genç osman kimin / Genç Osman kimdir? - Genç Osman kimdir? kimdir?

Genç Osman Kimin

genç osman kimin

“Hakikat bu gece işittiklerinizden bambaşkadır.” ‘’Satranc-ı Rumi’dir bu. Tahtası dünya, taşları da bizleriz. Piyadesi de sipahisi de veziri de âlimi de casusu da oyuncunun hamlelerini bekler. Her biri kendisine verilen işi en iyi şekilde yapmaya gayret eder, ta şaha ulaşıncaya dek birbirlerini yerler.’’ ‘’Osman daha oyuna başlamadan yenilmişti. İçine çekildiği tuzağın hiç farkında olmadı. Rakibinin kim olduğunu hiç bilmedi. Hiçbirimiz bilmedik.’’ Genç Osman’ ın Katli ve Yedikule 20 Mayıs …Sabahın erken saatleri, Çok geçmedi yedi başlı dev gibi yürüyen koca kalabalığın önce sesi sonra kendisi geldi. Eli silahlı asker başıbozuk harami kalabalığı gibi At Meydanı’nı doldurdu. Bağrış, çağrış, bir hengâmedir gidiyordu. Birazdan yeniçeri ve sipahi taifesinin işbilir, güngörmüş ihtiyarları, subayları kapıda göründüler. Sonra beklenmedik bir şey oldu ve kalabalığın içinden biri canhıraş bir nara ile ‘Sultan Mustafa’yı isteriz!’ Sultan Osman’ı bir pazar arabasına diye bağırıverdi. koyup Yedikule’ye doğru yola çıkarmışlar. Her şey o an orada başlamış. Yedikule’nin o karanlık, ürkütücü dehlizlerinde bir padişahın yok edilişi orada gerçekleşmiş. Altın Kapı’nın denize bakan kısmına bitişik olan bu kule bu katledilişin ardından ‘’Genç Osman Kulesi’’ ismiyle anılmış. 17 Mayıs gecesi… Filizkıran fırtınasının hemen öncesinde yağmur çiselemekteyken Yedikule’ye sırtını yaslamış bir kulübenin içerisinde iki eski dost Kâtip Çelebi ve Yeniçeri Dizdar Hüseyin her zamanki buluşmalarından birini gerçekleştiriyorlardı. Sık sık Satranc-ı Rumi oynamak için bir araya gelen bu iki dostun kapıları iki yabancı tarafından çalınır. Biri köylü genç diğeri de karalara bürünmüş derviş olan bu kişiler yollarını kaybettikleri için sığınacak bir yer aramaktaydılar. Yeniçeri Hüseyin’in kendilerini buyur etmeleriyle içeriye iki kişiden genç olanı, sessiz sedasız geçmekte olan geceyi ‘Genç Osman neden öldürüldü?’ sorusuyla bir bilinmeze doğru yöneltir. O an Genç Osman’ın on yıl önce şuan arkalarında duran Yedikule’nin karanlık odalarından birinde son nefesini verdiğini hatırlayan Kâtip Çelebi ve Yeniçeri Hüseyin, yakın geçmişin ayrıntılarına inerler. Her ikisi de Genç Osman’ın katlediliş öyküsünü kendilerince anlatmaya başladıklarında havadaki gerilim artar. Kimin yalan söylediği, kimlerin bu olayda asıl suçlu olduğu, adaletin sağlanıp sağlanmadığı bu kulübenin içerisinde uzun uzun tartışılır. Tartışmaların çatışmaya dönüştüğü bir anda genç köylünün sözlerine sinirlenen yeniçeri Hüseyin kaptığı yatağanıyla gence doğru hamle yapar. Ancak hiç beklemediği sırada o zamana kadar sessizce bir köşede kıvrılıp oturan dervişin kılıcıyla neye uğradığını şaşırır. Asıl şimdi bir oyunun içerisinde kendilerini bulurlar. Bu oyun ki Satranc-ı Rumi dedikleri oyu- nun ta kendisidir. Piyade, Alim, Sipahi, Vezir, Şah, Ruh ve Casus… Onlar bu kasvetli gecede Genç Osman’ın ölümünün ardındaki sırları eşeledikçe hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlayacaklar. Oyunun sonunda ise ellerinde sadece bir şah ve bir ruh kalacak… Bir sah… , Bir ruh… Genç Osman’ ı n ruhu konuşuyor Durun, durun girmeyin içeri! Fısıltıyla Kapıyı kapatmalıyım. Yüksek sesle Ben sizin niyetinizi anladım! Öldüreceksiniz siz beni! Fısıltıyla Allahım bunlar canıma kıyacaklar. Daha çok gencim. Asıl şimdi yaşamam gerek. Bağırarak Girmeyin! Fısıltıyla Girdiler. Bu küçük odada altı kişi. Sırtımı duvara vereyim. Bağırarak Bu kadar kişi bir kişiye çullanmak mert- lik midir? Dilaverlik bu mudur? Ne? ‘Mertlik kimin umurunda biz senin azrailiniz,’ dersin ha! Al o zaman. Fısıltıyla Dışarı çıkmalıyım. Yoksa burada öldürecekler beni. İşte kollarımı tuttular. Üzerime abanıyorlar. Bağrışıp duruyorlar. Ne dediklerini anlamıyorum artık. Boynumda ipi Allahım hissediyorum. Kurtulamayacağım! nefes alamıyorum. Biraz hava. Çok sıcak. Başımı yerden kaldıramıyorum. Bastırıyorlar.’’ Satranc-ı Rumi Hintlilerin icat ettiği harb oyununun Rum’da, Türk ülkesinde oynanan halidir. Diğer satrancı bilirsen, ‘Satranc-ı Rumi’yi kolay öğrenirsin. Bir kere öğrenirsen de her savaş alanında, her mücadelede işine yarayacak, aklını geliştirecek bir eğlence bulmuş olursun.” Erdal Küçükyalçın (Ph.D. Tarih) Yazar, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirmiş ve Japonya’da Japon ekonomisinin gelişimi üzerine eğitim almıştır. NHK televizyonu için hazırlanan “Bizans İmparatorluğu”, “Topkapı Sarayı: Gölge ve Işık”, “Avrasya İmparatorlukları: Moğollar” gibi tarihi belgesellerin yapımında yer almıştır. Doktorasını Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünde ya- pan yazarın Turna’nın Kalbi: Yeniçeri Yoldaşlığı ve Bektaşilik , Kont Otani Kozui ve Türkiye adlı eserleri ile editörlüğünü paylaştığı Türkiye’de Japonya Araştırmaları Konferansı , Hilal ve Güneş: İstanbul’da Üç Japon adlı kitapları ve çeşitli makaleleri bulunmaktadır. Ryukoku Üniversitesi Orta Asya Araştırmaları Merkezi üyesi olan Erdal Küçükyalçın Japon tarihi, savaşçı sınıf-din ilişkileri, Bushido (Savaşçının Yolu) ve Orta Asya kültürel mirası gibi konulardaki çalışmalarına Boğaziçi Üniversitesi Asya Çalışmaları Merkezi’nde devam etmektedir. Osman, seni kim öldürdü? Yedi kule… Yedi taş… 17 Mayıs gecesi… Filizkıran fırtınasının altında bir piyade ve bir âlim… Yedikule’de buluşan Katip Çelebi ve kale komutanı yeniçeri Dizdar Hüseyin Ağa sık sık yaptıkları gibi Satranc-ı Rumi oynamaktadırlar. Altın Kapı’nın önünde, Hüseyin’in hazırlattığı bir taraçanın içinde her zamanki gibi yalnızdırlar. Hava kararmakta, yağmur çiselemektedir. İki dost tatlı bir sohbete dalmak üzereyken beklenmedik iki misafir çıkagelir: Genç bir köylü ile beraberinde karalar içinde bir derviş. Gecenin onlara hazırladığı sürprizlerden habersizdirler. Konuşmaları tam on yıl önce hemen arkalarındaki kulede, daracık bir odada öldürülen genç sultan Osman vakasına odaklanır. Yeniçeri Hüseyin ve Kâtip Çelebi o gece oynadıkları oyunun sonunda kendilerini hiç ummadıkları bir yerde bulacaklardır. Çünkü yürekleri yakan bir soru düşecek akıllarına: Genç Osman neden öldürüldü? Her ikisi de o günlerin görgü tanığı olan Katip ve yeniçeri, meraklı gencin sorularıyla kendi hikâyelerini anlattıkça havadaki gerilim artar. Tartışmanın çatışmaya döndüğü bir anda gencin saygısızlığına sinirlenen yeniçeri yatağanıyla onu korkutmak üzere bir hamle yapar. Ancak karşısında o ana kadar sessizce oturmuş olan dervişi ve kılıcını bulur. Asıl şimdi bir oyunun içerisinde kendilerini bulurlar. Karşılarındaki bu köylü genç kimdir? Artık bu oyun Satranc-ı Rumi dedikleri oyunun ta kendisidir. Piyade, Alim, Sipahi, Vezir, Şah, Ruh ve Casus… Onlar bu kasvetli gecede Genç Osman’ın ölümünün ardındaki sırları eşeledikçe hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlayacaklar. Oyunun sonunda ise ellerinde sadece bir şah ve bir ruh kalacak… Osmanlı tarihinin en trajik olaylarından birini anlatan Yedi Kule yiten bir adalet duygusu arayışını her satırında incelikli bir kurguyla işliyor. Erdal Küçükyalçın’dan tarihin saklı kalmış yüzünü açığa çıkartan dinmeyen bir merak ve heyecan kasırgasının romanı…

kaynağı değiştir]

'Farisî' mahlasıyla birçok şiir yazmıştır.

Gülşen içre bitmedi bir gonce cana harsız

Dünyada hasıl değil nev-cühan ağyarsız

Kimi ol yarı benüm der kimisi dahi benüm

Orta yerde "farisi" avare kaldı yarsız ()

Nevruz olucak diller şad olamağa yaklaşdı

Dilde gam-u gussa ber-bad olmağa yaklaşdı

Virane gönül varsa vecr-ü gam-i dilberden

Müsde ana ol mülk abad omağa yaklaşdı

Üstüda dilber öğrendi vefa resmin

Aşıklara lütfa mu'tad olmağa yaklaşdı

Çok aşık-u meftunu var sen gibi şirinün

Faris kulun emma ferhad olmağa yaklaşdı

Farisî

Ailesi[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir