ş harfi ile deyim / S Harfi İle Başlayan Atasözleri ve Anlamları - Milliyet Çocuk

Ş Harfi Ile Deyim

ş harfi ile deyim

 Ş Harfi İle İlgili Deyimler ve Anlamları

Şaşa çakıl demektense kör de de kurtul: Dolambaçlı yollara baş vuracağına, doğrudan gerçeği söylesen daha iyi olur.

Şakaya vurmak: Ciddi bir şeyi şaka gibi kabul etmek.

Şart olsun: Nikâhım üzerine yemin olsun ki.

Şanından olmak: Ona yakışır şeylerden olmak.

Şafak atmak: Birden, önemli bir durumla karşı karşıya olduğunu kabul etmek.

Şaka götürmemek: Durumun oldukça ciddi olması.

Şafak sökmek: Gece karanlığının aydınlığa dönüşmeye başlamak.

Şapır şupur: Dudaklarını şapırdatmak.

Şaha kalkmak: Atın azgınlaşarak arka ayaklarının üzerine kalkması.

Şaşıydı, arı da soktu kör oldu: Zaten sakattı, üzerine yeni bir sakatlık gelince tamamen işe yaramaz hale geldi.

Şahken şahbaz oldu. Zaten çirkin olan biri, birtakım etkenler sonucu daha da çirkin hale gelmesi.

Şapa oturmak: İçinden çıkılması güç bir duruma düşmek.

Şeytan görsün yüzünü: Onun yüzünü görmek istemiyorum.

Şeytan diyor ki:  İçimden bir ses kötülük yapmamı istiyor.

Şeytanın art ayağı: Çok kurnaz ve afacan.

Şifayı bulmak: Hastalanmak bir diğer anlamı da  hastalığı atlatmak.

Şeytana uymak: Kötü bir iş yapmak.

Şimşekleri üstüne çekmek: Herkesin öfkelenmesine neden olacak iş yapmak.

Şöhret sahibi: Ünlü olan kişi.

Şeytan bile elini çekmiş: Çok yaşlı olduğu için, kötülük yapacak durumu yoktur.

Şeytana uymak: Kötü bir iş yapmak.

Şeşi beş görmek: Yanlış görmek.



Şişe çekmek: Akciğerdeki kan yükünü azaltmak için şişenin içini alevle havasızlaştırarak sırta yapıştırmak.

Şeytana külahı ters giydirmek: Pabucu ters giydirmek.

Şeytan tüyü bulunmak: Kusurlu bir olmasına rağmen sevimli olduğu için kızılamamak.

Şeyhin kerameti kendinden menkul: Büyük başarıları olduğunu kendisi söylüyor.

Şimşekleri üstüne çekmek: Herkesin öfkelenmesine neden olacak bir iş yapmak.

Şimdi yaya kaldın tatar ağası: Artık bu işten kendini kaçıramazsın, kurtaramazsın.

Şeytan dürtmek: Durup dururken kötü bir şey yapmak.

Şöyle ki: Açıklayayım.

Şöyle dursun: Daha üstününü yapmayı bir kenara bırakalım.

Şunun şurası: Küçümseme anlatan bir söz.

Şunun şurasında: Geleceğe ulaşmaya az bir zaman kalması.

Şunu şunu bilmem: İtiraz kabul etmem.

Şundan bundan konuşmak: Havadan sudan konuşmak

Bunu E-postayla GönderBlogThis!Twitter'da PaylaşFacebook'ta Paylaş

Saat bu saat: Ele geçen fırsatı değerlendirmenin tam zamanı.

Saati saatine uymamak: Tutum ve davranışları bir öyle bir böyle olmak. Kararlı bir duruş sergilememek.

Sabaha çıkamamak: Sabah vakti olmadan erkenden ölmek.

Sabahı etmek: Sabaha kadar uyumamak, sabahlamak.

Sabahın köründe: Sabahın en erken vaktinde.

Sabır taşı: Büyük sıkıntılara, felaketlere sabreden kimse.

Sabrı taşmak: Bir şeye tahammül gücünü yitirip dayanamaz olmak, sabredememek.

Saç ağartmak: Bir işte çok uzun bir zaman emek vermiş olmak.

Saç saça baş başa: Kadınların kıyasıya kavgaya tutuşmaları.

Saç sakal birbirlerine kırışmak:  Üstü başı oldukça perişan bir durumda olmak, çok uzun bir zaman saç, sakal tıraşı olmamış olmak.

Saçına ak düşmek: Saçı ağarmaya, yaşlanmaya başlamak.

Saçına başına bakmadan: İlerlemiş yaşına yakışmayan davranışlarda bulunan kimse.

Saçını başını yolmak: Çok üzülmek neredeyse kahrolmak.

Saçını süpürge etmek: Büyük bir fedakârlıkla çalışmak.

Saçma sapan konuşmak: Anlamsız, gereksiz konuşmak.

Safra bastırmak: Açlığını bir nebze yatıştırmak için çok az miktarda yemek yemek.

Sağ gösterip sol vurmak: Yanıltmak, tersini yapmak.

Sağ gözünü sol gözünden sakınmak: Bir şeyin üzerine fazlaca titremek, çokça kıskanmak.

Sağa sola bakmamak: Ortalığı kollamak, çevresi ile ilgisiz olmak.

Sağı solu belli olmamak: Nerede ne söyleyeceği veya ne yapacağı belli olmamak.

Sağır sultan bile duydu: Bir şeyin herkesçe duyulmuş olması, o şeyi işitmeyen kimsenin kalmamış olması anlamında kullanılır.

Sağlam ayakkabı değil: Güvenilir olmayan kişi.

Sağlam kazığa bağlamak: Bir konuda gerekli tüm önlemleri almak.

Sağlık olsun: Bir zarara uğrama, kişinin önemli bir varlığını yitirmesi esnasında kullanılan bir sözdür.

Sağmal inek: Kendisinden sürekli olarak çıkar sağlanan kimse.

Sakalı ele vermek: Birinin boyunduruğuna, himayesine girmek, onun sözünden çıkmamak.

Sakız gibi yapışmak: Birinin peşini bırakmamak, ondan ayrılmamak, ona her istediğini yaptırmaya çalışmak.

Salık vermek: Bir kişinin veya bir şeyin uygun olduğunu tavsiye etmek.

Salkım saçak: Düzensiz bir şekilde, dağınık bir halde.

Sallantıda kalmak: Bir şeyi tam bir çözüme kavuşturamamak, öylece kalmak.

Saltanat sürmek: Bir yerin yönetimini elinde tutmak, bolluk, bereket içinde yaşamak.

Saman altından su yürütmek: Bir şeyi hiç kimseye belli ettirmeden, gizlice yapmak.

Saman gibi: Yavan, tatsız olan.

Sapı silik: Kişiliği oluşmamış, serseri, başı boş kimse.

Sarakaya almak: 
Alay etmek.

Sarı çizmeli Mehmet Ağa: Kim olduğu ve nereden geldiği bilinmeyen kimse.

Sarmaş dolaş olmak: Biriyle sarılıp kucaklaşmak.

Sarpa sarmak: Bir şeyin içinden çıkılmaz bir hal alması.

Satıp savmak: Kişinin malını mülkünü çok ucuz bir fiyata satması.

Sayıp dökmek: Ne varsa hepsini teker teker söylemek.

Sebil etmek: Bol bol verip dağıtmak.

Sedyelik olmak: Ayakta duramayacak bir duruma gelmek

Seferber olmak: Eldeki bütün imkânlarla bir işe girişmek.

Selâm verip borçlu çıkmak: Birine gösterilen küçük bir ilgi karşılığında kişinin kendisinden büyük bir isteğinin olması.

Selamı sabahı kesmek: Ahbaplığı kesmek, biriyle daha az samimi olmak.

Sen sağ ben selâmet: İş tamamen sonuçlandı, bundan böyle yapılacak bir şey yok anlamında.

Senet vermek: Güvence vermek, bir şeyi garanti etmek, işi şansa bırakmamak.

Senli benli olmak: İçli dışlı olmak, samimi olmak.

Sepet havası çalmak: Bir kimseyi işten çıkarmak, ona yol göstermek, onu yanından uzaklaştırmak.

Ser verip sır vermemek: 
Ağzı sıkı, sır saklayabilen kimse. Çok zorlansa dahi kimseye sırrını söylemeyen.

Sere serpe: Rahatça, serbestçe bir çekinme gereksinimi duymadan.

Sermayeyi kediye yüklemek: Bir işte bütün parasını yitirmek, batmak. 

Ses çıkarmamak: Karşı çıkmamak, itiraz etmemek bir şekilde kabullenmek.

Ses seda çıkmamak: Herhangi bir ses çıkmamak. Bir şeyin olduğu gibi kalması.

Ses vermemek: Bir çağrıya cevap vermemek, sessiz kalmak.

Sesi soluğu çıkmamak: Hiçbir şey söylememek.

Sesini kesmek: Bir kimseyi söz söyleyemez bir pozisyonda bırakmak, onu konuşturmamak.

Seyirci kalmak: Bir şeye karışmamak, o şeyi sadece izlemekle yetinmek.

Sıcağı sıcağına: Fazla zaman geçmeden, hemen.

Sıcak kanlı: Cana yakın, sempatik, samimi, sevimli kimse.

Sıcak yüz göstermek: Samimi davranmak, yakınlık göstermek.

Sıçana dönmek: Çok ıslanmak.

Sıdkı sıyrılmak: Birinden tiksinmek, soğumak.

Sıfıra sıfır, elde var sıfır: Yapılan bütün çalışmaların, verilen bütün emeklerin sonuçsuz kalması, hiçbir şeyin elde edilememesi.

Sıfırdan başlamak: İşe sadece kendi olanaklarına güvenerek hiçbir varlık, sermaye olmadan başlamak.

Sıfırı tüketmek: Bütün varlığını tüketmek, elinde avucunda bir şey kalmamak.

Sıkboğaz etmek: Hazırlık yapmasına fırsat vermeden birini çokça sıkıştırmak.

Sıkı durmak: 
Dayanıklı, metanetli, güçlü bir duruş sergilemek.

Sıkı fıkı: Birbirine bağlı ve teklifsiz. 

Sıkı tutmak: Üzerinde durmak, önem vermek.

Sıkıntı basmak: Kişinin kendini bir boşlukta görmesi, ruhunun daralması, can sıkıntısı duyması.

Sıkıntı çekmek: Zor bir durumda kalmak ya da yoksul bir hayat yaşamak.

Sıkıntıya gelememek: Zor işlerde, anlarda çabuk pes etmek.

Sır küpü: Birçok sırları bildiği halde hiçbirini açığa vurmayan kimse.

Sır olmak: Aklın ve mantığın alamayacağı bir şekilde ortadan kaybolmak.

Sırım gibi: Dayanaklı, güçlü kimse.

Sırra kadem basmak: Ortalıktan yok oluvermek. Nerede olduğu bilinmemek.

Sırt sırta vermek: Bir konuda işbirliği yapmak.

Sırtı kaşınmak: Sözleri ve davranışlarıyla dayak yemeyi hak etmek.

Sırtı yere gelmemek: Yenilmemek.

Sırtından geçinmek: Sürekli olarak birinin parasıyla hayatını sürdüren, asalak kimse.

Sırtını dayamak: Güçlü bir kimseye arkasını dayamak.

Sırtını yere getirmek: Kazanmak, bir üstünlük elde etmek, rakibi yenmek.

Sıygaya çekmek: Yapılan her şeyin hesabını sormak.

Sil baştan: 
Bir işi en baştan yeniden yapmak.

Silip süpürmek: Ortada ne varsa hepsini alıp götürmek, onları yok etmek.

Sinek avlamak: İşsiz, güçsüz, boş boş oturan.

Sinekten yağ çıkarmak: Olmayacak şeylerden yararlanmaya bakmak.

Sineye çekmek: Bir şeyi istemeye istemeye kabullenmek.

Sinirleri alt üst olmak: Çok aşırı bir şekilde sinirlenmiş olmak. Sinirinden ne yapacağını şaşırmak.

Sinirleri boşanmak: Kişinin kendini tutamayarak gülmesi, ağlaması ya da bağırması.

Sinirleri gergin olmak: Çok sinirli bir durumda olmak.

Sinirleri gevşemek: Sakinleşmek.

Sinirleri yatışmak: Sakinleşmek, öfke ve kızgınlığı geçmek.

Sinirlerini bozmak: Öfkelendirmek, kızdırmak.

Sipsivri kalmak: Tek başına, yalnız ve çaresiz bir şekilde kalmak.

Soğuk almak: Üşüttüğü için hastalık geçirmek, hasta olmak.

Soğuk duş etkisi yapmak: Bir anda verilen bir haberin kişide olumsuz bir etki oluşturması.

Soğuk kanlı: Çabuk telaşlanmayan, kızmayan, heyecana kapılmayan kimse.

Soğuk nevale: İnsanların içine pek karışmayan, sevimsiz kimse.

Sokağa düşmek: Kötü bir yola düşmek.

Sokak süpürgesi: Evinde hiç oturmayan sürekli gezen sürtük kadın.

Sol tarafından kalkmak: İşleri ters gitmek.

Solda sıfır: Değersiz ve önemsiz anlamında.

Soluğu kesilmek: 
Gücü, kuvveti tükenmek, nefes alamaz olmak.

Soluk aldırmamak: Durmadan dinlenmeden birini çalıştırmak, kişiye hiç dinlenme imkanı vermemek..

Soluk soluğa: Çok zor nefes alarak. Heyecanlı ve aceleci.

Son kozunu oynamak: Elindeki son olanağını da, nesi varsa kullanmak. Bütün imkanları harekete geçirmek.

Son nefesini vermek: Ölmek.

Sonradan görme: Çok uzun bir süre yoksul, fakir bir hayat yaşayarak sonradan zenginleşen ve bununla aşırı övünen ve kibirlenen kişi.

Sorguya çekmek: Birini bir soruşturmaya uğratmak.

Soyup soğana çevirmek: Bir kimsenin ya da bir yerin bütün her şeyini almak. 

Sökün etmek: Bir şeyin çıkagelmesi ve birbiri ardında görünmesi

Söz açmak: Bir konu hakkında söz söylemeye başlamak, konuşmak.

Söz almak: 1. Toplantı başkanından izin alarak konuşmaya başlamak. 2. Birinden bir şey için olur almak.

Söz altında kalmamak: Kişinin kendini üzen, inciten sözler karşısında aynı dozda cevap vermesi.

Söz ayağa düşmek: Bir konu hakkında yetkisiz ve sorumsuz kimselerin konuşmaları, fikir ileri sürmeleri, düşüncelerini bildirmeleri.

Söz bir Allah bir: Verdiğim sözü muhakkak yerine getireceğim anlamında.

Söz birliği etmek: Bir olay veya durum karşısında aynı şeyleri söylemek, birlikte hareket etmek.

Söz çıkmak: Bir kimse hakkında bir dedikodunun ortaya atılması.

Söz dinlemek: Uyarılara uygun davranmak.

Söz geçirememek: 
Birine bir şeyi yaptırabilecek güçte olmamak.

Söz geçirmek: Birine her dediğini yaptırabilmek.

Söz kesmek: İki kişinin evlenmek amacıyla anlaşıp kesin olarak karar vermeleri.

Söz meclisten dışarı: Söyleyeceklerimde rencide, onur kırıcı bir şey olsa da bunları kimse üstüne almasın. Söyleyeceklerimin kimseyle bir ilgisi yoktur.

Söz sahibi olmak: Bir konuda konuşmaya, fikir yürütmeye yetkisi bulunmak.

Sözde kalmak: Bir işi yapmayı kararlaştıranın bir türlü bu işi yapmaması.

Sözü bağlamak: Konuşulanları bir sonuca vardırıp sonuçlandırmak.

Sözü çiğnemek: Söylemek istediklerini açık ve net bir şekilde ortaya koyamamak, söyleyememek.

Sözü kesmek: Birinin konuşmasına engel olmak.

Sözünde durmak: 
Verdiği sözü tutup sözün gereğini yapmak.

Sözünden çıkmamak: Birilerinin her söylediğini harfiyen yapmak, nasihatlerine kulak vermek.

Sözüne gelmek: Başta karşı olduğu, benimsemediği bir kişinin fikrini kabul etmek.

Sözünü balla kestim: Sözünüzü kesmek zorunda kaldım dolayısıyla hepinizden özür diliyorum.

Sözünü esirgememek: Söylenmesi gereken yerlerde kimsenin etkisi altında kalmadan, kimseden korkmadan sözünü söylemek.

Sözünü geri almak: Söylediklerinin yanlış olduğunu kabul ederek onları söylenmemiş kabul etmek.

Sözünü yabana atmamak: Bir kimsenin söylediklerine önem vermek.

Sözünün eri olmak: Her şart ve ortamda verdiği sözden caymayan kimse.

Su dökünmek: Banyo yapmak, yıkanmak.

Su gibi akmak: Zamanın çok hızlı bir şekilde geçmesi.

Su gibi bilmek: Çok temiz, aziz, yanlışı olmayan birisi olarak bilmek.

Su gibi ezberlemek: Hiçbir yerde eksik bir şey bırakmadan bir şeyi tam tıkır ezberlemek.

Su götürmez: Kesin ve net olarak belli olmak, başka bir yoruma kapalı olmak.

Su götürür olmak: Farklı yorumlara elverişli olmak.

Su içinde kalmak: Çok aşırı terleyip sırılsıklam olmak.

Su katılmamış: Hile katmamış, saf, katıksız, özelliğini tamamen koruyan.

Su yüzü görmemiş: Kirli, çok uzun bir süre yıkanmamış kimse.

Su yüzüne çıkmak: Bilinir bir duruma gelmek.

Sucuk gibi ıslanmak: Elbise ve vücudunun ıslanmamış hiçbir tarafının kalmaması, her tarafın yaş olması.

Sudan cevap: Baştan savma cevap, özensizce ve tutarsız olan cevap.

Sudan çıkmış balığa dönmek: Çok şaşırmak, ne yapacağını bilemez duruma gelmek.

Sudan ucuz: Çok ucuz, bedava.

Sululuk etmek: Ciddi davranmamak, cıvık olmak.

Surat asmak: Bir olumsuzluğu belirtmek için kaşlarını çatarak yüzüne bu anlamı yansıtmak, küskün, dargın bir yüz ifadesine sahip olmak.

Surat bir karış: Üzüntülü, kızgın, somurtkan, oldukça öfkeli bir yüz ifadesine sahip olmak.

Suratını ekşitmek: Memnuniyetsizliğini yüz ifadesiyle belli etmek.

Sus payı: Birine bir şeyi söylememesi için bir nevi rüşvet sunmak.

Suspus olmak: Bir tehdit karşısında sesini çıkaramamak.

Sustaya kalkmak: Köpeğin arka ayakları üzerine kalkması.

Suya götürüp susuz getirmek: 
Kurnazlık ve hile yapmakta usta olan kimse.

Suya sabuna dokunmamak: Ortalığı kollayıp kimsenin gücenmesine meydan vermemek.

Suyu bulandırmak: 
Yolunda giden olumlu seyreden bir işi art niyetle olumsuza döndürmeye, iş ve işlemleri karıştırmaya çalışmak.

Suyu ısınmak: Birinin çeşitli sebeplerden görevinden uzaklaştırılması.

Suyu kaynamak: Görevden, işten uzaklaştırılma zamanı yakın olmak.

Suyu nereden geliyor: Bir işi devam ettirmek için harcanan paranın ana kaynağı anlamında kullanılır.

Suyun başı: Bir işte en asli unsur, ana kaynak, en yüksek mevkideki kişi.

Suyunun suyu: Hiçbir ilgi ve alakası olmayan çok uzakta bulunan şey.

Süklüm püklüm: Utanıp sıkılarak. 

Sünger çekmek: Bir olumsuzluğu kapatmak, onu hiç yaşanmamış kabul etmek.

Süngüsü düşük: Neşe ve canlılığını yitirmiş, etkinlik alanı kalmamış anlamında.

Sürçülisan etmek: Sözcüğü yanlış söylemek.

Sürüncemede bırakmak: Bir işi çeşitli sebeplerden dolayı sonuçlandıramamak.

Süt dökmüş kedi gibi: Telaş ve korku dolu olmak.

Süt kuzusu: 1. Çok küçük bebek yavru, korunmaya muhtaç çok küçük çocuk. 2. Oldukça nazlı, el üstünde büyütülmüş hiçbir zorluk görmemiş kimse.

Sütü bozuk: Soyu, sopu kötü olan bir sülaleden gelen ve ahlaksızlıkta sınır tanımayan kötü kimse.

Sütliman olmak: Ortalığın sessiz, sakin bir duruma gelmesi.

Şad olmak: Çok mutlu olmak, sevinmek.

Şafak atmak: Aklı başına gelerek korkmaya başlamak.

Şafak sökmek: Karanlığın yerinin aydınlığın almaya başlaması.

Şaha kalkmak: Haksızlıklara karşı yiğitçe başkaldırmak.

Şahken şahbaz olmak: Herhangi bir sebepten çirkinliği artan kimseler için söylenir.

Şaka gibi gelmek: Bir şeye bir türlü inanmak istememek.

Şaka götürmemek: Bir şeyin şakaya gelmeyecek kadar önemli olduğu, işin oldukça önemsenmesi gerektiğini belirtmek için kullanılır.

Şaka kaldırmak: Birine yapılan şakalara katlanabilme, bunları özümseyebilme, bunlara dayanma gücü.

Şakası yok: İş oldukça ciddi ve tehlikeli bir boyuttadır, dikkatli olmak gerekir anlamında kullanılır.

Şakaya getirmek: Önemli, ciddi bir meseleyi dile getirirken üslubu yumuşatmak, onu şaka yaparak geçiştirmek. Sözü doğrudan değil dolaylı söylemeye çalışmak.

Şakaya vurmak: Oldukça önemli ve ciddi olan bir sözü şaka yoluyla geçiştirmek.

Şamar oğlanı: Her fırsatta azarlanan kimse.

Şamata koparmak: Gürültü, patırtı, kargaşa ortamı oluşturmak.

Şansı yaver gitmek: Şanslı olmak.

Şansına küsmek: İşleri iyi gitmediğinden şikayet etmek, karamsar olmak.

Şapa oturmak: Umduğunu bulamayıp eli boş kalarak şaşkın bir hale düşmek.

Şapka çıkarmak: Bir şeyin üstünlüğünü kabul edip ona saygı duymak.

Şeddeli eşek: Çok yeteneksiz, kaba kimse.

Şeref vermek: Bir kişinin yaptıklarıyla bir yeri onurlandırması.

Şerefini korumak: Kişiliğine, onur ve haysiyetine sahip çıkmak, kendini düşürmemek.

Şeşi beş görmek: Bir şeyin görünüşüne bakarak aldanmak, yanlış bir yorumlamaya gitmek.

Şeyhin kerameti kendinden menkul: İşin kendisinin yaptığını gösteren hiçbir kanıt ve delil yok.

Şeytan dürtmek: Hiç yoktan, durup dururken uygun olmayan kötü bir davranışta bulunmak.

Şeytan görsün yüzünü: Biriyle asla bir daha görüşmek istememek, bir araya gelmek istememek.

Şeytan kulağına kurşun: Yolunda giden bir iş için "Allah nazardan saklasın, buna kötülük gelmesini önlesin" anlamında kullanılır.

Şeytana külahı ters giydirmek: Çok kurnaz, çok becerikli kimse.

Şeytana uymak: Doğru yoldan sapmak, dinimizin emir ve yasaklarının dışına çıkmak, harama bulaşmak, kötü şeyler yapmak.

Şeytanın art bacağı: Çok yaramaz, haylaz, kurnaz kimse, çocuk.

Şeytanın bacağını kırmak: Yapılamayan bir işi başlatmak girilemeyen bir yeri gidilir, gelinir hale getirmek. 

Şeytanın yattığı yeri bilmek: Açıkgöz, kurnaz olmak. Hemen hemen çevresindeki her şeyden haberdar olmak.

Şıp diye geçmek: Birdenbire, ansızın, çok hızlı bir şekilde geçmek.

Şifayı bulmak (kapmak): Hastalanmak.

Şimdiden tezi yok: Durmaksızın, vakit kaybetmeden, hemen.

Şimşekleri üzerine çekmek: Yaptıkları ve söyledikleriyle çevresinde olan kişileri kızdırmak, rahatsız etmek, onların saldırılarına hedef olmak.

Şirazesinden çıkmak: Çığırından çıkmak, tam olarak bozulmak, düzeni kaybolmak.

Şom ağızlı: Her olayı kötüye yorumlayan, sürekli olarak kötü bir şeylerin olacağını söyleyen, bu söylediklerinin gerçekleşmesinden korkulan kimse.

Şöyle bir: Özensizce, gelişigüzel, üzerinde fazla durmadan.

Şöyle böyle: 1. İyi ve kötü değil de orta derecede olan şey için kullanılır. 2. Aşağı yukarı, yaklaşık olarak hemen hemen.

Şunu bunu bilmemek: Mazeret kabul etmemek, bahane, itiraz istememek. Söylediğim mutlaka gerçekleşecek, emrediyorum anlamında.

Şunun şurası: Bir şeyi küçümsemek, hafifleştirmek ve zor olmadığını belirtmek için kullanılır.

Şüphe kurdu: Kişiyi sürekli olarak tedirgin eden, içini kemiren şüphe, kuşku, vesvese.

Ayrıca bakınız

Şeytana pabucu ters giydirmek deyiminin anlamı nedir
* Çok kurnaz, herkesi aldatabilecek beceriye sahip kimse.
* Çok kurnaz, hileci, aldatıcı kimse. Kurnazlığıyla ünlü kimseleri dahi yenebilecek kadar yeteneğe, kapasiteye sahip olmak.
Örnek: Fakat aynı zamanda, şeytana papucu ters giydirecek kadar açıkgöz ve kurnazdı.”

Şifayı kapmak deyiminin anlamı nedir
* Hasta olmak veya hastalığı artmak.
* İnsanların bazı zor ve meşakkatli durumlar ile karşılaşması sonucu uzun ve uğraştırıcı olaylar karşısında kalmasını anlatan bir deyimdir.
Örnek: Aksırık öksürük derken kızcağız şifayı kapmış.” (A. İlhan)
Örnek 2: Burnum akıyor, yine şifayı kapacağız desene.

Şaka kaldırmak deyiminin anlamı
* Yapılan bir şakayı kabullenebilmek, şakayı doğal görmek.
* Kendisine yapılan şakalara katlanmak, dayanmak.

Şaka kaldırmak ile ilgili cümle
&#;  “Bizim oralılar şakacıdırlar, şaka kaldırırlar.” (M. Ş. Esendal)
&#; Öyle sinirliyim ki şaka kaldıracak halim yok.

Şart koşmak deyiminin anlamı
* Bir şarta bağlamak, bir şart koşuluyla yapmak.
* Bir işin yapılmasını önceden bir şarta bağlamak, bir koşul öne sürmek.
Örnek: Para almadan, vermeyeceğini şart koş ona.
Örnek 2: Sarfiyat hususunda bir şart koşmuyorlar.” (R. H. Karay)

Şeref vermek deyiminin anlamı
* Yüksek mevkideki birisinin bir davete giderek o davetin değerini arttırması.
* Onurlandırmak, yapıp ettikleriyle övünç kaynağı olmak.
Örnek: Düğünümüze hoş geldiniz, Şeref Verdiniz.

Şeşi beş görmek deyiminin anlamı
* İyi görmemek, yanılmak.
* Yanlış görmek, görüşünde aldanmak.
Örnek:  “Asıl âşığın gözü şeşi beş görür, kulağı Mısır&#;daki sağır sultanın duyduğunu bile duymaz.” (R. H. Karay)
Örnek 2: Şeşi beş gördüm her hâlde.

Şeytan diyor ki deyiminin anlamı
* Yapılmaması gereken bir davranışı yapma isteği duyulduğunda ya da kötü bir düşünceyi anlatmada kullanılır.
* İçimden şu kötü işi yap, doğru yoldan ayrıl eğilimi geçip duruyor anlamında kullanılır.
* Yapılmaması gerekli bir davranışı yapmak isteği duyulduğunda söylenir.
Örnek: Şeytan diyor ki, bir daha onunla konuşma.
Örnek 2: Şeytan diyor ki git şunu bir güzel döv.
Örnek 3: Gül tenli, kor dudaklı, kömür sürmeli / Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kere öpmeli”. (Y. K. Beyatlı)

Şeytan dürtmek deyiminin anlamı
* Sebepsizce kötü bir davranışta bulunmak.
* Durup dururken bir kötü iş yapıvermek.
Örnek: Güzel güzel oynarken arkadaşına vurup kaçtı, şeytan dürttü her hâlde.
Örnek 2: Ama çocukluk işte, şeytan dürttü, ya herrü ya merrü diyerek birden yukarı baktım.” (H. Taner)

Şeytan görsün yüzünü deyiminin anlamı
* Sevilmeyen, görmek bile istenilmeyen kimse için söylenir.
* Onu hiç sevmiyorum, görmek ve bir arada bulunmak istemiyorum anlamında kullanılır.
Örnek: Abi Ahmet gelmiş? Şeytan görsün yüzünü, kovun gitsin.

Şafak atmak deyiminin anlamı
* Birden önemli bir durumla karşı karşı olduğunu anlamak, bu sebeple tedirgin olmak.
* Sinirlenmek, öfkelenmek, korkmak, şaşırmak.
Örnek: Onu yanımdan kovunca bende şafak attı.
Örnek 2: Kapıyı kapatınca bende şafak attı. (seafoodplus.info)

Şafak sökmek deyiminin anlamı
* Güneşin doğuşu ile beraber gökyüzünün kızıl bir ışıkla aydınlanması.
* Sabaha karşı, gece karanlığı aydınlığa dönüşmeye, ortalık aydınlanmaya başlamak.
Örnek: O gün şafak sökerken uyanmış, yola çıkmak üzere hazırlanmıştı.
Örnek 2: Şafak sökmeye başlayınca yola çıkmaya karar verdiler.
Örnek 3: Şafak sökerken evden çıkıyor, akşam karanlığında dönüyordu.” (R. Enis)

Şeytan kulağına kurşun deyiminin anlamı
* Nazar değmesin anlamında kullanılan bir söz.
* Halk ağzından; aksama olasılığı bulunan ama buna karşın düzenli bir biçimde yürüyen bir iş, bir durum için “nazar değmesin” anlamında söylenir.
* İyi bir durumdan, işten gidişten söz ederken &#;Aman nazar değmesin, Allah kötülerin şerrinden korusun, şeytandan uzak bulundursun.&#; anlamında kullanılır.
Örnek: Şeytan kulağına kurşun, hiçbirimiz hasta olmadık.

Şeytana uymak deyiminin anlamı
* Kötü bir istek ve arzuya kapılıp bir kabahat işlemek.
* Dinin emirleri dışına çıkmak, haram olan işlere bulaşmak, doğru yoldan ayrılmak.
* Doğru yoldan ayrılarak hoş olmayan, kötü bir iş yapmak.
Örnek: Şeytana uyup da tekrar kumara başlayacak diye korkuyorum.

Şaka götürmemek deyiminin anlamı
* Üzerinde şaka yapılmayacak kadar ciddi bir konuyu hafifsemeye gelmemek.
* Bir iş ya da durum dikkatsizliğe, önemsenmemeye gelmemek.
* Şakadan hoşlanmamak.
Örnek: Bu iş şaka götürmez beyler, dikkat edin!Örnek 2: Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez.” (H. R. Gürpınar)

Şaka maka derken deyiminin anlamı
* Ciddiye almıyor, ağırlığını duymuyor, gerektiği gibi önemsemiyorduk ama sonunda gerçekten önem vermemiz gerektiği ortaya çıktı anlamında kullanılır.
Örnek: Geçen gün, şaka maka derken az daha kavga ediyorduk bu yüzden.” (N. Hikmet)

Şakası yok deyiminin anlamı
* Bir kimsenin söylediklerinde ciddi olduğunu ifade etmek için kullanılır.
* Bir kimse için, hatır gönül dinlemeden gerekeni, doğru bildiğini yapar, ciddi bakar olaya.
* Bir durum için çok tehlikeli, şakaya gelmez, önemsemek gerekir.
Örnek: Onun şakası yoktur, babasını bile kayırmaz, bildiğini yapar.
Örnek 2: Bu işin şakası yoktur, bilesin.
Örnek 3: Şakası yok bu adamın, hemen buradan gidelim.

Şakaya getirmek deyiminin anlamı
* Ciddi bir şeyi şaka yapıyormuş gibi göstermek.
* Üzerinde durulacak ciddi bir şeyi doğrudan doğruya değil şaka görünümü vererek, şaka yoluyla söylemek.
Örnek: İşi şakaya getirip unutturmaya kalkma emi!
Örnek 2: Şakaya getirip söyledim, latife ediyordum.” (R. H. Karay)

Şamar oğlanına dönmek deyiminin anlamı
* Hiçbir suçu olmadığı hâlde, yerli yersiz suçlanmak, azarlanmak.
* Herkesin hıncını aldığı, dövdüğü, çattığı, söylendiği kimse.
Örnek: Yeter artık, şamar oğlanı olmaktan kurtar kendini!

Şamar oğlanı, monarşilerde şehzadelerin yerine dayak atılan erkek çocuğu. Hem Doğu hem de Batı monarşilerinde görülen bir uygulamadır. Şehzadeye yakın yaşta ve genellikle düşük sosyal sınıflardan gelen bir erkek çocuğu, onun hataları nedeniyle dövülür; bunu gören şehzadenin aynı hataları tekrar etmeyeceği umulurdu. Şamar oğlanları bazen, hizmet ettikleri şehzadeler ile kalıcı dostluklar kurarlardı. Örneğin İngiltere kralı I. Charles () kendi şamar oğlanını hayat boyu yakınında bulundurmuş, &#;te Dysart bölgesinin Earl&#;ü olarak atamıştır.

Şamar oğlanı&#;nın hikayesi
ve yüzyıllarda feodal düzenin hakimiyeti sonucu, üst sınıf ve alt tabaka arasındaki uçurum iyice açılmıştı. Öyle ki soylu kesim, kendisini halktan çok üstün görüyor ve onlarla herhangi bir yakın temas kurmaktan kaçınıyordu.

Dolayısıyla saray mensubu ve asilzade çocuklarının halkın arasına karışıp, onlarla aynı dersliklerde eğitim almaları düşünülemezdi.

Doğal olarak en iyi hoca ve alimler, saray, şato ve konaklara bu çocukların ayağına getiriliyordu.

Şamata koparmak deyiminin anlamı
* Gürültü çıkarmak.
* Gürültü, patırtı yapmak.
Örnek: Amma da şamata ettin be çorbacı, dedi.” (H. Taner)
Örnek 2: “Haykırarak, şamata kopararak, yarı havada, yarı yerde koşup kendilerini çeşmenin yalaklarına atarlardı.” (R. H. Karay)

Şimşekleri üstüne çekmek deyiminin anlamı
* Yaptığı bir davranışlar ya da söylediği bir şeyle çevredekilerin kendisine öfke ve nefret duymasına neden olmak.
* Söz ve davranışlarıyla çevresindekileri kızdırmak; rahatsız etmek; sert eleştirilerine, saldırılarına hedef ve neden olmak.
* Bir kimsenin davranışlarıyla birçok kimseyi kızdırarak onların sert eleştirilerine, saldırılarına uğramak.
Örnek: Boşu boşuna şimşekleri üzerine çektin.

Şirazesinden çıkmak deyiminin anlamı
* Bozulmak, dengesini ve düzenini yitirmek, çığırından çıkmak.

  ► Eskiden yazma kitaplar, sayfa sayfa yazılır. Kitap bittikten sonra ise, sayfalar birbirine dikilirdi. Kâğıtları bir arada tutan bu dikişe de şiraze&#; denirdi. Kitaplar zamanla okunup eskidikçe bu dikiş açılır ve sayfalar dağılırdı.

Şirazesi kaymak deyiminin anlamı
* Düzeni bozulmak.
Şiraze: Eski kitapların sırtlarında yer alan ve yaprakların bir arada ve düzen içerisinde kalmasını sağlayan ibrişim kuşak.

Şeytanın art bacağı deyiminin anlamı
* Çok akıllı ve yaramaz. “Şeytanın hemen arkasından gelir.” anlamında kullanılır.
* Çok afacan, akıllı ve yaramaz çocuk.

Şeytanın bacağını kırmak deyiminin anlamı
* Kötü bir istek ve arzuya uymamak, nefsine hâkim olmak.
* Herhangi bir sebeple yapılmayan bir işe başlamak ya da gidilmeyen bir yere gitmek.
* Tersliği, aksiliği ve uğursuzluğu yenmek.
Örnek: Haydi, şu şeytanın bacağını kır da bize gel.

Şeytanın yattığı yeri bilmek deyiminin anlamı
* En olmadık şeylerden bile haberdar olmak, çok kurnaz olmak.
* Çok kurnaz ve açıkgöz olmak; bilinmesi, hatırlanması güç şeyleri bilmek; pek çok şeyden haberdar olmak.
* Bilmediği hiçbir şey bulunmamak, her şeyi bilmek, çok zeki, açıkgöz ve kurnaz olmak.
Örnek: O ne tilkidir bilemezsin, şeytanın yattığı yeri bile bilir.

Şıp diye geçmek deyiminin anlamı
* Hemencecik, çabucak.
* Ansızın, birdenbire geçmek.

Şifre kırmak deyiminin anlamı
* Bilgisayardaki şifre ile korunan bir dosyayı ya da programı ya da şifreli bir internet sitesini, şifresini etkisiz hâle getirerek kullanmak.
Örnek: Sen merak etme bu şifreyi kırıp tüm bilgileri alacam.

Şimdiden tezi yok deyiminin anlamı
* Vakit geçirmeden, hemen şimdi.
* Hemen, hiç durmadan, hiç vakit kaybetmeden.
Örnek: Şimdiden tezi yok, ne yapılacaksa yapılmalıdır.

Şom ağızlı deyiminin anlamı
* Kötümser, sürekli kötü ihtimalleri dile getiren kimse.
* Her olayı kötüye yoran, sürekli olarak kötü, uğursuz şeylerden söz eden, kötü şeyler olacağını söyleyen ve sözlerinin uğursuzluk getireceğinden korkulan kimse.
Örnek: Milleti korkutup durma, kapa şu şom ağzını da rahatlayalım.

Şöyle böyle deyiminin anlamı
* Ne iyi ne kötü, orta derecede.
* Hemen hemen, aşağı yukarı, yaklaşık olarak.
Örnek: Şöyle böyle üç yıl oldu onunla görüşemedik.

Şundan bundan deyiminin anlamı
* Belli belirsiz, önemsiz şeylerden.
Örnek: Eh işte, şundan bundan konuşup durduk.

Şunu bunu bilmemek deyiminin anlamı
* İtiraz kabul etmemek.
* İtiraz dinlememek, mazeret kabul etmemek, bahane istememek.
Örnek: Şunu bunu bilmem, yarın akşam sizi bekliyoruz.

Şunun şurası deyiminin anlamı
* Küçümseme, azımsama, yakın bir yer belirtmek istendiğinde kullanılır.
Örnek: Bir incir çekirdeğini doldurmayan sebeplerle şunun şurasında ne var ki ağzımızın tadını kaçırıyorsunuz? (O. C. Kaygılı)
Örnek 2: Şunun şurası on adımlık yer, gelmeyecek misin?

Şapa oturmak deyiminin anlamı
* İçinden çıkılması güç bir duruma düşmek, çıkmaza girmek.
* umutları boşa çıkmak, çaresiz kalmak.
* Ummadığı bir sorunla karşılaşmak
Örnek: Şimdi şapa oturduk işte, yardım alacak kimse de yok ortalıkta.

Şapa oturmak deyimi nereden gelir
Kızıldeniz&#;in bir adı da Şap Denizi&#;dir. Tuza benzeyen şap taşı bu denizden çıkarılır. Mercana benzeyen beyazımtırak ve dallı budaklı bir taştır. Suyun altında gelişerek büyür, gemiler için tehlikeli şap kayaları meydana gelir.

Seyir ve denizaltı haritalarında normal seyre elverişli ve derin olarak gösterilen denizin hiç umulmadık bir yerinde gelişip büyüyen şap kayaları, geminin oturmasına sebep olur.

Bu hâl, eskiden gemilerle Hicaza giden hacı namzetlerinin sık sık başına gelen felâketlerdendi. &#;Hacı gemisi yine şapa oturmuş mu?&#; diye merak seafoodplus.infomedik bir olayın, şaşırtıcı bir haberin karşısında hayretten dona kalan, ümitleri suya düşen, hülyaları boşa çıkan bir adam için: &#;Duydun mu? Filanca şapa oturmuş&#; derler.

Şapka düştü kel göründü deyiminin anlamı
* Bir durum karşısında bir kimsenin hile ve kusurlarının ortaya çıkması.
* Kusuru, kabahati örten şey ortadan kalkınca bütün çirkinlikler, hileler, ayıplar ortaya çıktı.
* Bir ayıbı örten şey ortadan kalktığı zaman gerçeğin ortaya çıktığını anlatan bir söz.


DEYİM NEDİR?

Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı ya da söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.

Diğer bir deyişle Deyim; Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.

DEYİMLERİN ÖZELLİKLERİ

1. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Farklı bir sözcük getirilir veya sözcüklerin yeri değiştirilirse, ifade etmeye çalışılan düşünce anlamlı ve cümle akşına uygun olsa bile kullanılan söz grubu deyim sayılmaz.

“Başını taştan taşa vurmak” deyimi “kafasını taştan taşa vurmak” biçiminde söylenemez.

“Tut kelin perçeminden” deyimi” kelin perçeminden tut” biçiminde kullanılamaz.

2. Deyimler en az iki sözcükten oluşan söz gruplarıdır. Bir sözcük tek başına deyim oluşturamaz.

&#; Ağzını aramak
&#; Bozuntuya vermemek
&#; Fikir yürütmek
&#; Ekmeğini taştan çıkarmak
&#; Elinden geleni ardına koymamak

3. Deyimler farklı farklı söz grupları biçiminde meydana gelmişlerdir. Deyimleri oluşum şekillerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabiliriz.

İsim Tamlaması Biçiminde Olanlar
Ateş pahası, ekmek kapısı, balık istifi, eşek şakası, anasının gözü vb.

Sıfat Tamlaması Biçiminde Olanlar
Kara cahil, deli fişek, yarım ağız, püsküllü bela vb.

Kurallı Bileşik Sıfat Biçiminde Olanlar
Çenesi düşük, içten pazarlıklı, eli açık, maymun iştahlı, gözü kara vb.

Mastar Grubu Biçiminde Olanlar
Acemilik çekmek, ciğeri beş para etmemek,  suratı bir karış asılmak, iki ayağını bir pabuca sokmak, etekleri zil çalmak, göz dikmek, aldırış etmemek vb.

Cümle Biçiminde Olanlar
Adet yerini bulsun. Dostlar alışverişte görsün. Delik büyük yama küçük. Fol yok yumurta yok. Ayıkla pirincin taşını vb.

(Eksiltili cümle, ikileme vb biçiminde olan deyimler de vardır.)

4. Ne kadar fazla sözcükten oluşursa oluşsun deyimler tek bir kavramı ya da durumu karşılar. Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik de budur. Atasözlerinin arka planında öğüt verme, ders çıkarma gibi unsurlar varken deyimler yalnızca bir durumu bir kavramı belirten anlatım kalıplarıdır.

Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Hayalcilik
Üstüne tuz biber ekmek: Kusuru artıracak harekette bulunmak
Suya götürüp susuz getirmek: Herhangi bir işte diğerini alt etmek
Atı alan Üsküdar&#;ı geçti: Fırsatı kaçırmak
Havanda su dövmek: Boşuna uğraşmak
Deveye sormuşlar: Neden boynun eğri? “Nerem doğru ki” demiş: İşin her tarafının bozuk olması durumu

5. Deyimlerin büyük çoğunluğu mecaz anlamlıdır, yani deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam farklıdır.

Küplere binmek: Sinirlenmek (Küpün üzerine oturmak anlamında değildir.)
Derdini dökmek: Çekilen sıkıntıların bir bir anlatılması.
Ayağının tozuyla: Gelir gelmez
Burun kıvırmak: Beğenmemek
Sinekten yağ çıkarmak: Olamayacak yerden çıkar sağlamaya çalışmak
Ağzı açık ayran delisi: Aptal aptal bakan avanak

6. Sayıları az da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam aynıdır.
Çoğu gitti azı kaldı: Yapılmakta olan işin en önemli, en zor bölümü bitti.
İyi gün dostu olmak: Sadece iyi günlerde görünmek.
Kimi kimsesi olmamak: Yakını, eşi, dostu bulunmamak.
Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay olan aynı zamanda kıymetli olan şey

N ile başlayan 5 deyim

n harfi ile başlayan 5 atasözü ve 5 deyim yazarmısınız (anlamlarıyla WitrynaS Harfi ile Başlayan Deyimler. Saati saatine uymamak: Bir kimsenin durumu, huyu sık sık değişir olmak. “Ona güvenemem, çünkü saati saatine uymaz.”. Sabaha çıkamamak: Sabahtan önce ölmek, sabaha kadar yaşayamamak. “Hastanın durumu ağır, sabaha çıkacağını sanmıyorum.”. Sabahı etmek (veya bulmak): Sabahlamak, bir A Harfi İle Başlayan Atasözleri ve Anlamları - Milliyet Çocuk Witryna21 sty · Akıl kârı olmamak: Akıllı, dengeli ve ölçülü bir kişinin yapacağı iş olmamak. Akla karayı seçmek: Bir işi başarmak uğrunda çok yorulmak, sonuca kadar … n ile başlayan 5 deyim mean Atasözleri ve Anlamları: Türkçede A N Harfi ile ilgili Başlayan Deyimler ve Anlamları - Secdem Deyimler ve Anlamları (Kısa) Tane - Türkçe Ödevim WitrynaN Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları Nabzına göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, gururunu okşayacak tarzda davranışta bulunmak. Nabzını yoklamak: … انگلیسی به فارسی حرف زدن 5 Deyim 5 Atasözü ve Anlamları Kısa - Eokul Eğitim Z Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları - Edebiyat Okulu n ile başlayan 5 deyim mean WitrynaN harfleri ile başlayan 5 harfli kelime bulunuyor. Başında Nolan 5 harfli kelimeler ve kelime anlamları. Ayrıca, "n ile biten 5 harfli kelimeler. İçinde N olan 5 harfli … N Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları Deyimler Sözlüğü Witryna2 maj · Deyimler ve anlamları ile ilgili araştırma içerisindeyseniz sizin için en çok bilinen, kalıplaşmış, kıza ve uzun açıklamalı deyim örneklerini derledik… Türkçede sıklıkla انگلیسی عکس حرف z با گل n ile başlayan 5 deyim mean A Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info Witryna26 kwi · N harfi ile başlayan 5 atasözü ve 5 deyim yazarmısınız (anlamlarıyla birlikte) tanede olur Cevapları Gör Reklam Reklam Deyimler Nabız almak:Ortaya çıkmak,görünmek,belli olmak Ne çiçektir,biliriz:Ne yeteneksiz , niteliksiz olduğunu biliriz. WitrynaA harfi ile başlayan atasözleri, anlamları ve kısa açıklamaları ile birlikte Milliyet Çocuk Atasözleri kategorisinde yer almaktadır. Witryna12 lip · “Özür dilerim, evle ilgili daha fazla yardım edeceğim.” Bu cümlede, Joe, Thomas’ın ev işlerinde yardım etmeye başlamasını ifade etmek için ante up … n ile başlayan 5 deyim mean →N HARFİ İLE BAŞLAYAN 5 ATASÖZÜ 5 DEYİM ← - seafoodplus.info WitrynaNağme yapmak : 1. Nazlanmak. 2. Yakınmak. 3. Konuşmak, söylemek. Nal toplamak : Bir yarışta en geride kalmak, başarı gösterememek. Nalıncı keseri gibi hep kendine (önüne) yontmak : Her durumda hep … a harfi ile başlayan 5 tane deyim ve anlamı - seafoodplus.info n harfi ile başlayan 5 atasözü ve 5 deyim yazarmısınız … N ile Başlayan 5 Harfli Kelimeler seafoodplus.info N Harfi - Atasözleri Sözlüğü seafoodplus.info WitrynaN harfi ile başlayan atasözleri, anlamları ve kısa açıklamaları ile birlikte Milliyet Çocuk Atasözleri kategorisinde yer almaktadır. انگلیسی به فارسی با دوربین n ile başlayan 5 deyim mean WitrynaL Harfi ile Başlayan Deyimler. Lafa boğmak: Birinin söz söylemesine fırsat vermeyip meseleyi gereksiz ve boş sözlerle anlaşılmaz kılmak, gürültüye getirip uzatmak. Laf (söz) altında kalmamak: Bir münakaşa sırasında söylenen her dokunaklı söze karşılık vermek, söz altında ezilmemek. Laf (söz) aramızda انگلیسی به تو چه j harfi ile ilgili 5 atasözü 5 de deyimler acil ödev - seafoodplus.info WitrynaI Harfi ile Başlayan Deyimler. Icığını cıcığını çıkarmak: 1. Her yanını ellemek, didiklemek. 2. Bir meseleyi en ince ayrıntılarına kadar soruşturmak, incelemek. “İyice ıcığını cıcığını çıkardınız meselenin.”. Ikınıp sıkınmak: Bir işi yapabilmek için kendini çok zorlamak. “Ikınıp sıkınarak özür n ile başlayan 5 deyim mean N Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları - Edebiyat Okulu Atasözleri ve Anlamları (Kısa) Tane - Türkçe Ödevim Witryna2 mar · 5 Deyim 5 Atasözü ve Anlamları Kısa. Atasözleri ve deyimler eski zamanlardan beri halk tarafından çokça benimsenmiş ve günümüze kadar gelmeyi başarmışlardır. Günlük hayatımızda … 5 Tane Deyim Ve Anlamları Kısa - Eğitim Platformu Witryna2 wrz · Deliye her gün bayram: Hiçbir şeyle ilgilenmeyen, hiçbir şeyi kendine dert edinmeyen, istediği yerde dolaşıp dilediği işi yapan delinin bütün günleri bayram coşkusu ve özgürlüğü içinde geçer. Dinsizin hakkından imansız gelir: Ahlaksız, kötü, insafsız, acımasız bir kimseyi ancak ondan daha kötü bir kimse alt edebilir. انگلیسی به فارسی n ile başlayan 5 deyim mean Ö Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info Deyimler ve Anlamları Sözlüğü: Türkçede En Çok - Milliyet Deyimler Ve Anlamları - Dilimizde En Çok Kullanılan, Kısa - Sabah WitrynaJ Harfi ile Başlayan Deyimler. Jeton düşmek: Anlamak, kavramak. “Jeton yeni düştü, espriyi şimdi anladım.”. Jeton düşmemek / takılmak : Söylenenleri, olup bitenleri anlayamamak. Jetonu geç düşmek: Bir konuyu, sorunu ya da düşünceyi geç ve güç anlamak. “Jetonu geç düşüyor galiba, şaka yaptığımızı anlamadı انگلیسی به فارسی ترجمه کن n ile başlayan 5 deyim mean Witryna3 lip · N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z Baba adam deyimi ve anlamı Ağır başlı, iyi yürekli, olgun, hoşgörülü, yaşlıca adam.”Ne baba adammış meğer, ailesinden değil, komşularından bile kimseyi ihmal etmedi.” Baba değil, tırabzan babası deyimi ve anlamı Çocuklarına hayrı olmayan bir baba o. Babaları tutmak (üstünde olmak) deyimi ve … انگلیسی به فارسی common Atasözleri ve Anlamları (Kısa) Tane - Türkçe Ödevim WitrynaF Harfi ile Başlayan Deyimler. Faka basmak: Tuzağa düşmek, aldatılmak. “Beni nasıl faka bastırdılar anlayamadım bir türlü!”. Falso vermek: Açık vermek veya kusurlu bir durumu olmak, kusuru açığa çıkmak. “Eninde sonunda bir falso verir demedim mi?”. n ile başlayan 5 deyim mean O Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info N Harfi ile ilgili Başlayan Deyimler ve Anlamları En Çok Kullanılan Deyimler ve Kısaca Anlamları ( Deyim) N Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info Witryna2 maj · Deyimler ve anlamları ile ilgili araştırma içerisindeyseniz sizin için en çok bilinen, kalıplaşmış, kıza ve uzun açıklamalı deyim örneklerini derledik… Türkçede … انگلیسی به فارسی انلاین n ile başlayan 5 deyim mean Witryna2 wrz · N ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları Namazda gönlü olmayanın ezanda kulağı olmaz: Bir işi yapmak istemeyen kimse, o işin geleceği vakti beklemekte … انگلیسی با کمال میل Ü Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info j harfi deyimleri j harfli deyimler j harfi deyimi F Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info WitrynaÜstüne üstüne gitmek: 1. Bir konuda bir kimseye sürekli baskı yapmak. 2. Güç bir şeyden yılmayıp, sonucu tehlikeli de olsa, çekinmeden o şeyle uğraşmak. “Biliyorum zor ama üstüne üstüne gitmelisin, ancak o zaman başarabilirsin.”. Üstüne varmak: 1. Bir şeyi yapmasını zorlayarak istemek. 2. Bir kadın, evli bir n ile başlayan 5 deyim mean Witryna2 sty · N HARFİ ILE BAŞLAYAN ATSÖZLERİ. 1-niyet hayır, akıbet hayır. 2- nisan yağmuru altın araba gümüş tekerlek. 3- ne ekersen onu biçersin. 4- ne oldum … انگلیسی به فارسی ترجمه گر WitrynaÖ Harfi ile Başlayan Deyimler. Öbür (öteki) dünya: Ahiret, insanların öldükten sonra gidecekleri ve ebedî olarak kalacakları âlem. “Öteki dünyada inşallah yüzümüz güler.”. Öç almak: Yapılan bir kötülüğün acısını aynı derecede bir kötülük yaparak çıkarmak. “Öç alma fikrinden vazgeçirmeliyiz onu انگلیسی به فارسی دانلود فرهنگ لغت n ile başlayan 5 deyim mean Eski Pakistan Başbakanı İmran Han mahkeme kararıyla serbest B Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları - Cicicee Witryna15 mar · Bu yazımızda 5 tane deyim ve anlamları kısa kısaca olarak bilgi aktaracağız. Deyimler, gerçek anlamlarının dışında mecaz olarak kullanılan, anlatımı ve aktarımı kuvvetlendiren sözcük … انگلیسی به فارسی compose 5 Deyim 5 Atasözü ve Anlamları Kısa - Eokul Eğitim WitrynaN Harfi ile Başlayan Deyimler Nabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak. “Nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun.” Nabzını yoklamak: Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya … n ile başlayan 5 deyim mean M ve N harfi ile başlayan 5 deyim 5 atasözü yazarmısınız kısa olsun Witryna31 sty · V ile Başlayan Deyimler ve Anlamları. Vakit geçirmek: Oyalanmak. Verip veriştirmek: Ağzına geleni söylemek. Vız gelip tırıs gitmek: Önemsememek, … Witryna26 kwi · Deyimler Nabız almak:Ortaya çıkmak,görünmek,belli olmak Ne çiçektir,biliriz:Ne yeteneksiz , niteliksiz olduğunu biliriz. Ne oldum delisi … I, İ Harfleri ile Başlayan Deyimler ve Anlamları - Edebiyat Okulu Witryna2 gru · Cevap: Merhaba! "J harfi ile ilgili 5 atasözü 5 de deyimler acil ödev " sorunuzun yanıtını aşağıda bulabilirsiniz: Atasözlerine örnek bulunmamakta ama deyimlerle ilgili örnekler mevcuttur. Atasözleri: Türkçe'de "J" ile başlayan kelimeler genellikle yabancı kökenli olduğu için J ile başlayan atasözümüz bulunmamaktadır. انگلیسی ب فارسی ابادیس n ile başlayan 5 deyim mean Witryna3 maj · B ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur. İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımı gösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz. انگلیسی به فارسی حروف L Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info WitrynaM – N İLE BAŞLAYAN DEYİMLER VE ANLAMLARI Mahşer gibi: Çok kalabalık. Maskara olmak: Gülünç, komik duruma düşmek. Mayası bozuk: Soyu kötü, doğuştan kötü olan kişiler için kullanılan bir deyimdir. Maymun iştahlı: Bugün beğendiği şeyi yarın beğenmeyen. Sevdiği şeylerde kararsız olan. انگلیسی تفریق در اکسل n ile başlayan 5 deyim mean Witryna2) Anlamamak. “Nasıl bu kadar rahat olabiliyor, aklım almıyor.”. Aklı başına gelmek: 1) Zarar gördüğü işlerden uslanıp akıllıca davranmak. 2) Baygınlıktan ayılmak, kendine gelmek. “Çabuk koşun, nihayet kendine geliyor!”. Aklı başından gitmek: 1) Çok korkudan veya çok sevinçten ne yapacağını şaşırmak. انگلیسی حرف s و m عاشقانه I Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info n ile başlayan 5 deyim mean Witryna2 mar · Acele işe şeytan karışır: Acele gerçekleştirilen bir iş yarar sağlamaz. Aç ayı oynamaz: İnsanlar ile hayvanların önceliği her zaman karnını doyurmaktır. Can boğazdan gelir: Yaşamda en önemli … انگلیسی ب فارسی متن İngilizce Deyimler Listesi: En Çok Kullanılan Deyim - FluentU Deyimler ve Anlamları Sözlüğü: Türkçede En Çok - Milliyet Witryna3 lip · N harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Son derece inatçıdır, düşüncelerini bir türlü değiştirmez, söylediklerinde ve inançlarında direnir. Nuh … n ile başlayan 5 deyim mean Witryna2 dni temu · Pakistan'da Yüksek Mahkeme, yolsuzlukla suçlanan eski Başbakan İmran Han'ın anayasaya aykırı olarak tutuklandığına hükmetti. Han'ın bugün … Witrynaİşte Alfabemizin ilk harfi olan “N” harfi ile başlayan deyimler.. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. J Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info Witryna3 sty · cevaplandı. M ve N harfi ile başlayan 5 deyim 5 atasözü yazarmısınız kısa olsun lütfen acil. Cevabı gör. Reklam. Reklam. hilalfurkan48hilalfurkan M ile … n ile başlayan 5 deyim mean WitrynaZ Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları Zahmet çekmek: Zorluk, sıkıntı ve eziyetlere katlanmak. Zahmete sokmak: Kişilere zorluk yaşatmak, sıkıntı ve zahmet vermek. Onları bir şekilde masrafa sokmak. Zaman kazanmak: İşin olması için birilerini oyalayarak ihtiyacı olan zamanı elde etmeye çalışmak. انگلیسی به فارسی ترجمه جمله Witryna1 paź · Selam. Abayı yakmak : Birine aşık olmak , gönül vermek. Ağzını aramak : Öğrenmek istediği bir bilgiyi söyletmeye çalışmak. Ağzında gevelemek : Söyleyeceği … انگلیسی به فارسی corn flakes n ile başlayan 5 deyim mean Witrynaİki cihanda yüzü ak olmak: Yaşantısıyla, dürüstlüğüyle hem bu dünyada hem de diğer dünyada mutlu olmak, karşılığını görmek. İki çift laf etmek: Bir şey hakkında biraz konuşmak. İki dirhem bir çekirdek: Özenli, düzgün giyinmiş kişi. İki eli kanda olsa: En zor şartlarda, imkânsızın olduğu zamanlarda bile. انگلیسی به فارسی ترجمه متن S Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları seafoodplus.info Witrynaİngilizce Deyim Örnekleri (3) It's raining cats and dogs. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağması. ; A storm in a teacup. Bir kaşık suda fırtına kopartmak. ; That ship … n ile başlayan 5 deyim mean N Harfi İle Başlayan Atasözleri ve Anlamları - Milliyet Çocuk WitrynaOkkalı kahve: Bol kahve ile yapılmış ve büyük fincana konmuş kahve. “Bir okkalı kahve daha çek usta!” Okka çekmek: Hacminden daha fazla ağır gelmek. Okkanın altına … WitrynaN Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları. Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz: Kişi yapmak istemediği işin ayrıntılarıyla ilgilenmez. Nasihat istersen tembele … انگلیسی به فارسی.co

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir