Yaşam
Çünkü Kusursuz Arkadaşlar! Hayvanları İnsanlardan Daha Çok Seven Kişilerin Çok İyi Bildiği 20 Gerçek
Eğer hayvanları insanlardan daha çok seven biri değilseniz, hayvanları insanlardan daha çok sevmeyi anlayamazsınız. Bunu anlayabilmek için hem insanlarla hem de hayvanlarla vakit geçirmelisiniz… Ardından göreceksiniz ki siz de hayvanları daha çok seviyorsunuz.
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
evine bir fare girsin basar zehiri hemen. tüm hayvanlar kedi köpek ya.
(bkz: yiyecek beklemek)
hayvanları sevmekle hayvan beslemek arasındaki farkı gayet iyi bilen insandır.
aynı türden farkları insanlarla ilişkilerinde de gözetebilir.
hümanist değil animalisttir, e haklıdır da. insanlığın sevilecek nesi kaldı allasen? hayvan candır.
hayatında bir böceği bile öldürememiş insandır. bu dünya üzerinde sırf zevk için vahşileşen "insan" denen ırkın içinde barınmaya çalışan, bazen kutusunun içinde uyumaya çalışan canları sevendir, kollamaya çalışandır. karşılıksız, çıkarsız sevgiyi gören, onlarla paylaşandır.
hangi hayvanları daha çok sevdiği de değişebilir. sonuçta insan da bir hayvan türüdür; örneğin bu kişi kedileri insanlardan daha çok sevebilir. ama denizatlarını da kedilerden çok sevebilir. ama insan var, insan var. kedi var, kedi var. sevileni var sevilmeyeni var. sonuç olarak bir canlıyı sırf türüne bakarak seviyor veya sevmiyorsa bu kişi tür ayrımcısıdır efendim. evet, türcüdür bu. doğru olan iyi insanı, iyi kediyi ve iyi denizatını sevmektir.
evcil bir hayvanı eve hapsetmekten zevk almadığı halde sokakta bir arabanın altında ezilmesini, psikopat bir insanoğlunun işkence etmesini, bir kış gününde dışarıda soğuktan titremesini, yiyecek bulamadığında aç kalarak acı çekmesini istemediğinden ona evini açan insandır. kucağında mutluluktan guruldamaktan başka minnet göstergesi olmayan bir hayvanı çıkarsız seven insandır. vefadan yoksun insanların yanında hiçbir savunması olmayan, derdini dile getiremeyen canlıları haklı olarak daha çok seven insandır.
"çünkü hayvanlar daha masuum" diye cevap vermesi olası insandır.
karsiliksiz sevginin güzelligini kesfetmis, kendisini kosulsuz sevene yardim etmek isteyen; canlinin hangi formda olursa olsun yine canli oldugunun, hissettiginin, düsündügünün ve yardima ihtiyaci oldugunun farkina olan bir insandir.
karsisinda duran ve kendini ifade etmekten yoksun olan bir varligi koruyarak, her ne kadar bunun icin ugrasmamis olsa da, kendini yüceltecek olan insandir.
hayvan haklari ve insan haklari demeden önce canli haklari diyen insandir.
evcil hayvanlari satin almak yerine evlat edinen, onlara süs esyasi gibi degil de arkadas, kardes ya da cocugu gibi davranan insandir.
yaz sicagi, kis sogugu gibi zor kosullarda evsiz arkadaslarini düsünen, onlara yagmurlu, karli günlerde siginacak bir yer vermeye calisan insandir.
kendisi sadece insan diye; hayvanlari önce hapsedip sonra kesmek, sadece hapsedip insanlara sergilemek, acimasiz egitimlerden gecirip sonrasinda gösteriler yapmak, mengenelerle sabitleyip üzerlerinde deney yapmak, nasil olsa hayvan diyerek, sag kalma ihtimalinin olmadigini bile bile uzaya göndermek, birkac insan onlari dogalarinda degil de üzerlerinde görmek istiyor diye canli canli derilerini yüzmek , kac kilo olduguna aldirmadan üzerlerine binmek, onlara tecavüz etmek, zorla sahaya koyup takim maskotu yapmakgibi haklara sahip olmadiginin bilincinde olmaktir.
kendini hayvan olarak görüyor da olabilir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hayvanların sevgiyi insanlardan daha fazla hakettiğinin göseafoodplus.info azından gösterdiğiniz sevgiye sadık oluyorlar.
(bkz: abi seviyorsan git konuş bence)
sezgin kaymaz isimli yazar, bu meseleyi öyle güzel ifade etmiş ki, insanı yüceleştiren, "ama aç insanlar duruken" diye gev gev eden insanlara hepimiz adına cevab vermiş adeta
"her altı saniyede bir, dünya yüzünde bir insan ölüyor açlıktan. komşunun oğlunun açlığını umursamayan seme gibi semirmiş kadınlar, erkekler, aç bir sokak köpeğine kuru ekmek veriyorsunuz diye sizi o kadar insan açken diye azarlayabiliyorlar. savaş, katliam, tecavüz, hırsızlık, iki yüzlülük gırla gidiyor. ademoğluna emanet edilen tabiatın haline bakın daha ne diyeyim? şu belki bizimle yaşamayı hayvanlar seçmedi. bilakis, yaşam alanlarına insafsıca sarkan bizdik. yine de bir insanlık edip bizimle yaşamaya hüsn-ü kabul gösterdiler ve işgalci olduğumuz halde affedip sevdiler bizi. siz, yüzü cerahatli, ağzı salyalı, kötü kokulu, çirkin, çarpık, çopur bir adamı o sizi sevdi diye sevmeyi başarabilir misiniz? bir köpek başarır; hem de ölümüne sadakat, ölümüne aşk ile bir an olsun dönüp; daha güzeli var mı?
diye bakmaz. aynı sokakta oturduğumuz bir kadın, birkaç gün önce, henüz zehirlenmiş, can çekişmesi yeni kesilmiş bir köpeğin ölüsü başında dikilmiş, şunların hepsini niye zehirlemezler bilmem ki.
diyerek apartman yöneticisiyle sohbet ediyordu. siz hangisini severdiniz?"
seafoodplus.infoazla-son-romani-kun-uzerine/
diline zeval gelmesin!
insanların genelde şerefsiz çıkmasıyla alakalıdır.
hayvanlar kadar sevgi gösteren insanlar olmadığındandır, ne kadar sevgi verirseniz 10 mislini geri alabileceğinizdendir. hayvancağız sizi tanrı olarak görüyor daha ne olsun.
şahsen hayvanları insanlardan çok sevdiğimi sanmıyorum. yani kıyas yapmam yanlış olur çünkü insanları sevmiyorum, hayvanları seviyorum. ölçüm tartım yapmaya gerek yok.
insan sevilir mi ayol? insan sonuçta. böğk.
hayvanlar besledikleri duyguların önüne başka hiçbir şeyi geçirmezler. her şeyleri temiz ve saftır. insani duyguları yoktur. iyi ki de yoktur. sadece sevgiden ve güvenden ibarettirler. ve en iyi arkadaşındırlar. çoğu insandan da iyi anlarlar seni ama tek sorun; konuşamazlar. konuşsalar kim bilir neler söylerler.
insansa ancak ancak ve ancak kendini düşünür. o aşağılık gördüğü hayvanlar kadar olamaz. evet olamaz. ne yalnızlık ne sadakat beklentisi. insan kadar nalet şey var mı bu dünyada?
insan.. kendini böyle kıyaslara sokabilecek kapasiteye sahip olan insan.
evet yok, köpeğim kadar, kuşum kadar, kaplumbağalarım kadar değeri yok çoğunun. sevgiden bahsetmiyorum bile.
insanda bilinç ve istenç olması sebebiyle kötü olmaya yatkındır.
hayvanlar tabiatlara gereği ne iyidir ne de kötüdür.
dünyadaki en tehlikeli canlının insan olduğunu gözlemleyip anlamak pek zor değseafoodplus.info nitelendirilen pek çok sıfat ve haslet hayvalarda bulunmamaktadır.
köpeği yaramazlık yaptığında seni insan! diye azarlarlayan filozofu okumamız ufkumuzu açacaktır.
egoist, kendini dusunen bencil, kotu insanlarin cogunlukta oldugu bu boktan dunyada, size patisini uzatan kedi ve kopekleri tercih eden insandir.
hayvanları insanlardan daha çok sevmek gerçek sevgi ve insanlığı yaşamaktır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
Güncelleme Tarihi:
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi
Kelebekler, kuşlar, böcekler ve daha birçok hayvan, insanı, bizim gibi algılama konusunda teknik sorunlara sahip. Çünkü onlar tamamen farklı bir duyu dünyasında yaşıyor. Kedi ve köpeklerin insanlarla bir arada yaşamaya başlamaları binlerce yıl öncesine dayanır. O nedenle bu hayvanların insanları sevdiklerine kesin gözle bakılabilir aslında. Evlerinde hayvan beslemeyenler bile sokakta gördükleri minik bir kedi yavrusunu okşamadan geçemez. Hatta aç ve susuz olduğunu düşünerek süt verir, minik hayvanın karnını doyuruşunu izler ve bundan mutluluk duyar.
Ya köpekler? Köpeklerin insanlara ne kadar anlamlı baktığınızı fark ettiniz mi hiç?
Max-Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Josep Call ve Brian Hare örneğin köpeklerin insan hareketlerini ve mimiklerini diğer insanlardan daha iyi anladıklarını saptadılar.
Mesele araştırmacılar bir yere gizlenmiş mamayı gösterdiğinde, köpek durumu hemen anlıyor.
Oysa insanın en yakın akrabası olarak bilinen şempanze işaretlerimizi kavrayamıyor.
Köpek sahibi olanlar bilirler. Hayvan kendisine yasaklanan bir şey yapmak istediğinde sahibinin meşgul olduğundan emin olur veya bir anlık dikkatsizliğinden yararlanarak yapacağına yapar. Köpekler gerçekten de "insanın en yakın dostları" ve kimi zaman kurnaz, kimi zaman yalvaran bakışları arkasında "antropofil" (insanı seven) bir beyin işlemekte.
Doğada yaşayanlan
Peki doğada yaşayan hayvanların durumu ne? Bilim adamları onların beyinlerinden geçenleri henüz bilemiyorlar.
Yabanıl hayvanlar insanları nasıl görüyor? Bizler onlar için düşman mı yoksa av mıyız? Koyunlar keçiler insanlara ilgi duyuyorlar mı? Bizleri kendileri gibi yoksa daha güçlü varlıklar olarak mı görüyorlar?
Çanakkale boğazında gemiyle iki yaka arasında gidip gelen yolcular zaman zaman yunusların gemilere yaklaştığını görürler. Hatta bu sevimli deniz canlılarıyla burun buruna geldiklerini anlatan amatör yüzücüler bile var.
Yunuslar sanki insanlarla ilişki kurmak istiyormuş gibi davranıyorlar. Bahama adalarında Sansibar veya Gomera’da turistler yunuslarla birlikte yüzüyor, İrlanda’nın Dingle limanı yunuslar tarafından yirmi yıldan bu yana ziyaret edilmekte; insanlar bu durumdan mutluluk duydukları için yunusların heykellerini bile dikmişler.
Kelebekler, kuşlar
Avustralya’nın kimi plajlarında yunuslar sığ sulara bile gelmeye cesaret ediyorlar ve bunlar özürlü çocukları yunus terapisiyle tedavi eden uzmanlarca memnuniyetle karşılanmakta. Terapist Sabine Klektau, yunuslar, yeni öğrenme aşamalarıyla ortaya çıkan rahatlama durumları yaratıyorlar diyor ve bunun yunuslar tarafından yansıtılan ultrason dalgalarıyla ilgili olduğuna inanmakta.
Fakat insanlarla yüz yüze gelmeyecek kadar ürkek olanlar çoğunlukta tabii. Kelebekler, kuşlar, böcekler ve daha birçok hayvan, insanı, bizim gibi algılama konusunda teknik sorunlara sahip. Çünkü onlar tamamen farklı bir duyu dünyasında yaşıyorlar.
Diğer insanları ve hayvanları anlamak için onların yüzlerini ve mimiklerini izlemek seçeneklerden sadece biri olsa gerek. Sonuçta gece etkin olan kuşlar koku, ötücü kuşlar melodilerle dolu bir dünyada yaşıyorlar. Mercan balıkları ise parlak motifleri seviyorlar. Bu açıdan baktığımızda birçok hayvanın merakını uyandıracak kadar çekici değiliz
Diğer canlıların insanları nasıl gördüklerini belki de doğdukları andan itibaren insanlar arasında yaşayan hayvanlardan öğrenmek en kolayı. Onlar bizi kendileri gibi görüyorlar.
Varlık anlaşıyı yok mu?
Kaz civcivleri yumurtadan çıkarken Alman etolog Konrad Lorenz’i görünce onu anneleri olarak kabul etmişlerdi. Bu tür hayvanlar ilk kez hemcinsleriyle karşılaştıklarında bocalıyorlar. Hatta cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için bile insanlara yöneliyorlar.
Münster Etoloji Birliği başkanı Norbert Sachser, birçok tür sadece anahtar uyarıları alıyor, insanı bizim gibi görmelerini sağlayacak varlık anlayışı bulunmuyor onlarda, diyor.
Örneğin kuş yavrularını yuvadan alındıklarında ve bir tüpe aktarılıp üzerine küçük bir karton parçası konduğunda anneleri onları yine beslemeye devam ediyorlar. Yani yavrularının görüntüsü bile yok akıllarında. O halde insanı nasıl ayırt etsin ki? Ve aynı kuş insanın avucundaki yeme geliyor.
Davranışlarımız onlar için elverişli hale geldiğinde insanlara ilgi duymaya başlayor. Hatta bazıları olağanüstü algılama yetisine sahip ve hemcinslerinden çok insanlardan yararlanıyorlar.
Gözlem yetenekleri
Algılama konusunda usta olan ünlü hayvanlardan biri "Akıllı Hans" idi. Bu ismi taşıyan bir at yy Almanya’sında yaşıyor ve matematik yetisine sahip olduğu sanılıyordu. Akıllı Hans matematik sorularının çözümlerini toynak vuruşlarıyla açıklıyordu.
Fakat atı yakından inceleyen psikologlar bu mucize hayvanın aslında matematikten hiç anlamadığını fark ettiler. At en hassas antenlerle bilinçsiz olarak beden sinyallerini ölçüyordu. Soru soranın varlığında (physis) bir değişiklik fark ettiğinde vurmayı kesiyordu. Ancak atın matematik bilgisi olmadığının anlaşılmasından sonra bilim adamları akıllı Hans’la daha fazla ilgilenmediler.
Hayvanların gözlem yetisinden, aslan terbiyecisi Dieter Farell de emin. Farell bir kaplan için hangi beden sinyallerinin çekici olduğunu çok iyi bildiğinden, onları terbiye ederken nasıl davranacağını da gayet iyi biliyor. Onun iki ayak üzerinde dik yürümesi hayvanlar için bir üstünlük işareti.
Kediler saldırı durumuna geçtiklerinde iki ayak üzerine dikiliyorlar. İşte Darell, bu yüzden hayvanlarını çağırdığı zaman kafasını omuzlarının arasına alıp kamburunu çıkararak yürüdüğünde kaplanlar ona yaklaşmaya cesaret ediyorlar.
Yaklaşmayı bilmek
Küçük hareketlerin insanlar ve hayvanlar arasında önemli bir rol oynadığını Fransız psikiyatr Boris Cyrulnik, geyikleri sevmek isteyen sağlıklı ve zihinsel özürlü çocukları inceleyerek öğrenmiş. Geyikler, sağlıklı çocuklardan kaçarken, Down sendromu olan çocuklar geyikleri okşama fırsatı bile bulmuşlar.
Bilim adamının açıklamasına göre bunun nedeni Down sendromlu çocukların, hayvanlarla göz göze gelmeden, yandan yaklaşıp ve daha yavaş hareket etmeleriyle ilgili. Sağlıklı çocuklar doğrudan doğruya geyiklerin yüzüne bakıyor, gülerken dişlerini gösteriyor ve okşamak için kollarını uzatıyorlardı.
Hayvan terbiyecisi Farell, kaplanlarının kendisini hemcinsleri olarak gördüklerinden emin. Bunun için de dişi kaplanların cangılda kaplanlara yaklaşmaları gibi kendisinin etrafında dolaştıklarını kanıt olarak göstermekte. Yani onu kaplan gözleriyle görüyorlar. Kaplanın bir saldırısına uğrayan terbiyeci de av değil düşmandır ona göre. Oysa eğitilmemiş kaplanlar, insanları bir av gibi görüyorlar.
Atların insana bakışı
Ellili yıllarda atların insanları nasıl gördüklerini öğrenmek isteyen Alman zoolog Bernhard Grzimek, bu amaçta bakıcıları dışında herkese karşı saldırgan olanları seçmiş. Atlar, bakıcılarının görünüşünü bile unutmuşlardı. Bakıcıları farklı bir kıyafetle karşılarına çıktıklarında hemen saldırıyorlardı. Oysa yüze takılan maske ilginç bir şekilde aynı etkiyi yapmıyordu. Yoksa atlar insanları manken olarak mı görüyorlar sadece? Bizler onlara göre ilkel anahtar uyarıları sunan yoksa en fazla sözde hemcinsleri miyiz yalnızca?
Fakat zeka sahibi küçük bir grup için durum farklı. Sachser, kesin kanıtlar olmasa da kanıtlanabilecek tahminler var diyor. Ona göre insansı maymunlar, foklar, yunuslar, filler ve köpekler hemcinsleri olmadığımızı farkındalar.
Bilim adamına göre bu hayvan türleri, onlara insanları ayrı bir kategoriye koymaya izin veren bir varlık algılama yetisine sahipler. Ve Max-Planck araştırmacısı Tobias Deschner, şempanzelerin insanları kesinlikle hemcinsleri olarak görmediklerinden emin.
Maymundan dayak
Deschner bir televizyon ekibiyle Tanzanya’daki maymunları filme alırken, şempanzelerden biri ormandan fırlayınca herkes kaçmış, bir tek kameraman olduğu yerde kalmıştı. Maymun onu yere iterek bir güzel pataklamış.
Fakat buna rağmen tek bir kemiği bile kırılmamıştı adamın. Bu sadece diğer şempanzeler için bir üstünlük gösterisiydi diye açıklamıştı şempanze araştırmacısı Jane Goodall daha sonraları. Eğer ormandaki şempanze kameramanı düşman maymun olarak görseydi çok daha vahşice saldırabilirdi.
İnsansı maymunlar, kendilerinden farklı olduğumuzu bilseler de, insanlara benzer görünecek ya da tam tersi olarak bizim onları kendimize yakın hissetmemizi sağlayacak şekilde davranacak kadar da ustalar.
Kızıl saçlı kadınlar
Bundan emin olan Dortmund Hayvanat Bahçesi müdürü Frank Brandstaetter, çiftleşme konusunda beceriksiz olan orangutanlara porno filmi izletiyor. Deneyimlerine göre erkek orangutanlar uzun kızıl saçlı kadınlara karşı tepki gösteriyorlar. Kızıl saçlı kadın onlara göre herhangi biri değil. Yani davranış bilimcileri maymunların, insanları birbirlerinden ayırt edebildikleri kanısındalar.
Mesela hayvanat bahçelerinde veterinerlerin ne zaman olursa olsun maymun kafeslerine girmeleri yasaktır. Primatlar nefret ettikleri kişinin yüzünü hemen tanıyor ve "kudurmaya" başlıyorlar. Primat araştırmacısı Frans de Waal yılından bu yana Amerika’da yaşamasına rağmen Almanya’daki bir deney maymunu ona hala tanıyor.
Ancak bu yetiye sadece çok yetenekliler sahip değil. Cambridge Üniversitesi bilim adamları örneğin koyunların bile çobanlarının yüzünü uzun bir süre hatırlayabildiklerini saptadı. Hatta diğer koyunların yüzlerini iki yıla kadar unutmuyorlar.
Tabii koyunlar ev hayvanı, hayvanat bahçelerindeki şempanzelerin de kaçma şansı yok gibi. Bir yerde insanlarla ilgilenmek zorundalar.
Doğada yaşayanlar
Peki doğada yaşayan yabanıl hemcinslerinde durum ne? Onlar gerçekten bizi görmek istiyorlar mı? Hayvanlar, doğal olarak insanlara karşı ürkek değiller mi?
Bu konu da türlere göre değişiyor. Bilim adamları shy species (ürkek türler) ve bold species (cesur türler) olmak üzere iki türden söz ediyorlar. Ancak cesur türlerin de insanlarla ilişkiye girip girmeyecekleri deneyimlerine bağlı.
Afrika’daki milli parklarda hayvanların kaçış mesafelerinden onların ne kadar süredir koruma bölgesinde yaşadıklarını anlamak mümkün. Avlanma bölgesinden yeni gelen hayvanların deneyimleri çok taze olduğundan, uzun süredir parkta yaşayan ve insanları zararsız otobüs yolcuları olarak görenlere kıyasla çok daha çabuk kaçıyorlar.