Önce tartışmayı anımsayalım:
1) HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, Meclis’te Öğretmenlik Meslek Kanunu görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada iktidara yönelik olarak şunları söyledi:
“Size neden gerici diyoruz biliyor musunuz?
Çünkü sizler yıl geride kalmış Osmanlı’yı, yıl geride kalmış din esaslı toplum düzenini yeniden hortlatmaya çalışıyorsunuz.
Biz kadınlar özgür olabileceğimizi öğrendik ve ne yıl ne de yıl öncesine gitmeye niyetimiz yok. Götüremezsiniz.”
2) HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Oya Ersoy’un sözlerinin HDP’nin tabanını incittiğini belirtip Twitter üzerinden şunları söyledi:
“İlericilik ve gericilik ithamlarıyla Saray rejimini gericilik üzerinden vurmaya çalışma çabaları hem beyhudedir hem de sapla samanı karıştırmaktır.
Coğrafyamızın tarihinde inançlara AKP kadar düşmanlık etmiş, yozlaştırmış, milyonlarca insanı inançlardan uzaklaştırmış ve inanç değerlerini istismar etmiş başka bir iktidar yoktur.
Diğer yandan yıl geriye gitmekle ‘ilerici’ olunuyorsa pekala bin beş yüz yıl geriden de ilham alınarak daha ‘ilerici’ olunabilir.”
3) Buna karşılık Sol Parti konuya şu yorumu getirdi:
“Gericilik*: İnsanlığın yüzyıllar içinde kazandığı haklarını, toplumların eşitlik ve özgürlük birikimlerini yok sayan, bağnaz düşünceler bütünü.
Bir başka deyişle aydınlanma karşıtlığı, dini kurallara dayalı bir toplum özlemi gericiliktir.”
***
Değerli okurlarım, her türlü siyasal ve ideolojik içeriği bir yana bıraksak bile “ileri” ve “geri” kavramları, bir aritmetik ölçüye, bir tarihsel sürece, bir insan evrimi çizgisine göre düşünülmek zorundadır:
Şimdi gelelim insanlığın birbiriyle iç içe geçmiş olan, birbirlerinin sebep ve sonuçları olan üretim biçimi, siyasal rejim, siyasal düşünce ve ideolojik evrim çizgisine:
1. Aşama. Üretim biçimi: Toplayıcı+avcı. Toplum yapısı, rejim: Göçebe, aile, aşiret. İdeoloji/İnanç: Paganizm.
2. Aşama. Üretim biçimi: Tarım. Toplum yapısı, rejim: Yerleşik monarşi. İdeoloji/İnanç: Tektanrılı dinler, mezhepler, tarikatlar.
3. Aşama. Üretim biçimi: Tarım+sanayi. Toplum yapısı, rejim: Ulus devlet, demokrasi denemeleri, seçimle değişen yöneticiler. İdeoloji/İnanç: Tektanrılı dinler, mezhepler, yükselen milliyetçilik, temel hak ve özgürlüklerin tomurcukları.
4. Aşama. Üretim biçimi: Tarım+sanayi+bilişim (robotik+yapay zeka). Toplum yapısı, rejim: Eşitlikçi, katılımcı demokrasi. İdeoloji/İnanç: Tek tanrılı dinler, mezhepler+milliyetçilik ve bütün kimlikler için eşit temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan, yükselen eşitlikçi Laik, Demokratik, Hukuk Devleti.
***
Sevgili okurlarım, bu evrim sürecine göre:
İster Hıristiyan olsun, ister Müslüman, “monarşik din devletleri”, 4. aşamasına ulaşmış olan insanlığın 2. aşamasında, “geride” kalmış olan bir devlet biçimi ve toplum yapısıdır.
Onu özlemek de “gericiliktir”.
Olaya kadın hakları başta olmak kaydıyla, insan hakları açısından da bakacak olursak:
Bütün dinsel, mezhepsel, etnik, milli, cinsel kimlikleri eşit kabul eden insanlığın ulaştığı aşama bakımından da bu dini veya etnik kimliklerin herhangi birini ölçüt alarak onların içindeki tek bir kategorinin ötekilere üstünlüğünü savunmak da geride kalmaktır ve “gericilik”tir.
Tarihsel açıdan “gericilik” kavramı doğrudan doğruya “geride kalmış”, “eski” “devlet biçimleri” ve “üretim yapıları” ile ilişkilidir.
Dindarlık ya da dinsizlikle ilgisi yoktur.
Bu durumda “sapla samanı birbirine karıştıran” Oya Ersoy ya da Sol Parti değil, iktidar mensupları ve bizzat Hüda Kaya’dır.
Şimşek ve Erkan başarılı olabilir mi?25 Haziran
Anlaşmasız IMF reçetesi23 Haziran
Laiklik ne değildir?22 Haziran
Bu terim batıda Fransız Devriminde sabık monarşi rejimine veya onun koşullarına dönüşü isteyen karşı devrimcileri tanımlamakta kullanılmıştır. Ondokuzuncu yüzyılda batıda derebeylikleri ve aristokrasiyi korumayı arzu eden ve endüstriyalizm, cumhuriyetçilik, liberalizm ve sosyalizm karşıtlarını tanımlamakta kullanılmıştır. Gerici tabiri politik anlamda gelişme ve yenileşmelere karşı olan ideolojileri tanımlamak için aşağılama amacıyla da kullanılır.
Yirminci yüzyılda irticai (reaksiyoner) siyasi oluşumların genel özelliği, endüstriyel üretimi ve sanayileşmeyi devam ettirmek yanında idari yapı olarak eskiden (demokrasi öncesinde) olduğu gibi totaliter veya totaliter benzeri bir yapı taraftarı olmak şeklinde görülmüştür. İspanya'da Franco yönetimi, Fransa'da Vichy yönetimi, Portekiz'de Antonio Salazar yönetimi bunun örneklerindendir.
Dünyanın türlü yerlerinde var olan rejime tepki olarak gericiliği siyasi programları yapan siyasi oluşumlar görülmektedir. Günümüzde Almanya'da Neonaziler, Afganistan'da Taliban ve ABD'de Ku Klux Klan gibi görüşler gerici görüşlere sahiptir. Mevcut siyasi oluşumlar azınlık durumundadır.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul milletvekili Oya Ersoy, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, “Öğretmenlik Meslek Kanunu” hakkındaki görüşmeler sırasında söz aldı ve şöyle dedi: “Size neden gerici diyoruz biliyor musunuz? Çünkü sizler yıl geride kalmış Osmanlı'yı, yıl geride kalmış din esaslı toplum düzenini yeniden hortlatmaya çalışıyorsunuz.”
\nErsoy’un bu sözlerini iktidar çevreleri “hakaret” diye nitelendirdi. Bunun teknik olarak “hakaret” suçunu oluşturmadığı, üzerine tek kelime etmeyi gerektirmeyecek denli açık. Nitelendirmenin amacı hegemonik, bu belli.
\nFakat işin daha ilginç yanı var. Bu sözlere, kimi İslami hareketlerden gelerek sol partilerde kendilerine yer bulan milletvekilleri de tepki gösterdi. HDP’li Hüda Kaya ve Ömer Faruk Gergerlioğlu sosyal medyada bu sözleri eleştirdi. Onları -yine sosyal medya kanalıyla eleştiri getiren- Cumhuriyet Halk Partisi üyesi Cihangir İslamizledi.
\n\nHüda Kaya“yüz elli yıl geriye gitmekle ‘ilerici’ olunuyorsa pekala bin beş yüz yıl geriden de ilham alınarak daha ‘ilerici’ olunabileceği”ni ifade etti. Ö. Faruk Gergerlioğlu, bu sözlerin “Müslümanlar için incitici” nitelikte olduğunu söyledi ve ekledi: “Birliktelik, aynîlik değildir. (…) Bu yaşadıklarımız, farklılıklarımızı ve hassasiyetlerimizi daha çok birbirimizle konuşmamız gerektiğini gösterir.” Cihangir İslam ise çok daha sert bir dille bu söylemin, “diktatoryal” nitelikte olduğunu dile getirdi ve şöyle yazdı: “Gerici ve ilerici kavramları saplantılı ve subjektif kavramlardır; nesnel ve uzlaşılmış tanımları da yoktur. Çağlar üzerinden okumalar da koftur, altı boştur, ötekileştiricidir.”
\nBu tepkiler, kendilerine solcu diyen partilerin milletvekillerince dile getirildiği için ayrıca ele alınmayı hak ediyor.
\nSondan başlayalım.
\nGerici kavramına aşırı incelikli bakarsak, mutlak ve tam nesnel bir tanımını bulamayabiliriz. Doğrudur. Ne var ki bu “gerici” kavramına özgü değildir. Sosyal bilimler -fen bilimlerinden farklı olarak- matematiksel netlik ve nesnellikle işlemediği için diğer pek çok kavram için de “görelilik” iddiasında bulunulabilir. Örneğin kavramlara kuyumcu titizliğiyle yaklaştığımızda “demokrasi”, “özgürlük”, “eşitlik” gibi kavramlar için dahi “nesnel ve uzlaşılmış tanım” bulamayız. Hatta “postmodernizm” iddiasıyla yola çıkıp bizi “premodern” bir cemaatler dünyasına mahkûm edenlere kalırsa hiçbir şeyi tanımlayamayız.
\nBuna karşılık, makul sosyal bilimlerde tamamen bulutsu kavramlarla çözümleme yapılamayacağı için yaygın kabullere ve asgari bir oydaşmaya dayalı tanımlara başvurulur. Bu bakımdan “gericilik” kavramının aşağı yukarı dört başı mamur bir tanımı vardır.
\nİngilizcede reactionary; Fransızcada réactionnaire, Almancada reaktionär diye söylenen, Osmanlıcada irticaî biçimini alan gerici ifadesi “bir devrimle oluşmuş mevcut duruma göre eskide kalmış olan bir düzeni yeniden canlandırmak isteyen” özneler için kullanılır. Batıdaki politik tartışmalarda hemen her gün defalarca kez duyduğumuz “ilerici” (progressive) kavramının zıddıdır.
\nGerici kavramının politik alanda yaygınlaşması Fransız Devrimi’ne dayanır. Devrim, insanlığa diğer pek çok şeyin yanı sıra, bazı kavramları da armağan etmiştir. Örneğin bugün siyasette sıklıkla kullandığımız sağ ve sol kavramları bunlardandır. Kurucu Meclis’te, Devrim’i savunanların kürsünün solunda, devrime karşı çıkanların ise sağında oturmasından kaynaklanırlar. Bu çatı kavramların içinde alt kavramlar da beraberinde gelmiştir. Var olan düzenin, geleneksel kurum ve değerlerin muhafaza edilerek değişmesini veya değişmeden korunmasını savunanlar için kullanılan “muhafazakâr” kavramı bunlardan biridir. Muhafazakârlık da kendi içinde, devrimlere mesafeli veya eleştirel bir konum almaktan “karşı devrimciliğe” kadar uzanan geniş bir skalayı barındırır. İşte bu skalada “karşı devrimci” pozisyon, tartışmasız biçimde gericiliğe denk düşer.
\nKuşkusuz, kavramın bağlamsallığı da vardır. Sözcük, Fransız Devrimi bağlamında dinsel, feodal ve monarşik bir anlam kazanmıştır. Çünkü Devrim, toplumsal yaşamda kilisenin, ekonomik yaşamda derebeylerinin ve politik yaşamda monarşik ayrıcalıklıların tekelini kırmış ve dağıtmıştır. Bu bağlamda dinsel, feodal ve monarşik düzenin geri gelmesini savunan ve bunun için mücadele edip harekete geçenler “gerici” olarak nitelendirilmeye başlanmıştır.
\nKavramın içeriği, bağlam değiştikçe katmanlaşmıştır. Örneğin, XVIII. yüzyılda liberal sanayi devrimlerine direnen feodaller, liberallere göre gericidir. XIX. yüzyılda Avrupa kent devrimlerini boğmak için sahneye çıkan Monarşik güçler, Cumhuriyetçilere göre gericidir. XX. yüzyılda Ekim Devrimi’ne karşı iç savaş çıkaran Çarlık güçleri gericidir. Liste uzatılabilir.
\nGericilik kavramı, Türkiye bağlamında, ’de başlayıp ’lara kadar uzanan anayasal devrime karşı çıkan öznelerle anlamını bulur. Modernleşmeye karşı aşiretçiliği, cumhuriyete karşı monarşiyi, laikliğe karşı şeriatı savunmak gericiliktir. Bu son derece net bir gerçektir. Hatta nesnel dayanaklar aranıyorsa hukuk düzeninin gericiliğe karşı hükümleri buna örnek gösterilebilir.
\nAnayasa’nın başlangıç kısmında “Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde” olduğunun yazılması veya toprak reformuna dönük kimi belirlemeler (md. 44) feodal gericiliğe karşı asgari bir eşiği dile getirir.
\nÖte yandan, Anayasa’daki (md. 2) Cumhuriyet ilkesinin değiştirilemezliği, monarşik gericiliğe karşı bir emniyet sibobudur. Bu, Kurucu Meclis tutanaklarına, “irtica” terminolojisiyle aynen yansımıştır.
\nBenzeri laiklik ilkesi için de geçerlidir. Anayasa’da “kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” kuralı ile “Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri” istismar etme ve kötüye kullanma yasakları (md. 24) bu gericiliğe karşı getirilmiştir.
\nİslamcı gericilik, Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarında da tanımlanmış ve mahkûm edilmiştir. Yerimiz kısıtlı olduğu için sadece Avrupa Mahkemesinden bir alıntıyla yetinelim:
\nMahkeme kararıyla sabit olduğu üzere şeriatçılık, liberal insan hakları düzenine göre de gericidir.
\nÖrnekleri çoğaltabilirim. Bu bağlayıcı objektif hukuk metinleri ve yargı kararlarından çıkan sonuç şudur: Gericilik kavramı, iddia edildiği kadar öznel değildir.
\nHüda Kaya’nın “yüz elli yıl geriye gitmekle ‘ilerici’ olunuyorsa pekala bin beş yüz yıl geriden de ilham alınarak daha ‘ilerici’ olunabileceği” sözleriyle neyi kastettiği net değil. Bundan bazı dolaylı anlamlar çıkarılabilir ama zorlama yapmamayı yeğliyorum.
\nFakat burada şu noktanın altını çizmek gerekiyor. Kaya’nın dile getirdiği sav, paradoksal biçimde doğrudur. Mesele sadece bir kronoloji meselesi değildir. Çok eskilere gitmeyelim. Örneğin bugün Avrupa’da “karanlık aydınlanma” (dark Enlightenment) veya “yeni-gericilik” (neo-reactionary) diye adlandırılan ve sokaklara çıkıp monarşi yanlısı eylemlere girişen yeni politik akımların, çağlar önceki kimi gericilerden çok daha “yobaz” olabildiğini görüyoruz.
\nDaha yakın tarihli olmak, ilericiliğin garantisi değildir. Örneğin XV. yüzyılda yaşamış olan Şeyh Bedrettin, feodal yapılara karşı çıkıp bir atılıma kalkıştığı için çağına göre ilericidir. Buna karşılık, Cumhuriyet’in ilk yılarında atılan adımlara feodal ve şeriatçı savlarla direnen Şeyh Said ise gericidir. Kaya’nın üyesi olduğu siyasi partinin bu gericiliği sahiplenmesi, durumu değiştirmez.
\nSon olarak Ömer Faruk Gergerlioğlu, gericilik ifadesinin Müslümanlar için incitici olduğu söyleminin üzerinde duralım.
\nBu sav, iki yönden tartışmalı.
\nBir defa, Gergerlioğlu’nun kendisinde tüm Müslümanlar adına konuşma yetkisini görmesi hayli yadırgatıcı. Müslüman olmak; şeriatçı, feodal, monarşist veya en genel anlamıyla karşı-devrimci olmayı zorunlu kılmaz. Bir insan pekâlâ hem dindar hem de ilerici olabilir. (Örn. Latin Amerika’daki kimi Kurtuluş Teolojisi üyeleri vb.) Buna karşılık; bir kişi hem ateist hem de gerici olabilir. (Örn. ABD’deki kimi ateist muhafazakârlar).
\nBütün Müslümanları, şeriatçılarla eş görmek en başta Müslümanlara haksızlık.
\nİkincisi, “gerici” sözünden hoşlanmayan Müslümanların hepsinin birden, bu sözden otomatikman “incindiği” varsaymak da hayli sorunlu. Bir görüşe katılmamak veya ondan hoşlanmamak, nasıl olur da hemencecik incinmeyi gerektirir, anlamak mümkün değil. Üstelik, Türkiye’de hemen her dinsel eleştirinin kolaylıkla “dine hakaret” olarak kodlandığı bir bağlamda bu türden “incinme” söylemleri üretmenin kendisinin hegemonik olarak egemeni güçlendirmek anlamına geldiğini de göz ardı edemeyiz.
\nGergerlioğlu eğer şeriatçı ise ve/veya şeriatçıların incindiğini düşünüyorsa bunu bu netlikle söylemeli.
\nFakat o söylemese de biz bütün bu tartışmadan şu dersi çıkarmalıyız: Görünen o ki Türkiye’de İslamcılığın bütün Müslümanlar adına konuşma ve bunu yaparken de farklı görüşleri doğrudan veya dolaylı olarak baskılama tekniği hayatta kalmaya devam ediyor ve edecek…
\nBu nedenle, Müslümanlar ile şeriatçıları ayırmaktan ve gericiye gerici demekten çekinilmemeli.
\nKelimelerin anlamlaryla ilgili yaplan aratrmalar, sözcüklerin doru kullanlmas ve anlalmas açsndan önemlidir. Günlük hayatta karmza çkan kelimeler bazen mercek altna alnmak istenir. Kelimelerin yalnzca anlam merak edilmez. Kökenleri hakknda da bilgi sahibi olmak istenebilir. Merak edilerek aratrlan kelimeler arasnda Gerici kelimesi de bulunur. Gerici kelimesi ne anlama gelir?
Gerici TDK sözlük anlam u ekildedir:
ANASAYFAYA DÖNMEK ÇN TIKLAYINIZ