gaflet ne demektir / Gaflet Etmek Ne Demek? Gaflet Etmek Kelimesinin TDK Sözlük Anlamı Nedir? - NTV Haber

Gaflet Ne Demektir

gaflet ne demektir

Gaflet nedir ve ondan nasıl kurtulabiliriz?

Değerli kardeşimiz,

Gaflet, ahlâk ve tasavvuf terimi olarak, dünya veya âhiret hayatı için gerekli olan bir şeyin önemini kavrayamama halidir.

Sözlükte "terketmek, önemsememek" anlamında masdar ve "dalgınlık, dikkatsizlik, yanılma, ihmal" mânasında isim olan gaflet kelimesi, "bir şeyin gerekliliği ortada iken bunun idrak edilememesi", "nefsin kendi arzusuna uyması, zamanın boş geçirilmesi" "yeterince uyanık ve dikkatli davranılmadığı için insana arız olan yanılgı hali" gibi manalara gelmektedir. (bk. et-Ta'rîfât, el-Müfredât Ğ-F-L md)

Dini bir terim olarak gaflet; en mühim vazife olan Cenab-ı Hakk'a itaat ve ibadeti terk edip, önemsiz ve kıymetsiz şeylerle uğraşmak ve nefsine ve hevesâtına tâbi olarak Allah’ı ve ahireti unutmak anlamına geliyor.

Buna göre, gerçek görevlerini unutma haline gaflet denir. Gaflet uykusuna dalanlar, ömür sermayelerini iyi değerlendiremezler. Kâinata ve onda cereyan eden olaylara gaflet ile bakanlar, gerçekleri göremezler.

Suyun buhar, sıvı ve buz halleri olması gibi, gafletin de dereceleri vardır. İnsan dünyaya daldıkça gaflet kalınlaşır, âdeta bir buz dağına dönüşür.

Dünyanın fani işlerine dalmak, gafleti artırır ve kalınlaştırır. Fikri harekete geçiren, Allah’ı, ahireti, ibadeti hatırlatan sohbetlere katılmak veya bunlardan bahseden eserleri dikkatle okumak ise gafleti dağıtır.

Kur'ân-ı Kerîm'de maddî ve manevî menfaatlerini bilen insanlara "zâkir" ve "ehl-i zikir", bundan habersiz olanlara da "gafil" denilmiştir. Gaflet "unutma ve yanılma" manasını da taşımakla birlikte, aslında bu iki kavramdan farklıdır. Bir şeyi bile bile terketmek gaflet; bilmeden terketmek ise unutmaktır.

Kur'an, hayvanlardan daha aşağı seviyede bulunan ve kalpleri mühürlü olanları gafil diye niteler (A'râf, 7/179) ve müminlerden gafil olmamalarını isteyerek (A'râf, 7/205) Allah'ın âyetlerinden gafil olanların cehennemlik olduklarını bildirir. (A'râf, 7/146; Yûnus, 10/7-8) Gaflet içinde bulunanlar âhirette pişmanlık duyacaklardır. (Enbiyâ, 21/97)

Gaflet kelimesi Kur'an'da "habersiz olma" mânasında da kullanılmıştır (Yûsuf, 12/3; Kâf, 50/22) ve Allah'ın gafil (olup bitenlerden habersiz) olmadığı hususuna sık sık dikkat çekilmiştir. (Meselâ Bakara 2/74, 85, 140, 144, 149)

Hadislerde de insanların Allah'tan, onun zikrinden ve âyetlerinden gafil olmamaları istenmiş, gafil kalple yapılan duanın tam ve mükemmel bir dua olmadığı belirtilmiştir. (Müsned, 2/177; Tirmizî, Daavat, 65)

Zâhid ve sufîler gaflet konusu üzerinde önemle durmuşlardır.

İbn Ebü'l-Havârî gafleti "en büyük musibet ve kasvet" olarak tanımlar. Ona göre en derin uyku gaflet uykusudur. Gaflet olmasaydı insan nefsinin arzularına kul olmazdı.

Cüneyd-i Bağdadî, Allah'tan gafil olmanın ateşe girmekten daha zor olduğunu söyler.

Ebû Ca'fer Sinan'a göre bir insanın işlediği günahtan tövbe etmesi gerektiğinden gafil olması, o günahı işlemesinden daha kötüdür.

Kalbin gaflet içinde bulunmamasını isteyen Dârânî'ye göre gafleti kalpten kovmanın tek yolu Allah korkusudur.

İbn Mesrûk ise gafletle cehalet arasında bir ilgi kurarak cehaletin gaflete yol açtığını söyler.

Sûfîlerin tehlikeli buldukları gaflet, insana ibadeti ve kulluğu unutturan veya kalp huzuruyla dinî görevleri yerine getirmesine engel olan gaflettir.

Gafletin çok mertebe ve dereceleri vardır. Küfür bir gaflet-i mutlaka olduğu gibi ibadetlerdeki eksiklikler de bir gaflettir. Bu yüzden gaflet sadece küfür ve fısk ile sınırlı bir kavram değildir. Marifetin zirvesinde olan asfiyalar bile gafletten şikayet edip, o hallerine tövbe etmişler. İmanın yoğunluğunda bile gafletler bulunabilir. Hatta manevi terakki yolunda bir alt makam bir üst makama nispetle gaflet telakki edilmiştir.

Küfür, gafletin en koyu ve en kesif halidir. Bütün kainat Allah’a ve ahirete güneş gibi parlak birer delil de olsalar -nitekim öyledir- küfrün kesif ve koyu girdabında sönükleşip kaybolurlar. Küfür gafletinin bu koyu ve kesif halini ancak ve ancak hidayet ve iman ışığı yırtabilir ki, burada yine iş, insanın irade ve isteğine bakıyor. Yani insan, iradesini hidayet ve imandan yana sarf etmedikçe, gaflet sarmalından kendini kurtaramaz.

Gaflet öyle sinsi bir hastalıktır ki, hidayet ve iman sahasında da varlığını devam ettiriyor. İman etmiş birisi imanın yoğunluğunu ve aktifliğini her daim hissedip yaşayamıyor. İman etmiş ama imanın tadını, kokusunu alamıyor. Bunun yegane sebebi gaflettir.

Evet, gaflet imanın tesirini kırıp, imanı kalbin derinliğine hapseden zehirli ve fark edilmeyen sinsi bir düşmandır. Bu düşman uzun vadeli hesaplar yapar, hedefi, imanı kalpten atmaktır. Günahlar gafletin sivri başlarıdır. Nasıl ciğerdeki sinsi bir hastalık deride çıban şeklinde tezahür ediyor ise, gaflet de günah ve fısk şeklinde tezahür ediyor. Günahlar gafletin sinsi ve tehlikeli meyveleridir. Gaflet tövbe ve tefekkür ile imha edilmez ise, neticesi Allah korusun çok tehlikeli olabilir.

Gafleti besleyip büyüten; ülfet, ünsiyet, dünyevi meşgale, iman zayıflığı gibi şeylerdir. Bunlar kökten tedavi edilmedikçe, gaflet kanseri de tedavi edilemez.

Gafletin en büyük ilacı ve zıddı ise, huşu ve huzurdur. Huşu ve huzur Allah’ın huzurunda olduğunu idrak edip ona göre hareket etmek anlamındadır.

Allah’ın huzurunda olduğunu sürekli akılda ve zinde tutmanın tek yolu, her şeyde ona açılan marifet pencerelerini görebilmek ve okuyabilmek ile mümkündür. Yani bir çiçeğe, bir böceğe, bir yıldıza baktığımız zaman, Allah’ın isim ve sıfatlarını o şeylerde görebiliyor isek, o zaman her şey bize onu hatırlatır ve onu gösterir.

İşte bu manaya huzuru İlahide meleke kesbetme deniyor. Yani sürekli onun huzurunda olduğumuzu akılda ve zinde tutmamız demektir. Işık nasıl karanlığın düşmanı ise, huşu ve huzur da gafletin düşmanıdır.

Böyle bir huzur ve meleke ancak sağlam ve tahkiki bir iman ile kazanılır.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Bizi gaflete iten nedenler nelerdir? Bunlardan nasıl kurtuluruz?
- İnsanın Gafleti
- Namazda Huşu' ne demektir? Huşu ile namaz kılmak ve gafletten kurtulmak için ne yapmak gerekir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

İslam ve İhsan

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir