gripken hacamat yapılır mı / Hacamat hangi günler yapılmaz adetken hacamat olur mu? - Internet Haber

Gripken Hacamat Yapılır Mı

gripken hacamat yapılır mı

Sağlıkta reforma bulaştırılan çaresiz ülkeler sosyal güvenlik kurumlarının reçete giderlerini azaltacak her türlü uygulamaya dört elle sarılıyor. Bu uygulamalara “alternatif tıp,” “destek tedavi” vb. aldatıcı isimler veriliyor, “zaten halk arasında uygulanıyor, biz bu uygulamalara denetim getirmek için belgelendiriyoruz” gibi söyleyenin de inanmadığını bildiğimiz gerekçelerle hekimliğin en ilkel dönemlerine ait uygulamalar onaylanarak geçerli hale getiriliyor. Bu gibi uygulamaların amacı sosyal güvenlik bütçesinden bir reçete eksiltmekten ibarettir. Kimi ülkelerde uygulayıcılar tarafından kazanç amaçlı olarak istismar boyutunu bile aşan telkinler nedeniyle yaşamsal tıbbi tedavilerini kesenler bile olabiliyor. Bu tip tıp dışı uygulamaların neden olduğu sorunlar kayıt sistemindeki yetersizlikler nedeniyle örtülüyor, bilimsel ortamda tartışılması engelleniyor. Sağlık kayıt sistemi hemen hemen bütünüyle kota aşımını ve ilaç kaçağını önlemeye yönelik hale geldi. Hekim hastasının sağlık öyküsünü sadece daha önceki reçetesindeki ilaçlara bakarak “tahmin” ediyor. Bu nedenle sülük vurulması, hacamat, ot ilacı vb. uygulamaların yarattığı tehlikelerin farkına bile varılamıyor. Ortaya çıkan sorunların yapılan uygulamalarla bağlantısını kurabilmek bu kayıt sisteminde çok zordur.

Bu uygulamalardan biri halk arasında “sülük vurma” olarak adlandırılan uygulamadır. Bu uygulamada kullanılan sülükler, Kuzey Afrika ve Avrupa’da tatlı sularda yaşayan canlılardandır. Bilimsel adı Hirudo medicinalis olan sülük, en yaygın kullanılan türdür ancak değişik ülkelerde diğer birçok tür de bu amaçla kullanılmakta ya da denenmektedir.

Bu sülüklerin üzerinde ince diş dizileri sıralanan üç çeneleri vardır. Uygulandıkları kişinin derisini dişleri ile yırtarak tükürükleri ile kan pıhtılaşmasını önleyici maddeler akıtırlar. Aslında bu maddelerin çoğu saflaştırılmış, dozu ayarlanabilir maddeler olarak elde edilmiştir. Çok eskiden Paracelsus’un (1493-1541) söylediği gibi “ilaçla zehri ayırt eden tek şey dozdur”. Sülüğün bu maddeleri ne kadar akıttığı kesin olarak bilinmemektedir. Doz aşımına bağlı zehirleyici etki her zaman söz konusudur. Bu nedenle birçok ülkede 18 yaşından küçüklere, hamilelere, karaciğer ve böbrek bozukluğu olanlara, yaşlı ve düşkünlere uygulanması kesin olarak yasaktır.

Enfeksiyon, kansızlık, alerjik tepki

Sülük vurulmasıyla ilgili başlıca sorunlar enfeksiyonlar, kansızlık, sülük göçü, alerjik tepkilerdir. Sülük kendini yara dokusunun içine gömebilir. Sülük vurulmasına bağlı alerjik tepkiler basit kaşıntıdan ileri derecede alerjik tepkilere kadar değişiklik gösterebilir ve ölümcül olabilir. Isırık yerinden uzaktaki dokularda, dudak ve göz çevresinde ileri derecede şişlikler olabilmektedir. Başağrısı, baş dönmesi ve bayılma ortaya çıkabilir. Nefes darlığı, hışıltılı solunum, göğüs sıkışması ileri derecede alerjinin belirtileridir ve yaşamsal tehlikenin söz konusu olduğu bir acil durum olarak kabul edilmelidir.

Sülük uygulanması ileri derecede kan kaybına ve buna bağlı kansızlığa neden olabilir. Büyük bir sülük 15-20 ml kan emebilmektedir. Çok sayıda sülüğün uygulandığı durumda kan verilmesini gerektirecek kadar kan kaybının söz konusu olabildiği bildirilmiştir. Uygulama yapılanların yarısına kan verilmesi gerektiği durumlar olabilmektedir.

Emmek üzere bırakılan sülükler yaranın içine gömülebilmekte, kulak, burun, ağız ve anüsten vücuda girebilmektedir. Girdikleri bölgelerde dokulara tutunarak emme işini sürdürürler. Bu durumun farkına varılmaması halinde hasta için yaşamsal tehlike ortaya çıkabilmektedir. Kimi kişilerin edindiği sülükleri bu amaçla kullanmaya kalkmaları bu sorunların çok artmasına neden olmaktadır.

Enfeksiyona neden olan bir minicanlı

Bu uygulamalara bağlı enfeksiyon oranları yüzde 2,5-20 arasında değişmektedir. En sık enfeksiyona neden olan minicanlı Aeromonas hydrophila’dır. Bu etken tedavi savıyla kullanılan sülüğün bağırsağında bulunmaktadır. Sülüğün ciltte açtığı yaraya kusması sonucu bulaştığına inanılmaktadır. Bu etken kan zehirlenmesi, bağdokusu yangısı ve menenjite yol açabilmektedir.

Ciddi bir kayıt sistemi ve bağlantısı bulunmadığından söz konusu durumlar ortaya çıktığında bu uygulama ile yol açtığı sorun arasında ilişki kurulamıyor. Tıbbi kayıt sisteminin kâr ve zarara yönelik reçete kayıtlarından çok daha önemli olduğu artık kabul edilmeli, tıp dışı uygulamalara bağlı sorunların örtülmesine ve yok sayılmasına izin verilmemelidir. (ÇG/HK)

SIKÇA SORULAN SORULAR



18-65 yaş aralığında 50 kilogramın üzerindeki her sağlıklı birey kan bağışçısı adayı olabilir. (19 yaşından gün almak, 65’ini doldurmamak gerekir.) 
İlk kez kan bağışında bulunacaklar için üst yaş sınırı: 61 yaşından gün almamış olmalı. Düzenli kan bağışçıları için üst yaş sınırı 65 yaşını doldurduktan, 70 yaşından gün alana kadar kan bağış merkezi doktorunun onayı olmak şartıyla yılda en fazla 1 kez olmak üzere kan bağışlayabilir. 



Size en yakın kan bağışı merkezi, kan alma birimi ya da kan bağışı kampanyamızı görmek için lütfentıklayınız.



Kayıt, muayene, kan bağışı ve ikram işlemleri yaklaşık 30-35 dk. sürmektedir.



Bağışçılar her kan bağışı işlemi öncesinde isim, soy isim, doğum tarihi (gün/ay/yıl), TC kimlik numarasını içeren nüfus cüzdanı, ehliyet veya pasaport ve kalıcı adres bilgilerini vererek kendilerini tanıtmalıdır. Kimlik ibrazı Sağlık Bakanlığı’nın hazırlanmış olduğu Ulusal Kan ve Kan Bileşeni Hazırlama, Kullanım ve Kalite Güvencesi Rehberi 2016'ya göre zorunludur.



Sorgulama formunun içeriği Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmektedir. 
Kişi kan bağışı için başvurduğunda mutlaka sorgulama formundaki kişisel ve sağlıkla ilgili soruları eksiksiz cevaplandırmak ve bu formu bizzat onaylamak zorundadır. Sorulan sorular kan bağışımızın ve kanı alacak hasta sağlığı için büyük önem arz etmektedir.


Kan bağışının, bağışçı için en önemli yararı hiç tanımadığı üç kişinin hayatını kurtarmış olmaktır.



Tam kan bağışında;

Erkekler 90 günde bir
Kadınlar 120 gün de bir
Aferez ve tam kan bağışı aralıkları hakkında detaylı bilgi için Ulusal Kan ve Kan Bileşenleri Hazırlama, Kullanım ve Kalite Güvencesi Rehberi 2016 (bkz. 73-74)



Türk Kızılay’a gönüllü olarak bağışlanmış olan kanlar laboratuvar testlerinden geçerler.
Eşzamanlı olarak 3 bileşene ayrılarak uygun koşullarda saklanırlar. Kullanıma hazır olan kan bileşenleri hastanelere transfer edilir.

Bu süreçte kesinlikle hasta ve hasta yakınından herhangi bir ücret talep edilmez. 
Söz konusu süreçlerin maliyetlerinin ücret politikası Sağlık Bakanlığı ve SGK tarafından belirlenmektedir. Bu konudaki ayrıntılar Sağlık Bakanlığı ve SGK tarafından resmi gazetede yayınlanan “Sağlık Uygulama Tebliği’nde” de yer almaktadır.

Kan transfüzyonu sırasında hasta/hasta yakınından ücret talep edilmesi durumunda söz konusu hastanenin bağlı bulunduğu İl Sağlık Müdürlüklerine konu hakkında bildirimde bulunulması uygun olacaktır. 

Türk Kızılay Ülke kan ihtiyacını %90 oranında karşılamaktadır. Sağlık Bakanlığı’na bağlı kan transfüzyonu yapan 1140 hastane vardır. Bu hastanelerin 1126 tanesinin tüm kan ihtiyacı Kızılay tarafından karşılanmakta olup kan bağışları hastane talepleri doğrultusunda ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmaktadır.

Geriye kalan 14 hastanenin geçici kan alımı yetkisi bulunmaktadır. Türk Kızılay, ülke kan ihtiyacının tamamını karşılayana kadar 14 hastane kendi kan ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Bu nedenle, kan ihtiyacı olması halinde bu hastaneler tarafından kan bağışçısı davet edilmektedir.



Alınan bütün kanlara HIV, Hepatit B-C ve Sifiliz testleri uygulanmaktadır. Test sonuçlarının ve bağışçı bilgilerinin 3.kişiler ile paylaşılması Kan Kanunu çerçevesinde yasak olup, güvenlik nedeni ile sms veya e-mail yolu ile bağışçılarımız ile paylaşamamaktayız. 

Test sonuçlarınız ile ilgili olumsuz bir durum söz konusu olduğunda kişiye özel bilgilendirme yapılmaktadır.Eğer sonuçlar normal ise herhangi bir bilgilendirme yapılmamaktadır.

Yine de sonuçlarınızı görmek isterseniz ilgili kan merkezimize kimliğiniz ile bizzat başvurmanız gerekmektedir.




COVID aşısı olduktan sonra semptom gelişmemiş ise aşıdan 7 gün sonra, semptom gelişmiş ise semptomların düzelmesinden 7 gün sonra bağışçı olunabilmektedir.



Kan bağışı işlemi boyunca kullanılan tüm malzemeler tek kullanımlık ve sterildir. Sizler için kullanılan malzemeler işlem sonunda kalite standartlarına uygun şekilde imha edilirler. Bu süreç içerisinde herhangi bir hastalık bulaşının olması söz konusu değildir.

Kan bağışı gerçekleştiğinde ilgili kanın üzerinde bağışçı bilgileri ile eşleşen barkodlar yer almaktadır. Bağışçımızın kaydı yapılırken bu barkod numarası üzerinden yapılmaktadır. Bağışlanan kan bileşenlerine ayrılmakta, ihtiyaç durumuna göre hastanelere iletilmektedir. Hastaneye çıkış yapılmak üzere kan bileşeninin barkodu okutulduğunda bağışçımızın son bağışında ibraz ettiği cep telefonu numarasına bağışladıklarını kanın bir ihtiyaç sahibi tarafından kullanılmak üzere yola çıktığı bildiren bir SMS gönderilir. Ayrıca bağışçılarımızın doğum günlerinde de SMS gönderilmektedir. Bunun yanında gezici ekiplerde kan bağışında bulunan bağışçılarımıza aynı bölgeye tekrar kampanya düzenlendiğinde bilgilendirme amacıyla SMS gönderilmektedir.

Kampanya ve diğer gönderilen SMS’lerimizi almak istemeyen bağışçılarımızın başvuruları hangi kanal ile yaptıklarına bakılmaksızın isteği teyit edilerek Bilgi İşlem Birimi tarafından gerçekleştirilmektedir. 

Hepatit A enfeksiyonu geçirenler tedavi sürecini tamamladıktan 12 ay sonra kan bağışında bulunabilirler.
Hepatit B ve C geçirenler ise tedavilerini tamamlamış olsalar dahi hiçbir zaman kan bağışında bulunamazlar.

Web sitemizde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezleri kullanıyoruz. Detaylı Bilgi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir