gerçekleşmeyen her şeyin arkasında / GÜL KOKUSU 🌹 - 7. Bölüm🌹 - Wattpad

Gerçekleşmeyen Her Şeyin Arkasında

gerçekleşmeyen her şeyin arkasında

sümeyye

image
image
image

inşirah tadında bir teselli;

  • “gerçekleşmeyen her şeyin arkasında, Allah’ın murâd ettiği bir hayır vardır..”🌿
image

"Güllerin, güllerin, güllerin efendisi,

Şu canımın nefesi,

Güllerin, güllerin, güllerin efendisi,

Can özümün nefesi."

image
image
image
image

Gidecek yeri değil, kalacak yeri olmalı insanın. Bir kalbin ve bir duânın içinde.

image
image

“bir de hakikati içlerinde taşıyıp da kelimelere dökmeyenler var.”

image
image

"Kalk haydi, ebediyyen uyuyacağız zaten.."

Bir gün Hazret-i Ömer (rad&#;yallâhu anh):

“–Konu&#;madan, halk&#;n davetçileri olun!” buyurmu&#;tu.

Kendisine;

“-Yâ Halîfe! Konu&#;madan davetçi olmak nas&#;l olur?” dediler.

Buyurdu ki:

“–Hâliniz ve ahlâk&#;n&#;zla”

image
image
image

“ahlâklı insan, ruhundaki kuvveti artırdıkça, kötülüklerden kurtulur, yalancılık, riyâkarlık ve dalkavukluk gibi kirlerden temizlenir. olgunlaşır ve yükselir.”

Her şeyde bir hayır vardır, sözü doğru mudur?

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Konuyla ilgili bazı ayetlerin mealleri şöyledir:

“Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır. Ve olur ki bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara,  2/).

“Yerde ve göklerde olan her şeyi bilir.” (Âl-i İmran, 3/29). 

“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. (Allah) Onun durduğu ve emanet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir kitaptadır.”(Hûd, 11/6).

“Allah, onların geçmişlerini de, geleceklerini de bilir; onlar ise O’nu ilmen ihata edemez.” (Tâhâ, 20/). 

“Allah, insana bilmediklerini öğretti.”(Alak, 96/5).

“Gaybın anahtarları O’nun katındadır; onları ancak O bilir. O, karada ve denizde olan her şeyi bilir.” (En’am, 6/59).

“Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa, bir o kadarını da katsak, Rabbimin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi.”(Kehf, 18/).

“Her şey”de hayır olup olmaması bundan ne kastedildiğine bağlıdır. Mesela günah işlemeyi de bu sözün içerisine dâhil edersek mesele değişir. Zira günah işlemenin bir hayır içermesi söz konusu değildir. Fakat günah bile eğer insana tövbe etmeyi öğretiyor ve tövbe etmekte daha başka günahlara girmemeyi netice veriyorsa, sonuçları itibarıyla günah işlemekte bile bir hayır olduğu söylenebilir. Bunu “Günah işlemek hayırlıdır.” diye anlamamak gerekir.

Diğer bir örnek, şeytana uymakta da bir hayır olduğu söylenemez. Zira o insanı cehennemin gayyalarına yuvarlamaya and içmiştir. Şeytanın yaratılması şer değil, şeytana uymak şerdir. Ateş örneğinde olduğu gibi. Ateşi iyi işlerimizde kullanır onunla yemek pişirir ve daha birçok ihtiyacımızı gideririz. Ateş elimizi yaktığında “Ateş şerdir." diyebilir miyiz? Örnekler çoğaltılabilir.

Hatın akışı içerisinde gerçekleşen olaylarda bazen bizim hiçbir müdahalemizin olmadığı işler olur. İşte insanlar bu tür durumlarda “Vardır bu işte de bir hayır.”sözünü kullanırlar. Bu manada "Elhayru fî mahtârahullah" sözünü esas alabiliriz. Bu söz, "Hayır, Allah Teâlâ'nın ihtiyar buyurduğu (seçtiği) husustadır." manasına gelir; Cenâb-ı Hak kullarını neye sevk ederse etsin ve nasıl bir neticeye ulaştırırsa ulaştırsın, O'nun takdîrinin her zaman en isabetli, bereketli, faydalı, sevaplı ve akıbet itibarıyla da en hayırlı tercih olduğunu hatırlatır.

Evet, insan şart-ı âdi planında bir irade sahibidir; yani, Allah (azze ve celle) kuluna, iki şeyden herhangi birini seçme söz konusu olduğunda bir cehd ve gayret ortaya koyma, bir çeşit eğilim veya eğilimde tasarruf ile bir hususu tercih etme, bir şeyi isteme ve dileme kâbiliyeti vermiştir. Bu irade kâbiliyetinden dolayıdır ki, insan bazı hususları iyi ya da kötü, güzel veya çirkin, faydalı yahut zararlı görebilir ve birkaç şey arasından birini seçebilir. Fakat bazen insan seçiminde isabetli olamaz ve beklemediği, istemediği bir netice ile karşılaşabilir. İşte, "Elhayru fî mahtârahullah" hakikati, insanın kendi arzularına başkaldırmasını, her meselede Hakk'ın rızâ ve hoşnutluğunu kendi istek ve dileklerine tercih ederek her yerde ve her durumda O'nun takdîrine razı olmasını ifade eder.

Bu sözün Peygamber Efendimiz (asm)'in mübarek dudaklarından döküldüğünü söyleyenler ve onu hadis olarak rivayet edenler de olmuştur; fakat muhaddisler bu şekilde bir hadis-i şerife rastlamadıklarını belirtmişlerdir. Öyle de olsa, bu cümle çok şümullü bir hakikatin ifadesidir. Bazı âlimlerin, değişik ilâhî ve nebevî emirlerden süzerek bu türlü disiplinler ve genel kaideler ortaya koydukları malumdur. Bu açıdan, kelimesi kelimesine Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (asm)'den rivayet edildiğine dair sağlam bir bilgi mevcut olmasa bile, bu söz, manası ve mefhumu itibarıyla Allah Rasûlü (asm)'ne nispet edilebilir.

Allah Teâlâ'nın takdirinin her zaman kul için en hayırlı seçim olduğunu vurgulayan bu câmi' beyan, bazı kitaplarda küçük kelime farklılıklarıyla zikredile gelmiştir. Genellikle,

"Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur. Kimi zaman da sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olabilir. Netice itibarıyla neyin hayır ve neyin şer getireceğini sadece Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 2/)

meâlindeki ayet-i kerimenin bir meyvesi olarak değerlendirilmiştir.

Bu açıdan, insan, hoşuna gitsin gitmesin, her meseleyi dini ölçülere göre ele almalı; her hadiseyi "Hayır, Allah Teâlâ'nın ihtiyar buyurduğu şeydedir." hakikati zaviyesinden değerlendirmeli ve her zaman Cenâb-ı Hakk'ın tercihi istikametinde tercihte bulunmaya çalışmalıdır. Sebeplere riâyet ettikten sonra neticeyi Allah'ın takdirine bırakmalı; kendisiyle alâkalı tasarruflarında Rahmeti Sonsuz'a inanıp O'na güvenmeli ve O'nun yaptığı her şeyden hoşnut olmalıdır. Evet, kader rüzgârları ne yandan eserse essin, gönül rahatlığıyla karşılamak ve her hadiseye "Bunda da bir hayır vardır; bu da geçer!" inancıyla yaklaşmak mü'min olmanın gereğidir.

Cevap 2:

Müslüman, her zaman iyilik için çalışır, iyiliklerle karşılaşmayı ümit eder. Başına gelen her hadisenin güzel tarafından bakar. Dünyada, bazı hadiseler dış görünüşlerinin tersiyle neticelenirler. Görünüşte hayırlı olan çok şey, arkasından bazı şerleri getirebilir, şer gibi görünen hadiseler de pek çok hayırları içinde barındırabilir. Nitekim yukarıda mealini verdiğimiz ayette geçen,

“Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur.”(Bakara, 2/)

Başka bir ifade ile

“Olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur.”(Nisa, 4/19)

mealindeki ayetten bunu açıkça anlayabiliriz.

İşin bir diğer yönü de şudur: Biz Allah hakkında suizanda değil hüsnüzanda bulunuruz. Zaten Allah da kullarının kötülüğünü istemez. Bilakis Allah (c.c.), kullarını affetmek, onları güzelliklerle buluşturmak için fırsatlar yaratır. Öyleyse Allah hakkında her zaman hüsnüzanda bulunmalıyız ki Allah da (c.c.), kullarına düşündükleri gibi muamelede bulunsun. Bu hakikat bir kudsî hadiste şöyle buyrulur:

“Allah Teâlâ Hazretleri şöyle buyuruyor: Benim kulumla maiyyet ve muamelem, onun benim hakkımdaki düşüncesine bağlıdır (Ona rahmetimle muamelede bulunacağımı umarsa onu bulur).”(Buhârî, Tevhîd 15; Müslim, Zikir 2, 19)

Peygamber Efendimiz (asm) de şöyle buyururlar:

“Sizden her biriniz başka değil ancak Azîz ve Celîl olan Allah tarafından bağışlanacağı ümidiyle ölsün.”(Müslim, Cennet 81, 82)

Evet, Allah (c.c.), bizim hakkımızda hayır murad ettiğine ve bizim de Allah hakkında iyi düşünceler içinde olmamız gerektiğine göre, meydana gelen hadiselerin ekşi olan dış yönüne bakarak olumsuz düşünüp hayatımızı karartmaktansa, her hadisenin iyi yönlerine bakıp, güzel düşünüp ömrümüzü hep güzellikler içerisinde geçiririz.  

Dolayısıyla kötü gibi görünen her hadisenin hayır tarafını araştırmamız, nefsimizi sorgulamamız, istiğfar etmemiz, yapılan hataları tespit ederek gelecekte aynı hatalara düşmemeye çalışmamız, her mümine yakışan bir davranış olacaktır. 

İlave bilgi için tıklayınız:

- Şerri de Allah mı Yaratıyor?

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet


Gerçekleşmeyen her şeyin arkas&#x;nda Allah'&#x;n bizlere murad ettiği bir hay&#x;r vard&#x;r.

Hz. Ömer (r.a)



"Bir kafeye gidelim diyorum, nişanland&#x;ğ&#x;m&#x;zdan beri hiç yaln&#x;z kalmad&#x;k. K&#x;z kardeşimde gelecek merak etme. Utanmana gerek yok. Yavaş yavaş aç&#x;lman&#x;, rahat olman&#x; istiyorum benim yan&#x;mda." diye davet etti nişanl&#x;s&#x;n&#x; bir gün.

Ümmü Gülsüm kabul ederek onunla bir kafeye gitti. Yol boyunca hiç baş&#x;n&#x; kald&#x;rmad&#x; yerden. Bu nişanl&#x;s&#x; Hasan'&#x;n çok hoşuna gitmişti. Kendini şansl&#x; saymal&#x;yd&#x;. Bu zamanda böyle iffetli bir han&#x;m&#x; oluyordu.
Öyle mutluydu ki bir an önce mustakbel eşi ile oturup sohbet etmek istiyordu.

&#x;çeri girdiler. Bir masa bulup oturdular. Biraz sonra Hasan üç tane kahve söyledi. Gözlerini Ümmü Gülsüm'den alam&#x;yordu. Ne kadar da güzeldi. Ne kadar da narindi elleri. Bir an önce o ellere dokunmak, kalbinin ritmini nas&#x;l değiştirdiğini anlatmak istiyordu Hasan.

Karş&#x; masaya dikildi bir an gözleri.
Sanki masadaki erkekler sürekli Hasan'lar&#x;n masas&#x;na bak&#x;p birbirlerine birşeyler f&#x;s&#x;ldaş&#x;yorlard&#x;.

"Onlar bize mi bak&#x;yor?" diye sordu k&#x;z kardeşine. Ümmü Gülsüm'ün o herifleri tan&#x;d&#x;ğ&#x;na ihtimal bile vermiyordu çünkü.

"Onlar Ümmü Gülsüm'e mi bak&#x;yor?"

Çok sinirlenmişti. Çok k&#x;skanm&#x;şt&#x; nişanl&#x;s&#x;n&#x;. Biraz daha baksalar kalk&#x;p dövecekti adamlar&#x;.
Karş&#x; masada ki gençler tekrar Ümmü Gülsüm'e bak&#x;p bir şeyler f&#x;s&#x;ldaşt&#x;lar. Hasan daha fazla dayanamad&#x;. H&#x;zla yerinden kalkt&#x;. Bütün kafe birden ona bakm&#x;şt&#x;. Herkes donmuştu.

"Lütfen!" diye Hasan'&#x;n elinden tuttu Ümmü Gülsüm.
"Lütfen, yapma!" diye ağlamaya başlad&#x; sessizce.

Hemen yan&#x;na oturmuştu. Donakalm&#x;şt&#x;. Ümmü Gülsüm'ün bir dokunuşu onu yat&#x;şt&#x;rm&#x;şt&#x; bile. Eli elinde gözlerine bakt&#x;.

Ümmü Gülsüm pişmanl&#x;kla hemen ellerini geri çekti. Tövbe etti içinden dokunmak istememişti ona. Refleks olarak yapm&#x;şt&#x;.

"Özür dilerim, elini tuttum." dedi ve baş&#x;n&#x; hemen yere eğdi. Oradan gitmek istediği çok belliydi.

Hasan'&#x;n içi eridi. O da tövbe etti içinden. Nişanl&#x;s&#x;na daha nikah&#x; olmadan dokunduğu için hâyâ etti. K&#x;yam&#x;yordu ona.

Oysa o özür dilediği an helalinden, onun anl&#x;ndan öpmeyi ne kadar çok istemişti.

"Kalkal&#x;m o zaman en iyisi, rahats&#x;z oldum ben." deyip kalkt&#x; yerinden Hasan ve kasaya doğru ilerledi.

Hasan'&#x;n kardeşi Ümmü Gülsüm'ü sakinleştirmeye çal&#x;ş&#x;yordu.
Oysa Ümmü Gülsüm daha büyük felaketlerin olmas&#x;ndan korkuyordu.
Hasan gider gitmez de zaten bir felaket koptu.

Karş&#x; masadan bir delikanl&#x; kalk&#x;p Ümmü Gülsüm'lerin yan&#x;na geldi. Tam o anda Hasan'da sert bak&#x;şlar&#x;yla delikanl&#x;n&#x;n arkas&#x;nda durmuş onu dövebilmeyi bekliyordu.

"Vay, instagram fenomeni Ümmü Gülsüm. N'aber ya? Ortal&#x;ktan kayboldun. Çok değişmişsin."

Ümmü Gülsüm'ün gözleri dolmaya başlam&#x;şt&#x;. Yer yar&#x;lsayd&#x; da içine girseydi.

Hasan duyduklar&#x;na inanam&#x;yordu. Delikanl&#x; arkas&#x;nda ki Hasan'dan habersiz konuşmaya devam etti.

"Han&#x;m k&#x;z rolüde çok yak&#x;şm&#x;ş ama biliyormusun? Hâlâ hayallerime çok yak&#x;ş&#x;yorsun."

Hasan daha fazla dayanamad&#x; ve Ümmü Gülsüm'e saçma sapan laflar atan genç adam&#x;n yakas&#x;na yap&#x;ş&#x;p ona kafa att&#x;.

"Ne oluyor lan!" diye yerden kalkt&#x; genç adam. Karş&#x; masadaki erkekler de ayakland&#x; bir an.

"Nişanl&#x;mla, müstakbel kar&#x;mla ne cürretle öyle konuşursun sen?!" diye k&#x;zd&#x; Hasan. Hiçbir şey anlamam&#x;şt&#x;.

"Ooo, birde nişanl&#x;n m&#x;? Vay, Ümmü Gülsüm!" diye bakt&#x; delikanl&#x;.
"Bu mu nişanl&#x;n? Adama yaz&#x;k be! Efendi bir çocuğa benziyor. Nas&#x;l kand&#x;rd&#x;n onu?" diye Ümmü Gülsüm'e alayl&#x; alayl&#x; sordu.

Hasan tekrar adam&#x;n yakas&#x;na yap&#x;şt&#x;. Sert bak&#x;şlarla Ümmü Gülsüm'e bakt&#x;.

"Ümmü Gülsüm! Ne diyor bu?"

Ümmü Gülsüm sadece için için ağl&#x;yordu. Ayakta durmaya hali kalmam&#x;şt&#x;. Titriyordu. Gözlerini kapatarak baş&#x;n&#x; eğdi yaln&#x;zca.

"Birader, sen bu k&#x;z&#x;n kim olduğunu gerçekten bilmiyormusun? Bak bekle sana ne göstereceğim." diye yakas&#x;n&#x; b&#x;rakmas&#x;n&#x; istedi delikanl&#x;.

Hasan genç adam&#x;n yakas&#x;n&#x; b&#x;rakarak tekrar nişanl&#x;s&#x;na bakt&#x;.
Baş&#x;n&#x; yerden bir an olsun kald&#x;rmam&#x;şt&#x;. Korkuyordu onu kaybetmekten. Uygun olmayacak şeyler duymaktan.

Genç adam cebinden telefonunu ç&#x;kar&#x;p Hasan'a gösterdi. Ümmü Gülsüm adl&#x; bir albüme t&#x;klad&#x;.
Hasan gördüklerine inanam&#x;yordu.
Ümmü Gülsüm'ün boy boy fotoğraflar&#x; ve videolar&#x; doluydu.
Hasan donakalm&#x;şt&#x;.

"Haa, bu resimler ve videolar yaln&#x;zca bende yok aha şu arkadaşlar&#x;mda da var. Ve daha burada olmayan bir sürü erkekte de. Ama senin güzel hat&#x;r&#x;n için siliyorum. Madem evleneceğim, kar&#x;m olacak diyorsun"

Hasan öfkeden delikanl&#x;y&#x; yere yat&#x;r&#x;p onu iyice dövdü. Arkadaşlar&#x; araya girmeye bile çal&#x;şmad&#x; onun korkusundan.

Kafenin sahibi hemen telefonunu ç&#x;kart&#x;p polisi arad&#x;. Ama Hasan biraz sonra b&#x;rakm&#x;şt&#x; genç adam&#x; zaten.

Ümmü Gülsüm perişan halde otutduğu yerden kalkt&#x;.

Hasan nişan yüzüğünü parmağ&#x;ndan ç&#x;kart&#x;p masaya f&#x;rlatt&#x; ve kardeşini de al&#x;p öfkeyle kafeden ayr&#x;ld&#x;.



         &#x;slam güzel ahlakt&#x;r.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir