göklerin ve yerin anahtarı / ŞİFA AYETLERİ VE DUALARI: Göklerin ve yerin anahtarı olan dua

Göklerin Ve Yerin Anahtarı

göklerin ve yerin anahtarı

Senden evvel kimse onu bana sormamıştı, diye anlatılan dua sahih mi?

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

-“Göklerin ve yerlerin anahtarları Allah'ındır.”(Zümer, 39/63) mealindeki ayetin manası özetle şöyle açıklanabilir:

a) “Göklerde ve yerde bulunan hazinelerin anahtarları sadece Allah’ın elindedir. Dilediğine bu hazinlerin veya bir kısmının kapılarını açar, dilediğine açmaz." (Taberi, ilgili ayetin tefsiri)

b) Göklerin ve yerin ahalisine ihsan edilen bütün hayır ve bereketlerin anahtarı yalnız Allah’ın elindedir. Öyleyse bütün hayırlar bereketler -başkalarından değil- yalnız Allah’tan istenmelidir. (Maturidi, ilgili ayet)

c) Göklerde ve yerdeki bütün hazinelerin sahibi Allah’tır. Bu hazinelerin anahtarları da yalnız ondadır. Bu hazinelerden biri de gökten (yukarıdan) gelen yağmur ve yerden biten bitkilerdir. (Zadu’l-Mead, Kurtubi, ilgili yer)

d)Mekalid, itaat manasına da gelir. Buna göre ayetin manası: “Göklerde ve yerde yapılan bütün itaatler yalnız Allah’a yapılmaktadır.(Kurtubi, a.g.y)

e) Göklerde ve yerde bulunan ne kadar işler varsa, hazineler varsa, ne kadar sanatlı işler varsa, hepsinin yegâne yaratıcısı, müdebbiri, idarecisi Allah’tır. (Nazmu’d-Dürer)

f) Bu ayette bütün sebepler görevden azlediliyor, yalnız Allah’ın ilim, kudret ve hikmeti nasbediliyor. Allah’tan başka ilah olmadığı hakikati çok veciz bir tarzda ifade ediliyor.

Bu pencereden bakıldığında, ayetin en geniş manasını açan Bediüzzaman Hazretlerinin açıklamalarını dinlemekte fayda vardır:

“Evet bu kelime (بيده الخير) ile ve بِيَدِهِ مَقَالِيدُ كُلِّ شَيْءٍ cümlesiyle, -yani "Her şeyin anahtarı onun elindedir"- nihayetsiz geniş ve hadsiz hârikalı bir hüccet-i rububiyet ve vahdeti, bütün bütün kör olmayana gösterir.

"Meselâ, hadsiz o hazine ve anbarlardan yalnız buna bak ki: Her biri bir koca ağacın veya bir parlak çiçeğin cihazatını ve mukadderatının proğramını taşıyan küçücük mahzencikler olan çekirdekler ve tohumların anahtarları elinde bulunan bir Mutasarrıf-ı Hakîm bir çekirdeğin kapıcığını "Uyan!" emriyle ve irade anahtarıyla tam mizan-ı nizamla açtığı gibi, zemin hazinesini dahi yağmur anahtarıyla açarak, mahzencikleri ve nebatatın nutfeleri olan bütün habbeleri ve hayvanatın menşeleri ve kuşların ve sineklerin su ve havadan nutfeleri olan bütün inkişaf emrini alan katreler mahzenciklerini beraber, hatasız açtığı vakitte, kâinatta küllî ve cüz'î, maddî ve manevî bütün hazine ve depoları hikmet ve irade ve rahmet ve meşiet eliyle herbirine mahsus bir anahtarla açtığını bilmek ve görmek istersen, senin bir nevi mahzenciklerin olan kendi kalbine ve dimağına ve cesedine ve midene ve bahçene ve zeminin çiçeği olan bahara ve ondaki çiçeklere ve meyvelere bak ki; kemal-i nizam ve mizan ve rahmet ve hikmetle bir dest-i gaybî tarafından "emr-i kün feyekûn”(Cenâb-ı Hak bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece “Ol” demektir; o da oluverir.Yâsin, 36/82) tezgâhından gelen ayrı ayrı anahtarlarla açıyor. Bir dirhem kadar bir kutucuktan bir batman, belki bazan yüz batman taamları kemal-i intizam ile çıkarıyor, zîhayatlara ziyafet veriyor."

"Acaba böyle muntazam, alîmane, basîrane nihayetsiz bir fiile ve tesadüfsüz tam hikmetli bir san'ata ve yanlışsız tam mizanlı bir tasarrufa ve zulümsüz tam adaletli bir rububiyete hiç mümkün müdür ki; kör kuvvet, sağır tabiat, serseri tesadüf, camid cahil âciz esbab müdahale edebilsin? Ve bütün eşyayı birden görüp ve beraber idare edemeyen ve zerratla seyyarat yıldızları emrinde bulunmayan bir mevcud, bu her cihetle hikmetli, mu'cizeli, mizanlı tasarrufa ve idareye karışabilsin?"

"İşte her hayr elinde, her şeyin anahtarı yanında bulunan böyle bir Mutasarrıf-ı Rahîm'i, bir Rabb-ı Hakîm'i tanımayan ve inkâra sapana, elbette تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ ["Neredeyse öfkeden parçalanacak!” (Mülk, 67/8)] âyetinin dediği gibi, Cehennem ona kızıyor ve kızışıyor ve hadsiz azabıma müstehaktır, merhamete hiç lâyık değildir, diye lisan-ı hal ile der.” (bk. Şualar, On Beşinci Şua, s. 603-604)

Bu son paragraf, söz konusu ayetin “Allah'ın âyetlerini inkâr edenler ise hüsrana uğrayanların tâ kendileridir.”(Zümer, 39/63) mealindeki son cümlesinin bir nevi açıklamasıdır. Bu ise, Bediüzzaman’ın yukarıdaki açıklamalarının tamamen bu ayetin tefsiri olduğunu göstermektedir.

Cevap 2:

- Bu ayetle ilgili hadis rivayeti ise zayıftır.(bk. el-Akîli, ed-Duafau’l-Kebir, 4/231-232; Mecmau’z-Zevaid, 10/115)

Bu rivayetin mevzu/uydurma olduğunu söyleyen alimler de vardır. (bk. İbnu’l-Cevzi, el-Mevduat, 1/144-145; Suyuti, el-Lealiu’l-Masnua, 1/80-82; Şevkani, el-Fevaidu’l-Macmua, 1/462-463)

İbn Kesir de bu rivayetin garip ve -şiddetle- münker olduğunu bildirmiştir. (İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)

İlave bilgi için tıklayınız:

- Vakit namazı kıldıktan sonra, camiden çıkmadan evvel on defa "La ...
- "Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâşerîke leh, lehu'l mülkü ve lehu'l hamdü ...
- İbadetlere vadedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları nelerdir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

Şûrâ Suresi - 11-12 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • فَاطِرُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِؕ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً وَمِنَ الْاَنْعَامِ اَزْوَاجاًۚ يَذْرَؤُ۬كُمْ فٖيهِؕ لَيْسَ كَمِثْلِهٖ شَيْءٌۚ وَهُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ

    ﴿١١﴾

  • لَهُ مَقَالٖيدُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُؕ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلٖيمٌ

    ﴿١٢﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾11﴿

Gökleri ve yeri yaratan O’dur. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da çiftler yarattı. Bu şekilde çoğalmanızı sağlamaktadır. O’na benzer hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitir, her şeyi görür.

﴾12﴿

Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Rızkı dilediğine bol verir, dilediğine de kısar. Çünkü O her şeyi bilmektedir.

Tefsir (Kur'an Yolu)


Gerek insanlarda gerekse hayvanlar âleminde açıkça görülen eşlilik olgusunu ve buna dayalı olarak işleyen üreme düzenini var edenin, daha da önemlisi onlara mekân olan gökleri ve yeri yoktan yaratanın yüce Allah olduğu dikkate alınırsa hiçbir varlığın O’na benzer olamayacağı kolayca anlaşılır. 11. âyetin asıl amacının da İslâm inancının en önemli noktalarından olan bu hususu pekiştirmek olduğu söylenebilir. Bunu belirtmek için Kur’an’ın kullandığı ifade öylesine vecizdir ki, bunu çevirmedeki güçlük âdetâ Allah Teâlâ’nın diğer varlıklardan farklılığının nasıllığını kavrayabilmenin de insan idrakinin çok üstünde olduğunu îma etmektedir.

“O’na benzer hiçbir şey yoktur” diye çevrilen cümleyi lafza daha bağlı kalınarak, “Hiçbir şey O’nun misli gibi değildir” şeklinde tercüme etmek mümkündür. Bu da göstermektedir ki, benzerliği red ifadesinde dahi Cenâb-ı Allah’ın yüce zâtı ile başka varlıklar arasında bir karşılaştırma yapılması uygun görülmemiş, “benzeri, dengi” anlamına gelen misl kelimesine bir de “gibi” mânası taşıyan bir edat eklenmiştir (bazı müfessirler burada Arap dilindeki mutat bir kullanımın söz konusu olduğunu, bazıları da “gibi” anlamındaki edatın, benzerliğin bulunmadığı mânasını pekiştirdiğini belirtirler). Müfessirler bu ifadenin mâna incelikleri, yüce Allah’ın kendi zâtına izâfe ettiği görme, işitme gibi bazı özellikleri insana lutfetmiş olmasıyla bu âyetteki anlamın bağdaştırılması gibi konular üzerinde geniş biçimde durmuşlardır. Özü itibariyle tenzih (Allah Teâlâ’nın her türlü noksanlıktan uzak oluşu ve yaratılmışlara benzemezliği) fikrine dayalı olan bu açıklamalar, âyetin Allah’a ortak koşma, O’na çocuk izâfe etme, bazı yaratılmışlarla ulu Tanrı arasında benzerlikler kurma ve onlara ulûhiyyet izâfe etme gibi sapkın inanç ve düşünceleri mahkûm ettiğini ortaya koymakta ve yüce Allah’ın zât ve sıfatlarının beşerî tasavvurlara sığmayacağını vurgulamaktadır (meselâ bk. Zemahşerî, III, 399; Râzî, XXVII, 150-154; Elmalılı, VI, 4225-4226. Allah’ın isim ve sıfatları ve âyetteki bu ifadenin tevhid inancının temellendirilmesindeki rolü hakkında bk. Bekir Topaloğlu, “Allah”, DİA, II, 481-493, özellikle 483; bu konuda ayrıca bk. Bakara 2/255; Nisâ 4/164; A‘râf 143, 180).

“Hayvanlar” şeklinde çevrilen en‘âm kelimesi bu bağlamda insanların yararlanmak üzere kendi hakimiyetleri altına alabildikleri hayvanları ifade etmektedir. İnsanların yakın çevrelerinde bulunmaları ve günlük hayatta onlarla iç içe olmaları yani gözlem kolaylığı bulunması sebebiyle bu grubun örnek olarak seçildiği düşünülebilir. Bununla birlikte meâlde sınırlayıcı bir niteleme yapılmamıştır (en‘âm hakkında bk. Mâide 5/1; “yoktan var eden” diye çevrilen fâtır kelimesi hakkında bk. Fâtır 35/1; 12. Âyette “anahtarlar” diye çevrilen mekālîd hakkında bk. Zümer 39/63; rızkın ilâhî iradeye bağlı oluşu hakkında bk. Rûm 30/37; Sebe’ 34/36).


Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 733-734

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir