Neredeyse bütün çocuklar evde bir hayvan beslemek ister. Ancak, anne veya baba buna her zaman olumlu bakmadıkları gibi bunun çocuğun gelişimini olumsuz etkileyeceği, sağlığına zarar vereceği kaygısıyla bu isteğe karşı çıkar.
Uzmanlar, evde hayvan beslemenin çocuğun gelişimine olumlu etkileri olduğunu söylüyor. Hemen herkesin yaşamına güzellikler katan hayvan sevgisinin, aynı zamanda günlük yaşamın neden olduğu stres ve gerginliklerin de azalmasını sağladığını belirtiyor.
Veteriner hekim Funda Uludağ Çetinkaya, evde hayvan besleyen çocukların bağışıklık sisteminin daha güçlü olduğunu araştırmaların ortaya koyduğunu söyledi. Çetinkaya, hayvan besleyen çocukların, daha sakin, olaylara ve kişilere karşı daha hoşgörülü olduğunu, daha sağlıklı sosyalleşebildikleri, sorumluluk almayı erken yaşta öğrenebildikleri, duygularını paylaşıp öfkelerini giderebildikleri, bağlılık duygusu geliştirerek, empati kurmayı öğrendikleri, sabrı, beklemeyi, isteklerini ertelemeyi öğrendiklerini ifade etti.
Madalyonun diğer yüzü
Eve hayvan alırken uyulması gereken bazı kurallar olduğunu da belirten Çetinkaya, eve bir hayvan almadan önce çocuğun bu konuda ne kadar bilinçli olduğunun önemine dikkati çekerek, çocuğun onunla ilgileneceği ve bakımını üsteleneceği konusunda emin olunması gerektiğini vurguladı.
Evde hayvan beslemek için hayvan sevgisinin çok önemli olduğuna işaret ederek, ''Eve alınacak hayvanın yıl yaşayacağı düşünülürse uzunca bir zaman o hayvanla geçecek. Hayvanın belirli standartları da gözönüne alınmalı. Ama asıl dikkat edilmesi gereken ona verilecek sevgi, ona uzun bir zaman bakabileceğinize gerçekten inanmak'' dedi.
Sağlık konusuna da dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Çetinkaya şöyle konuştu:
''Çünkü hayvanın sağlığı insanın sağlığını da etkiliyor. Özellikle parazit aşıları yapılmış hayvanları tercih etmek daha doğru olur. Çünkü çocuklar dokunmak ister, birlikte uyumak ister. Bu tarz temasta iç ve dış parazit riski doğar.
Hayvan tercihi de çok önemli. Örneğin küçük bir çocuğunuz varsa, temas edeceği hayvanın çok küçük olmaması gerekir. Özellikle yaş olarak. aylık bir hayvan kendisini koruyamaz. ''
Eve bir hayvan almadan önce kişilerin de sağlıkları konusunda araştırma yapmaları gerektiğine dikkati çeken Çetinkaya, ''Çoğu hayvan sahibi, örneğin köpek alıyor. Sonra da çocuğun alerjisi olduğu ortaya çıkıyor. Bunun üzerine aileler hayvanı vermek istiyor. Bu hayvan için de çocuk için de eziyet'' diye konuştu.
Bir uzmana hatta veterinere danışarak hayvan almanın en doğru yöntem olduğunu da vurgulayan Çetinkaya, ''Çünkü bunun bir de parasal yanı var, mama parası, aşı ücreti gibi'' ifadesini kullandı.
''Çok küçük çocuklara hayvan alınmamalı"
Çok küçük yaşta çocuklar için eve hayvan almanın doğru olmadığına da değinen Çetinkaya sözlerini şöyle sürdürdü:
''Çünkü, civciv de alsanız, kaplumbağa da alsanız çocuklar zarar verebiliyor. Bizim öyle bacağı kırılmış, hatta beli kırılmış gelen hastalarımız oldu. Çoğu hasta sahibimiz, (oğlum/kızım almıştı şimdi ben bakıyorum. Keşke almasalardı) diyor örneğin.''
Hayvanın çocuk için alınacak bir oyuncak olmadığına dikkati çeken Çetinkaya, ''Çünkü o bir canlı. Onun da duyguları, istekleri ve yaşam hakkı var. Eğer çocuk için hayvan alacak ve büyüyünce verecekseniz almayın. Tatil yörelerinde, çocuk baksın, oyalansın diye alınmış tatil bitince de salıverilmiş bir sürü hayvan var. Bu hayvanlar belli şartlara alıştıktan sonra sokakta yaşamakta çok güçlük çekiyor. Ya ölüyorlar ya da insanlara yaklaşarak yaşamaya çalışıyorlar. Bence bu hayvanı öldürmekten başka bir şey değil'' değerlendirmesini yaptı.
''Çocuk oyalansın diye hayvan alınmaz"
Veteriner Hekim Seda Horum ise çoğu kişinin heves için hayvan aldığını ifade ederek, ''Çocuk evde sıkılmasın, oyalansın diye hayvan alanlar var. Sonra çocuklar büyüyor. 15 yaşına gelince evden çıkıyor. Ev devresi bittiği için hayvanın da görevi bitiyor'' dedi.
Boşanmış çiftlerin de yalnızlığını gidermek için hayvan aldığını gözlemlediklerini söyleyen Horum, ''Böyle spesifik nedenlerle hayvan almak her zaman doğru olmuyor. Çünkü neden ortadan kalktığında, yani çocuk büyüdüğünde, boşanmış kişi yeniden evlendiğinde 'Ben bu kediyi, köpeği vermek istiyorum' diye bize geliyor'' şeklinde konuştu.
Horum, titiz ebeveynlerin hayvan almadan önce çok daha fazla düşünmesi gerektiğini belirtti. Hayvanın tüy dökeceğine, kapris ve veya başka nedenlerle evi kirletebileceğine dikkati çeken Horum, ''Obsesif olan, kirlendi diye köpeğini her gün yıkayan veya kirlenmesin, eve mikrop getirmesin diye köpeğini sokağa çıkarmayanlar var. Bu, hayvana da kişinin kendisine de eziyet'' yorumunu yaptı.
''Ne amaçla hayvan alınacağı çok önemli"
Beslenecek hayvanın cinsinin de önemli olduğunu belirten Horum şöyle konuştu:
''Birçok kişi pitbull cinsi köpek besliyor örneğin. Gücü, yanındaki köpeğin ırkından alıyor. Sonra da bu hayvanlar birilerine zarar veriyor ve suçlu oluyor. Mesela bugünlerde en çok beslenen köpek cinsi Golden Retriever, bir av köpeği, süs yada ev köpeği değil. Ama insanlar hem onu evde besliyor hem de ev köpeği gibi davransın istiyor. Olmadığı için de barınaklar, sokaklar cins köpeklerle, kedilerle dolup taşıyor.
Eve hayvan almadan önce 'her şeye rağmen sevebilecek miyim' diye sormalı insan kendisine. Tıpkı çocuk sahibi olma kararı gibi. Çünkü hayvanınız evin bireyi olacak. Eğer her şeyine katlanabilecekse, kabul edebilecekse kişi hayvan almalı.''
Köpek alırken öncelikle aile yapısına ve yaşam şartlarına uygun olan ırkın seçilmesi gerekmektedir. Bunun için de en iyi ve doğru yol, ırkları tanıyan ve sizi doğru şekilde yönlendireceğine inandığınız bir uzmandan yardım almaktır.
Özellikle çocuklu aileler için dış mekanda bakılacak köpekler arasında Labrador, Alman çoban köpeği, Golden, Border Collie ilk sıralarda yer almaktadır. Evde bakılacak köpekler arasında da Maltese, Cavalier, Pomerian, Poodle ve Yorkshire ırklarını önerebiliriz.
“Çocuklu aileler için belli bir ırkı önermiyorum” demeyi çok doğru bulmuyorum. Ancak bununla beraber Rotweiller, Chow Chow, Bull Terrier, Staff Terrier, Dogo Argentino ırklarının çocuklar ile çok iyi anlaşamadıkları da bilinmektedir.
Çocuklu aileler, köpek almaya karar verdiklerinde çocuklarının yaşından ziyade onların yaşına uygun olan ırkları seçmeleri daha doğru olacaktır. Her yaşta çocuğun birlikte yaşayabileceği köpek ırkı bulunmaktadır.
Her zaman belirttiğimiz gibi aile yapısına uygun olan köpek ırkı seçilmelidir. Ev içinde bakılacak olan köpeklerde, eğer çocuk çok küçük ve kontrol edilmesi zor ise kendini koruyabilecek boyutlarda ve ona uyum sağlayabilecek bir ırk seçimi yapılmalıdır. Bahçe içinde yaşayan köpek ırkları ile ilgili seçim yaparken eğitimli olması her zaman çocuk ve aile için avantaj sağlamaktadır. Bu sayede köpeğin davranışlarını daha rahat kontrol altına alabilir ve çocuğunuz ile daha uyumlu olmasını sağlayabilirsiniz.
Köpeklerin çocuklar üzerinde gelişimleri açısından çok fazla olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Ama kısaca sıralayacak olursak köpek beslemek; sorumluluk, paylaşım, öz güven, disiplin, sakinlik gibi duygularının daha sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlamaktadır. Ayrıca evcil hayvan sevgisinin oluşmasında da önemli rol oynamaktadır. Bütün bunların yanında bağışıklık sistemlerinin güçlenmesini sağlamakta ve enerjilerini daha rahat atabileceklerinden dolayı da çocukları stresten uzak tutmaktadır. Evde bir evcil hayvan ile büyüyen çocuklarda alerjilerin daha az görüldüğü ve daha güçlü bir bağışıklık sistemleri olduğu yapılan çalışmalarla ispatlanmıştır.
Bir köpek ile yaşamak için onun temizliği, bakımı ve aşılarını düzgün takip etmek çok önemlidir. Bunu çocuk veya büyük insan diye ayırmamak gerekir. Özellikle iç ve dış parazit uygulamaları düzenli ve doğru şekilde uygulanan kedi veya köpeklerin tüylerinin çocuklara zarar verme ihtimali yoktur.
Toplumumuzda hamilelik döneminde kedi veya köpek beslemenin sakıncalı olduğu düşünülmektedir. Ancak aşıları, bakımları düzenli olarak yapılmış kedi ve köpekler, hamileler için bir sağlık sorununa neden olmamaktadır. Aksine daha huzurlu ve sakin bir hamilelik dönemi geçirmelerini sağlamaktadırlar. Çiftliğimizde hamilelik dönemlerini geçiren bayan personellerimiz ve sonrasında sahip oldukları sağlıklı bebekleri de bunun en yakın ve canlı örnekleri arasındadır.
Alerjik durumlarda bile evde beslenebilecek köpek ırkları bulunmaktadır. Bunların başında Poodle gelmektedir. Bununla beraber Maltese ırkı köpekler de neredeyse hiç tüy dökmediklerinden dolayı bu gruba dahil edilmektedirler. Bir de son zamanlarda yine bu gruba dahil edilen Maltipo ırkı bulunmaktadır. Bu ırk, Maltese ve Poodle çiftleşmesinden elde edildiği için tüy yapısı anti alerjiktir.
Bu sevimli canlılar ile uzun süre yaşayacağımızı göz önünde bulundurduğumuzda, eğitimin çok önemli bir yer taşıdığını göz ardı edemeyiz. Küçük ırklarda tuvalet ve ev içi uyum eğitimi, büyük ırklarda ise temel itaat eğitimi mutlaka verilmesi gereken eğitimlerdir. Bu eğitimler sayesinde hem köpeğimizi kontrol altına alabilmekte, hem de köpek ile yaşam seviyemizi üst seviyelere taşıyabilmekteyiz. Bu sevimli canlıların ailemiz içinde uyumlu bir şekilde yaşayabilmeleri hem bizi hem de onları mutlu edecektir. Bunu da ancak doğru ve profesyonel bir eğitim ile sağlayabiliriz. Uyumlu bir köpekle aynı evde yaşamak ne kadar eğlenceliyse, uyumsuz ve söz dinlemeyen, eve veya eşyalarınıza zarar veren bir köpekle yaşamak bir o kadar zordur. O yüzden hayvan sahibi olmanın keyfini sürmek ve mutlu yanlarının tadını çıkartmak için ailenizin yapısına uygun bir cinse sahip olmanız ve doğru bir eğitim çok önemlidir.
Ebû Hüreyre(r.a) şöyle buyurmuştur: Rasûlullah Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurdular:
“İçinizden birinin kabından köpek (ağzını sokup bir şey) içerse o kabı yedi kere yıkasın!”(Buhârî, Vudû’, 33)
Allah Rasûlü(s.a.v)Efendimiz diğer hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Köpek birinizin kabından diliyle su içerse, onu döksün ve kabı yedi defa yıkasın!”(Müslim, Tahâre, 89)
“Köpek dilini sokarak bir şey yiyip içtiği zaman, sizden herhangi birinizin kabının temizliği, birincisi toprak ile olmak üzere, o kabı yedi defa yıkamasıdır.”(Müslim, Tahâre, 91)
Toprak temizleyicidir. Mikrop öldürücü ilâçların çoğu da toprak mikroplarından elde edilir. Öyle anlaşılıyor ki bu hadîs-i şerîf de Allah Rasûlü(s.a.v)Efendimiz’in mûcizevî beyanlarından biridir.
Bu hadîs-i şerîfler, Şâfiîler’in delillerindendir. Hanefîler’e göre ise bu hüküm, üç defa yıkama emriyle neshedilmiş, kaldırılmıştır.
Rasûlullah Efendimiz(s.a.v) şöyle buyururlar:
“İçinde köpek ve canlı resmi bulunan eve melekler girmez!”(Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 7)
Hz. Âişe(r.a) şöyle anlatır:
Cebrâîl(a.s), Rasûlullâh(s.a.v)Efendimiz’e belli bir saatte geleceğini vaad etmişti. Vakit gelmiş, fakat Cebrâîl(a.s) gelmemişti. Allah Rasûlü (s.a.v) elinde bulunan sopayı yere attılar ve:
“Allâh da rasûlleri de vaadlerinden caymazlar!” buyurdular.
Sonra etrâfa bakınmaya başladılar. Bir de ne görsünler; sedirin altında bir köpek yavrusu! Bunun üzerine:
“−Ey Âişe! Bu yavru buraya ne zaman girdi?” diye seslendiler.
Ben de:
“−Allâh’a yemîn ederim ki bilmiyorum.” dedim.
Emir verdiler, köpek yavrusu evden çıkarıldı. Cebrâîl(a.s) da hemen geldi.
Rasûlullâh Efendimiz(s.a.v):
“–Bana söz verdin, ben de bekledim ama gelmedin.” dediler.
Cebrâîl(a.s):
“–Gelmemi, evinizdeki köpek engelledi. Biz melekler, içinde köpek ve sûret bulunan eve girmeyiz.” cevabını verdi. (Müslim, Libâs 81, Ayrıca bkz. Buhârî, Bed’ü’l-halk 7, Libâs 94; İbn-i Mâce, Libâs 44)
Bu rivayetlerden evin içinde köpek beslemenin doğru olmadığı anlaşılıyor. Zira köpeğin nefesi ve salyası necistir. Nitekim köpeklerin salyalarından, tüylerinden ve hattâ nefeslerinden çeşitli bulaşıcı hastalıkların husûle geldiği, artık günümüzde şüphe götürmez bir ilmî gerçektir. Üstelik bunlar, ilmin bugünkü ulaştığı noktada tespit edebildiği gerçeklerdir. İslâm’ın bu husustaki ölçülerinin henüz bilinmeyen kim bilir daha nice hikmetleri bulunmaktadır.
Hadîs-i şerîfte buyrulduğu gibi eve tesâdüfen girmiş olan bir köpek yavrusu sebebiyle Cebrâîl(a.s), Nebiyy-i Ekrem(s.a.v)Efendimiz’in yanına gelmemiştir. Bir de hiçbir sebep yokken irâdî olarak içinde köpek beslenen evlerin hâlini düşünmek gerekir! Zira Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in, Hz. Âişe’ye:
“–Bu köpek yavrusu buraya ne zaman girdi?” diye sorması ve onun da:
“–Vallâhi bilmiyorum.” diye yemin ederek cevap vermesi de gösteriyor ki, bir müslümanın evinde bile bile köpek bulundurması söz konusu olamaz. Bu hâdise de, sebepsiz değil, mü’minler için bir hükmün zâhir olması hikmetine binâen vukû bulmuştur.
Ancak avcılık, çobanlık ve bağ-bahçe bekçiliği gibi vazîfeler için -evin dışında olmak kaydıyla- köpek beslenmesine müsâade edilmiştir. Zira bu, bir ihtiyâcı karşılamaktadır.
Köpeğin eve alınmaması, ona karşı menfî (olumsuz) bir tavır takınmayı da gerektirmez. Yâni köpeklerin aç bırakılması veya onlara kötü muâmele edilmesi söz konusu olamaz. Bilakis İslâm, merhameti bütün mahlûkâta şâmil bir sûrette telkin ettiği için, köpeklerin de hayatlarının korunmasını, diğer mahlûkât gibi onlara da şefkat ve merhametle muâmele edilmesini emretmiştir.
Nitekim bir hadîs-i şerîfte, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe su veren günahkâr bir kadının Cennetlik olduğu haber verilmiştir. (Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Selâm )
Târihimizde de mahlûkâta merhamet duygusunun müesseseleşerek çeşitli vakıflar kurulduğu ve bu vakıfların şefkat elinin, himâyeye muhtaç hayvânâta kadar uzandığı, mâlum ve meşhurdur.
Dolayısıyla mühim olan, köpek besleme husûsunda da İslâm’ın belirlemiş olduğu meşrûiyet sınırlarına riâyet etmektir.
Kedi ise evcil bir hayvandır; onun evde bulunmasında mahzur yoktur.
İslam ve İhsan
| ||||||