Ferhan Şensoy’u yitirdik. “Dosyalar dolusu” biriktirdiği kitap, öykü, anı malzemesini değerlendirme derdinde olan, zamanla yarışarak üreten ama bir o kadar da keyfine düşkün, Çarşambalı hınzır delikanlıyı Böyle olmaz Ferhan, yapılacak işler böylesine ortada bırakılıp, öylece çekip gidilmez.
Onun değerini en iyi bilenlerden biri olan HaldunTaner ustasına özendi diyeceğim. Taner’i 71 yaşındayken yitirmiştik. Ama bizler daha genç olduğumuz için büyük yazarı yaşını başını almış bir bilge olarak görürdük. Oysa aramızdan 70 yaşındayken ayrılan Şensoy’u “kardeş” bellemiştik. Bu nedenle ölümü çok erken, çok zamansız geldi
Ne ki tiyatromuz için yaptıkları birkaç yaşama ancak sığdırılabilecek kadar büyüktür. Beyninin bir yanıyla geleneksel gösteri sanatlarımızı, öteki yanıyla Batı sanatının çeşitli biçemlerini kollayan, süper zekâsıyla her an toplumun gülünçlüklerinin fotoğrafını çekebilen, edebiyatın her türünde kalem oynatmış, tanıdığım en enerjik yaratıcılardandır Ferhan Şensoy.
’lerde tiyatromuzun başına gelen en iyi şeylerden biridir. “Şahları da Vururlar” adlı oyunla İstanbul’u sallayan 29 yaşındaki (Galatasaray’da okumuş, Kanada’da tiyatro sanatına ilişkin incelikleri pekiştirmiş) cin gibi delikanlı, oyunun yazarı, yönetmeni, oyuncusuydu. Kıvrak bir yönetmen, seyirci karşısındaki soğuk ve küstah yaklaşımını -nasıl becerdiyse- “karizmatik” kılabilen bir oyuncu olarak ün yaptı. Ünü “Ferhangi Şeyler”le perçinlendi.
Türkçeye yedi takla attıran yaman bir dil sihirbazıydı. Tiyatro metinlerini, alışılagelmişe yüz vermeyen özgün düşünme yeteneğiyle biçimlendiriyordu. Anadiline nesnel-eleştirel uzaklıktan bakabilen, sözcüklerin, deyişlerin, kalıpların duygusal-düşünsel, sessel, çağrışımsal özelliklerini, çoğumuzun tersine, otomatik algılama ve körü körüne yineleme sürecinin çok ötesinde değerlendirebilme yeteneğiyle, dildeki anlamsal ve biçimsel düzeyde çelişen ya da çakışan öğelerden çarpıcı bireşimler oluşturuyordu.
Bu yolla, güncel politik gülmeceden arı gülmeceye uzanan, fars öğeleri yanında ironik öğeler de içeren geniş bir güldürü üretme alanı açtı kendine. Şensoy, gerici/yasaklayıcı/baskıcı yönetimler karşısındaki “muhalif” tutumunu “toplumsaltaşlama” sanatıyla sürdürürken arı gülmeceyi de insan yaradılışının derinliklerinde yakalıyordu. Dahası, güldürürken yer yer hüzünlendiren bir doku yaratıyordu oyunlarında.
Ferhan Şensoy, ilk denemeyi Haldun Taner’in yaptığı ancak koşullar elvermediğinden sonunu getiremediği “yazar tiyatrosu” olgusunu kurumlaştıran ilk sanatçımızdır. Ortaoyuncular’ın yazarı, yönetmeni, başoyuncusu, kimi zaman sahne tasarımcısı ve/ya da müzik düzenleyicisi olarak topluluğuna dört dörtlük bir “bağımsıztiyatroculuk” anlayışı kazandırmıştır. Shakespeare’in Londra’daki tiyatroculuk yıllarından çok daha uzun bir süre boyunca “yazartiyatrosu” yapmış, bu süreç içinde tarihsel Ses Tiyatrosu’nu kullanıma açmak gibi kahramanca bir eylemi de gerçekleştirmiştir.
Kırk dolayındaki oyunları çeşitlidir: “Fişne Pahçesu” gibi “özgür uyarlama”lar, “Ferhangi Şeyler” gibi tek kişilik oyunlar ya da “İstanbul’u Satıyorum”, “Masal Müfettişi” gibi özgün sahne metinleri Oyunlara “kabare” anlayışı egemendir. Topluluğun oyunculuk biçemi ise geleneksel tiyatromuzun hünerleriyle Batı’nın “absürd” tiyatrosunun soyut esintilerini buluşturur. Şensoy’a devredilen (sonra onun da devrettiği, şimdi Şevket Çoruh’ta olan) kavuğun gerekçesi, geleneksel tiyatromuzun oyunculuk özelliklerinin Ortaoyuncular tarafından benimsenmiş olmasıdır.
Şensoy, şiir, roman, öykü, deneme türlerinde de parlak metinler üretti. Oyunlar kırkı bulduysa öteki metinler de yirmiye tırmanmaktaydı. “Gündeste”, “Kalemimin Sapını Gülle Donattım”, “Hacı Komünist” vazgeçilmezlerim arasındadır.
Parlak zekâsına eşlik eden özenli çalışma disipliniyle, Ferhan Şensoy’un kültür-sanat dünyamızda öncelikli bir yeri vardır: Yazma ve sahneleme eylemlerini çok iyi belgeleyen sanatçının, sahne çalışmalarından önemli bulduklarının görüntüleri ve sesleri kayda geçmiştir. Televizyon, sinema, tiyatro, edebiyat alanındaki yapıtları için “arşiv” oluşturduğunu bilmek sevindiricidir. Ürettiği yapıtların erişilebilir biçimde korunması için elinden geleni yapmıştır. Yarım bıraktıklarını tamamlamak çocuklarına, yetiştirdiği sanatçılara düşüyor.
Türk tiyatrosunu aydınlatan parlak bir yıldızdı Şensoy. Sözcüklerin efendisiydi. Bizleri öksüz bıraktı. Başımız sağ olsun.
Oya Başak ve başka hocalara Boğaziçi Üniversitesi’ne giriş yasak20 Haziran
Serpil Gül, ‘Ömer’ dizisinde yıldızlaşıyor6 Haziran
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Muhsin Ertuğrul kitabı23 Mayıs
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Ferhan Şensoy’un tiyatro yolculuğu; ’de öğrencisi olduğu Galatasaray Lisesi’ni ziyarete gelen Fransız Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle ve öğretmen taklitleriyle başlayıp her dönemecine çok güçlü izler bırakan bir tarih. ’lerden geçen salı sabahı gelen vefat haberine kadar Şensoy’un bu yolda, ana rotadan sapmadan ama her yeni işinde adımlarını derinleştirerek ilerlediğini söylemek tuhaf olmayacaktır. Pek çok akademisyenin, eleştirmenin altını sık çizdiği, onu senelerce tutkuyla takip eden seyircinin de çok iyi bildiği üzere; geleneksel olanla -kabare başta olmak üzere- Batılı tiyatro formlarını müthiş bir harmanla birleştiren bir rota
Şensoy kelimenin gerçek anlamıyla bir halk tiyatrocusuydu. 17 yaşındayken Galatasaray Lisesi’nde yaptığı gösterilere ‘kabare’ denilebileceğini, yolunu çizerken hep yanı başında olan büyük usta Haldun Taner’den duymuştu ilk Dönemin efsanevi topluluğu Devekuşu Kabare’ye girişi de -“Kendimi lunaparkta bulmuş çocuk gibi hissettim, evet, bundan yapmak istiyorum dedim”- Haldun Taner’in davetiyle olacaktı.
ÇOK ERKEN KAYBETTİK
Ferhan Şensoy’un ’e dek dahil olduğu topluluklarda da, sonrasında -bugün Beyoğlu’nun en eski tiyatrosu olarak varlığını sürdüren- Ortaoyuncular’da da üretimi hep ‘halkın içinden/sokağın dilinden’ oldu. Bu bir ‘tercih’ten öte Şensoy’un yaşama, ülkede ve dünyada olan bitene bakışındaki doğallığı içeren bir tutumdu. Onu bu kadar sevilen bir tiyatro insanı yapan da buydu zaten. Sahnede bahsettiği en sıradanından en meşhuruna kişilere dair taşlamaları, gazetelerden seçtiği haberlerden kendi başına gelenlere uzanan olaylar üzerine yaptığı yorumlar ve tabii seyirciye yönelik sataşmaları, Ferhan Şensoy tiyatrosunun olağan akışının içindeydi.
En acayip başarısı; kendi özgün (yazı ve sahne) dili/bakışıyla, seneler boyunca çok geniş kitleleri, çizdiği itiraz ve mizah hattının etrafında buluşturmasıydı belki de Ki bu ülkede çok zor iş. 31 Ağustos sabahı çok tuhaf/zeki/yaratıcı bir aklı çok erken kaybettik.
ESNEK, SINIRSIZ BİR DİL: FERHANCA
Adeta doğuştan itiraz mekanizması gibi işleyen bir akıl (bkz. lise anıları), geleneksel Türk tiyatrosu yapısıyla Fransa’da aldığı eğitimi harmanlamış Haldun Taner’in tiyatro anlayışının rehberliğinde Değişen zamana ve alışkanlıklara inat, etkisini yitirmeyen bir tiyatro dili yaratmıştı. Açık biçem kullanarak seyirciyle arasındaki sınırları kaldıran bir dil. Absürt tiyatroya selam yollayan bir dil. Doğaçlamaya sonsuza kadar açık bir dil. Ve sözel anlamda da esnekliği sınırsız olan, özgün, sokaktan, o anda, orada olandan beslenen, cinsiyetçi esprilerden de azade olmayan, oyuncaklı, ‘Ferhanca’ bir dil
Prof. Dr. Ayşegül Yüksel, Ferhan Şensoy’un geleneksel seyirlik güldürü anlayışıyla modern kabareyi buluşturmasına dikkat çekerken bir yandan da usta tiyatrocunun Türkiye’deki ‘yazar tiyatrosu’ başlığı altındaki yerinden bahseder: “Topluluğun (Ortaoyuncular) sürekli yazarı, yönetmeni, başoyuncusu, sahne tasarımcısı, dahası müzik düzenleyicisi olarak dört dörtlük bir ‘tiyatroculuk serüvenine’ imza atmış durumda.” (Uzun Yolda Bir Mola, Habitus).
Ayşegül Yüksel Hoca’nın dikkat çektiği bir önemli nokta daha: Şensoy’un tiyatrosu geleneksel güldürüyü sadece kabare türüyle yan yana getirmiyor; klasik metinlerin ‘özgür’ uyarlamalarından (‘Fişne Pahçesu’, ‘Uzun Donlu Kişot’ gibi) grotesk sahnelemelere uzanan bir hat da çiziyor.
PEK ÇOK AÇIDAN ÖNCÜ
Sahne tasarımında ‘gerçekçi’ dekor ve aksesuar yerine soyut/çağrıştıran (haliyle güldüren) fikirlerle çıktı seyirci karşısına. Ayşegül Yüksel, Şensoy’un ‘Soyut Padişah’ta kavuk yerine balkabağı kullanmasının, ‘İstanbul’u Satıyorum’un bir İstanbul maketi etrafında oynanmasının altını çizer. ’de yaptığı ‘İstanbul’u Satıyorum’daki ‘rantçı zihniyet’ eleştirisi ne yazık ki güncelliğinden bir şey yitirmedi. ‘Seyircili Seyir Defteri’nde () seyirci kendisini bir gemide buldu. Gece yarısından sonra bir de kabare gösterisi (Kırkambar-Gece Tiyatrosu) bekliyordu onları. ‘İçinden Tramvay Geçen Şarkı’ () için Ses Tiyatrosu’na gelenleri sert ifadeleriyle (Bilet bitte!) Nazi askerleri karşılıyordu. Dönemin iyi müzisyenleri, Ortaoyuncular oyunlarının sahnesinin parçası oluyordu.
’de ‘Muzır Müzikal’e yağan tehditlerin ardından yaşanan Şan Tiyatrosu yangınından sonra tiyatrosunu ayağa kaldırmak üzere başlattığı tek kişilik oyunu ‘Ferhangi Şeyler’ o günden beri güncellenerek sürdü. Çağdaş stand-up’larla ilişkilendirilse de bunu kabul etmezdi Şensoy, “Etkilenmiş olabilirler ama ‘Ferhangi Şeyler’ bir stand-up değildir” diyordu.
KALBİNDEN VURURDU
İster ’den ’ye dek sürerek gösterimin üstüne çıkan ‘Ferhangi Şeyler’ olsun, ister Ortaoyuncular’ın kalabalık kadrolu, danslı, müzikli kült oyunu ‘Şahları da Vururlar’ olsun, her bir üretiminde; kulağını, geçtiği sokaklardan başlayarak gezegenin farklı uçlarına kadar uzatarak yazan bir isimdi Şensoy. Haliyle seyirciyi kalbinden vurmayı her seferinde başarmış bir isim
Pek çok adımı ve kararıyla yerli tiyatro tarihine ‘Ferhanca’ bir dil, bir bakış hediye etti, kullandığı yabancılaştırma efektleri, soyutlamalar, seyirciyle iletişim biçimleriyle pek çok açıdan öncü oldu.
Başyapıtı diyebileceğimiz ‘Şahları da Vururlar’ ilk gösteriminden 40 yıl sonra, 14 Mart ’de prömiyer yapacaktı. Oyuncular arasında Ferhan Şensoy ile -gerçekleşemeyen o prömiyerden birkaç gün sonra aramızdan ayrılan- Levent Ünsal da olacaktı. Oyunun gösterimi, COVID salgını sebebiyle iptal edildi.
Keskin bir itirazdı Ferhan Şensoy. İyi ki bu topraklarda yaşadı ve şenlikli ‘lunaparkını’ kurdu.
Beyoğlu’nun kıymetlisi Ses Tiyatrosu’nun Ferhan Şensoy’un ardından herhangi bir şeye ‘dönüşmemesi’ dileğiyle
#YAZAR#Bahar uhadar#Ferhan Şensoy
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
(bkz: übena)
replik diyemem ama aklimda kalan cümlelerinden örnek olarak degistireyim. ezberimde kaldigi kadariyla paylaşayim:
güneyde gün kizildan van gogh sarisina dönerayak kuzeydeki eve dönüşler ömrümüzü zimparalayan sonbahar yorgunluklarının baslangicidir.
üç tank, dört uçak, yüz gram peynir. ulan hani uçaktan, tanktan kissak da peyniri biraz bolca tutsak
istanbul'un susuzluktan kavruldugu, yikanmanin yerini kuru temizlemenin aldigi, hatta bazi soylu hanimlarin jimnastik ayagina vakkorama'ya yazilip bir iki bacak salladiktan sonra vitali hakko şelalelerinde kirklandiklari sicak bir yaz günü beyoglu'nun geciş katsayisi mevsim normallerindeki sokaklarinin birinden yatay gecis halindeyim. saç sakal birbirine mütecaviz bir adam, beyoglu güzelleştirme derneginin kaldirimlara konuşlandirdigi çicekliklerden birini ters cevirip bank haline donusturmus, ustune çantini (poposunu) yaymis, elindeki bos sarap sisesini kaldirima vurarak kirma önçalişmalari icerisinde. bu sirada bir adim önümden giden adam bir bana bir de ona bakti ve dedi ki: 'beyogli çok bozzuldi"
- sigara öldürücü işte yazıyor zaten paketin üstünde.
- biliyorum. o yazılara çok gıcık oluyorum. paketi alır almaz üstlerine çıplak kadın fotoğrafları yapıştırıyorum ayrıca bu benim hayatım size ne?
- yanınızda oturan olarak, ben de içmiş kadar oluyorum. yazık değil mi benim akciğerlerime?
- yazık tabii oturmayın yanımda, siktirin gidin! diye bağırdı sabrı, bentleri aşmış sigaraperver.
seafoodplus.info asuman.
çok kadınlar bilmek gerek, bir kadının kıymetini bilmek için
(bkz: ananas avradas)
- güneş doğmuş, gök günaydın turuncu.
- adalet dediğiniz o kadar da adil birşey değil demek ki.
(bkz: varsayalım ismail)
(bkz: mersilerden bir demet)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
Genel Kültür
Sanat
Bir Modern Çağ Filozofu Olan Ferhan Şensoy'dan Hafızalarımızdan Çıkmayan 13 Aforizma
Bu dünyadan bir Ferhan Şensoy geçti. Türk Tiyatrosunun en önemli isimlerinden Ferhan Şensoy, aramızdan ayrılalı tam 1 sene oldu. Onun bize bıraktığı o kadar kıymetli eserler var ki, sadece bunun için bile ona minnettarız. Yazılarındaki bu sözler ise hayat dersi gibi
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda