Doğruluk ve gerçeklik kavramları, günlük hayatımızda sıkça ve hatta birbirinin yerine kullanılan kavramlardır. Fakat bu ikisi, felsefi zeminde aynı şey değildir.
Kelime anlamına göre gerçeklik, var olan her şeydir. Başka bir deyişle hakikatin kendisidir, gerçek olandır.
Doğruluk, klasik tanımıyla, bilginin nesnesine uygunluğudur.
Gerçeklik, genel anlamı içinde dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak varolan her şeydir. Doğruluk ise genel anlamıyla, bir önerme, inanç, düşünce ya da kanaatin bazı temellere ya da ölçütlere göre veya ona bağlı olarak sahip olduğu doğru olma özelliğidir.
Genel bir çerçeve olarak bu şekilde tanımlanabilecek ‘gerçeklik terimi’, felsefe tarihi içerisinde kimi zaman anlam genişlemesine, kimi zaman da anlam daralmasına uğramıştır. Özne ile nesne ilişkisi dâhilinde, öznenin kendisinden bağımsız olan ve özne tarafından konu edinilebilir ya da konu edilemez her şeyin ‘gerçeklik’ olduğu, dolayısıyla terimin varolanların tümünü kapsadığı ileri sürülebileceği gibi, gerçekliğin sadece kavranabilir ya da sadece algılanabilir şeyler olduğunu savlayan tasarımlar da oluşturulmuştur.
‘Gerçeklik’ kavramının belirgin özelliği, taşıyıcısının ‘Varlık’ olmasıdır. Yani, insan ‘gerçeği söyleyemez’, ancak gerçeği ifade eden önermeler kurabilir. Diğer bir deyişle, insan ‘doğru’yu söyler, ‘doğru’, gerçekliğin ona uygun ya da onu yansıtan ifadesidir. Kısaca, iki terimin net ayrımı, ‘gerçeklik’in taşıyıcısının Varlık, ‘doğruluk’un taşıyıcısının ifadeler olmasıdır. Buradaki felsefi problem ise bu ikisi arasındaki ilişkinin mahiyetidir.
‘Doğruluk’un taşıyıcısı önerme, kuram ve benzerleridir. Epistemolojik açıdan doğruluk, önermelerin ve kuramların, bir başka deyişle dilsel öğelerin bir niteliğidir.
“Doğruluk nedir?” sorusuna verilecek yanıt, bir doğruluk kuramı oluşturur. Geleneksel olarak, bu soruya, “bilginin nesnesine uygunluğudur” veya “gerçekliğe uygun düşen önerme ve kuramlardır” yanıtı verilmiştir.
Platon’da temellerine rastlanan bu sav, “uygunluk kuramı” olarak bilinir ve ilk açık ifadesini Aristoteles’in “Metafizik” adlı yapıtında bulur.6 Bu yaklaşım, gündelik dildeki ‘doğruluk’ teriminin kuramsal karşılığıdır. Gündelik yaşamdaki, doğruluk iddiası taşıyan tüm ifadeler örtük olarak bu savı varsayarlar.
Gerçeklik, bilgi türlerine göre farklı anlamlar içerir. Örneğin bilimsel bilgiye göre gerçeklik deneye konu olabilen varlıklarla ilişkilidir ve olguların genellemelerine dayalı bir yasallılık ile ifade edilir (tümevarım). Felsefi bilgide gerçeklik için duyuları aşan akıl ögeleri de kabul edilir. Bu durumdan hareketle somut gerçekliğin yanında soyut gerçekliğin de olduğu söylenebilir. Somut gerçeklik insan zihninden bağımsız olarak var olan, varlığı insana bağlı olmayan maddesel gerçekliklerdir. Soyut gerçeklik ise bizzat insanın akılsal ve ruhsal yönüne bağlı olan gerçekliklerdir. Bir çınar ağacı somut gerçekliğe, matematiksel temel önermeler soyut gerçekliğe örnek gösterilebilir.
Gerçekliğin bir bilgi durumunu işaret etmesi doğruluk kavramını ortaya çıkarır. Söylenen bir söz gerçeklik ile örtüşüyorsa o söz için “doğrudur” denilir. Bir şeyin doğru olması, işaret ettiği gerçekliğin bir kısmını veya tamamını yansıtmasıyla ilişkilidir.
Doğruluk, iki anlamı olan bir kavramdır: olgusal (içerikli) ve formel (biçimsel) doğrulama. Olgusal doğrulama; bir yargının, önermenin gerçeklikle yani yöneldiği nesne ile uyuşmasıdır. “Dünya hem kendi ekseni etrafında hem de Güneş’in etrafında dönmektedir.” yargısı gerçeklikle uyuştuğu için doğrudur. Buna bilgi doğruluğu da denir. Doğruluğun diğer bir anlamı olan formel doğrulama ise düşüncenin kendi içinde çelişmemesi, tutarlı olması hâlidir. “Bir üçgenin iç açılarının toplamı derecedir.” yargısı kendi içinde tutarlı olduğu için doğrudur. Bu durumsa mantık doğrusu olarak ifade edilir.
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve “Sosyolojiye Giriş” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Diğer Ders Notları (Ömer YILDIRIM), MEB Felsefe Ders Kitabı
Tweetle
Filozof ve mantıkçılar, günlük dilde, bilim dilinde kolayca kullandığımız doğru (hakiki vrai) ve doğruluk (hakikat verite) kelimelerinin ifade ettikleri kavramlar üzerinde durmuşlar, bunların hiç de görünürdeki basitliğe sahip olmadıklarına dikkatleri çekmişlerdir.
Asıl sorun doğru kavramından kaynaklanır, doğruluk teriminin açıklığa kavuşması ona bağlıdır. Doğruluk doğrunun niteliğidir; doğruyu doğru kılan şeydir. O halde sorulacak soru doğruluk nedir değil, erotik film doğru nedir olmalıdır.
Doğru kelimesini şu yerlerde kullanırız:
1. Bütün kuşlar uçucudur, Serçe kuştur, O halde serçe uçucudur.
2. A=B a+b+c=d
C=A v e y a a=d (b+c)
O halde C=B
Yukarıda iki tür akıl yürütme vardır ikisi de doğrudur.
3. Şu anda masamın üzerinde gördüğüm yeşil kalem için;
Bu kalem yeşildir veya Bu kalem masanın üzerindedir dediğimde iki önerme de doğru olur.
4. ki cisim kitlelerinin çarpımı ile doğru orantılı, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılı olarak birbirini çekerler, formülü : F=G
mm
r
,HD Porno Sitesi ifadesi de doğudur.
5. Türkiyede Cumhuriyet 29 Ekim de kabul edilmiştir ifadesi doğ rudur.
6. Allah vardır önermesi de doğrudur.
7. Bu ziyaretiniz hakiki sevinç doğurmuştur, Bu kolye hakiki altın dan yapılmıştır burada doğru yerine kullanılan hakiki kelimesi kendisin den sonra gelen ismin sıfatı olarak kullanılmıştır. Bu tür ifadelerde Fransızca da da aynı kelime kullanılır: une vrai joie, un vrai dor.
Yukarıda misallerini verdiğim,pormo yedi ayrı yerde kullandığımız doğru keli mesi aslında iki ayrı şeye delalet etmektedir. Birincisi, yukarıdaki 1 ve 2. mi sallerde bulunan tamamen biçimsel (formelle) bir zihin işleyişine olan delalettir. kincisi diğer beş misalde görülen bir varolanın ifadesine delalet etmektedir. Böylece iki türlü doğruluktan bahsedilebilir. Bu ayırıma açıklıkla ilk de fa Leibniz işaret etmiştir. Leibniz birincisine akıl yürütme doğruluğu (La veri te de raisonnement), ikincisine olgu doğruluğu (La verite de fait) demiştir. Bu iki tür doğruluk için, biçimsel (formel) doğruluk, maddi doğruluk; mantıki doğruluk, ontolojik doğruluk terimleri de kullanılmaktadır. Ben birincisine biçim sel veya mantıksal, ikincisine bilgisel doğruluk demeyi uygun buluyorum.
Bu yazıda biçimsel doğruluğu mantık ve matematikten misaller vererek açıklamak istiyorum:
Mantıkta:
I. Bütün insanlar ölümlüdür
Sokrat insandır
O halde sokrat ölümlüdür
Bu kıyasın sonucuna doğru diyoruz. Bu hd porno izle doğruluk şekil bakımındandır, önermelerin içerikleri ile ilgili değildir. içerikleri yanlış olan önermelerden de doğru kıyas yapılabilir. Mesela:
II. Bütün atlar insandır
Bütün sürüngenler attır
O halde bütün sürüngenler insandır
Bu kıyas da doğru bir kıyastır. ki öncülü kabul edilirse bunlardan zorunlu olarak sürüngenler insandır sonucu çıkar. Bu kıyasta öncüller ve sonucu teşkil eden her üç önerme de yanlıştır, fakat kıyas doğrudur.
Öncülleri yanlış sonucu doğru olabilecek bir kıyas da yapmak mümkün dür: Mesala:
seafoodplus.info cebimdedir Çakı aydadır
O halde çakı cebimdedir
Bu kıyasta öncüller yanlış, sonuç doğru, kıyas doğrudur.
Şimdi öncüllerin muhtevası yanlış, sonucun muhtevası doğru, yanlış bir kıyasa misal verelim:
IV.Bütün taşlar mermerdir Bütün atlar taştır
O halde hiçbir at alexis teksas taş değildir
Bu kıyasta öncüllerin muhtevalan yanlış, sonucunun muhtevası doğru fakat kıyasın kendisi yanlıştır.
Görülüyorki bir kıyasın doğruluğu, kendisini meydana getiren önermele rin muhtevalarına bağlı değildir. Burada doğruluk tamamen kıyasın şekli ile il gilidir.
Klasik mantıkta kıyaslar, içerikli (muhtevalı) kelimelerle ifade edildikleri için, mantıki doğruluğun tamamen şekle bağlı olduğu ilk bakışta anlaşılmaz. Halbuki matematiksel akıl yürütmelerde, kullanılan vasıtalar, kelimeler olmayıp, boş semboller olduğundan, burada mantıki doğruluğun niteliği daha kolay anlaşılır.
A=B C=B ise C Adır.
Sembollerle ifade edilen bu alal yürütmede sonucun doğruluğu hiçbir te reddide düşülmeden kabul edilir. Halbuki yukarıda verdiğimiz kıyas örnek lerinden doğruluk her zaman açıkça anlaşılmaz. kinci kıyasta, Bütün sürün genler insandır sonuç önermesi ile; dördüncü kıyastaki, hiçbir at taş değildir sonuç önermesi, içerikleri yüzünden kıyasların doğru veya yanlış olduklarının ilk bakışta anlaşılmasını engeller.
Bu açıklamalardan sonra Biçimsel doğrunun ne olduğunu söyleyebiliriz. Bu doğruluk, akıl yürütmede basamağı teşkileden dayanaklar (önermeler, semboller) arasındaki tutarlılıktır. Başka bir ifade ile, dayanaklar arasındaki bağın akla yatkın (uygun) gelmesidir. Akla uygun gelme, aklın ilkelerine ters düşmemedir. Bu ilkeler ötedenberi filozofların üzerinde durdukları özdeşlik ve çelişmezlik ilkeleridir. Akıl ilkeleri, her devirde, her yerde, her insanda aynıdır,bir değişmeye tabi değildir .
O halde doğru düşünme tutarlı düşünmedir. Böyle bir doğruluğun tahkiki (verification) nasıl olacaktır? Başka ifade ile, bir akıl yürütmenin doğru olup olmadığını nasıl anlayacağız ? Böyle bir soru bilgisel doğruluk için bahis konu su olduğunda felsefi sorunlar ortaya çıkar. leride bu konuyu ele alacağız. Biçimsel Anne Porno doğruda böyle bir durum yoktur.
Biçimsel veya mantıki doğruluğu akıl kendiliğinden tesbit eder; doğruluğu tahkik için başka bir vasıtaya baş vurmaz. Akıl, bir akıl yürütme karşısında, bunun özdeşlik ve çelişmezlik ilkelerine uygun olup olmadığı, yani doğru veya yanlışlığı karşısında kendiliğinden vaziyet alır. Akıl kendi ilkelerinden birine uygun olmayan muhakeme tarzını kabullenemez yani onu yanlış bulur. Bu işi akıl kendiliğinden yapar.
Bazı akıl yürütmeler zillin için dolambaçlı oldukları için, ilk hamlede on ların kendi ilkelerine uygun olup olmadığını anlamayabilir. Bu tür ifadeler, aklın, aniden karar vereceği basitliğe indirgenir.
Mantıkta birinci şekil kıyasların sonuçlarının doğru olup olmadığı ilk ba kışta anlaşılır. Diğer şekillerde bu açıklık yoktur. Bunun için o kıyaslarda sonucun doğru olup olmadığının anlaşılması için, o kıyaslar birinci şekle indirgenir (irca edilir). kinci şekilden bir kıyas alarak bunu gösterelim:
Hiçbir taş canlı değildir
Her insan canlıdır
O halde hiçbir insan taş değildir
Bu kıyas II. şekilden Cesaredir. Sonucun doğruluğu yukarıda I. şekilden verilen kıyasta olduğu gibi açık ve seçik değildir. Mantıkçılar bu tür kıyasların sonuçlarının tahkiki için onları birinci şekle irca ederler. Cesare*nin birinci şekle ircası için birinci öncülün düz döndürmeleri yapılır. Bu işlem yapılınca kıyas şu şekli alır:
Hiçbir canlı taş değildir
Her insan canlıdır
O halde hiçbir insan taş değildir
Bu kıyasta sonucun doğruluğu akıl için açık ve seçiktir. Birinci kıyasın sonucu da aynıdır. O halde yukarıdaki Cesarede sonuç doğrudur.
Bir de matematikten misal alalım:
Elde edilen sonuçların doğruluğunu göstermek için, elde edilen sonuçlan yukarıdaki denklemlerden birine uygulamak lazımdır. Birinciye uygulayalım:
x+y=8
x+5y=28 denklemini çözelim: x y= 8
+ x+5y=28
0+4y=20 20
Y S y=5
4 x+5=8
x=8 5=3 x=3
Elde edilen sonuçların doğruluğunu göstermek için, elde edilen sonuçlan yukarıdaki denklemlerden birine uygulamak lazımdır. Birinciye uygulayalım:
3+5=8
Bu ifadenin doğruluğu, sayının tarifi gereği olarak zihin tarafından açık ve seçik olarak kabul edilir. O halde yukarıda denklem çözerken takip ettiğimiz yol, başka ifade ile akıl yürütme doğrudur.
Akli doğruda esas tutarlılıktır. Tutarlılık da akıl ilkelerine ters düşmemektedir. Şimdi bu ifadeyi açıklayalım: Tutarlılık ne ile ne arasındadır? Akü ilkelerine ters düşmemek ne demektir?
Tutarlılık bir basamaklaşmayı, bir zincirlemeyi ifade eder. Tutarlılık en az iki basamak arasında bahis konusudur. Basamaklar arasında tıpkı zincir halkaları gibi bağ bulunur. Bu bağ basamaklar arasında geçişi sağlar. Tutarlılık bu geçişin akıl ilkelerine uygun olması, yani aklın bu geçişi kabullenmesi demektir. Bu sebeple, biçimsel doğruluk, bir zincirleme olan akıl yürütmede ara nır. Akıl yürütmede tutarlılık, akıl yürütmeğe başlarken hareket noktasını teşkileden basamakla akıl yürütmenin sonucu arasındadır.
Basamaklarla, bunu mantık terimi ile ifade edersek, öncüllerle sonuç ara sında zorunlu bir bağ bulunur. Başka ifade ile sonuç öncüllerden zorunlu olarak çıkar. Zihnin bu yürüyüşüne tatli (deductif) yol denir. Zihin öncüllerden sonucu çıkarırken, akıl veya mantık ilkeleri denen ilkelere uyar. Bu ilkelere uymayan bir akıl yürütme akla ters düşer ve yanlış diye nitelendirilir.
Kıyasta tutarlılık öncüllerle sonuç arasındaki bağdır. Matematikte de böyledir. Yukarıda verdiğimiz misalde: x+y=8, x+5y=28 eşitlikleri hareket noktasıdır. Bu basamaklarla sonuç olan, x=3, y=5 eşitlikleri arasındaki işlemler akü yürütmenin orta basamaklarıdır. Zillin, ilk eşitliklerden son eşitliklere geçerken, geçtiği basamaklar arasında zorunlu bağ bulunur; kendi ilkelerine uyarak bu bağı kurar.
Görülüyor ki, dedüktif (talili) bir akıl yürütmede sonuç kabuledilmiş önermelerden zorunlu olarak çıkar. Matematikteki akıl yürütmelere temel teşkil edecek kabul edilmiş prensipler vardır. Bunlar tanımlar, postulalar ve aksiyomlardır. Yapılan işlemlerin sonucu bu ilkelere uygunluğuna göre doğru olur. Mesela bir üçgenin iç açılarının toplamının iki dik açıya eşit oluşu hükmü ancak, bir doğruya onun dışındaki bir noktadan bir paralel çizgi çizilir şeklindeki postulat kabul edildiğinde doğru olur.
Biçimsel doğruluk ancak bir çıkarımda aranır. Aklın yürüyüşünün bir tarzıdır. Biçimsel doğruluk bu bakımdan bir silsileyi gerektirir. Bilgisel doğruluk ise bir tesbittir, durağanlık ifade eder.
Her akü yürütmede amaç bir sonuca varmaktır. Doğruluk sonuç olan önermenin doğruluğudur. Bu da iki türlü anlaşır. Birincisi sonuçla ona varın caya kadarki basamaklar arasındaki akıl ilkelerine olan uygunluğu: diğeri, sonucun ifade ettiği hükmün delalet ettiği şeye olan uygunluğudur. Birincisi bi çimsel doğruluk ikincisi bilgisel doğruluktur.
Biçimsel doğrulukta dikkati çekenTürbanlı Porno bir husus da bu doğruluğun kipliği (modalite)dir: Akü yürütme içerisinde silsilenin bir merhalesi olan sonucun doğruluğu zorunlu olmakla birlikte mutlak değil görelidir. Bu görelilik hem sonucun öncüllere bağlı olmasından gelir, hem de bizzat öncüllerin bile göreli olmalarından kaynaklanır. Çünkü, eğer öncüller kıyasda olduğu gibi içerikli iseler, Aristom ifadesi ile, bunlar tümevarımla elde edilmişlerdir. Tümevarımla mutlak hatta zorunlu bir hükme varılmaz. Eğer öncüller matematikte olduğu gibi içeriksiz iseler, onlar da yine görelidirler. Çünkü matematikdeki önermelerin doğruluğu temelde kabul edilen ilkelere (tanımlar ve postulalar) göredir. Bu ilkeler ise zaten mutlak değil anlaşmalıdırlar (conventionnel). Ta bii anlaşmalı öncüllerden çıkarılacak sonucun doğruluğu da mutlak olmaz.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Biçimsel doğruluk zorunlu fakat göreli bir doğruluktur.
BeğenYükleniyor