fotoğraf 51 tiyatro / Sezinde Sanat: “Fotoğraf 51” Tiyatro Oyunu

Fotoğraf 51 Tiyatro

fotoğraf 51 tiyatro

Rosalind Elsie Franklin’in Hikayesi: Fotoğraf 51

Craft Tiyatronun oyunlarından “Fotoğraf 51”, DNA, x-ışınları, fosfatlar ve hırslı bir yarışın ortasında ‘yaşamın sırrını’ bulmaya çalışan bir grup bilim insanını ele alır. Anna Ziegler’in yazıp Hira Tekindor’un çevirdiği oyunu Çağ Çalışkur yönetiyor.  Kerem Çetinel’in ilham veren dekoruna Nihal Kaplangı kostüm tasarımıyla omuz veriyor. Funda Eryiğit, Cem Avnayim, Orçun Soytürk, Selahattin Paşalı, Bahadır Efe, Barış Arman, Korhan Soydan ve Kemal Kayaoğlu rol alıyor.

Rosalind Elsie Franklin, 25 Temmuz – 16 Nisan DNA yapısının çözülmesine önemli katkılarda bulunmuş x-ışını kristalografisi çalışmalarıyla bilinir. Az bilinen bir başka çalışması da askeri amaçlarla ikinci dünya savaşı sırasında kömür incelemesidir. Cinsiyetçi, ırkçı, homofobik, faşist insanlarla dolu bir dönemde yaşaması çalışmaları ve hayatında engellerle karşılaşmasına sebep olmuştur. DNA'yı araştırırken kendi DNA'sının bozulmasına sebep olarak ölmüş olması hikayeyi daha da ironikleştirir.

Oyun, Rosalind Franklin'in hayatını, DNA’nın üç boyutlu yapısının buluş hikayesini ele alırken bilim insanı olarak bir kadının erkek egemen dünyada verdiği çabayı, karşılaştığı zorlukları anlatır. Oyunun otobiyografik bir çalışma olması, konu itibariyle hassas ve bıçak sırtı bir dengeye ihtiyaç duyuyor. Haliyle didaktik üslubun seyirci için konudan kopmasına neden olabilecekken sanatsal bir şekilde işlenmesi başarıya giden yolda ışık olmuş. 

Çağ Çalışkur’un reji dehasıyla ortaya çıkan işi izlediğinizde tiyatroya olan inancınız bir kat daha artıyor. Doğru reji ve iyi bir performansla zor olan metnin altından kalkmayı başarmışlar. Oyunun çok katmanlı oluşu ve doğru rejiden kaynaklanan başarı, oyunun izlenirliğini üst seviyelere taşımış. Temponun katmanlı olarak artması izleyiciyi diri tutuyor ve oyundaki merak uyandırıcılığı arttırıyor.

Funda Eryiğit’in görülmeye değer ve etkileyici performansı izleyiciyi kendine hayran bırakıyor. Sahnede gerçekten ne yaptığını bilen, dominant bir oyuncu izledim. Rosalind Franklin gibi yakın tarihte başarıları ile anılan bir bilim insanını iyi çalışmış, çok iyi içselleştirmiş, kendi yeteneğiyle de birleştirince ortaya unutulmayacak bir karakter çıkmış. Karakterin psikolojisinin katmanlı olarak yavaş yavaş açılması, izleyicinin de bir şekilde karakterle özdeşleşmesini sağlıyor. Bu performansıyla Funda Eryiğit her türlü övgüyü hak ediyor.

Diğer karakterlerde Cem Avnayim, Orçun Soytürk, Selahattin Paşalı, Bahadır Efe, Barış Arman, Korhan Soydan ve Kemal Kayaoğlu’dan oluşan kadro, doğru anlatımla üzerine düşer rolleri hakkıyla veriyor. Karakterlerin birbiriyle olan ilişkisi gayet net ve temiz bir şekilde seyirciye geçiyor. 

Oyunun dekoruna ise ayrı bir parantez açmak gerekir. Craft Tiyatro’ya özgü, yine farklı ve ince detaylarla oluşturulmuş bir dekor vardı. Oyuna hizmet eden olağanüstü ince detaylar oyunun ruhuna ve metne uygundu. Craft yine her detayını şaşkınlıkla inceleyeceğiniz bir dekorla izleyicilerin karşısına çıktı.  Kerem Çetinel’in harika dekoruyla gözünüzün önünde tarih akıp giderken 2 saatin nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz bile.

Nihal Kaplangı’nın kostüm tasarımı bizi dönem İngiltere’sine götüren sade ve ince detaylarla işlenmiş. Müzikler çok fazla ön plana çıkmasa da oyuna uygundu ve sırıtmadı. Proje ekibinde yer alan Elif Bekar, Aybek Aras, Selin Seber, Ecem Karaağaç, Esen Maçoro, Hakan Yasin Kirez ve Kemal Derya Eşen’den oluşan kadroyu alkışlıyorum. Eminim onlarda böyle başarılı bir oyunun parçası olmaktan gurur duyuyorlardır. 

Özetle; bilimsel metodolojinin, bilimde kadın-erkek eşitsizliğinin bilim insanlarının hayatını idame ettirişinin işlendiği oldukça başarılı bir oyun olmuş. Bilim kadınlarının zorlu hayatları, günümüzdeki kadınların iş dünyasındaki halinden ne yazık ki hala farklı değil. Farklı metin, doğru reji, akıcı anlatım, üst düzey performans, oyunun merkezinde yer alan işlevsel dekor Bu tarz farklı işleri izlemeyi özlemişim. Bu oyunu ajandanıza not edin ve mutlaka izleyin. Sahneden mutlu ayrılmama sebep olan tüm ekibi kutlarım. Tiyatroya daha fazla seyirci çekebilmek için böyle oyunların artmasını dilerim.


Craft Tiyatro’da bir Anna Ziegler oyunu: ‘Fotoğraf 51’

doğumlu Amerikalı oyun yazarı Anna Ziegler, İngilizce dalında Yale Üniversitesinde lisans yapmış, East Anglia Üniversitesinden şiir dalında master, New York Üniversitesinden dramatik yazıyla MFA derecesi almış. Genç yaşına karşın on oyun yazan, övgüler ve ödüller alan Ziegler, bütün çalışmalarında ahlaki konuları araştıran, kendimize ve birbirimize görev ve sorumluluklarımızı ele alan bir yazar.

‘Fotoğraf 51’ DNA’nın çift sarmal yapısının keşfinde kilit rol oynamasına karşın, Rosalind Franklin’in, kadın ve Yahudi olarak,bilim insanlarının tüm bilimselliğine karşın hem erkek egemen hem ayırımcı ortamında bilim kadını olarak varoluş mücadelesine odaklanıyor. Aynı zamanda Franklin’e yapılan haksızlıklar üzerinden, bilim dünyasında ve bilimsel araştırmalarda etik kuralların ve dürüstlüğün öneminin altını çiziyor. 

Önce oyunun tarihsel altyapısına kısaca bir göz atalım. Yakın tarihte yaşanan ve medyaya mal olmuş olayları kısaca özetlerken, bunları neredeyse bir bir sahneye aktaran oyunun konusuna fazlasıyla değineceğimden, bu bölüm için ‘spoiler’ uyarısı yapmam gerekiyor.

Londra doğumlu Rosalind Franklin (), ’te Cambridge Üniversitesinde fizikokimya doktorasını tamamladıktan sonra üç yıl boyunca Paris’te Kimya Hizmetleri Merkez Laboratuvarında X-ışını kristalografisi, kristal yapı saptama ve görüntüleme teknikleri üzerinde uzmanlık eğitimi almış. Saygın dergilerde yayınlanan titiz çalışmalarıyla kısa sürede ünlenen Franklin, dersler ve konferanslar vermiş, çektiği X-ışını fotoğrafları, kaliteleri ve güvenilirlikleriyle bilim dünyasında büyük beğeni kazanmış. Ne yazıktır ki, kanserojen etkilerinin henüz tam olarak belirlenmediği ’lerde X-ışınlarına fazlasıyla maruz kaldığından, henüz 38 yaşındayken yumurtalık kanseri sebebiyle yaşama veda etmiş.

Franklin, ’de Fransa’dan İngiltere’ye döndüğünde, King’s College laboratuvarında DNA yapısını araştırmakla görevlendirilmişti. O dönemde Cambridge Üniversitesinde İngiliz moleküler biyolog, fizikçi ve nörobilimci Francis Crick ve Amerikalı moleküler biyolog, genetikçi ve zoolog James Watson ile, büyük bilim insanı Linus Pauling de California Teknoloji Enstitüsünde aynı konu üzerindeki araştırmalarını yoğunlaştırmış durumdalardı.

Franklin, DNA’nın moleküler yapısını yeni bir deneysel teknikle görüntüleyerek o zamana kadar hiç görülmemiş netlikte bir fotoğraf elde ederek DNA’nın yapısını çözmeye çok yaklaşmışken,King’s College’da aynı konuda araştırmalar yapan meslektaşı Maurice Wilkins, günümüzde ‘Fotoğraf 51’ olarak meşhur olan bu DNA görüntüsünü, Franklin’in bilgisi ve rızası olmadan,Crick ve Watson’la paylaşmış. Fotoğraf ikilinin DNA yapısını çözümlemesi için anahtar bilgiyi sağlamış. Watson’la Crick, ’te buluşlarını yayınladıklarında ve ’de bu çalışmaları için Nobel tıp ve fizyoloji ödülünü paylaştıklarında, Rosalind Franklin’in adını bile anmamışlar. Katkılarından dolayı onlarla beraber ödüle layık görülen Maurice Wilkinsise, ödülün verilmesinden dört yıl önce ölmüş olan Franklin hakkında sadece muğlak bir iki söz etmiş.

Rosalind Franklin’in çalışmalarından ve bulgularından yararlanmamış olsalardı, ikili sarmalı ondan ya da Linus Pauling’den önce keşfedebilecekleri kesin olmayanWatson ve Crick’in   dürüstlükten epey uzak tutumları daha sonra açığa çıktığında, bilim çevrelerinde müthiş kınanmış.

Neyse ki bu çok önemli bilim insanını göz ardı etmeyenler de olmuş. Öğrencilerinden yoksul Litvanya göçmeni Aaron Klug’un geleceğini çok parlak gören Rosalind Franklin, çalışmalarını rahatça sürdürebilmesi için, ölümünden kısa süre önce tüm malvarlığını genç öğrencisine miras bırakmış. Hocasının öngörüsünü haklı çıkararak ’de Nobel Kimya Ödülünü alan Klug, alkışlar arasında yaptığı Nobel konuşmasında, “Zor ve geniş kapsamlı problemlerle başa çıkmayı bana Rosalind Franklin öğretti. Yaşamı kısa sürmeseydi, belki de çok daha evvel bu kürsüde hak ettiği yeri almış olacaktı” demişti…

Geldik Anna Ziegler’in oyununa ve Çağ Çalışkur’unCraft Tiyatro’daki sahnelemesine. ‘Fotoğraf 51’i yetkin yönetmenlik çalışmalarının yanında artık üst düzey bir çevirmen olarak da kendini ispatlamış Hira Tekindor dilimize kazandırmış.Oyunun ana karakterlerinden biri, Kerem Çetinel’inlaboratuvar ortamını gerçek kılan dekor ve ışık tasarımı. Nihal Kaplangı’nın kostümleri de müthiş. Oyunu izlerken, sahnelerimizin en güzel kadınlardan Funda’yı o kadar silik göstermeyi başaran o sevimsiz döpiyesin benzerini çocukluğumda halamın üzerinde gördüğümü anımsadım.

Kalabalık ekibinden çok etkileyici bir toplu oyunculuk elde eden Çalışkur, performatif sahnelemeyle anlatıcı tiyatrosunu başarıyla dengelemiş. Cem Avnayim (Maurice Wilkins)Selahattin Paşalı (James Watson), dönüşümlü olarak Bahadır Efe ve Barış Arman (Francis Crick) ve Korhan Soydan (Donald Caspar) çok iyiler. Ray Gosling’i canlandırırken anlatıcı rolünü de üstlenen Orçun Soytürk ise, Afife Jale’de Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı adaylığını gerçekten de hak ediyor.

Tabii ki ‘Fotoğraf 51’in asıl büyük kozu Funda Eryiğit’in Rosalind Franklin yorumu. İşkolik ve takıntılı bilim insanının güçlü görünümünü katman katman çözerek, o kırılgan, sevgiye ve önemsenmeye aç kadını adım adım var edişi unutulur gibi değil. Adaylık ne getirir bilmem ama, bence Fundabu yılın en iyi kadın oyuncusu.

Çok iyi yazılmış, çok iyi sahnelenmiş, çok da iyi yorumlanmış bir oyun. Görülmesi şart. Bence Funda’nın hatırına birkaç kez de izlenmeli. 26 Nisan, 7, 20, 21, 28 Mayıs ’da, 5, 26 Mayıs ve ’da Craft Tiyatro’da.

 

Firuze Engin’in yeni oyunu ‘Güle Güle Diva’

DasDas Tiyatro’nun yeni projelerinden ‘Güle Güle Diva’, Firuze Engin’in yazdığı ve yönettiği, Selen Uçer’in 11 farklı karakteri canlandırdığı tek kişilik bir oyun.

Türk seyircisi geleneksel meddahımızla olan göbek bağından dolayı, ilk kez ’te batılı anlamda metne dayalı olarak sahnelenen ilk tek kişilik oyun olan ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ni büyük rahatlıkla benimsemiş, aradan geçen 70 yıla yakın süre içinde ‘monodrama’ sahnelerimizin olmazsa olmazlarından biri hâline gelmişti. Son yıllarda genç yazarlarımız tek kişilik ‘monodrama’ kavramını çağcıl meddahla zenginleştiren heyecan verici bir akım geliştirmeye başladılar. Bu akımın son müthiş örneği ‘Kader Can’ise ilki de Firuze Engin’e ’te fazlasıyla hak edilmiş bir Cevat Fehmi Başkut Ödülü getiren ‘Cambazın Cenazesi’ olmuştu.

Edirne doğumlu D.T.C.F. Tiyatro Bölümü mezunu yazar ve oyuncu Firuze Engin, ‘Cambazın Cenazesi’nde, kurucularından olduğu Tiyatro BeReZe’den gelen, bedenin ses, hareket, düşünce, imgeleme, duygu, nefes vs. tüm olanaklarının kullanıldığı fiziksel tiyatro ile modern meddahı harmanlayarak ‘anlatıcı tiyatrosu’nun farklı ve çok başarılı bir örneğini oluşturmuştu.

‘Güle Güle Diva’da Engin, bu çağcıl meddah arayışını daha ileri bir boyuta taşıyor. Oyunda adı geçen Bin Bir Gece Masalları’nı yeniden yazarcasına, Günseli’den Serpil’e, Serpil’den Zuhal hemşireye, ondan Refiye’ye ve Ayşegül’e, ve Başhekim Sevilay’a, ve Başhemşireye, ve Hediye’ye, ve de tabii ki Diva’ya uzanan hikâyeciklerle, izleyiciyi bu kadınların dünyasında, soluk soluğa koşulan bir yolculuğa çıkarıyor. Aynen Şehrazat’ınkiler gibi birbirinin içine geçen, sonuçlanma heyecanını koruyan bu öykücükleri kimi zaman nefesi kesilerek, kimi zaman yolunu kaybederek izleyen seyirci finale vardığında, bu parçalı metinler aynen yama işi bir yorgandaki gibi müthiş bir bütünlüğe ulaşıyor.

Tabii ki oyunun bütün yükü, minimal ötesi bir dekorda, puanlı kırmızı elbisesinin pastav işlevi gören siyah kemeri dışında hiçbir aksesuar kullanmadan, bu kadınları ve hayatlarına bir şekilde giren diğer karakterleri canlandıran Selen Uçer’de. Eğlenerek, eğlendirerek, her bir karakteri bir duruşu ya da bir bakışıyla bile derinlemesine ayrıştıran Uçerolağanüstü. Sözlerini Firuze Engin’inyazdığı, Ozan Tekin’in bestelediği, bütün bu kadınların yaşamında yer etmiş olan Diva’nın şarkılarını da Selen söylüyor. Ancak kadınlardaki anılarını ve etkilerini vurguladıkları için, şarkılar, canlı değil, stüdyo kaydı olarak duyuluyor.

Bu sezon Afife Jale Ödülleri adaylıkları belirlendiğinde sadece yedi kez oynadıkları için oyunun değerlendirilmesi gelecek sezona kalmış. Benden söylemesi, En İyi Kadın Oyuncu Ödülünün gelecek yıl en iddialı adayı Selen Uçer olacak.

Müthiş bir metin, çok başarılı bir sahneleme, müthiş bir performans. Sakın kaçırmayın derim. İzmirli izleyiciler için 27 Nisan ’de Toy İzmir Ege Perla’da. İstanbul’da en yakın oyunlar 10 ve 24 Mayıs’da DasDas Tiyatro’da.

İyi seyirler dilerim.

 

 

Fotoğraf 51



ÖDÜLLER / ADAYLIKLAR

Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri /
Yılın En Başarılı Yönetmeni

Çağ Çalışkur
 

Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri /

Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu

Funda Eryiğit

 

Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Ödülleri /

Yılın Kadın Oyuncusu

Funda Eryiğit

 

Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri /
Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu

Funda Eryiğit

 

XIX. Direklerarası Seyirci Ödülleri /

En İyi Prodüksiyon

Fotoğraf 51

 

XIX. Direklerarası Seyirci Ödülleri /

Küçük Salon Kadın Oyuncu

Funda Eryiğit

 

Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri /

Yılın En Başarılı Oyunu Adayı

Fotoğraf 51

 

Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri /

Yılın En Başarılı Sahne Tasarımı Adayı

Kerem Çetinel

 

Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri /

Yılın En Başarılı Işık Tasarımı Adayı

Kerem Çetinel

 

Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri /

Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı Adayı

Orçun Soytürk

 

Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri /
En İyi Kadın Oyuncu Adayı

Funda Eryiğit

 



fotoÄ&#;raf 51 ile ilgili gÃ&#;rsel sonucu

Yazan: Anna Zeigler
Çeviren: Hira Tekindor
Yöneten: Çağ Çalışkur
Yardımcı Yönetmen: Ali Tunç
Dekor ve Işık Tasarımı: Kerem Çetinel
Kostüm Tasarımı: Nihal Kaplangı
Mekan Yönetimi: Şevval Çakır
Fotoğraf: Ayşegül Karacan
Oyuncular:
Rosalind Franklin - Funda Eryiğit, Maurice Wilkins - Cem Avrayim, Ray Gosling - Orçun Soytürk, James Watsons - Selahattin Paşalı, Francis Crick - Bahadır Efe, Donald Caspar - Korhan Soydan, Kemal Kayaoğlu


Bu akşam yudum yudum tiyatronun tadına vardığım bir oyun seyrettim. Craft tiyatrodan Fotoğraf Su gibi akıp giden bir reji, oya gibi işlenmiş karakterler, mükemmel performanslar, çok başarılı dekor ve ışık tasarımı ve döneme, karakterlerin ruhuna cuk oturan kostümler.  Konusunu gerçek hayattan alan şiir gibi bir oyun Fotoğraf

Oyun bilim kadını Dr. Rosalind Franklin'i merkeze koyarak DNA, X ışınları, fosfatlar, modeller, sonsuz deneyler arasında, farklı laboratuvarlarda  DNA'nın sırrını çözmeye çalışan bir grup bilim insanının hikayesini anlatıyor. Ama öyle kuru kuru anlatmıyor. Onları sadece bilim insanı olarak değil, bir insan olarak da zaaflarıyla, hırslarıyla, bilimsel mücadele ve hayat mücadelesi içinde anlatıyor.


fotoÄ&#;raf 51 craft ile ilgili gÃ&#;rsel sonucu

Hikaye yılında Fransa'da bilim üreten Dr. Franklin'in İngiltere'den bir davet almasıyla başlıyor. Dr. Franklin kendi geliştirdiği teknikle maddelerin hücresel düzeyde fotoğraflarını çekmektedir ve İngiltere'de Dr. Wilkins, Dr. Franklin'in geliştirdiği bu teknikten kendi laboratuvarındaki DNA ve  gen çalışmalarında faydalanmak istemektedir.    Dr. Franklin yılının dünyasında, erkek meslektaşları arasında bir kadın olarak, hatta Yahudi dinine mensup bir kadın olarak rüşdünü tekrar ve tekrar ve tekrar ispat etmek zorundadır. Nitekim İngiltere'de de aynısı olacaktır. Erkek egemen dünyanın kadına biçtiği ya da lütfedip bahşettiği rolü kabul etmediği için meslektaşlarıyla verdiği mücadeleye ek olarak kendi kadınlığıyla, kendi faniliğiyle de mücadele etmesi gerekecektir.

Ä&#;lgili resim

Aynı dönemde, dünyada üç farklı laboratuvarda daha DNA sarmalı ve çalışma şekliyle ilgili çalışmalar  son hızla devam etmektedir. O esnada Dr. Franklin fotoğraf 51 adını verdiği DNA'nın gizeminin çözülmesine öncülük edecek olan fotoğrafı çeker. Dr. Franklin kişiliği gereği kendisini bir yarış içinde hissetmese de rekabet, hırs, kirli ayak oyunları o alemde de mevcuttur. Dr. Franklin hiç farkında olmasa bile bu oyunlardan kendisi de, bilim tarihi de etkilenecektir.

Rosalind Franklin'in henüz 37 yaşındayken son bulan yaşam öyküsü gerçekten inanılmaz. Hem kadın olarak hem de bilim insanı olarak verdiği mücadele insanı seyrederken bile yoruyor. Sonra sorgulamaya başlıyorsunuz, bu bilimsel ve kişisel mücadele ne uğruna, neye rağmen, neleri feda ederek, neleri ıskalayarak yaşandı? Değdi mi sahi? Dr. Rosalind'in insanın içini burkan öyküsü Anna Ziegler'in yazdığı oyunda o kadar güzel anlatılmıştı ki. Dr. Rosalind'i bilim insanı olarak, kadın olarak, insan olarak o kadar güzel, o kadar derinlemesine tanıtıyor ki bize, sanki bizim için onun ruhunun fotoğrafını çekiyor. Ve diğer karakterler de seyircinin aklında haklarında hiç bir soru işareti bırakmayacak şekilde, yeterince ve kararınca bir derinlikle tanıtılıyor. Oyundaki tüm karakterler çok gerçek.

fotoÄ&#;raf 51 craft ile ilgili gÃ&#;rsel sonucu

Fotoğraf 51'in oyuncu kadrosu o kadar başarılı ki, karakterler size fark ettirmeden kalbinize sızmayı başarıyor, sizi duygusal olarak ele geçiriyorlar. Siz de onlarla birlikte çalışıyorsunuz, yoruluyorsunuz, üzülüyorsunuz, çok inanıyorsunuz onlara.

Funda Eryiğit'in canlandırdığı Rosalind Franklin gerçekten görülmeye değer. Oynadığı kadın beni gerçekten çok etkiledi. Çok başarılı bir performans ve çok iyi bir çözümlemeydi. Dr. Wilkins rolünde Cem Avnayim, doktora öğrencisi ve olayları bize anlatan Ray Gosling rolünde Orçun Soytürk, Dr. Watson rolünde Selahattin Paşalı çok gerçektiler. Fotoğraf 51 bu sezonun en iyilerinden. Mutlaka seyredin.

Not: Gerçek Rosalind Franklin neye benziyordu diye merak edenler için;

dr. rosalind franklin ile ilgili gÃ&#;rsel sonucu


Sizlere Not: Sahnelerde neler olduğunu facebook'da entelektüelbaykuşlar isimli sayfadan takip edebilirsiniz.

Meraklısına Video: kendi çektiğim selam videosu



Meraklısına Video: Seattle Reportery Teather tarafından sahneye konan oyundan bir kuple
(kesinlikle Craft Tiyatronun sahne düzeni, ışık, dekoru çok daha etkileyici)

Kendime Not: Oyunu yalnız başına seyrettim. 




nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir