fetö cülerin genel özellikleri / FETÖ’nün din anlayışı sapkındır

Fetö Cülerin Genel Özellikleri

fetö cülerin genel özellikleri

Güvenlik ve diplomasinin A Takımı ve özellikleri

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ikinci, Türkiye Yüzyılı'nın ilk Kabinesi hızla göreve başladı. Dün TBMM'deki yemin töreninde de görüldüğü üzere, yeni bakanların yüksek enerjisi ve pozitif tutumları hemen herkesin ilgisini çekti. İşte bu aşamada Gerek Kabine'de gerekse Külliye'deki özellikli bazı isimlere odaklanmakta fayda var
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Başdanışmanı Akif ÇağatayKılıç.
Şimdi her bir ismi, dikkat çekici yönleri ve arka planı ile anlatmaya çalışayım.
Sayın Hakan Fidan, kamuoyu için gizemli bir aktör. Bu da istihbarat başkanlığı görevini layıkıyla yerine getirdiğinin bir ispatı aslında. Pek çok gazeteci gibi ben de TİKA Başkanlığı, Başbakan Yardımcılığı, MİT Müsteşar Yardımcılığı ve MİT Başkanlığı dönemlerinde kendisini tanıma, sınırlı ve sorumlu olarak temas etme imkânı buldum. Sn. Cumhurbaşkanımızın yurtdışı seyahatlerine eşlik ettiği programlarda, Sn. Fidan'la sohbet etme şansım da oldu. İşte kısaca gözlemlerim Çok okuyan bir insan. Aynı anda elinde birden fazla kitap var. Ve çoğu yabancı dilde yazılmış stratejik dokümanlar. Anlatımı ya kronolojik ya da analitik. Ama mutlaka derinlikli. Mesajları net. Davranışları tutarlı ve nazik. Karşı tarafa aktarımlarında doğru anlaşılmaya önem veren bir tarz. Elbette, güvenilirlik ana kriteri. Ekip çalışmasına inanan ve arkadaşlarını teşvik eden bir yönetici. Tabii ödül ve ceza sistemi de tavizsiz uygulamaları arasında. Akıl, fikir kimde ise istifade etmeyi bilen bir karakter. Süreç yönetimi başarılı ve zamanı lehine kullanmada usta. Teknolojiye meraklı. Sürekli ileriye bakmayı ve gelişmeyi esas alan bir vizyoner.
Sayın Yaşar Güler Önce, çok önemsediğim bir hususu yansıtayım. 15 Temmuz hain darbe girişiminin doğrudan hedef aldığı, o gece dik duran ve hakiki manada bedel ödeyen lâkin bunu hiç kullanmayan bir komutan. İşiyle var olmayı ve işini konuşturmayı seven bir kişilik. Ketumiyeti, yüksek sabrı belirgin. Anayasa ve hukukun üstünlüğüne mutlak bağlı bir asker. Devletteki hiyerarşiyi her an gözeten, şahsi meselelere takılıp kalmayan, sinirlerine hakim bir idareci. Ayrıca Şayet Sn. Güler, Ergenekon operasyonları tezgahı ile kimyası bozulmuş, üniformalı FETÖ'cülerin darbe teşebbüsü sonrası morali çökmüş bir orduyu yeniden yapılandırmasaydı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminde askeri birlikleri eğitip, takviye etmeseydi Bugün ne Kosova'da ne Libya'da ne de Suriye'de Türk askeri varlığı bu derece güçlü ve etkin olabilirdi!
Sayın İbrahim Kalın AK Parti döneminin, "Biz, istediğimiz gibi devleteadam yetiştiremiyoruz" yakınmasında, bu serzeniş eşiğini aşan rol model bir isim. Akademik birikimi, felsefi temayüzü, müzakere kabiliyeti, kavrama ve reaksiyon hızı müstesna bir sima. Sanata yatkınlığı ise siyah/lacivert renklere sıkışıp kalan gri Ankara'nın renkli yanı. Önceki görevleri sırasında Cumhurbaşkanlığı'nın dış dünyaya hatta içeriye açık yüzü. İletişimi etkili, anlatımları hedef ve netice odaklı. Hoş! Artık yeni görevi dolayısıyla "gayba karışması" kuvvetle muhtemel.
Sayın Akif Çağatay Kılıç. Alman disiplini timsali bir görev adamı. Sn. Cumhurbaşkanımızın kozmik odasının itimat edilen isimlerinden. Başbakanlığı sırasında en yakın ekibinin parçasıydı. Bakanlığı, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye Delegasyon Temsilciliği, Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanlığı hem siyasette hem de devlette olgunlaşmasını sağladı. Sistemli ve düzenli. İletişimde seçici. Dışsallığa meraklı, yani olup bitenlere duyarlı. Çekirdek ekibiyle hareket etmeyi seven, istişare ile yol alan bir tecrübe.

kaynağı değiştir]

Hareket, yılında Sızıntı dergisi ile yayın hayatına başlamıştır. İlerleyen yıllarda Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu'nu kurmuştur. Hareketin ayrıca Mehtap (kültür), Samanyolu Haber (haber), Yumurcak (çocuk), Irmak (dini), seafoodplus.info (internet), Ebru (İngilizce) ve Dünya (Kürtçe) adlı özel yayın yapan kanalları vardır. Bunun yanında Yeni Ümit adlı akademik ilahiyat dergisi ve Aksiyon haber-yorum dergileri vardır.[][]

Siyasi faaliyetleri[değiştir

FETÖ’nün din anlayışı sapkındır

Türkiye'nin din meselesinde duracağı yeri belirleyememe sorunu uzun süredir devam ediyor. 15 Temmuz olayları ise bizi bu konuda da kendimize getirdi. Görmez, duymaz bilmez numarası yapmaktan çıkıp din maskesiyle karşımıza çıkan çarpıklıkları konuşuyor-muş- gibi yaparak değil de gerçekten konuşmamız gerektiğini ortaya koydu. “Sözde iman kurtarıcısı olarak yola çıkan bir güruhun sayısız günahla dolu kırk yıllık hikayesinin kendi milletine kurşun sıkmak gibi emsalsiz bir alçaklıkla sona ermesi" bu konuyu kriminal olayların ötesinde zihniyet olarak da konuşmayı gerekli kılıyor. Prof. Dr. Mustafa Öztürk ilahiyat alanında bu tehlikeyi önceden görmüş ve bunu defalarca yazmış konuşmuş bir isim. Yaklaşık 30 yıldır buna dair tespitlerini söylüyor yazıyor. Bu grubu tarihteki haşhaşilere benzeten ilk isim. Bu röportajı yaparken çok öfkeliydi, verdikleri zararın görünen ve bilinenin çok ötesinde olduğuna inanıyor. Dini klişelere sığınmadan düz bir röportaj yaptık. Umarım sonrası için yol gösterici olur.

Cemaatin din anlayışı temel hatlarıyla nasıl tarif edilebilir? Hiçbir dinî ıstılaha sahip olmayan birisine onları nasıl anlatırız? Neden Haşhaşi diyorsunuz?

Belli ki "cemaat" derken FETÖ'yü kastediyorsunuz. Fetullah Gülen'in sevk ve idare ettiği örgütün din anlayışı, sanırım en kısa ve kestirme yoldan, Marx'ın "Din kitlelerin afyonudur" sözüyle açıklanabilir. 17/25 Aralık sürecinde FETÖ'cüleri "Haşhâşî" diye nitelemem de bir yönüyle bu sebeptendir. Bilindiği gibi afyon, haşhaş bitkisinin kapsülünden mamuldür. Fetullah özellikle Hz. Peygamber ve sahabe neslinin suretini kendi şahsına ve endoktrinasyon yoluyla mankurtlaştırdığı avenesine birebir tercüme ederek hipnoz etkisi yaratan bir tarih kurgusu oluşturuyor ve bu kurguda kendisini Hz. Peygamber'le, avanesini de "ikinci kutsiler" nitelemesiyle sahâbîlerle eşleştiriyor. Böylece mankurtlaşmış aveneler kendilerini sahabe gibi ilâhî-ulvî bir davaya baş koymuş kimseler olarak algılamaya başlıyor.

ESRARENGİZ BİR KÜLT KİŞİLİK VEHMİ

Fetullah, avenesinin sadakat ve bağlılık duygusunu perçinlemek için hem rüya, ilham gibi kişiye özel bilgi kanallarının hem de parapsikolojik imkânların kullanıma açık olduğu meselesini de sürekli olarak gündemde tutup, kendisinin sevimsiz sükseli tabiriyle nazara veriyor. Böylece avenesinin gözünde olağanüstü yeteneklerle mücehhez ve esrarengiz bir kült kişilik vehmi oluşturuyor.

Bu vehim nasıl yerleştiriliyor?

Bu vehmi oluşturmanın ilk adımları Işık evleri ve dershaneler gibi kurumlarda atılıyor. Küçücük çocuklar ve körpe dimağlar bu kurumlarda Fetullah'ın insanüstü özelliklere sahip efsanevi bir kahramandan farksız olduğu yönünde endoktrine ediliyor.

DİN ANLAYIŞLARI İSLAM'LA DEĞERLENDİRİLEMEZ

Yani "metatron" derken kendisinin "tanrının sesi" olduğuna nasıl inandırıyor.

Bu tür düzmece hikâyeler ve masallarla dumura uğratılan beyinler son kertede tamamen uyuşuyor ve sonunda Fetullah yine avenesinin gözünde metatron ya da Tanrı yardımcısı gibi algılanır hale geliyor.

Bu anlayışı İslam dairesinde kabul edebilir miyiz?

15 Temmuz gecesi gözünü kırpmadan halka kurşun sıkan bir darbecinin sünnet-i seniyeyye ittiba adına suyu çömelerek üç yudumda içmesi ne kadar çarpık, sapkın ve patolojik ise FETÖ'nün din anlayışı da o kadar çarpık, sapkın ve patolojiktir. Bu çarpıklık ve sapkınlık ezoterik, ökültik ve mesiyanik hareketlerin vatan, millet, din gibi üst değerleri izafileştirici endoktrinasyon yöntemleriyle yakından irtibatlıdır. Kanımca, Fetullah ve mankurtlarına özgü din anlayışını İslam dairesi içerisinde mütalaa etmek “büyük günah" veya “İslam'a ihanet" kapsamında sayılmalıdır.

11 EYLÜL SONRASI OKULLAR AÇMALARINA NEDEN İZİN VERİLDİ

Papaya yazdığı mektupta sürekli “misyonumuz" diyor. Bu ortak “misyonumuz" nedir?

Fetullah'ın yurt dışına açılma hikâyesi, Amerika'da greencard talebi, oturma izni ve kendisine referans olan figürlerin derin kimlikleri bahis konusu misyonun mahiyeti hakkında az çok fikir verebilir. Özellikle 11 Eylül İkiz Kule hadisesinden sonra İslam ve Müslümanlar neredeyse tüm Batı dünyasında terörle özdeşleştirildiği halde, eşzamanlı olarak bu örgüte Türk-İslam kültür ve medeniyetini(!) bütün dünyaya yaymak adına civarında farklı ülkede okullar açma ruhsatı verilmesi sizce de acayip bir paradoks değil midir? Bu tuhaf durum ancak ABD'deki neoconlar ile FETÖ arasındaki karanlık temaslar, kirli hesaplar ve pazarlıklar çerçevesinde izah edilebilir. Tarihî tecrübede Katolik dünyasının İslam ve Müslümanlarla ilişkisinin mahiyeti izahtan vareste olduğuna göre Fetullah'ın söz konusu ettiği misyon, olsa olsa genelde Hıristiyan Batı dünyasına, özelde Neoconlar ve Frankistler gibi karanlık yapılara taşeronluk ve gönüllü hizmetkarlıktır.

İLAHİYATLAR FETÖ'NÜN ARPALIĞI HALİNE GELDİ

Bu örgütlenme ilahiyat fakültelerini ve din eğitimini nasıl etkiledi?

İlahiyat fakülteleri özellikle FETÖ örgütünün palazlanma ve devlet kurumlarına sızıp yuvalanma sürecine koşut olarak birçok dinî cemaat grubun tabir caizse arpalığı haline geldi. Başka bir ifadeyle, bu fakülteler belli ölçüde muhtelif dinî cemaatlerin yetişmiş insan devşirme müesseselerine dönüşüverdi ve maalesef devlet imkânlarının cemaat çıkarları uğruna heder edilmesi neredeyse gelenek haline geldi.

'Hizmet' bütün kirli faaliyetlerin adıydı

Hizmet'in kutsallık halesi nasıl sağlandı? Amaçları neydi? Diğer dini öğretilerle bağı var mıydı?

Bu sorunuz çok katmanlı olduğundan etraflı şekilde cevaplanması hayli zor. Ama yine de ilk katmandan başlarsak, kanımca FETÖ'nün “hizmet" diye ifade edilen kirli faaliyetleriyle ilgili kutsallık halesi bâtınî karakterli mesihçi ve mehdici hareketlerin temel özellikleri arasında yer alan lideri kutsama ve hareket mensuplarından her birinin kendine ulvi bir misyon biçme anlayışıyla irtibatlandırılabilir. Mamafih bu tür karmaşık ve karanlık yapıların karakteristik özelliklerini tek faktörle açıklamak yeterli olmadığı gibi isabetli de değildir. Ayrıca büyük dinî geleneklerdeki birçok önemli mesele ve doktrinin tek başına muayyen bir kültür ve geleneğe özgülüğünden söz etmek de pek isabetli olmasa gerektir. Sözgelimi, İslam kültür ve geleneğindeki mehdi, fiten, kıyamet alametleri gibi konularla ilgili anlayış ve inanışların benzerlerine Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da rastlanabilir.

Dinlerarası diyalog adına Kelime-i Tevhid parçalandı

Reformistler ve diyalogcular arasında ne tür farklar vardır? Diyalog yapılıyor evet ama nerede tam olarak buluşulacak. Burada kimin itikadı müzakereye açık?

15 Temmuz hadisesi FETÖ nazarında vatan, millet ve devlet gibi kavramlar ve değerlerin ne kadar izafi olduğunu gösterdi. Bu örgüt nezdinde İslam dininin de aynı ölçüde izafileştiği şüphesizdir. Haliyle, dinlerarası diyalog adına kelime-i tevhidin parçalanması veya kelime-i tevhidden “muhammedün rasûlullah" kısmının hazfedilmesi gayet tabiidir. Bu bağlamda, FETÖ'nün yurtiçi dinî söylemlerinde ve bilhassa örgütün İlahiyat camiasındaki kolonilerinde İslam'ın belki de en dar Sünnî yorumuna sahip çıkılmasına mukabil yurtdışında dinlerarası diyalog gibi son derece geniş mezhepli ve sulandırılmış bir söylem üretilmesinde kendini gösteren çift dillilik ve iki yüzlülüğün yıllarca fark edilmemesi, hele hele İlahiyat camiasında bazı meşhur hocaların aslında bu yapıya mensup olmadıkları halde dinlerarası diyalog denilen inhiraf ve ilhad projesine katkı vermeleri en azından benim için çok can yakıcıdır. Bundan da vahimi söz konusu hocalardan bazılarının bugünlerde “Aldandık" ya da “Hangimiz Aldanmadık" diyerek bu büyük cürümlerin iştirakçiliğinden sıyrılmak adına zavallılaşmalarıdır.

FETÖ'nün hemen itlaf edilmesi gerek

Kötülük yaparak kıyameti zorlamak, Mehdi'nin gelişini kolaylaştırmak, cennete kapı açmak… Frankistlerin–Endistlerin inancı benzer sözler var. Bu İslam inancında var mı?

Bu açıdan bakıldığında Frankistlerin ya da bu topraklardaki versiyonuyla Sebataycıların “gerçek imana ancak Tevrat ihlal edilince ulaşılır" düşüncesine benzer anlayış ve inanışların İslam geleneğinde de ortaya çıkmış olması sürpriz sayılmamalıdır. Nitekim FETÖ de Frankistler gibi kendilerince gerçek iman ve ubudiyet adına Kur'an'daki tüm ahlâkî ilkeler ve değerleri çiğnemek suretiyle sanki Tanrı'yı kıyamete zorlama gayretindedir. Maalesef hemen her dinî kültürde bu tür patolojik yapılar zuhur etmiştir. Nasıl ki her mahallenin bir veya birkaç delisi varsa, dinî geleneklerde bu tür şizofren yapılar hep varolmuştur. Arızalar onarılamadığı veya en azından rehabilite imkânı ortadan kalktığı zaman, bu yapılar mutlak surette bertaraf edilmelidir. Zira FETÖ örneğinde görüldüğü üzere bunlar din, millet, devlet, medeniyet, hatta tüm insanlık açısından hiçbir müspet değer üreten yapılar değildir. Bu yüzden de kurumsal düzeyde mutlaka itlaf edilmeleri gerekir.

Nursi'yi adam yerine koymadı

Said Nursi'nin düşünce ve fikirleri kullanıldı mı? Risale-i Nurları bu derece yüceltmenin dinde yeri var mı? Ya da nasıl bir zemin oluşturdu? Nur külliyatı üzerine çalışan yabancılar çok. Onların ilgilerini de nasıl görüyorsunuz? Kullanışlı bir İslam modeli mi aranıyordu?

Fetullah hiçbir zaman Said Nursi'yi adam yerine koymadı. Başka bir ifadeyle, mezbur alçak Said Nursi ve Risale-i Nur konusunda da münafıkça davrandı. Yolun başından itibaren tek tek adam devşirmek hayli zahmetli ve çok maliyetli bir iş olduğundan, sırtını Said Nursi'ye yaslayıp Risale-i Nur külliyatına sık atıflarla konuşarak hazıra konmayı ve ilk planda küçük çaplı bir cemaat oluşturmayı başardı. Fetullah bu evrede Said Nursi ve Risale-i Nurları bir nevi yem olarak kullandı. Çevresindeki insanları yemleme yoluyla endoktrine ettikten sonra kendine özgü bir dil kurarak Said Nursi'den uzaklaşmaya başladı ve zaman içerisinde tamamen bağımsızlaştı. Bununla birlikte hususen Işık evleri, yurtlar ve dershanelerdeki çocuklar ve gençleri mankurtlaştırma eğitiminde, Said Nursi ile ilgili bazı menkıbeleri kendine uyarlamak gibi kurnazlıklar da yaptı.

Hem toplumlar hem de birey için “Din" ve “dini duygular", maneviyat istismara müsait bir alan oluşturuyor. Bu alanı istismar vesilesi yapmaktan çıkarmak için ne yapmak lazım? Toplumlar için nasıl din? Birey için nasıl bir din? İş gelip eğitime dayanıyor. Dini eğitim nasıl olmalı?

Öncelikle dinî düşüncede topyekûn bir aydınlanmaya muhtaç olduğumuzu söylemek durumundayım. Aydınlanma derken kastettiğim şey, her şeyden önce dinî bilgi, görüş, anlayış ve inanışların kaynakları konusunda sorup sorgulayan, araştıran bir zihin ve zihniyet inşasıdır. Bu yöndeki ihtiyacı giderme çabası, zihin konforunu bozmaya, belki uzun süre fikir çilesiyle birlikte yaşamaya yol açar. Toplumumuzda “ne kadar az emek, o kadar çok kazanç" düşüncesi yaygın bir hastalıktır. Bu hastalık dinî alanda da maalesef yaygındır. Hemen hiçbir fikrî ve zihnî emek sarf etmeksizin, tıpkı hizmet satın almak gibi, hazır dinî düşünceleri sorgusuz sualsiz kanıksamak, hatta sırf kişisel karizmaya ram olmak veya dost tavsiyesine uymak gibi yollarla belli bir dinî düşünceye yaslanmak gibi kötü huylarımız ve alışkanlıklarımız vardır. Dinî düşünce yapımızdaki bu yaygın hastalık eleştiri tarzımıza da yansımış durumdadır. Bu manzara maalesef bugünkü Türkiye'de temaşa ettiğimiz bir manzaradır. İmar, bayındırlık, ekonomi, sanayi gibi alanlarda ciddi mesafe aldığımız kuşkusuzdur; lakin eğitim ve öğretim alanında dibe vurmaya yüz tuttuğumuz da kuşkusuzdur. Bu yüzden, sorunuzun “Din eğitimi nasıl olmalı?" kısmına cevap verecek ne moralim ne de mecalim vardır. Kimbilir belki de eğitim alanıyla ilgili her şey yolundadır da ben yanılmışımdır. Dilerim, ben yanılmışımdır. Zira yeter ki millet ve devlet düze çıksın, ben batayım.

Fethullahçılar

Fethullahçılar[a] veya Türkiye Cumhuriyeti tarafından kullanılan yaygın adıyla FETÖ, Fethullah Gülen’in telkinleri ile bir araya gelen insanların oluşturduğu, ’ların sonunda İzmir’de ortaya çıkan Said Nursi temelli öğretiye dayalı İslami bir cemaat ve istihbarat örgütüdür.[16][17] Özünde ve hedefinde laiklik karşıtı ve şeriatçı bir yapıya, dışa dönük ise ılımlı ve zararsız[18] görünüme sahip olan cemaat,[19][20][21] dini faaliyetlerinin yanı sıra; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasal kurumlarında meşru ve gayri meşru yollarla hakimiyet sağlayarak,[2] Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetimini kendi ideolojisine göre dizayn etmeyi hedeflemektedir.[3][5][6][22][23][24][25]

Faaliyetlerini başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelerde gerçekleştiren bir toplumsal hareket olarak ortaya çıktığı iddia edilmektedir. Öte yandan hareket; özellikle Türk emniyet birimlerinde ve Türk yargı organlarında örgütlenmiş ve kritik pozisyonlarda hakimiyet kurmuştur.[26] Bundan dolayı bazılarına göre ise hareket; siyaset, hükûmet, eğitim, medya, iş dünyası, kamusal ve kişisel yaşam üzerindeki üstünlüğünü güvence altına alarak seküler Türkiye'yi kendi imajına göre yeniden şekillendirmeyi amaçlayan muhafazakar bir oluşumdur.[26][27] Cemaat; Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde tamamen egemen olabilmek için emniyet, yargı, siyaset, medya ve silahlı kuvvetler içerisindeki mensuplarının yardımı sayesinde; Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk davaları gibi soruşturmalarla Türk ordusunda görev alan çoğunluğu yüksek rütbeli binden fazla asker, sahte belge ve deliller ile cezaevine atmış veya ordudan tasfiye etmiştir.[28] Bu askerlerin yerlerine ise Fetullahçı askerler getirilmiştir.[29][30][31][32] Cemaat benzer girişimleri yargı, emniyet ve siyaset içerisinde de gerçekleştirmiştir. Örgüt lideri Gülen de bizzat cemaat üyelerinden devlet kadrolarını ele geçirmelerini istemiş, özellikle yargı ile mülkiyede kadrolaşmanın önemini vurgulamıştır.[33][34] Bu girişimler, söylemler ve telkinler ile örgütün nihai amacının; Türkiye'de teokratik totaliter bir rejim kurmağı amaçladığı öne sürülmektedir.[35][36][37]

Hareket; Türkiye[38]KKTC, Pakistan[39]İslam İşbirliği Teşkilatı ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi tarafından terör örgütü olarak tanınmaktadır.[40] Ancak, hareketin terör faaliyetleri ABD ve Avrupa Birliği tarafından tanınmamaktadır.[41]

Mayıs 'dan bu yana Gülen Hareketi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılmaktadır.[42]15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türk hükûmeti, Gülen Hareketi'ni darbeden sorumlu tuttu ve devlet yetkililerince yapılan soruşturmalar neticesinde binlerce askeri, hakimi, savcıyı ve devlet memurunu tutukladı.[43][44][45] On binden fazla eğitim personeli açığa alındı ve özel kurumlarda çalışan 'den fazla öğretmenin lisansı Gülen Hareketi ile bağlantılı olduğu iddiasıyla iptal edildi.[46][47]

Hareketin kurucusu ve lideri Fetullah Gülen'dir. Örgüt lideri; harekete mensup çoğu kişi tarafından ise Mehdi olarak tanımlanmaktadır.[48][49][50]Necip Hablemitoğlu ve Haydar Meriç gibi gazeteciler ve akademisyenler, örgüte mensup kişiler tarafından suikasta uğramıştır.[51] Günümüzde, Cemaat mensupları Türk güvenlik güçlerine yakalanmamak için başka örgütlerin ve dini cemaatlerin içine sızarak kendilerini kamufle etmeye çalışmaktadır.[52][53]

Terör örgütü olarak tanınması[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.