finlandiyalı bilim adamları / Finlandiyalı bilim insanları beyindeki bağımlılık ağını haritalamayı başardı | Euronews

Finlandiyalı Bilim Adamları

finlandiyalı bilim adamları

Finlandiyalı bilim insanları ideal uyku süresini hesapladı

Finlandiyalı bilim insanları, kişilerin çalışmadan geçirdiği iş günü sayısı ile ortalama ne kadar uyudukları ile ilgili verileri karşılaştırarak en uygun uyku süresini ortaya çıkardı.

Sleep dergisinde yayımlanan araştırma kapsamında 30 yaş üstü 1 kadın ve 1 erkek üzerinde anket çalışması yaparak katılımcılara yatakta ne kadar süre geçirdikleri soruldu. Elde edilen anketler Devlet Sosyal Sigorta Kurumu veri tabanında bulunan onların hasta raporu aldığı verilerle karşılaştırıldı.

Günde saat uyuyan insanların 5 saatten az veya 10 saatten fazla uyuyan insanlara göre daha az hasta raporu aldıkları ortaya çıktı. Fark 5 ile 9 gün arasında oldu. Bilim adamları en uygun uyuma süresini ortaya çıkarırken, bu rakam erkekler için 7 saat 42 dakika, kadınlar için ise 7 saat 38 dakika olarak belirlendi. Araştırmayı yapan kişiler bunun ortalama veriler olduğu, her kişiye ait uygun uyku süresi bulunduğu, bazıları 6 saat uykudan sonra kendini mükemmel hissediyorsa onun için endişelenecek bir şey olmadığını vurguladı.

fazla oku

Bilim insanları, Finlandiya'nın güneyindeki Hattula'da bulunan bin yıllık kalıntıların, yüksek statülü non-binary (ikili cinsiyet sınıflandırmasının dışındaki kimlikler için kullanılan tanım) bireye ait olabileceğini söyledi.

Kalıntılar 'de, inşaat çalışmaları sırasında keşfedilen bir mezardan çıkarılmıştı.

Araştırmacılar mezarda oval broş mücevherlerin ve yünlü giysilerin de bulunduğunu kaydetti. Bu, ölünün dönemin tipik kadınsı kostümlerini giydiği anlamına geliyor.

Ancak sıradışı bir şekilde mezarda aynı zamanda, kişinin sol tarafına yerleştirilmiş ve daha çok erkeklikle ilişkilendirilen kılıçlar vardı.

seafoodplus.info

Kalıntılar, Hattula'daki Suontaka Vesitorninmäki'de bulundu (Finlandiya Kültür Mirası Ajansı)

Araştırma ekibi, yıllarca mezarda iki cesedin gömüldüğünün ya da bulguların, Erken Ortaçağ'da Finlandiya'da yüksek statülü kadın liderlerin varlığının bir kanıtı olarak varsayıldığını ifade etti.

Ancak yeni çalışmada yapılan DNA analizi, mezarda Klinefelter sendromlu tek bir kişinin olduğunu gösterdi.

Dişilerde genellikle iki X kromozomu (XX), erkeklerdeyse bir X ve bir Y (XY) kromozomu var. Ancak Klinefelter sendromunda, erkek fazladan X kromozomuyla (XXY) doğuyor.

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

erkekten biri bu sendromdan mustarip. Bu kişiler genetik olarak erkek ve genellikle fazladan Y kromozomuna sahip olduğunun farkında değil. Ancak bu durum meme büyümesine, küçük penisle testislere ve kısırlığa yol açabiliyor.

Fin araştırmacılar, DNA sonuçlarının küçük bir örnek grubuna dayandığı konusunda uyardı. Ancak yine de European Journal of Archaeology adlı hakemli bilim dergisinde yayımlanan bulgular "Erken Ortaçağ'da İskandinavya'da ultramaskülen ortamında, kadınsı sosyal rollere sahip erkeklerin ve kadınsı kıyafetler giyen erkeklerin saygısız ve utanç verici olduğu" fikrine meydan okuyor.

Araştırmada imzası olan isimlerden, Turku Üniversitesi'nde arkeolog Ulla Moilanen şöyle konuştu:

Gömülü birey, topluluğunun oldukça saygın bir üyesi gibi görünüyor. Mezarda, değerli kürkler ve nesnelerle birlikte yumuşak bir kuş tüyü battaniyenin üzerine yatırılmış.

Independent Türkçe, Guardian, T24

Derleyen: Uğurcan Yıldız

Finlandiyalı bilim insanları beyindeki bağımlılık ağını haritalamayı başardı

Bilim insanları beyin lezyonları geçirdikten sonra aniden sigarayı bırakan uzun süreli içicileri inceleyerek beyindeki bağımlılıkla bağlantılı ağı haritaladıklarını açıkladı.

Araştırmanın, madde bağımlılığı ile mücadelenin geleceğindeki tedavilerde yeni imkanlar ve yöntemler sağlayacağı umuluyor. 

Bağımlılığın beyinde nerede olduğunu bulmak için araştırmacılar, beyin lezyonları olduğu döneme kadar her gün sigara içen hasta üzerinde çalıştı.

Nature Medicine dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, yarıdan fazlası lezyon oluştuktan sonra normal şekilde sigara içmeye devam ederken, dörtte biri herhangi bir sorun yaşamadan hemen sigarayı bıraktı. Hata bu kişiler "canlarının sigara çekmediğini" de bildirdi.

Sigarayı bırakanların lezyonları beynin belirli bir bölgesinde bulunmazken, olanlar da bir dizi alanda haritalandılar. Buna "bağımlılık remisyon ağı" denildi.

Birinin bağımlılıktan vazgeçmesine neden olacak lezyonun, muhtemelen beynin dorsal singulat, lateral prefrontal korteks ve insula gibi kısımlarını etkileyeceğini ancak medial prefrontal korteksi etkilemeyeceğini buldular.

Önceki araştırmalar, insulayı etkileyen lezyonların bağımlılığı azalttığını göstermişti. 

Bulgularını doğrulamak için araştırmacılar, alkol risk değerlendirmesini tamamlayan toplanmda lezyon hastasını inceledi.

Çalışma, hastaların bağımlılık remisyon ağındaki lezyonların alkolizm riskini de azalttığını ve bunun maddeler arasında ortak bir bağımlılık ağına işaret ettiğini gösterdi.

Finlandiya Turku Üniversitesi'nde nörolog ve çalışmanın yazarı olan Juho Joutsa, AFP'ye verdiği demeçte "tanımlanan ağ, tedavi çabaları için bizlere test edilebilir bir hedef sağlıyor" dedi.

Ameliyat gerektirmeyen yöntemleri güçlendirebilir

Bulgulara göre bu bağımlılık ağının bazı merkezleri, ameliyat gerektirmeyen nöromodülasyon (bir dizi rahatsızlığı tedavi etmek için sinirleri uyarma) teknikleriyle bile hedeflenebilecek kortekste bulunuyor.

Böyle bir teknik, geçen ay ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından obsesif-kompulsif bozukluk için transkraniyal manyetik stimülasyonun (TMS) onaylanması ile kullanılmıştı.

Araştırmalar devam etmeli

Joutsa, araştırmasının bağımlılığı hedefleyen bir TMS tedavisine katkıda bulunacağını umduğunu söyledi ve ekledi:

"Ancak, bu ağı modüle etmenin en iyi yolunun ne olduğunu bulmamız ve ağı hedeflemenin klinik olarak faydalı olup olmadığını test etmek için dikkatlice tasarlanmış, rastgeler, kontrollü denemeler yürütmemiz gerekiyor."

İş yerinde bunu yaşıyorsanız dikkat! Finlandiyalı bilim adamları açıkladı

İş yerinde bunu yaşıyorsanız dikkat! Finlandiyalı bilim adamları açıkladı

Bilim dünyası, birçok konuda önemli araştırmalar ortaya koymaya devam ediyor. Son olarak Finlandiya’da bulunan Oulu Üniversitesi''nden bilim insanları, iş hayatı ile ilgili önemli bir araştırmayı sonuçlandırdı.

Independent Türkçe’de yer alan habere göre yeni araştırmaya göre, geç saatlere kadar oturmayı tercih eden kişilerin işyerinde düşük performans gösterme olasılığı erkencilere kıyasla iki kat fazla.

Araştırmada sabah kronotiplerinin, yani erken yatıp erken kalkanların, sabahları daha verimli çalışma eğilimi gösterdiği, akşam kronotiplerininse tam tersi davrandığı tespit edildi.

Kronotip, bireylerin uyku ve diğer aktivitelerini günün hangi saatinde gerçekleştirmeyi tercih ettiğini ve sirkadiyen ritmindeki farklılıkları yansıtıyor.

Kronotriplerin büyük ölçüde genetik olduğu düşünülüyor ama çalışma saatleri, aile hayatı ve gün ışığına maruziyet de bu özelliklerin şekillenmesinde rol oynuyor.

Söz konusu araştırmada ''da Kuzey Finlandiya''da doğan 5 bin kişi yer aldı. Katılımcılar, çalışma düzenleri ve sağlık durumlarına dair soruları yanıtladı. ''de 46 yaşındayken doğal kronotiplerinin ne olduğunun belirlenmesi içinse uyku düzenleri sorgulandı. Katılımcılar toplamda 4 yıllık bir süre boyunca takip edildi.

Takip sonucunda araştırmacılar, erkek katılımcıların yüzde 10''unun ve kadınlarınsa yüzde 12''sinin akşamcı olduğunu tespit etti. Ancak bunların yüzde 72''si, gündüz işlerinde çalışıyordu.

Araştırmacılar bu kişilerin performansını ölçmek için uluslararası alanda kabul gördüğünü söyledikleri, çalışma kabiliyeti zayıf, erkek emeklilik ihtimali yüksek olan bireyleri belirlemek için geliştirilen bir ölçeğe başvurdu.

Değerlendirmenin sonucunda akşamcı olarak sınıflandırılan kişilerin 4''te birinin işyerindeki performansı zayıf diye nitelendi. Araştırmacılara göre bu, sabahçılar veya ara kronotipteki kişilere kıyasla önemli ölçüde daha yüksek bir orandı.

ERKENCİLERDEN İKİ KAT FAZLA İHTİMAL VAR 

Occupational & Environmental Medicine isimli hakemli tıp dergisinde yayımlanan araştırmada, uyku süresi veya çalışma saatlerinin uzunluğu gibi faktörler de hesaba katıldı.

Buna rağmen her iki cinsiyette de gece kuşlarının düşük performans sergileme olasılığı, erkencilerden iki kat fazla çıktı.

Uyku, sirkadiyen ritim, diyabet, obezite ve kardiyovasküler hastalıklar arasındaki ilişkileri araştıran Doç. Dr. Kristen Knutson, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:

Akşamcılar sabahın erken saatlerinde çalışmak zorunda kalırsa iş becerilerini sabahçılar kadar iyi kullanamaz. Bunun tersi de sabahçılar için geçerli. Normal çalışma saatleri ve olsaydı sabahçılar da akşamcılardan daha kötü hissederdi.

NÜFUS DÜZEYİNDEKİ İLK ÇALIŞMA 

Bununla birlikte araştırmacılar, Finlandiya''da ofisten çalışanların genellikle sabah 8''de, evden çalışanlarınsa daha da erken iş başı yaptığını, bu nedenle bulguların her ülkede geçerli olmayabileceğini vurguladı.

Finlandiya''daki Oulu Üniversitesi''nden ve araştırmanın yazarlarından Tapio Raiha ve Leena Ala-Mursula, CNN International''a yaptıkları ortak açıklamada, "Akşam kronotipinin iş becerisinde azalmayla ilişkili olabileceğine dair kanıt sağlayan, nüfus düzeyindeki ilk çalışmayı yaptık" ifadelerine yer verdi:

Bu gözlemsel bulguların yeni olduğunu ve başka çalışmalarla doğrulanması gerektiğini kabul ediyoruz. Fakat bulgularımız akşamcıların, sağlıkta ve verimlilikte düşüşle ilişkili olduğuna işaret eden önceki bulguları destekliyor.

İlgili Haberler

37 dil bilen halı yıkamacının beyni incelendi. Herkesin gözünden kaçtı
Bakan karantinadayken, Başbakan gece kulübünde. Finlandiyalılardan tepki yağdı

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir