Hac (Arapça: الحج), İslam dininin erkanından sayılan ve dinin en büyük göstergelerinden olan siyasi-ibadi bir ameldir. İslami öğretilere göre, gerekli şartlara sahip olan her bireyin, ömrü boyunca en az bir defa hac farizasını yerine getirmesi farzdır. Akıl, ergenlik, özgürlük ve gerekli kudrete sahip olmak haccın farz olan şartlarındandır. Farz olan hac, "kiran", "ifrad" ve "temettü" olmak üzere üçe ayrılır. Meşhur görüşe göre, Şevval, Zilkade ve Zilhicce aylarında yerine getirilir. Bir hacı ihrama girdiği andan itibaren, bazı şeyler kendisine haram olur. Hac ibadeti, ihram, Arafat’ta ve Meş’er'de beklemek, Mina’ya gitmek, Şeytan taşlamak, Sefa ve Merve arasında sa’y etmek, nisa tavafı ve namazı, ziyaret tavafı ve tavaf namazından oluşur.
Arapça bir kelime olan "Hec" حَجّ veya "Hic" حِجّ için, "delil", "delil sunmak" ve "önemli bir işi kastetmek" manaları zikredilmiştir.[1] İslami kaynak ve metinlerde, özellikle fıkhi kaynaklarda "Hac"dan kasıt, belli günlerde bazı amel ve ibadetleri yerine getirmek için Allah’ın evine doğru yola düşmektir. Bazı fakihlerin tabirlerine göre hac, fıkıh literatüründe Mekke’de her biri özel bir mekanda yapılan amellerin tamamıdır.[2] Hac ayininin ibadet yönünden yapılan işlerin tamamına "Hac menasiki" (ayini) denir.[3] "Menasik" kelimesi (Arapçada "Mensek" kelimesinin çoğuludur), "ibadet zamanı veya mekanı", "ibadet etmek" ve "kesim yeri" manasını taşır. Bu kelimenin manası genişlemiş ve Mekke’de, bir hacının yerine getirdiği amellerin tamamına delalet eden bir mana kazanmıştır.[4]
İslam Peygamberi (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarından (a.s) hac yolculuğunun adabı hakkında birçok tavsiye nakledilmiştir. Örneğin:
Hac, İslam’ın erkanındandır. Gerekli şartlara sahip olan her mükellefin ömründe en az bir defa yerine getirmesi farzdır. Farz hacca, şeriatın aslı (adak ve benzeri şeylerle değil) yani dinin erkanından olduğu için "Haccetü'l İslam" (حّجّه الاسلام) denmektedir.[36] Haccın farz oluşu aciliyet taşır. Yani gerekli kudretin elde edildiği yıl yerine getirilmelidir ve imkansızlık durumunda, sonraki yıl yerine getirilir. Kudret elde edildiği yıl, mazeretsiz olarak haccı ertelemek büyük günahlardandır.[37] Hac, bazen adak, ahit, yemin, geçmiş haccın batıl oluşu ve vekaleten bir şahsın kiralanması yönüyle de farz olur. Farz durumu gerektirecek şartlardan birinin olmaması halinde hacca gitmek, her yıl hacca gitme ve aileyi de hacca götürmede olduğu gibi sünnettir.[38] Farz olduktan sonra haccı yerine getirmek, yolculuk ve gerekli hazırlıkların yapılması için girişimde bulunmak da farzdır.[39]
Akıl, erginlik[40], özgürlük[41], gerekli kudrete sahip olma (İstitaat)[42], haccın farz olan şartlarıdır. Buna göre hac, deliye, ergin olmayana, köleye ve kudret sahibi olmayana farz değildir. Ancak bu şahıslar, haccı yerine getirseler de Haccetü’l İslam’ı (حَجّه الاسلام) yerine getirmiş sayılmazlar.[43] Elbette iyiyi kötüyü ayırabilen bir çocuk veya deli, sünnet hac esnasında ergen olur ya akıllanır veya baliğ olur ve Meş’erde beklemeyi erginlik ve akıllandıktan sonra gerçekleştirirlerse, meşhur görüşe göre Haccetü’l İslam’ı (حَجّه الاسلام) yerine getirmiş sayılır. Bu surette Haccetü’l İslam (حَجّه الاسلام) için yeniden ihrama girme niyeti hususunda görüş farklılıkları mevcuttur.[44]
Müslüman olmak, mümin olmak,[54] amelleri kendisinin yapması ve sünnet olan hac için kadının eşinden izin alması (vacib ve farz olan hac için izin almasına gerek yoktur)[55], hac aylarında ihrama girmek, haccın sıhhati için gerekli şartlardır. Hac ayları hususunda farklı görüşler vardır. Şevval, Zilkade, Zilhicce; Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayının ilk on günü; Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayının ilk dokuz günü ve Şevval, Zilkade ve Kurban Bayramı gününün fecir doğuşuna kadar Zilhicce, bu görüşlerden birkaçıdır. Temettü haccı yerine getirmek isteyen kimse, umreyi hac aylarında yapmak zorundadır. Temettü umresi ve hac ihramı, nasıl Zilhicce’nin onundan sonra doğru değilse, temettü umresini de hac ayları dışında yapmak doğru değildir. Hatta tüm Zilhicce ayını hac aylarından sayan görüşe göre de bu böyledir.[56]
Sünnet hacda vekil tutmak, hem ölü için ve hem de sağ olan kimseler için sünnettir. Farz olan hac için vekil tutmak ise, kendisine hac farz olmuş ve ölen kimse için, vasisinin üzerine farzdır. Aynı şekilde fakihlere göre, hayatta olan ve kendisine hac farz olan ancak hastalık, yaşlılık vb. nedenlerle bedensel yetisini tamamiyle kaybetmiş bir kimse için vekil tutmak farzdır. Bazılarının görüşüne göre de yeterli kudreti olan ve sonrasında bu kudreti kaybeden birisi için vekil tutma hususunda varlık şartını taşıyorsa, hüküm aynıdır. "Vekil tayin etmenin farz olması sadece Haccetü’l İslam (حجةالاسلام) için mi, yoksa adakla farz olan veya önceki haccı batıl olan kimse için de geçerli midir?" sorusunun cevabında farklı görüşler mevcuttur.[63]
Hac üç kısımdır: Temettü haccı, Kıran haccı ve İfrad haccı.
Hac ibadet ve amelleri zaman bakımından tertip esasıyla şöyledir:
Hac amellerinin her birine ait adap ve sünnet vardır. Fıkıh kitaplarında, ihram, Mescid-i Haram’a giriş, tavaf, tavaf namazı, Safa ve Merve arasında Sa’y etme, Arafat ve Meş’eru'l Haram’da bekleme, Şeytan taşlama, kurban, Mina bölgesi ve Mekke şehrinin kendisi için bir takım adaplar zikredilmiştir.
Farz haccın şartlarını taşımayan kimsenin hac yolculuğuna çıkması sünnettir. Farz olan haccı yerine getiren kimselere de tekrar hacca gitmeleri tavsiye edilmiştir. Peş peşe beş yıl haccı terk etmek mekruh, ister hayatta ve ister vefat etmiş olsunlar başkalarının ve özellikle de Masumların (a.s) yerine niyet etmek ise, sünnettir.[77]
Haccı batıl olan kimse, müfrede umreyi yerine getirerek, ihramdan çıkar. Bu surette amelinin istem dışı şekilde umreye dönüşmesiyle, "ayrıca umre için niyet edilmeli mi, yoksa gerekmez mi?" konusunda farklı görüşler vardır. Böyle bir kimseye haccın farz olması durumunda gelecek yıl hac etmesi farzdır. Sünnet olması durumunda ise, gelecekte onu yerine getirmesi sünnettir.[78] Haccı batıl olan kimsenin, belirlenen günlerin sonuna kadar Mina’da kalması sünnettir. Müfrede umresinin amellerini bu günlerden sonra yerine getirir.[79]
Lua hatası 80 satırında package.lua: module 'Module:HtmlBuilder' not found.
Lua hatası 80 satırında package.lua: module 'Module:HtmlBuilder' not found.
Kur’an-ı Kerim’de insanın değer ve sorumluluğunun anlatıldığı birçok ayette kadın erkek ayırımı yapılmamıştır. (Bakara/2, 21; Nisa/4, 1.) Bu hususta hac ibadetinde de bir ayrıma rastlanılmaz. Hac ibadeti akıllı, sağlıklı ve maddi durumu yerinde olan kadın-erkek her Müslüman’a farzdır. Kadın hac ibadetinde bağımsızdır. Haccını yaptığı zaman sevabı, yapmadığı zaman da sorumluluğu kendisine aittir.
Haccın farziyetini bildiren “Onda apaçık deliller, Makâm-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse güven içinde olur. Yolculuğa gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır…” (Ali İmran/3, 97.) ayeti cinsiyeti değil, “hacca gitmeye güç yetirmeyi” esas almıştır. Üzerine hac farz olan Müslüman bir erkeğin nasıl geciktirmeden hacca gitmesi gerekiyorsa, kadınların da aynı şekilde bu vazifeyi yerine getirmesi gerekmektedir. Zira kadının İslami hayatında haccın ayrı bir yeri ve önemi vardır.
Bir hadis-i şerif rivayetine göre Hz. Aişe:
“Ey Allah’ın Elçisi! Biz biliyoruz ki cihat, ibadetlerin en faziletlisidir. Biz de erkekler gibi cihat edemez miyiz?” diye sordu. Rasulullah (sas):
“Hayır cihat hususunda siz erkekler gibi değilsiniz. Siz kadınlar için cihat; haccı mebrurdur.” (Tecrid-i Sarih, c. 6. s. 59.) Buyurarak haccı kadınların cihadı olarak ilan etmiştir.
Hz. Peygamber (sas) zamanından bu yana kadınlar da haccın her aşamasında bulunmuşlar ve hac farizalarını yerine getirmişlerdir. Peygamber (sas) Efendimiz’e sorular sormuşlar, O da onlara hem kadınlara özel olan hükümleri açıklamış, hem de haccın diğer gereklerini bildirmiştir. Mesela Has’am kabilesinden genç bir kadın fetva sormak için Rasulullah’a gelmişti.
Ya Rasulallah, Allah’ın kulları üzerinde hac hususundaki farizası babama ihtiyarlığında erişti. Deve üzerinde duramayacak bir haldedir. Kendisine vekaleten ben haccedebilir miyim? Diye sordu.
Rasulullah (sas) evet, vekaleten hac edebilirsin” diye cevap verdi. Bu soru-cevap olayı vedâ haccı sırasında meydana gelmiştir.( Tecrid-i Sarih, c. 6. s. 53)
Bu hadis-i şeriften de anlaşıldığı gibi kadınlar, Hz. Peygamber’le birlikte hac yapmaya gidebiliyorlar, soru sorabiliyorlar, hatta erkeklere vekaleten hac farizasını yerine getirebiliyorlar.
Hacda kadın cinsiyeti ile değil, kul olarak kişiliği ile vardır. Kâbe’nin etrafında kadın-erkek, genç-yaşlı, âmir-memur, işçi-işveren…. Hep birlikte tavaf ederler. Haccın birleştirici, bütünleştirici rolü içinde kalabalıklar arasında kaybolurlar. Burada artık kadın ve erkek olmak değil kul olmak önemlidir. Hatta hacda zaman zaman kadın-erkek karışık olarak saflara durup namaz kılabilmektedir. Haccın izdihamlı günlerinde kişi; eşi, annesi, kardeşi ve diğer mahremlerinden biriyle tavaf yaparken farz namaz için kamet getirildiğinde herkes bulunduğu yerde namaza durmak mecburiyetinde kalabilmektedir. Bu fiili durum bir takım fıkhi kurallara uymasa bile zaruret kapsamında işlerlik kazanmıştır.
Kadın ve erkek Müslümanların bu kutsal iklimde eşit ve kardeş olduğunun bir başka ifadesi de, çoğu zaman kişilikleri örten, şahsiyetleri gizleyen süslü elbiselerin atılması ve “takva elbisesi” (Araf/7, 26.) olan ihramın giyilmesidir. İhrama giren erkekler başlarını açarak ve normal elbiselerini çıkararak izar ve rida denilen dikişsiz iki parça havluya/beze bürünürler. Hanımların ihramı ise günlük kıyafetleridir. Hacda kadınların kıyafetleri, erkeklerin beyaz ihramlarının aksine rengârenktir. Hacda hanımların kıyafetlerindeki renklerin, modellerin çeşitliliği İslam kültürünün zenginliği ve bu zenginliğin bir tek gayeye yönelmiş olması anlamına gelir. Tesettüre dair temel bir takım ilkelere riayet edilmek kaydıyla kadınlar açısından hac; adeta bir serbest kıyafet panayırı ve sergisi görünümündedir. Her kadın kendi ülkesinin kültürünü yansıtacak renk ve modeller giymektedir. Renk renk, biçim biçim çok değişik giyinmiş Allah’ın kadın kulları ortak bir gaye için bir arada bulunurlar. O gaye için kalpleri atar ve gözyaşı akıtırlar.
Siyah örtülü Yemenli ve Ummanlı hanımlar; beyaz işlemeli, omuzlarından bellerine kadar sarkan aynı tip başörtüleri, beyaz pantolonları, beyaz eldiven ve çoraplarıyla Malezyalı ve Endonezyalı hanımlar, sessiz, sakin, hac konusunda eğitimli ve kibar tavırlarıyla dikkat çekerler. Pakistanlı ve Hindistanlı hanımların şeffaf başörtüleri, beyaz giyinen Mısırlı hanımların hazır başlık şeklindeki başörtüleri, rengârenk giyinen Afrikalı hacıların bol rahat kıyafetlerinin yanında farklı başörtü bağlayış şekilleri dikkat çeker.
Kadınların ihramı niyet ve yüzlerinin açık bulundurulma zorunluluğu ile simgelenir. Nitekim Rasulullah (sas) ihrama girdikleri zaman kadınların eldiven kullanmasını ve yüzlerini örtmelerini yasaklamıştır.( Prof. Dr. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c. 4, s. 2.) Kadının hacda yüzünü açma mecburiyetini, bu kutsal beldede cinsiyeti ile değil insanlığı ve kulluğu ile ön planda olması gerektiği şeklinde okumalıyız.
Hacda kadın konusunu işlerken, Safa ve Merve tepeleri arasında gidip gelen Hz. Hâcer’i mutlaka hatırlamalı ve hatırlatmalıyız. Hz. Hacer, Hz. İbrahim tarafından, Allah’ın emriyle Mekke’nin ıssız ve çorak vadisine oğlu Hz. İsmail ile birlikte bırakılır. Yanında bulunan ekmek ve su bitince, bir anne olarak can değil canan derdine düşer ve oğlu İsmail için su bulabilmek umuduyla Safa ve Merve tepeleri arasında defalarca koşturur. Hz. Hacer bu sa’y sonucunda zemzeme kavuşur. Hz. Hacer’in bu gayreti, haccın vaciplerinden olan Safa ile Merve arasında yedi defa sa’y etmemizin temelini teşkil eder.
Bir kadının hac yolculuğu, manevi dünyası açısından belki de hayatındaki en önemli olaydır. Muhtemelen ömrü boyunca sadece bir defa gerçekleştirebileceği bu kutsal yolculuğu hayırla ve haccı mebrur olarak tamamlamayı Rabbimiz tüm hanım kardeşlerimize nasip etsin.
Kadınlar toplumların analarıdır, terbiyecileri ve mimarlarıdır. Daha iyi bir anne, daha iyi bir eş, daha iyi bir evlat olarak dönebilmeyi nasip etsin bizlere.
Hac ve umre ibadetinde kadınlar ile erkekler arasında biri yükümlülük diğeri uygulama olmak üzere iki konuda farklılık vardır.
1. Yükümlülük Bakımdan Farklar
Erkeklerden farklı olarak kadınlara haccın farz, umrenin sünnet veya Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre farz olabilmesi için şu iki şartın da bulunması gerekir.
a) Can, mal ve namus güvenliğinin sağlanmış olması.
b) Eşi ölmüş veya boşanmış kadınların iddet süresini doldurmuş olmaları.
2. Uygulamadaki Farklar
Haccın uygulamasında erkekler ile kadınlar arasında bazı farklar vardır. Bu farkları şöyle sıralayabiliriz.
a) İhram Yasaklarındaki Farklar
Kadınlar ihramlı iken mutat giysilerini ve ayakkabılarını giymeye devam ederler, başlarını örterler, ancak yüzlerini açık tutarlar.
b) Telbiye, tekbir, tehlil ve salavat-ı şerîfe getirirken ve dua yaparken seslerini yükseltmezler.
c) Tavafta ıztıbâ‘ ve remel, sa‘yde ise hervele yapmazlar.
d) İhramdan çıkmak için saçlarını tıraş etmezler, sadece saçlarının uçlarından bir parmak ucu kadar keserler.
e) Adet ve loğusa halindeki kadınlar, tavafın dışında, haccın bütün menâsikini yapabilirler. Bu hallerinde iken farz olan ziyaret tavafını bayramın ilk üç gününden sonra yapmaları veya vedâ tavafını terk etmeleri sebebiyle her hangi bir ceza gerekmez.
f) İfrad haccı için ihrama girdikten sonra adet gören kadınlar, kudûm tavafı yapmazlar. Temizlenmeden Arafat'a çıkmak durumunda kalırlarsa Arafat'a çıkarlar, Müzdelife vakfesini ve şeytan taşlama görevini yaparlar, Ziyaret tavafını temizlendikten sonra yaparlar.
g) Temettu‘ haccı için ihrama girdikten sonra adet gören kadınlar, Arafat'a çıkmadan önce temizlenmezlerse umre ihramını iptal ederler ve Arafat'a çıkarken hac için ihrama girerler. Bu şekilde hareket eden kadınlar ifrad haccı yapmış olurlar; şükür kurbanı kesmeleri gerekmez. Hacdan sonra iptal ettikleri umreyi kazâ ederler ve bu sebeple ceza kurbanı keserler.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre hac için ihrama girmekle umre ihramı bozulmaz. Bu şekilde hareket eden kadınlar, umre ihramını hac ihramı ile birleştirmiş sayıldıklarından kırân haccı yapmış olurlar ve kırân hedyi kesmeleri gerekir.
h) Kırân haccı için ihrama girdikten sonra adet gören kadınlar, umre yapmadan önce Arafat'a çıkmak durumunda kalırlarsa, umre niyetleri bozulmuş sayıldığından ifrad haccı yapmış olurlar. Bu durumdaki kadınların şükür kurbanı kesmesi gerekmez. Fakat hacdan sonra bozulan umreyi kazâ ederler ve bozdukları için bir ceza kurbanı keserler.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre, umre tavafını yapmadan Arafat'ta çıkmakla umre bozulmuş sayılmaz. Yaptıkları hac yine kırân haccı olur ve şükür kurbanı kesmeleri gerekir.
Hac ve umrenin yerine getirilişi esnasında kadınlarla erkekler arasında birtakım uygulama farklılıkları meydana gelmektedir. Bu farkları şöyle sıralamak mümkündür:
1. Kadınlar için erkeklerde olduğu gibi özel bir ihram kıyafeti söz konusu değildir. Kadınlar hac esnasında da elbise, başörtüsü, çorap, ayakkabı gibi her zaman giydikleri kıyafetlerini giyerler. Yalnızca yüzlerini örtmezler.
2. Kadınlar telbiye, tekbir, tehlil, salavat okurken ve dua ederken erkeklerin yaptığı gibi seslerini yükseltmezler.
3. Kadınlar remel ve hervele yapmazlar.
4. Kadınlar, izdiham olan yerlerde mümkün olduğu kadar kalabalığın arasına girmemeye özen gösterirler. Özellikle namaz kılarken, erkek safları arasında kalmayıp kadınlara ait yerlerde namaz kılarlar.
5. Âdetliyken ihrama giren veya ihrama girdikten sonra âdet görmeye başlayan hanımlar, tavaf dışında, haccın bütün uygulamalarını yerine getirebilirler. Tavafı ise, özel günleri geçtikten sonra yaparlar.
(Bu bölüm Diyanet İşleri Başkanlığı Hac İlmihali ve Haccı Anlamak eserlerinden istifade edilerek hazırlanmıştır)
Giriş Tarihi: 5.4.2022 09:18Son Güncelleme: 5.4.2022 09:18
ARKADAŞINA GÖNDER
Haccın Farzları, Sünneti Ve Vacipleri: Haccın Farzları Nelerdir, Kaç Şartı Vardır, Sünnetleri Nelerdir?
Ömürde bir defa Müslümanın yapması Hanefi ve Maliki mezhebine göre Müekked Sünnetlerdendir.Şafi ve Hanbeli mezhebine göre ise Farzdır.
Umre Vacip midir konusu ise,Bazı Hanefi alimleri Umere'nin kurban ve fıtır sadakası, Vitir Vacip namazı gibi Vacip olduğu kanaatleri de vardır.
Umre Sünnet Mi - Umre Farz Mı?
Umre'nin hükmü konusundaki ihtilaf ise Kur'an'da Bakara suresinde geçtiği üzere "Haccı ve Umreyi Allah için tamamlayın" ayeti farklı yorumları ortaya çıkartmaktadır.
Yukarıda beyan ettiğimiz ayetin mealini hususunda İmamı Şafii ve İmam Ahmed bin Hanbel UMRE'nin Farz olduğu içtihadında bulunmuşlardır.
UMRE'nin Farz olduğuna dair kanaatleri şu rivayette tetiklemektedir.
Hz Aişe radıyallahu anh Rasulullaha sormuş ki
Yine bir Hadisi Şerif'te "Hac Farzdır, UMRE nafile bir ibadettir" buyurmuşlardır.
Bir Sahabe Peygamberimize sorar
Ey Allah'ın elçisi Umre Farz mıdır?.
Peygamberimiz şöyle buyurur "Hayır, Umre yapmak senin için daha hayırlıdır"
İhrama girmek farz mıdır?
Ihrama girmek farz mı? İhram ihrama girmek farzdır.Umre'nin 2 farzından biridir Umre'den 2 farzından birincisi ihrama girmek ikincisi kâbe-i muazzamayı tavaf etmektir.
Umre kaç kez yapılır? Umre yılda kaç kez yapılır ?
Peygamber efendimizin genel olarak kabul görmüş umre gidişi, toplamda dört olarak bilinmektedir. Ancak buna ilaveten peygamber efendimizin iki kez umre yaptığını söyleyenler de bulunmaktadır.
Alimlerin umumun kanaati Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam toplam 4 defa yani 4 kez Umre yaptı bilinir fakat bazı alimler ise 2 kere yaptığını söylerler.
İnsanın ömründe ne kadar Umre yapması lazım, yapabilir, kaç kez Umre yapılır sorusuna cevap, bunda bir kısıtlama ,engel yoktur.vakti vehali müsait olan herkes istediği kadar Umre yapabilir.
Hanefi mezhebine göre umre farz mıdır?
Hanefi bilginlerden umrenin, vitir namazı, kurban ve fıtır sadakası gibi vacip olduğu görüşünde olanlar da vardır.
Umre farz mıdır, sünnet midir konusu mezheplere göre değişir. Maliki ve Hanefi mezhebinde ,ömürde bir defa Umre yapması müekked sünnettir .Hanbeli ve Şafiilerde ise, bu mezhep sahiplerince ise Umre yapmak farzdır.
Hac ve Umrenin Farkları
Hac ve Umrenin farkları nedir kısaca anlatalım. Hac ibadetinin kendisine özel bir zamanı vardır. Bu vakit, Şevval ayı, Zilkade ayı, Zilhicce ayınında ilk 10 günüdür. Bu tarihler dışında hac yapılamaz. Fakat umre yapılabilmektedir. Yani öncelikle vakit farkı vardır. Daha sonra haccın menasiki umrenin rükünlerinden farklıdır. Mesela umrede "cemerat" denen yerde şeytan taşlama yoktur. Arafat ve Müzdelife vakfeleri yapılmaz. Kurban kesmekte lazım değildir. Cem-i takdim ve cem-i tehir denen namazları birleştirmek umrenin rükünlerinden değildir. Kudüm tavafı ve Veda tavafı umrede yoktur. Fakat bu saydığımız erkan ve ibadet hac içinde vardır. Umre, Hac ibadetine göre daha külfetsiz, daha meşakkatsizdir.
Haberler.com - Gündem