece her iki problemi de çözdü. Ertesi gün isim vermeden her iki çözümü de Royal Society’ye gönderdi. Çözümleri gören Bernoulli, hemen, ”İşte! Arslanı pençesinden tanıdım” diye haykırdı.

yılında yetmiş yaşındayken bile fikri yapısı oldukça dinçti. Bu sırada Leibnitz yine ortaya attığı bir problemle Avrupa matematikçilerine meydan okuyordu. Newton problemi darphaneden akşam eve dönüşünde saat beşte almıştı. Çok yorgun olmasına karşın, problemin çözümünü o akşam hemen buldu.

Yaşadığı uzun yılları en mesut biçimde geçiren ve yaptıklarının sonuçlarını gören, takdir edilen, şan ve şöhretle alkışlanan tek matematikçi Newton’dur. Ömrünün son üç yılını çok ağrı ve acılar içinde yakalandığı böbrek taşı hastalığından çekti. Ölümüne yaklaşırken bir de öksürüğe yakalandı. Birkaç gün içinde ızdırap ve acıları duymayan bir rahatlığa erişti. 20 Mart sabahı bir ile iki arasında bu dev bilim ışığı söndü.

Gelenbevi İsmail Efendi
ismail

yılında Manisa’nın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail Efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir. İlk bilgilerini çevresindeki bilginlerden almış, daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbul’a gitmiştir. Burada, matematik bilgisini oldukça ilerletmiştir. Müderrislik sınavını kazanarak 33 yaşında müderris olmuştur. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verip çalışmalarına devam etmiştir.

Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Sadrazam Halil Hamit Paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın istekleri üzerine, Kasımpaşa’da açılan Bahriye Mühendislik Okulu’na altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı. Bu atama ona parasal yönden bir rahatlık getirdi. Hakkında şöyle bir öykü anlatılır: ‘Bazı silahların hedefi vurmaması, padişah III. Selim’i kızdırmış ve bunun üzerine Gelenbevi’yi huzuruna çağırarak ona uyarıda bulunmuştur. Gelenbevi bunun üzerine hedefe olan uzaklıkları tahmin ederek silahlardaki gerekli düzeltmeleri yapmış ve topların hedefi vurmalarını sağlamıştır. Gelenbevi’nin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve ödüllendirilmiştir.

Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır. Türkiye’ye logaritmayı ilk getiren Gelenbevi İsmail Efendi’dir.

Kaynak: Hepsionnumara

Osmanlı-Türk matematikçileri ülkenin fen bilimlerindeki geri kalmışlığı nedeniyle zaman ve enerjilerini genellikle eğitime ayırmışlardır. Ancak yüzyılın sonlarında araştırma yapmak ve yeni bilgiler üretmek fırsatını bulabilmişlerdir. Bu faaliyetlerin başladığı ilk yüzyıl içinde uluslararası düzeyde araştırma ve yayın yapmış olmak kriteriyle tarandığında aşağıdaki isimlere rastlanmaktadır. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu kritere uyan matematikçi sayımız epey artmıştır ancak henüz hayatta olan matematikçilerimizi, bu listenin biraz da tarihi bir değer taşımasını hedeflediğimizden, bu listeye almadık.

Bugünkü Türk matematik ortamının oluşmasına ciddi katkılar yapmış pek çok matematikçimiz bu çabaları sonucu kendileri araştırma ve yayın yapmaya zaman bulamadıkları için kendilerine duyulan minnettarlık kendisini bu listede ifade edememektedir. Bu listeyi, tarihin insafsızlığına sığınarak, yalnızca kendi dönemlerinin güncel araştırmalarında başarıya ulaşmış ve artık hayatta olmayan matematikçilerimize ayırdık. Yine de listenin tam ya da eksik olduğu zaman içinde yapılacak arşiv araştırmalarıyla belli olacaktır.

Ali Kuşçu
()

Türk İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türkleri’nde, astronominin önde gelen bilgini sayılır. “Batı ve Doğu Bilim dünyası onu yüzyılda yetişen müstesna bir alim olarak tanır.” Öyle ki; müsteşrik W .Barlhold, Ali Kuşcu’yu “On Beşinci Yüzyıl Batlamyos’u” olarak adlandırmıştır. Babası, Uluğ Bey’in kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi. Kuşçu soyadı babasından gelmektedir. Asıl adı Ali Bin Muhammet’tir. Doğum yeri Maveraünnehir bölgesi olduğu ileri sürülmüşse de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmektedir.

Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise yüzyılın ilk dörtte biri içerisinde olduğu kabul edilmektedir. 16 Aralık (h. 7 Şaban ) tarihinde İstanbul’da ölmüş olup, mezarı Eyüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır. Ölüm tarihi; torunu meşhur astronom Mirim Çele-bi’nin (ölümü, Edirne ) Fransça yazdığı bir eserin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır. Mezar yerinin yılına kadar belirli olduğu ve hüsn-ü muhafazasının yapıldığı; ancak yılından sonra, Ali Kuşcu’ya ait mezarın yerine, zamanının nüfuzlu bir devlet adamının mezar taşının konmuş olduğu anlaşılmaktadır. Uluğ Bey’in Horasan ve Maveraünnehir hükümdarlığı sırasında, Semerkant’ta ilk ve dini öğrenimini tamamlamıştır. Küçük yaşta iken astronomi ve matema-tiğe geniş ilgi duymuştur.

Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddün Cemşid ve Mu’in al-Din el-Kaşi’den astronomi ve matematik dersi almıştır. Önce,Uluğ Bey, tarafından yılında kurulan Semerkant Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid’in, kısa süre sonra da Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi’nin ölümü üzerine, Uluğ Bey Rasathaneye müdür olarak Ali Kuşcu’yu görevlendirmiştir. Uluğ Bey Ziyc’inin tamamlanmasında büyük emeği geçmiştir. Nasirüddün Tusi’nin Tecrid-ül Kelam adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve başarısının en güzel delilini teşkil etmektedir. Ebu Said Han’a ithaf edilen bu şerh, Ali Kuşcu’nun ilk şöhretinin duyulmasına neden olmuştur. Kaynakların değerlendirilmesi sonucu anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin olarak tanınmaktadır. Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da yetişmesine sebep olmuştur. Bu bilginlerle beraber, Ali Kuşcu’yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.

Cahit Arf
()

yılında Selanik’te doğdu. Yüksek öğrenimini Fransa’da Ecole Normale Superieure’de tamamladı (). Bir süre Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde doçent adayı olarak çalıştı. Doktorasını yapmak için Almanya’ya gitti. yılında Göttingen Üniversitesi’nde doktorasını bitirdi. Yurda döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde profesör ve ordinaryus profersörlüğe yükseldi. Burada yılına kadar çalıştı. Daha sonra Robert Koleji’nde Matematik dersleri vermeye başladı yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (Tübitak) bilim kolu başkanı oldu.

Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletleri’nde araştırma ve incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı. yılında yurda dönüşünde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine getirildi. yılında emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra TÜBİTAK’a bağlı Gebze Araştırma Merkezi’nde görev aldı. ve yılları arasında Türk Matematik Derneği başkanlığını yaptı.

Arf İnönü Armağanı’nı () ve Tübitak Bilim Ödülü’nü kazandı (). Cebir ve Sayılar Teorisi üzerine uluslararası bir sempozyum ′da 3 ve 7 Eylül tarihleri arasında Arf’in onuruna Silivri’de gerçekleştirilmiştir. Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslarda ′te İstanbul’da yapılmıştır. Arf, matematikte geometri kavramı üzerine bir makale sunmuştur. Cahit Arf yılının Aralık ayında bir kalp rahatsızlığı nedeniyle aramızdan ayrıldı.

Kerim Erim
()

İstanbul Yüksek Mühendis mektebi’ni bitirdikten () sonra Berlin Üniversitesi’nde Albert Einstein’in yanında doktorasını yaptı (). Türkiye’ye dönünce, bitirdiği okulda öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Üniversite reformunu hazırlayan kurulda yer aldı. Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde analiz profesörü ve dekan olduğu gibi Yüksek Mühendis Mektebi’nde de ders vermeye devam etti. Yüksek Mühendis Mektebi İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştürülünce buradan ayrıldı ve yalnızca İstanbul Üniversitesi’nde çalışmaya devam etti. Daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu. yılında Fen Fakültesi Dekanlığı’na getirildi.

yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne bağlı Matematik Enstitüsü’nün başkanlığını yaptı. Türkiye’de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağdaş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynadı. Mekaniğin matematik esaslara dayandırılmasına da öncülük etti. Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan ilişkileri üzerinde de çalışmalarda bulunan Erim’in Almanca ve Türkçe yapıtları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Nazari Hesap (), Mihanik (), Diferansiyel ve İntegral Hesap (), Über die Traghe-its-formen eines modulsystems (Bir modül sisteminin süredurum biçimleri üstüne &#; )

Ömer Hayyam
()

Asıl adı Giyaseddin Ebu’l Feth Bin İbrahim El Hayyam’dır. 18 Mayıs ′de İranın Nişabur kentinde doğan Ömer Hayyam bir çadırcının oğluydu. Çadırcı anlamına gelen soyadını babasının mesleğinden almıştır. Fakat o soyisminin çok ötesinde işlere imza atmıştır. Daha yaşadığı dönemde İbn-i Sina’dan sonra Doğu’nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyordu. Tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmaları olan Ömer Hayyam için zamanın bütün bilgilerini bildiği söylenirdi. O herkesten farklı olarak yaptığı çalışmaların çoğunu kaleme almadı, oysa O ismini çokça duyduğumuz teoremlerin isimsiz kahramanıdır. Elde bulunan ender kayıtlara dayanılarak Ömer Hayyam’ın çalışmaları şöyle sıralanabilir.

Yazdığı bilimsel içerikli kitaplar arasında Cebir ve Geometri Üzerine, Fiziksel Bilimler Alanında Bir Özet, Varlıkla İlgili Bilgi Özeti, Oluş ve Görüşler, Bilgelikler Ölçüsü, Akıllar Bahçesi yer alır. En büyük eseri Cebir Risalesi’dir. On bölümden oluşan bu kitabın dört bölümünde kübik denklemleri incelemiş ve bu denklemleri sınıflandırmıştır. Matematik tarihinde ilk kez bu sınıflandırmayı yapan kişidir. O cebiri, sayısal ve geometrik bilinmeyenlerin belirlenmesini amaçlayan bilim olarak tanımlardı. Matematik bilgisi ve yeteneği zamanın çok ötesinde olan Ömer Hayyam denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmıştır. Nitekim, Hayyam 13 farklı 3. dereceden denklem tanımlamıştır. Denklemleri çoğunlukla geometrik metod kullanarak çözmüştür ve bu çözümler zekice seçilmiş konikler üzerine dayandırılmıştır. Bu kitabında iki koniğin arakesitini kullanarak 3. dereceden her denklem tipi için köklerin bir geometrik çizimi bulunduğunu belirtir ve bu köklerin varlık koşullarını tartışır.

Bunun yanısıra Hayyam, binom açılımını da bulmuştur. Binom teoerimini ve bu açılımdaki kat sayıları bulan ilk kişi olduğu düşünülmektedir. (Pascal üçgeni diye bildiğimiz şey aslında bir Hayyam üçgenidir). Öğrenimi tamamlayan Ömer Hayyam kendisine bugünlere kadar uzanacak bir ün kazandıran Cebir Risaliyesi’ni ve Rubaiyat’ı Semerkant’ta kaleme almıştır. Dönemin üç ünlü ismi Nizamülmülk, Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam bu şehirde bir araya gelmiştir. Dönemin hakanı Melikşah, adı devlet düzeni anlamına gelen ve bu ada yakışır yaşayan veziri Nizamül-mülk’e çok güvenirdi. Ömer Hayyam ile ilk kez Semerkant’ta tanışan Nizam onu İsfahan’a davet eder. Orada buluştuklarında O’na devlet hülyasından bahseder ve bu büyük hayalinin gerçekleşmesi için Hayyam’dan yardım ister. Fakat Hayyam devlet işlerine karışmak istemez ve teklifini geri çevirir. 4 Aralık ′de doğduğu yer olan Nişabur’ da fani dünyaya veda eder.

Matrakçı Nasuh
(Bilinmiyor)

Türk, minyatürcü. Ayrıca matematik ve tarih konularında kitaplar da yazmış çok yönlü bir bilgindir. Doğum tarihi ve yeri bilinmiyor. Kâtip Çelebi ölüm tarihi olarak ′ü vermekteyse de, bunun doğru olmadığı bugün kesinleşmiştir. Çeşitli kaynaklarda onun ′den, ′den, ′ten sonra ölmüş olabileceği ileri sürülmektedir. Yaşamı üstüne bilgi de yok denecek kadar azdır. Saraybosna yakınlarında doğduğuna, dedesinin devşirme olduğuna ilişkin kesinleşmemiş ipuçları vardır.

Enderun’da okumuştur. Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobotu andıran sopalarla oynandığı ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen “matrak” oyununda çok usta olmasından ve belki de bu oyunun mucidi bulunmasından ileri gelmektedir. Nasuh ayrıca çok usta bir silahşördü. Bu nedenle Silahî adıyla da anılırdı. Türlü silah ve mızrak oyunlarındaki ustalığı nedeniyle Osmanlı ülkesinde “üstad” ve “reis” olarak tanınması için ′da I. Süleyman (Kanuni) tarafından verilmiş bir beratı da vardı. Çeşitli silahların nasıl kullanılacağını ve dövüş yöntemlerini anlatan Tuhfetü’l-Guzât adlı bir kılavuz kitap bile yazmıştı.

Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı. Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve bu konuda kendinden sonra gelenlere önderlik etmiştir. Matematiğe ilişkin iki kitabı Cemâlü’l-Küttâb ve Kemalü’l- Hisâb ile Umdetü’l-Hisâb’ı I. Selim (Yavuz) döneminde yazmış ve padişaha adamıştır. Bu yapıtlardan sonuncusu uzun yıllar matematikçilerin elkitabı olarak kullanılmıştır.

Gelenbevi İsmail Efendi
()

yılında şimdiki Manisa’nın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail Efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir. Asıl adı İsmail’dir. Gelenbe kasabasında doğduğu için ikinci adı onun bu doğduğu kasabadan gelir. Daha çok Gelenbevi adıyla ün kazanmıştır. Önce, kendi çevresindeki bilginlerden ilk bilgilerini almıştır. Daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbul’a gitmiştir. Burada, çok değerli ve kültürlü öğretmenlerden yararlanıp matematik bilgisini oldukça ilerletmiştir. Müderrislik sınavına kazananarak 33 yaşında müderris olmuştur. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verip çalışmalarına devam etmiştir.

Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Sadrazam Halil Hamit Paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın istekleri üzerine, Kasımpaşa’da açılan Bahriye Mühendislik Okulu’na altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı. Bu atama ona parasal yönden bir rahatlık getirdi. Hakkında şöyle bir öykü anlatılır: ‘Bazı silahların hedefi vurmaması, padişah III. Selim’i kızdırmış ve bunun üzerine Gelenbevi’yi huzuruna çağırarak ona uyarıda bulunmuştur. Gelenbevi bunun üzerine hedefe olan uzaklıkları tahmin ederek gerekli silahlardaki düzeltmeleri yapmış ve topların hedefi vurmalarını sağlamıştır. Gelenbevi’nin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve padişah tarafından ödüllendirilmiştir. Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır. Türkiye’ye logaritmayı ilk sokan Gelenbevi İsmail Efendi’dir.

Salih Zeki Bey
()

yılında İstanbul’da yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası Boyabatlı Hasan Ağa, annesi Saniye Hanımdır. Anne ve babasının ölümü üzerine ninesi tarafından on yaşındayken Darüşşafaka’ya verildi. yılında Darüşşafaka’yı birincilikle bitirdi. Aynı yıl Posta ve Telgraf Nezareti Telgraf Kalemi (Fen Şubesi)’ne memur olarak atandı. yılında Nezaretin Avrupa’da uzman telgraf mühendisi ve fizikçi yetiştirme kararı üzerine birkaç arkadaşıyla birlikte Paris’e gönderildi ve burada Politeknik Yüksekokulu’nda elektrik mühendisliği öğrenimi gördü. yılında İstanbul’a döndü ve eski dairesinde elektrik mühendisi ve müfettiş olarak çalıştı. Ek görev olarak Mekteb-i Mülkiye’de (bugün Ankara Üniversitesi’ne bağlı Siyasal Bilgiler Fakültesi) fizik ve kimya dersleri verdi (). Bu arada Rasathane-i Amire müdürlüğünde ve II. Meşrutiyetin ilanından () sonra Maarif Nezareti Meclis-i Maarif üyeliğinde bulundu. ’da Mekteb-i Sultani (bugün Galatasaray Lisesi) müdürlüğüne atandı. ’de Maarif Nezareti müsteşarı, ’te Darülfünün-ı Osmani (bugün İstanbul Üniversitesi) rektörü oldu. ’de rektörlükten ayrıldıysa da üniversitedeki görevini Fen Şubesi (Fakültesi) Müderrisi (Profesör) olarak sürdürdü. Ömrünün sonuna doğru aklî dengesini kaybetti ve tedavi altındayken yılında Şişli’deki Fransız Hastanesi’nde öldü. Fatih Camiinin bahçesine gömüldü.

3 kez evlenmiş olan Salih Zeki, bu evliliklerden birini Halide Edip’le (Adıvar) yapmış, ölümünden kısa bir süre önce ayrılmıştı. Salih Zeki, önde gelen son dönem Osmanlı matematik bilginlerindendi. İkdam, Darüşşafaka ve İktisadiyat gazeteleri ile Darülfünun dergisine sayısız katkıda bulundu. Dönemin ünlü bilginleriyle matematik ve fen bilimleri konusunda yazılı tartışmalara girdi ve bu konularda bir kısmı ders kitabı olmak üzere çok sayıda yapıt verdi.

Yapıtları: Hendese (Geometri) [lise ders kitabı]; Hikmet-i Tabiiye (Fizik) [lise ders kitabı]; Mebhas-ı Savt (Fonetik); Mebhas-ı Elektrik-i Miknatisi (Elektro Magnetizma); Mebhas-ı Hararet-i Harekiye (Termodinamik); Mebhas-ı Cazibeyi Umumiye (Genel Çekim); Mebhas-ı Elektrikiyet ve Şariyet (Elektrik ve Kılcallık); Hesab-ı İhtimali (İhtimaller Hesabı); Mebhas-ı Hareket-i Seyalat (Akışkanların Hareketi); Hendese-i Tahliliye (Analitik Geometri); Mebhas-ı Nazariye-i Temevvücat (Dalga Teorisi); Heyet-i Riyaziye (Matematik Astronomi); Kamus-u Riyaziyat (Matematik Ansiklopedisi); Asar-ı Bakiye (Ölmez Eserler). Son iki yapıtın tamamı, ayrıca Henri Poincare’den çevirdiği dört kitap basılmamıştır.

Masatoşi Gündüz İkeda
()

Cebirsel sayılara katkılarıyla tanınan Japon asıllı Türk matematik bilgini. ′de Osaka Üniversitesi Matematik Bölümü’nü bitirdi. ′te doktor, ′te de doçent unvanlarını aldı. arasında Almanya’da Hamburg Üniversitesi’nde Helmuth Hasse’nin yanında araştırmalar yaptı. Hasse’nin önerisi üzerine ′ta Türkiye’ye gelerek Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde İstatistik dersleri vermeye başladı. ′de aynı üniversitenin fen fakültesinde yabancı uzmanlığa atandı. ′te Türk uyruğuna geçerek, ′te doçent, ′da profesör oldu. ′de Ege Üniversitesi’nin izniyle bir yıl süreyle çalışmak üzere Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne gitti. İzninin bitiminde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin sürekli kadrosuna girdi. Çeşitli tarihlerde Hamburg, ABD’deki California ve Ürdün’deki Yermuk üniversitelerinde konuk öğretim üyesi,′da Princeton’daki Yüksek Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalıştı. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (Tübitak) Temel Bilimler Araştırma Kurumunda yer aldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Pür Matematik Araştırma Ünitesi başkanlığı yaptı. Cebir ve sayılar kuramına katkılarından dolayı ′da Tübitak Bilim Ödülü’nü kazandı. Japonya’da bulunduğu dönemde halkalar kuramı ve grupların matrisle gösterimi üzerine araştırmalar yapan İkeda, ′lerde cebirsel sayılar kuramına yönelerek, rasyonel sayılar cisminin salt Galois grubunun otomorfizimleri ve tümelliği konularında önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Ünlü matematik dergisi Crelle’s Journal’da yayımlanan bir çalışmasında Galois grubunun çok özel bir yapıda olduğunu gösterdi.

Ali Nesin
()

′da İstanbul’da doğdu. İlkokuldan sonra ortaokulu İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde, liseyi de İsviçre’nin Lozan kentinde tamamlayan Nesin yılları arasında Paris VII Üniversitesi’nde matematik öğrenimi gördü. Daha sonra ABD’de Yale Üniversitesi’nde matematiksel mantık ve cebir konularında doktora yapan Ali Nesin, arasında Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampusü’nde öğretim üyeliği yaptı. Türkiye’ye kısa dönem askerlik görevi için geldiği sırada “orduyu isyana teşvik” iddiasıyla tutuklanarak yargılandı. Yargılanma sonunda beraat ettiği halde pasaport verilmediği için işine dönemeyen Nesin, sonunda yeniden passaport alarak yurtdışına gitti. arasında Notre Dame Üniversitesi’nde yardımcı doçent, ardından ′e kadar Kaliforniya Üniversitesi Irvine Kampusü’nde doçent ve daha sonra profesör olarak görev yaptı. Öğretim Yılı’nı Bilkent Üniversitesi’nde misafir öğretim görevlisi olarak geçirdi. ′te, babası Aziz Nesin’in ölümü üzerine yurda kesin dönüş yaptı ve Nesin Vakfı yöneticiliğini üstlendi. Ayrıca Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı olan Ali Nesin iki çocuk sahibidir. Kasım ′den beri de Nesin Yayınevi genel yönetmenliğini yapmaktadır.

Ali Nesin’in Matematik ve Korku, Matematik ve Doğa, Matematik ve Sonsuz, Develerle Eşekler, Önermeler Mantığı adlı kitaplarının yanısıra çeşitli dergilerde çıkmış bilimsel makaleleri ve İngilizce bir kitabı bulunmaktadır. Matematiksel araştırma alanı “Morley mertebesi sonlu gruplar”dır. Aynı zamanda, üç ayda bir yayımlanan, Matematik Dünyası adlı bir matematik dergisi çıkarmaktadır.

Matematik araştırmaları, bölüm başkanlığı ve Nesin Vakfı yöneticiliğinin yanı sıra yağlıboya resim, desen ve portre çalışmaları da yapmaktadır.

El Harzemi (Ebu Abdullah Muhammed bin Musa el Harezmi)
(Harizm &#; Bağdat )

Ebu Abdullah Muhammed bin Musa el-Harezmi, matematik, gökbilim ve coğrafya alanlarında çalışmış bir bilimadamıdır. Fars veya Türk olduğu düşünülmektedir. yılında Harzem bölgesinin Hive şehrinde dünyaya gelmiştir. yılında Bağdat&#;ta vefat etmiştir. Türk kökenli Matematik ve Astronomi bilginidir. Cebir ve Astronomi bilimlerinde önemli eserler yazmıştır. Harizmi&#;nin Ahmed, Muhammed ve Hasan adlı üç çocuğu olup, hepsi de Matematik bilimi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır.

Cebir sözcüğü de Harezmi&#;nin &#;El’Kitab’ül-Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’l-Mukabele” (Cebir ve Denklem Hesabı Üzerine Özet Kitap) adlı eserinden gelmektedir. Bu eser aynı zamanda doğu ve batının ilk müstakil cebir kitabı olma özelliğini taşımaktadır.

Matematik alanındaki çalışmaları cebirin temelini oluşturmuştur. Bir dönem bulunduğu Hindistan’da sayıları ifade etmek için harfler ya da heceler yerine basamaklı sayı sisteminin kullanıldığını saptamıştır. Harezmî&#;nin bu konuda yazdığı kitabın Algoritmi de numero Indorum adıyla Latince&#;ye tercüme edilmesi sonucu, sembollerden oluşan bu sistem ve sıfır, yüzyılda batı dünyasına sunulmuştur. Hesab-ül Cebir vel-Mukabele adlı kitabı, matematik tarihinde, birinci ve ikinci dereceden denklemlerin sistematik çözümlerinin yer aldığı ilk eserdir. Bu nedenle Harezmî (Diophantus ile birlikte) &#;cebirin babası&#; olarak da bilinir. İngilizcedeki &#;algebra&#; ve bunun Türkçedeki karşılığı olan &#;cebir&#; sözcüğü, Harezmî&#;nin kitabındaki ikinci dereceden denklemleri çözme yöntemlerinden biri olan &#;el-cebr&#;den gelmektedir.

Hive bölgesinde bir Türk şehri olan Harizm&#;den Bağdat&#;a gelerek zamanın alimlerinden ders aldı ve kendini yetiştirdi. Harizmi, zamanın Abbasi Halifesi Me&#;mun&#;dan yardım ve destek gördü. Bağdat&#;taki Saray Kütüphanesi&#;nin idaresi kendisine verildi. Matematik ve Astronomide araştırmalar yaptı.

Doğu ve Batı ilim aleminde Cebir&#;e yaptığı katkılarla ün yapıp, tanınan Harizmi; bu sahada ilk eser sahibidir. Eserlerinde Avrupa&#;nın bilmediği &#;sıfır&#;ı kullanıp, cebir işlemlerini geometrik düşüncelerle temellendirdi. Harizmi, &#;Kitab&#;ül Muhtasar fi Hesab&#;il Cebri Mukabele&#; adlı eserinde, &#;cebir&#; kelimesini Matematiğe kazandırdı. Cebir konuları metodik ve sistematik olarak ilk defa ortaya koydu. Zamanın matematiğine yeni bir yön vermiştir.

Latince&#;ye çevrilip, Avrupa&#;da yüzyıllarca faydalanılan, &#;Kitab&#;ül Muhtasar fi Hesab&#;il Cebri Mukabele&#; &#;nin Arapça aslıyla Batı dillerine tercümesi Avrupa ve Amerika&#;da yayınlandı. Eser; bir önsöz, beş bölüm ve bir de ek bölümden meydana geliyordu. Muhteva olarak; birinci ve ikinci dereceden denklemlerin çözüm şekilleri, bilinmeyenleri, çeşitli cebir hesaplamalarını misallerle açıkladıktan sonra; nazari ve tatbiki hesaplama şekilleri, zamanın hükümet işlerine ait hesapların yapılması, kanalların açılması, bina yapımı, esnaf ve tüccar için lüzumlu işaretleri kapsıyordu. İkinci önremli eseri: &#;Kitab-el Muhtasar fi hisaballindi&#; isimli kitabıdır. Arapça aslı mevcut olmayan, Cambridge Üniversitesi&#;nde bulunan ve &#;Algoritmi de numero indoram&#; adlı Latince kitaptır. Bugünkü &#;logaritma&#; terimi, Harizmi&#;nin bu eserinde Latice, &#;algazizmi&#; olarak geçtiği sanılmaktadır.

Coğrafya alanında da tanınmış biridir ve coğrafya alanında birçok araştırmalar yapmıştır. Dağlar ve kum yuvaları konusunda ölçüm ve hesapları bulunmaktadır.

 Bazı Eserleri

Matematik ile ilgili eserleri

  •     El- Kitab&#;ul Muhtasar fi&#;l Hesab&#;il Cebri ve&#;l Mukabele
  •     Kitab al-Muhtasar fil Hisab el-Hind
  •     El-Mesahat

Matematik alanındaki çalışmaları cebirin temelini oluşturmuştur. Bir dönem bulunduğu Hindistan’da sayıları ifade etmek için harfler ya da heceler yerine basamaklı sayı sisteminin (bkz. onluk sistem) kullanıldığını saptamıştır. Harezmî&#;nin bu konuda yazdığı kitabın Algoritmi de numero Indorum adıyla Latinceye tercüme edilmesi sonucu, sembollerden oluşan bu sistem ve sıfır yüzyılda batı dünyasına sunulmuştur.

Astronomi ile ilgili eserleri

  •     Zîc-ul Harezmî
  •     Kitab al-Amal bi&#;l Usturlab
  •     Kitab&#;ul Ruhname

Coğrafya ile ilgili eserleri

Tarih ile ilgili eserleri

El-Birûni
()

Bîrûnî (4 Eylül &#; 13 Aralık ), Fars kökenli İslam bilgini. Türk kökenli olduğunu iddia edenler de olmuştur. Tam adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî&#;dir. Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçer. Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınır.

Bîrûnî, Merkezî Asya&#;da tarihi bir bölge olan Harezm&#;de doğdu. Küçük yaşta babasını kaybetti. Harizmşahlar tarafından korundu, sarayda matematik ve astronomi eğitimi aldı. Buradaki hocaları İbn-i Irak ve Abdussamed bin Hakîm&#;dir. Bu dönemde daha 17 yaşındayken ilk kitabını yazdı. Harizmşah Devleti Me&#;mûnîler tarafından alınınca Bîrûnî de İran&#;a giderek bir süre burada yaşadı. Daha sonra ise Ziyârîler tarafından korunmaya başlandı. El Âsâr&#;ul Bâkiye adlı kitabını Ziyârîlerin sarayında yazmıştır. İki yıl da burada çalıştıktan sonra memleketine geri döndü ve Ebu&#;l Vefâ ile gök bilimi üzerine çalışmaya başladı.

&#;de Gazneli Mahmut, Harezm Devleti&#;ni yıkınca Bîrûnî de Gazni şehrine gelerek burada Gazneliler&#;in himayesine girdi. Sarayda büyük itibar gördü ve Gazneli Mahmut&#;un Hindistan seferine katıldı. Burada Hintli bilim adamlarının dikkatini çekti ve Hind ülkesi alınınca da Nendene şehrine yerleşerek bilimsel çalışmalarına burada devam etti. Sanskritçeyi öğrenerek Hind toplumunun yaşamı ve kültürü üzerine çalıştı.

Buradan tekrar Gazni şehrine döndü ve yaşamının geri kalan kısmını bu şehirde tamamladı. Bu dönem Bîrûnî&#;nin en verimli zamanı sayılmaktadıseafoodplus.info zamandır hazırladığı Tahdîdu Nihâyet&#;il Emâkin adlı eserini bu döneme denk gelen yılında yayınladı. Astronomi üzerine yazdığı Kanûn-i Mes&#;ûdî adlı eserini Gazneli Mahmud&#;un oğlu Sultan Mesud&#;a ithaf etmiştir.

El Birûni, astronomi üzerine yaptığı en iyi çalışmayı Gazneli Mahmut&#;un oğlu Mesut&#;a sundu. Sultan Mesut da bunun üzerine kendisine bir fil yükü gümüşü hediye edince, &#;Bu armağan beni baştan çıkarır, bilimden uzaklaştırır.&#; diyerek bu hediyeyi geri çevirdi. Aslında Birûni eczacılıkta uygulamalı eğitime, kitaplardan çok daha fazla önem vermiştir. Birûni, elle tutarak ve gözlemleyerek veri toplamanın insana, kitap okumaktan çok daha fazla yarar sağladığına inanmış ve bunu uygulamıştır. Gerçek bir bilim anlayışına sahip olan Birûni, ırk kavramına da önem vermezdi. Başka bir halkın ileri kültüründen derin bir saygıyla söz ederdi. Aynı şekilde dinler ve düşünceler konusundaki anlatımı sırasında o dinler hakkında itiraz veya eleştiride bulunmadığı gibi, o dindeki deyimleri aynen kullanmasıyla da dikkat çekmektedir. Sanskrit dilinden Arapça&#;ya çevirdiği Potancali adlı kitabının önsözünde &#;İnsanların düşünceleri türlü türlüdür, dünyadaki gelişmişlik ve esenlik de bu farklılığa dayanır.&#; şeklinde yazmıştır.

Çok yönlü bir bilim adamı olan El Bîrûnî, ilk öğrenimini Yunan bir bilginden aldı. Tanınmış ve seçkin bir aileden gelen Harezmli matematikçi ve gökbilimci Ebu Nasr Mansur tarafından kollanan El Bîrûnî, ilk çalışmalarını bu alimin yanında yaptı. İlk eseri, &#;Asar-ül Bakiye&#;dir.

El-Bîrûnî’nin eserlerinin sayısı yüz seksen civarındadır. Yetmiş adet astronomi ve yirmi adet de matematik kitabı bulunmaktadır. Tıp, biyoloji, bitkiler, madenler, hayvanlar ve yararlı otlar üzerinde bir dizin oluşturmuştur. Ancak bu eserlerden sadece yirmi yedisi günümüze kadar gelebilmiştir. Özellikle Bîrûnî&#;nin eserlerinin Ortaçağ&#;da Latince&#;ye çevrilmemiş olması, kitaplarının ağır bir dille yazılmış olmasının bir sonucudur. Ancak Bîrûnî kendisinin de dediği gibi, yapıtlarını sıradan insanlar için değil bilginler için yazmaktaydı.

Yine Harezmi &#;Zîci&#;nin Temelleri&#; adlı yapıtının yüzyılda Abraham ben Ezra tarafından İbranice&#;ye çevrildiği bilinmektedir. Batı&#;nın Birûni ilgisi ise &#;lerde başladı. O günden bugüne Birûni eserlerinin bazılarının tamamı veya bir kısmı Almanca ve İngilizce&#;ye çevrildi.

Mektuplarından, Bîrûnî&#;nin Aristo&#;yu bildiği anlaşılır. İbn Sînâ gibi önemli bilginlerle beraber çalışan Bîrûnî, Hindistan&#;a birçok kez gitti. Bu nedenle Hindistan&#;ı konu alan bir kitap yazdı. Onun bu kitabı birkaç dile çevrildi. Birkaç dile çevirilen bu kitap çoğu bilgine örnek seafoodplus.infoûni’nin bir tane de romanı vardır.

Bîrûnî&#;nin matematikçi yönü, en çok bilinen yönüdür. Yaşadığı yüzyılın en büyük matematikçisi olan Bîrûnî, trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın bir birim olarak kabul edilmesini öneren ilk kişi olup sinüs ve kosinüs gibi fonksiyonlara sekant, kosekant ve kotanjant fonksiyonlarını ilave etmesidir. Bîrûnî’nin bu yönü Batı Dünyası tarafından ancak iki asır sonra keşfedilip kullanılabilmiştir. Öte yandan Bîrûnî’nin yeryüzünde yükseltisi bilinen bir noktadan ufuk alçalması açısının ölçülmesi yoluyla merdiven yayı uzunluğunu hesaplaması da geometri açısından önemli bir çalışmasıdır. Merdiven yayı uzunluğunun ilk kez Bîrûnî tarafından bu yöntemle bulunması yaygın bir kanıdır. Ancak Bîrûnî bu yöntemi başka bir bilginden aldığını belirtmiştir.

Bîrûnî&#;nin astronomi alanında yaptığı çalışmaların başında Sultan Mesut&#;a &#;da sunduğu &#;Mesudî fi&#;l Heyeti ve&#;n-Nücum&#; adlı yapıtı gelmektedir. Bu yapıt günümüze gelmiş olup bu konuda yaptığı çalışmalarının bir kısmı kayıptır. Kanun adlı eserinde Aristo ve Batlamyus&#;un görüşlerini tartışma konusu yaparak Dünya&#;nın kendi ekseninde dönüyor olma olasılığı üzerinde durması bilim tarihi açısından önemlidir. Ancak bu konuda kesin bir sonuca varamadığı varsayılan Bîrûnî&#;nin günümüze değin bu konuda bir eseri ulaşmamıştır.

&#;Nihâyâtü&#;l-Emâkin&#; (Türkçe: Mekânların Sonları) adlı yapıtı, coğrafyadan, jeoloji ve jeodeziye kadar bir dizi konudaki yazılarını içerir. Sultan Mesut&#;a sunduğu &#;el-Kanunü&#;l-Mesudi&#;, Bîrûnî’nin astronomi alanındaki en önemli yapıtıdır. Bilim tarihçilerine göre o, Kopernik&#;le başlayan çağdaş astronominin temellerini atmıştır.

Ayrıca gerilim düzleminin gök apsisine göre eğikliğini de (enlem eğikliği) Kas, Gürgenç ve Gazne&#;de yaptığı çeşitli hesaplamalarla aslına çok uzak değerlerde bulmuştur. Ayrıca birçok elementli ve bileşikli hesaplayabilmiştir. Boylamın belirlenmesi gerilimininkine nazaran daha zor olduğundan Bîrûnî, iki nokta arasındaki boylam farkını enleme ve aradaki toplam uzaklığa dayanan bir formülle hesaplama yoluna gitmiş, ölçme ve gözlemlerinde hata payını en aza indirgemek için uğraşmıştır. Bunun yanında gözlem aletlerinin boyutunu büyütmek yerine onları çapraz çizgilere bölmeleyerek duyarlılığı arttıracağını keşfederek verniye ilkesinin temellerini atmıştır.

Bîrûnî, &#;Kitâbü’l-Camahir fi Mârifeti&#;l-Cevâhir&#; (Türkçe: Cevherlerin özellikleri üstüne) adlı yapıtında 23 katı maddenin ve altı sıvının özgül ağırlıklarını bugünkü değerlerine çok yakın olarak saptamıştır. Aynı şekilde Hint tarihi hakkında da kitap yazan Bîrûnî, Hintlilerin inandığı boş inançları, inanışlarını, yaşam biçimlerini ve gelenek-görenekleri çok ayrıntılı olarak anlatmış, bunu yaparken tamamen tarafsız ve önyargılardan uzak davranmıştır.

Tıp alanında da birçok eser veren Birûni, döneminde bir kadını sezaryenle doğum yaptırmayı başarmıştır. Şifalı otlar ve birtakım ilaçlar üzerine yazdığı &#;Kitabu&#;s Saydane&#;, Birûni’nin son yapıtı olmakla beraber &#;de yazılmıştır. Bu kitapta üç bin kadar bitkinin neye yaradığını ve nasıl kullanıldığı yazmaktadır. İlaçların yanında o bitkinin Arapça, Farsça, Yunanca, Sanskritçe ve Türkçe gibi başka dillerdeki adının yer alması etimolojik açısından çok önemli bir gelişmedir.

Bilimsel bakış açısı olarak İbn Sînâ&#;nın Aristo tarzı düşüncesine karşı çıkan Bîrûnî, tek tanrı inancını benimseyerek Evren&#;in bir başlangıcının olduğunu, öncesiz bir Evren&#;in tanrının gereksiz sayılması demek olduğunu savunmuştur. İbn Sînâ&#;nın bu tarz yaklaşımına sürekli karşı çıkan Bîrûnî&#;nin İbn Sînâ ile yazışırken yaptığı tartışmalardan bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır.

Öte yandan Bîrûnî, astroloji gibi bilim sayılmayan bir konuyla da ilgilenmiş ve &#;Kitâbu&#;t Tefhim fî Evâili Sanaati’t-Tencîm&#; adında bir astroloji eseri yazmıştır. Ancak simya, efsun, büyü gibi diğer akıl dışı alanlar üzerinde çalışmadığı gibi bunlara karşı çıkmıştır. Bunun yanında Bîrûnî, devletlerin tarihlerini incelerken ekonomik nedenleri araştırarak devletlerin ilişkilerinin altında dînî nedenler aranmasının yanlış olduğunu öne sürmüştür.

Batı&#;da &#;Aliboron&#; adıyla bilinen Bîrûnî&#;nin yapıtları birçok Batı diline çevrilmiştir. Bîrûnî, hiçbir eserinde tek bir bilime veya konuya bağlı kalmadan bilimi tek bir bütün olarak gören bir ansiklopedisttir.

Bîrûnî&#;nin onlarca yapıtı arasında en çok bilinenleri aşağıdaki gibidir:

  •     El-Âsâr&#;il-Bâkiye an&#;il-Kurûni&#;i-Hâli-ye
  •     El-Kanûn&#;ül-Mes&#;ûdî
  •     Kitâb&#;üt-Tahkîk Mâ li&#;l-Hind
  •     Tahdîd&#;ü Nihâyeti&#;l-Emâkin li Tas-hîh-i Mesâfet&#;il-Mesâkin
  •     Kitâbü&#;l-Cemâhir fî Mâ&#;rifet-i Cevâ-hir
  •     Kitâbü&#;t-Tefhîm fî Evâili Sıbaâti&#;t-Tencîm
  •     Kitâbü&#;s-Saydele fî Tıp

Bîrûnî, günümüzde en bilinen İslâm bilginlerinden biridir. Tüm Dünya&#;daki çeşitli ülkelerde Bîrûnî&#;yi anmak için sempozyumlar, kongreler düzenlendi, pullar bastırıldı. Türk Tarih Kurumu sayısını &#;Bîrûnî&#;ye Armağan&#; adıyla Bîrûnî‘ye tahsis etti. yılında Türkiye&#;de basılan pullar arasında Bîrûnî&#;ye de yer verildi. UNESCO&#;nun 25 dilde çıkardığı Conrier Dergisi Haziran sayısını Bîrûnî&#;ye ayırdı. Kapak fotoğrafının altına, &#; yıl önce Orta Asya&#;da yaşayan evrensel dâhî Bîrûnî; Astronom, Tarihçi, Botanikçi, Eczacılık uzmanı Jeolog, Şair, Mütefekkir, Matematikçi, Coğrafyacı ve Hümanist&#; diye yazılarak tanıtıldı. Bîrûnî’ye ait bir minyatür, İstanbul&#;daki Topkapı Müzesi&#;nde bulunmaktadır.

Uluğ Bey
()

Uluğ Bey, Mīrzā Mohammad Tāregh bin Shāhrokh; d. &#; ö. ), Timur İmparatorluğu&#;nun 4. sultanı.Türk Matematikçi ve gökbilimci.

Timur&#;un erkek torunudur ve Timur İmparatorluğu&#;nun 2. hükümdarı olan Şahruh&#;un oğludur. yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Timur&#;un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkant&#;ta bulunuyordu. Maveraünnehir, Mirza Halil Sultan&#;ın saldırısı ve işgali üzerine babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır. Babası buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey&#;e yönetimini bırakmıştır. Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti yönetmiş ve hem de öğrenimine devam etmiştir.

Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir hükümdardı. Boş zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular üzerinde konuşmakla geçirirdi. Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı. Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı sözcüğü sözcüğüne hatırında tutacak kadar belleği vardı. Matematik ve astronomi bilgileri oldukça ileri düzeydeydi. Bir söylentiye göre, kendi falına bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür. Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey&#;in küçük oğluna karşı olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey&#;in korktuğu başına gelmiştir.

Uluğ Bey, Semerkant&#;ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant&#;a çağırmıştır. Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiç bir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir. Gözlemevinin yönetimini Bursalı Kadızade Rumi ile Cemşid&#;e vermiştir. Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu&#;ya kalmıştır. Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç Kürkani, bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç&#;in iki makalesi yılında Londra&#;da ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir. yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de yılında aynen basılmıştır. Zeyç Kürkani&#;nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye&#;ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüseafoodplus.infoğ Bey&#;in yönetimi zamanında fetihlerden çok babası zamanında olduğu gibi yönetim güçlendirilmiş ve önemli bilimsel gelişmeler yaşanmıştır.

Uluğ Bey, bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından yılında öldürülmüştür.

Hüseyin Tevfik Paşa
()

Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa () bir Osmanlı generali ve bilim adamıdır. İstanbul&#;da yılında İngilizce olarak yazdığı özgün bir eser olan &#;Linear Algebra&#; (Lineer Cebir) adlı eseri dünya çapında çağın en önemli Matematik kitaplarından biridir.

Hüseyin Tevfik Paşa yılında günümüzde Bulgaristan sınırları içinde olan, o zamanlar Osmanlı Devleti&#;ne bağlı Vidin kentinde doğdu. Babası Hasan Tahsin Efendi&#;ydi. Ailesi İmamzadeler olarak tanınırdı[1]. İlköğrenimini Vidin&#;de tamamladıktan sonra yaşlarında İstanbul&#;a gitti ve Maçka&#;da bulunan Mekteb-i İdadi-i Askeriye&#;de okudu. Daha sonra Harbiye Mektebi&#;ni bitirdi ve Erkan-ı Harbiye&#;ye kabul edildi.

Harbiye Mektebi&#;nde matematik derslerindeki yeteneğiyle Cambridge Üniversitesi&#;nden mezun olmuş olan matematik hocası Tahir Paşa&#;nın dikkatini çekmiş ve Tahir Paşa kendisine özel dersler vermiştir. Mezun olduktan sonra kendisi de Harbiye&#;de cebir cebir dersleri vermeye başladı, Tahir Paşa ölünce onun matematik dersleri de Hüseyin Tevfik Paşa&#;ya kaldı. Harbiye&#;deki hocalığı devam ederken, Tophâne Tecrübe ve Muayene Komisyonu&#;na da getirildi. &#;de Paris&#;teki Mekteb-î Osmanî&#;ye müdür muavini olarak gönderildi ve aynı zamanda balistik ve tüfek imalatı üzerine incelemelerde bulunmakla görevlendirildi. Bu arada matematik bilgisini geliştirmek için Paris&#;te üniversiteye devam etti ve Paris&#;te kaldığı iki yıl boyunca makaleler yayımladı ve bilimsel toplantılara katıldı.

Hüseyin Tevfik Paşa, &#;de Osmanlı Devleti&#;nin Amerikan silah fabrikalarına ısmarladığı tüfeklerin imalatını ve şartnâmeye uyulup uyulmadığını kontrol etme göreviyle ABD&#;ye gönderildi. yılına kadar ABD&#;nin Rhode Island eyaletinde kaldı ve bu süre içinde matematikle uğraştı; Lineer Cebir adlı İngilizce kitabını bu sırada yazmış ve Argand&#;ın kompleks sayılarla ilgili teorisinde ileri sürdüğü çarpımı üç boyutlu uzaya uygulamanın bir yolunu bulmuştur.

yılında II. Abdülhamit tarafından Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn&#;un başına Mühendishane Nazırı olarak atandı. Bu görevde kısa bir süre kaldı. yılları arasında Osmanlı Devleti&#;nin Washington Büyükelçiliği görevini sürdürdü. yılında Ticaret ve Nafia Nazırı görevine atandı. Ölümüne kadar padişah II. Albdülhamit&#;in yaveri olarak görev yaptı. 16 Haziran tarihinde vefat etti. Mezarı Eyüp semtinde bulunmaktadır.

Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Yusuf Ziya Paşa ile birlikte yılında kurduğu Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye sonradan Darüşşafaka Lisesi&#;ne dönüşmüştür.
Eserleri

Hüseyin Tevfik Paşa&#;nın eserleri şunlardır:

  • Zeyl-i usul-i Cebir
  • Cebr-i Âlâ
  • Fenn-i Makina
  • Mebahis-i İlmiye Mecuasmda yazdığı makaleler (Hesab-ı Müsenna = Dual Aritmetique)
  • Tahir Paşa&#;nın Usul-i Cebir adlı eserine yazdığı ek
  • Usul-i llm-i Hesap
  • Astronomi
  • Mahsusat ve Gayrı Mahsusat
  • Linear Algebra

Lineer Cebir eserinin önsözünde Hüseyin Tevfik Paşa söyle yazmıştır: &#;Bu kitapta incelenen lineer cebir, dünyanın Sir William Hamilton&#;a borçlu olduğu quaterniyonlara çok benzer. Lineer cebir, quaterniyonların bütün potansiyellerine sahiptir ve güçlüğü daha azdır. Quaterniyonlar üniversitelerde öğretilmektedir ve kabul görmüş bir bilgidir. Lineer cebirin de aynı kabulü görüp görmeyeceğini, hattâ quaterniyonların yerini alıp almayacağını şimdiden bilmiyorum&#;. Kendi sisteminin üstünlüğünü ise şöyle ifade etmiştir: &#;Quaterniyonların çarpımı, isim olarak bile düzlem geometride ele alındığında, bizi üç boyutlu uzayda çalışmaya zorlamaktadır; hâlbuki lineer cebirde yalnızca iki boyut ele alındığı zaman bir üçüncü boyutu düşünme durumunda değiliz&#;.

Hüseyin Tevfik Paşa&#;nın bu eseri tercüme değildir ve konuya özgün katkı yapması açısından çok önemlidir.

Tevfik Paşa&#;nın başka pek çok görevleri olmuş, Fransa ve ABD&#;de kaldığı sıralarda Fransızca ve İngilizce&#;yi, bu dillerde kitap yazabilecek kadar iyi öğrenmiştir. Burada matematik dersleri vermiş, yine bu sıralarda arkadaşlarıyla çıkarttığı Mebâhis-i İlmiyye adlı aylık dergiye makaleler yazmıştır. Bu dergide yayımladığı makaleleri arasında &#;Mahsûsât ve Gayr-ı Mahsûsât&#; isimli felsefî bir yazısı, ayrıca türev ve fonksiyonlar üzerine yazıları bulunur.

Hüseyin Tevfik Paşa, daima devlet memuriyetiyle görevli olmasına rağmen, matematik bilimlerle ilgilenmeye zaman ayırabilmiş, zengin bir kütüphane oluşturmuş, çevresindeki Sâlih Zekî gibi yetenekli gençlere, vakit ayırmış, periyodik yayınlarla entellektüel bir ortamın oluşmasına gayret sarf etmişseafoodplus.infok nesillere katkıda bulunmuştur.

Feza Gürsey
()

Feza Gürsey, (d. 7 Nisan , İstanbul – ö. 13 Nisan , New Haven). Türk fizikçi ve matematikçi.

7 Nisan &#; de İstanbul&#;da Prof. Dr. Remziye Hisar () ve Dr. Reşit Süreyya Gürsey&#;in () ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Dr. Reşit Süreyya Gürsey, tıp doktoru, fizikçi ve öğretmen olmasının yanı sıra bilime ve sanata büyük ilgisi olan bir aydındır. Annesi Prof. Dr. Remziye Hisar, Darülfünun&#;un fen okuyan ilk kız öğrencilerinden olup, Avrupa&#;da kadınların pek azının kariyer yapabildiği bir dönemde Sorbonne&#;da Devlet Kimya Doktorası yapmayı başarmış bir bilim insanıdır.

Feza Gürsey, İstanbul Anadoluhisarı&#;nda, Remziye Hanım&#;ın Otağtepe&#;deki aile evinde doğmuştur. İlkokula Paris&#;te Jeanne d&#;Arc okulunda başlamış ve öğretmenlerinin hayranlığını kazanmıştır. Kızkardeşi Deha Gürsey Owen&#;ın anlattığı üzere, öğretmeni Madame Denizot, herşeyi çabucak öğrendiği için Feza Gürsey&#;i çok seviyor, onu yanından ayırmıyormuş.

İlkokul üçüncü sınıfa Galatasaray Lisesi&#;nde devam eden Gürsey, okulun sevilen, hayran olunan bir öğrencisi olmuştur. Sınıf arkadaşı Emekli Büyükelçi Özer F. Tevs bir yazısında Feza Gürsey&#;i şöyle anlatmıştı:

&#;39 Feza Gürsey, zamanının bütün Galatasaray Liselilerini ve yerli yabancı kıymetli hocalarını etkilemiş bir talebe idi. Ortaokul üçüncü sınıfta, akşam etüdünde, bakardık, Feza bir köşede Proust&#;un &#;Yitik Zamanı Araştırırken&#; adlı felsefi hikâyelerini okuyor veya Cézanne&#;ın röprodüksüyonlarını inceliyor&#; Fransız hocalarımız büyük teneffüslerde onu muallimler odasına çağırır sohbet ederlerdi&#; Bizden iki sınıf daha büyük, çok çalışkan bir öğrenci daha vardı. Mezun olduktan sonra Fransız hocalardan birisine, &#;Feza mı yoksa diğer öğrenci mi daha üstündü&#; diye sormuşlar. O da, &#;bir köy öğretmeni ile bir ordinaryüs profesör arasında ne kadar fark varsa, Feza ile diğer öğrenci arasında o kadar fark vardı&#; demiş.

Feza Gürsey, fizik okumaya lise yıllarında karar vermiştir. Galatasaray Lisesi&#;ni yılında birincilikle bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencisi olmuş, yılında Fizik-Matematik bölümünden de birincilik ile mezun olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı sınavını kazanarak İngiltere Imperial College&#;a gitmeye hak kazanmış, burada yılları arasında Prof. Dr. H. Jones&#;ın danışmanlığı altında doktora çalışmalarını yapmıştır. Bu dönem içerisinde &#;Tek boyutlu bir istatiksel sistem&#; ve &#;İki bileşenli dalga denklemleri üzerine&#; başlıklı iki önemli makale yayımlamıştır. yılları arasında Cahit Arf&#;ın desteği ile İstanbul Üniversitesi Tatbiki Matematik Kürsüsü&#;ne asistan olarak tayin edilmiştir. yılında &#;Spinli elektronların klasik ve dalga mekaniği&#; adlı tezi ile doçent ünvanını almış, bir yıl sonra Tatbiki Matematik Kürsüsü&#;ne doçent olarak atanmıştır.

yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi asistanlarından Suha Pamir ile evlenmiş ve yılında Suha ve Feza çiftinin tek çocukları Yusuf dünyaya gelmiştir. yılları arasında, eşi ve oğlu ile birlikte Atom Enerjisi Komisyonu&#;nun bursu ile ABD&#;de Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı&#;nda bulunmuştur. Bu dönemde Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı, Princeton İleri Çalışmalar Enstitüsü ve Columbia Üniversitesi&#;nde fizik dünyasında en ileri seviyede çalışma yapanlar ile birlikte çeşitli çalışmalar yapmıştır. Feza Gürsoy&#;un bu çevrede adını duyuran ilk çalışması yük bağımsızlığı ve Baryon korunumu ile Pauli Transformasyonunun ilgisini gösteren makalesidir. Wolfgang Pauli ünlü Rus fizikçisi Landau&#;ya yazdığı mektupta ilgisini çeken bu makaleden bahsetmekte ve Heisenberg ile çalışmalarında bu simetriyi kendi spinor modellerinde kullanmayı düşündüğünü söylemektedir. seafoodplus.info, kendisinden Princeton Enstitüsünde çalışmalarına devam etmesi için referans isteyen Feza Gürsey&#;a gönderdiği mektupta şöyle diyor:

&#;Ben, seni tavsiye edebilir miyim diye düşünmüyorum, tam tersi, Princeton Enstitüsü&#;nü sana tavsiye edebilir miyim diye düşünüyorum.&#;

yılında Türkiye&#;ye dönen Gürsey, yılına kadar Prof. Dr. Erdal İnönü&#;nün ısrarları ve uğraşları sonucunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teorik Fizik Bölümü&#;nde profesör olarak çalışmıştır. Bu dönem içinde Türkiye&#;de teorik fizik alanında yapılan çalışmaları canlandırmaya çalışımıştır. Princeton ve Yale üniversitesinden ünlü fizikçileri ODTÜ&#;ye davet ederek bir çok konferansın düzenlenmesini sağlamıştır. yılında TÜBİTAK Bilim Ödülü&#;nü almıştır.

yılları arasında Yale Üniversitesi&#;nin Teorik Fizik Bölümü&#;ne teklifi üzerine ODTÜ&#;deki görevinden ayrılmak istemeyen Gürsey, Yale Üniversitesinde konuk profesörlük görevini kabul etmiş ve ODTÜ-Yale üniversiteleri arasında dönüşümlü olarak lineer olmayan kiral modeller, konform simetri, genel görelilik üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür.

yılında Feza Gürsey&#;in Yale Üniversitesi Fizik Bölümün&#;ndeki profesörlüğü daimi hale gelmiş, izni kaldırılmış ve ODTÜ&#;den ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Gürsoy bunun nedenlerini, Prof. Dr. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı&#;nca verilen Bilim Hizmeti ve Onur Ödülü töreninde anlatmıştır:

&#;Birincisi, sık sık ve ücretli izinli olarak dışarıdaki bilim merkezlerinde çalışmam ve bu bilimsel alışverişe öğrencilerimi de katmam. İkincisi, Türkiye&#;mizin seviyesine ve ihtiyaçlarına uygun olmayan üst düzeyde bir araştırma yaparak gençliğe zararlı bir örnek olmam.&#;

Feza Gürsey yılından yılındaki emekliliğine kadar Yale Üniversitesi Fizik Bölümü&#;nde çalışmıştır. 19 Ocak &#;de temel parçacık fiziğine yaptığı katkılardan dolayı Sheldon Glashow ile birlikte Oppenheimer Ödülü&#;nü aldı. Ödül için kendisini tebrik eden öğrencilerine &#;Ödül, Yale ile Harvard arasında paylaşıldı yazıldı. İsterdim ki, ODTÜ ve Harvard arasında paylaşıldı desinler&#; demiştir.

yılındaki emekliliğinden sonra Türkiye&#;ye dönmüş, Boğaziçi Üniversitesi&#;nin davetini kabul ederek Fizik bölümündeki odasına yerleşmiştir. Bu sene içerisinde yakalandığı prostat kanseri nedeni ile 13 Nisan &#;de Yale Üniversitesi&#;nin hastahanesinde vefat etmiştir. Naaşı Anadoluhisarı&#;nda aile mezarlığına defnedilmiştir.

Ödülleri

  • &#; Tübitak Bilim Ödülü
  • &#; S. Glashow ile birlikte J.R. Oppenheimer Ödülü ; R. Griffiths ile Doğa *Bilimlerinde A. Cressey Morrison Ödülü
  • &#; Einstein Madalyası
  • &#; College de France’da konuk profesör ve College de France Madalyası
  • &#; İtalya Cumhurbaşkanı&#;nın Commendatore Nişanı
  • &#; Roma&#;da Konuk Profesörlük ödülü
  • &#; Türk Amerikan Bilimcileri ve Mühendisleri Derneğinin Seçkin Bilimci Ödülü
  • &#; Galatasaray Vakfı Madalyası

Etiketler: Akışkanların Hareketi, Ali Kuşçu, Ali Nesin, Analitik Geometri, Arapça, Asar-ı Bakiye, Berlin Üniversitesi, Bursalı Kadızade Rumi, Cahit Arf, Cebir Risaliyesi, Cemâlü’l-Küttâb, Dalga Teorisi, Develerle Eşekler, Diferansiyel ve İntegral Hesap, Ecole Normale Superieure, Elektrik ve Kılcallık, Elektro Magnetizma, Eyüp Sultan Türbesi, Fizik, Fonetik, Galatasaray Lisesi, Galois grubu, Gelenbevi, Gelenbevi İsmail Efendi, Genel Çekim, Geometri, Gıyaseddün Cemşid, Hamburg Üniversitesi, Hasan Sabbah, Helmuth Hasse, Hendese, Hendese-i Tahliliye, Hesab-ı İhtimali, Heyet-i Riyaziye, Hikmet-i Tabiiye, I. Selim, İbn-i Sina, İhtimaller Hesabı, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, Kamus-u Riyaziyat, Kemalü’l- Hisâb, Kerim Erim, Masatoşi Gündüz İkeda, matematik, Matematik Ansiklopedisi, Matematik Astronomi, Matematik Enstitüsü, matematik öğretmenliği, Matematik ve Doğa, Matematik ve Korku, Matematik ve Sonsuz, matematikçi, Matrakçı Nasuh, Mebhas-ı Cazibeyi Umumiye, Mebhas-ı Elektrik-i Miknatisi, Mebhas-ı Elektrikiyet ve Şariyet, Mebhas-ı Hararet-i Harekiye, Mebhas-ı Hareket-i Seyalat, Mebhas-ı Nazariye-i Temevvücat, Mebhas-ı Savt, Mihanik, Morley mertebesi sonlu gruplar, Mu’in al-Din el-Kaşi, Nazari Hesap, Nizamülmülk, Ömer Hayyam, Önermeler Mantığı, Osmanlı İmparatorluğu, otomorfizim, Pascal üçgeni, Salih Zeki Bey, Semerkant, Telgraf Kalemi, Telgraf Nezareti, Termodinamik, Tübitak, türkçe, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, TürkiyeAlbert Einstein, Über die Traghe-its-formen eines modulsystems, Uluğ Bey, Umdetü’l-Hisâb, Ünlü Türk Matematikçiler

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir