hazara camii / Sümer Köyü hazara Camii FINDIKLI-RİZE

Hazara Camii

hazara camii

Afganistan'ın başkenti Kabil'de camiye saldırı: En az 21 kişi hayatını kaybetti

Afganistan'ın başkenti Kabil'in Hayırhane semtinde, bir camiyi hedef alan bombalı saldırıda en az 21 kişinin hayatını kaybettiği ve 33'den fazla yaralı olduğu bildirildi. Henüz saldırının sorumluluğunu üstlenen bir grup ya da örgüt olmadı. 

Kabil Emniyet Müdürlüğü Sözcüsü Halid Zadran, Hayırhane semtinin Ser-i Kotal mahallesinde bulunan Sadıkiye Camisi'nde akşam namazı sırasında şiddetli bir patlamanın meydana geldiğini dile getirdi.

Zadran, olay yerine çok sayıda güvenlik ve ilk yardım ekibinin sevk edildiğini söyledi.

Görgü tanıkları ve yerel medya ise onlarca kişinin öldüğü ve yaralandığını aktardı. 

AP ajansı, görgü tanıklarına dayandırdığı haberinde, hayatını kaybedenler arasında çocukların ve önde gelen din adamı Molla Emir Muhammed Kabuli'nin de bulunduğunu bildirdi. 

Ayrıca AP, saldırının bir intihar eylemcisi tarafından gerçekleştirildiğini belirtti. 

Bir Taliban istihbarat yetkilisi Reuters'a yaptığı açıklamada, 35 kadar kişinin yaralanmış ya da ölmüş olabileceğini ve sayının daha da artabileceğini dile getirmişti.

Kabil'in en büyük sağlık merkezlerinden olan Emergency Hastanesi, kurumsal Twitter hesabından yaptığı açıklamada 5'i çocuk 27 hastanın tedavi altına alındığını duyurdu.

Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, kayıplara ilişkin bilgi vermezken olayı kınadı. Mücahid, faillerin en kısa süre içerisinde bulunacağını söyledi.

Saldırıyı henüz üstlenen olmazken Afganistan'da son dönemlerde gerçekleştirilen benzer saldırıları, IŞİD'le bağlantılı IŞİD-Horasan isimli örgüt üstleniyor. 

Taliban: Mevlevi Mehdi Mücahid öldürüldü

Öte yandan Taliban, gün içerisinde yaptığı açıklamada, geçen yıl örgütle yollarını ayırarak silahlı mücadeleye giren Mevlevi Mehdi Mücahid'in yakalanarak öldürüldüğünü duyurdu. 

Mücahid, kuzeydeki Ser-i-Pul vilayetinin Balhab bölgesinde eski bir Taliban komutanı ve Taliban saflarındaki azınlık Şii Hazara topluluğunun tek üyesiydi.

Mücahit, örgüt liderlerinin aldığı kararlara karşı çıktıktan sonra geçtiğimiz yıl Taliban'a karşı cephe almıştı.

Hazara aktivistler ise sosyal medyada yazdıkları iletilerde, Mevlevi Mehdi'nin İran'a kaçtıktan sonra yakalandığı ve ardından İran makamlarınca Taliban'a teslim edildiğini ve Taliban'ın da infazı gerçekleştirdiğini iddia etti.

Ek kaynaklar • Reuters, AA

İnşa Tarihi: Degaron Camisi&#;nin,  yüzyılda inşa edildiği bilinmektedir.

Konumu: Degaron Camisi, Özbekistan’da Nevai (Kermine) şehrine bağlı ve bu şehrin 30 km batısındaki Hazara köyünün km güneyinde yer almaktadır.

Degaron Camisi, Mimari Tanım

Orta Asya’da günümüze kadar ayakta kalmış önemli bir yapı olan Degaron Cami, ölçüleriyle oldukça mütevazi bir yapı olmasına rağmen, mimari kompozisyonu açısından Orta Asya camileri içinde bilinen tek örnektir. Karahanlılardan kalan en tipik cami örneği olan Degaron Cami, Hazara Cami diye de bilinir. Plan özelliğiyle de önemli olan yapı, dört ayaklı merkezi kubbeli camilerin ilk bilinen örneğidir.

Degaron Cami, ilk olarak yılında Yakubovskiy tarafından yapının konumu, plan ve süsleme özellikleri, mimari form ve keramik özellikleri göz önüne alınarak incelenmiş ve yüzyıla tarihlendirilmiştir. Daha sonra birçok araştırmacı tarafından yapılan incelemeler sonucu yapının tarihiyle ilgili farklı görüşler öne sürülmüştür. seafoodplus.infona ve S. Kabanov’un yılında yaptıkları araştırmada yapıda görülen mukarnas kornişlerin ve basamaklı mukarnasların,  Day Hatun Kervansarayı ile benzerlik göstermesi yanında, caminin Ebû Fazıl Türbesi’nin kubbe kasnağındaki konstrüksiyonuyla benzerliklerden dolayı camiyi yüzyıla tarihlendirmişlerdir.

Genel olarak yüzyılda inşa edildiği düşünülen yapı yılında önemli bir onarım geçirmiştir. Bu onarım sırasında caminin doğu bölümü yeniden inşa edilmiştir. Doğu bölümündeki kapı, pencereler, küçük kubbeler, tonoz, duvarlar ve küçük kemerler tuğladan yapılmıştır. Muhtemelen mihrabı da bu onarım sırasında değiştirilmiştir.

Degaron Cami, planı ve mimarisi bakımından gelişmiş bir örnektir. Cami, dıştan x m, içten x 13,75 m ölçülerinde, kareye yakın, dört ayaklı, merkezi kubbeli bir plana sahiptir. Harimi merkezde sivri kemerlerin taşıdığı dört yuvarlak ayak üzerine oturan bir kubbe örtmektedir. Kubbeye geçişte tromp kullanılmıştır.

Tuğla malzemeden inşa edilmiş olan payeler, görünüş açısından Yunan sütunlarını andırır. Bodur payelerin üzerinde kare bir başlık yer alır ve kemerler bu başlık üzerinde yükselir.

Bir kasnak  üzerinde yükselen ve hafifçe sivrilen merkezi kubbe, metre çapındadır. Sivri kubbe tipi, özellikle İslami dönem Orta Asya ve İran mimarisinde yaygın olarak uygulanmıştır.

Yapının kuzeydoğu ve güneydoğu köşelerindeki kare alanların üzeri küçük birer kubbe ile örtülmüştür. Kubbeler bir köşede duvar ve merkezi kubbenin ayağına oturmaktadır. Kubbeye geçişte pandantif kullanılmıştır.

Caminin dört yanındaki dikdörtgen alanların üzeri ise duvar, ayaklar, küçük ve büyük sivri kemerler ile desteklenen tonozlarla örtülüdür.  Tonozlar iki küçük kemerin üzerinde, karşılıklı olarak inşa edilmiştir.  43 cm genişliğindeki tonozların mukarnas kornişleri, dekoratif bir görüntü vermiştir. Tonozların ortasında, birer aydınlık açıklığı bulunmakta olup günümüzde bu açıklık kapatılmıştır.

Yapıda inşa malzemesi olarak tuğla ve kerpiç kullanılmıştır. Ayak, kemer, tonoz, kubbe ve sonradan inşa edilen doğu duvarda tuğla malzeme kullanılırken kuzey, güney ve batı cepheler kerpiçten inşa edilmiştir. Muhtemelen doğu cephe de ilk inşa edildiğinde kerpiçten yapılmıştır. Caminin duvarları taş temeller üzerinde yükselmekte olup temeli killi toprak ile sağlamlaştırılmıştır.

Batı duvarının ortasında sonradan betondan yapılan sivri kemerli, dikdörtgen planlı bir mihrap nişi bulunmaktadır. Mihrap, duvar kalınlığı içinde yer almaktadır.  Caminin minberi ise bugün orijinal olmayıp ahşap malzemeden sade görünüştedir.

Caminin şu an ki döşemeleri tuğla ile kaplanmıştır. Ancak eski döşemelerin killi, samanlı kerpiçten yapılmış olduğu bilinmektedir. Yapıya giriş doğu yönde bulunan açıklıktan sağlanır. Bu kapının iki yanında kapı görünümünde birer dikdörtgen pencere yer almaktadır. Bu iki pencerenin üzerinde, sivri kemerli birer küçük pencere yer almaktadır. Caminin gösterişli bir portali yoktur. Portalin uygulanmamasının sebebi merkezi kubbeli yapı kompozisyonuna büyük bir portalin uygun düşmeyeceği düşüncesinden dolayı olabilir.

Yapıdaki diğer giriş sonradan açılmış olup güney duvarının ortasında yer almaktadır.

Süsleme Özellikleri

Yapı tezyinat açısından sade bir görünüme sahip olmakla birlikte var olan süsleme programı daha çok harimde yoğunlaşmıştır. Harim, tuğla örgülerin sadeliği, kemerlerin hafifliği, plan ve mimarinin olgun ahengi ile kuvvetli bir etki bırakır.

Merkezi kubbeyi taşıyan kemer yüzeylerinde onar adet çıkıntılı süslemeler yer almaktadır. Bu süslemelerden güney ve kuzey kemerde olanlar yuvarlak kenarlı olup üçlü yonca yaprağı şeklindedir. Bu tarz kemer süslemeleri çok sık karşılaşılan bir uygulama değildir. Muhtemelen milattan önce yapılmaya başlayan ve daha sonra uygulamasına devam edinilen Hindistan ve Budist mimarisindeki kaya tapınaklarındaki taşa oyulmuş çıkıntılı süslemelere sahip kemerlerden kaynaklanmış olabilir. Degaron Camisi&#;nde kullanılan kemerler Budist mimarisi ile kısmen benzerlik gösterse de Degaron Camisi kemerlerinin kendine has özellikleri vardır.

Bir diğer süsleme ayrıntısı sivri kemerlerin üzerine oturduğu bodur payelerin yüzeyinde yer almaktadır. Üç sıra yatay bir sıra dikey tuğla kullanılarak almaşık bir görüntü verilmiştir.

Mihrap, duvara açılan bir nişle inşa edilmiş olup herhangi bir süsleme unsuru yoktur.

     Yararlanılan Kaynaklar

  • İbrahim Çeşmeli – Orta Asya Camilerin Tipoloji ( Yüzyıllar)
  • Oktay Aslanapa – Türk Sanatı
  • Mustafa Cezar &#; Anadolu Öncesi Türklerde Şehir ve Mimari (İş Bankası Kültür Yayınları)

Click to rate this post!

[Total: 9 Average: ]

Okur Yazarım

T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK VE FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ CAMİ MİMARİSİNİN GELİŞİMİ ÜZERİNE TÜRK-İSLÂM MEDENİYETLERİ VE MİMARİSİ Sevde KARARMAZ () Anabilim Dalı : Mimarlık Ödev Danışmanı : Prof. Dr. İbrahim NUMAN Mart İÇİNDEKİLER ŞEKİL LİSTESİ………………………………………………………………………4 FOTOĞRAF LİSTESİ……………………………………………………………… ÖZET…………………………………………………………………………………6 seafoodplus.infoŞ………………………………………………………………………………7 seafoodplus.info MİMARİSİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE ANADOLU DIŞINDAN ÖRNEKLER…………………………………………………………………………8 İslâmiyet’in İlk Yılları ve Hz. Peygamber Dönemi……………………………8 Kâbe-i Muazzama………………………………………………………….8 Kuba Mescidi…………………………………………………………… Mescid-i Nebevî………………………………………………………… Ordugâh Şehirleri ve Camileri……………………………………………… Irak, Kûfe Mescidi……………………………………………………… Mısır, Amr bin As Camii…………………………………………………11 Emevi Dönemi………………………………………………………………… Şam, Emeviye Camii…………………………………………………… Karahanlılar Dönemi………………………………………………………… Hazar, Degaron Camii………………………………………………… Gazneliler Dönemi…………………………………………………………… Leşker-i Bazar Ulu Camii……………………………………………… Büyük Selçuklu Dönemi………………………………………………………13 Zevvare, Mescid-i Cuması……………………………………………… Zengî Dönemi………………………………………………………………… Halep, Ulu Camii……………………………………………………… seafoodplus.infoU’YA YAYILIM SÜRECİ………………………………………… Artuklular…………………………………………………………………… Silvan, (Meyyafarkin) Ulu Camii……………………………………… Danişmendliler……………………………………………………………… Kayseri, Kölük Camii……………………………………………………16 2 Saltuklular…………………………………………………………………… Erzurum, Ulu Camii…………………………………………………… Mengücekliler………………………………………………………………… Divriği, Ulu Camii……………………………………………………… Anadolu Selçuklu…………………………………………………………… Konya, Alâeddin Camii………………………………………………… XIV. Yüzyıl Mimarisi ve Beylikler Dönemi………………………………… Manisa, Ulu Camii……………………………………………………… Selçuk, İsa Bey Camii……………………………………………………20 Osmanlı’nın İlk Yılları ve Fatih Sultan Mehmed Devri…………………… İznik, Yeşil Camii……………………………………………………… Bursa, Yıldırım Camii……………………………………………………21 Tire, Yeşil İmaret (Yahşi Bey Camii) ………………………………… İstanbul, Fatih Camii…………………………………………………… İstanbul, Beyazıd Camii………………………………………………… XVI. Yüzyıl Mimarisi ve Mimar Sinan………………………………………23 İstanbul, Şehzade Camii…………………………………………………23 İstanbul, Süleymaniye Camii…………………………………………… Edirne, Selimiye Camii………………………………………………… 4.Çalışmada her ne kadar kronolojik bir sistem takip edilmiş olsa da yer yer yapıların etkilendiği öncül anıtlara dönüşler yapılarak etkileşim sürecinden de bahsedilmiştir. Sonuç kısmında ise çalışmanın genel bir değerlendirmesi yapılıp son devir Osmanlı camilerine ve günümüzde cami mimarisinin durumuna da değinilmiştir. 6 seafoodplus.infoŞ Arapça, “Secde edilen yer” manâsındaki “mescid(‫”)المسجد‬, İslam inancının ilk zamanlarındaki ibadet alanları için kullanılan bir tanım olmuştur. Mescidin işlevini gerçekleştirebilmesi için “mihrap” unsuru bir ön şarttır ve basit bile olsa belli bir işaret ile kıblenin belirtilmesi gerekir. Zaman geçtikçe mescid kelimesi -yalnızca Türkiye’de- daha küçük ibadet yapılarını tanımlamak için kullanılmıştır ve bunun yerini “cem edilen yer, toplanma, bir araya gelme” manasındaki “cami’(‫”)جامع‬ kelimesi almıştır. Burada bahsedilen konu, caminin dört duvarlı bir ibadet yeri oluşunun ötesine geçmektedir. Cami, tek başına belli bir mimari yapıyı temsil etmesinden ziyade, belli bir toplumsal ve kültürel altyapıyı da temsil eder. Coğrafyaya, iklim koşullarına ve hatta siyasi yönetim biçimine göre şekillenen cami, somut bir geleneği yansıtmanın yanında somut olmayan kültürel mirası da içine alacak düzeydedir. İşte bu çalışmada yalnızca yapının fiziki özelliklerinden değil, yapıyı şekillendiren/değiştiren somut ve soyut kavramlar üzerinde de durulmuştur. 7 seafoodplus.info MİMARİSİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE ANADOLU DIŞINDAN ÖRNEKLER İslâmiyet’in İlk Yılları ve Hz. Peygamber Dönemi Kâbe-i Muazzama1 İslâmiyet’in ilk yıllarında toplu ibadet için belirli bir bina yapılmamış olup yeryüzünün İslam inanışına göre ilk mabedi2 olarak Kâbe varlığını sürdürmüştür. Mekke şehrinde ve Mescid-i Haram’ın ortasında bulunan Kâbe, içten ve dıştan dört köşelidir. Sonrasında inşa edilecek olan “cami” yapılarını form olarak pek fazla etkilememiş olsa da, İslam’ın ana ibadetinin gerçekleştiği merkez olması açısından öncülüğünü kaybetmeyecek bir mekandır. İnşa edilen tüm camilerin kıble duvarının aynı merkeze bakması, bir anlamda Kâbe’nin her türlü İslam ibadet yapısına öncü olduğunun göstergesidir. (Fotoğraf 1) (Şekil 1) 1 Hz. Peygamber Dönemi’nden öncesi için ayrıca bkz. Sadettin Ünal, TDV İslam Ansiklopedisi, “Kâbe‫”الكعبة‬, TDV Yayınları, cilt:XXIV, , s 2 Kur’an-ı Kerîm, Âl-i İmrân/ “Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev -mâbed- Mekke’deki Kâbe’dir.” 8 Kuba Mescidi Arabistan yarımadasındaki ilk camilerin, kerpiç duvarlı, ahşap direkli ve düz damlı oldukları bilinmektedir. Üzerleri ise yine ahşap kirişlerle ve hurma dalları ile örtülmektedir ve Yemen’den Fas’a kadarki coğrafyada durum bu şekildedir. Cami olarak hicret sırasında Hz. Peygamber’in Medine’ye girmeden bir süre Kubâ’da kaldığı ve burada ilk ibadet yerini kurdurduğu bilinmektedir. Kuba Mescidi’nin ve sonraki aşamada bahsedilecek olan camilerin uzunca bir süre enlemesine geliştiği görülecektir. Bu durumun oluşmasına ilk safların inanca göre sevap açısından daha üstün olduğu3 etkili olmuştur. (Fotoğraf 2) Mescid-i Nebevî4 Hz. Peygamber’in bizzat yaptırdığı iki mescidden ilki Kuba’ydı, ikincisi ise Mescid-i Nebevî’dir. Yapı, başlarda basit duvarlardan oluşmakta olup git gide üç yönde genişleyerek günümüzdeki halini almıştır ve malzeme de tabii olarak git gide kalite kazanmıştır. Mescid-i Nebevî’nin cami mimarisine kattığı en önemli özellik fonksiyonel yapısı olmuştur. Başlarda Hz. Peygamber’in evinden ibaret olan yapı zamanla işlevini artırmış; hem ibadetin hem eğitimin hem de devlet yönetiminin merkezi konumuna 3 “İnsanlar ilk safın sevabını bilselerdi, ön safta durabilmek için kura çekmekten başka yol bulamazlardı.” (Buharî, ezan, 9,32; Müslim, salat, ) 4 Ayrıca bkz. İbrahim Numan, "İlk Devir Türk Sufi Merkezlerinin Mahiyetleri ve Mimarilerinin Menşei Hakkında" , Vakıflar Dergisi; IXI, Ankara, , ; İbrahim Numan, “Dini İçtimai Müesseselerimizin Doğuşuna ve Mimari Tekamülüne Mescid-i Nebevi'nin Tesirleri” , Kubbealtı Akademi Mecmuası, İstanbul, Temmuz , s 9 gelmiştir. Bu üç unsurun bir arada bulunması sosyal yapıyı güçlendirmiş olmakla beraber Osmanlı Devleti’nin de uzun süre uyguladığı bir usûl olmuştur.5 (Şekil 2) Ordugâh Şehirleri ve Camileri Camiler elbette hep Mekke ve Medine’de kalmamışlardır. İslam’ın ilk fetihleriyle cami mimarisi başka bölgelere de geçmişti ve orduların gittiği yerlerde kurulan ilk camiler ordugah camileri olmuştur. Bu camiler tabii olarak daha çok askerî bir kaleyi andıran biçimde olmuşlardır. Yapıya uyum sağlaması açısından bir zafer anıtı niteliği taşıyan minareler de genelde kare formda ve köşeli gelişim göstermişlerdir. Irak, Kûfe Mescidi () Irak’taki Kufe Camii, bir plan tipinin başlangıcının teşkil eder. Kûfe plan tipinde sahınlar caminin güney(kıble) duvarına dik veya paralel uzanırlar. Basra Camii’nde de bu plan tipi uygulanmıştır. 5 Bkz. Prof. Dr. Gönül Cantay, Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu, AKM Başkanlığı Yayınları, Ankara, , s 10 (Şekil3) Fustat, Amr bin As Camii () İlk mihrap ve ilk minare örneğinin görüldüğü Amr b. As Camii de Kûfe plan tipli olup sahınlar mihrap duvarına dik uzanmaktadır. (Şekil 4) Yapı, bir ordugah camisidir ve planda da topoğrafyaya uyum sağlamaya çalıştığı görülmektedir. Bu durum da yapının yalnızca ibadet için yapılmadığının göstergesidir. Bulunduğu bölgedeki bir çok ihtiyacı karşılayan cami, aynı zamanda askeri amaçlı da hizmet vermektedir. Emevi Dönemi Emevi döneminde fethedilen toprakların eski kültürlerinden de etkilenme söz konusudur. Artık cami mimarisinde işlevselliğin yanında anıtsallık ve göze hitap etme endişesi görülmektedir. Halifeliğin Emevilerde olması gibi bir sosyal üstünlük durumu da vardır. Emevi sanatı özellikle Tunus, Şam ve Kudüs’te kendini göstermiştir. Yani İslam mimarisi artık hem batı tarafına doğru hem de güneye doğru gelişim göstermiştir. Şam, Emeviye Camii Devletin başkenti Şam’da transept planlı bir bazilikanın üzerine inşa edilen Emeviye Camii’nin planında mihraba paralel olan sahınları dik bir sahın keser. 11 (Şekil 5) Emeviye Camii’nin plan açısından benzer olduğu iki yapıdan biri Halep Ulu Camii, diğeri ise Diyarbakır Ulu Camii’dir. Emevi, Fatımi ve Eyyubilerde de yine enlemesine gelişen düz çatılı ve çok destekli camiler görülmektedir. Bunlar her ne kadar plan açısından birbirlerine benzese de malzeme olarak kendi yerel kaynaklarına bağlı kalmışlardır. Emevi camileri ile Osmalı camilerini yarıştırarak karşılaştırmak yanlış olduğu gibi zaten bu iki oluşum bulundukları zaman ve mekan dolayısıyla farklı olmaları kaçınılmazdır. Osmanlı camilerinin anlatıldığı kısımda, genel olarak bu tip camiler (çok direkli, düz çatılı) ile Osmanlı camilerinin işlevselliği açısından bir karşılaştırma yapılacaktır. Emevilerden sonra halifelik Abbasilere geçmiştir ve merkez de Şam’dan Bağdat’a taşınmıştır. Abbasiler, Emevilerin transept planını kullanmayıp Kûfe plan tipine dönüş yapmışlardır. Malzeme olarak da taş yerine kerpiç kullanmışlardır. Karahanlılar Dönemi Özbekistan taraflarına bakıldığında Asya’daki İslami dönem Türk mimarisinin ilk örnekleri Karahanlılar ile görülmektedir. Karahanlıların ilk eserleri genelde kerpiç malzemeli olup sonraları tuğlaya geçmişlerdir. Karahanlılarda cami planı ve mimarisi açısından büyük bir gelişme görülmektedir. Uzunca bir süre enine gelişen çok destekli cami tipolojisi, Karahanlılarla beraber merkezi kubbeye geçişe büyük bir adım atmış olup belki de Mimar Sinan’ın tek kubbeli merkezi planlı camilerine öncü olmuştur. Hazar, Degaron Camii Cami, ortada 4 adet tuğla payenin taşıdığı bir merkezi kubbe ve dört yandaki küçük kubbelerden müteşekkildir. Ön kısımdaki ortası çapraz tonozlu kısım yükseklik farkı dolayısıyla sonradan eklenmiş olabilmekle birlikte bir son cemaat yeri olarak da düşünülmüş olabilir. Karahanlıların Degaron Camii ve Talhatan Baba Camiileri, sonradan gelişecek olan merkezi planlı camilerin birer öncülü durumundadırlar. 12 (Fotoğraf 3) (Şekil 6) Gazneliler Dönemi Özbekistan’dan Afganistan’ın güney kısımlarına inildiğinde Gazneliler sanatı ile karşılaşılmaktadır. Cami mimarisinde Gazneliler önceki çok destekli camilerden etkilenip, bunu mihrap önündeki tek kubbeyle başarılı bir şekilde yorumlayıp geliştirmişlerdir. Öyle ki önceki düz çatılı camiler gibi tek kubbe burada eğreti durmamış ve kubbe bir anlamda yapıya hakim durumuna getirilmeye çalışılmıştır. Leşker-i Bazar Camii () (Şekil 7) Enine gelişen çok destekli ve mihrap önü kubbeli bir yapıdır. Mihrap önündeki 2 sahın genişliğindeki kubbe aslında Selçuklu’dan önce burada görülmektedir. Buradan Selçuklu’ya etki edip sonrasında Artuklu ve Türk Memlükleri sanatında da etkiyi sürdürmüştür. (Şekil 8) (Şekil 9) Büyük Selçuklu Dönemi Yapılan detaylı çalışmalardan önce Türk Cami mimarisi Karahan ve Gaznelilerden değil, Büyük Selçuklulardan başlatılıyordu. Buna paralel olarak da Türklerin cami 13 mimarisinin kaynağı İran olarak gösterilmekteydi fakat bu durum “öncü kaynak” belirtme konusunda sıkıntılar doğurmaktaydı. Çalışmalarla beraber Selçukluların Karahan ve Gazneli mimarileriyle İran’daki Türk mimarisinin gelişmelerini harmanladığı ve bu şekilde abidevi ölçülerde camiler yaptıkları ortaya çıkmıştır. Selçuklu sonrasında gelişen İlhanlı, Safevi ve Timurlu mimarileri büyük ölçüde Selçuklu’yu devam ettiren yapılar yapmışlardır. Zevvare, Mescid-i Cuması Karahan ve Gaznelilerin kervansaraylarda kullandıkları 4 eyvanlı avlulu tipi Selçuklu alarak bunu eyvana bitiştirilen mihrap önü kubbesi ile birlikte kullanmıştır ve bu yeni tipe Köşk Tipi Cami demiştir. Bu tipin ilk örneği ise Zevvare Mescid-i Cuması’dır. Bir başka örnek ise Ardistan Mescid-i Cuması’dır. (Şekil 10) Zengî Dönemi Zengîlerin mimariye getirdiği asıl yenilik medreseler ile olmuştur6. Cami mimarisinde genellikle Selçuklu geleneğini devam ettirseler de tezyinat açısından oldukça özgün örnekler vermişlerdir. Suriye’deki çan kulesine benzer kare minareler Zeng3i döneminde yerini yuvarlak minareye bırakmıştır. Halep, Ulu Camii Halep’i Suriye’nin en güzel şehirlerinden biri haline getiren Nureddin Zengî tarafından yenilenen Halep Ulu Camii dikdörtgen planlı çok destekli ve düz örtü sistemli camiler sınıfındadır. Planda avlu kısmında görülenler caminin özgün yer döşemesidir. 6 Bkz. Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, İstanbul, , s 14 (Şekil 11) (Fotoğraf 4) (Şekil 12) 15 seafoodplus.infoU’YA YAYILIM SÜRECİ Artuklular Anadolu’nun erken devrini temsil etmesi bakımından Artuklu camileri kendi içinde önemlidir. Burada “kendi içinde” denmesinin sebebi, bu camilerin sonraki gelişme aşamalarına pek fazla etki edememesi ve aynı zamanda da kapalı bir bölge üslubu oluşturmalarındandır. Kapalı mimari üsluplarına rağmen güneydeki mimari tezyinat etkilerini Anadolu’ya taşımışlardır. Genel olarak camiler enine gelişen mihrap önü kubbeli ve avluludur. Silvan, (Meyyafarkin) Ulu Camii Silvan’da bulunan tarihli bu ulu cami ile Anadolu cami mimarisinin muhteşem üslubunun başladığı kabul edilir.7 (Şekil 13) İlk bakışta Gaznelilerin Leşker-i Bazar Ulu Camii’ni andıran bu yapıda ona nazaran mihrap önü kubbesi yapıya çok daha hakim durumdadır. Aslında burada Melikşah’ın İsfahan Cuma Camii’nde yapmak istediği görülmektedir. Bu sebeple de –Selçuklu’yu devam ettirmesi açısından- gelişim içinde önemli bir yere sahiptir. Danişmendliler Özellikle Sivas, Kayseri, Tokat ve Malatya’da yayılım gösteren Danişmendliler özellikle medrese mimarisine yenilik getirseler de cami mimarisine de özgün örnekler kazandırmışlardır. Kayseri, Kölük Camii Bu eser, cami-medrese birleşmesinin erken bir örneği olmasından dolayı ayrı bir öneme sahiptir. 7 Ara Altun, Ortaçağ Türk Mimarisinin Anahatları İçin Bir Özet, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, , s 16 Plana bakıldığında cami, mihrap önü kubbelidir fakat bunun önünde bir küçük kubbe daha bulundurmasıyla aslında Selçuklu camilerindeki orta avlu anlayışını da devam ettirmektedir. Bu şekil Anadolu camilerin çoğunda sürdürülmüştür. (Şekil 14) Kölük Camii, Kayseri mimarisinde mozaik çini kaplı tek mihrabı içinde bulundurmasından dolayı ayrıca önemlidir. (Fotoğraf 5) Saltuklular Yalnızca Erzurum merkezinde az sayıda eseri olan yüzyıl beyliğidir. Erzurum, Ulu Camii tarihli mihraba dik 7 sahınlı bu Saltuklu camisi Manisa Ulu Camii’ne giden kubbe gelişiminin önemli bir aşamasını temsil etmektedir. 17 (Şekil 15) Planda aynalı tonozun önündeki kısım Kayseri Kölük Camii’nde de olan, Selçuklu’nun orta avlu anlayışının sert coğrafyaya uygun hale getirilip devam ettirilmesinin bir örneğidir. Mengücekliler yüzyıl sonları ve yüzyıl başlarında Erzincan Kemah ve Sivas Divriği bölgelerinde kendini göstermiş olan önemli bir beyliktir. Divriği, Ulu Camii8 Çok güçlü bir üretme telaşı görülen bu camide -ortadaki geniş olmak üzere- 5 sahın mihraba dik olarak konumlanmıştır. Eser, kendi içinde birbirini aşmak isteyen belki de birbirinden alakasız bir süslemeyi bir arada bulundururken aslında çağın politik ve kültürel yapısını çok iyi yansıtır. yüzyıl Anadolu’sunun farklı kültürleri bir potada erittiğinin kanıtı olan Divriği Ulu Camii; sanat tarihi açısından da eşi bulunmayan anıtsal bir kaynaktır. (Şekil 16) 8 Ayrıca bkz. Ahmet Vefa Çobanoğlu, TDV İslam Ansiklopedisi “ULUCAMİ (Divriği Ulucamii)”, TDV Yayınları, , cilt: XLII, s. 18 Anadolu Selçuklu yüzyıldan itibaren Osmanlı öncesi ve hatta Osmanlı’da da etkisini sürdürecek olan Selçuklu’nun Anadolu’da başladığı çok özel bir dönemdir. Konya, Alâeddin Camii (Şekil 17) Yukarıdaki plana bakıldığında caminin kendi içinde organik bir bütünlük teşkil etmediği hemen göze çarpmaktadır. Fakat Alaeddin Camii aslında mihrap önü kubbesi ve düz çatılı eyvanı ile belirli bir geleneği sürdürmektedir. Zengî döneminde görülen Halep Ulu Camii portalindeki düğüm, Anadolu Selçuklu’da özellikle Konya’daki eserlerde sıklıkla kullanılmıştır. Bunlardan biri de Alaeddin Camii portalidir. (Fotoğraf 6) XIV. Yüzyıl Mimarisi ve Beylikler Dönemi Beylikler devrine gelindiğinde Anadolu Selçuklu üslubunun büyük ölçüde etkileri hissedilmeye devam edilir. Bu üslup bir süre devam edecektir ve tabii olarak bıçak gibi kesilmesi mümkün değildir. Bu devirde Batı Anadolu’ya yaklaştıkça görülen yenilikler ve gelişim, Osmanlı’da en uç noktaya erişecektir. Manisa, Ulu Camii Değerlendirmek için genellikle Selçuklu’nun klasik mihrap önü kubbeli avlulu camilerinden yola çıkılır ancak burada farklı olarak mihrap önü kubbesinin ne kadar 19 gelişebileceği görülmektedir. Anadolu’yu kendi içinde değerlendirmek gerekirse Manisa’daki Ulu Camii, önceki başlıklarda sözü geçen Silvan Ulu Camii tipini devam ettirir. Harim haricinde plana bakıldığında, şadırvanlı avlu; Osmanlı’da gelişecek olan avluların genel bir öncülü niteliğindedir ve Osmanlı’nın klasik camilerinin sinyalini verir. (Şekil 18) Selçuk, İsa Bey Camii İsa Bey Camii’nin planı Şam Emeviye Camii’nden gelir ve Diyarbakır Ulu Camii’ne, oradan da Artuklu camilerine bağlanır. Aslında revaklı avlu Manisa Ulu Camii’nden önce burada görülür fakat revakları yıkılmış yalnızca sütunları kalmıştır. (Şekil 19) Osmanlı’nın İlk Yılları ve Fatih Sultan Mehmed Devri Fetih öncesi Osmanlı eserleri İznik, Bursa ve Edirne’de kendini göstermiştir. Bu şehirler siyasi merkez oluşlarının yanında aynı zamanda kültür ve sanatın da merkez noktasıydılar. Devletin ilk büyük başkenti Bursa’ydı ve aslında Yıldırım’ın büyük yapılarıyla beraber Osmanlı üslubu şekil kazanmaya başlamıştır. Fatih devrine gelindiğinde başkentin İstanbul olmasının da etkisiyle mimaride bir bütünlük sağlanmıştır. Anadolu’nun birbirinden bambaşka gelişen girift yapısı artık düzene girmiş, Doğu’nun ya da Batı’nın değil, saray çevresinde gelişen fikirlerin etkisi sanatın yönünü belirlemiş ve Osmanlı’nın son yıllarına kadar belli bir tarz, yalnızca ufak değişimlerle devam etmiştir. 20 İznik, Yeşil Camii Tek kubbeli klasik camilerde mekanı geliştirmek yolundaki ilk araştırmayı teşkil etmesi açısından İznik’teki en önemli Osmanlı yapısı olarak kabul edilir.9 (Şekil 20) Mimari eserler, küçük sanat dallarının da kullanımını yaygınlaştıran birer kaynaktır. İznik Yeşil Camii de İznik çinilerinin -tabiri caizse- reklamını yapan olağanüstü bir abidedir. Bu yönden bakıldığında farklı sanat dallarının mimaride kullanımının da örneğini oluşturması açısından önemlidir. Sentez bir eserdir. Bursa, Yıldırım Camii Yapının aşağıdaki planında arka arkaya iki kubbe, yanlarda eyvanları örten küçük kubbeler ve köşelerde ise toplam 4 adet aynalı tonoz bulunmaktadır. Arka arkaya olan iki kubbe görüntüsü Selçuk’taki İsa Bey Camii’ni anımsatmaktadır. Mihrabın bulunduğu kubbenin dışa taşkın oluşu hem masif görüntüyü azaltmakta hem de sonrasında gelecek olan ters T planlı camilerin bir anlamda önünü açmaktadır. (Şekil 21) 9 Oktay Aslanapa, a.g.e., s 21 Tire, Yeşil İmaret (Yahşi Bey Camii) tarihli bu cami, büyük kubbeye bağlı yarım kubbeli yapıların ilkidir. Burada, mihrap bölümündeki yarım kubbe, dışarı çok kuvvetli bir biçimde taşmaktadır. (Şekil 22) Yapı, ters T planlı camilerin gelişimi içinde değerlendirilebilir. İstanbul, Fatih Camii Öncesinde Edirne’de Üç Şerefeli Camii ile beraber Osmanlı klasik dönem üslubunun büyük ölçüde nispetleri belirlenmişti ve sonrasında İstanbul’daki büyük sultan camilerinin gelişimi bir yarım ve bir orta kubbe ile Fatih Camii’nde ortaya çıkmıştır. Fatih Camii, şimdiye kadarki camilerin gelişiminden ibarettir. Burada mihrap önü kubbesi yarım kubbeye dönüşmüş ve bu şekilde cami, zaviyeli(ters T) camilerden kendini ayırmıştır. Orta kubbe ve onun yanındaki ikişer küçük kubbe ile 3 Şerefeli Camii’ni andırır. (Şekil 23) (Şekil 24) 22 İstanbul, Beyazıd Camii İstanbul Fatih Camii’ni çift yarım kubbesi ile bir adım öteye taşıyan Beyazıd Camii yüzyılın başlarında yapılmıştır. Tabhaneden tam anlamıyla kurtulamamış olan Beyazıd camii, gelişim içinde sırıtmayan ve acele etmeyen bir yapı görünümü çizmektedir. Aslında farkını ne kubbesinde ortaya koymuştur ne de tabhanesinde. Beyazıd Camii’nin farkı, olağanüstü simetrideki revaklı avlusunda ve şadırvanındadır. (Şekil 25) XVI. Yüzyıl Mimarisi ve Mimar Sinan Mimar Sinan, yılında Hassa Mimarlar Ocağı’nın başına geçtiğinde 50 yaşına gelmişti. Sonrasında neredeyse hiç aralık vermeden sayısı ’ı bulan bir çok eser üretmiştir. Çok iyi bir gözlemci olan Sinan, yaptığı eserleri bir temele oturtmuştur yani aslında her eserinin bir denemesini, bir öncülünü de üretmiştir. Bu sayede hatasız denebilecek eserler bırakmıştır. Devletin hem ekonomik anlamda hem de siyasi anlamda zirvesinde başmimar olan Sinan’ın olanakları çok genişti. İstanbul’un da tasarladığı yapılara uygun oldukça boş bir alanı vardı. Sunulan geniş imkanlar ve Sinan’ın üstün üretme kabiliyeti birleşince İstanbul’u -tabiri caizse- İstanbul yapan eserler ortaya çıkmıştır. İstanbul, Şehzade Camii Farklılıklar artık yarım kubbenin orta kubbeye ekleniş biçiminde ve ince ayrıntılarda olmaktadır. Burada da Sinan, orta kubbeye dört yarım kubbe eklemiş, harim ile avluyu eşit ölçüde tutarak eseri simetrik olarak da vurgulamıştır. Beyazıd Camii’nin yan taraflarındaki tabhaneler, Şehzade Camii’nde Sinan tarafından eritilmiştir ve masif görüntüyü kırmak amacıyla da insanî boyutlarda galeriler eklenmiştir. Böylece piramidal görüntü topraktan aleme değin korunmuştur. 23 (Şekil 26) İstanbul, Süleymaniye Camii Süleymaniye Camii aslında bizleri bir anda Beyazıd Camii’ne götürmektedir. Sinan burada istemli olarak neredeyse aynı planı tekrarlamıştır. Fakat Beyazıd Camii’nde doğu ve batı yönündeki dört eşit büyüklükteki küçük kubbe Süleymaniye’de irili ufaklı kubbelere dönüşmektedir. Burada Şehzade Camii’nden neredeyse 7 metre daha geniş bir kubbe görülmektedir. Bu da Sinan’ın etkili bir için mekan oluşturma endişesi duyduğunu göstermektedir. Şehzade aslında plan olarak Süleymaniye’den daha gelişmiş bir kurguya sahip olsa da Ayasofya’daki etkiyi yaratmıyordu. Buna karşılık Süleymaniye’deki mekan atmosferi çok daha etki uyandırıcı olmuştur. (Şekil 27) 24 Edirne, Selimiye Camii Merkezi plan arayışının zirvesi olan Selimiye Camii, Edirne’de ova denebilecek bir arazide, göze direkt çarpan bir yapıdır ve şehrin odak noktasını oluşturmaktadır. Burada yapının kendisinden ziyade konumunun da ne denli önemli olduğu görülmektedir. Sinan, yapmak istediği camiye en uygun yeri seçmiş; km öteden bile görülebilen bir yapı ortaya koymuştur. Plan olarak Sinan, Selimiye öncesinde İstanbul’da Rüstem Paşa Camii ile bir deneme yapmıştır ve Selimiye’yi de 8 ayaklı olarak tasarlamıştır. (Şekil28) (Şekil 29) 32 metre çapına ulaşan kubbesine bakıldığında ne İslam ne de Hıristiyan geleneğinde bunun önüne geçilememiş; ulaştığı nispete ve saflığa erişememiştir. 25 seafoodplus.infoÇ Fazla ayrıntıya girilmeden cami mimarisinin gelişim sürecinde yaşadığı farklılıkları kısaca özetleyen bu çalışma, kaynak nokta olan Kâbe’den başlatılmış ve Edirne’de Selimiye Camii’ne değin gelişimden bahsedilmiştir. Kâbe, sonrasında üretilen tüm camilerin form olarak değil fakat yön olarak belirleyici odak noktası olmuştur. Burada camileri form olarak etkileyecek en önemli yapı Medine’de Mescid-i Nebevi olmuştur. İslamiyet’in yayılım göstermesi ve fetihlerin de başlaması ile beraber mimari ordugah şehirlerine de taşınmış ve böylece kale görünümlü işlevsel ordugah camileri ortaya çıkmıştır. Bu kısımlarda ve Emevi dönemi içerisinde verilmiş olan örnek yapılar, sonradan gelişecek olan yapıların uzun dönem kaynaklığını yapmış yapılar olacaktır. Bir süre sonra artık durum; kubbenin ne anlamda ve ne kadar geliştiğine gelecektir ve bu durum Osmanlı’da Mimar Sinan’la beraber adeta bir yarış halini alacaktır. Özellikle Selçuklu ile harmanlanan Osmanlı eserleri zamanla üslûpsal olarak da oturmuş ve artık belli bir geleneğin temsilcisi olmuşlardır. Hayatını tek parçalı mekan görünümüne adayan Sinan’ın Edirne’de yaptığı Selimiye Camii, Rönesans’taki çağdaşlarıyla da karşılaştırılınca oranlarına erişilemeyen bir anıtsallıkta karşımıza çıkmaktadır. Peki Sinan sonunda amacına ulaştığı bu tek parçalı eserin tam ortasına mekanı kesecek bir müezzin mahfilini neden koydu? Osmanlı’nın Batı’ya açılması ve klasik döneminden sonra cami mimarisinde alışılagelmiş oranlardan uzaklaşma başlamıştır. Bozulan ekonomi ile de beraber malzemelerde bir değişim başlamıştır. Bu dönemdeki mimarları Mimar Sinan ile kıyaslayıp yeteneksiz diye nitelendirmek oldukça yanlış bir tutumdur. 18 ve yüzyıllardaki mimarların arkasında Kanuni olmadığı gibi topoğrafya açısından boş bir İstanbul da yoktur. Bu sebeple geç dönem yapıları kıyı kısımlarına inmek durumunda kalmıştır. Kıyı kısımlara inen camiler hem rutubeti önlemek açısından yükseltilmiş bir alt mekan üzerine inşa edilmiş olup hem de kendilerini gösterebilmek için yüksek kasnaklı ve sivrilen kubbelerle inşa edilmişlerdir. Günümüz açısından cami mimarisinde Türkiye’nin gittiği noktayı değerlendirecek olursak; ekonomi ne kadar gelişmiş olursa olsun, ne kadar mermerler, altınlar, gümüşler, oymalar kullanırsak kullanalım düşük zevk anlayışımız sebebiyle fakir kalmış sayılırız. Yalın ama güçlü tasarımlar, artık yerini güçsüz, tasarımı kötü yapıyı örtmeye çalışan kalitesiz süslemeye bırakmıştır. Buradan anlaşılıyor ki aslında inanç, mimarinin gelişmesi için tek başına yeterli bir olgu olamamıştır. İnanç mimarisini bir adım öne taşıyabilmek için geçmişten gelen değerleri özümseyip onu bugün ile sentez halinde ortaya koymadıkça basitliğe ve tekrara düşmek ne yazık ki kaçınılmaz olacaktır. 26 KAYNAKÇA Altun, A., (), Ortaçağ Türk Mimarisinin Anahatları İçin Bir Özet, İstanbul, Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Aslanapa, O., (), Türk Sanatı, İstanbul, Remzi Kitabevi. Cantay, G., (), Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu, Ankara, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları. Eyice, S., (), TDV İslam Ansiklopedisi “Cami”(Mimari Tarihi), İstanbul, İSAM Yayınları, seafoodplus.info Kuban, D., (), Soruda Türkiye Sanatı Tarihi, İstanbul, Gerçek Yayınevi. Mülayim, S., (), İslâm Sanatı, İstanbul, İSAM Yayınları. Numan, İ.,(), "İlk Devir Türk Sufi Merkezlerinin Mahiyetleri ve Mimarilerinin Menşei Hakkında" , Ankara, Vakıflar Dergisi; IXI. Sözen., M.,; Tanyeli, U., (), Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul, Remzi Kitabevi. Tuncer, O. C.,(), Rönesans ve Klasik Osmanlı Dönemi Dini Yapılarda Kubbenin Amaç ve Uygulanış Açısından Karşılaştırılması, Ankara, Vakıflar Dergisi; XVIII. 27 KAYNAKÇA 28

Kerpiç, toprağın saman ve suyla karıştırıldıktan sonra kalıplara dökülerek önce gölgede daha sonra güneşte kurutulmasıyla elde edilen, yeryüzündeki ilk yerleşim yerlerinden günümüze kadar kullanılagelmiş yapı malzemesidir. Alçı katkısı ile nitelikleri iyileştirilmiş kerpiçe ise "Al(çı)ker(piç)" diyoruz.


Çayönü

Anadolu'da ilk yerleşik düzene geçtiğimiz yer Çayönü Höyüğü'dür. Diyarbakır il merkezinin kuzeybatısında, Ergani İlçesi'nin 7 km. güneybatısında yer alan bir höyüktür. Çanak Çömlekli Neolitik Çağ yerleşmesi höyüğün kuzey kesimindedir. Burada taşla başlayıp kerpiçle yükseltilen kalın duvarlı, aralarında avlular yer alan çok odalı bir yapı kompleksi ortaya çıkarılmıştır. Bunu takip eden süreçte Çatalhöyük, Orta Anadolu'da, günümüzden 9 bin yıl önce yerleşim yeri olmuş, çok geniş bir Neolitik Çağ ve Kalkolitik Çağ yerleşim yeridir. Doğu ve batı yönlerinde yan yana iki höyükten oluşmaktadır. Günümüz Konya Şehri'nin 52 km. güneydoğusunda yer alır. Kazıların sonucunda çıkarılan yerleşim bilgilerine göre, kerpiç duvarlı, dörtgen planlı duvarlar yeşilimsi sarı renkte bir sıvayla sıvalıdır.

ORTA ANADOLU'DAKİ KERPİÇ YAPI UYGULAMASI

Orta Anadolu'daki kerpiç yapı örneklerinde üst örtü genellikle toprak damdır. Tahta, hasır ve benzeri elemanlarla oluşturulan döşemenin üzerine ince dallar yerleştirilip, içine saman ve benzeri maddeler katılmış olan toprak, tabaka tabaka dökülerek 15 cm kalınlığa kadar sıkıştırılmaktadır. Son kat, suyu emmeyen bir tabaka olması için, bazı yörelerde Horasan şapı, bazı bölgelerde ise çorak adını verdikleri tuz katılmış ince killi bir topraktır.

Bu uygulamada her yağış ve kardan sonra loğ taşı ile silindirlemeye gerek kalmamaktadır. Yılda bir iki kere silindirlemek yeterlidir. Yılda bir kez de çorak denilen ve üst tabakayı oluşturan kil sıva onarılır, yenilenir. Bu son tabaka suyu istenilen yöne akıtacak şekilde meyillidir. Meyil çok defa yağmur sularını içerde toplayacak şekilde tertiplenir. Toplanan su bir veya birkaç çörtenle dışarı akıtılır. Duvar içinde kalan ve saçaksız, düz olarak biten damlar bu şekilde yapılır. Eğer saçak varsa, yağmur ve kar suları saçaklardan dışarı atılmak suretiyle uzaklaştırılır.


Çatalhöyük

KARAHANLI DÖNEMİ MİMARİ SANATI

Kerpiçin mimarideki kullanımına değinmek için öncelikle Karahanlı dönemine gitmek gerekir. Orta Asya'da kurulan ilk Türk İslam Devleti olan Karahanlılar, Maveraünnehir ve Doğu Türkistan bölgesinde yılları arasında hüküm sürmüşlerdir. Orta Asya geleneklerine bağlı olarak kurulmuş olan Karahanlılar, Karluk Türkleri tarafından Çiğil ve Yağma Türkleri ile birleşerek kurulmuştur. Kendilerine merkez olarak Balasagun kentini seçen Karahanlılar, bu bölgede İslamiyet sonrası ilk Türk sanatını oluşturmuş ve sanat anlayışlarını daha sonraki medeniyetlere miras bırakmışlardır. Böylece Türk sanatında ilk kez cami, medrese, tekke, zaviye gibi yapılar inşa edilmiştir.

Karahanlı mimarisinde yaşanılan coğrafyanın etkisiyle yapı malzemesi olarak kerpiç ve tuğla kullanılmıştır. Örneğin camilerde yapının bütününde kerpiç malzeme kullanılırken minarelerde tuğla malzeme kullanılmıştır. Kerpiç dayanıksız bir malzeme olduğu için yapılar genelde kalıcı olmamış ve günümüze yalnızca tuğladan inşa edilen minareler gelmiştir.

KARAHANLILARDAN KALAN EN TİPİK CAMİ ÖRNEĞİ
Degaron Camii

Bugün, Özbekistan'da, Buhara yakınlarında ve Hazar şehrinde, Hazar-Rah'taki yüzyıldan kalma Deggaron (Dikkarun) Camii, kerpiç ve tuğlanın birlikte kullanıldığı en erken örneklerden biridir.

Degaron Camisi, Özbekistan'da Nevai (Kermine) şehrine bağlı ve bu şehrin 30 km batısındaki Hazara köyünün km güneyinde yer alır. Orta Asya'da günümüze kadar ayakta kalmış önemli bir yapı olan Degaron Camii, ölçüleriyle oldukça mütevazı bir yapı olmasına rağmen, mimari kompozisyonu açısından Orta Asya camileri içinde bilinen tek örnektir. Karahanlılardan kalan en tipik cami örneği olan Degaron Camii, Hazara Camii diye de bilinir. Plan özelliğiyle de önemli olan yapı, dört ayaklı merkezi kubbeli camilerin ilk bilinen örneğidir.

Yapısında inşa malzemesi olarak tuğla ve kerpiç kullanılmıştır. Ayak, kemer, tonoz, kubbe ve sonradan inşa edilen doğu duvarda tuğla malzeme kullanılırken kuzey, güney ve batı cepheler kerpiçten inşa edilmiştir. Muhtemelen doğu cephe de ilk inşa edildiğinde kerpiçten yapılmıştır. Caminin duvarları taş temeller üzerinde yükselmekte olup temeli killi toprak ile sağlamlaştırılmıştır. (okuryazarım,Degaron Camii)

SİVAS'TA BİR KERPİÇ CAMİ
Sarızade Mehmet Paşa Camii

Sivas üzerine yapılan çalışmaların büyük bir çoğunluğu Selçuklu ya da Beylikler dönemine ait anıtsal yapılar üzerine odaklanmış, Osmanlı dönemine ait yapılar nispeten az çalışılmıştır. yüzyıldan sonra inşa edilen camiler, sadece Sivas'ta değil, tüm Anadolu'da, düşük maliyetlerinden ötürü genellikle kerpiç ve ahşaptan yapılmış olup, yüzyıldakilere kıyasla oldukça küçük ölçekli ve mütevazı yapılardır. yüzyıla tarihlenen Sarızade Mehmet Paşa Camii de, özellikle Sivas il merkezi ve ilçelerinde sıkça görülen ahşap direkli kerpiç camilerden biridir.

Sarızade Mehmet Paşa Camii'nde kerpiç beden duvarlarının parapet oluşturacak şekilde bir miktar daha yüksek olduğu ve suyun çörtenlerle dışarı atıldığı düşünülür. Caminin kerpiç beden duvarlarının kalınlıkları ile cm arasında değişen ölçülerdedir. Kuzeydoğu cephesinin kuzey ucuna doğru, duvar yüzeyinde yapılan küçük çaplı bir sondajdan anlaşıldığı üzere, kerpiç üzerine 5 cm çimento sıva, 7 cm kireç sıva yapılmıştır. Üst üste yapılan sıvalarla duvar kalınlığının bir miktar şiştiği görülmektedir.

Kerpiç beden duvarları, masif kerpiç yapı sisteminde kerpiç bloklar ile örülerek oluşturulmuş olmalıdır. Duvar kalınlığına bakılarak bu duvar örgüsünün paşa duvarı diye adlandırılan şekilde, kerpiç bloklardan iki ana ve bir kuzunun yan yana gelmesiyle oluşturulduğu söylenebilir. Kerpiç yapılarda pencerelerden daha çok ışık almak amacıyla içe doğru genişlemeler yapılır. O kısımdaki kerpiçlerin içe meyilli kesilmesi ve sıvanması ile oluşturulan bu genişleme, büyük açıklıklı pencere yapmaktan daha olumludur. Benzer örnekleri hem Sivas merkez, hem ilçe ve köylerde yer alan camilerde sıkça görmek mümkündür. (Fen Bilimleri Dergisi ,Yıl: 11, Sayı: 21, Sivas'ta Bir Kerpiç Cami; Sarızade Mehmet Paşa Camii Restitüsyon Denemesi)

KERPİÇ DUVARLI CAMİ
Ağaç Ayak (Ağaçoğlu) Camii

Akbaş Mahallesi, Ulucanlar caddesi üzerinde yer alan camii H. () yılında yapılmıştır. Meyilli bir arazi üzerinde boyuna dikdörtgen planda ve kerpiç duvarlı caminin duvarları üzerinde mukavemeti artırmak gayesi ile bol miktarda ağaç hatıl ve direklerin kullanılmış olmasından dolayı Ağaç Ayak Camii adını almıştır. Sadece kuzey cephe tuğladan yapılmış ve ağaç hatıllarla takviye edilmiştir.

Giriş kapısı üzerinde ve yanlarındaki pencereler üzerinde tuğladan sivri kemerli alınlıklar bulunmakta, kuzey cephede mahfile açılan pencerelerin içleri kapatılmış ve küçük tezyini birer niş şeklini almıştır. Kuzeybatı köşede bulunan ağaçlar pahlıdır. Minare ahşap ve yüksekliği azdır.

Bazı kısımlarda, bilhassa mahfilin alt tavanındaki işçilik ve malzeme tavanla ayrılık göstermektedir. Düz tahtalar üzeri ince çıtalarla kare bölümlere ayrılmış olan tavanda çıtaların kesiştiği yerlere baklava halinde ufak tahta plakalar konmuştur.

Orta kısımda 6 kenarlı bir göbek tavan yüzeyinden çıkıntı teşkil edecek şekilde yapılmış ve etrafı aşı boyalı nakışlarla süslenmiş, kenar pervazları ile çevrilmiştir. Orta göbeğin içi ise birbirine geçmiş daireler ve bu daireler ortasında ışınlı yıldızlarla tezyin edilmiştir. (dünyanınbütüncamileri)

DÖRT TARAFI KERPİÇ DUVARLA ÖRÜLMÜŞ
Hacı Veyiszade Camii

Konya'nın yetiştirdiği en önemli din bilginlerinden olan Hacı Veyiszade'nin adını taşıyan Caminin yapımına yılında başlanmıştır. Şehir merkezinde yer alan ve caminin yanı sıra Yayım, Misafirhane, Müftülük gibi ek tesisleri de barındıran cami, on bin kişilik kapasiteye sahip. Üçer şerefeli olarak yapılan iki minaresi, 78 metre yükseklikle bölgenin en uzun minareleri olma özelliği barındırıyor.

Caminin iç kısmı m2 civarında olup dört tarafı kerpiç duvarla örülmüştür. Dış kısmın arka cemaat mahallinde yapılmış tarihi bilinmeyen tarihi bir mihrap vardır.

DÜNYANIN EN BÜYÜK TOPRAK CAMİSİ
Djenne

Batı Afrika'da yer alan Mali'de dünyanın kerpiçten yapılmış en büyük binası bulunmaktadır. Bu yapımına 'lerde başlanan, 'lerin sonunda yıkılıp harabeye dönmeden önce inşaatına tekrar el atılan, aşamalı olarak ilerleyip muazzam bir yapıya dönüşen Djenné'deki büyük camidir.

Djenne Camii, temeli 'de atılan ama bugünkü haline 'de ulaşılmış olan, Mali'de Bani Nehri kıyısında kurulu dünyanın en büyük toprak camisidir. Mali'nin başkenti Bamako'nun kuzeyindeki ayrılıkçı Tuareglere sınır olan Mopti bölgesinde yeralan camii, yağmur sezonunda üç tarafı sularla çevrili yarımada haline dönüşüyor.

Dünyanın en büyük kerpiç yapısı olan cami, Djenne Faray adı verilen geleneksel yağ ile karıştırılan Djenne toprağından oluşturulmuş kaliteli kerpiçten yapılmış. Cami, İslami mimarinin en gözde örneklerinden birisi olarak kabul edilen bir sembol olarak Mali'yi tanıtmaya devam ediyor.

ANADOLU KONUT GELENEĞİNDE KERPİCİN TARİHÇESİ

Ülkemizde yapılan kazılarda, Anadolu konut geleneğinin gün yüzüne çıkarlan bulguları yaklaşık on bin yıllık bir zaman dilimine yayılır. Çayönü örneğinin dışında bir başka örnekse, Anadolu'da, Truva I döneminde bu yerleşim bölgesinde kerpiçten, temelsiz veya taş temelli ya da taş duvar dşekli olarak kurulmuş olan yapıların olduğudur. Ayrıca Aşıklıhöyük, Beycesultan, Boğazköy, Troya gibi ilk yerleşim yerlerinden olan bölgelerde yapılan kazılarda da kerpiç duvarlar ortaya çıkarılmıştır.

KERPİÇ MALZEMENİN KULLANILDIĞI BÖLGELER

Günümüze değin ulaşmış ya da yeni inşa edilen, kerpiç malzemenin değerinin anlaşıldığı ve kullanıldığı bölgelerin ilkinde Yemen gelir. Yemen dünyanın ilk gökdelenlerinin inşa edildiği ülke. Yemen'de Sibam-Hadramut bölgesindeki gökdelenler Çölün Manhattan'ı olarak adlandırılıyor. Günümüzde de yöre halkı aynı inşaat teknikleriyle kerpiçten ev yapmaya devam ediyorlar.

Sanaa, 2, metredeki bir vadide konumlanmış ve kısmen kerpiç surlarla çevrilidir. Şehrin dini ve siyasi mirasını yüzyıldan önce inşa edilen sayısız cami, hamam ve çok katlı muhteşem kerpiç kule-evlerde görmek mümkündür. Sanaa şehrinde karmaşık bir çamur mimarisine sahip olan bu evlerin yanı sıra balçıktan inşaa edilmiş katlı yapılara rastlamak mümkün. Pencereleri olağanüstü vitray ve renkli camlarla bezenmiş binalar, Şibam ve Hadramut'ta yerini katlı kerpiç gökdelenlere bırakır.

Şibam, Yemen'de bulunan 7 bin nüfuslu, Asya, Afrika ve Avrupa'nın kesiştiği bir kasabadır. Ününü kendine özgü mimari dokusuna borçludur. Şibam'da bulunan tüm yapılar kerpiçten yapılmıştır ve bunlardan kadarı yüksekliği 5 ilâ 11 kat arasında değişen çok katlı evlerdir.

Hadramut, Yemen'in kuzeyindeki en geniş vadi olarak biliniyor. Şehrin yakınlarında bulunan tarım kasabası da Hadramut Vadisi'ndeki en uzun yapıya ev sahipliği yapar. El-Minder Cami'nin yaklaşık 53 metre uzunluğundaki kerpiç minaresi bölgenin ve Güney Arap Yarımadası'nın en yüksek minaresidir.

Bem, İran'ın Kirman Eyaleti'nde bulunur. Oldukça kurak bir iklime sahip Bem, Lut Çölü'nün güneybatı kıyısında yer alır. Tarihi ve yerel özellikleriyle İran'ın en fazla dikkat çeken kentlerinden birisidir. yıllık bir tarihe sahip Bem Kalesi, dünyanın en büyük kerpiçten inşa edilmiş kompleksi sayılmaktadır.

Chan Chan, Peru'daki Büyük Okyanus'a yakın La Libertad bölgesinde MS 'de kurulan Güney Amerika'nın en büyük şehri, dünyada kerpiçle yapılan en büyük şehir ünvanına da sahip ve İnka Uygarlığı'nın 'de yıkılmasına kadar varlığını sürdürmüş. (Gaia Dergi, fotoğraflar: seafoodplus.info)

Derlenmiştir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir