kaynağı değiştir]
Bugün Kolçak'ın doğum günü, onu bir kere daha analım
*
Dün akşam saatlerinde Türk sineması bir acı haber daha aldı. Usta oyuncu Eşref Kolçak, hayata veda etti. Dediği gibi oğlunu, anacığının kucağına göndermişti. Sonra da kendisi gidip onların yanına yatacaktı. Şimdi vasiyet ettiği gibi onların yanına gömülecek…
Onu, ilk ve son kez, Altın Kelebek'te, oğlunun ödülünü alırken görmüştüm. Yaptığı konuşma ile hepimizin gözlerinden yaş getirmişti. Hayat işte bir olup, ayrılıp, sonra tekrar bir araya gelmekten ibaret…
Ruhun şad olsun Eşref Kolçak!
'deki yazımı okumak için tıklayınız.
Eşref, 28 Ocak ’de, Erzurum’un İspir ilçesine bağlı Kızılimaret köyünde, Hateme ve Harun Kolçakoğlu çiftinin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası Harun Bey, İspir’in Gaziler köyündendi. Annesi Hateme ise, Rus kökenliydi. Adı da Katua idi; Hateme adını sonradan almıştı.
Çocukluğunu ve ilk gençliğini İspir’de geçirdikten sonra ’de İstanbul’a geldi Eşref. Kasımpaşa’ya yerleştiler. Sultanahmet Sanat Enstitüsü’ne, Tesfiyecilik, Marangozluk eğitimi almak için girmişti. Ancak okulu bitiremedi. Marangozluk ve ayakkabı tamirciliği gibi işlerde çalıştı.
Onun kaderinde sinema vardı, usta bir oyuncu olmak vardı…
(Bir Şoförün Gizli Defteri - Çolpan İlhan ile)
Eşref, tiyatroya ’te, Atilla Revü Opereti’nde başladı ve ’te Ses Tiyatrosu’na geçti. Ses Tiyatrosu’ndaki sayılı baletlerden biriydi. Babası, balet olduğu için onunla bir kere bile konuşmadı. Yıllar sonra bir röportajında bu günleri anarak şöyle diyecekti: “Tek tesellim, anacığımın bir defa da olsa beni sahnede seyretmesi.” Hem babası onu izlemek istediği için, hem de anacığının ömrü daha fazlasına vefa edemediği içindi bu teselli. Çünkü Eşref, ’de, 20 yaşında hayallerinin peşinde bir gen delikanlıyken kaybetti annesini. Hayatın bittiğini düşünüyordu içindeki kocaman acıyla. Oysa hayat devam ediyordu. Birileri ölecek, bir başkası doğacak ve doğa dengesini sürdürecekti…
Artık yolu sanata çevrilmişti bir kere. Hem acısını sağaltmada da en etkili yöntemiydi. , sadece annesinin öldüğü yıl değildi; bir yandan da ilk kez figüranlıktan sıyrılıp oyunculuğa adım atıyordu. Cahide Sonku ile oynadığı bu ilk film, “Fedakâr Ana” idi. ’ler ve ’lar melodram ve kahramanlık filmlerinin aranan jönü olmuştu.
(New York'ta Beş Minare)
Eşref, sanat yaşamı boyunca ’e yakın sinema filmi ve pek çok televizyon dizisinde rol aldı. ’deki Bir Şoförün Gizli Defteri’ndeki Şoför Erol, ’daki Düşman Yolları Kesti’de Yüzbaşı Nazmi ve ’taki Namus Uğruna’da Eşref karakteri en önemlilerindendi. Namus Uğruna ile'de, Türk Filmleri Yarışması'nda, "En İyi Erkek Oyuncu Ödülü"ne layık görüldü.
’da Mahsun Kırmızıgül’ün yönetmen koltuğunda olduğu New York’ta Beş Minare filminde, ’te yönetmen koltuğundan Türkan Şoray’ın oturduğu Uzaklarda Arama filminde yer aldı.
Televizyon dizilerine baktığımızda ise, o daha evvelinde başlamış olsa da, ’te TRT’de yayınlanan Çiçek Taksi, ’de ATV’de Affet Bizi Hocam, ’de Kınalı Kar’da çok sevilen dizilerle evlerimize konuk oldu.
En son ’de Yalan Dünya, ’de Gonca Karanfil, ’de Hayat Devam Ediyor dizilerinde yer aldı.
(Karısı Özcan Hanım ile)
Eşref, Özcan Hanım ile ’te evlendi. Bu evlilik onlara Harun adını verdikleri bir çocuk da getirdi. Oğlu Harun Kolçak da, 90’ların fırtınalar estiren efsane popçularından olacaktı…
Karısı Özcan Hanım’ı 13 Ocak ’da kaybetti. Çok değil 7 yıl sonra da oğlunu kaybedecekti. Harun Kolçak da, 19 Temmuz ’de, kanser sebebiyle hayata veda etti. Elbette çok üzülmüştü; ama ölümü de tanıyordu. Dayanmayı öğrenmişti…
(Karısı ve oğlu ile)
’de Bursa’nın Gemlik ilçesine taşınmışlardı. Oyunculuğa devam ediyordu elbet. İşi neredeyse oraya gider, sonra evine, Gemlik’e dönerdi. Özcan Hanım’ın annesi buralıydı. Bir ev almışlar, sonra da hep burada yaşamışlardı. Buradaki oksijenle ömürleri uzuyordu. Ama biriciği Özcan, kendinden evvel gitmişti işte. Eşref, ondan sonra da burada yaşamaya devam etti. Oğlu Harun çok kez “Baba ikimiz de yalnız yaşıyoruz. Gel, İstanbul’da birlikte yaşayalım” dese de, kendisi istemedi. Biliyordu, ya da inanıyordu demeli, İstanbul’a gitseydi ölürdü.
(Oğlu Harun Kolçak ile)
Oğlu Harun’un ölümünden sonra verdiği bir röportajda “Siz iyi bir baba oldunuz mu?” sorusunu şöyle yanıtlamıştı Eşref Kolçak:
“Ben baba değildim, arkadaştım. Küçücükken bile onunla hep yetişkin gibi konuştum. Bebekliğinden beri çok meraklıydı. Her sorusuna uzun uzun cevap verirdim. Eşim bile bu kadar üzerine düşmemi yadırgardı. Onun hep bilinçli bir çocuk olmasını isterdim.”
(Oğlu Harun ile)
Onunla ilgili tek pişmanlığı ise, evlenmemiş olmasıydı. “Evlenmesini çok isterdim. Özellikle de anacığı. Herkesin torunu var. Ben de torunum olsun isterdim. Öldüğümde bizden kimse kalmayacak” diyordu röportajın devamında.
Ama ne olursa olsun, Harun’un hakkında çıkan tüm haberler de dahil, aralarındaki baba oğul münasebeti hiç ertelenmedi.
Baba yüreği, oğlunu hastanede görmeye hiç gidemedi. Harun da, “Babam haklı” diyordu. Kendisine ısrar etseler de, “Çocuklar, hayalimdeki Harun nasılsa öyle kalsın” diyordu Eşref Kolçak. Onu hastaneye yatmadan önce en son Mayıs’ta, Yalova’da verdiği konserde görmüştü. Sonrasında hep telefonla görüştüler.
Eşref, oğlunun öleceğini de hissetmişti. Röportajında şöyle anlatıyordu o anı: “Harun, Yengeç burcuydu. O gün mutfağa girdiğimde buzdolabımdaki yengeç mıknastısının yere düştüğünü gördüm. Yerde duran yengece baktım ve 'Oğlan gidiyor' dedim. Nitekim 3 saat sonra gitti. Onu burada, Gemlik’te defnettim. Harun’u anneciğinin kucağına verdim. Zamanı gelince ben de yanlarına yatacağım.”
(Oğlu Harun ile)
Devran Çağlar adını duymuşsunuzdur. Asıl adının Şeref olduğunu ve Harun Kolçak’ın bir başka anneden olma abisi olduğunu iddia ediyordu. Cinsel yönelimindeki farklılıktan sebep babası Eşref Kolçak’ın kendisini istemediğini söylemişti.
Eşref Kolçak, bu durumu da aynı röportajda şöyle açıklamıştı: “Devran Çağlar diye birinin varlığını bana da söylediler. Benim çocuğum olduğunu iddia ediyormuş. Hayret ediyorum. Tanımam etmem. 'Getirsin anasını göreyim' dedim. Benim bir oğlum var, o da Harun. Eşimin bir hamileliği daha olmuştu ama çocuk doğarken öldü. Yaşasaydı bugün 70 yaşında bir kızım olacaktı.”
Eşref Kolçak, bu cümleyi ’de, oğlu ile ilgili verdiği röportajda ve Hülya Koçyiğit’in sunduğu Film Gibi Hayatlar programında kurmuştu. “Ben yatakta değil, çalışarak ölmek istiyorum” diyordu. Koçyiğit’in programına, Bursa’da yaşlılığa bağlı durumlarla ilgili tedavi gördüğü hastaneden doktor kontrolüyle çıkartılıp getirilmişti. Neredeyse son 20 yıldır kendisine doğru düzgün bir teklif gelmiyordu. Fikret Hakan’ın, “Bizi çalıştırmayarak öldürüyorsunuz” dedikten 15 gün sonra ölüşünü hatırlatıyordu.
Sinema onun için bir tutkuydu. ’deki röportajında da, “Sanatçı, çalışmadığı zaman büyük ıstırap çeker” demişti.
En son Haziran ’te, Türkan Şoray’ın yönetmen koltuğunda olduğu Uzaklarda Arama filmi için Muğla’nın Menteşe ilçesinde çekimlere başladıklarında işte bundan sebep çok mutluydu…
Eşref Kolçak, 24 Nisan’dan bu yana yaşa bağlı genel durum bozukluğu ile Gemlik Devlet Hastanesi’nde yoğun bakımdaydı. 18 Mayıs’ta solunum ve organ yetmezliği sebebiyle solunum cihazına bağlandı.
Dün ’ta, (26 Mayıs ) usta sanatçı Eşref Kolçak’ın ölüm haberi geldi. Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamıştı. “Harun’u anneciğinin kucağına verdim. Zamanı gelince ben de yanlarına yatacağım” demişti. Zamanı gelmişti işte. Şimdi Eşref Kolçak’ın zamanıydı…
56 yıl boyunca evli olduğu, büyük aşk yaşadıkları karısı Özcan Hanım’ın mezarının yanına, kendi mezarını da yaptırmıştı Eşref Kolçak. “Hanımın mezar taşına ‘Evimin hanımı, çocuğumun anası, benim kadınım!’ diye yazdırdım. Kendi mezar taşıma ise, ‘Sinema, gelecek kuşaklara yazılmış canlı mektuplardır’” demişti.
Şimdi vasiyeti üzerine Eşref Kolçak, Salı günü ikini namazının ardından kılınacak cenaze namazı ile birlikte karısının mezarı yanına hazırladığı mezara gömülecek.
Sinemaya verdiği gönül ve ömür ile bir Eşref Kolçak geçti bu dünyadan…
İyi ki…
Not: Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.
Instagram: biyografivekitap
Türk SinemasıKanserSanatçıEşref Kolçakbiyografi