fatih altaylının maskesi / Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında maske krizi: Virüs reklam arasına mı girdi

Fatih Altaylının Maskesi

fatih altaylının maskesi

Fatih Altaylı'dan Tuğçe Tatari ve Ahmet Şık'a yanıt

Gazeteci Tuğçe Tatari ve Ahmet Şık’ın medyaya yapılan baskıları ele alan "Persona Non Grata" adlı belgeselde, Derya Sazak ile Fatih Altaylı gibi isimlerin yer almasına tepki göstermesinin ardından Altaylı’dan yanıt geldi.

Tuğçe Tatari, “Derya Sazak, Fatih Altaylı gibi isimlerle mağduriyet eşleşmesi yaşamak çok ağır oldu” tepkisinin ardından Ahmet Şık ise “Persona Non Grata belgeseline itirazım var” başlık bir yazı kaleme almıştı.

Fatih Altaylı da bugün hakkındaki eleştirilere seafoodplus.info'a yolladığı bir açıklama ile "Gazeteci bir arkadaşımı kırmamak için konuştum. Yaşadıklarımı anlattım" dedi ve ekledi: "Hapse atılmamış olduğum için bu meslektaşlarımdan özür dilerim."

Fatih Altaylı'nın yanıtı şöyle:

Sevgili Tuluhan Tekelioğlu'nun yapımcısı olduğu Persona Non Grata isimli belgeslden sonra yükselen itirazları gördükten sonra, bu konuda bir kaç şey söyleme gereği hisettim. Öncelilkle belirtmek isterim ki, bahse konu belgeselde yer almak gibi bir arzum ya da bazılarının oynamaya bayıldığı mağduriyet başrolüne ortak olmak gibi bir arzum hiç olmadı. İşsiz kaldığı bir dönemde yeteneğine güvenerek birlikte program yapma önerisi götürdüğüm ve bu vesileyle iyi bir televizyon yüzü kazanmamıza aracı olduğum Sevgili arkadaşım Tuluhan Tekelioğlu böyle bir belgeselde konuşmamı istediğinde, kendisine bunun doğru olmayacağını kendisine söyledim. O ise bu dönemde çok şeye tanık olduğumu ve bunları paylaşmamın çok önemli olduğunu belirterek ısrar etti.

‘KENDİLERİNCE HAKLI NEDENLERİ OLABİLİR’

Gazeteci bir arkadaşımı kırmamak için konuştum. Yaşadıklarımı anlattım. Tüm medya yöneticilerinin ''Yalan'' söylediği ya da doğruya benzer şeyleri ancak kovulduktan sonra söylemeye cesaret edebildiği şeyleri bir gazetenin başındayken açık açık söyleyen tek yayın yönetmeniyim. Gazetenin başında olduğum dönemde baskılara karşı verdiğim mücadelenin en yakın tanığı çalışma arkadaşlarımdır. Ancak ben o gazetenin ne sahibiydim ne de tek karar vericisi. Çalışma arkadaşlarım ''Bizi bırakma'' dediği için görevimi sürdürdüm ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Ayrılmamdan sonra olanlar malumunuzdur herhalde. Persona non grata belgeslinde yer almamla ilgili itiraz eden bir iki kişiye sayenizde kulak verdim. Kendilerince haklı nedenleri olabilir. Onların yerinde olsaydım beğenmedikleri kişilerle aynı belgeselde yer almayı baştan reddederdim. Daha gerçekçi bir tavır olurdu. Şunu da belirtmek isterim ki, başında bulunduğu gazeteye el konulmuş, kurucusu olduğu gazetenin yayın yönetmenliğini bırakmak noktasına gelmiş, köşesini aylardır kapatmış bir gazetece olarak asla mağdur edebiyatı yapmadım. Yapmam da. Benim geldiğim kültür yüzyıl başında Balkanlarda milyonlarcası katledilmiş olmasına, Anadolu'da yüzbinlercesi milliyetçilik ateşiyle başkaldıran etnik grupların saldırılarıyla öldürülmüş olmasına rağmen ''Soykırıma uğradık'' demeyen ve yaşadıklarını konjontürel bir durum olarak gören bir ulusun kültürdür.

‘MESLEKTAŞLARIMDAN ÖZÜR DİLERİM’

Mağduriyet maskesi arkasına saklanarak bundan çıkar veya avantaj elde etmeye çalışanların bunu anlaması mümkün değildir. ''Beni hapse attılar'' vurgusu ile kimlerin mağduriyet çıkarcılığı yaptığına dikkat ederseniz, ne demek istediğimi anlarsınız. Bunun siyesette de. bizim mesleğimizde de kullanılıyor olması kullananlar adına utanç vericidir. İtirazcılardan birinin dönemin Başbakanı ile yaptığım programda soru sormadığımı iddai etmesi ve bunu benim sözlerimi çarpıtarak gündeme getrimesi de bu kişinin sadece mağdur edebiyatı konusunda değil başka alanlarda da en az siyasetçiler kadar çirkin bir tutum içinde olduğunu göstermektedir. Ben o programda soru sormadığımı değil. bazılarının beklediği gibi Başbakan'la kavga etmeye çıkmadığımı söyledim. Ben o programda soru sormamış olsa idim, dönemim Başbakanının Beşiktaş iskelesinde vapurdan inen kızlı erkekli gruplardan rahatsız olduğunu, içki içen herkesin alkolik olduğunu düşündüğünü, AKP'ye oy verenlerin ise bu durumdan müstesna olduğunu, öğrenmemiş olacaktınız. Dönemin Başbakanının iki alkolikten kastının Atatürk ve İnönü olup olmadığını, Atatürk Havalimanı ve Atatürk Kültür Merkezini yıkma isteğinin dönemin Başnakanı'nın bu isme olan antipatisinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını da o programda benden başka kendisine soran olmadığını hatırlatmak isterim. Kısacası 30 küsur yıllık meslek hayatım hatasyla sevabıyla gözler önündedir. Hapse atılmamış olduğum için bu meslektaşlarımdan özür dilerim. Bunu kabahati bende değil, savcılarda ve hakimlerde olsa gerek. Çünkü Cemaat konusunda onca aleyhte yazım arşivlerde duruken beni es geçmiş olmaları gerçekten ayıp olmuş.

seafoodplus.info

BASIN AÇIKLAMASI &#; Gazeteci Fatih Altaylı Hakkında Suç Duyurusu

BASIN AÇIKLAMASI &#; Gazeteci Fatih Altaylı Hakkında Suç Duyurusu

tarihinde Habertürk televizyonunda ekrana gelen Teke Tek isimli tartışma programında, program sunucusu Fatih Altaylı tarafından ülkemizde bulunan Suriyeliler hakkında “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçu işlenmiştir.

Şüpheli, aşı konusunun tartışıldığı programda konuklardan Necmettin Ünal’ın ifadesinin üzerine gerçeği yansıtmayan ifadeler kullanmak suretiyle ülkemizde geçici olarak misafir olan Suriyelileri açıkça hedef göstermiş ve toplumda infial oluşturacak sözler sarf etmiştir. Nitekim akabinde yapılan Twitter paylaşımları da bu infiali gözler önüne sermektedir. Şüpheli özetle ülkemizde bulunan Suriyelilerin oldukça özgür olduklarını, hesap verme yükümlülükleri bulunmadığını, sokağa çıkma kısıtlamalarının kendilerini bağlamadığını, tüm sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlandıklarını ve Türkiye’yi işgal ettiklerini ifade etmiştir.

Şüpheli tarafından ortaya atılan iddiaların hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır. Sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulama usulleri İçişleri Bakanlığı tarafından düzenlenmekte olup geçici koruma sahiplerine herhangi bir ayrıcalık öngörülmemiştir. Öte yandan Geçici Koruma Yönetmeliği uyarınca geçici koruma sahiplerinin yararlanacağı sağlık hizmetleri, acil ve zorunlu hizmetlere erişim hakları bağlamında ve kamu sağlığı gözetilerek Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen usullerde düzenlenmekte olup herhangi bir şekilde bu kişilere imtiyaz sağlanmamaktadır. Bununla birlikte toplu şekilde ülke sınırları içine giren yabancıların sağlık hizmetlerine erişimi hususunda gerekli kolaylık sağlamayan ülkelerde yaygın hastalıklarla kamu sağlığının ne denli bozulduğu tecrübe edilmişken özellikle içinde bulunduğumuz dönemde Suriyelilerin sağlık hizmetlerinden faydalandırılmasını “maske takarak” eleştirmenin büyük bir çelişki olduğu da ortadadır. Ayrıca Suriyelilerin hesap verme yükümlülüklerinin bulunmadığını, ellerini kollarını sağlayarak gezdiklerini ifade etmek ise abesle iştigal etmektir. Hayatın olağan akışında kim olduğuna bakılmaksızın kamu düzenine aykırılık teşkil eden eylemlerde bulunan her yabancıya emniyet güçlerince gerekli müdahaleler yapılmakta olup bu hususta da geçici koruma sahiplerine herhangi bir ayrıcalık tanınmamaktadır. Bilakis kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturma durumu diğer yabancılar gibi geçici koruma sahibi kişiler için de sınır dışı etme sebepleri arasında yer almaktadır.

Fatih Altaylı tarafından ortaya atılan bu iddialar gerçeği yansıtmamakla birlikte Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil etmektedir. Uluslararası Mülteci Hakları Derneği tarafından daha önce duyurusu yapıldığı üzere Fatih Altaylı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunulmuştur. Bilindiği üzere şüpheli, suç unsuru oluşturan ifadelerinde “4 milyon askerle gelip Türkiye’yi esir almış durumdalar” sözlerini sarf ederek ülkemizde bulunan tüm Suriyelileri açıkça hedef göstermiştir. İfade etmek gerekir ki Suriyeli kardeşlerimiz ülkelerinde yaşanan savaş ve bitmeyen zulüm ortamından kurtulabilmek için ülkemize sığınmışlardır ve bu topraklar binlerce yıldır olduğu gibi bugün de dünya üzerindeki mazlum ve mağdurların sığınağı olmuştur. Bu halde ülkemize sığınan milyonlarca insanı işgalci olarak nitelendirmek açıkça ifade etmek isteriz ki talihsiz bir provokasyondur.

Fatih Altaylı’nın yanı sıra kendisi tarafından mezkur sözler sarf edildiği sırada stüdyoda bulunan konuklar da aynı suça iştirak etmiş Altaylı’nın ifadelerini zımni olarak onaylamışlardır. Yaşanan bu hadise sonrasında Fatih Altaylı başta olmak üzere stüdyoda bulunan tüm konukları ve Habertürk Televizyonu çalışanlarını Fatih Altaylı tarafından işgalci asker olarak tanımlanan Suriyelilerden özür dilemeye davet ediyoruz.

Fatih Altaylı tarafından tarihinde kaleme alınan köşe yazısı ile görülmektedir ki şüpheli, eylemlerinden pişmanlık duymadığı gibi eylemlerini pekiştirici ifadelerde bulunmaktadır. Kendisini vatansever olarak tanımlayan Fatih Altaylı toplumda kin ve nefret tohumlarını sulayarak bu vatana ve bu vatanda yaşayan her insana açıkça kötülük etmektedir.

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği olarak bugün insanlar arasında kin, düşmanlık ve nefret söylemlerinin arttırılması için çaba gösterenlerin her daim karşısında olacağımızı, hukuk yollarına başvuracağımızı ve sonuna kadar bu süreçlerin takipçisi olacağımızı, içinde yaşadığımız ülkenin ve tüm dünyanın huzur ve güvenliği için çalışırken şüpheli gibi kin ve nefret üslubu ile değil hak ve hukuk yolları ile mücadele edeceğimizi ifade ediyoruz.

Fatih Altaylı’yı, ırkçı nefret söylemleri nedeniyle Türkiye’de yaşayan tüm mültecilerden özür dilemeye davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygılarımızla sunarız.

 

Basın Açıklamasının PDF formatını buradan indirebilirsiniz.

BASIN AÇIKLAMASI &#; Gazeteci Fatih Altaylı Hakkında Suç Duyurusu

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir