Âşık Mahzuni Şerif / Hayatı
Eski ismi Berçenek olan Tarlacık Köyü'nde dünyaya geldi. yılında daha sonra Ankara'ya nakledilen Mersin Astsubay Okulu'na kaydoldu. 'da eşi Suna'yı kaçırdı ve 6 ay köyünde kaldı. Bu sırada okulu Balıkesir'e nakledildi. Okul komutanının çabası ile yeniden okula dönen Aşık Mahzuni, 6 ay devamsızlık yaptığına ilişkin bir ihbar üzerine okuldan atılınca yeniden köyüne döndü. yılında ilk plağı ile müzik piyasasına girdi. Bir süre Gaziantep'te ikamet ettikten sonra Ankara'ya taşındı. yılları arasında Halk Ozanları Derneği Genel Başkanlığı'ni yürüten Aşık Mahzuni Şerif, Pir Sultan Abdal Dernekleri Genel Merkez Disiplin Kurulu Başkanlığı, Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği ve Ozan-Der Onur Kurulu Başkanlığı'nı da yaptı. Evli ve 8 çocuk babası Aşık Mahzuni 17 Mayıs tarihinde Kölnde Hakka yürüdü.
Türk halk müziği sanatçılarının başvuru kaynağı,söz ve beste deposu olan Aşık Mahzuni birçok dinleyecisi açısından günümüzün çağdaş Karacaoğlan'ıydı. Dom Dom Kurşunu (Araştırmacı Yazar Battal Pehlivan Aşık Mahzuni Şerifi yaşamı ve sanatı üzerine yaptığı incelemenin adı da Dom Dom Kurşunu idi), Yuh Yuh, Fadimem, Gül yüzlüm, Ciğerparem ve Ekmek kölesi gibi eserleriyle tanınan Aşık Mahzuninin türkülerini İbrahim Tatlıses'ten Mahsun Kırmızıgül'e kadar birçok türkücü ile bazı pop müzik sanatçıları da okudu. Halk şiirine gönül veren ve konuşma dilini şiirleştiren Aşık Mahzuni'nin 'e yakın plağı, 50 kasedi ve yayınlanmış 9 adet kitabı bulunuyor.
HAYATI (ARAŞTIRMA)
Sizlere Aşık Mahzuniyi anlatırken aslında kendisini biz değil kendisi bize kendisini sanatıyla, mücadalesiyle anlatacaktır. Aşık Mahzuniyi tanıdıkca onun tüm zamanlarda bu tür insanların ne kadar zor şartlarda yaşadıklarını ve yaşadıkları çağlara damgasını nasıl vurduklarını anlıyacağız. Bazı şeyler vardır insana işte ben buyum der. Aşık Mahzuni Şerifde sanatıyla ve mücedelesiyle adeta insana ben buyum der. Kendisinin Benim söylediklerim neyse ben Oyum sözü buna en iyi örnektir. Aşık Mahzuniyi sizlere anlatırken kendisinin hayatını kısa fakat sanatını, dünya görüşünü ve mücadelesini geniş ve Aşık Mahzuniye yakışır bir şekilde anlatacağız.
Maraşın Afşın ilçesi Berçenek köyünde baba Zeynel Cırık ve ana Döndü Cırık köydeki ağanın tarlasında Maraba olarak çalışırlar. Kendileri zor şartlarda yaşam mücadelesi verirken yılında bir oğlu olur ve adını Şerif Cırık koyarlar. Aşık Mahzuni kendi doğum tarihini anlatırken Babamın dediği doğruysa, anamın da dediği doğruysa yılının Ocak 3ünde Afşına bağlı Berçenek köyünde doğmuşum der. Asıl doğum tarihi olmasına rağmen nüfus kayıtlarında Aşık Mahzuninin doğum tarihi 3 Ocak olarak geçer. Çünkü o zamanlarda doğum tarihinin pek önemi yoktur.
Çocukluğu kendi köyünde geçer ve köyünde okul olmadığı için Elbistanın Alembey köyünde medresesi olan Lütfi Efendinin medresesine kuran hafız kursuna gönderilir. Mahzuni o yıllarını Bizim çevremizde kocaman bir yobaz bulutu döner. Hacı Lütfi Efendi hiç çekinmeden, canının istediği şekilde bilmediğimiz dillerle, bilmediğimiz isimlerle fetvalar verirdi durmadan. Arapcayı o zaman öğrendim. Şimdi Arapcayı yazıp okuyabiliyorum. Lütfi Efendinin medresesinde üçbuçuk sayfada kaldım diyor. Daha sonra köyde okul açılır ve gelen eğitmenle ilkokulu bitirir.
Afşın ve Elbistanda üniformalı asker gençleri gürür ve onlara özenir.Gün oldu gönül bir şeye takıldı der Aşık Mahzuni. İstediği olur ve yılında Mersin 3. Assubay Hazırlama Okuluna başlar ve yılında başarı ile bitirir. Ordonat Tekniker sınıfına ayrılır ve Ankara Ordonat Tekniker okuluna gider ve ilginçtir okuduğu ve ödüller aldığı okul daha sonra askeri darbesinde mahkeme salonuna çevrilir ve Aşık Mahzuni okuduğu sınıfında hakim karşısına sanık olarak çıkar ve orada yargılanır.
Bu arada Aşık Mahzuni yaşlarında önlüklü bir İlkokul öğrencisi iken ailesinin baskısıyla dayısının kızı Emine ile nişanlanır. Daha sonra evlenir ve bu evlilikte bir kızı olur. Yapılan zoraki evliliği okul yıllarında bitirir ve boşanır. Okul dönemlerinde Bağlama çalmasını öğrenir ve yavaş yavaş şiir yazmaya başlar. Kendisinda halkçılık ruhu başlar ve okuduğu Kuleli Askeri Lisesinde sistemle ters düşer ve ordudan ayrılır. yılında İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir genç kızla tanışır ve evlenmeye karar verir. Fakat Suna 14 yaşında olduğu için evlenmeleri engellenir ve bu evliliği o dönem medyaya konu olur. Sonra Suna ile evlenir ve bu evlilikten Züleyha, Emrah, Ferhat adında 3 çocuğu olur. Hayatı boyunca ihanetlere uğramış Aşık Mahzuni bu evliliğinde en yakın arkadaşının ihanetine uğrar bu arkadaşı Sunayı kandırır ve birlikte kaçarlar. yılında Yazar Halil Aytekin ile tanışması Aşık Mahzuninin hayatının dönüm noktası olur. Halil Aytekinnin yardımlarıyla gazeteci Fikret Otyam ile tanışır ve Aşık Mahzuni ile ilgili ilk yazı Cüneyt Arcayürek kaleminde Hürriyette yayınlanır. Bu dönem TİPin (Türkiye İşçi Partisi) kuruluş yıllarına denk gelir. TİP yöneticileriyle tanışır ve onlardan yardım görür. Aşık Mahzuni bu yıllarda Aşıklar Derneğini kurar ve orda sanat ve siyasi mücadelesini verir. O zamanlar TRT Turizm Bakanlığına bağlı olduğu için Aşık İhsani, Kul Ahmet ve Aşık Mahzuni buraya müracaat ederler ve TRTden söylemelerine izin çıkar. En büyük konserini o zaman Büyük Sinemada verir ve artık tüm Türkiye kendisini tanır. Bu dönemde Aşık Mahzuni kendisini rahatsız eden bir şeyin farkına varır kendini sorgular bana bir mücadele gerekiyordu, Kime ve neye karşı ? Gün geçtikce görerek, duyarak, sezinleyerek, okuyarak bunu daha iyi anlamaya başladım. Bütün benliğimle kendimi saza verdim çalıyordum, söylüyordum ama çalışmalarıma bir yöntem vermem gerekiyordu der. Türkiye ve dünya gençlik hareketlerinde etkilenir. yılında yapılan askeri darbe sonucu Süleymen Demirel hükümeti devrilmiş ve yerine Nihat Erim başkanlığında bir hükümet kurulur ve halka karşı ve özelliklede sol kesime karşı baskı ve şiddet uygular ve Aşık Mahzuni Erim erim eriyesin/sürüm sürüm sürüm sürünesin türküsünü söyler. Bu türkü ile bütün Türkiye çalkalanır kim bu başbakan alehine türkü söyleyen diye ve hemen tutuklanır 4 ay ceza alır. Bu sırada Aşık Mahzuni akrabası olan Elbistanlı Fatma Özdemir ile tanışır ve evlenmek ister. Ne yazık ki ailesi başı belada olan, elinde sazı diyar diyar dolaşan bir Aşığa kız vermek istemez. Fakat ikisinin sevdası bu zorlukları yener ve evlenirler. Bu evlilikten Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adında 4 çocukları olur. Aşık Mahzuninin türkülerine ve deyişlerine Fatma, Fadime olarak girer. 6 aylık evliyken Halkı suça teşvikten yılında tutuklanır Kızı Deryanın doğduğu gün serbest kalır ve 27 gün sonra tekrar tutuklanır. Aşık Mahzuni Şerif deyim yerindeyse 3 gün içerde 5 gün dışarda yaşamına devam eder.
Mahzuni Şubat tarihli Kızıldeli dergisinde çıkan Hem Kızılbaş Hem Aleviyim başlıklı yazısından dolayı DGMde yargılanır ve öldüğü güne kadar mahkeme devam eder. Bu yazısında Ben allah adına insana secde etmeyi yeğlemekteyim. Bir Alevi çocuğu değil bir Hırıstiyan, bir Musevi de olsam böyle düşünmekteyim İnsan aleminin sevgisinde, gönlünde, bütünlüğünde ve doğanın her güzelliğinden beni yaradanı arayıp keyfime göre isimlendirdim. Ona gönül dedim, bülbül dedim, çiçek dedim, Ali dedim, Veli dedim ağzıma güzel gelen herşeye onun adını verdim. Bunu bana haram edecek her yasaya, her bilirkişiye, her dinsel nasa rest çekmekteyim Türkiye Alevilerinin yolunun gerçek Alici yol olduğunu savunmak ve yaymak isterim. Çünkü Alinin başlattığı cemahiriyel vukuat (halkcı hareket) Atatürkün noktaladığı Cumhuriyetin mayasını hazırlamıştır. Bunları savunur ve savunduklarında dolayı yargılanır.
AŞIK MAHZUNİNİN SANATI Asıl adı Şerif Cırık olan Ozan daha sonra Aşık Mahzuni Şerif Mahlasını alır ve sanatını bu isimle icra eder. Aşık Mahzuni Anadoluda Ozanlık Misyonuna En yakın tarihi ile onbin yıllık bir kültürün üstüne katlana gelmiş, Asya kültürünü oluşturmuş, Asya kültürü içerisinde Anadolu Harmanını mozaiklemiş bir kültürün adıdır diye yorumlar. Ozanı, Bulunduğu halkın tarihini, mevcut yaşamını ve geleceğini ince, çok hassas bir mesuliyetle sazlı kültüre diken insandır diye tarif eder. Ve işte ben böyle bir halktan geldiğim için tükenmiyorum, kaynak olarak halkımı gösteriyorum yıllarda başladığım saza, cemlerde ve görgü ya da muhabbet anlarında edindiğim engin öğretileri de katarak halk ozanları safına girmiş oldum. Ve dediğim gibi tarihi halk ozanlığı misyonuna duyduğum bozulmaz saygı zaman zaman çağımızda kendini gösteren halkcı ve demokratik kavgayı (devrimciliği) da düşüncelerime taşımış oldu. Yaklaşık kırk yıldır saz çalar deyişler söylerim. Aşık Mahzuni sanatını üretirken halkından kopmamış, halkın gönül penceresi olmuş, Halkın acılarına, sevdalarına, istemlerine ve duygularına sazı ve sözüyle tercümanlık yapmıştır. Gün gelmiş halkın silahı olmuş, gün gelmiş halkın rehberi olmuş, gün gelmiş halkın taşa tuttuğu çağımızın Çağdaş Pir Sultan Abdalı olmuştur. Ozan Kızıl Ötesi yazısında ben bu sazı elime alıpta, inlemesine, tınlamasına düşüncelerime katışım neredeyse 50 yılı bulmaktadır. Ve bu sazımın yüzünden az mı dayaklar yedim, az mı küfürler işittim, en azından ağzımda dişlerimin vadesi ermeden teker teker düşürüldü. Aslına bakarsan sazımın değil, sazıma kattığım düşüncelerimden dolayı bunca zahmetleri, küfürleri, hakaretleri, hapislikleri çektim. der. Alevilikle ilgili yazılı belge bulmaktan zorlandığımız bu günlerde nasıl ki asırlar önce yaşayan Nesimiler, Yunuslar, Kul Himmetler, Şah Hatayıler, Pir Sultan Abdallar bu gün hala bizlere rehber oluyorlarsa Aşık Mahzuni Şerifde bizlere rehber oldu. Bundan sonra ki nesillere de rehber olacaktır. Kendisi geçmişteki ozanları, yaşayan ozanları bir bir inceledim. Kendime yol gösterecek olanları kılavuz olarak seçtiğim Pir Sultan Abdal oldu. Ses olarakta etkilendiğim Davut Sularidir. Toprak çocuğuyuz, toprağa karşı büyük bir özlemimiz var. Bunları dile getiren Veysel Babadır. Belirli bir derecede onunda etkisinden kaldım. Türkülerime Aşık Veysel mülayimliğini kattım. Düşün felsefemide yine Pir Sultan Abdaldan aldım. Ve şunu anladım O güne kadar Halk sürekli olarak istismar edilmiş. Halk şiiri geleneği gül, bülbül, çiçek edebiyat ile uyutma perhizi olarak kullanılmıştı. İlk amacım bugüne kadar gelen bu kalıpları kırmak oldu. Olaylardan ve halkın yaşamından aldığım gerçekleri konu olarak işledim ve bu güne kadar böyle geldikBen anadolu geleneksel halk kültürü zincirinin kendi çapında bir ozanıyım. Ancak cumhuriyet kavramının cumhuriyetce yapının bıkmaz usanmaz bir hayranı ve müptelesıyım. der. Mahzuni bu şiirinde etkilendiği Aşık Veysele Neden sadık yarin kara topraktır diye sorar ve birazda sorgular
AŞIK VEYSELE Ahrette selamım olsun Veysele Neden sadık yarin kara topraktır Yiyen yedi konan göçtü dünyada Neden sadık yarin kara topraktır
()
Toprağı olanlar toprağa söver Toprağı olmayan bağrını döver Babamın toprağı var ondan över Neden sadık yarin kara topraktır
()
Ben dünyadan doya doya giderim Tarihten sızarak soya giderim Kafam kızar ise aya giderim Neden sadık yarin kara topraktır
()
Koyun vermiş kuzu vermiş süt vermiş Fakirin hakkını neden kıt vermiş Fakirler ot yutmuş, beyler et yemiş Neden sadık yarin kara topraktır
Hakaret değildir sana muradım Yıllar yılı Veyselimi aradım Benim sadık yarim anam avradım Neden sadık yarin kara topraktır Topraktan yapılır kılıçla kama Toprağın güneşi benzer akşama Mahzuni Veyselin yavrusu ama Neden sadık yarin kara topraktır
Aşık Mahzuni sanatını icra ederken adeta Polis ve Jandarma kendisini takibe alır bir çok konserinden sonra gözaltına alınır. Kendisi bu konuda hapislik kahrolası bir hayat tarzıdır. Özgür bir insanın hiç bir zaman hapis yatmak için budalaca düşüncesi olamaz. Ancak başa geldiği zaman bundan kaçmak gibi bir ayıbı da olamaz Her gün dipcikler altında ezilen Anadolu insanını, memleketi için canını veren gençlerin yediği idamları ve toprağımda dalgalanan yabancı bayrakları düşündüğümde kahroluyorum. Ve bu kahroluşum henüz bitmiş değil. Çünkü saydıklarımın çoğunu mahpusluğun dışında da tatmaktayım. Ülkem bana zaman zaman mahpus gibi geliyor. diyerek ülkenin emperyalist güçlerin hegomonyasına bırakılmasına ve bu uğurda mücadele edenlerin çektikleri acılara parmak basar.
Aşık Mahzuni yılında sazını eline alır ve Sivasın Sivrialan köyüne Aşık Veyseli ziyarete gider. Aşık Veysele Aşık Mahzuninin geldiği söylenir. Mahzuni içeri girince Veysel Baba ayağa kalkar, yanında bulunanlar şaşırırlar ve Veysel Babaya sen bu güne kadar kimsenin önünde ayağa kalkmadım bu kalkışın nedendir? diye sorarlar. Veysel Baba sesini yükselterek susun gelen Pir Sultan olsa gerektir. der. Aşık Mahzuninin ünü Türkiyenin en icra köşelerine yayılır ve artık Mahzuni diğer sanatcıların ekmek teknesi olur. Kendi dönemlerinde ünlü olan türkücüler ve pop sanatcıları ozanın bestelerini söylemeye başlarlar. Kimisi büyük ozana saygılarından kusur etmezken, kimisi Mahzuni Mahlasını bile kullanmaz. Telif hakkını hiç ödemezler. Süleyman Zaman, Mahzuni Şerif- Yaşamı, Dünya Görüşü, Şiirleri adlı kitabında ozanları şöyle değerlendiriyor. Bazı ozanlar toplumun yalnızca maddi çelişkilerini, maddi olumsuzluklarını ele alırken, bazı ozanlar yaşadıkları dönemde ki insan ilişkilerini, ve toplumun maddi ve hem de kişinin veya toplumun piskolojik, inanç ve tinsel çelişkilerini, yönlerini de yansıtırlar. İşte Mahzuni Şerif bu ikinci tanıma giren ozanlarımızdandır. Yine aynı kitabında Toplumu ve insanı etkiliyen her şeyi bulmak olasıdır. Öyleki, onda bilim vardır, din vardır, kitap vardır, toprak vardır, meclis vardır, kader vardır, felsefe vardır, köy ve şehir vardır, Devlet ve millet vardır, Barış ve savaş vardır, İnsan ve doğa vardır, yiğitlik ve erdem vardır, başkaldırı vardır, yol vardır, zevzeklik ve nakkaşlık vardır, dünyada insana sesleniş vardır, soyanlar vardır, hacı-hoca-dede vardır, kısacası ne ararsan vardır.der
Aziz Nesin ile şiir üzerine yapılan bir söyleyişide Mahzuninin şiirini zor yazılan ama kolay anlaşılan şiir olarak değerlendirir. Aşık Mahzuni Şerifin sanatını ve kişiliğini katagaorilere ayırmak hem kolay hem de çok zordur. Çünkü ün üzerinde Plak, 59 Kaset, 9 tane kitap ve yüzlerce şiiri var. İstediğin konuda şiir, türkü, deyiş ve Duaz-ı İmam var. Zor olanı, bunlar arasında seçim yapmaktır. Biri birinden değerli bu eserler arasında seçim yapmak insanı gerçekten zor durumda bırakıyor. Her eserinde ne ararsan vardır. Aşık Mahzuni Şerifin sanatı bazı kesimlerce eleştirilir. Çok sesli müzik yaptığını iddia edenler, yaptıkları müzik ile Aşık Mahzuninin 7 telli bağlamasının sesini veremezler. yılları arası bazı sol guruplar ve örgütler Aşık Mahzuninin yapmış olduğu müziği geri kalmışlıkla suçlarlar. Kendilerini yapmış oldukları marş ve sologan müziğini savunurlar. Ancak söylendiği günden sonra unutulan bu tür müziklerin aksine Aşık Mahzuninin tarzı değişmemiş ve halka mal olmuştur. darbesinden sonra sistem tarafından yozlaştırılan gençlik Arabeks müziği ile uyuşturulmuş, kaderci ve içi boş bir gençlik olarak yetiştirilir. Buna karşı bir zamanlar kendisini eleştirenlerin can simidi olmuştur. Ozan bu konuda Ben içerde bulunan hiç bir örgütün mensubu olmadığım gibi, onlarla hiç bir alışverişte dahi bulunmayan bir sanatcıyım. Hatta çoğu sol örgütlerden revizyonistçiliğim, faşistçiliğim, işbirlikciliğim gibi sıfatlarla nitelendirilmektedirler. Ama bütün insanlara insan olmasından dolayı değer verdiğimden, bu tür olayların yaşanmasına karşıyım.
REST
Bana dönek demiş itin birisi Açığım neymiş sor hele hele Eli çatlamamış ayı irisi Gel bizim köylerde dur hele hele
Bir yığın kitabı yığmış önüne Sinek konsa korkar tatlı canına Hipi yosmasını almış yanına Pehlivanlık yapar gör hele hele
Köylüden yanadır toprak görmemiş Viskiden gayriye dudak sürmemiş Ömür boyu serçe bile vurmamış Ordu yıkacakmış ker hele hele
Yiğittir ölüsü dağlarda kalan Yiğittir yiğidin öcünü alan Soytarıdan yiğit olurmu ulan Sen bizim dağlara gir hele hele
Bu herifin önü sonu ayandır Anlayana benim sözüm beyandır Senden korkan hayvan oğlu hayvandır Gelde Mahzuniyi vur hele hele
Burada Aşık Mahzuninin halkın dertlerini, sevdalarını, acılarını özlemlerini dile getiren türkülerini dinliyelim. 1. Bilmem söylesemmi söylemesemmi 2. İnce ince bir kar yağar 3. Ehvah Köyüm dertli köyüm 4. Aha Mehmet Emmi
AŞIK MAHZUNİNİN DÜNYA GÜRÜŞÜ
Yüzyıllarca Alevi Bektaşi ozanları yaşadıkları toplumun değer yargılarını, yaşamında ki sınıf çelişkilerini, yaşadıkları bölgenin coğrafik yapısını, halkın sevinçlerini, üzüntülerini, kavgalarını, sevdalarını, yoksulluklarını, korkularını ve savaşlarını konu alarak en ince estetik değerler katan halk bilimi insanlardır. Bunlar Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Kaygusız Abdal, Nesimi, Yunus Emre, Aşık Veysel, Muhlis Akarsu ve daha yüzlercesini örnek verebiliriz. Kendi halkının yukarıda saydığımız değer yargılarını kendilerine göre yorumlayıp evrenselleştirmişler ve bu evrensellik onları günümüze taşımış. Aşık Mahzuni Şerifin son şiir kitabı olan Dolunaya Tül Düştü isimli eserinde kimliği ve dünya görüşünü şöyle ifade eder. Ben Alevi bir aileden gelme olduğum için kök kültürümde Alevilik-Bektaşilik yatar. Siyasi rengime gelince ben demokrat ve solcuyum. Ancak insan sevgisi din anlayışımda en büyük isimdir Çünkü zulme ve baskıya kafa tutan her düşünce kutsaldır. Buna biraz daha diyalekt olarak bakarsak her yeni gün gelecekler için daha devingendir. İnsanların hayatında umutlar ne kadar güzel geleceklere gebeyse, zulüm ve kötülükler de aynı oranda gelecekte daha kötü olmak için bir devinim gösterirler. Bu nedenle bu gün yada dünler için aktif yaşamda değişen her hadiseyi olağan karşılıyorum. Aşık Mahzuni Şerif ile yapılan bir söyleyişi de geçmişte sol ve sosyalizm yanlısı olan halk ozanları yanında, günümüzde aşırı milliyetci ve dinci ozanların artmalarını neye bağlıyorsun sorusuna zıtlar kendi doğrularında ilerlemek ister. Bu gerçekliğin hüviyetine münhasır bir olgudur. Günümüz dünyasında, özünde bir bulgur tanesi kadar bile insan aşkı ve insan sevgisi olan bir insan ozanda olsa, imamda olsa sağcı olamaz. Çünkü sağcı düşünce içinde başı çeken tekelci anlayış ve paylaşımcılığı reddeden sermaye acımasızlığı yatar. Bu çizgiyi onaylayan ozan ya da başka kişiler halkı sevmiyor demektir. diye cevap verir.(Pir Sultan Abdal Gazetesi ,S.4)
Ozan Kürt kimliği üzerine Kürtler Azınlık Değiller yazısında Batı tarih bilimcilerinin kabul ettiği şekliyle, Kürt kavimi en az batılılar kadar eski diğer halklar kadar tanrı ve insan hukuku önünde insan olarak eşit ve haklıdırlar Türkiye Cumhuriyetin de Kürtler azınlık değil bu Cumhuriyetin ortağı değillerdir. Sahibidirler diyorum çünkü, ortaklıklar bir bölüşümde taraf olan en az iki kişidir.
ATV televizyonunda yayınlanan Siyaset Meydanı proğramında Yapılan iki darbeden benim tırnaklarımı iki defa çekerek beni mükafatlandırdılar diyerek tepkisini belirtir. Aşık Mahzuni Şerif sanatını icraa ederken sadece kendi halkını düşünmemiş dünyanın neresinde olursa olsun ve kimler tarafında yapılırsa yapılsın, yapılan haksızlıklara karşı çıkmış ve evrensel bir ozan olduğunu kanıtlamıştır.
Tabuttaki insan gibi ölmem Derdim vardır onun için gülemem Ben insanın değerini bölemem Doğu Batı Gavur Müslüman bir bana
Tahammül dünyanın başıdır başı Dost için akıttım gözümden yaşı Halka öğrettiğini yapmayan kişi Dört kitap okudum dese kördür bana Ya da Amerika Katil Katil (türkü)
Ozan Türkiyede yapılan haksızlıklara, banka hortumlamalarına, derin devlet anlayışına, yolsuzluklara ve daha nice olaylara şiddetle karşı çıkmış, bunları sanatına taşımış ve yazılarında eleştirmiştir. asıl kafası koparılacak insanlarla nasıl kadeh tokuşturuldu, korumalar verildi, çiftlikler, bankalar, nasıl peşkeş çekildi, bunlara nasıl korumalar verildi, ve nasıl ruhsatlı silahlar, yeşil pasaportlar temin edildi aklım ermiş değil. Ama suya sabuna dokunan bir türkü söyledin gel bakalım buraya, hırsızlık şerefsizliktir dedin gel bakalım buraya , Kürtçe şarkımı okudun gel bakalım buraya Ama günde beş vakit yüzbinlerce noktadan yüzbinlerce Türk İmamıyla Arapça çağrımı yaptın dillerine sağlık babana rahmet İngilizce selam verip Fransızca bankamı soydun afiyet şeker olsun İstanbulun göbeğinde Türkiyenin parasını yırtıp, kamuoyuna tekne gibi kıçını açarak bu millete ana avrat küfrederek yeşilköye İngilizce şarkılar eşliğinde mi gidiyorsun hadi güle güle yolun açık olsun diyerek yapılan vurdumduymazlığa karşı koyar.
AŞIK MAHZUNİNİN HÜMANİST KİMLİĞİ
OĞUL Toz yeşiller içinde bıraktığın Sonra geri dönüp baktığın yıllar Artık geride oğul Borca vakit yoktur geleceğin Bir adım ötede yahut geride oğul Anlamı düne göreydi () Doğduğun ülkeyi anan kadar sadık sanırsın Uğruna ölürüsün, kurban olursun En diri en canlı hayalinde Cayır cayır yanarsın oğul () Bu senin sabahına yağacak kar demektir Adımla, bozulmuş kör balkonu Yine el salla geleceklere Ve korkmuyorsan eli kanlı felekten Sende umut var demektir oğul
Dedemden babama Benden sana kalacak tek miras şayet yürekse Korkma Söyle barışın haç olduğunu, İnsanın taç olduğunu Son peygamberin ulaştığı miraç olduğunu
Dibi yoktur mezarın sonu yine dünyadır Delsek altımızda Yeni Zelanda çıkar Farz et yolun cehneme Şayet hak diyerek yanıyorsan Korkma bundan ne çıkar oğul.
Oğul Ben toprak olunca Keşke göklerde kalan sesimi duysan Ve sesime bir ses de sen koysan Dönersen kahpesin hak yolunda bir nefes Eminimki dönmesin oğul Sen bir Mahzuni Şerif oğluysan, oğul
Aşık Mahzuni Şerifin kişiliğinde, sanatında, mücadelesinde hümanist tarafı ağır basar. Eserlerinde hoşgörüyü, sevgiyi ve doğruluğu işler. Onun büyük bir insansever olduğunu görürüz. Oğlu Ali Mahzuniye yazdığı bu şiirinde hümanistliğini göstermektedir. Aşık Mahzuni Şerif temenim 72 milletin bir olması temenisidir. Halkların kardeşliği gerçekliğidir. Berrak bir merhaba, bence sevgilerinde samimi olan insanların zamanı ve günü ve belli ölçülerde hayatın bazı parçalarını paylaşma biçimidir Ancak haksızın tümüyle haksızlığını kabul ettiği ve caydığı zaman birlik doğar ki bu da iyi bir sonuçtur.
NE GÜZEL UYMUŞ
Ta ezelden böyle yakışıklıdır Şu dağlara kale ne güzel uymuş Bir ah çekse bin dereyi sel alır Aşıklara çile ne güzel uymuş
Kırmızıya beyaz, karaya sarı Bataklığa sinek, çiçeğe arı Yaz gününe güzü, kışa baharı Kuru toprak sele ne güzel uymuş
İnsanlar insana hayvanlar soya Sular enginlere selvi ovalara Güzele kalem kaş çirkine boya Sivri tırnak kele ne güzel uymuş
Arsıza ahlaksız hırsıza tasa Canbaza enayi bankaya kasa Mazluma kol-kanat suçluya ceza Namusuza hile ne güzel uymuş Dünyada pay olmuş tavşana tazı Arslana çarçakal kurtlara kuzu Mahzuniye derdi Şerife sazı Parmakları tele ne güzel uymuş
DELİ TÜRLERİ
Çeşit çeşit deli vardır erenler Ala deli kızıl deli mor deli Deliynen sohbet etmek kolaymı Aksi deli sakar deli tor deli
Bir deliye sen delisin denilmez Zehirler yenilir deli yenilmez Elden ele alınıp da konulmaz Uyuz deli yalaz deli kör deli
Mahzuni şaşmıştır deli elinden Sakın gitmen delilerin yolundan Deliler ayırır hakkı kulundan Şeytan deli merdan deli pir deli
OSMANLI VE TÜRKLER
Bin yıllık bir hasta inler şurada Ne doktor bulunur ne çıban biter Dört mevsim boş geçer bu güzel kırda Ne çiçek ekilir ne fidan biter
Vicdan adaleti kurulmadıkça Haksız hak yolundan görülmedikçe Mebus köylü gibi yorulmadıkca Ne adalet bakar ne vicdan biter
Marangoz çalışır kapısı yoktur Berberin sakalı herkesten çoktur Çalışan aç gezer soyanlar toktur Ne adavet kalkar ne düzen biter
Size derim size duyun insanlar İnsanı asıpta zevkeden canlar Dört yanımda hücum etti hayvanlar Ne Mahzuni korkar ne sözü biter
VERGİ KAÇIRANLAR
Mısır satıyordun iki yıl evvel Gardaş defineyi nereden buldun? Baktım defterine vergi ne gezer Gardaş defineyi nereden buldun?
Haber verse idin müzemiz vardı Kumandan kaymakam kazamız vardı Yoksa muhtarımız azamız vardı Gardaş defineyi nereden buldun?
Okuma görmedin kırk sene yattın Bir ekmeğe kırk yıl taklalar attın Eroinmi sattın esrarmı sattın Gardaş defineyi nereden buldun?
Seni de beni de gören Allahtır Alın teri bütün terlere Şahtır Devlet parasını çalmak günahtır Gardaş defineyi nereden buldun?
Mahzuni Şerife inanmazmısın Ben yanarım daim sen yanmazmısın İnsanım demeye utanmazmısın Gardaş defineyi nereden buldun?
DÜZENE TEPKİ
Gene it dilinden çaldı makamlar Çok ayılar göbek attı hırsınan Çayırın harmanı çıktı bakalım Uyuz beygir şaha kalktı tırsınan
Kolay kolay çıkmaz bu tahtanın cilası Temeli bulaşık oldu olası Bizim başımızın böyle belası Özel gelmiş mektebinen kursunan
Gizli pazarlığın yahşi rızası Ne bir tesadüftür ne iş kazası Çok yamandır doğru sözün cezası Tepem ezer tırpanınan örsünen
Mahzuni Şerifim necidir neci Yaktı sinemizi hacoğlu hacı Züğürt ah eder fakat zenginin piçi Avrupaya gider gelir forsunan
Ozanın Hukuk ve karanlık yazısında ve yüz yıllardır, ülkemi karanlıklarda kıvrandıran, fanatik, tutucu, gerici, ilkel yobaz ortaçağ fesatlığının, bağnaz, seri kolu kırılsın. İnsanlarımızı diri diri toprağa gömen, canlı canlı yakan, vuran, kıran, islamı kendi şevhet şirret ve zulüm doyumluklarına koz eden karanlık onursuzluk dağılsınçocuklarımızı henüz 5 yaşındayken alıp onları birer, çağ düşmanı, yurt haini, toplum sırtlanları olarak yetiştiren bütün kapaklı kurs, vakıf, ocak bucaklar, basılmalı deşifre edilmeli sonuçtan ortadan silinmelidir. diyerek insan sevgisinden yoksun olanların insanları nasıl yozlaştırdıklarını ve bunlara karşı nasıl davranılacağını ifade eder. Aşık Mahzuni evrensel bir ozan olduğu kadar bazen bölgeleri ve tek insanları konu yapmıştır. Bu şiirinde kendi köyünde ki insanları komik bir şekilde anlatmıştır.
DURMUŞ Durmuş bizim köyden haber sorarsan Harman kalktı bulgurlar serildi On yedi yıl evvel ölen Hacelli Seksenbir yaşında geri dirildi
Kömsük Hasan İnek alıp satıyor Kasım harmanında düğün tutuyor Çin Mehmet yatağa düştü yatıyor Bir acaip kulakları gerildi
Götürdüler İbiklerin Tulayı Kel muhtara sövdüğünden dolayı Kır Bekir bilmeden atmış kalayı Çok acaip yerinden serum verildi
Üç it tuttu Yahyaların Hasanı Toz ediyor o geceye basanı Bizim Yusuf değiştirmiş lisanı Laf ederken kırım kırım kırıldı
Mahzuni bu kadar işte Durmuşum Selam edip hatırını sormuşum Gece olmuş geç farkına varmışım Sığır geldi sıpaları derildi
TAVŞAN
Bana tavşan eti yermisin derler Çok yalanlar yedim tavşan nedir ki Karanlık sofrada karanlık mecliste Kör yılanlar yedim tavşan nedir ki
Hayli geçtim felek denemesinde Her çoban bilinmez kaval sesinden Koyun kılığından pis memesinden Süt salanlar yedim tavşan nedir ki
Hayvanın hayvandan asili varmıdır Hayvan hayvan doğar başka varmıdır Tavşan cennetlikte domuz gavurmudur Nice canlar yedim tavşan nedir ki
Mahzuni insana doğrusu gerek Yapabilirmisin toptakta çörek Dinli dinsiz gavur müslim diyerek Çok canlar yedim tavşan nedir ki
Mahzuni Şerif`in bu şiirinde bariş, hoşgörü ve katıksız bir hümanizm vardır. İnsanları birbirine düşüren senlik benlik davalarında insan öldürmenin haklı bir tarafı olmayacağını, toplumsal olaylarda bile insanı öldürmek, insanı haklı kılamazı vurgular
SINIFSIZ BİR OKUL KURULMUYOR Kİ
Boşa döğüşmeyin bizim yiğitler Sizi vurduranlar vurulmuyor ki Kim bilir nerde hangi koltukta Kömürde tarlada yorulmuyor ki
Aynı baba dölü ölen öldüren Ölenle öldüren iti güldüren Yokmu idi bunu size bildiren Vur diyenler burda görülmüyor ki
İşçiyi işçiye düşüren zalim Boynumuzda boza pişiren zalim Bu kadar bardağı taşıran zalim Gözümüz önünde serilmiyor ki
Yeni adı çıkmış sağ ile solun Tarihte borcu yok kullara kulun İki yanı birdir yaptığın çulun Bilirsin ölenler dirilmiyor ki
Mahzuni der nedir hakkın davası İnsana benzermi köpek mayası Tükensinde bitsin bu sınıf kavgası Sınıfsız bir okul kurulmuyor ki
Bu türküsünde sistem tarafından cahil bırakılan toplumu anlatmak istiyor.
GÖREYDİM
Ah ne olur bizim köyde Herkesi okur göreydim Altmışı bulmuş babamda Bir günlük fikir göreydim
Dindiren yokmu acımı Süren yokmu ilacımı Köyde on yaşlı bacımı Kilimler dokur göreydim
Demeyin ki ne var bunda Kanlı kılıç durmaz kınında Elbistanın ovasında Gömüşle bakır göreydim
Bitmez kadere inandık İnandıkta hep biz yandık Hep şükürü biz öğrendik Bir beyden şükür göreydim
Sanmayın Mahzuni caydı Uydu ise hakka uydu Bütün fakirler doyaydı Kendimi fakir göreydim
Yine bir türküsünde toplumun sırtında geçinen ve onları sömüren para babalarına, tefecilere, talancılara protestosunu dile getirir.
DOKUNMA KEYFİNE YALAN DÜNYANIN
Dokunma keyfine yalan dünyanın İpini eline dolamış gider Gözlerimin yaşı bana gizlidir Dertliyi dertsizi sulamış gider
Kimi hızlı gider uzun yol tutar Kimi altın satar kimi pul yutar Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar Kimi parmağını yalamış gider
Mahzuni bu nasıl yazı Mahzuni Bazen Şerif olur bazen Mahzuni Yurdundan anasız kuzu Mahsuni İnsanlık ardından melemiş gider.
GÜZEL DOSTUM
Güzel dostum aramızda senlik benlik olurmu Neden gönül sarayımı tahrumar ettin böyle Bilirsin ki virane de hanedanlık olurmu efendim Bir nefes alayım derken bin zarar ettin böyle
Aman aman aman güzel efendim efendim İkrarım sana çok ezel efendim tabibim Mevsim gitti sonbahara ulaştı Seller susukun bağlar gazel efendim
Ey Mahzuni sevdiğimin sözünü ferman gördüm Nice çöllerde dolaştım susuz değirmen gördüm Ayaklarına yüz sürdüm elini derman gördüm efendim Kaldırıp vurdun sineme Zülfükar ettin böyle
ARARLAR BENİ
Güvenme dünyada malım var diye aman aman Acep insanmıyım sorarlar beni aman aman Halımdan anlamaz cahiller niye aman aman Her biri bir yanda yorarlar ( kırarlar)beni beni beni Efendim beni beni yorarlar beni beni
Hoşlar meclisine girdim hoşlandım aman aman Aşkın ateşine düştüm haşlandım aman aman Dallarımdan meyve verdim taşlandım aman aman Ya niçin gövdemden kırarlar beni beni beni Efendim beni beni kırarlar beni beni
Döndü gitti hak yolunu övenler aman aman Pişman olup dizlerini dövenler aman aman Bir lokmaya yüzbin kere sövenler aman aman Nerdesin Mahzuni diye ararlar beni beni beni Efendim beni beni ararlar beni beni
Aşık Mahzuni Şerif toplumsal olaylar karşısında duyarlılığını yetirmemiş aksine olayların üzerine gitmiş ve sorgulamıştır. Bunları türkülerine taşımış ve bu türküleri tüm topluma mal olmuştur. METİN GÖKTEPEYE
Çağlayanın alemi Çaresizin selamı Metinim şehit olmuş Kana batmış kalemi
Yaz Metinim gene yaz Yüreciğin var olsun Sana vuran zalımın Kolu kökten kırılsın
Panzer gelir uzaktan Düdüğün çala çala Metinim can veriyor
Yaz Metinim haberin Artık olan oldu de Vay benim memleketim Bak kimlere kaldı de
Mahzuni yanar ağlar Eli kalem tutana Hani söz vermiştiniz Ankarada yatana
Yaz Metinim gene yaz Yüreciğin var olsun Sana vuran zalımın
Gözleri dola dola
AHMET KAYAYA
Ağladıkca bahar oldu dağların Toprağına küsme Ahmet geri gel Gurbet eller burdan güzel değildir Yaban elde esme Ahmet geri gel
Gelemezmisin, dönemezmisin Gözüm niye üzgünsün gülemezmisin
Kolay değil gurbet elin yarası Yoktur bizim ile onun arası Bu memleket bize ata mirası Hemen ümit kesme Ahmet geri gel
Gelemezmisin, dönemezmisin Gözüm niye üzgünsün gülemezmisin
Mahzuni barışın yoluna kurban Ahmet mızrabına teline kurban Hangi dil bilirsen diline kurban Sen yeterki susma Ahmet geri gel
Gelemezmisin, dönemezmisin Gözüm niye üzgünsün gülemezmisin
AŞIK MAHZUNİNİN DİNİ KİMLİĞİ
Yukarıda anlattığımız AŞIK MAHZUNİnin dünya görüşü bölümünde ozanın kendi sözlerinde dinlemiştik. Ben Alevi bir aileden gelme olduğum için kök kültürümde Alevilik-Bektaşilik yatar. Siyasi rengime gelince ben demokrat ve solcuyum. Ancak insan sevgisi din anlayışımda en büyük isimdir. demişti. Yine kendisi Ben doğada bulunan her canlının içinde seçkin bir yeri olan insan sıfatında dünyaya geldiğim için, hep bununla gurur duydum, Hayatımda tek din taşımadım, insan tarihinde gelmiş geçmiş bütün dinlerin hepsinden birer parça yaşadım. Gün oldu yedi dinli, gün oldu dinsiz gezdim. Somut olarak söyleyebilirim ki insan sevgisi benim öz dinim oldu. Hiç bir mezhebi kendime yön olarak tahin etmedim. Zira mezhepler benim indimde, tarihi hikayecilikten öte olmadı. Ancak Ehlibeyte gönül verdiğim ve Ali evladına bel bağladığım doğrudur. Bu da sadece tarihe verdiğim önemden ileri gelmektedir. Ben insanları sevmekten hiç fire vermedim der. Aşık Mahzuni Şerif yine kendisi ile yapılan söyleyişide din konusunu eleştirir, dini insanlar üzerinde bir baskı aracı olarak kullananlara karşı çıkmış, dinin baskı aracı olarak kullanıldığı zaman toplumun cahil ve bilimden yoksun kalacağını vurgular, din korkusu onların üzerinde bir balyoz gibi eksik edilmemiştir. Tabi bu yöntemle de güçlüler ilmin gerçeklerinden faydalanırken, sömürülen ve çalışan kesim uyutularak hergün daha dindar, daha üfürükcü, muskacı bir terkibi hurafeyi benimsemiştir. Tek neden kültür ve bilim olayıdır.
KİM NEYE GÜVENİR
Haydarı Kerrarı sevmeyen adem Yüzbin hac eylese boşa güvenir Ehli-beyte gönül vermeyen adem Ne yazık ki dört duvar taşa güvenir
Sofular duaya, soysuzlar şere Pirler mürşitlere, talipler Pire Sadıklar arife, ahmaklar köre Aşıklar gözünde yaşa güvenir
Evliyası bitmez Anadolunun Derdi mi tükenir derviş yolunun Kırar kanadımı Hakkın kulunun Cahil cenneteki kuşa güvenir
Gerçekler gerçeği gerçekce över Pişman binamazlar bağrını döver Dünyada Ademin kuluna söver Ahirette mübarek naşa güvenir
Der Mahzuni Şerif gördüğüm yurtlar Gezip dolaştığım ovalar sırtlar Yaz gününde kuzu koymayan kurtlar Gizlenirim diye kışa güvenir
Aşık Mahzuni Şerifin kurucu üyesi olduğu ve daha sonra Yönetim Kurulunda da görev yaptığı Hacı Bektaş Veli Vakfı Ankarada Cemevi temelini atar ve inşaat başlar. Mahzuni eşi Fatmaya orada çalışanlara hergün yemek yapmasını söyler ve birlikte yemekleri götürürler. Eşi kendisine Ne var bunda sanki babanın evini yapıyorsun diye takılır. Mahzuni sinirlenir evet babamın evini yapıyorum diye cevap verir. Ayrıca Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Merkezi Disiplin Kurulu başkanlığını da yapmıştır. Geçmiş tarihte yaşamış ozanlarımızın deyişleri, duaz-ı İmamlar bugün cemlerimizde söylenir. Ama Mahzuni Şerifin eserleri kendisi hayatta iken de var olması gereken yerlerde yerini almış ve gençlerimiz onun semahlarıyla semah dönmektedir. Deyiş ve Duazı İmamları cemlerimizde çalınır ve söylenir.
KIZILBAŞIM
İster sövün ister asın Hakka şükür kızılbaşım Sevmem ikilik dünyasın Hakka şükür kızılbaşım
İkrar verdim dönmem geri Bundandır adım serseri İnsan olduğumdan beri Hakka şükür kızılbaşım
Benden yakın Allah bana Her sözü bismillah bana Kem düşünmek günah bana Hakka şükür kızılbaşım
Baştan kızılbaş Alidir Alinin yolu uludur Biri de Bektaş Velidir Hakka şükür kızılbaşım
Mahzuni aktım çağladım Hakka vardım adım adım Başıma kızıl bağladım Hakka şükür kızılbaşım
ÖZELEŞTİRİ
Ahmak gönlüm ne gezersin yabanda Şu iki cihanı sen sende ara Boşa tur dağını gezip dolaşma Musayı Çobanı sen sende ara
Kötü kişi yoktur dünya yüzünde Herkesin mertliği kendi gözünde Herkesin Yeziti kendi özünde Ol Şahı Merdanı sen sende ara
Bundan sana nedir erenler ermiş Ermiyen dünyada yani ne görmüş Dinle Hacı Bektaş Veli ne demiş Derdine dermanı sen sende ara
Mahzuni Şerifim hakka gel hele Hakka gelmiyenler düşermi yola Damlayınan düşek ulu bir göle Ummanı deryayı sen sende ara
DUAZ-I İMAM
Üryan büryan vardım pir dergahına Medet ya Muhammet Ali diyerek Gönül verdim gönül şahlar şahına Hünkar Hacı Bektaş Veli diyerek
İmam Hasandır hubların başı Hüseyin der akar gözümün yaşı İmam Zeynel sabredenin yoldaşı Ağlasam gülerler deli diyerek
Fehlim gıblegahım Muhammet Bakır Kırkların bağında bülbüller şakır Caferi Sadıka talibim şükür İkrar verdim ikrar beli diyerek
Musai Kazımdır mazlumlar şahı Aliyü Rızadır şahın ervahı Şah Taki Nakiye çekerim ahı Oniki imamın gülü diyerek
Hasanül Askeri ol Ali aba Muhammet Mehtiye mestü merhaba Serin koymuş serin Mahzuni baba Yol Muhammet Ali yolu diyerek HÜ HÜ HACI BEKTAŞ
Bütün evren Semah döner Hü hü Hacı Bektaş dost Gökyüzünde delil yanar Hü hü Hacı Bektaş dost
Biz acıyı bal eyleriz Hakkımız helal eyleriz Bize Bektaşi can derler Gidersek hakka gideriz dost
. Gökyüzünde uçan turna . Hü hü Hacı Bektaş dost Feryadı Şahlar Şahına Hü hü Hacı Bektaş dost
Hor olanı hoşlarız biz Hak diyerek başlarız biz Şeytan yaklaşamaz bize İkiliği taşlarız biz dost
İlimsiz yol karanlıktır . Hü hü Hacı Bektaş dost Bizde küsmek yaranlıktır Hü hü Hacı Bektaş dost
Mahzuni ünümüz bizim Bulunmaz kinimiz bizim Cahil bize dinsiz demiş Sevgidir dinimiz bizim dost
Aşık Mahzuni özgürlükten, demokrasiden, barıştan, insan haklarından ve laiklikten yana olan çağdaş, devrimci bir ozandır. Bu nedenle Türkiyede bulunan şeriatcı ve yobazlarla mücadele etmiş ve bunu sanatına taşımıştır. Ancak ozanın bu tavrı seriatçılarla birlikte bazı yobaz Alevileride rahatsız etmiş ve Mahzuniyi dinsiz olarak algılarlar.
Dostlar ben allahı inkar etmedim Bu şekilde hayvan kalana çattım Şeriatı savdım yere yatmadım Gösterişe namaza kılana çattım
Arapca değildir Allahın dili Allah evini yapmaz Allahın kulu Camiden geçer mi cennetin yolu Burda cehnemlik olana çattım
Mahzuniyim daha ötesi varmı İbrişim elliler çelik bükermi Ben bir canım diyen can yakarmı Böyle bir görünmez plana çattım
Ne sakal ne bıyık dosta yetirir Ne dua ne telkin canlar bitirir Ne muska ne divit hakka götürür Ben canlı içinde yalana çattım
SOFTAYA SORULAR
Hocam gelmiş bana sualler sorar Bu kürreyi arzın binası nedir? Bir gelin oturur güneş yüzünde Elinde kınası yüzüğü nedir?
Hangi çarmıh tutmuş bizim İsayı Bilirsiniz dili yanmış Musayı Tur dağına götürürken asayı Onun konuştuğu Sinası nedir?
Mevlam bizi bir hamurdan yoğurmuş Adem olun diye durmuş çağırmış Meryem babası yok çocuk doğurmuş Onun babasının anası nedir?
Der Mahzuni Şerif bitsin bu acı Neydi Zekeriya Nebinin tacı Hocamın korktuğu Tuğba Ağacı Tuğbanın döktüğü danesi nedir?
Aşık Mahzuni Şerif örgütlülüğe önem verdiği için yukarıda da anlattığımız gibi PSKD Genel Merkezi Disiplin Kurulu Başkanlığı ve Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı kurucu üyeliğini ve Genel Başkanlığını yapmıştır. Bu dernekler içerisinde çıkar amaçlı hareket edenlere, Aleviliği başka amaçlarda kullanmak isteyenlere karşı çıkmış ve bunları eleştirmiş ve türkülerini söylemiştir. Bir yandan laik, özgürlükcü, parlamenter bir Cumhuriyet, öbür yandan bu cumhuriyete düşman, gizli kuran kursları, ilegal islami kuruluşlar, şeriatcılık ismi altında fanatik, totaliter baskıcı bölücü yuvalanmalar. Daha başka bir yandan da birbirine düşman edilmek istenen devrimci, Atatürkçü, yurtsever Alevi örgütleri. Daha neler neler fakat bilmem söylesem mi siylemesem mi?. diyerek tepkisini böyle dile getirir.
DİYE DİYE Sinemi zalime açtım Vur diye vur diye Divane gönlümden kaçtım Dur diye dur diye
Kendi kendime darıldım Taze daldan kırıldım Nice yılana sarıldım Var diye var diye
Aynalar yüzüme küstü Yaradan özüme küstü Tabipler gözüme küstü Kör diye kör diye
Mahzuni düştüm ağladım Baharda çoştum çağladım Çok cahile bel bağladım Pir diye pir diye
FIRILDAK ADAM
Yüz karası bu alemin düşkünü Baykuş gibi viranede işin ne Cemlerin şeytanı yollar düşkünü Ey utanmaz meyhanede işin ne
Fırıldak adam Ben seni nedem Gelme dergaha Hainsin madem Zalimsin madem
İkrar verdin ikrarını çiğnedin Hayatında helal lokma yemedin İnsanım demedin kulum demedin Hacı Bektaş Mevlanada işin ne
Açtın Mahzuniye yürek yarası Dünyanın fitnesi yüzler karası Süfyanın torunu Mervanın hası Hüseyinde kerbelada işin ne
BOŞUMUŞ
Ey erenler bir kamile danıştım Er olana edep erkan hoşumuş Kalırsa dünyada insanlık kalır Kuru hayal fani dünya boşumuş
Ufacık pınardan ceyhan olurmu Ta ezelden karga şahan olurmu Vefasız dostlardan derman olurmu Adem aslı asıllara başımış başımış
Dünyada delinin teki Mahzuni Yaktı seni içindeki Mahzuni Dile kolay bunca yükü Mahzuni Yıllar yılı taşımış taşımışda taşımış
ÇEŞMİ SİYAHIM
İşte gidiyorum çeşmi siyahım Önümüze dağlar sıralansada Sermeyem derdimdir servetim ahım Karardıkca bahtım karalansada
Haydi dolaşalım yüce dağlarda Dost beni bıraktı ah ile zarda Ötmek istiyorum viran bağlarda Ayağıma cennet kiralansada
Bağladın gönlümü (haydar) zülfün teline Sen beni düşürdün elin diline Güldün Mahzuninin berbat haline Mervanın elinden parelensede
PARANGALAR
Parangalar çiçek açtı kolumda Kanlı zalim güler eğlenir şimdi Devriyeler gezer oldu yolumda Obamızda kara bağlanır şimdi
Düşler dolar parmaklığın ardında Bir gönüldür hasret kalmış yurduna Yem yem oldum şu dağların kurduna Belki aramızdan ağlanır şimdi
Der Mahzuni Şerif geçen ayların Vefası kalmadı zülfü yayların Baharda günahı olmaz çayların Dereler coş eder çağlanır şimdi
NEM KALDI
Parsel parsel eylemişler dünyayı Bir dikili taştan gayrı nem kaldı Dost köyünde ayağımı kestiler Bir akılsız baştan gayrı nem kaldı
Padişah değilem çeksem otursam Saraylar kursamda asker yetirsem Hediyem yotur ki dosta götürsem İki damla yaştan gayrı nem kaldı
Arsız arsız diye arsız ettiler Yerimi aldılar yersiz ettiler Beni aç koydular hırsız ettiler Sermayemde suçtan gayrı nem kaldı
Ali görünenler osman çıktılar Şimdi ettiğine pişman çıktılar Eski dostlar bize düşman çıktılar Bir kaç tane puşttan gayrı nem kaldı
Mansuni Şerifim çıksam dağlara Rast gelsemde avcı vurmuş marala Doldur tüfeğini benim yarama Bir yaralı döşten gayrı nem kaldı
HACI BEKTAŞ SEMAHI Değişmek istemem bin peygambere Yarap dertlilerle bir eyle beni Girmem cennet için cem kuranlara Sitem deryasında sır eyle beni Haydar haydar haydar sır eyle beni Ali Ali Ali sır eyle beni
Canan denen cezayı bırakma tende Cemsiz dem sürmeyin fani dünyada Eski ziynet ile yeni zindanda Mesti merdan ile nur eyle beni Haydar haydar haydar nur eyle beni Ali Ali Ali nur eyle beni
Yaralarım derin muhammet sızlasın Hünkar saray alim seni özlesin Bir damlacık kanım kanım Hüseyin desin Hasanın uğruna var eyle beni Haydar haydar haydar var eyle beni Ali Ali Ali var eyle beni
Haydar haydar haydar var eyle beni Ali Ali Ali var eyle beni Kırk yamalı bir hırka giyeyim Pirin deryasında ölüm seveyim Aşkın kazanında semah döneyim Yoktan bilmeyenden var eyle beni Haydar haydar haydar var eyle beni Ali Ali Ali var eyle beni
Mahzuni Şerifim dosta aittir Aşkım Hüseyindir nefsim Alidir Çoban eyle beni beni çileler güttür Abdal (Fakir) Musalara tur eyle beni Haydar haydar haydar tur eyle beni Ali Ali Ali tur eyle beni
VASİYETİM
Ben ölünce sevenlerim toplansın Ağlamayıp benim sesim çalsınlar Dualar etsinler kendi dilimden Gökyüzüne kızıl ışık salsınlar
Ankarada yüklesinler dengimi Berçenekte başlatmışım cengimi Nevşehire taşısınlar rengimi Hacı Bektaş şeyhine dalsınlar
İnanarak gittim yüce Allaha Hüseyinle düştüm ah ile vaha Yanlış imam elin vurmasın daha Bir Seyitle namazımı kılsınlar
Üstüme Bir Ozan Bektaşı yazın Ama yazıları derince kazın Çekem diye şu beş taşın ayazın Ara sıra kışın beni bulsunlar
İki fidan dikin selviden olsun Cemler yapılırken yüreğim dolsun Birde bostan yapıp altında kalsın At yolcular karpuz kelek alsınlar
Yakın kaldı yakın kaldı zamanım İşte gidiyorum kaşı kemanım Benim sevgiydi dinim imanım Sevenlerim beni böyle ansınlar
Can taşıyan canlı mutlaka ölür Değişir dünyadan başka şey kalır Benim kim olduğumu yavrular bilir Eylibey-t dünyasına sahip olsunlar
Mahzuni asalet sözüne doydum İnsanlık adına serimi koydum Ben Aliyi sevdim Ali oğluydum Bütün sevenlerim hoşça kalsınlar
Aşık Mahzuni hayatı boyunca çekmiş olduğu acılara ve işkencelere vücudu dayanmayarak bir çok hastalık geçirir. Beyin kanaması, böbrek yetersizliği gibi. Beyin ameliyatı olur ve 15 Mayıs de Almanya Köln şehrine gelir ve aniden rahatsızlanır fakat artık yapılacak bir şey kalmaz ve sevgili Türkü Babamız 17 Mayıs günü aramızdan bedenen ayrılır ve vasiyeti üzerine Babamın evi dediği Hacı Bektaş Veli Dergahında Çilehane bölümünde 19 Mayıs de toprağa ekilir. Ozanın ilkokul öğretmeni olan ve yörede Aşık Mahrumi olarak tanınan Rahim Kaya Mahzuninin Hacı Bektaşda toprağa verilecek olmasına demek ki orayı hak etmiş sözü ile değerlendirir. Kendisine önder olarak seçtiği Hacı Bektaş Veli yanında sevenleri tarafından ziyaret ediliyor.
KAZAK ABDAL GİBİ
Mahzuni Alevi geleneğinde 7 ulu ozan olarak bilenen ozanları kendine rehber edinmiş, bazen onlara özenmiş, bazen esinlenmiştir. Bu şiirinde Kaygusuz Abdalın Avradını şiirine benzer babasını diyerek tepkisini dile getirmiş.
Bir fakirin hatırını Kıranın da babasını Bizim köye katırını Süreninde babasını
Sahte molla sahte derviş İnsanın ömrünü yermiş Bir kişi yalanla ermiş Erenin de babasını
Parayla diploma alan Haklının hakkını çalan Bizim başımıza plan Kranın da babasını Bizim köyün yolu harap Beyler içer kızıl şarap Doğru söze yanlış cevap Verenin de babasını
Bir avuç pis kabadayı Nerde almış böyle payı Fakirlere prangayı Vuranın da babasını
()
Çaldı bizi taştan taşa Yandık gitti baştan başa Mahzuniyi boştan boşa Yoranın da babasını
AŞIK MAHZUNİ ŞERİF
Şiirin Ustaları ve Halk Ozanları sayfaları için kaynaklar: seafoodplus.info - seafoodplus.info - seafoodplus.info - seafoodplus.info - seafoodplus.info
Yorumlar İçerik yoruma kapalıdır.
|
|