hamilelikte hapşırmak zararlımı / Buse Terim | Hamilelikte grip ve soğuk algınlığı

Hamilelikte Hapşırmak Zararlımı

hamilelikte hapşırmak zararlımı

*Transfer işleminizi izleyen günlerde, sizi yormayacak her türlü günlük ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.

*Yorulduğunuzu hissettiğinizde mutlaka dinlenin.

*Ağır yorucu işler yapmayınız.

*Bu süre boyunca istediğiniz şekilde yatabilir veya oturabilirsiniz.

*İlaçlarınızı zamanında kullanmaya özen gösteriniz.

*Doktorunuza danışmadan ilaç kullanmayınız.

*Mümkün olduğunca hoşlandığınız ortamlarda bulunun.

*Gebelik testi sonucunuzu alacağınız güne kadar cinsel ilişkide bulunmayınız.

*Transfer işleminden sonraki günlerde, duş şeklinde banyo yapmanızda sakınca yoktur.

*Bu süre boyunca kabızlık gelişmemesi açısından, bol sebze ve meyve yiyiniz, bol su tüketiniz. Doğal meyve özlü çaylardan içebilirsiniz.

*Transfer sonrası evinize istediğiniz araçla uzun süreli yolculukları önermiyoruz.

*Hapşırmak, öksürmek, merdiven inip çıkmak transfer sonrası idrarınızı yapmak gibi faaliyetler gebelik sonucunuzu etkilemez.

*Transfer işlemi sonrası gebelik testine kadar pembe veya kahverengi lekelenmeleriniz olabilir.

*İlaçlarınızı doktorunuza danışmadan bırakmayınız, gebelik yaptırınız. İdrarda gebelik testi erken dönemde yanıltıcı testinizi mutlaka kanda bakılan Beta HCG testi ile olabilir.

Gebelikte grip ve soğuk algınlığı

Sonbaharın gelmesi yanlızca sıcak yaz günlerinin ve tatilin sona erdiğini göstermekle kalmaz. Sonbahar değişken hava sıcaklıkları ile birlikte aynı zamanda kış hastalıkları olan grip ve soğuk algınlığı sezonunun da habercisidir. Normal zamanlarda bile çok rahatsızlık verici olan bu durum hamilelikte hem daha çok sıkıntı yaratır hem de anne adaylarının bebekleri açısından endişelenmesine neden olur.

Grip ve soğuk algınlığı nedir?
Grip (bilimsel adı ile influenza) ve soğuk algınlığı birbiriyle çok sık karıştırılan ve hatta birbiri yerine kullanılan iki terim olmakla birlikte aslında birbirlerinden çok farklı iki durumu ifade ederler. Her iki hastalıkta da benzer belirtiler görülmekle birlikte hem hastalığın nedeni hem de sonuçları çok farklıdır.

Her iki hastalık da viruslerin neden olduğu ve üst solunum yollarını tutan hastalıklardır. Grip Influenza A, B, ve C adı verilen 3 tür viruse bağlı bir hastalıkken, 200 değişik tür vürus soğuk algınlığına neden olabilir.

Soğuk algınlığı
Soğuk algınlığı genelde burnu tutan bir hastalıktır ve bu hastalığa neden olan mikropların önemli bir kısmı rhinovirus adı verilen gruba dahildir. Rhino Yunanca burun anlamına gelmektedir.

Belirtiler genelde vürusle karsilasildiktan 2 günsonra ortaya çıkar. En sık karşılaşılan yakınmalar nezle, burun tıkanıklığı ve hapşırmadır. Ateş genelde görülmezken boğaz ağrısı ya da hasassiyet olabilir ancak muayenede boğazda kızarıklığa nadiren rastlanır. Sinüslerde ağrı ve kulak ağrısı sık görülür.

Virüsün tipine bağlı olarak gözlerde sulanma, öksürük, geniz akıntısı, iştahsızlık, halsizlik gibi yakınmalar da olaya eşlik edebilir ancak yine de sorunun merkezi burundur.

İlk başta daha sıvı olan burun akıntısı birkaç gün içinde koyulaşarak kıvam değiştirebilir ve rengi sarı-yeşile dönebilir.

Belirtiler 7-10 gün içinde azalarak kendiliğinen kaybolur.

Grip
Influenza viruslerinin neden olduğu grip hastalığı ise her yıl yaygın salgınlara neden olabilen ciddi bir hastalıktır. Geçtiğimiz yüzyılın başında meydana gelen ve tüm dünyayı etkileyen grip salgını 20 milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştur.

Amerikan Hastalık Kontrol Merkezinin verilerine göre her yıl nüfusun %10-20’si gibe yakalanmakta ve ortalama 114.000 kişi grip nedeni ile hastanede tedavi edilmek zorunda kalmakta ve 20.000’den fazla kişi hayatını kaybetmektedir. Hayatını kaybeden hastaların önemli bir kısmı ya ciddi sağlı sorunu olan kronik hastalar, ya da ileri yaştaki düşkün kişilerdir. Bu nedenle grip çok ciddi bir hastalıktır.

Hastalığa neden olan virüs çok sık aralıklarla form değiştirdiği için yaygın salgınlara neden olur. Daha seyrek aralıklarla ise virüsün yapısında büyük değişimler meydana gelir ve tüm dünyayı etkileyen salgınlar görülür.

Hastalık genelde vücut sıcaklığında yükselme yani ateş ile başlar. Yüzde kızarıklık ve halsizlik tabloya eşlik eder. Bazı kişilerde başdönmesi, bulantı ve kusma görülebilir. Ateş genelde 2-3 gün devam ederken nadiren 5 güne kadar uzayabilir. Ateşten sonra genel vücut bulguları ortaya çıkar ve solunum sistemi yakınmaları artar. En önemli bulgulardan birisi kuru öksürüktür. Bununla birlikte boğaz ağrısı, boğazda kızarıklık, soğuk algınlığı belirtileri, yaygın ks ve eklem ağrıları sık görülür.

Grip virüsü solunum sistemi içinde burun, boğaz, soluk borusu hatta akciğerlere bile yerleşebilir ve zaatürreye neden olabilir. Soğuk algınlığına neden olan virüslerden farklı olarak solunum sistemini döşeyen epitel tabakasına zarar vererek bakterilerin de olaya karışmasına neden olabilir.

Öksürük dışındaki belirtiler genelde 1 hafta içinde kendiliğinden kaybolurken öksürük birkaçhafta daha devam edebilir.

Bulaşma yolları
Her iki hastalık da damlacık enfeksiyonu şeklinde havadan bulaşır. Virüsü taşıyan kişi hapşırdığında milyonlarca virus havaya karışır ve kişinin göz, burun ve ağızından girerek enfeksiyona neden olur. Virüsu alan kişi bundan sonraki ilk 2 gün civarında en fazla bulaştırıcılığa sahiptir. Yani belirtilerin ilk görüldüğü dönem bulaşıcılığın da en fazla olduğu dönemdir.

Öte yandan eller de bulaşmada rol oynayabilir. Hasta olan bir kişi eli ile burnunu sildikten sonra örneğin bir başkası ile el sıkıştığında ve elini sıktığı kişi daha sonra gözünü kaşıdığında hastalığı alabilir.

Grip ve soğuk algınlığı arasındaki farklar nelerdir?
Bu iki hastalığın ayrımını yapmak her zaman kolay değildir ancak kural olmamakla birlikte bazı farklılıklar yardımcı olabilir. Soğuk algınlığı genelde burunu etkilerken grip tüm vücudu etkiler

Gribin belirtileri

  • Kas ağrısı
  • Kuru öksürük
  • Burun tıkanıklığı, soluk almada güçlük
  • Burun akıntısı
  • Ateş
  • Titreme
  • Şiddetli olabilen baş ağrısı
  • İştahsızlık
  • Halsizlik
  • Yorgunluk

Soğuk algınlığının belirtileri

  • Burun akıntısı
  • Hapşırma
  • Öksürük
  • Hafif başağrısı
  • Hafif ateş
  • Gözlerde sulanma
  • Kulak ağrısı

Her iki hastalık da kopmlikasyonlara neden olabilirken zaatürre gibi ciddi durumlar soğuk algınlığında görülmez.

Grip ile soğuk algınlığı arasındaki temel farklardan birisi de gribin aşı ile önlenebilir bir hastalık olmasıdır.

Hamilelik, grip ve grip aşısı

Hamilelik tek başına gribe yakalanmak için bir risk oluşturmaz. Ancak hamile bir kadın gribe yakalandığında komplikasyon görülme şansı çok daha artmaktadır. Aynı yaş grubundan kadınlar karşılaştırıldığında hamile olanların grip nedeni ile hastaneye yatırılarak tedavi edilme oranlarının hamile olmayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Hamilelik kişinin bağışıklık siteminin yanı sıra dolaşım ve solunum sisteminde de değişikliklere neden olarak komplikasyonlar açısından daha yüksek risk altında olmalarına yol açar.

Öte yandan hamileliğin son dönemlerinde gribe yakalanan bir anne adayının doğum sonrası hastalığını bebeğine geçirme şansı fazladır.

Grip aşısı canlı virüs içermeyen ve hamilelikte kullanılabilen güvenli bir aşıdır. Amerikan jinekolog ve Obstetrisyenler birliği (ACOG) 2000 yılıaralık ayında yayınladığı görüşünde salgın mevsiminde hamileliğinin ikinci ya da üçün trimesterinda olan kadınlara grip aşısı olmaları önermektedir.

Yine aynı bildiride şeker hastalığı, astım, hipertansiyon gibi yüksek risk durumlarının varlığında gebelik yaşına bakılmaksızın grip aşısı yapılması önerilmektedir. Bu gibi yüksek risk faktörleri olmayan kadınlarda ise aşının ilk trimester sonunda yapılması önerilmektedir.

Bununla birlikte aşı sonrası annede gelişen antikorlar bir miktar bebeğe de geçerek yaşamının ilk aylarında onu da gribe karşı koruyacaktır.

Grip mevsimi genelde Kasım-Nisan aylarını kapsar. Hastalık en fazla Aralık ile Mart başına kadar olan dönemde görülür. Salgın başladığında genelde ilk 3 hafta en etkili olduğu dönemdir hastalanan kişi sayısı sonraki 3-4 haftada giderek azalır. Aşı için en ideal dönem Ekim ayı ile Kasım ayı ortasına kadar olan zaman aralığıdır. Aşı sonrası antikor üretilmesi ve koruyuculuğun başlaması için 1-2 haftaya gerek vardır. Grip aşısının koruyuculuğu %70-90 arasında değişmektedir.

Grip aşısı gebelikte ve emzirme döneminde güvenli olarak kabul edilmektedir.

Grip aşısının olası yan etkileri şunlardır:

  • Enjeksiyon alanında lokal hassasiyet ve şişlik (%10-64 olguda)
  • Hafif ateş ve halsizlik
  • Nadiren alerjik reakisyon

Grip aşısı gribe neden olmaz. Aşı sonrası ilk 2 hafta içinde görülen üst solunum yolları enfeksiyonları tamamen tesadüfüdir ve aşı ile bir ilgisi yoktur.

Öte yandan aşı hazırlanırken yumurta kullanıldığı için yumurta alerjisi olanlarda grip aşısı kontraendikedir ve yapılmamalıdır

Tedavi
Ne yazik ki her iki hastalık için de etkili bir tedavi yoktur. Hiçbir ilaç ya da uygulama hastalığın süresini kısaltmaz. Eskiler soğuk algınlığı ilaç ile 7 günde ilaçsı 1 haftada geçer derler. Ancak yakınmaların daha hafif ve daha az rahatsızlık verecek şekilde atlatılmasına yardımcı olabilecek destek tedavileri uygulanmalıdır.

Amerika Birleşik Devletlerinde Influenza virüsüne karşı ilaçlar bulunmaktadır. Ancak bu ilaçların etkili olabilmesi için hastalık belirtileri başladıktan sonraki ilk 48 saat içinde alınması gereklidir. Hamilelikte C kategorisine giren bu ilaçlar ancak anne adayı ciddi risk altındaysa kullanılmalıdır.

Grip ya da soğuk algınlığı sırasında destekleyici tedavi ve yapılması gerekenler şunlardır:

  • Her iki hastalık da virüslerin neden olduğu hastalıklardır. Antibiyotikler virüsler üzerinde etkili değildir bu nedenle ikincil bir bakteriyel enfeksiyon olmadığı sürece antibiyotik kullanılmamalıdır.
  • Tedaviden çok hastalığa yakalanmamak daha önemlidir. Bu nedenle salgın dönemlerinde kapalı yerlerde fazla uzun kalmamak ve elleri sık sık yıkamak koruyucu olabilir.
  • En iyi ve en etkili destek tedavisi istirahattir. Eğer mümkünse yatak istirahati yapılmalıdır.
  • Yatarken başınızı yukarıda tutmak (2 yada daha fazla sayıda yastık ile yatmak) geniz akıntısının vereceği rahatsızlığı azaltacaktır.
  • Bulunulan ortamın yeteri kadar sıcak olmasına ve iyi havalandırılmasına dikkat edilmelidir.
  • Havanın kuruması engellenmeli, nemli olması sağlanmalıdır.
  • Yeteri kadar sıvı alımı son derece önemlidir.
  • Hastalık dönemlerinde beslenmeye dikkat etmeli, iştahsızlık varsa enerji ihtiyacını gidermek için karbonhidrattan zengin diet uygulanmalıdır.
  • Boğaz ağrısını gidermek için pastil kullanılabilir.
  • Burun tıkanıklığı için tuzlu su ya da okyanus suyu vb. kullanılabilir.
  • Ağrı ve ateşi gidermek için parasetamol alınabilir.
  • Yakınmalar düzeldiğinde hemen normal aktiviteye dönülmemeli, tam bir iyileşme için bir süre daha dinlenmeye devam edilmelidir.

Aşağıdaki durumlarda mutlaka doktorunuza başvurmalısınız

  • Yüksek risk grubundaysanız
  • Ateşiniz 38.5 derecenin üzerine çıkarsa ve birkaç gün içinde düşmezse
  • Soluk alıp vermede güçlük olursa
  • Göğüs ağrısı ortaya çıkarsa
  • Şiddetli kulak ağısı, kulaktan akıntı ve kanama olursa
  • Döküntü ve kızarıklık ortaya çıkarsa
  • Ense sertliği ortaya çıkarsa
  • Birkaç gün içinde düzelemediğinizi ve ciddi derecede hasta olduğunuzu düşünüyorsanız

 

KAYNAKLAR

    • Munoz FM. A step ahead. Infant protection through maternal immunization. Pediatr Clin North Am – 01-Apr-2000; 47(2): 449-63
  • Munoz FM. Vaccines in pregnancy. Infect Dis Clin North Am – 01-Mar-2001; 15(1): 253-71
  • Prevention and Control of Influenza – Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices: MMWR: April 12, 2002 / 51(RR03);1-31
  • The American College of Obstetricians and Gynecologists Committee Opinion No. 246, December 2000
  • http://www.cdc.gov/ncidod/diseases/flu/fluvac.htm

 

Gebelikte karşılaşılabilecek enfeksiyonlar nelerdir?

Haberin Devamı

ÖKSÜRMEK VE HAPŞIRMAK BEBEĞE ZARAR VERİR Mİ?

Anne adayları öksürük ve hapşırmanın bebeklerine zarar vereceği endişesini taşırlar, ancak çok aşırı, adeta boğulurmuşcasına olan öksürük nöbetleri hariç, öksürme ve hapşırma bebeğin düşme veya erken doğum riskini artıran bir durum değildir.

Genel olarak söylemek gerekirse, zamanında müdahale edildiğinde (özellikle ateş yükselmesi durumunda zamanında müdahale önemlidir, ateş yükselmesi 38 derece üzerinde seyreden ateş olarak değerlendirilmelidir) ve bebeğe zararı olmayan antibiyotik ve diğer ilaçlar gerekli durumlarda kullanıldıklarında sık görülen bu enfeksiyonların gebeliğin seyri üzerine olumsuz etki göstermesi beklenen bir durum değildir.

NEZLE (RİNİT)

Burun iç yüzeyini tutan ve burun tıkanıklığı, hapşırma ve burun salgılarının artmasıyla seyreden nezle, özellikle mevsim dönümlerinde sık rastlanan bir enfeksiyon türüdür. Tek başına nezle, gebeliğin seyrini olumsuz yönde etkilemez (nezle olanlar sıklıkla "grip oldum" derler, halbuki nezle grip ile karşılaştırıldığında çok daha hafif seyreden bir enfeksiyondur). Nezle virüslere bağlı bir enfeksiyon olduğundan tedavisinde antibiyotik kullanımı gereksizdir.

Burun tıkanıklığını gidermek için kullanılan serum fizyolojik içerikli ilaçlar çoğu durumda yeterlidir ve enfeksiyon belirtileri üç dört gün içinde kendiliğinden kaybolur.

Nezle kulakla boğaz arasında yeralan kanalları tıkadığında kulak tıkanması ve buna bağlı işitmenin azalması, kulakta dolgunluk hissi gibi rahatszı edici belirtilere, göz yaşı kanalının burun içine akmasını engellediğinde gözlerde yaşlanmaya ve gözlerin kızarmasına neden olabilir. Böyle durumlarda belirtileri gidermek için daha farklı ilaçlar kullanılması gerekebilir.

SİNÜZİT

Yüz kemiklerinin içinde yeralan bazı boşluklara sinüs adı verilir ve burun içiyle bağlantıda olan bu boşlukların tıkanmasıyla oluşan sinüzit durumunda baş ağrısı, burun tıkanıklığı, burundan pü gelmesi,geniz arkasına akıntı, yüzde dolgunluk hissi ve ileri durumlarda ateş ve halsizlik gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Kulak Burun Boğaz muayenesinde veya gebeliği takipeden doktorun muayenesinde kolaylıkla tanısı konan bu enfeksiyon bakterilerle oluştuğundan tedavisinde çoğu durumda antibiyotik kullanmak gerekir.

ORTA KULAK ENFEKSİYONLARI

Erişkinlerde nispeten ender görülmesine karşın gebelik seyrince orta kulak enfeksiyonlarına rastlanabilir.
Genellikle basit bir üst solunum yolu enfeksiyonunun ilerlemesi ve orta kulak boşluğu ile boğaz boşluğu arasında yeralan tüplerin tıkanmasıyla ortaya çıkan bu enfeksiyonda, orta kulak içinde biriken pü, kulak ağrısı, baş ağrısı, duyma güçlüğü ve ateş gibi belirtilere neden olur. Tedavisinde antibiyotik yanında tüplerin açılması için ek bazı ilaçlar kullanılması gerekir.

FARENJİT

Boğaz enfeksiyonu olarak da bilinen bu durumda şiddetli boğaz ağrısı, yutma güçlüğü ve bazen diğer bölgelerin enfeksiyonlarına ait bulgular gözlenir. Tedavide antiseptik etkili gargara ve antibiyotik kullanmak gerekebilir.

BADEMCİK İLTİHABI (TONSİLLİT)

Erişkinlik döneminde nispeten ender görülmesine karşın, anne adaylarında zaman zaman ateşle seyreden bademcik enfeksiyonlarına rastlanabilmektedir. Tüm üst solunum yolu enfeksiyonları arasında en sık ateş yapan, en şiddetli belirtilere neden olan bu enfeksiyon türünün tedavisinde bazı durumlarda enjeksiyon şeklinde antibiyotik kullanmak gerekebilir. Bademciklerde abse gelişmesi durumunda cerrahi müdahale de gerekebilir.

Ses telleri iltihabı (larenjit)

Gebelik döneminde ender görülen enfeksiyonlardan biridir. Ana iki belirtisi ses kısıklığı ve boğaz ağrısıdır. Mutlak Kulak Burun Boğaz muayenesi gerektiren bu durumun tedavisinde antibiyotik ve diğer bazı ilaçları kullanmak ve ses istirahati uygulamak gerekir.

BRONŞİT

Balgam, göğüste dolgunluk ve batma hissi, öksürük ve öksürükle beraber ağrı ve bazen ateşle seyreden bu enfeksiyon türünde de öncelikle akciğerlerde enfeksiyon olmadığından emin olunduktan sonra antibiyotik ve buğu uygulaması gibi tedaviler gerekebilir. Sigara içilen ortamlardan uzak durulması son derece önemlidir.

ZATÜRRE

Alt solunum yollarını, yani direkt olarak akciğerleri tutan bu enfeksiyon özellikle ağır üst solunum yolu enfeksiyonları seyrinde ve grip salgınlarında ortaya çıkabilir.

Zatürre belirtileri öksürük, balgam, nefes darlığı, ateş ve göğüs ağrısı şeklinde olabileceği gibi bu belirtilerden yalnızca birisinin varlığında bile yapılan değerlendirmede zatürree tanısı konabilir.

Üst solunum yolu enfeksiyonlarının değerlendirilmesinde zatürree şüphesi olan durumlarda tanıyı doğrulamak ve tedaviye yön vermek için akciğer grafisi çekilmesi gerekebilir. Bu durumlarda çoğu zaman kar /zarar oranı film çekilmesi yönündedir ve doktorun bu önerisi kabul edilmelidir.

Zatürre tanısı konduktan sonra bazı durumlarda antibiyotik tedavisinin hastaneye yatırılarak verilmesi gerekebilir.

#Hamilelikte Viral Enfeksiyon#Hamilelikte Zatürre#Hamilelikte Grip

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

HAMİLELİKTE ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARINA DİKKAT

Değişken hava şartları ve kış mevsiminin gelmesiyle birlikte üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma oranında ciddi bir artış görülüyor. Özellikle kış ayları, anne adayları ve doğmamış bebekler için her türlü riskten korunmaları ve sağlıklı bir hamilelik dönemi açısından oldukça önem taşıyor. Hamilelik gibi bağışıklık sisteminin korunmasının önemli olduğu bu dönemde, anne adaylarının daha dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Hamilelikte meydana gelen her türlü enfeksiyonda, enfeksiyonun yerine göre yaklaşımlar değişkenlik gösterir. Bu durumda önem verilmesi gereken konu, enfeksiyona zamanında müdahale edilmesi ve ilerlemesinin önüne geçilmesidir. Hamilelik döneminde bağışıklık sistemi oldukça hassas ve önemlidir. Yaşanan üst solunum yolu enfeksiyonları, bağışıklık sistemini zayıflatarak, dolaşım ve solunum yolunda normalde yaşanan sıkıntıların daha fazla hissedilmesine sebep olur. Bu nedenle hamilelerin kış aylarında çok yönlü önlem alması gerekir. Beslenme düzeni, hijyen koşulları, giyim, ilaç kullanımı ve egzersiz gibi konularda da titiz davranılması önemlidir.

 

Grip ve soğuk algınlığı birbirinden farklılık gösterir

Grip ve soğuk algınlığı virüslerin neden olduğu hastalıklardır. İki hastalık da sanılanın aksine farklılıklar gösterir. Soğuk algınlığında yüksek ateş görülmezken, gripte çok yüksek ateş ve araya giren ikincil bakteriyel enfeksiyonlar gözlemlenebilir. Soğuk algınlığında görülen belirtiler; burun akıntısı, hapşırma, boğazda yanma hissi ve öksürüktür. Gripte ise; genelde 39 derece ve üzeri ateş, baş, kas-eklem ağrısı, bitkinlik ve orta şiddette öksürük yaşanır.Hamilelerde görülen yüksek ateş 39 derece ve üstü olmalıdır. 38 derece ateşte, ateş düşürücüler kullanılır. Alın, koltukaltı, diz kapağı arkasına soğuk kompresi uygulanmalıdır. Ilık duş alınmalı, ince giysiler giyilmelidir. Anne adayında ateş şikayeti devam ediyorsa, mutlaka doktora başvurulmalıdır.

 

Hamileliğin ilk aylarında yüksek ateş tehlikelidir

Hamileliğin ilk üç ayında yüksek ateş tehlikelidir ve bebeğe zarar verebilir. Bu sebeple yüksek ateşe izin verilmemelidir. Doktor muayenesine kadar, hamilenin vücut ısısını ve bebek üzerinde oluşturacağı olumsuz etkiyi azaltmak için, annenin ateşi mutlaka düşürülmelidir. Doktora gidene kadar parasetamol ilaçlar alınabilir. Bu tür ilaçların hamilelik üzerinde kötü bir etkisi yoktur.

 

Enfeksiyonlar, fiziksel ve psikolojik olarak anneyi zorlar

Özellikle sonbahar ve kış ayları bu enfeksiyonların en çok görüldüğü zamanlardır. Gebelikte yaşanan enfeksiyonların hem anne adayına hem de bebeğe bazı olumsuz etkileri söz konusudur. Bu durum anne adaylarını hem fiziksel hem de psikolojik olarak zorlar. Hamilelik, tek başına gribe yakalanmak için bir neden değildir. Ancak hamile bir kadındaki enfeksiyonda komplikasyon görülme oranı daha da artar.

 

Hamilelik, bağışıklık sisteminde bir bozulma yaratmaz

Gebelikte bağışıklık sistemi ilişkisi oldukça karmaşıktır. Bağışıklık sisteminin, gebelikte genellikle baskılandığına inanılmaktadır. Ancak enfeksiyondan korunma hücreleri dediğimiz savunma hücrelerinin seviyeleri değişir. Aslında bu durum bebeğin anne karnında tutunması ve gebeliğin devamı için gereklidir. Gebelerin enfeksiyon hastalıklarına sık yakalanmadıkları görüşü hakimdir. Yinede birçok farklı görüş, bağışıklık sisteminin zayıfladığını ve daha sık enfeksiyon geçirildiğini ifade eder.Bunun yanı sıra son yıllarda yapılan çalışmalar ise, gebelerde bağışıklık sisteminde bir bozulma olmadığını ve gebelerin bir çok enfeksiyon hastalığına yeterli yanıt gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu açıdan bakıldığında ise farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Gebelikte bağışıklık sisteminin zayıfladığına dair ortak bir görüş hâkim değildir.

 

Kapalı mekanlar risk yaratıyor

Kış aylarında hamile kadınların dikkat etmesi gereken önemli konulardan biri de sağlıklı havalandırma şartlarıdır. Kışmevsiminin gelmesiyle birlikte hamilelerin soğuk havadan korunmak için kalabalık ve kapalı ortamları tercih ettikleri gözlemlenir. İyi havalandırılmayan ortamlar, bulaşıcı hastalıkların daha kolay yayılmasına sebep olur. Bu tarz kapalı mekanlar hamileler için büyük riskler içerir. Bulaşıcı hastalıkların ve alerjilerin çoğalmasına neden olan bu koşullar, değişen hava şartlarıyla birlikte birçok hastalığa sebep olmaktadır. Bu nedenle anne adaylarının vakit geçirdikleri mekânları özellikle de evlerini sıklıkla havalandırmaları önerilir. Ayrıca mümkün olduğu kadar hastalığı olan kişilerle yakın temasta bulunulmamalıdır. Eller devamlı temiz tutulmalı ve sık yık yıkanmalıdır. C vitamini ağırlıklı beslenilmeli, bol sıvı tüketilmelidir.

 

Polyester, naylon ve sentetik giysiler giymek zararlı

Kış aylarında tek parça kalın kıyafetler giyilmemeli, rahatsızlık vermeyen yünlü, pamuklu, yumuşak ve havalanabilir giysiler tercih edilmeli ve aşırı terlemekten de kaçınılmalıdır. Anne adaylarının soğuk havalarda ısınmak için giydiği polyester, naylon ve sentetik giysiler de oldukça zararlıdır.  Bu tip giysilerin hava geçirme özelliği olmadığından terlemeye ve buna bağlı mantar enfeksiyonlarına neden olur, bu sebeple kesinlikle tercih edilmemelidir. Kıyafetlerde koyu ve siyah renkler yerine canlı renkleri tercih etmek, hamile güzelliğini sergilemeye olanak verdiği gibi; stresten ve karamsarlıktan uzaklaşılmasına da yardımcı olarak, anneye enerji verir. Kış aylarında güneşten daha az yararlanıldığı için, her gün açık havada yapılacak yarım saatlik yürüyüş, gereken D vitamini için yeterlidir. Bu gezintilerde hava alan giysiler tercih edilmelidir.

 

Sağlıklı bir uyku için oda hijyeni önemli

Sağlıklı bir uyku için yatak odalarının hijyeni de çok önemlidir. Burun tıkanıklıkları ve öksürüklerin önüne geçebilmek için evlerin sık sık süpürülmesi, yastık ve yorganların hijyenik koşullarda olması, sıklıkla değiştirilmesi ve ortamın tozlardan arındırılması gerekir. Evcil hayvanlar ise yatak odalarından uzak tutulmalıdır. Mümkünse yatak odalarında halı kullanılmamalıdır. Evlerde soba ve kaloriferlerin kuruttuğu havayı kaynayan bir çaydanlık ile nemlendirmek de faydalıdır. Nefes almakta zorlanılırsa 2-3 gün kadar burun spreyi kullanılabilir. Ayrıca deniz suyu spreyleri de tercih edilebilir. Burnu nemlendirmek için ortamın nemli tutulması gereklidir.

 

Ihlamur, zencefil ve tarçınlı çay rahatlatıyor

Üst solunum yolları enfeksiyonları genellikle viral denilen hastalık grubundadır. Bu durumda yaşanan şikayetler için rahatlatıcı ilaçlar kullanılır. Ateş düşürücü ve burun açıcı spreyler gibi şikayet giderici ilaçlar da kullanılabilir. Hamilelerde grip ve soğuk algınlığı ağır hastalığa sebep olabilir. Antiviral ilaç alımı, ciddi sonuçların önlenmesine yardımcı olabilir. Anne adayının antiviral ilaç almasının, kendisi ve bebek için zararı olduğunu düşündüren hiçbir çalışma yoktur.Eğer bakteriyel bir enfeksiyon durumu var ise antibiyotik kullanımı gerekmektedir. Ihlamur, zencefil, tarçınlı çay, C vitamini özellikle taze sıkılmış portakal suyunun rahatlatıcı etkisi olduğundan, tedavi uygulaması için bu içeceklerin de tüketilmesi önerilir.

 


nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir