*Rosacea (Gül Hastalığı) Tedavisinde Kullanılır · Kükürtlü sabun kurutucu özelliği rosacea hastalığında oluşan kızarıkların ve isilikleri ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Cilt için kullanımı: · Yüzünüzü ıslatın ve nazikçe sabunu yüzünüze sürün.
Koruyucu güneş kremleri UVA ve UVB karşı tam ve yüksek koruyucu olmalıdır. Hastalar kimyasal olmayan, fiziksel güneş koruyucuları çinko yada titanium dioxide tercih etmelidir. Koruyucu faktörü 15 ya da daha yüksek olan koruyucu kremler düzenli olarak uygulanmalıdır. Bu nedenle ideal olanı 50+ olan ürünlerdir.
Gül hastalığı (rozase) tedavisinde kullanılan ilaçlar; Sadece papül (kabarıklık) ve püstül (iltihaplı kabarcık) gözlenen kişilerde haricen uygulanan ilaçlar; metranidazol, klindamisin, permetrin krem, tretinoin krem,ve azeleik asit krem olarak sıralanabilir.
Gül hastalığı bitkisel tedavi İbrahim Saraçoğlu gibi pek çok uzman tarafından gündeme gelmiştir ve bitkisel destekler önerilmiştir. Önerilen bitkisel yöntemlerden biri de ferahlatıcı etkiye sahip lavanta yağıdır. Yüzünüze pamukla sürmeniz yeterli olacaktır.
Yağlı bir cilde sahipseniz yağsız sabunları tercih etmeli, yağsız bir cilde sahipseniz ise yüzünüzü kurutmayacak nemlendirici özelliğe sahip sabunları tercih etmelisiniz. pH değeri burada çok önemlidir çünkü pH değeri düşük sabunlar cildinizi kurutarak çatlamasına yol açar.
Özellikle yaz aylarında güneş ışınlarına uzun süre doğrudan maruz kalmamaya özen göstermelisiniz. Aynı şekilde aşırı soğuklardan da cildinizi korumaya özen göstermelisiniz. Alkol ve kafein içeren yiyecek ve içeceklerden uzak durmalısınız.
Haricen Uygulanan Tedavi: Tahriş edici ürünlerden ve alkol içeren toniklerden uzak durulmalıdır. Metronidazol içeren krem ve jeller faydalıdır. Ayrıca diğer antibiyotikleri içeren içeren krem ve jellerde faydalı olabilir.
Topikal ilaçlar : Bunlar iltihap ve kızarıklığı azaltmaya yardımcı olur ve günde bir veya iki kez cilde uygulanır. Bazı oral ilaçlarla birlikte yaygın olarak kullanılırlar. Antibiyotikler (metronidazol), tretinoin, benzoil peroksit ve azelaik asit, yaygın olarak reçete edilen topikal ilaçlara örnektir.
Roza hastalığının kesin bir tedavisi olmamakla birlikte en etkili tedavi roza hastalığını tetikleyebilecek etkenlerden uzak durmaktır. Hastalığın gözlemlendiği bölgenin temiz kalmasını sağlamak, alkolden uzak durmak, cilt besleyici kremler kullanmak kabarcıkların ağrısını ve hassasiyetini azaltır.
Gül hastalığı herkesi etkileyebilir. Ancak en çok açık tenli orta yaşlı kadınlarda görülür. Gül hastalığının kesin tedavisi yoktur, ancak uygulanan tedaviler belirtileri kontrol altında tutabilir ve azaltabilir.
Roza hastalığının kesin bir tedavisi olmamakla birlikte en etkili tedavi roza hastalığını tetikleyebilecek etkenlerden uzak durmaktır. Hastalığın gözlemlendiği bölgenin temiz kalmasını sağlamak, alkolden uzak durmak, cilt besleyici kremler kullanmak kabarcıkların ağrısını ve hassasiyetini azaltır.
Roza (gül) hastalığı olanların acı, baharatlı gıda ile çay, kahve gibi sıcak içecek tüketiminden uzak durması gerekir. Ağız içinde aftı olan hastaların sert, tuzlu, baharatlı kuruyemişler, çikolata, narenciye, alkol, incir, peynir, ceviz, domates tüketimiyle şikâyetleri artabilir.
Kükürt Sabunu Antiseptik ve antibakteriyel özelliği ile ciltteki mikropları giderir ve sivilceleri kurutur. Düzenli kullanımda ciltteki sivilce ve yağlanma probleminin tamamen önüne geçen kükürt sabunu aynı zamanda egzama, mantar ve sedef gibi hastalıkların da iyileşmesine yardımcı olur.
Keçi Sütü Sabunu: Cilt ve yüz lekelerinin giderilmesinde kullanılır. Leylak Sabunu: Hoş kokusuyla gergin ve yumuşak bir cilde sahip olursunuz. Limon Sabunu: Yağlı ciltler için ideal temizleyicidir. Mango Sabunu: Mantar hastalıklarında kullanılır.
Roza (gül) hastalığı olanların acı, baharatlı gıda ile çay, kahve gibi sıcak içecek tüketiminden uzak durması gerekir. Ağız içinde aftı olan hastaların sert, tuzlu, baharatlı kuruyemişler, çikolata, narenciye, alkol, incir, peynir, ceviz, domates tüketimiyle şikâyetleri artabilir.
Yaygın bilinen adı “gül hastalığı” olmasına rağmen ne yazık ki adıyla müsemma olmayan bir cilt hastalığı rozasea. Özellikle açık tenli kişilerde görülen bu durum yüz bölgesinde yaşanmasından dolayı estetik olarak da rahatsızlık yaratabiliyor. Acıbadem International Hastanesi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Sağlam, güneşin zararlı etkileri, çevresel kirlilik, stres ve soğuk havaların hastalığın görülme sıklığı ve şiddetinde artışa neden olduğunu belirtiyor.
Kapladığı alan itibariyle en büyük organımız olan cildimiz, çevresel şartlardan yaşadığımız strese kadar her türlü olumsuz etkiyi sünger gibi içine çekiyor ve bu nedenle küçük ya da büyük birçok sorun ortaya çıkabiliyor. Özellikle de yüz bölgesindeki etkileri estetik açıdan da mutsuzluk yaratabiliyor. Yüzde kızarıklık, yanma, batma hissi, damarlarda belirginleşme, sivilce benzeri oluşumlar ile karakterize rozasea hastalığı da bunlardan biri. Yaygın olarak “gül hastalığı” şeklinde tanımlanan bu cilt probleminin asıl nedeninin damarsal aşırı reaksiyon olduğu düşünülüyor. Bununla birlikte mide hastalıkları, tansiyon, maytlar ve ciltte bulunan bir parazit enfeksiyonu da hastalığın nedenleri arasında yer alıyor. Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Sağlam’ın verdiği bilgiye göre, güneşin zararlı etkileri, çevresel kirlilik, stres ve soğuk havalar hastalığın görülme sıklığı ve şiddetinde artış yaratıyor. Üstelik bu sorunla karşı karşıya kalan kişilerin ömür boyu kendilerine dikkat etmeleri gerekiyor. Zira yüzdeki bu kızarıklıklar ne yazık ki tamamen geçmiyor.
Yüzdeki küçük, kırmızı bazıları da iltihaplı kabarcıklar başlangıç aşamasında kendiliğinden geçse de tekrar edebiliyor. Ancak herhangi bir gerileme yaşamayan hatta kılcal damar genişlemeleri ortaya çıkan kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerekiyor.
yaş arasında ve ağırlıklı olarak kadınlarda görülen rozasea, dünyada ortalama yüz kişiden üçünün şikayet ettiği bir sorun. Üstelik bu oran bazı coğrafi bölgelerde yüzde 20'ye kadar yükselebiliyor. Dr. Hülya Sağlam’ın verdiği bilgiye göre hastalık açık tenli kişiler, ailesel geçiş gösterenlere, çiftçi, inşaat işçisi gibi sıcakta ve soğukta ya da güneş altında çalışanlarda daha fazla ortaya çıkıyor. Bununla birlikte fazla miktarda acı, baharatlı yiyecekler, çikolata ve aşırı sıcak çay, kahve tüketimi de tetikleyici faktörler arasında yer alıyor. Sedef hastalığı, seboreik egzama, alerjik dermatitler, kortizonlu krem kullanımı, güneş yanığı da kırmızı yüze neden olabiliyor.
Rozasea tetikleyici etkenlere maruz kalınmasıyla birlikte bir anda da ortaya çıkabildiği gibi kızarıklık ve sivilcelenmeler zamanla da artabiliyor. Yüzün belirli bölgelerinde kızarıkla başlayıp evreler halinde ilerleyen bu sorunla ilgili Dr. Hülya Sağlam şunları anlatıyor: “Hastalık ikinci evreye ulaştığında ise damarda genişlemeler sonrasında sivilcemsi kızarıklıklar olarak görülüyor. Yanma, kaşıntı gibi şikayetlerin de eşlik ettiği kızarıklıklar ağırlıklı olarak elmacık kemiklerinin üstünde ve burnun alt yarısında artıyor. Üçüncü evre olarak tanımladığımız aşamada ise hastanın yüzündeki kızarıklıkların arttığını görüyoruz. Bazen burunda yağ kanallarını genişleterek, burnun büyüyüp şekil değiştirmesine (rinofima) neden olabiliyor.”
Sadece yüz bölgesinde görülen rozaseaya, seboreik dermatit, perioralegzema gibi cilt hastalıkları da eşlik edebiliyor. Bu durum hastalığın şiddetinin de artmasına neden oluyor. Ayrıca göz de blefarit nedeniyle kaşıntı yanma ve batmaya yaşanmasının yanında rozaseası olan kişilerde hipertansiyon ve migren görülme oranın da arttığı gözleniyor.
Dr. Hülya Sağlam, hastalığın genellikle ataklar halinde seyrettiğini belirterek, tetikleyicilere maruz kalmanın alevlenmeyi artırdığını ve akut döneme geçişe neden olduğunu hatırlatıyor. Rozasea'da hiçbir zaman tam olarak düzelme sağlanamadığı için, sorunu yaşayan kişilerde ömür boyu korunma son derece önem taşıyor.
Ancak atak dönemlerinde hastalığın şiddetine göre kişiden kişiye değişebilen tedavi uygulanıyor. Dr. Hülya Sağlam, tedavi yaklaşımını konusunda şunları anlatıyor: “Rozasea, medikal ve lazer teknolojinin kullanılarak tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Sorunun şiddetine göre, antibiyotikler ve uygun krem jellerden yararlanıyoruz. Ancak hastaların tahriş edici ürünlerle alkol içeren toniklerden uzak durması ve topikal kortizonlu krem kullanmaktan kaçınmaları önem taşıyor. Bununla birlikte özellikle kılcal damarların yoğun olduğu evrede pulsedye lazer, goldtoning lazer, IPL, NDYAG damar lazeri gibi uygulamaların ayda bir 3 seans olarak yapılması yarar sağlıyor. Ayrıca yüze mezoterapi uygulanarak cilde nem kazandırılıyor ve damar duvarlarının da kuvvetlendirilmesi ile kılcal damarların çatlaması engellenmiş oluyor.”
Gül sabununun yararları saymakla bitmez. Nemlendirici özelliği bulunan gül sabunu kuru cildi besler ve canlılık sağlar. Aynı zamanda yağlı ciltlerde iyileştirmeler sağlar.
Gül Sabununun Faydaları Nelerdir?
- Anti bakteriyel olarak bilinen gül sabunu dermatit, sedef ve mantar gibi çoğu cilt rahatsızlıklarını iyileştirir.
- Gül sabunu yapısı sayesinde ciltte genel olarak iltihap oluşumunu da önlemektedir.
- Gül sabunu A ve E vitamini içerdiği için kolajen üretiminde önemli rol oynayan retinol içermektedir.
- Gül sabunu anti aging etkisi sağladığı için cildin de erken yaşlanmasını önler. Böylece cilt kırışıklarının ve göz çevresindeki ince çizgilerin ortadan kaybolmasını sağlar.
- Düzenli gül sabunu kullanımı ciltte oluşan çatlakların onarılmasını sağlar.
- Gül sabunu genel olarak güneş lekelerini ve cilt lekelerini de gidermektedir.
- Gül sabunu ciltte meydana gelen şişlik, tahriş ve kızarıklıkları da ortadan kaldırmaktadır.
- Kan akışının hızlanmasını sağlayan gül sabunu varislere de iyi gelir.
- Göz altı morluklarından şikayet eden kişiler gül sabunu kullanmalılar.
- Anti bakteriyel özelliği bulunan gül sabunu ciltteki yağ ve kirleri derinlemesine temizler.
- Ciltteki yağ dengesini düzene sokar.
- Tırnak çatlamalarına iyi gelerek, tırnak sağlığı için kullanılır.
- Yağ bezeleri küçültüp bunları da yok eder.
Gül Sabunun Faydaları Nelerdir?
Gül sabununun faydaları çok fazladır. Özellikle cilt sağlığı için gül sabunu kullanılmalıdır. Cildi nemlendiren gül sabunu ciltteki yağ dengesini sağlar. Bunun yanı sıra güneş yanıklarını da pekiştiren bu sabun güzel kokusu sayesinde de ilgi odağı oluyor.
Gül sabunu cilt sağlığının yanı sıra tırnak sağlığı için de oldukça önem taşımaktadır. Tırnakları kırılan ve tırnak sararması olan kişiler gül sabunu kullandıklarında bu şikayetlerin de azalacağını görürler. Ayrıca gül sabunu gül hastalığının tedavisinde de kullanılmalıdır. Yağ bezelerini oldukça küçülten gül sabunu hoş kokusu ile ruha da iyi gelir.