göreli düşünme / Soyut İşlemler Dönemi | Kpss Piaget'in Bilişsel Gelişim Dönemleri 4

Göreli Düşünme

göreli düşünme

kaynağı değiştir]

Bibliyografya[değiştir

Görecilik, insanın sahip olduğu bütün bilgilerin ve değerlerin göreli olduğunu öne süren öğretidir. Göreli, bir başka şeye bağlı olması ve bir başka şeye göre olandır. Göreli olma koşullu olmayı, belli ilişkiler içinde geçerli olanı da ifade eder. Görecilik, bilgide olduğu gibi ahlâkta da genel geçer, salt değerleri olmadığını, bütün değerlerin çağlara, toplumlara, kişilere, kültür durumlarına, yaşama biçimlerine göre değiştiğini öne sürer. Görecilik, kişiden kişiye değişmeyen nesnel bir hakikat, herkes için geçerli mutlak doğrular bulunmadığını, hakikatin ya da doğruların bireylere, toplumlara ya da çağlara göreli olduğunu savunan anlayıştır. Görecilik (relativizm), belli bir şüpheciliği de içeren bir anlayış olarak dikkat çeker. 

Epistemolojik ve ahlâkî görecilik olmak üzere iki tür görecilik vardır. Bilginin ve ahlâkî-siyasal değerlerin nitelikleri konusundaki tartışmanın, felsefede Antikçağdan günümüze kadar sürdüğü saptanabilir. Söz konusu tartışmalarda ortaya çıkan başlıca iki yaklaşım vardır: nesnelcilik ve görecilik. Nesnelciler ve göreciler arasındaki tartışma, Platon’un Sofistleri eleştirmesi ve Protagoras’ın göreciliği adlandırmasından beri devam etmektedir. Sofistlerin ve şüphecilerin göreciliği, tarihsel bir bakış açısına dayanmaz. Görelilik problemini tarihselci yaklaşımla ele alan Dilthey olmuştur. Sofistler duyusal gerekçelere ve algı farklılıklarına dayalı bir relativist bilgi görüşü ortaya koymuşlarken, insanın içinde yaşadığı kültürel, tarihsel ve ideolojik sınırlamalardan ve koşullardan kaynaklanan bir tarihsel görecilik de söz konusudur. Tarih ve kültüre yönelik bilme ve anlama çabası bağlamında özellikle sosyal bilimler felsefesinde görecilik sorunuyla karşılaşırız. 

Epistemolojik ya da bilişsel görecilik, evrensel bilgi ya da hakikat ölçütlerinin olmadığını, doğru olan ya da kabul edilenin yerel kültürlere, tarihsel veya sosyo-politik ilgilere içsel ve dolayısıyla göreli olan ölçütlerin bir fonksiyonu olduğunu iddia eder. Epistemolojik görecilik, bilim felsefesinde, bir teori ya da inançlar kümesinin diğerinden daha iyi ya da doğru olduğu yargısına varma imkânı verecek, evrensel geçerliliği olan bilimsel bir metodolojinin olmadığını öne sürer. Bu noktada bilimsel teorilerin mukayese edilemez olduklarını öne süren Kuhn ve Feyerabend’in bilim anlayışları anımsanabilir. 

Göreci anlayışlar karşısında, felsefenin, çoğunlukla mutlak ve değişmez bir hakikat arayışı olarak anlaşılması oldukça yaygındır. Tek ve mutlak bir doğruluk/hakikat anlayışına dayanarak, felsefeyi evrenselin peşinde olan bir rasyonel düşünme faaliyeti sayanlar, felsefe tarihinde çoğunluğu oluştururlar. Platon’dan, Aristoteles’ten beri, felsefenin tanımını, çoğunlukla bu doğrultuda yapan düşünürler, evrenselin ulaşılmış ve ulaşılması amaçlanan bilgisine de evrensel doğruluk veya Hakikat adını verirler. Bu tanım, Batı felsefesinin de hatta antik Batı (Grek) felsefesinin etkisi altında gelişmiş olan İslâm felsefesinin de yönünü belirleyen bir tanım olmuştur.

Nesnelci/evrenselci yaklaşımda felsefe, genelin ve tümelin bilgisini elde etme çabası olarak düşünülmektedir. Ancak buna karşılık tümeli reddeden şüphecilerden, agnostiklerden, bazı sofistlerden ve rölativistlerden, onu sadece ad sayan nominalistlere, bazı duyumculara, nihilistlere ve irrasyonalistlere kadar; bir kısım filozof için “felsefe”den anlaşılan şey farklı olmuştur. Bunların ortak yönleri, felsefeyi evrenselin bilgisine, Hakikat’e ulaşma çabası olarak anlamayı reddetmeleridir. 

İlkçağdan günümüze kadar düşünce tarihinde göreci felsefeler olmakla birlikte, özellikle modern çağda göreci ve şüpheci anlayışların daha güçlü ve yaygın biçimde geliştikleri söylenebilir. Bilindiği gibi Orta Çağ felsefesi dinsel düşüncenin egemenliği altındadır. Bu dönemde temel problem Mutlak varlığın (Tanrı), varlığının temellendirilmesi ve iman ilkelerinin güçlendirilmesidir. Bu nedenle tekilci ve göreci (relativist) eğilimlerin ancak Yeniçağın başlangıcına doğru ortaya çıktığını saptayabiliriz. Ancak Orta Çağ’da da özellikle “nominalizm” olarak adlandırılan felsefe akımı içinde göreciliği besleyen unsurların bulunduğu saptanabilir. Özellikle “tümeller tartışması” olarak bilinen tartışmalar kapsamında nominalizm genelgeçer ve insan-üstü, tarih-üstü bir hakikat/doğruluk anlayışına yönelik önemli eleştiriler yöneltmiş bir düşünce akımıdır.

Yeniçağda ise görecilik, etkin ve yaygın bir anlayış olarak görülebilir. Görecilik, hakikat/doğruluk, iyilik ve güzellik gibi değerlerle ilgili olarak, alternatif görüşlerden üstün olabilecek bir görüşü reddeder. Çünkü bilgi, ahlâk, politika, estetik vb. konulardaki bir görüşün kendini diğer görüşlerden daha haklı ve üstün gösterebilecek bir temeli ya da dayanağı söz konusu değildir. Bu bağlamda görecilik, düşünce alanında çoğulculuğu beslediği kadar aynı zamanda şüpheci ve nihilist anlayışların güçlenmesine de zemin oluşturmuştur.

Görelilik sorunu, yalnızca epistemolojiyle sınırlı bir sorun olmayıp, tarih, kültür ve ahlâk felsefesinde de önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde görelilik problemi, daha çok etik ve kültürel problemler bağlamında tartışılmakta ve çoğunlukla “etik görecilik” ve “kültürel görecilik” kavramları kullanılmaktadır. Sosyal bilimlerin ve özellikle kültürel ve sosyal antropolojinin gelişimiyle birlikte, farklı toplumlar ve kültürlerin araştırılmasından elde edilen kanıtların çeşitli yorumları kültürel ve moral göreceliğe yeni bir destek olmuşlardır. 

Mustafa Günay

Kaynakça

Akarsu, Bedia. Felsefe Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1994.

Baghramian, Maria. Relativism. London and New York, Routledge, 2005

Bernstein, Richard. Beyond Objectivism and Relativism: Science, Hermeneutics and Praxis. University of Pennsylvania Press, 1985.

Cevizci, Ahmet. Paradigma Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Paradigma Yayınları, 1999.

Feyerabend, Paul. Özgür Bir Toplumda Bilim. Çev. Ahmet Kardam. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1991.

Günay, Mustafa. “Dilthey’da Tin Bilimlerinin Epistemolojisi Bağlamında Görelilik Sorunu” Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı, İzmir, 2003.

Özlem, Doğan. Siyaset, Bilim ve Tarih Bilinci. İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1999.

  • Duyusal Motor (0-2 Yaş)
  • İşlem Öncesi (2-6 Yaş)
  • Somut İşlemler (6-12 Yaş, Operasyonel Dönem)
  • Soyut İşlemler (12-18 Yaş, Operasyonel Dönem)

4. Soyut İşlemler (12-18 Yaş)

 Tümevarımsal ve tümdengelimsel düşünme baskındır.

Soyut düşünür.

Soyut kavramları anlar.

Mecaz ve atasözlerini anlar.

Kendine has fikir, değer, inanç, ideoloji ve düşünce sistemi geliştirir.

Ergen benmerkezciliği görülür.


Ergen Benmerkezciliği

Kendine odaklanma ya da kendini yüceltme durumudur.

Hayali Seyirci; dünya bir sahnedir ve ergen bu sahnede odak noktasıdır, herkes ergeni izler.

Omnipotent Düşünme; ergenin her şeye gücüm yeter olarak düşünmesidir.

Kişisel Efsane (Mit); ergenlerin kendi yaşadıkları durumlarla alakalı abartılmış hikayeleridir.


Ergenlikte Oluşan Düşünme Biçimleri


a) Hipotetik / Varsayımsal Düşünme

Ortada olmayan bir durumu varmış gibi kurgulamaktır.


b) Kombinasyonel / Birleştirici Düşünme

Ortada seçenekler vardır ve seçenekler üzerinden düşünme yapılır.


c) Göreceli Esnek Düşünme

Konuma göre ya da kişiye göre fikirleri değişebilir.


d) Analitik / Çözümleyici Düşünme

Bilimsel düşünme yöntemidir, zor ortaya çıkar.


e) Anolojik Düşünme

Benzetme yaparak düşünme, bilinmeyen bir durumu bilinen bir duruma benzeterek açıklamaktır.


f) Metabilişsel Düşünme

Düşünmeyi düşünmek veya öğrenmeyi öğrenmektir. Kişinin nasıl öğrendiğinin ve nasıl başarılı olduğunun farkını varmasıdır.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir