4
Şark Klasikleri deyince, okuduklarımdan ilk aklıma gelenler “Bostan ile Gülistan”, “Tutiname” (Papağanca konuşma), “Kelile ve Dimne”, “Kamil-ül Kelam ve Banu Cihan”, “Mantık-u Tayr” (kuşların konuşması) , Mesnevi Hikâyeleri gibi kültür dünyamıza ait eserlerdir.
Batı klasiklerini tanıdığımız kadar, bize ait olan bir tarihin, toplumun ve kültürümüzün taşıyıcı havzaları konumunda olan bu doğu dünyasına ait eserleri, maalesef batılılar kadar bile tanımıyoruz.
Bu eserlerin ortak tarafı, hikmeti, irfanı (batının yabancı olduğu kavramlar), güzeli ve çirkini, doğruyu ve eğriyi, aşkları ve hüzünleri, kaderi, kederi, özlemleri, ebediyet arzuları, hayatın anlam arayışlarını, hikâyelerle veya temsili hayvanların diliyle anlatmaya çalışmalarıdır.
İlköğretim dönemlerinde La Fountain'in Fabl'larını bilmeyen yoktur. Fountain Fabl'larda hayvanları konuşturur. Aslında Batı kültüründe hayvanların konuşturulmasının köklü bir tarihi de yoktur. Hayvanları konuşturarak gerçekleri, özlemleri dile getirmeyi doğu klasiklerinden (yukarıda saydığım eserlerden benzer örnekler alınmış) öğrenip taklit ettiklerini itiraf etmişlerdir. Okullarda Fablları okuduğumuz kadar, Beydaba'nın Kelile ve Dimne'sini veya Mevlana'nın Hikâyelerini, Sadi'nin Bostan ile Gülistan'ını okuyup, kendimizi ve bize ait olanı tanıyamadık.
Gelelim Bostan ile Gülistan kitabına; On üçüncü yüzyılın bir tanığı olan Şirazlı Sadi; İrfani öğretinin şiirsel taşıyıcıları olan Hafız, Mevlana, Şeyh Galip ve diğerleri gibi şiirsel, mecazi ve sembolik bir dilden çok, sade ve yalın bir dil kullanır. Osmanlı Medreselerinin başlıca ders kitabı olan Bostan ve Gülistan gerçekçi, güncel ve geleneksel temaları ele alır.
Okurken dinleniyorsunuz. Kendi dünyanıza hitap eden öğütlerle, gerçeklerle yüzleşiyorsunuz. Gençken okuduğum bu eseri olgunluk döneminde yeniden okuyarak düşünsel ve duygusal dünyamda yeni düzenlemeler yaptığımı söyleyebilirim.
Bostan ile Gülistan'da Sadi öncelikle,
Allah'ı anar; yeryüzü O'nun bağış ve nimet sofrasıdır. Herkes bu sofranın çağrılısıdır. Cemal adıyla çağırınca Şeytan bile umutlanır, der Sadi…
Hz. Peygamberi anar; “Hz. Muhammed güzel yaradılışlı, güzel ahlak sahibidir. Bütün insanlara yol göstericidir. Ümmetine şefkat edip şefaat edecektir. Cebrail'in arkadaşıdır. Ey tüm canlıların Peygamber'i sana selam olsun. Ey tüm davranışları kutlu olan kişi” der.
Dönemin Sultanlarına öğüt verir; Sultanların gerçek yolu ümit ve korku arasındadır. Ey Sultan iyilik halkına umudun, kötülük korkun olsun. Ümit yoksulların, mazlumların, adalet ve huzur arayanların sığınağı; korku ise kötülerin ve zalimlerin baş belası olsun. Der.
Sadi ümit ve korkunun hakim olduğu bir ülkede aşkı yaşamak isteyenlere gizemli bir dille yaşadıklarını şöyle anlatır:
Hayatımın en rahat gününü geçirdim dün. Ay yüzlü sevgilim kucağımdaydı.
Uyku sarhoşuydu. Ona şöyle dedim: “Ey boyu selviyi utandıran güzel! Ey güzelliğiyle dünyayı karıştıran fitne! Nergislerini bir an olsun tatlı uykunda yıka, gül gibi gül, bülbül gibi öt, dudak rengindeki içeceği getir! Âşıklar elbette su içerler. Ama Nil kıyısında olsalar bile içtikçe artar susuzlukları.”
Sevgili uykulu gözlerini süzerek baktı ve “Neler söylüyorsun Sadi? Hem fitne diyorsun, hem de ‘uyuma' diye uyarıyorsun.”
Parlak düşünceli Sultanımızın bulunduğu bir zamanda fitneyi kimse uyandıramaz. Hükümranlığında halkın rahat uyuduğu kişi, toprak altında rahat uyur. Der.
Bir anlamda çağımıza da seslenir Sadi. Hak ve hukukun, adaletin, huzurun, barış ve kardeşliğin egemen olduğu sistemlere sahip ülkelerde, insanların sevgi ve aşklarını daha içtenlikle yaşayabileceğini vurgular Sadi.
İnsanoğlunun temel arayışlarının özünü inanç, aşk ve huzur oluşturmaz mı?
Adam olmayı, gönül insanı olmayı öğütler: “Toprak altında bedeni ölü, gönlü diri kişi; yüreği ölmüş diri kişiden daha iyidir” der.
“Kötü tohumdan iyi meyve alınmaz, sevdiğine kötü davranırsan senin yüzünü bile görmek istemez. Düşmanı dost yapmak istiyorsan, ona iyilik elini uzat,köpek bile ekmeğini yediğikişiye saldırmaz” diyerek, iyiliği öğütler.
Ey insan! Allah seni topraktan yaratmıştır. Toprak gibi gönülsüz ve alçak gönüllü ol. Ateş gibi hırçın ve hırslı olma. Ateş başkaldırdı ve yükselip isyan etti. Kendini beğendiği için şeytan yaratıldı ondan. Toprak tevazu gösterdiğinden Âdem'in özü oldu.
Diyerek tevazu ve alçak gönüllülüğü öğütler.
Tabi, Sadi bu öğütleri doğrudan aktarmaz. Önce bir hikâye anlatır ve arkasından o hikâye ilişkilendirilerek öğütler sıralanır.
Bütün samimiyetimle söylüyorum. Okurken büyük bir keyif aldım. Dinlendim. Çok yeni şeyler öğrendim.
Hayatın anlamına, inanca, ölümden sonraki hayata, insanoğlunun fani hayatına, özlemlerine, tutkularına, aşka, dostluğa, huzura, sabır ve hoşgörüye, kişisel gelişim ve erdeme ait yeni şeyler öğrenmek isteyenler “Bostan ile Gülistan” da Sadi'nin sesine kulak vermelidirler.
Sevgi ve saygılarla kalın…
Fabl Nedir? Hayvanlar ya da cansz varlklar arasnda geçen bir olay, çoklukla manzum olarak anlatan ve öüt veren yazlara fabl denir. Fabl türü eitim ve öretimde çokça kullanlr. Konu oldukça ksadr. Kahramanlar insan karakter ve davranlarna sahip hayvan, bitki ve cansz varlklardr. Eski Türk Edebiyatnda kssadan hisse ad verilen bu türün örneklerine Sadi’nin Bostan ve Gülistan ve Mevlana’nn Mesnevisinde de çokça rastlanr. Eski Edebiyatmzda fabl türünün en bilinen eseri Yüzyl airi eyhî’nin Harname isimli eseridir. Dünya Edebiyatnda bu türün tannm isimleri Ezop ve Lafonten’dir (La Fontaine). Hint yazar Beydaba’nn fabl türündeki önemli ve tannm eseri Kelile ve Dimne’dir. Edebiyatmzda Tanzimat döneminde inasi önce Lafonten’den tercümeler yapm sonra kendisi de fabl türü eserler ortaya koymutur. Orhan Veli Kank ve Sabahattin Eyübolu’nun Lafonten’den yapt tercümeler de önemlidir. Günümüzde özellikle çocuklara yönelik eser veren yazar ve airlerimiz fabl türüyle birbirinden güzel ürünler ortaya koymaktadrlar. Sitemizde fabl türü ile ilgili örnekleri okuyabilirsiniz.. Kiiler: Fablin konusu olan olay, kiiletirilmi en az iki hayvann bandan geçer. Bunlardan biri iyi ahlâkl bir tipi, dieri kötü ahlâkl bir tipi canlandrseafoodplus.info ikinci derecede kiiler çok azdr, bazen yoktur. Kii betimlemesi seafoodplus.infoanlar arasnda tilki varsa biz onu kurnaz insan yerine koyarz; arslan varsa cesaretine güvenen biri yerine koyarz. Ksa olay bile bütün yönleriyle deil, yalnzca fable konu olan yönüyle tanmlanr. Derinlemesine duygu çözümlemelerine yer verilmez. Fabllerde bir de anlatc kii vardr. Bu kiinin de betimlemesi yaplmaz, cinsiyeti verilmez. Anlatc kahramanlar izler, dersini alr. Böylece dinleyen ile ayn görüü paylar. . Olay: Fablin konusu insan bana gelebilecek her hangi bir olaydr. Olay,kahramann eyleme dönümü beenme, istek, özlem, öfke, korku gibi tutkuya dönümü duygularndan doar. Fablin gövdesini bir olay oluturur, asl önemli olan fablin anlatl nedenidir. Buna "ders" denir. Fabl plân dört bölümdür: Serim, düüm, çözüm, öüt. Serim: Olayn türüne, çkarlacak derse göre kiiletirilmi hayvanlar veçevre tantmnn yapld bölümdür. Düüm: Olay o çevrede verilmek istenen derse göre geliir. Ksa ve skkonumalar vardr. Hemen birkaç konuma ile olay düümlenir Çözüm: Olay beklenmedik bir sonuçla biter. Fablin en ksa bölümüdür. Öüt: Ana fikir bu bölümde öüt niteliinde verilir. Bu bölüm kimi zaman bata, kimi zaman sondadr. Kimi zaman da sonuç okuyucuya braklr. . Yer: Tasvir yaplmaz fakat çevre çok iyi verilmelidir: Orman, göl kenar,yol gibi. Olayn geçtii yer olayla birlikte deiebilir. . Zaman: Her olay gibi fabldeki olay da bir zaman diliminde geçer. Kronolojik zaman kullanlr. |