flb ne demek / Havacılık Kısaltmaları: Havacılık Sektörüne Ait Kısaltmalar Nelerdir?

Flb Ne Demek

flb ne demek

kaynağı değiştir]

Evrensel dilbilgisi teorisi davranışçı ekolün saygınlığına gölge düşürmüşse de dilbilim alanında iki teori arasında halen çok ciddi bir rekabet bulunmaktadır. Bunun yanı sıra son yıllarda dil edinimi ve dil bozuklukları ile ilgili yeni yapılan çalışmaların sonuçları evrensel dilbilgisine yönelik eleştirel bir tutum ortaya koymaya başlamıştır[34]. Ancak eleştirilerin ayrıntılarına geçmeden önce Chomsky’nin evrensel dilbilgisi varsayımını yalnızca makul bir başlangıç varsayımı olarak düşündüğünün altını çizmekte fayda var. Yine dilbilimci K. David Harrison da kendisiyle yapılan bir röportajda dünya dillerinin yalnızca en fazla yüzde on beşinin incelenebildiğine ve evrensel dilbilgisi ile ilgili büyük kuramlar oluşturmak için henüz çok erken olduğuna vurgu yapar[35].

Chomsky’nin öne sürdüğü, çocukların oldukça sınırlı ve niteliği bozuk dil verilerine maruz kaldığına dair argümana[36] karşı çıkan Reali ve Christiansen’e göre, çocuklar kendilerine sunulan dil verilerinde bulunan birtakım dilbilgisi yapılarının dağılımsal özelliklerine bakarak öğrendikleri dilin yapısıyla uyumlu kuralları çıkartabilir, yani istatistiki bilgilerden genellemelere ulaşabilir[37]. Aynı şekilde, Michael Ramscar da argümanın çocukların maruz kaldığı olumsuz geri bildirimleri dışladığını öne sürer. Ramscar’a göre çok sayıda çalışmanın gösterdiği gibi, çocuklar önce dildeki düzensizlikleri (go fiilinin ikinci halinin goed yerine went olması ya da mouse kelimesinin çoğulunun mouses yerine mice olması) bilmedikleri için yanlış aşırı genellemeler yapma hatasına düşer ancak Ramscar’ın örtük olumsuz geri bildirimler olarak ifade ettiği, çevrelerinden aldıkları verilerle kendi hataları arasındaki farklılıkları tecrübe ederek doğru kullanımları öğrenirler[38]. Geri bildirimle ilgili bir eleştiri de, çocukların dil kullanımlarının yetişkinler tarafından sıklıkla düzeltilmesi olgusunun, yani açık olumsuz geri bildirimlerin göz ardı edilmesidir.

Elizabeth Bates ve Michael Tomasello gibi araştırmacılar da dili beynin içindeki dilin öğrenildiği ve kullanıldığı yoğun ve karmaşık toplumsal çevreyle etkileşim içine giren bir dizi genel işlem mekanizmasıyla açıklar[39]. Bates dil yetisinin biyolojik temelleri olduğunu kabul etmekle birlikte yalnızca dile özel bir yetinin varlığına karşı çıkar. Bazı dilbilgisi yapılarının ve kurallarının mümkün olmaması evrensel dilbilgisinin kısıtlamalarından değil bilgi işleme düzeneği, bellek, hareket planlama ile ilgili biyolojik kısıtlamalardan kaynaklanır[40].

Philip Lieberman da dili bir “dil organı”nın kortikal ağlarına kodlanmış bir içgüdü olmaktan çok öğrenilmiş bir yeti olarak görür ve dilin çok sayıda farklı fonksiyonel yetiden oluşmuş nörolojik bir sistem olduğunu öne sürer. Lieberman’a göre ayrıca insan ve hayvan dilleri arasında Chomsky’nin iddia ettiği kadar niteliksel bir fark bulunmamaktadır[41].

Evrensel dilbilgisine alternatif olarak geliştirilen bir diğer görüş de dilbilimci George Lakoff’un üretimsel semantik görüşüdür. Lakoff Chomsky’nin semantik ve sözdizimin birbirinden bağımsız olduğu görüşünde olduğunu söyler ancak ona göre semantik, sözdizim, bağlam ve diğer faktörlerin hepsi sözdizim kurallarında etkilidir. Chomsky ise Dilbilim Savaşları adını alan, dergi ve gazeteler üzerinden sürdürülen tartışmalarında, semantik ve sözdizimin bağımsız oldukları gibi bir iddiayı hiçbir zaman kullanmadığını, kendi çalışmalarının tam aksini ortaya koyduğunu ve Lakoff’un kendisini hiç anlamamış olduğunu söyler[42].

Chomsky ve evrensel dilbilgisi kuramcılarına getirilen daha genel bir eleştiri de kuramın Avrupamerkezci olması ve kültürel farklılıkları yok sayma eğilimidir. Geoffrey Sampson, The Minds in Uniform makalesinde evrensel dilbilgisi ile İngilizcenin birbirinin yerine rahatlıkla kullanılabileceğini söyler. Üretici dilbilgisi kuramcılarının yalnızca İngilizcenin ya da çoğu Hint Avrupa dillerinin paylaştığı yapısal özellikleri belirlediklerini ve bunlara evrensel dilbilgisi kuralları adını verdiklerini öne süren Sampson, Çince ya da Malay dilinin bu özellikleri taşımadığını aktarır[43]. Malay diliyle ilgili David Gil’in bir çalışmasından örnek veren Sampson’a göre, anadilleri Malay olan insanlar kendi aralarında konuşurlarken bu dilin dilbilgisinin evrensel yapısal özelliklerin dışında özellikleri olduğu görülür. Ancak örneğin İngilizceden Malay diline çeviri yaptıklarında ise evrensel kurallarla daha uyumlu gibi görünen resmi bir Malay değişkesini kullanırlar. Evrensel dilbilgisi savunucuları resmi değişkenin konuşanların gerçek dilsel becerisini ortaya koyduğunu günlük konuşma dilinin ise kısıtlı, bozulmuş bir değişke olduğunu iddia eder. Ancak Gil’e göre günlük kullanılan değişke konuşanların gerçek dilsel mirasını temsil etmektedir[44]. Nicolas Evans ve Stephen Levinson’ın evrensellerin aşırı genellemeler olduğu, evrensel dilbilgisi kuramcılarının muazzam dilsel çeşitliliği göz ardı ettikleri yönündeki eleştirisi de Sampson’un görüşüyle uyum içindedir[45].

Evrensel dilbilgisi kuramına karşı son dönemde epeyce popüler olan bir başka iddia da, Amerikalı dilbilimci Daniel Everett'in uzun yıllar çalıştığı Pirahã kabilesinin dilinin, Chomsky'ye göre insan dilinin yegane ayırt edici özelliği olan tekrarlama özelliğinden yoksun olduğu savıdır. Everett'in Pirahã dilinin renk ile ilgili kavramlar ve sayı terimlerinin yanı sıra geçmiş zaman formuna da sahip olmadığı ve Pirahã dilbilgisinin iç içe geçen cümle parçacıklarına izin vermediği iddiası çok sayıda uzmanın konuyu irdelemesine neden olmuştur[46].&#;Bu araştırmalar arasında Everett'in iddiasını destekleyen görüşler olduğu gibi, dilbilimcinin tekrarlama özelliğini tamamen yanlış anladığını ya da Pirahã dilbilgisini yanlış yorumladığını iddia eden görüşler de bulunmaktadır. Chomsky ise bir röportajında evrensel dilbilgisi bağlamında hiç kimsenin dillerin yan cümleler ya da sayı terimleri içermesi gerektiğine dair bir görüş öne sürmediğini söyler[47].

Son olarak, evrensel dilbilgisi kuramını benimseyenlerin kurama getirdiği eleştirilerden örnek vermek gerekirse, Steven Pinker’ın da evrensel dilbilgisinin evrimsel kökenine dair farklı bir duruş savunduğunu belirtebiliriz. Pinker’a göre dil Chomsky’nin iddia ettiği gibi anlık bir mutasyon sonucu ve doğal seçilim mekanizmalarından bağımsız olarak değil, Darwinci bakış açısıyla, yani doğal seçilim ilkeleriyle uyum içinde, çeşitli adaptasyonlar yoluyla ortaya çıkmıştır[48]. Pinker ayrıca Ray Jackendoff’la birlikte yazdığı tarihli bir makalesinde de Chomsky’nin insan dilini hayvan iletişimden ve dili diğer bilişsel niteliklerden ayıran tek özellik olarak tekrarlama özelliğini göstermesini eleştirir[49].

Kaynakça[değiştir kaynağı değiştir]

Evrensel dilbilgisine göre bütün insan dillerinde birtakım ilkeler ve parametreler bulunmaktadır. İlkeler özel dillerden bağımsız, dilden dile değişmeyen özelliklerdir, parametreler ise her dilde farklılık gösterebilen özelliklerdir[28]. Araştırmacılar bütün diller ve çoğu diller için geçerli olan adet ilke ve parametre belirlemişlerdir[29]. Bu ilke ve parametreler toplamda altı bine yakın dili kapsamaktadır[30]. Örneğin biraz evvel dil getirilen tekrarlama özelliğinin yanı sıra yapı bağımlılık ya da her dilde ad ve yüklem gibi sözlüksel kategorilerin varlığı evrensel dilbilgisi ilkelerindendir.

Yapı Bağımlılık: Bu ilkelerden yapı bağımlılık, dilbilgisel süreçlerin kelimeler ya da kelime dizileri üzerinden değil, cümlelerdeki yapılar üzerinden işlediğini dile getirir[31]. Bu durum bir cümlenin soru formuna çevrilme kuralını yüzey yapıya bakarak hesaplamaya dayalı yöntemlerle çıkaramayacağımıza, cümlenin anlamsal içeriğiyle ilgili olan derin yapıyı işin içine katmamız gerektiğine dair bir örnekle gösterilebilir. “The girl is beautiful.” cümlesini soru cümlesi formuna çevirdiğimizde “Is the girl beautiful?” cümlesini elde ederiz. Aynı şekilde “The girl is leaving.” cümlesi “Is the girl leaving?” şeklinde soruya dönüştürülür. İki cümlenin soruya dönüştürülmesinde de aynı kuralın işlediği görülür: Cümledeki ilk “is” kelimesini (ya da yardımcı fiili) cümlenin en önüne getirerek soru cümlesi oluşturulur. Ancak “The girl who is beautiful is leaving” cümlesini soru cümlesine çevirirken aynı kuralı işlettiğimizde “Is the girl who beautiful is leaving?” gibi dilbilgisi açısından yanlış bir cümle elde ederiz. Doğru soru formatı ise “Is the girl who is beautiful leaving?” şeklinde olmalıdır. Yani bu cümleyi soru cümlesine çevirirken birinci değil ikinci “is” cümlenin başına geçmiştir. Örneği biraz daha karmaşıklaştırmak istersek “The girl who is likely to lose her keys while she is drunk is leaving” ile “Is the girl who is likely to lose her keys while she is drunk leaving?” olumlu ve soru cümlelerini elde ederiz. Burada da gördüğümüz üzere ilk ya da ikinci “is” kelimesini cümlenin başına geçirerek soru oluşturmaya kalktığımızda cümle hatalı olacaktır. “The girl who is likely to lose her keys while she is drunk is leaving the bar to continue drinking at another bar which is owned by her uncle who by now is I think as drunk as she is” cümlesinde olduğu gibi ifadeyi istediğimiz kadar uzatıp karmaşıklaştırabiliriz. Örneğin de gösterdiği gibi tek tek kelimelerin yerlerini değiştirmekle, hangi kelimeyi nereye almamız gerektiğine dair hesaplamalar yapmakla herhangi bir yere varamıyoruz. Chomsky bu gibi örneklerden hareketle, çocukların istatistiksel yöntemler kullanmadıklarını, dilin yüzey yapısı ve derin yapısına bütünsel olarak başvurarak doğru dilbilgisi kurallarını hızla öğrendiklerini ve uyguladıklarını savunur.

Tekrarlama: Daha önce de kısaca bahsedildiği üzere tekrarlama özelliği cümle içinde bir bileşeni aynı bileşenin içine yerleştirebilme imkânı ya da başka bir deyişle belirli bir dilsel bileşen ya da dilbilgisel yapının tekrar tekrar kullanılabilmesidir. Örneğin, “Benim büyük büyük büyük… babam” ya da “babamın babasının babasının… babası” gibi bileşenler sonsuzca tekrarlanabilir. Chomsky’nin tekrarlama özelliği ile yeni cümle oluşturma yetisi arasında önemli bir bağlantı olduğunu varsaydığını söyleyen Geoffrey K. Pullum ve Barbara C. Scholz ise dilbilgisel ifadelerin sonsuzca tekrarlanabilmesi imkânının dilsel yaratıcılığı açıklamak için ne gerekli ne de yeterli olduğunu savunur[32]. Yazarlar yukarıda verdiğim türden örneklerin ise sonsuza kadar tekrarlanabileceğinin ancak bunun yaratıcılıkla hiçbir alakası olmadığının da altını çizerler.

Parametreler: Her dilde zorunlu olarak geçerli olmayan kurallar olarak düşünülen parametrelere örnek olarak ise örneğin İngilizcede öznenin zorunlu olarak kullanılması ya da örneğin Türkçede gizli özne olarak dışarıda bırakılması gösterilebilir. Başka bir örnek olarak yine İngilizce ve Türkçedeki bir fark ele alınabilir. İngilizcedeki Özne-Yüklem-Nesne sıralaması ile Türkçedeki Özne-Nesne-Yüklem sıralaması bu iki dilin yapısını farklı kılmakla birlikte her iki dilde de, bu sıralamaların zorunlu kıldığı (birbirinden farklı ama kendi içinde bir kural olan) kimi sözdizimsel örüntüler bulunmaktadır[33].

Evrensel dilbilgisi kuramına eleştiriler[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir