Hamilelik süreci anne adaylar için hem büyülü, heyecanl, mutlu bir süreç hem de endielerle dolu. Tüm anne adaylar hamilelik sürecini salkl bir ekilde yaamak ister. Baz anne adaylarnda ise hamilelik srasnda diyabet tespit edilebilir. Gebelik ekeri anne adaynda normalde hiçbir diyabet belirtisi yokken hamilelii srasnda ortaya çkan bir problemdir. Peki, hamilelik ekeri neden olur? Gebelik ekeri olduu nasl anlalr? Hamilelik ekeri düürmek için ne yaplmal? Doum Uzman Doç. Dr. Pnar Kadiroullar, anne adaylarnn hamilelik ekerine ilikin merak ettii bu sorular yantlad. (Hamilelik sözlüümüzdeki hamilelik ekeri konulu yazmza da bakabilirsiniz.)
Gebelik diyabeti olan kadnlarda genellikle hiçbir semptom görülmediini belirten Kadn Hastalklar ve Doum Uzman Doç. Dr. Pnar Kadiroullar'nn paylat bilgiler öyle:
Doç. Dr. Kadiroullar, hamilelik ekeri neden olur? sorusunu öyle yantlyor: "nsan vücudunda kan ekeri belirli aralklar içinde tutulmaldr. Bu dengeyi kuran hormon da pankreastan salglanan insülin hormonudur. nsülin hormonu, kan glikozunu hücrelere göndererek kan ekerini belli bir seviyenin altnda tutar. Hamilelik srasnda anne adaylarnda insülin mekanizmasnda meydana gelen bozulmalardan dolay eker problemleri görülebilir. Hamilelik ekeri anne adaynda hiçbir diyabet belirtisi yokken gebelik srasnda ortaya çkan problemlerdir"
Gebelik diyabetinin belirti vermediini belirten Kadiroullar öyle devam ediyor: "Gebelik diyabeti olan kadnlarn genellikle hiçbir semptomu yoktur. Çou kiide rutin hamilelik tarama testleri srasnda örenir.
Nadiren, özellikle gebelik ekeri çok artm ise; hamilelerde normalden fazla su içilmesi, fazla yemek yeme istei, kilo problemi, sk sk tuvalete çkmas, az kuruluu, yorgunluk gibi belirtiler görülebilir.
Gebelik ekerine hamilelikte yaplacak olan tarama testleri ile tan konulur. Gebelik diyabeti, ailesinde diyabet hastal olanlarda, kilolu kiilerde, 35 ya üzerindeki gebe kadnlarda ve daha önceki hamileliklerinde 4 kilogramn üzerinde bebek dourmu olanlar kadnlarda daha sk görülür. Genellikle ikinci yarsnda ortaya çkar. Bu nedenle risk grubundaki kadnlarn dikkatli olmas ve tarama testlerini yaptrmas gerekir.
Gebelik ekeri nasl düürülür? Dr. Kadiroullar bu soruyu ise öyle yantlyor:
Gebelikte eker tarama testlerinde problem çkan ve diyabet tans alan hamilelerde öncelikle diyet uygulanr. Diyet ile eer açlk kan ekeri 60 ile 95 arasnda; tokluk kan ekeri birinci saat 'n altnda, ikinci saat 'nin altnda tutulabiliyorsa o hasta için tedavide diyet yeterli demektir. Diyete ramen bu deerler yakalanamyorsa hastaya insülin tedavisi verilmelidir. Çünkü tedavi edilmemi diyabetin hamilelikte bireye ve bebee verdii zararlar çok fazladr ve mutlaka tedavi edilmelidir.
Dr. Kadiroullar, hamilelik ekeri olduu nasl anlalr sorusunu ise öyle yantlyor:
LGNZ ÇEKEBLR
Daha önceden diyabeti olmayan bir anne adayında ikinci trimester ve sonrasındaki bir zamanda diyabet ortaya çıkmasına gestasyonel diyabet (gebelik şekeri) adı verilir.
Gebelikte fetusun gelişmesini sağlamaya yönelik olarak glikoz metabolizmasında önemli değişiklikler meydana gelir.
Plasentadan salgılanan HPL (Human placental lactogen) adlı hormon gebelikte fetusa yeterince glikoz gitmesini sağlamak amacıyla insülinin kan şekerini düşürücü etkisini frenler.
Böylece gebelikte doğal bir hiperglisemi (şeker seviyesinde yükselme) eğilimi ortaya çıkar. Bu eğilim bazen patolojik boyutlara ulaşabilir.
Özellikle HPL'nin en etkili olduğu gebelik haftasından itibaren anne adayı diyabetik hale gelebilir.
Gebelik şekeri tüm anne adaylarının yaklaşık %5'inde ortaya çıkar. Gebelikle beraber görülen şeker hastalıklarının %90'ı gestasyonel diyabet özelliklerini taşır.
Gebelik şekeri tanısı konan anne adaylarının yarısında yukarıda bahsedilen risk faktörlerinden hiç biri bulunmaz. Bu nedenle hiç bir şikayeti olmasa bile tüm anne adayları gebelik haftalarında, diyabet gelişme riskinin en yüksek olduğu dönemde şeker hastalığı tarama testine tabi tutulurlar.
Postprandial glikoz (gıda alımı sonrası glikoz) (PPG) testinde gıda alımından bağımsız olarak(yani tok da yapılabilir) herhangi bir zamanda suda çözünmüş 50 gram saf glikoz içilmesinden bir saat sonra tokluk kan şekeri ölçülür. Bu testte bozukluk çıkması mutlaka diyabet olduğunu göstermez.
50 gram testi yüksek çıkan anne adaylarına gram ile Oral glikoz tolerans testi (şeker yükleme testi) (OGTT) uygulanarak kesin tanı konur. PPG'de bozukluk çıkan anne adaylarının ancak %15'lik kısmında gestasyonel diyabet saptanır.
12 saatlik bir açlık süresi sonunda açlık kan şekeri ve suda çözünmüş gram glikozun içilmesinden bir, iki ve üç saat sonra damardan kan alınarak tokluk kan şekeri ölçümü yapılır. Bu dört ölçümden iki ya da daha fazlasının yüksek çıkması durumunda gestasyonel diyabet tanısı kesinleşir.
Ölçümlerden yanlızca biri patolojik çıkan anne adayları yakın takibe alınır. Bu anne adaylarında gerekirse belli bir süre sonra OGTT tekrarlanır.
Gestasyonel diyabet gelişme riski yüksek olan anne adaylarında tanı için şeker tarama testi (PPG) değil, direkt olarak şeker yükleme testi (OGTT) yapılır. Test normal çıksa bile gebelik haftaları arasında gerekirse tekrarlanır.
Bazı ülkelerde ve bazen de bizde 75 gram glikoz ile tek basamak şeker tarama-yükleme testi yapılır ve bu testte çıakn değerlere göre gebelik şekeri kesin tanısı konabilir.
Gestasyonel diyabet tanısı konduktan sonra tedavi ya diyet+egzersizle ya da insülin kullanılarak yapılır. Tablet şeklindeki şeker düşürücü ilaçlar gebelikte bu amaçla genellikle kullanılmazlar.
Anne adayları genellikle insülin tedavisinden korkarlar ve bebeklerinde de şeker hastalığı ortaya çıkacağı endişesi taşırlar. Kan şekerlerini normale döndürerek bebekte gebelik döneminde veya doğum sonrası ilk günlerde ortaya çıkması muhtemel durumların önüne geçilmesi açısından insülin tedavisi oldukça başarılıdır. Bu nedenle insülin tedavisi önerilen anne adaylarının bu tedaviyi korkmadan kabul etmeleri ve uygulamaları önemlidir.
Gestasyonel diyabette Tip I diyabetin aksine ketoasidoz ("şeker koması") daha az görülür.
Gestasyonel diyabet uygun bir şekilde kontrol altına alınmazsa piyelonefrit (böbrek enfeksiyonu) gibi ciddi enfeksiyonların ortaya çıkma olasılığı artar. Dirençli vajinal kandidiyazis (mantar) gelişebilir.
Gestasyonel diyabette ve özellikle de diyet ile kontrol altına alınabilen tipinde preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) gelişme riski normal gebeliklerle eşittir.
Gestasyonel diyabet bebekte organ gelişimi tamamlandıktan sonra ortaya çıkan bir durum olduğundan bu anne adaylarının bebeklerinde anomali ortaya çıkma riski normal gebeliklerle eşittir.
Kan şekerinin yüksek seyretmesi gebeliğin tüm dönemlerinde bebeğin anne karnında aniden ölme riskini artırır. Bu risk özellikle kan şekeri kontrolü ve tedavisini aksatan anne adaylarında daha yüksektir.
Kan şekeri yüksekliği kontrol altına alınamayan gestasyonel diyabet bebeğin normalden iri olmasına, amniyon sıvısının artmasına neden olabilir.
Gestasyonel diyabetlilerin, özellikle de kan şekeri kontrol altına alınabilen anne adaylarının bebeklerinin akciğer olgunlaşmasının normal anne adaylarına göre daha geç olduğuna dair bir bilimsel veri yoktur. Kontrolsüz gestasyonel diyabet ise bebeğin akciğerlerinin olgunlaşmasını geciktirebilir.
Kontrol edilmemiş gestasyonel diyabeti olan anne adaylarının bebeklerinde antenatal dönemde fetal distres (bebekte oksijen azlığı) gelişme riski normal gebeliklere göre çok daha fazladır.
Kontrol altına alınmamış gebelik şekeri bebeğin irileşmesine neden olabilir. İri bebeğin doğumu esnasında doğum eyleminin yavaş seyretmesi ya da durması yanında, vajinadan çıkım esnasında omuz takılması problemi ortaya çıkabilir.
Bebek doğduktan sonra da özellikle doğum eyleminin hemen öncesinde ya da doğum eylemi esnasında kan şekeri yüksek seyreden annelerin bebeklerinde başta hipoglisemi (kan şekeri düşmesi), hipokalsemi (kalsiyum düşüklüğü) ve hiperbilirubinemi (bilirubin yüksekliği, yenidoğan sarılığı) olmak üzere yenidoğan problemleri ortaya çıkabilir.
Tüm bu sayılanlar gestasyonel diyabet tanısı konduktan sonra diyet ya da gerektiği durumlarda insülin kullanılarak kan şekerinin etkili bir şekilde kontrol altına alındığı durumlarda daha az sıklıkla ortaya çıkar.
Bu nedenle gestasyonel diyabeti olan anne adayı tanı konduktan sonra tüm gebelik boyunca sıkı bir takipte tutulur, normal gebelikten daha fazla sayıda kontrole çağırılır ve daha fazla sayıda tetkik yapılır.
Diyabet tanısı konan anne adayının takibi normalden farklıdır. Tanı konduktan hemen sonra ya da önceden diyabetli olduğu bilinen bir anne adayında genel gebelik muayeneleri yapıldıktan sonra tüm vücut sistemleri ayrıntılı olarak gözden geçirilir. Bu anne adayları daha sık aralıklarla antenatal kontrollere çağırılır ve bu antenatal kontrollerin her birinde evde kendi kendine aç ve tok karnına yaptığı kan şekeri ölçümleri değerlendirilerek diyetin ve/veya insülin tedavisinin etkinliği gözden geçirilir. Gerekli durumlarda tek başına diyet tedavisinden vazgeçilerek diyet+insülin tedavisine geçilir. İnsülin tedavisi yetersiz geldiği görülen anne adaylarının insülin dozları tekrar ayarlanır. Belli bir gebelik haftasından sonra fetal iyilik hali testlerine (NST) başlanır.
Gestasyonel diyabeti olan anne adayı gebelik boyunca kan şekerini evinde düzenli olarak kontrol etmeli, verilen diyete ve alıyorsa insülin tedavisine uymalı ve doktorunun çağırdığı aralıklarla kontrole gelmelidir. Kontrollerde insülin dozlarının tekrar ayarlanması, ya da diyetin tekrar ayarlanması veya yanlızca diyet alanlarda diyete ek olarak insülin tedavisine geçilmesi gerekebilir.
İri bebek ya da başka bir nedenle sezaryen gerekli değilse gestasyonel diyabetli anne adayı normal doğum yapabilir.
Normal doğum yapmasına izin verilen anne adayları doğum eylemi esnasında CTG ile sürekli bebek kalp atışları monitorizasyonuna tabi tutulurlar ve en ufak bir olumsuzluk bulgusunda doğum sezaryen ile gerçekleştirilir.
Diyabetik anne adayının doğum yapacağı hastanenin yenidoğan ünitesinin diyabetik anne çocuğu bakımı konusunda tecrübesi olmalıdır.
İnsülin kullanan gestasyonel diyabetli annelerde doğumun hemen sonrasında insülin ihtiyacı azaldığından insülin dozları tekrar ayarlanır.
Gebeliklerinde gestasyonel diyabet tanısı konmuş annelere lohusalık bitiminde 75 gram glikozla OGTT (şeker yükleme testi) uygulanır. Bu test normal çıksa da annenin sonraki gebeliklerinde ya da hayatının ileriki dönemlerinde şeker hastalığına yakalanma riskinin diğer insanlara göre daha fazla olduğunu bilmesi gerekir.
bu aşamadan sonraki bilgiler şeker hastalığıyla ilgili genel bilgiler ve gebeliğe şeker hastalığı ile başlamış olan anne adayları için gerekli bilgilerdir.
Diabetes Mellitus latince'de "ballı idrar" anlamına gelen bir kelimedir. Şeker hastalığının ilk zamanlarında muhtemelen hastanın idrarının tadına bakılarak tanı konmaktaydı. Kan şekeri çok yüksek olduğunda idrara geçen glikozun idrara şeker tadı verdiğinin keşfedilmesi nedeniyle hastalığa bu isim verilmiş olabilir.
Kan şekeri normalde yaklaşık olarak mililitre kanda gram bulunacak şekilde sabit sınırlar içerisinde tutulur. Yemek sonrası besinlerden kana geçen glikoz (şekerin en ufak yapıtaşı) pankreas organından insülin salgılanmasını uyarır. Salgılanan insülin vücudun tüm hücrelerinin bu glikozdan faydalanmasında aracı görevi görür.
Böylece yemek sonrası oluşan kan şekeri yükselmesi glikozun hücrelerin içine girmesiyle normal sınırlarına geri döner. İnsülin, kanda glikoz yükselmesine bağlı olarak salgılandığından kan şekeri normale döndüğünde salgı durur ve böylece kan şekeri seviyesinin aşırı düşmesi engellenmiş olur.
Herhangi bir nedenle (uzun süren açlık gibi) kan şekeri seviyesi düşerse bu sefer glukagon adlı bir hormon salgılanır. Bu hormon ise karaciğer depolarından kana şeker sağlanması yönünde çalışarak seviyeyi normale döndürmeye çalışır.
Diabetes Mellitus vücudun çeşitli nedenlerle kan şekeri seviyesini ayarlamada başarısız olduğu bir hastalıktır. Bunun sonucunda kan şekeri toklukta aşırı yüksek olduğu gibi açlıkta da yüksek seyreder.
Kan şekeri seviyesinin yüksek seyretmesi ve yüksekliğin uzun yıllar devam etmesi kan damarları üzerinde birçok yoldan olumsuz etki yaratır. Damarlardaki bozukluk başta göz, böbrek ve kalp olmak üzere tüm organlarda hastalık süresi ile direkt ilişkili olarak çeşitli bozukluklar meydana getirir.
Eğer herhangi bir nedenle pankreastan salgılanan insülin yetersiz olursa Tip I diyabet, ya da insülin yeterli olmasına rağmen hücreler glikozu kullanamamaktaysa Tip II diyabet ortaya çıkar. Her iki durumda da ortak bulgu kan şekerinin yüksek seyretmesi ve bu durumun hastalığın süresiyle direkt ilişki içinde tüm organlara zarar vermesidir.
Cushing sendromu, akromegali, hiperprolaktinemi gibi hormonal hastalıklarda, başka bir nedenle yüksek doz kortizon tedavisi görenlerde ve diğer birçok ağır hastalığın seyri esnasında da kan şekeri kontrolden çıkabilir. Bu durumlarda hastalığın tedavi edilmesi ya da kortizon tedavisinin bitmesi durumunda kan şekeri genellikle kısa zamanda normale döner. Bu bahsedilen diyabete ikincil diyabet (başka bir nedene bağlı ortaya çıkan şeker hastalığı) adı verilir.
Hangi nedenle ortaya çıkarsa çıksın şeker hastalığı çok yemek yeme, çok su içme ve fazla idrar yapma şeklinde belirti verir. Genç yaşlarda Tip I diyabetin ilk belirtisi kanda aşırı şeker yükselmesine bağlı olarak ortaya çıkan ketoasidoz (şeker koması) olabilir. Bazen ilk belirtiler vücudun çeşitli yerlerinde yaralar çıkması, sık sık vajinal mantar enfeksiyonu oluşması ya da tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu olabilir. Nadir durumlarda ilk belirtiler bozulan organların yaptığı belirtiler (böbrek yetmezliği gibi) olabilir.
Şeker hastalığının tanısında değişmez bulgu açlık kan şekerinin en az iki ölçümde normalden yüksek çıkmasıdır. Bu durumda diyabet aşikardır. Latent (gizli) diyabet ise OGTT adı verilen şeker yükleme testleriyle ortaya çıkarılabilir.
Tip I diyabet genellikle erken yaşlarda belirti veren ve tedavisinde insülin kullanılması gereken bir hastalıktır. Bu yüzden tıp literatüründe "insüline bağımlı diyabet" ya da kısaca IDDM (Insulin dependent diabetes mellitus) olarak anılır.
Tip II diyabet ise genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkar. Bu hastalıkta ise kan şekerinin hücreler tarafından kullanımındaki bozukluğu gidermeye yönelik olarak tablet şeklindeki (metformin) çeşitli ilaçlardan ya da ileri aşamalarda insülinden faydalanılır.
Şeker hastalığı bazen ilk kez gebelikte ortaya çıkabilir. Buna da gestasyonel (gebeliğe bağlı) diabetes mellitus adı verilir.
Daha öncesinden şeker hastalığı olan ve bu nedenle insülin kullanan ve mevcut gebeliği esnasında şeker hastalığı tanısı konan anne adayında ve özellikle de bebeğinde tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir.
Tanım: Gebeliği öncesinde diyabet (şeker hastalığı) tanısı konmuş ve tedavisi süren gebelerde Tip I ya da Tip II diyabet söz konusu olabilir. Ancak anne adaylarının büyük kısmının genç yaşta olmaları nedeniyle gebelikte Tip I diyabet (insülin kullanılan diyabet) daha sık görülür.
Diyabetli anne adaylarının tümüne yakını gebelik öncesinde tanısı konmuş hastalardır. Nadir durumlarda tesadüfi olarak Tip I diyabet ilk bulgularını gebeliğin ilk yarısında verebilir.
Gebelik öncesinde var olan diyabet hem anne adayı hem de bebek için oldukça tehlikeli durumların oluşmasına yol açan bir hastalıktır. Bu yüzden gebelikten önce var olan diyabet her zaman ciddiye alınması ve ihmal edilmemesi gereken bir durumdur.
Vücudun normal bir kan şekeri seviyesini sürdürmek için gerekli olan insülin ihtiyacı gebelikle birlikte önemli derecede artar (özellikle 3. trimesterde insülin ihtiyacı %'e kadar artabilir). Diyabetli anne adaylarında bu ihtiyaç karşılanmadığında kan şekeri çok yükselebilir ve ketoasidoz adı verilen ve komaya kadar varabilen ciddi durum ortaya çıkabilir ("şeker koması").
Kontrolsüz diyabeti olan anne adaylarında pyelonefrit (böbrek enfeksiyonu) gibi ciddi enfeksiyonların olasılığı artar. Dirençli vajinal kandidiyazis (mantar) gelişebilir.
Diyabeti olan anne adaylarında hipotiroidi (tiroid bezinin yetersiz çalışması) sık rastlanan bir durumdur.
Özellikle uzun zamandan beri şeker hastası olan ve damarsal hastalık ya da böbrek hastalığı gelişmiş olan anne adaylarında preeklampsi ortaya çıkma olasılığı belirgin bir şekilde yükselir.
Gebeliğin erken döneminde, bebeğin organlarının oluştuğu aşamada kan şekerinin yüksek seyretmesi bebekte ciddi bazı anomalilere neden olabilir. Özellikle kan şekeri kontrol edilmemiş bir şekilde gebeliğe başlayanlarda anomalili çocuk doğurma riski kat artar.
Diyabeti gebeliğin erken dönemlerinde kontrolsüz kalan gebelerde spontan abortus (düşük) yapma riski de yükselmiştir.
Diyabeti olan anne adaylarının bebeklerinde başta kalp olmak üzere, santral sinir sistemi, iskelet sistemi, genitoüriner sistem (genital organlar ve idrar yolları) ve sindirim sisteminde çeşitli anomaliler meydana gelebilir. Bunların bir kısmı ve özellikle kalpte oluşanlar normal ultrason incelemesinde görülemeyebilir.
Kan şekerinin yüksek seyretmesi gebeliğin tüm dönemlerinde bebeğin anne karnında aniden kaybedilme riskini artırır.
Kontrol edilmemiş diyabet bebeğin normalden iri olmasına, amniyon sıvısının artmasına neden olabilir.
Kontrol edilmemiş diyabeti olan anne adaylarının bebeklerinde akciğer olgunlaşması diğer bebeklere göre daha geç olur.
Preeklampsi gelişen anne adaylarının bebeklerinde intrauterin gelişme geriliği (IUGG) ortaya çıkabilir.
Kontrol edilmemiş diyabeti olan anne adaylarının bebeklerinde antenatal dönemde "fetal distres" (bebeğin oksijensiz kalması) gelişme riski normal gebeliklere göre çok daha fazladır.
Doğum eylemi esnasında da bebek açısından bazı problemler ortaya çıkabilir:
Tüm bu sayılanlar gebelik öncesi dönemden başlamak üzere gebeliğin seyri esnasında ve doğum eylemi esnasında kan şekerinin normal sınırlar içinde ( arası) tutulmasıyla büyük oranda başarılı bir şekilde önlenebilmektedir.
Bu nedenle diyabeti olan anne adayı gebe kalmayı planladığı dönemden gebe kalana kadar, gebelik boyunca sıkı bir takipte tutulur, normal gebelikten daha fazla sayıda kontrole çağırılır ve daha fazla sayıda tetkik yapılır. HBA1C (geçmişe dönük üç aylık şeker ortalaması) belli bir seviyenin altına düşmeden anne adayının hamile kalması önerilmez.
Diyabet tanısı konan anne adaylarının takibi normalden farklıdır. Tanı konduktan hemen sonra ya da önceden diyabetli olduğu bilinen bir anne adayında genel gebelik muayeneleri yapıldıktan sonra tüm vücut sistemleri ayrıntılı olarak gözden geçirilir. Göz dibi muayenesi ve nörolojik muayene yapılır. Bu anne adayları daha sık aralıklarla antenatal kontrollere çağırılır ve bu antenatal kontrollerin her birinde kan şekeri değerlendirilerek insülin tedavisinin etkinliği gözden geçirilir ve gerekirse insülin dozu tekrar ayarlanır. Belli bir gebelik haftasından sonra fetal iyilik hali testlerine başlanır.
Diyabeti olan anne adaylarında anomalili bebek doğurma riskini azaltmak mümkündür. Bunun için anne adayının ilk gebe kaldığı günden birinci trimesterin sonuna kadar kan şekerinin normal seyretmesi sağlanır. Kan şekerini kontrol etmenin en ideal yolu gebe kalmadan önce kan şekerini kontrol altına almak ve bunu sürdürmektir.
Kan şekerinin son zamanlarda nasıl seyrettiğini ortaya çıkarmak mümkündür. Bu amaçla gebeliğin mümkün olan en erken döneminde kanda glikozillenmiş hemoglobin değeri (HbA1C) ve fruktozamin saptanır. Bu iki inceleme haftalar-aylar öncesine ait kan şekeri yüksekliklerini yansıtır.
Değerlerin yüksek çıkması uzun zamandan beri kan şekerinin yüksek seyrettiğini gösterir. Ancak bu değerin yüksek olması kesin bir tahliye nedeni değildir. Bu durumda bebekte anomali ortaya çıkmış olma riski yüksek olduğundan bebekte daha ayrıntılı inceleme yöntemleriyle anomali araştırılır.
Tüm diyabetik anne adaylarında ve özellikle de glikozillenmiş hemoglobin değeri yüksek bulunan anne adaylarında bebek ayrıntılı anomali testlerine tabi tutulur. gebelik haftasında II. düzey ultrason (daha ayrıntılı ultrason incelemesi) ve fetal ekokardiografi (ayrıntılı kalp ultrasonu) yapılır.
Diyabetli anne adayının ve bebeğinin antenatal değerlendirilmesi:
Diyabetli anne adayı tüm gebeliği boyunca kan şekerini evinde düzenli olarak kontrol etmeli, diyetine uymalı ve insülin tedavisini sıkı bir şekilde uygulamalıdır. Doktorunun çağırdığı aralıklarla kontrole gelmesi çok önemlidir. Kontrollerde insülin dozlarının tekrar ayarlanması gerekebilir. Gözler ve böbrekler başta olmak üzere tüm organlar belli aralıklarla gözden geçirilir.
Kontroller esnasında bebekte irileşme, polihidramnios (amniyon sıvısı artışı), gelişme geriliği gibi durumlar aranır. Preeklampsi belirtileri aranır ve preeklampsi gelişmesi durumunda gerekli önlemler alınır.
Belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle hafta) fetusun iyilik hali NST ve BFP gibi testlerle haftada bir ve belli bir gebelik haftasından sonra haftada iki kez araştırılır.
Anne adayının bebek hareketlerine duyarlı olması gerekir. Her bebeğin kendine özgü hareket etme alışkanlığı vardır. Anne adayı bebeğinin az oynamaya başladığını farkettiğinde bu durumu hemen doktoruna haber vermelidir.
Diyabetli anne adayı belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle haftada) hastaneye yatırılarak izlenir. Bu aşamada fetal iyilik hali testleri sıklaştırılır, kan şekerleri düzenli olarak kontrol edilmeye devam edilir ve gerekirse tekrar doz ayarlaması yapılır. Polihidramnios, iribebek, İUGG ya da preeklampsi gelişen gebeler tanı konduğu andan itibaren hastaneye yatırılarak izlenirler.
Gebeliğin sonuna doğru doğum şekli hakkında karar verilir.
İri bebek ya da başka bir nedenle sezeryan gerekli değilse diyabetik anne adayı normal doğum yapabilir.
Normal doğum yapmasına izin verilen anne adayları doğum eylemi esnasında CTG ile sürekli monitorizasyona tabi tutulurlar ve en ufak bir fetal distres bulgusunda doğum sezaryen ile gerçekleştirilir.
Diyabetik anne adayının doğum yapacağı hastanenin yenidoğan ünitesinin diyabetik anne çocuğu bakımı konusunda tecrübesi olmalıdır.
Doğumun hemen sonrasında insülin ihtiyacı azaldığından annenin insülin dozları tekrar ayarlanır.
GEBELİK ŞEKERİ İLE İLGİLİ KONULAR:
İLGİLİ KONULAR: