Hızlı Farmakoloji #9" width="" height="" src="seafoodplus.info?feature=oembed" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
İçindekiler
Farmakolojik antagonizma, antagonist ilacın reseptöre dönüşümlü ya da dönüşümsüz bağlanmasına göre yarışmalı ve yarışmasız diye iki şekilde olur (12, 18, 19).
birbirlerinin etkilerini aynı reseptör üzerinden inhibe eden ilaçların etkileşimine verilen isimdir. reseptöre dönüşümlü (reversible) ya da dönüşümsüz (irreversible) bağlanmaya göre yarışmalı (kompetitif) ya da yarışmasız (non-kompetitif) olmak üzere iki şekilde olabilir.
Agonist maddeler nelerdir?
Agonist hücre reseptörlerine bağlanarak hücrede bir tepki oluşturan bileşiklerdir. Agonistler genelde doğal olarak bulunan maddelerin davranışlarını taklit ederler. Agonistler eylem oluşturur, buna karşın Antagonist bileşikler ise bir eylemin oluşumunu engellerler.
İlaç gruplari nelerdir?
Alt kategoriler
yarışmasız antagonizma ne demek? Antagonist maddenin, almacına önceden veya sonradan molekülünde oluşan reaksiyon sonucu dönüşümsüz olarak bağlandığı ve agonistin etkileyeceği almaç sayısı azalacağı için doz-cevap eğrisinin basıklaşacağı zıt yönde olan etkileşme türü, kompetetif olmayan antagonizma.
Yarışmalı Antagonizma, agonist ve antagonist maddenin aynı almaç için yarışmasıyla oluşan ve etkinin yönü ve şiddetinin ortamdaki agonist ve antagonist madde yoğunluğuna bağlı olduğu etkileşme türüdür.
Kompetitif antagonizma ne demek?
1) Kompetitif farmakolojik antagonizma: Asıl ilacın dozu arttırılarak üstesinden gelinebilecek antagonizma şeklidir. Bu antagonizma şeklinde agonist ilaç ile antagonist ilaç reseptöre bağlanabilmek için birbiri ile yarışırlar.
Antagonist insan nedir?
Antagonist, kurguda, ana karakteri (protagonist), engellemekle yükümlü kişidir. Karşı kişi ya da Muhalif düşman olarak da bilinir. Asıl karakterin zıttıdır.
seafoodplus.info Ender YarsanA.Ü. Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dal
Vücut içinde veya dnda bir ilacn etkisi, dieri tarafndan nicel veya nitel olarak deitirilebiliyorsa, bu durumda iki madde arasnda ilaç etkilemesinden bahsedilir. Etkileme olumas için, iki ilacn vücutta ve özellikle etkileme yerinde ayn anda bulunmalar gerektii genel bir kural olarak kabul edilebilir. Ancak, organik fosforlu bileiklerde olduu gibi, bir enzimin etkinliinin dönüümsüz ekilde engellenmesiyle, kalc etkili ilaç, vücutta bulunmasa da, sonradan verilen ilaçlarla etkilemeye girebilir (18, 19, 27, 28, 29).
Hasta bir hayvana iki veya daha fazla çeitten ilaç ayn zamanda verildiinde, amaçlanan etkinin elde edilebilmesi için aralarndaki etkilemenin çeidi önem tar. Bazan, esas ilacn satc etkisini artrmak veya istenmeyen etkilerini azaltmak amacyla, bilinçli olarak, bir ilaç dieri ile birlikte kullanlr. Dolaysyla, belirtilen amaçla birlikte ilaç kullanmlarnda yararl etkilemeler söz konusu olur. Oysa,ilaçlarn bilinçsizce bir arada kullanlmas sonucu ya da hasta hayvanda belli bir ilaçla satma balarken, önceden verilmi ilaçlarn tümüyle vücuttan atlmamas veya enzim etkinliinin engellenmesi gibi etkilerin devam etmesi durumunda, oluan istenmeyen ve tehlikeli etkilemeler farmakokinetik ve farmakodinamik nitelikte iki ana alt grupta toplanabilir. Ayrca, bir de vücut dnda oluan farmasötik etkilemeler vardr (18, 19, 26, 29).
Farmasötik etkilemeler
Ilaçlar vücuda girmeden, vücut dnda iken görülen etkilemelerdir ve ilaçlar arasnda geçimsizlik olarak bilinir. Burada, ilaç dier baz ilaçlarn farmasötik ekilleriyle kartrldnda, ya da biraraya getirildiinde fiziksel ve kimyasal olarak erime, çökme, yükseltgenme, indirgenme veya yeni bir bileik ekillendirme gibi tepkimelere urar. Vücut dnda hekimlerin sebep olduklar farmasötik etkilemelerin çou damar içi (DI) sv tedavisi ya da parenteral ilaç uygulamas srasnda meydana gelir. DI infüzyonla sv verilmekte olan bir hastaya, DI yolla uygulanacak ilacn rezervuara veya rezervuardan damara giden plastik boru içine injekte edilmesi sk kullanlan pratik bir tekniktir. Bu uygulama srasnda DI olarak verilen ilaç hakknda bilgi yetersizlii sonucu, sv iesi veya boru içinde birçok etkileme oluabilmektedir. Örnein tiyopental ve suksinilkolin arasnda bu çeitten geçimsizlik vardr; bunlarn ayn sv içinde kartrlmalar çökmeye sebep olur. Aminoglikozid antibiyotiklerle asilüreidopenisilinler arasnda da benzer bir etkileme vardr. Bir çok ilacn injeksiyonluk çözeltilerinin ayn rngaya çekilmesi çökmeye yol açabilir. Örnein hidrokortizon sodyum süksinat çözeltisi tetrasiklinler, kanamisin ve kloramfenikol gibi antibiyotiklerin çözeltileri ile kartrldnda çöküntü oluur. Bazen, ilaç ie veya plastik boru çeperi ile de etkileebilir; böylece, DI sv tedavisi srasnda rezervuara ilave edilmek suretiyle uygulanan insülin'in %20'si dolama girmeden önce borunun çeperinde tutulabilmektedir (5, 18, 19).
Farmakodinamik Etkilemeler
Bu gurup etkilemelerde, bir ilacn dierinin etkisini azaltmasna veya çoaltmasna göre, antagonizma ve sinerjizme diye adlandrlan iki durum ayrt edilir.
A. Antagonizma
Bir ilacn etkisi dier bir ilaç tarafndan önleniyor, ortadan kaldrlyor veya azaltlyorsa bu iki ilaç arasnda antagonist etkilemeden söz edilir. Burada agonist madde ilaç deilde vücutta normal olarak bulunan bir etkin madde (asetilkolin, noradrenalin, dopamin ve yerel hormonlar gibi) de olabilir. Olu ekline göre üç tür antagonizmadan söz edilir (5, 18, 19).
1. Kimyasal antagonizma: Bu agonistin, antagonist ilaçla kimyasal olarak birlemesi sonucu etkisiz hale getirilmesi olaydr. Kimyasal antagonistlerin çou,çeitli ilaç ve zehirlerle meydana gelen zehirlenme olaylarnn tedavisinde kullanlan ilaçlardr; bu tür ilaçlar için antagonist deyiminden ziyade antidot terimi kullanlr. Dimerkaprol, bata civa olmak üzere, baz metaller (altn, bizmut, arsenik) ile zehirlenmelerde kullanlr. Dimerkaprol molekülünde bulunan iki tiyol grubunun arsenie ve dier baz metallere ilgisi, protein molekülü üzerindeki ayn gruplarn ilgisinden daha fazladr. Böylece, metal atomu dimerkaprol tarafndan protein moleküllerinden koparlr. Oluan metal-dimerkaprol bileii suda çözünen bir maddedir ve böbreklerden kolayca atlr (18, 29).
2. Fizyolojik antagonizma (bamsz antagonizma): Bir ilacn etkisinin, ayr bir reseptör veya mekanizma araclyla aksi yönde etki yapan dier bir ilaç tarafndan azaltlmas veya ortadan kaldrlmasdr. Bu tür etkilemede antagonistlerin her biri tek bana verildiklerinde agonist etkilidirler. Ancak, birinin agonistik etkinlii dierininkine göre ters yönlüdür. Kolin esterleriyle nitritler damarlar geniletirler ve kan basncn düürürler. Bunlarn etkileri, farkl bir mekanizma ile damarlar büzen noradrenalin ve benzeri ilaçlar tarafndan antagonize edilebilir. Barbitüratlar ve narkotik ar kesicilerin solunum merkezini hafif derecede bask altna almalar, kafein ve doksapram tarafndan önlenir. Fizyolojik antagonistler, ayn ilacn farmakolojik antagonistlerine göre daha az seçici etki gösterirler. Bu sebeple, kural olarak, klinikte bir ilacn etkisini önlemek için bir farmakolojik antagonisti seçilir (19, 29).
3. Farmakolojik antagonizma: Ayn reseptörü etkileyen iki ilaç arasndaki antagonizma eklidir. Bu tür etkilemede antagonistin reseptöre balanmas dorudan bir etki oluturmaz. Ama, daha önce deinildii gibi, denge aksi yönde çalan sistemlerle sürdürüldüü için vücutta normal olarak bulunan bir hormon, nöromediyatör veya yerel hormon reseptörünün bir antagonist tarafndan igali, normal agonistin reseptöre balanmasn ve dolaysyla etkisini engelleyerek baz etkilere sebep olur. Farmakolojik antagonizma, antagonist ilacn reseptöre dönüümlü ya da dönüümsüz balanmasna göre yarmal ve yarmasz diye iki ekilde olur (12, 18, 19).
Yarmal antagonizma: Bu tür antagonizmada, agonist ve antagonist ayn reseptör için yarma halindedir. Her iki maddenin de reseptörle balants dönüümlüdür. Antagonizmann derecesi, ortamda bulunan agonist ve antagonist maddelerin moleküler younluklar arasndaki orana baldr; agonistin younluu artrlrsa antagonizma tamamen ortadan kaldrlabilir. Bu tip etkilemede, bir ilacn etkisini engelleyecek olan ikinci ilacn bu etkisini gösterebilmesi ilk ilacn belli bir etkinliinin olmasyla mümkündür. Dolaysyla, antagonist etkili bir maddenin tek bana bir etkinlii yoktur. Bu tür etki ztl olaylarna morfinin nalorfin ve naloksan, sülfonamidlerin PABA, muskarin ve asetilkolinin atropin, vitamin K'nn dikumarol ve histaminin antihistaminiklerle etkilemeleri örnek olarak verilebilir (17, 18, 22, 23).
Aminoglikozid antibiyotikler (streptomisin, gentamisin, kanamisin, neomisin gibi) nöro-musküler kavaklarda nikotinik reseptörleri kapatarak asetilkolinin etkisini engeller ve böylece uyar geçiini önlerler; bundan dolay, bu kavaklarda yarmal olarak uyar geçiini engelleyen d-tubokürarin, pankuronyum ve gallamin gibi ilaçlarn etkilerini önlerler. Dier yandan, linkomisin, klindamisin ve polimiksinler gibi ilaçlar ise süksinilkolin gibi depolarizasyonlu nöromusküler blokan etki oluturan ilaçlarla ayn yönde etkileme yaparlar. Keza, eter, halotan, metoksifluran ve enfluran gibi maddeler son maddenin kaslara yönelik etkisini güçlendirirler. Asetilkolin esteraz''n (AkE) etkinliini engelleyen neostigmin, depolarizasyonsuz nöro-müsküler blok yapan ilaçlarn etkisini tersine çevirmek için kulanlrken, depolarizasyonlu blok yapanlarn etkinliini artrr ve böylece tehlikeli etkilemelere sebep olur (14).
Yarmasz antagonizma: Bu olayda antagonist molekülleri, reseptör ile kovalent olarak dönüümsüz bir ekilde balanrlar. Baz antagonistler arasndaki etkileme balangçta yarmal nitelikteyken, moleküllerinde oluan kimyasal dönüme ile sonradan yarmasz ekle dönüür. Yarmasz antagonizmada, antagonistin younluu önemlidir, younluun artmasna paralel olarak agonistin etkileyecei reseptör says azalr ve agonist beklenen etkisini gösteremez (18, 19). Farmakolojide bu tip etkilemelerin örnekleri azdr; fenoksibenzamin-alfa adrenerjik reseptörler ve suksinilkolin nöro-müsküler kavaktaki nikotinik reseptörler arasndaki etkilemeler bunun balca örnekleridir (14).
B. Sinerjizma
Bir ilacn etkisinin dieri tarafndan artrlmas sinerjizma olarak tanmlanr. Sinerjizma, oluan etkinin derecesine göre iki ekilde olur.
Aditif etkileme (summasyon, ilave etki): Ayn etki türünü meydana getiren iki ilaç, belli doz oranlarnda verildiklerinde, oluturduklar toplam etki, bunlarn ayn dozlarda tek balarna verildikleri zaman yaptklar bireysel etkilerin cebirsel toplamna eit olmas durumudur. Bu tanmlamaya göre aditif nitelikte sinerjizma gösteren ilaçlar için u iki durum söz konusudur: a. Iki ilaç eit-etkin dozda birlikte verildiklerinde oluturduklar etki bunlarn tek balarna iki kat dozda verildikleri zaman oluturduklar etkiye eittir; b. Iki ilaç eit-etkin dozlarnn yarsna eit dozlarda birarada verildiklerinde yaptklar etki, bunlarn eit-etkin dozda tek balarna verildikleri zaman yaptklar etkiye eittir. Ilave tesir, ilaçlarn istenen etkileri yönünden olduu kadar, istenmeyen etkileri bakmndan da önem tar (12, 18, 27).
Potansiyalizasyon (etki güçlenmesi): Iki ilacn birlikte kullanlmasyla oluan etkinin iddeti kendi bireysel etkilerinin toplamndan fazla ise sinerjizma olay potansiyalizasyon tipindedir. Bu olayda iki ilacn da etkin olmas gerekmez; aditif etkilemeden farkl olarak,tek bana etkisiz olan bir ilaç, etkin bir ilaçla birarada verildiinde onun etkisini güçlendirebilmektedir. Etki güçlenmesi olay daha çok farmakokinetik etkilemelere bal olarak görülür. Bir ilaç, dierinin reseptörlerinin skln artrmak suretiyle de etkisini güçlendirebilir. Örnein tiroksin ve liotronin tedavisi kalpte beta-adrenerjik reseptörlerin skln artrr; bu durum adrenalin ve benzeri ilaçlarn kalpteki uyarc etkilerini artrr (8, 17, 19, 22).
Etki güçlenmesi olayna örnek olarak a. AkE'n etkinliini engelleyen maddelerin asetilkolin ve dier kolin esterlerinin etkilerini güçlendirmeleri b. Monoamin oksidaz (MAO) tarafndan vücutta büyük ölçüde etkisiz hale getirilen tiramin, efedrin ve benzeri feniletilamin türevlerinin etkileri MAO'nn etkinliini engelleyen ilaçlar (deprenil, klorjilin) tarafndan güçlendirilir. Ayrca, sülfonamidler-trimetoprim, ampisilin-sulbaktam, kloksasilin-klavulonik asit arasndaki etkilemeler de bu türün örnekleridir (8, 18, 27, 29).
Farmakokinetik Etkilemeler
Bunlar iki ilaç arasnda emilme, biyotransformasyon (BT), dalma ve atlma noktalarnda meydana gelen etkilemelerdir.
A. Emilme düzeyindeki etkilemeler: Bir ilaç dierinin, uyguland yerde emilme hzn, orann ve sonuçta da onun vucut svlar, dokular ve etki yerindeki younluunu deitirerek etkinliini azaltabilir veya artrabilir. Bu tür etkilemeler önceden tahmin edilemeyen ya da, tahmin edilebilir nitelikte olmalar yannda, isteyerek oluturulan etkilemeleri de (örnein yerel anesteziklere adrenalin, fenilefrin gibi sempatomimetik ilaçlarn katlmas) kapsarlar. Emilme düzeyindeki etkilemeler u mekanizmalarla ortaya çkar (6, 13, 18, 19).
Mide barsak hareketlerinin artrlmas veya azaltlmasna bal olarak ilaçlarn, geçi süresi üzerinde deiiklikler ekillenir. Antikolinerjik ilaçlar, adrenerjik ilaçlar, nöroleptikler, antihistaminikler ve opioid grubu ar keseciler mide barsak kanalnn hareketlerini azaltrlar. Kolinerjik ilaçlar, metaklopramid, antasidler ve baz sürgütler ise tersine bu kanaln hareketlerini artrrlar. Azdan verildikten sonra mide barsak kanalnda parçalanp dalmas gereken ilaçlar için bu kanaln hareketlerinin azalmas emilmelerini kstlayc bir faktör olarak etkirken, sv ilaçlar için emilmeyi artrc yönde etki yaparlar. Mide-barsak kanal pH'snn deimesi de ilaçlarn emilmesi üzerinde etkilidir. Iyonize molekül oran düük olduundan, asidik ilaçlar mideden, bazik ilaçlar da barsaklardan daha kolay emilirler. Antasidler ve H2-reseptör blokörleri (simetidin gibi) mide pH'sn yükseltir; dolaysyla, buradan emilecek ilaçlarn iyonlama oran artar ve emilmeleri azalr (14, 19).
Ayn tama sistemiyle emilen ilaçlar birarada verildiinde, birinin emiliminde azalma ekillenecektir. Fenitoin ile folik asit; neomisin ile glukoz; tiamin, demir ve vitamin B12 arasnda bu çeitten etkilemeler görülebilir (12).
Barsak mukozas üzerinde istenmeyen etkileri olan ilaçlarn etkisiyle de emilme olaynda bozukluklar ekillenir. Böyle maddeler arasnda, kloramfenikol, neomisin ve tetrasiklinler saylabilir; bu maddeler barsak mukozasnda, villuslarn saysnda ve uzunluunda yaygn ykmlamalar içeren bozukluklar yaparlar. Geni etki spektrumlu antibiyotiklerin kullanlmas srasnda sindirim kanalndaki mikroflorann deimesiyle de özellikle B ve K vitamini sentezini gerçekletiren bakteriyel florada ciddi azalma oluabilir (18, 19, 29).
Sindirim kanalnda etkileime girerek birbirlerinin emilimini azaltan ilaçlara u örnekler de verilebilir. Tetrasiklinler ve florokinolonlarn emilimi, ortamdaki iki ve üç deerli katyonlarn (Ca++, Fe++, Al+++) etkisiyle azalabilir. Ayrca, antasidler tetrasiklinlerin emilimini azaltr. Kaolin, etkin kömür, kolestiramin gibi maddeler baz ilaçlarla balanarak onlarn emilimini kstlar. Örnein kaolin içeren sürgün önleyici ilaçlar linkomisin ile birlikte verildiinde, bu maddeler antibiyotiin emiliminde azalma yaparlar. Lignokain veya propranolol gibi maddeler izoprenalin ile birleerek mide barsak kanalndan emilmeyen ekle dönüürler. Ayrca, antasidler digitoksin'in biyoyararlanmn %25 orannda azaltr (9, 10, 14, 12, 19, 26).
B. Dalm düzeyindeki etkilemeler: Herhangi bir yolla vücuda giren ve dolama geçen ilaçlar, bata albumin olmak üzere, a 1-asid glikoproteinler, lipoproteinler ve gama globulinlere balanarak tanrlar; çok az ise serbest halde bulunur. Bu durumda plazmada ayn yere balanarak tanan ilaçlar arasnda yar meydana gelir. Sonuçta, bu noktalara ilgisi fazla olan ilaç dierinin balantsn çözerek yerine geçer. Plazma proteinlerinden albüminlere asidik karakterli ilaçlar daha fazla ilgi gösterir; buna salisilik asit türevleri, barbitüratlar, varfarin, teofilin, tolbutamid ve sülfonamidler yüksek düzeyde balanrlar. Bu tür etkilemeler, yerinden kovulan ilacn vücuttaki dalm hacminin küçük ama plazma proteinlerine balanma orannn yüksek olduu hallerde özellikle dikkati çeker. Bu türden etkilemenin en iyi örnei dikumaroldur. Bu madde plazma albüminine % orannda balanr; ama, plazma proteinlerine ilgisi daha fazla olan bir madde dikumarolu yerinden ayrarak plazmadaki serbest dikumarol miktarn yükseltir. Bu oran %98'e indiinde bile vücutta önceden kestirilemeyen iç kanamalar ortaya çkar (2, 7, 8, 21, 22, 24, 30).
Dalma düzeyindeki etkilemelere dier örnekleri de unlardr; fenilbutazon veya sülfapirazol ve sülfafenazol gibi uzun etkili sülfonamidler, sülfonilüre bileikleri ile birlikte verilince sülfonilürenin kan ekerini düürücü etkilerinde artma ekillenir. Vitamin K, sülfonamidler, penisilin, aspirin ve dier asit nitelikli ilaçlar yeni domularda ve yavrularda plazmada bal halde bulunan bilirubini serbest braktrarak ölüme kadar varabilen etkilemelere yol açarlar. Sülfinpirazon ve salisilik asit plazma albuminine yüksek oranda balanan uzun etkili depo sülfonamidleri buradan ayrarak etki sürelerini ksaltrken etki güçlerini artrrlar (2, 18, 19).
C. Biyotransformasyon (BT) düzeyindeki etkilemeler: Bir ilaç, dierinin BT'unu salayan enzimlerin sentezini artrarak veya azaltarak, vücut svlarndaki dalmn, etki süresini, iddetini ve etki yerindeki younluunu deitirebilir. Karacierde ilaçlarn metabolize edilmesinden sorumlu en önemli enzim grubu mikrozomal enzimler (ME)'dir.
BT düzeyinde etkili olan ilaçlardan bazlar enzimlerin sentezini artrr. Uyarlan enzim tarafndan metabolize edilen dier ilaçlarn etkisi bu sayede azaltlm olur. Bir ilaca (alkol, fenilbutazon gibi) uzun süre maruz kalnmas, dier maddeler yannda, kendi BT'nuna giren enzimlerin sentezini de artrabilir; bu olay otoindüksiyon olarak bilinir. Bu durum ilaca kar tolerans gelimesinde önem tar (18).
Bir ilacn uygulanmas, onun ykmlanmasnda görevli enzimi uyaran ikinci bir ilacn devaml alnmas srasnda yaplrsa, daha sonra ikinci ilacn kesilmesi halinde birinci ilacn etkisinde artma meydana gelir. Bu durum özellikle satm güvenlii dar olan ilaçlar için önemlidir. Karsinojenik nitelikteki maddelerin BT'larnn hzlandrlmas böyle maddelerin etkin olmayan metabolitlere çevrilmesi yönünden önemlidir. ME sentezindeki artn farmakolojide en önemli sonucu etkinlii artan enzimle BT'unun hzlanmas sonucu ilaçtan beklenen yararn istenilen ölçüde olmamasdr (12, 18, 19).
Bir ilaç dierinin BT'nuna giren enzimin etkinliini ortadan kaldrabilir. Vücutta ME etkinliini bask altna alarak veya engelleyerek dier ilaçlarn istenen veya istenmeyen etkilerini azaltan ya da artran çok sayda ilaç vardr. Bunlardan bazlar yukarda verilmitir (12).
Karacierdeki enzimlerin etkinlii büyük bir ksm kloramfenikol ile dönüümsüz ekilde engellenir. Kloramfenikol özellikle karacierdeki endoplazmik retikulumda bulunan sitokrom P'ye bal monooksijenazlara kar etkili olup, kovalent bir bala enzimi dönüümsüz ekilde etkisiz hale getirir. Bu olay antibiyotiin parenteral yolla verilmesini takiben hzla meydana gelir. Kedilerde ve köpeklerde pentobarbital ile oluturulan anestezinin süresi kloramfenikol ile uzatlabilmektedir; hatta, kloramfenikolün kesilmesini takiben üç hafta sonra bile köpeklerde bu ekilde etkilerin meydana gelebilecei bildirilmitir (23).
Ayrca, baz ilaçlar (teofilin, simetidin gibi) karacier ve böbree giden kan akmn yavalatarak ilaçlarn metabolizmasn azaltabilmektedir (22).
Fenobarbitalin etkisiyle barbitüratlar, fenitoin, fenilbutazon, varfarin, kortizol, testesteron ve progesteronun; fenilbutazonun etkisiyle kortikosteroidler ve cinsiyet hormonlarnn; fenitoinin etkisiyle de kortikosteroidlerin BT'lar hzlanr (18).
Bu gruptan dier etkilemeler ise öyledir: kloramfenikol ile fenitoin ve barbitüratlarn metabolizmas bask altna alnr. Simetidin, allopurinol, disülfiram gibi ilaçlar sitokrom P sistemini bask altna alarak varfarin, teofilin, fenitoin ve baz benzodiazepinlerin metabolizmasn etkilerler. Fenilbutazon veya uzun etkili sülfonamidler (sülfapirazol, sülfafenazol gibi) sülfonilüre ile birlikte verilince sülfonilürenin kan ekerini düürücü etkilerinde artma ekillenir. Oksifenbutazon, fenilbutazon, kumarin grubu phtlamay engelleyici maddeler aspirin, kloramfenikol gibi ilaçlar tolbutamidin etkisini artrrlar. Kanatllarda monensin ve tiamulinin birlikte verilmesi monensinin BT'unu yavalatr ve zehirliliini artrr (2, 8, 11, 13, 16, 18, 19). Tolbutamid, fenitoin, kodein ve antipirinin BT'u kloramfenikolün etkisiyle azalr ve sonuçta, özellikle fenitoin ve tolbutamid olmak üzere, bu maddelerin zararl etkileri artar (23).
D. Atlma düzeyindeki etkilemeler: Bu etkilemeler öncelikle böbreklerde oluur. Böbrek tubullerinden geri emilme ve salglanma bata olmak üzere glomerüllerden süzülme ve böbreklerden geçen kan akmnn deitirilmesi olaylaryla bu etkilemeler ortaya çkar (18).
Tubuluslardan salglanma düzeyindeki etkilemelerde,böbrek proksimal tubulus hücrelerinde ilaçlarn tubul boluuna salglanmas için anyonik (asidik) ve katyonik (bazik) ilaçlara ait iki ayr etkin tama sistemi vardr. Gerek anyonik ve gerekse katyonik ilaçlar kendilerine özgü tama sistemlerine balanmak için aralarnda yarrlar; ilgisi fazla olan ilaç, düük olan ilacn süzülerek atlmn azaltr ve sonuçta onun etkisini güçlendirir. Bu konunun en iyi örnei penisilin ile probenisid arasndaki etkilemedir. Penisilinler böbrekten büyük ölçüde (%80'den fazla) tubullerden salglanmak eklinde atlrken, taycya ilgisi fazla olan probenisid penisilinlerin yerine geçerek atlmalarn azaltr. Ayrca, probenisid baz ieticilerin (furosemid, klorotiazid gibi), indometasin ve naproksenin de atlmasn azaltr. Salisilatlar ise, yüksek dozda verildiklerinde, probenisidle anyonik tayc için yararak, onun balanmasn engellerler ve ürik asit atc etkisini azaltrlar (5, 12, 18, 19, 29).
Tubuluslardan geri emilme düzeyindeki etkilemeler ise iyon tuza mekanizmasnn örneklerini oluturur. Glomerüler süzüntüye geçen ilaç moleküllerinden iyonlamam olanlar basit diffüzyonla geri emilirler. Ortam pH'snn düük olmas durumunda asidik ilaçlar daha yüksek oranda iyonlamam ekilde bulunurlar ve böylece daha kolay ve yüksek oranda geri emilirler; sonuçta, idrarla atlmalar azalr ve etki süreleri ve güçleri artar. Ayn durum, bazik ilaçlar için de geçerlidir. Tubuluslarda ilaçlarn basit geçiinin azaltlp-çoaltlmas genellikle idrar asitletiren ve bazikletiren maddeler verilerek yaplr. Idrarn asitletirilmesi amonyum klorür, askorbik asit ve metiyonin gibi asitletirici, bazikletirilmesi de sodyum bikarbonat, sodyum laktat ve asetozolamid gibi bazikletirici maddelerin verilmesiyle gerçekletirilebilir. Bu durumda, ortamn asidik olmas bazik ilaçlarn, bazik olmasda asidik ilaçlarn atlmasn artrr (18, 19).
Kaynak: Kaya,S. ve Yarsan,E. Türk Vet Hek Derg. 8(3)