haydan giden huya gider / Haydan Gelen Huya Gider Atasözünün Anlamı Ne Demek? - NTV Haber

Haydan Giden Huya Gider

haydan giden huya gider

Haydan Gelen Huya Gider Atasözünün Anlamı Ne Demek?

Atasözleri cümle içerisinde sıklıkla kullanıldığı gibi günlük hayatta da oldukça tercih edilir. ½s atasözü de Türkçede yaygın olan atasözlerinden birisidir. Bu atasözünün anlamı ile ilgili bilgi sahibi olmak önemlidir; çünkü anlamını bilmeden doğru bir kullanım yapmak olanaksızdır. Peki, Haydan gelen huya gider atasözü anlamı ne demek, kısaca açıklaması nedir? Detaylar içeriğimizde.

-

asıl manasının Allahdan gelen Allaha gider olmasına rağmen anlamından saptırılmış,genelde kumar gibi yasadışı yollardan kazanılmış paraların çarçabuk telef olacağını anlatmak için kullanılan atasözümsüseafoodplus.infoşmıştır..

biz ha isek siz de ha sınız, siz hu iseniz biz de huyuz, haydan gelen huya gider

iddaa dan para kazanıp o parayı bi gün sonra iddaada kaybedince söylenen laf.

easy come easy go gibi salak bir şekilde ingilizceye cevrimiş atasözüdür

hayy'dan gelen hû'ya gider

hayy: allah
hû: allah

"allah'tan gelen yine allah'a dönecektir"

özellikle şans oyunlarından kazanılan paraların boş işler için harcanıldığı zaman kullanılan sözdür

"inna lillahi ve inna ileyhi raciun".

rumdan gelen yahudiye gider manasında da kullanılır.

Halk arasında sıklıkla kullanılan deyiş ve deyimlerin anlam çevreni zamanla silinip kaybolur. Çünkü deyiş ve deyimlere can veren, ruh ilka eden zemin ortadan kalkar. Bu durumda toplum ya anlamı bozulmuş ya da yeni ve farklı anlamlar kazanmış ifade kalıplarıyla yoluna devam eder.

Türkçe'de "hay-huy" diye ilginç bir deyiş vardır. Sözgelimi "ömrü hay-huyla geçirmek"ten söz eder ve böylelikle zamanın boşa harcandığını kastederiz. Tabirin Türkçe'de ne zamandan beri kullanıldığını bilmiyorsak da burada sûfilerin, dervişlerin zikirlerine yönelik olumsuz bir telmihin bulunduğunda kuşku yoktur. 'Hay' ile Cenab-ı Hakk'ın 'Hayy' (Diri) isminin, 'huy' ile de 'Hu' (Hüve=O=Vücud) isminin kastedildiği malumdur. Güya bilinçli ameller içinde olmaksızın mücerred isimleri zikretmekle maksadın aslâ hasıl olmayacağı ve dolayısıyla kişi vaktini hay-huyla ("Hû, Hû" demekle) geçirirse, ömrünü âdeta 'boşa' harcamış olacağı söylenilmek istenir. Nitekim "haydan gelen huya gider" deyişi de halkın zihninde bu anlama eş bir olumsuzluk içeriyor. Çünkü bu deyiş Türkçe'de "Amel etmeden, emek vermeden, çaba harcamadan yapılan işlerden bir yarar hâsıl olmaz, zira hiçten ancak hiç çıkar" anlamında kullanılır.

Sorun tam da burada ortaya çıkmakta. Bu deyişte geçen "hay-huy" ile, aslında Cenab-ı Hakk'ın 'Hayy' ve 'Hû' isimlerinin kastedildiğini birdenbire farkeden yeni nesil aydınlar, kendilerince Cenab-ı Hakk'ın isimlerini de-forme (!) edilmekten kurtarmak maksadıyla ve tabiatıyla biraz da keşifte bulunmak hissiyatıyla şöyle bir açıklama ürettiler:

- Efendim, "hay'dan gelen hu'ya gider"deki hay-huy'un doğru telaffuzu 'Hayy' ve 'Hû'dur. Binaenaleyh "boşa gitmek, berhava olmak" mânâları, işin aslını bilmez cahil halkın bir yakıştırması olup bu ifade "Allah'tan gelen Allah'a gider" şeklinde anlaşılmalıdır.

Eh böylelikle deyiş bir kez bu şekilde açıklık kazanınca, Kur'an'da ve hadîslerde yer alan benzer anlamlı ifadelerle irtibat kurmak kolaylaşmış, bu vesileyle halkın anlam verme iktidarsızlığı bir kez daha ispatlanmış oluyordu.

Halkın dilindeki hay-huy'dan geçip ilmin elindeki Hayy ve Hû'ya terakki (!) ettiğim o gençlik yıllarımda benzeri hislerden kendimin de pay aldığını saklamayacağım. Ancak zihnimde hep cevabını veremediğim soruların bulunduğunu ilâve etmeliyim:

- "Haydan gelen hûya gider" deyişi olumsuz bir anlam taşıyorken, meselâ halk bu deyişi, bir kimsenin kumarda kazandığı haram paranın kendisine bir hayrının ve yararının olmayacağı mânâsında kullanıyorken, nasıl olup da ifade bir çırpıda "Allah'tan gelen Allah'a gider" şeklinde olumlu bir mânâya dönüşebiliyordu? Şayet gerçek maksad bu idiyse, niçin, Hakk'ın zâtına delâlet eden isim (Allah) açıkça kullanılmak yerine iki isim/sıfat kullanılmıştı? Daha da önemlisi, niçin Cenab-ı Hakk'ın başka isimleri değil de bilhassa bu iki isim tercih edilmişti? Bütün gerekçeleri, sırf kafiye tutturmak mıydı acaba?

Bu sorular yıllarca zihnimin bir yerinde öylece cevaplanmamış olarak kaldı. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın isimleri gelişi güzel zikredilip bu isimlerden zâtının kastedilemeyeceği, isimlerin zikrinde bilinçli bir seçimin bulunduğu, bulunması gerektiği malumumdu.

Sanırım şimdi bu sorulara karşılık olabileceğini tahmin ettiğim bir cevabım var. Ramazanın berekât ve fütuhatından mıdır bilemiyorum, fakat bayramın coşkusuyla cevabımı sizlerle de paylaşmayı arzu ediyorum. (Tereddüdüm yazılı bir mesned bulamayışımdan kaynaklanıyor; yorum bu fakire ait, pek tabii ki vebali de. Teyid edici bir mesned bulanlar çıkarsa şükredeceğim, delili gösterilerek tekzib olunursam, tekrar aramaya başlayacağım.)

Halvetilikte müridler seyr-i süluk esnasında esma-yı seb'a (yedi isim) zikretmekle vazifelidirler: Tehlil (Lâ ilâhe illallah), Allah, Hû, Hakk, Hayy, Kayyum, Kahhar. Şeyh Efendi müride, haline göre ona bu isimlerden birini zikretme görevi verir ve mürid sırasıyla makamdan makama bu isimleri zikremek suretiyle basamakları çıkardı.

Dikkat edilirse 3. sırada 'Hû', 5. sıradaysa 'Hayy' ismi yer almaktadır. Şayet sâlik, 5. mertebede kalmayı ve ilerlemeyi başaramazsa, hâli tekrar geriye avdet eder ki bu takdirde Hayy'dan gelip Hû'ya gitmiş (düşmüş) olur; yani -tam da halkın kasdettiği anlamda- bütün yaptıkları boşa çıkmış olur. Nitekim "Benim oğlum Bina okur, döner döner yine okur" diye bir tabir vardır. Bu deyişte geçen 'Bina', medreselerde Arapça eğitimi sırasında takip edilen ve kendisine fiillerin yapısını (binasını) konu edinen ikinci kitabın ismidir. Benzer amaçla söylenir. Talebe bir mertebede takılıp kalır, yukarı çıkmayı beceremez. Hayy'dan gelip Hû'ya giden mürid ise daha ileriye gitmek bir yana geri gitmiştir. Artık şimdi yapması gereken, bir kez daha Hû'nun kapısını çalıp mertebeleri yeniden tırmanmak için eski hâl ve makamından izin almaktır.

Şimdilik bu kadar. isabet ettiysem, benden değil, O'ndan. Edemediysem, edeblendir beni ki yâ HU, bir kez daha kapını çalmaya yüzüm olsun!

Dücane Gündüoğlu

böyle bir yazı yazılmıştır. yazı alıntıdır.

kısaca özetlersek ;

hayy (ha) : allah (cc) nin bir ismidir manası diri olan allah olarak tercüme edilebilir.
huyy (hu) : yine allah (cc) nin bir ismidir fakat görünmeyen ilahi olarak 'o' dur.

bu bağlamda bakacak olursak bizler hepimiz ''ha'' yız yani allah cc nin birer yansımasıyız bu dünyada yine dönüş o anlamındaki ''hu'' yadır.

bir diğer rivayet ise osmanlı yıllarındaki rivayettir. hay ermenilere yahut yahudilere verilen bir addır. bu insanlar ise paralarını akşamları meyhanelerde cömertçe harcarlarmış harcadıkları ise rumlar olurmuş meyhanelerin sahipleri olduklarıseafoodplus.infoa da huy derlermiş. bu yüzden şimdiki kolay kazanılan kolay gider manasında kullanılmakta da olduğu söylenir.

ikisi de allahın isimlerinden olan hay ve hu sıfatları, asıl anlamı ile her şey allahındır ve insan emanetçidir, allahın olan her şey bir gün allaha geri dönecektir demektir.
alahtan gelen allaha gider.
günümüzde genel olarak, yanlış tanımlama olan, emek vererek doğru ve namuslu yoldan kazanılmamış tüm mallar, haram olduğu için bir gün mutlaka kaybedilir tanısı şeklinde kullanılır.

hay istikametinden gelenlerin, mutlak surette huy istikametine gittiklerini dile getiren söz.

hay(hi) nick name'li messanger kullanıcısının "huy" nick name'li messanger kullanıcısına, ileti göndermesinden meydana çıkmış atasözüdür. Haliyle haydan gelen huya gitmektedir.

bunu bir çocuğua söylecek olursanız alacağınız cevap şu olur :

-peki hudan gelen haya gider mi ?
+&$"*.

Küçükken Aydan gelen huya gider sanılan cümledir.

teyzemin çevirdiği laf; siz anca hay huy hay huy gezin.

Haydan gelen huya gider; deyimi, her ne kadar halk arasında; Kolay ve emeksiz elde edilen şeyler, aynı şekilde, elden kolay çıkar, çabuk gider anlamında kullanılan bir deyimse de aynı zamanda, tasavvufi anlamda bir hakikatin de ifadesidir

'Hay' ve 'Hû'; Cenab-ı Allah'ın güzel isimlerinden ikisidir. Hay; diri olan, Hû ise; hakkıyla bilinmesi mümkün olmayan, gaip manasına gelmektedir. Dolayısıyla, Hay'dan geldim Hû'ya giderimis derken, Allah'tan geldim yine Allah'a giderim demek istenmektedir

Güncelleme: ABONE OL
Haydan Gelen Huya Gider Atasözünün Anlamı Ne Demek?

Atasözleri Türk kültüründe ve dilinde önemli bir yer tutar; çünkü gelenekleri, yaşanmışlıkları ve tecrübeleri anlatır. Dilimizde atasözü kullanımı oldukça yaygındır. Durum böyleyken atasözleri anlamları ile ilgili bilgi sahibi olunması gereklidir. Zira kimse bir atasözünü yanlış kullanmak istemez. Haydan gelen huya gider atasözünün anlamı da bu noktada sıklıkla araştırılır.

HAYDAN GELEN HUYA GİDER ATASÖZÜ ANLAMI NE DEMEK?

Haydan gelen huya gider atasözünün açıklaması ve doğru kullanımı ile ilgili Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından bilgi paylaşılmıştır. Bu atasözünün açıklaması ile ilgili bilgi edindikten sonra atasözünü gerek cümle içerisinde gerek günlük hayatta rahatlıkla kullanabilirsiniz.

HAYDAN GELEN HUYA GİDER ATASÖZÜNÜN AÇIKLAMASI

Kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar.

 

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Dünya Bizim Kültür Portalı

Haydan gelen huya gider” diyenler emeksiz yemekten bahsetmektedirler. “Haybeden gelen para böyle hayırsız yolda ezilir” demek isterler. Kadın kocasına soracaktır: “Parayı ne yaptın be adam?” “Amaan Sevim; haydan gelen huya gider, harcadık gitti.” Hayat hep böyle harcanmıştır. İnsan savrulmaktadır. Nereye tutunalım? Kavramlarımıza, anlamlarımıza.

Allah, müslim olarak Hayy bulan kulunun İslam'dan imana çıkmasını irad eylemiştir

Bu sözün aslı “Hayy’dan gelen Hu’ya gider” şeklindedir ve Müslüman idrakında “Allah’tan gelen Allah’a gider” diye bilinmektedir. Doğrunun bir kısmı budur. Ayet’el Kürsî’ye işarettir.

Ayet’el Kürsî, Bakara suresinin ’inci ayetidir. “Allâhü lâ-ilâhe illâ hüve’l hayyü’l kayyûm” diye başlar. İşte bu ayeti okuyarak “Hayy” diyerek gelen “Hu”ya gidecektir. Peki bu “Hu” nerededir. Kürsî ayetinin başındaki ifade ile Gafir suresinin 65’inci ayetindeki şu ifade aynıdır: “hüve’l hayyü lâ ilâhe illâ hû.” Hüve (O) Hayy (diri)’dir, İlahlar yoktur yalnız Allah (Hu) vardır, denmektedir. Bununla Allah Hayy’ı Hu’ya bağlamıştır. Bunda bir hikmet vardır.

“Hu” Gafir suresinde zikredilmiştir. Surenin ismi üçüncü ayetindeki “ğafir” kelimesinden gelmektedir. Ancak surenin bir diğer ismi de Mü’min’dir. Kürsî ayetinde kendini tanıtan Allah, müslim olarak Hayy bulan kulunun Mü’min suresine, “Hu” diyerek gitmesini, bağışlanmaya yürümesini, İslamdan imana çıkmasını irad eylemiştir.

“Hayy’den gelen Hû’ya gider” sözü, Bakara sûresi’ndeki âyetin fiile çıkmasıdır

Bu deyimin başka bir anlamı, Bakara suresinin ’ıncı ayetinin hikmeti ile ilgilidir. Allah, kitabında değişik ayetlerde “sizi canlardan, mallardan, ürünlerden, evlatlardan yana eksiltme ile imtihan ederiz” demektedir. Sonra “sabredenleri müjdele” diyecektir. İşte Bakara suresi ’ıncı ayet eşi, sevdalısı ölmüşe; malı telef olana, işsiz kalana, başına bir hastalık gelene, çaresize, garibana, gurbette yek başına kalana, gariplere, mazlumlara, kimsesizlere, naçarlığa, fıkaralığa, ağzının tadı bozulana, hırsıza para kaptırana, evi dağılana, boşanmışa, yetim kalmışa, ekmek parası için zahmet yükünü çekenlere… diyor ki; “(onlar) başlarına bir musibet geldiği zaman ‘biz Allâh’a aidiz ve sonunda o’na döneceğiz’ derler.” Yani, “innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci’ûn” deyip yolda sebbit kalırlar.

İşte bu ayet, bir örneklik inşâıdır; “Hayy’den gelen Hû’ya gider” sözü, Bakara sûresindeki âyetin fiile çıkmasıdır. Çünkü biz diri olan (hayy) Allah'tan gelip, O’na (hû’ya) dönücüleriz: Sabra ve tevekküle davet eden ayet, kulun Rabbi karşısındaki teslimiyetini de ifadelendirir.

Esma-i seb’a ile nefslerini terbiye ile meşgul ederlerdi

Ancak bu deyimin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e akan kültürü içinde bir başka anlamı daha vardır. Halvetî büyüklerinden İbrahim Zâhid-i Geylânî’den gelen zikir usûlünde “esma-i seb’a/ yedi esma” belirlenmiştir. Bu zikir Halvetîye’den Celvetîye’ye ve bir çok sufî ekole geçmiştir. Nazif Öztürk bir makalesindebuna kayıt düşmüştür.

Riyazet ve kıllet ehli olan sufîler; açlık (kıllet-i taam), uykusuzluk (kıllet-i menam), az konuşmak (kıllet-i kelam) yolunda marifet bulmak için esma-i seb’a ile nefslerini terbiye ile meşgul ederlerdi. Esma-i Seb’a da yedi zikir bulunmaktadır: 1. La ilahe illallah 2. Allah, 3. Hû, 4. Hakk, 5. Hayy, 6. Kayyûm, 7. Kahhâr. Esma-i Seb’a, nefsin yedi mertebesine karşılık gelmektedir. 1. Emmâre, 2. Levvâme, 3. Mülhime, 4. Mutmainne, 5. Radiye, 6. Merdiyye, 7.Kâmile.

Yine Nazif Öztürk’ün sözkonusu makalesindeki tespiti ile, “Tasavvuf sülûkûnda yedi olan nefsin mertebeleri ikiye ayrılır. Bunlardan ilk dört makam ‘tabiat’, ‘nefs’, ‘ruh’ ve ‘sırr’ olarak isimlendirilmektedir. Diğer üç makam ‘berzah’ addedilmektedir.”

“Hayy’dan gelen Hu’ya gider” demek esma zikrinde düşmeyi ifade eder

Sufî kaynakların zikrettiğine göre, berzah makamına gelen salik, tecelli-i esma ile müşerref olur. Tecelli, Allah’ın esma-i Hüsna’ından birinin kalbine açılmasıdır. Salik, Allah’a o esma ile niyaz etse, Allah da ona karşılık verir. İşte tasavvuf ehline göre, tecelli-i esma, sülûk mertebelerinin dördüncüsünde zuhur eder. Dördüncü makam, Mutmainne; dördüncü zikir, Hakk’tır. Salik Hayy zikri ve Radiye makamında iken sürçerse; mürşidi onu üçüncü makama ve o makamın zikrine gönderirdi. Zira Hakk zikri tecelli makamıdır; nefsi ise mutmain nefstir. Sürçmüş bir talip, mutmain nefsini de kaybetmiştir. “Hayy’dan gelen Hu’ya gider” demek esma zikrinde düşmeyi ifade eder. Artık o yine ruhuna yönelecek, Hu diyecek, ilham edilmiş nefsi ile cebelleşecektir. Hayy’dan Hakk’a inmemesi bundandır. Hakk’a inmez de Hu’ya gider. Var sen git öteye bir bakalım denir.

“Hu!” deyip de geçmeyeceksin! Anlaşılan o ki, zikr etmek vicdanın beden kalıbını titreten ihtiyacıdır. Arenalarda futbol aşkında fena bulmuş yığınların, konser salonlarındaki ritimle kafa sallayan tezekkür halkalarının, kulaklarındaki müzik tıkaçlarıyla cezbeye düşmüş seyyarelere dönmüş gençlerin kalbleri niçin çırpınıyor? Çünkü kalp ancak Allah’ı anmakla yatışır.

Hu’ya gitmek, bir salik için bir düşme ise de, şimdiki zamanda artık, varlıkla, seher vakti uyanık kalanlarla konuşmak, onlara karışmak gibidir. Ne diyordu şair:

Konsun yine pervazlara

Güvercinler,

“hu hu” lara karışsın

Aminler,

Mübarek akşamdır;

Gelin ey fatihalar, yasinler..

Evet ahi, söyle bakalım orda mısın, dost, Hu!

Lütfi Bergen yazdı

Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir